F: Peki, sizin gibi bir çok insanın şahitliği olmasına rağmen. Her şeyden önce eserler de ortada. Bir şey söylemeye gerek kalmamasına rağmen, piyasada alttan alttan işlenmeye çalışılıyor. Hatta biraz daha ileri gidersek , Büyük Doğu yayınlarının başındaki insanlar bile, duyduğumuz kadarıyla, iftira etmiş olmayalım ama bunu dillendirmeye çalışıyorlar. Bunun sebebi ne olabilir?
MUZAFFER DOĞAN: Büyük Doğudaki insanlarla geçmişte benim çok temasım oldu. Üstadın oğulları Mehmet Kısakürek, rahmetli Ömer Kısakürek, ve Osmanla. Benim görüştüğüm sıralarda Salih Mirzabeyoğlu ile ilgili herhangi bir menfi sözlerine şahit olmadım. Daha sonrada zaten ben Belediye Başkanlığı yaptım Bahçelievlerde . O sıralar, şimdi burada söz konusu etmeyeceğim sebepten dolayı münasebetimiz limonileşti. O gün bu gündür Büyük Doğu yayınlarını uzaktan takip ediyorum. Kendileriyle temasım yok. Böyle bir ifadeleri var mı bilmiyorum ama Cağaloğlu piyasasında Salih Mirzabeyoğlu ile Üstad’ın ilişkisi olmadığı yönünde ahmakça ifadelere rastlıyorum, gülüp geçiyorum. Üzerinde durmaya değmez. İBDA külliyatı ortada. Bu kitaplara doğrudan bakıldığı takdirde, Salih Mirzabeyoğlu’nun mağruf tabir ile K’nın Üstad ile münasebeti ortadadır. İnkar edenler kendilerini inkar etmiş olurlar.
F. Bunu şunun için sorma gereği duydum. Tabi aslında eserler ortada olduğuna göre bu mevzuya girmek bile abesle iştigal ama, dergimize gelen maillerde bizden şöyle bir talepte bulunuluyor. İnsanlar bu münasebetin olduğuna dair bir şey anlatılmadığı için soru soruyorlarmış kendilerine, böyle bir şey yok nasıl bir bağlantı kuruyorsunuz diye.
MUZAFFER DOĞAN: Kime soruyorlarmış?
F: Bize mail gönderenlere. Bu tür mailler aldığımız için demek ki bir yerlerde bu iş fazlasıyla kurcalanıyor gibi geldi bize. Onun için bu soruyu sorma gereği duydum. Yoksa ne sizin, ne bizim için böyle bir soru’nun mahiyeti çok önemli değil.
MUZAFFER DOĞAN: Sağlığında Üstad ile Salih Mirzabeyoğlu ‘nun görüştüğüne biz şahidiz ve bir çok kişi şahit. 12 Eylül ihtilali öncesinde ilişkilerinin çok sıkı olduğu herkesçe bilinen bir gerçek. Farzedelim ki Üstad’ın sağlığında hiç görüşmediler Üstad öldükten sonra!.. Üstad sıradan bir fikir adamı değil kİ; dünya çapında. Üç yüz, dört yüz yılda bir gelecek bir fikir adamı . Diyelim ki, sonradan Üstad’ın eserlerini okudu Salih Mirzabeyoğlu. Kendisi de dünya çapında bir fikir adamı. Diyelim ki böyle bir temas kurdu ve bu fikir örgüsünü bunun üzerine bina etti olamaz mı? Kaldı ki sağlığında beraberdiler.
Sağlığında İBDA Külliyatından çıkan eserlerin bir kısmını da Üstad gördü, takdir etti. Takdir ettiğine dair el yazısı var, biz el yazısını biliyoruz Üstadın. Birileri uydurmuş olamaz. Dolayısıyla, bilindiği gibi tarihteki büyük filozoflardan Eflatun ile Sokrat arasında bir münasebet var.
F: Üstad da onu misal veriyor; Biz Sokrat’a nisbetle Eflatun gibiyiz, diyor İBDA Mimarına.
MUZAFFER DOĞAN: Dolayısıyla günümüzde iyi veya kötü niyetle bu münasebeti yok sayanlara baktığımızda, yine kendimizde aramalıyız eksiği diyorum. Demek ki biz anlatamamışız bu münasebeti . Bize gayret düşüyor.
BAŞBAKAN ERDOĞAN İDEOLOCYA ÖRGÜSÜ’NÜ OKUDU MU?
F: Salih Mirzabeyoğlu’nun şahsında Yaşayan Necip Fazıl, İBDA’nın bünyesinde Yürüyen Büyük Doğu ; bu bir bedahet. Türkiyede fikir silsilesi içinde fevkalade bir kopukluk mu var ki bu münasebet anlaşılmıyor. Yoksa bazı artniyetlilerinde teşebbüsleri var mı?
