Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Yaşayan Necip Fazıl, Yürüyen Büyük Doğu ! (1 Kullanıcı)

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com


FURKAN MECLİSİ'NDEN



Sevgili Furkan okurları, bu sayımızda sizlere Üstad Necip Fazıl Rahmetullahî Aleyh’i anlatmaya çalıştık… Anlattık diyemiyoruz zira, Esseyyid Abdukhakim Arvasî Hazretleri’nden Üstad’a intikâl eden cümle kapısına bile yaklaşabildiğimizi zannetmiyoruz. Bu sebeble anlatmak değil, anlatmaya çalışmak ifadesi’nin bediî zevki incitmediği kanaatinde olduğumuzdan böyle ifade ediyoruz; etmek zorundayız.
Üstad’ı tanıyanlar(!) ordusu her sene olduğu gibi cicili bicili ve de şiirli kutlamalarına bu sene de devam ettiler. İçlerinde, Üstad’ın ruhaniyetine, idealine uygun, fındık kabuğunu dolduracak keyfiyet bulunmayan bu kutlamaların da miadı dolmak üzere.
Neden mi?...
Zaman’ın sonunda yaşıyor olmamızdan kaynaklanan müthiş bir tempo yaşıyor insanlık… Bu hız son limitini bulmuştur, uzun süre bu hızla gitmesi mümkün değildir. Toslayacak.
Sonra?..
Hakikatlerin gölgesinde barınanlar, hatırlanması gerekeni hatırlayacak; Kâinatın Efendisi buyuruyorlar ki:
“BU ÜMMETİN ÖMRÜ BİN SENEYİ GEÇECEK, FAKAT BİNBEŞYÜZ SENEYİ AŞMAYACAKTIR” (Muhammed b. Resul El Huseyni El Berzenci- Kıyamet Alâmetleri)
Anlayanlar mânâ iklimlerinden esen bu rüzgârları, son derece lâtif ve müjdeli tevil ediyorlar. Bizler de Kervan’ın arkasından sekerek giden harâbat ehline gözlerimiz dikmiş bekliyoruz.
Tüm acziyetimize rağmen, bu mânânın ifadesi çerçevesinde kalma çabamız dağları gözlerimizde küçültüyor. Buna inanın ve aynı ruh hâlini yaşamanız için bir mani kalmadığını kavrayın.
Bu hız’ı idrak edenler ve ayak uyduranlar ufuklara bakıp gülümseyebilirler… Anlamayanlar, küçük hesapların kazandırdığı(!) oyuncaklarıyla oynamaya devam etsinler… “Bir âlem ki gökler boru içinde/ Üstüste sorular soru içinde”
Üst üste ve iç içe soruların girdabında kaybolmamamız için siz Furkan okuyucularına acizane tavsiyemiz şudur: DERTLERİ BİR’E İNDİRİN. Yâni tek derdimiz Allah Celle Celâlühü olsun. O’na inanmanın, O’nun ifadesiyle “İNANDIK DEMEKLE KURTULACAĞINIZI MI ZANNEDİYORSUNUZ” hikmeti çerçevesinde olması gerektiğini anlayamazsak vay halimize.
 

Horanta

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
5 Şub 2008
Mesajlar
225
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
51
Gözükara İsrail komandolarının Beyrut Hava Alanında gösterdikleri marifet malûm... "Marifet" kelimesini alay mânâsında kullandığımı sanmayınız! Hâdiseden Arap âlemi ve onun arkasında İslâm dünyası o kadar hicap duymak mevkiindedir ki, eğer elinden hiçbir şey gelemeyecekse, şu acı, yakıcı, eritici itirafta bulunsa yeridir:

Yahudiler, baş düşmanı oldukları İslâm dininin hamle ve hareket icaplarına, bugün, Müslümanlardan veya müslüman geçinenlerden daha yakın bulunuyorlar!