MUZAFFER DOĞAN: Biliyorsunuz 1923 devrimlerinden sonra korkunç bir kuraklık baş gösterdi ve bu giderek derinlere işledi. Türkiye’de ciddi ve sağlıklı bir fikir ortamından bahsedilemez. Bir başıbozukluk var. Dolayısıyla bu başıbozukluk arasında bir hay huydur gidiyor. Zaten Türkiye’de ciddi anlamda okuma oranı düşük. İlk öğretiminden Üniversiteye 20 milyondan fazla öğrencisi var Türkiye’nin. Bu, Bulgaristan ve Yunanistan’ın genel nüfusundan daha fazla. 75 milyondan daha fazla nüfusu olan bir ülke. 1970’de Nevşehir lisesini bitirdim. Ben o yıllarda ciddi kitap okumaya başlamıştım. O günlerde aldığım kitaplara bakıyorum, dört bin beş bin kitap basılıyordu, o günün nüfusu 30 bin civarıydı. Şimdi iki katından fazla nüfusa sahip Türkiye ama, şimdi ciddi yayınevleri ciddi kitapları bin adet basıyor. Demek ki, Türkiye’de medya ve internet ağı yaygın. Ama ciddi okuma yok. Günübirlik , iki günde hazırlanan çerez kabilinden kitaplar çıkıyor. İşte onlardan da böyle bir ortam doğar. Tabi Üstadı okuyup anlamak her babayiğidin harcı değil. Ve bir o kadarda Salih Mirzabeyoğlu’nun külliyatını . Üstadı seven belki milyonlarca insan var. Bir çok şehirde Necip Fazıl kültür evleri var ama, onu hakikatiyle anlayan kaç kişi var. Acizane ifade etmiş olayım; ilk defa üstadımız adına kültür evi açmak bana nasip oldu. Sonra Türkiye’nin bir çok ilçesinde…
F: Öncü siz oldunuz yani!
MUZAFFER DOĞAN: Bir çok kültür evi biliyorum, Üstadın adını taşıyan cadde, sokak, mahalle o kadar çok. Hatta Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ‘ün eski Büyük Doğucu olduğu söyleniyor. Öylemidir değil midir ayrı vakıa, şimdi o konuya girmeyeceğim. Sayın Başbakan Erdoğan’ın da Büyük Doğucu olduğu söyleniyor. Hatta Üstadın şiirlerini ezbere okuduğunu ve kendi sesinden kaset doldurduğunu biliyoruz. İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın ve bir çok bakanın, işte Anayasa Başkanı’nın Büyük Doğucu olduğu söyleniyor. Bu kadar Büyük Doğucu var da İDEOLOCYA ÖRGÜSÜ’nü kaç kişi okudu. Benim, Tayyip Erdoğan’ın ciddi anlamda İDEOLOCYA ÖRGÜSÜ’nü okuduğundan şüphem var açıkçası. Bu röportajın çıkacağı Furkan dergisi kendilerinin eline ulaşır mı bilmiyorum. Özellikle sizden istirham ediyorum. Sayın Başbakan’ın İDEOLOCYA ÖRGÜSÜ’nü okumuşsa bile anladığından şüpheliyim. Furkan dergisini kendisine postalayın, kendisi bizi tanır, bizde onu tanır severiz. Eğer fırsatı olur da bu röportajı okursa ne der ne düşünür bilmiyorum ama, ben harbi olarak söylüyorum, bu olgun ve dolgun yaşında bu kitabı okuyup anlayacağını umarak kendisinden tekrar okumasını istirham ediyorum. Sayın Cumhurbaşkanının okuduğunu biliyorum çünkü, Büyük Doğu Fikir Kulübü vardı Kayseride ve İDEOLOCYA ÖRGÜSÜ’nü ilk derli toplu hale sokan Kayseri Fikir Kulübüdür. Zannediyorum 69 yılında. Ama diyorum ki İDEOLOCYA ÖRGÜSÜ’nü , Üstad’ı sevenlerin içinde kaç kişi anlayarak okumuştur. Sakarya Türküsünü ezberlemek tamam; yedi-sekiz yaşında çocuklar çıkıyor televizyona okuyor papağan gibi; ezberletilmiş, belli ki babaları Büyük Doğucu. Fakat Sakarya’yı anlayabilselerdi İDEOLOCYA ÖRGÜSÜ’nü anlamış olurlardı. Bizde, eski Büyük Doğucuların çoğu bugün, burayı tırnak içinde yamanızı istiyorum, aşkla şevkle Türkiye’yi Avrupa Birliğine sokmak için gecelerini gündüzlerine katıyorlar. Bu nasıl bir Büyük Doğuculuk, nasıl gerçek Müslümanlıktır. Dolayısıyla Türkiye’de fikir ortamımız bu. İDEOLOCYA ÖRGÜSÜ’nün açılımını sağlayan -burayı özellikle böyle yazmanızı istiyorum- MÜEBBET MAHKUMUMUZ K. Salih Mirzabeyoğlu’nun, Üstad’ın eserlerinin açılımı sayabileceğimiz kitaplarını okumamız, okutmamız elzemdir günümüzde. Aydınlar, münevverler bu kitaplara eğilmelidirler. Türkiye’de kominizmi , marksizmi bir kurtuluş yolu zannediyorlardı. 90’lı yıllarla beraber kominizm bitti. Türkiye’deki eski tüfek koministler ve sosyalistler bile kominizmden sosyalizmden bahsetmiyor. Dünyayı felakete sürükleyen Amerikan kapitalizmi de bitiyor. Demokrasi ise insanlara hiçbir Doğu İBDA ile ortaya konulmuştur. Birileri hasetliğinden fesatlığından , zihni tembellikten, bir takım insanlarda Üstad ve Üstad’ın yoluna, Salih Mirzabeyoğlu ve Salih Mirzabeyoğlu’nun yoluna düşmanlıklarından bu kitaplara sırt çeviriyorlar.