Birkaç gözükara, helikopterle havadan iniyor, sivil hava meydanındaki uçakları yakıyor, ortalığı talan ediyor, sonra basıp gidiyor da, ne orada, ne de sonra kendi topraklarında bir mukabele görebiliyor. Araplar, yahudileri, bir nevi teşkilâtından başka bir şey olmayan bir (konsey)e şikayet etmekle kalıyor; ve bu küstahların küstahı harekete karşı biricik tepki, gülünç bir teessüf edasiyle birkaç kuruşluk sadaka hakkının tasdikinden ileriye geçemiyor.

Koca Arap, hatta İslâm âleminde birkaç fedaî yok mudur ki, içi dinamit dolu bir uçakla (pike) şeklinde İsrail'in başlıca hava üssüne çivi gibi saplansın ve yalınız oradaki uçakları değil, yüzlerce insanı da kendileriyle beraber havaya uçursun?

Ya herrû, ya merrû!

Ya gerçek müslüman olmayı bilmek, yahut hayat hakkına paydos demek...

-nfk-
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
hapis.jpg


Buluştururlar bizi, elbet bir gün hesapta;
Lafını çok dinledik, şimdi iş inkilapta!

Bekleyin, görecektir, duranlar yürüyeni!
Sabredin, gelecektir, solmaz, pörsümez Yeni!

Karayel, bir kıvılcım; simsiyah oldu ocak!
Gün doğmakta, anneler ne zaman doğuracak?

NECİP FAZIL KISAKÜREK
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
(Büyük Doğu-İBDA, İslâmiyetin emir subaylığı... Büyük Doğu, İslâm içinde ne yeni bir mezheb, ne de yeni bir içtihad kapısı... Sadece “Sünnet ve Cemaat Ehli” tabirinin ifâdelendirdiği mutlak ve pazarlıksız çerçeve içinde, olanca saffet ve asliyetiyle İslâmiyete yol açma geçidi; ve çoktan beri kaybedilmiş bulunan bu saffet ve asliyeti 21. Asrın eşiğinde eşya ve hâdiselere tatbik etme işi... Galiba işlerin de en değerli ve pahalısı.)
NECİP FAZIL Kısakürek...
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
Büyük Doğudan Üstad'ın yeni eserleri

09 Şubat 2010
Necip Fazılın külliyatı, hayattayken kitaplaştırmadığı Büyük Doğu dergilerindeki makalelerinden derlenen yazılarıyla dört yeni kitap daha kazandı. İşte o kitaplar:
Necip Fazıl’ın hayattayken kitaplaştırmadığı Büyük Doğu dergilerinde yayınlanan makalelerinden derlenmiş olan bu eserler şöyle: Vesikalar Konuşuyor, Büyük Doğu Cemiyeti, Bediüzzaman Said Nursi, Nasreddin Hoca...

Büyük Doğu Yayınları, sessiz ve derinden yürüyen bir yayın politikası içinde 1983 yılından bugüne Necip Fazıl Kısakürek’in bütün eserlerinin yayımını sürdürüyor. Yayınevi, bundan bir süre önce çıkardığı 4 yeni kitap ile bir defa daha dikkatlerimizin Üstad ve O’nun sosyal-siyasi mücadelesi üzerinde yoğunlaşmasını temin etti.

Necip Fazıl’ın belli başlıklar altında Büyük Doğu dergilerinde yayınladığı yazılarından derlenmiş olan bu eserler şöyle: Vesikalar Konuşuyor, Büyük Doğu Cemiyeti, Bediüzzaman Said Nursi, Nasreddin Hoca...

VESIKALAR KONUŞUYOR

Kitaptaki, her biri bir vesikaya bağlı yazılar, Türk cemiyetinin sahip olduğu bütün kıymetlerin ve maddi-manevi değerlerinin Cumhuriyet tarihi boyunca belli zümre ve şahıslar tarafından nasıl istismar edildiğini, sistemli ve planlı biçimde nasıl çiğnendiğini gösterici mahiyette ifşa ve teşhisler içeriyor. Örneğin Lozan Antlaşması ile elde edilen istiklalin, ne pahaya emperyalistlere kabul ettirildiğini, olayları fikri bir temel üzerinde ele alan Necip Fazıl’dan öğreniyoruz. Ona göre, Lozan’da şeklî bir istiklal elde edebilmek için, Türk milletinin, dünyaya bedel bir kıymeti olan mukaddesat alakası ve manevi kurumları feda edilmiş ve bu işin gizli aktörü olarak bir Hahambaşı aktif rol oynamıştır. Bu tarihi gerçeği bilmeden, Türk istiklalinin ne anlama geldiğini çözebilmenin mümkün olmadığını söyleyen Necip Fazıl, bir başka ifşasında, geçtiğimiz haftalarda gündeme gelen Dersim faciasını, ilk defa gözler önüne sermiş olarak tarih boyunca gelen faciaların en büyüğü olarak gösteriyor ve Doğu faciasını bütün hikayesi, sorumluları ve sebep-sonuçları ile açıklığa kavuşturuyor…

Türkiye’de komünizmin nasıl iş gördüğü… Bütün gerçekliği içinde Köy Enstitüleri… Milli Şef döneminin suistimal hikayeleri… Ali Şükrü Cinayeti… Rejimin din düşmanlığının tarihçesi ve CHP karşısındaki muhalefet partilerinin içyüzü, ele alınan ve düğümleri çözülen mevzular içinde… Ve daha neler; rejimin, örtüler altında tutmaya gayret ettiği yakın geçmişin cevabı gizlenen birçok meselesi (Vesikalar Konuşuyor) kitabı içinde…

BÜYÜK DOĞU CEMIYETI

Bir idealin mana ve eylem ocağı olarak kurulan Büyük Doğu Cemiyeti, Necip Fazıl’ın sosyal-siyasi mücadelesi içinde önemli bir yer tutar. 28 Haziran 1949-26 Mayıs 1951 tarihleri arasında faaliyet gösteren Büyük Doğu Cemiyeti, seçimlere katılımı mümkün bir parti olarak kurulmuş, ancak başta kadro zaafı ve dönemin baskıcı siyasi şartları sebebiyle, erken bir çıkış olarak tarihe intikal etmek zorunda kalmıştır. Bu kitapta, Büyük Doğu Cemiyeti’nin, bütün oluş ve olamayış sebeplerini içeren teferruatlı hikayesi, Necip Fazıl’ın kaleminden takip edilebilir.

BEDIÜZZAMAN SAID NURSI

Necip Fazıl’ın gözünde Said Nursi, müşterek bir dava birliği ve beraberliği içinde bulunduğu, muhterem bir din adamıdır ve sahte şeyh ve kalpazan alimlerin ortalığı kapladığı bir devirde emin bir şahsiyettir. Bu sebeple, o tarihlerde (1950) geniş ve aktif aydınlar kalabalığına Said Nursi hazretlerini daha yakından tanıtmak lüzumunu duyan Necip Fazıl, Nur Risalelerinden bazı parçaları Büyük Doğu dergisinde yayınlamıştır.

Dolayısıyla bu eser, Said Nursi’nin hayat ve eserini tanıtan bir biyografi ve Nur Risalesinden yapılan sadeleştirmeleri içermekte.

NASREDDIN HOCA

Ağızdan ağıza nakledilen fıkralarıyla halkın, hikmetinden gafil olarak sadece bir güldürücü şeklinde tanıdığı Nasreddin Hoca, Necip Fazıl’a göre yeniden ele alınması ve özüne nüfuz edilmesi gereken milli bir kahramandır. Onun menkıbeleri, muhtevalarındaki ince tenkid ve tahlil kıymetleriyle tek tek yeniden izah ve tespit edilmelidir. Nasreddin Hoca fıkralarına el atan Necip Fazıl, bu eserde, onu hikmet cephesiyle göstermek gayesinde…
Kitaplarla ilgili ayrıntılı bilgiyi Büyük Doğu Yayınları’nın (0212) 528 55 51 nolu telefonundan alabilirsiniz.
 

hasgül

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
16 Mar 2009
Mesajlar
1,965
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Ve yalnız ben...
Gözlerim, sökmeye yakın şafak aydınlığını seyre hazır, o olağanüstülüğü bekliyorum...
OLAĞANÜSTÜLÜK?...
Ömrümün bütün girinti ve çıkıntılarını kendisine mahsus bildiğim büyük zuhur... Muazzam bir İslâmî zuhur...
BAŞIMA NE GELDİYSE BU YÜZDEN...

Kumandan Salih Mirzabeyoğlu
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
Ve yalnız ben...

Gözlerim, sökmeye yakın şafak aydınlığını seyre hazır, o olağanüstülüğü bekliyorum...
OLAĞANÜSTÜLÜK?...
Ömrümün bütün girinti ve çıkıntılarını kendisine mahsus bildiğim büyük zuhur... Muazzam bir İslâmî zuhur...
BAŞIMA NE GELDİYSE BU YÜZDEN...


Kumandan Salih Mirzabeyoğlu
Allahım,Kumandanımızın duasını kabul buyur...
12 Yıldır senin uğrunda,yolun uğrunda,Peygamberin yolunda hapislik...
Rabbimiz bizleri İslam ihtilal-inkılabının şartlarına haiz eyle...
Küfrü yıkmada Kumandanımıza imdat eyle...
Dizilsin saf saf hizaya Mümünler...
İslam yolunda,Kuran yolunda,Sünnet yolunda...
Ya Muntakim-İntikam alıcı Allah,bizi intikamına memur et...
Deccal komitesinin ellerinde veli kullarının kanı var...
BOZULSUN NERONLARIN OYUNU,
BOZULSUN UŞAKLARIN PUSUSU,
UYANSIN KARDEŞ BİLDİKLERİMİZ GAMSIZ UYKULARINDAN...
YA ŞERİAT YA ÖLÜM...
Gönlüne bereket gönüldaşımız...
Altın fikir-İslamın dünya görüşü tahtına oturacak inşaALLAH...
Rabbim yar ve yardımcın olsun...
Allahcce emanetimizsin..
O EN GÜZEL VEKİLDİR...
Besmele...Selam...Dua...
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
ÜSTAD

Nazarında "sıfır"dır "dünyanın süsü püsü",
Ellerinden çıkmıştı asrın büyük türküsü,
Cesaretsiz güruhun sökmedi gürültüsü..
İrkiltmek ve kaldırmak türk'ü; onun ülküsü..
Prangalar ile sönmez, misk gibidir tütsüsü.

Fazıldı her daim, kutlu davanın eri,
Ancak Arvasi'nin yanıdır onun yeri,
Zamane fitneleri yıkamadı cevheri..
Issızlık ve zindanda çektiği çileleri,
Liyakatine erdirdi, oldu dava neferi.
necip-fazil.jpg

Kahramanlar sahte çıktı işin özünde,
Israrla söylemişti bunu her sözünde.
Sarsıldı koca dünya, yok oldu gözünde..
Ardından gelenler, pişer onun közünde.
Kaldırımlarda her zaman yürüdü tek başına,
Üstlendi büyük fikri, kaldı yalnız başına,
Rahat etmek değil fikri, zehir kattı aşına,
Ekti müthiş belayı, bakmadı göz yaşına,
Kuklalara yavuzdu, yunus vatandaşına..

Alıntı...
 

Nazar57

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
14 Ağu 2008
Mesajlar
1,308
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
33
Mekanı cennet olsun üstadın..
 

hasgül

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
16 Mar 2009
Mesajlar
1,965
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Allahım,Kumandanımızın duasını kabul buyur...
12 Yıldır senin uğrunda,yolun uğrunda,Peygamberin yolunda hapislik...
Rabbimiz bizleri İslam ihtilal-inkılabının şartlarına haiz eyle...
Küfrü yıkmada Kumandanımıza imdat eyle...
Dizilsin saf saf hizaya Mümünler...
İslam yolunda,Kuran yolunda,Sünnet yolunda...
Ya Muntakim-İntikam alıcı Allah,bizi intikamına memur et...
Deccal komitesinin ellerinde veli kullarının kanı var...
BOZULSUN NERONLARIN OYUNU,
BOZULSUN UŞAKLARIN PUSUSU,
UYANSIN KARDEŞ BİLDİKLERİMİZ GAMSIZ UYKULARINDAN...
YA ŞERİAT YA ÖLÜM...
Gönlüne bereket gönüldaşımız...
Altın fikir-İslamın dünya görüşü tahtına oturacak inşaALLAH...
Rabbim yar ve yardımcın olsun...
Allahcce emanetimizsin..
O EN GÜZEL VEKİLDİR...
Besmele...Selam...Dua...

Amin amin amin...
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
Mekanı cennet olsun üstadın..
Allahcc razı olsun kardeşimiz...
YOLU YOLUMUZ,KAVGASI KAVGAMIZ...
Besmele...Selam...Dua...

GENÇLİĞE HİTABESİNDEN-NECİP FAZIL KISAKÜREK...
Gökleri çökertecek ve yeni kurbağa diliyle bütün "dikey"leri "yatay" hale getirecek bir nida kopararak "Mukaddes emaneti ne yaptınız?" diye meydan yerine çıkacağı günü kollayan bir gençlik...

Dininin, dilinin, beyninin, ilminin, ırzının, evinin, kininin, öcünün davacısı bir gençlik...

Halka değil hakka inanan, meclisinin duvarında "Hakimiyet hakkındır" düsturuna hasret çeken, gerçek adaleti bu inanışta ve halis hürriyeti Hakka kölelikte bulan bir gençlik...
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
Ve yalnız ben...

Gözlerim, sökmeye yakın şafak aydınlığını seyre hazır, o olağanüstülüğü bekliyorum...
OLAĞANÜSTÜLÜK?...
Ömrümün bütün girinti ve çıkıntılarını kendisine mahsus bildiğim büyük zuhur... Muazzam bir İslâmî zuhur...
BAŞIMA NE GELDİYSE BU YÜZDEN...


Kumandan Salih Mirzabeyoğlu
BİR ALİM,

BİR MÜCAHİD,BİR MÜTEFEKKİR,BİR BAŞBAKAN DARBECİLER TARAFINDAN EN BÜYÜK DÜŞMAN GÖRÜLMÜŞ...

Deniz Yarbay Halil Özsaraç'ın Halka karşı hazırladığı yasa dışı mücadele planlarına ilham veren bir tez hazırladığı ortaya çıktı.Gizli ibareli resimde ise şu anda Bolu F tipi Cezaevinde müebbete mahkum olan Salih Mirzabeyoğlu''nun da yer alması dikkat çekti


Harp Akademisi Komutanlığı tarafından kabul edilen skandal tez o dönem yüzbaşı olan Özsaraç'a kurmaylık yolunu açtı... Kafes soruşturmasından tutuklanan Deniz Kurmay Yarbay Halil Özsaraç'ın 2002 yılında hazırladığı kurmaylık tezinde büyük tartışmalara neden olacak değerlendirmeler yaptığı ortaya çıktı. İrticai tehdit üzerine hazırlanan Tez'in önerdiği tekliflerin 7 ay sonra Aralık 2002'de hazırlanan ve Mart 2003'te masaya yatırılan Balyoz Darbe Planı'yla bire bir uygulamaya konulmak istendiği öne sürüldü.

KAFES’İN HÜCRE LİDERİ

Kafes Operasyonu Eylem Planı'nı uygulayacak 41 kişilik timde Ege Bölgesi'ndeki 2. Hücre Lideri olarak yer alan Özsaraç, 26 Kasım 2009'da Beşiktaş'taki İstanbul Adliyesi'nde çıkarıldığı mahkemece tutuklandı. Özsaraç, Harp Akademisi'nde Kurmaylık eğitimi alırken "Geçmişten Günümüze Türkiye'de Laikliği Tehdit Eden Unsurlar ve Gelecek İçin Alınması Gereken Önlemler Nelerdir?" konulu bitirme tezi hazırladı. "Gizli" gizlilik derecesindeki 1 Mayıs 2002 tarihli kurmaylık tezinde Özsaraç'ın irticai tehditlerle ilgili gündeme getirdiği görüşlerin, irticanın öncelikli iç tehdit değerlendirmesi yapılarak hazırlanan Balyoz Planı'na kaynaklık ettiği ileri sürüldü.

İRTİCA SAVUNMAYA GEÇTİ

Kurmaylık tezinin 'sonuç ve teklif'in yer aldığı son bölümünde "Refah ve Fazilet partilerinin kapatılmasıyla irtica savunmaya geçmiştir. Savunma, bir sonraki taarruz için hazırlanma dönemidir. İslâmî hareket şu anda eskisinden daha kuvvetli olabilmek için hazırlık yapmaktadır. Siyasî irtica halen büyük bir güce sahiptir. Saadet Partisi ve AKP'ye geçen kadrolar etkinliklerini burada sürdürmektedirler" deniliyor.

DİYANET ‘İSLAMCI’LARDA

Diyanet İşleri Başkanlığı'nın 'İslamcı çevrelerce' planlı bir şekilde ele geçirildiğinin öne sürüldüğü tezde, kurumun İslamcı unsurlarla mücadele etmediği hatta çoğu zaman fikir birliği içinde oluduğu eleştirisi yapılırken, buna örnek olarak da dini grupların liderliğini yapan kişilerin daha önce Diyanet'te imam ve müftü gibi görevlerde bulunmuş olması gösteriliyor.


OKULLAR SEKTE VURUYOR

Diyanet ve Gülen cemaatine mensup işadamlarınca yurtdışında açılan eğitim kurumlarının, Türkiye'de laiklikle mücadeleyi boşa çıkarabileceğinin iddia edildiği tezde, "Diyanet İşleri Başkanlığı’nın projeleri ve Fethullah Gülen'in okulları da dahil olmak üzere Avrasya'da Türkiye'ye yeni fırsatlar açacak ülkeler üzerinde dinsel temaların işlendiği projeler içeride İslâmcı unsurlarla mücadelemizi sekteye uğratabileceğinden dikkatle yeniden değerlendirilmelidir" ifadeleri yer alıyor.


DİNSEL AÇIDAN YARARSIZ

"İlâhiyat Fakülteleri’nden, İmam Hatip Okulları’ndan, izinli/izinsiz Kur'an Kursları’ndan Cumhuriyet yurttaşı tipinin yetiştirilebilmesi mümkün görünmemektedir" görüşünün savunulduğu tezde, Kur'an Kursu eğitimine şu ifadelerle karşı çıkılıyor: "Buralarda yüz binlerce, belki milyonlarca çocuğun, "din eğitimi" kisvesi altında beyinlerinin dumura uğratıldığı bilinmektedir. Suudi Arabistan'da bile anlaşılamayan eski dönem Arapça haliyle Kur'ân bire bir ezberletilmekte ve genç insanların geri dönmeleri imkânsız bir şekilde dinsel açıdan bile yararsız gözüken bu yöntemin sevaplarına inanacak şekilde beyinleri yıkanmaktadır. Türkçe harfleri hiç görmeden doğrudan Arap harflerini ve yazısını öğrenen çocuklar İslâmcılığın bir sonraki aşamasına geçişte kullanılmak üzere ve ustaca hazırlanmaktadırlar."

İMAM HATİPLER KAPANSIN


Sözde 'gericiler' diye nitelendirilen kesimlerce 8 yıllık eğitim uygulanmasının delindiği iddia edilen tezde, "İmam Hatip Okulları’nın kapanmasıyla oluşan boşluk tarikatlara ait özel kolejlerin devreye sokulmasıyla doldurulmuştur. Tarikatların eğitim sistemi içindeki etkinliklerinin kırılması için tarikatlara ait bulunan bütün özel okul, yurt, dershane ve diğer eğitim kurumlarının bir an önce kamulaştırılarak Milli Eğitim Bakanlığı'na devredilmesi gereklidir" deniliyor. Kurmay Yarbay Halil Özsaraç'ın kurmaylık tezinin 'Kendi Hareket Tarzlarımız' başlıklı son bölümünde yer alan teklifi ise skandal çalışmanın amacını gözler önüne seriyor.

Toplum üzerinde etkili olabilen ve taraftar toplayabilen tüm dini lider özelliği taşıyan kişilerin ve bunlara yardımcı olan kadrolarla "Yasa dışı usullere de başvurmaktan imtina etmeden" her türlü mücadelenin yapılması önerilen tezde dini liderler ve kadrolarına karşı şu yöntemlerin izlenilmesi isteniyor: Ekonomik kaynaklarını, soy ağacına varacak kadar geçmişlerini, sabıka durumlarını, cinsel fantezilerine varıncaya kadar özel hayatlarını, varsa bölücü/yıkıcı unsurlarla ilişkilerini, askerlik yapıp yapmadıklarını, vs. mercek altına alarak ve takip ederek delil toplamak, Türk Milletinin hassas olduğu kötü davranış ve olayları delillere dayandırarak bu kişilere karşı niyetlerinden vazgeçirmek üzere şantaj aracı olarak kullanmak, bu kişilerin etkin oldukları çevrelerde haklarında dedikodu üretilmesine yardımcı olmak, bulunan delilleri ve/veya dedikoduları mümkün olan her türlü kitle iletişim aracılığıyla yayarak teşhir etmek ve bu kişileri yıpratarak etkisiz hale getirmek, Birbirleriyle çatışma yaşayabilecekleri konuları tespit etmek, menfaat çatışmalarını tetikleyebilecek ve derinleştirebilecek girdileri kullanarak birbirleriyle çatışmalarını ve böylece güç kaybına da uğramalarını sağlamak, Adi suç işlediklerinin tespit edilmesi gibi fırsatları iyi değerlendirerek, bu kişileri kamuoyu nezdinde rezil ve güvenilmez kılacak şekilde basın-yayın organlarında teşhir etmek, bu suretle kamuoyunda bu kişilere karşı nefret uyanmasını sağlamak ve bu kişileri faaliyetlerine devam edemeyecek derecede yıpratmak.

İŞTE YÜZBAŞININ İRTİCAYLA MÜCADELE TEKLİFLERİ

Skandal tezin sonunda yer alan teklifler takdim metninde özetlenerek şu şekilde sıralanmış: İmam Hatip Liseleri’ni tümden kapatmak ve böylece öğretimde uzun süredir yaşanmakta olan fiilî ikiliği ortadan kaldırmak.


KUR'AN KURSU BAŞLAMA YAŞI 18 OLSUN

İlâhiyat Fakülteleri’nin sayısını sadece mahdut seviyede din adamı yetiştirmek üzere tek bir İlâhiyat Fakültesi’ne indirmek, Aşırı vergilendirmek suretiyle tarikat ve cemaatlerin kontrolündeki özel okulları kapanmaya zorlamak, uygunsuz eğitim gerekçesiyle kapatmak, Kur'an kurslarına en erken başlama yaşını 18 olarak belirlemek ve ihtiyaç fazlası duruma düşecek Kur'an kurslarını kapatmak.

EZAN TÜRKÇE OKUNSUN...


Yeni cami inşasını engellemek, Kurumu Sünnî mezhebinin hegemonyasından kurtaracak şekilde personel dengesini tesis etmek, Personeline uzun süreli Atatürkçülük eğitimi vermek, Başkanlığına Atatürkçü profesörleri atamak, Türkçe ezânı yeniden zorunlu kılmak, Dinî tavsiyelerin, "fetva" olarak adlandırılmasını yasaklamak.


PARTİ KAPATMAK KOLAYLAŞSIN

Milli Eğitim sisteminde Atatürkçülüğün benimsenmesini sağlayacak yeni müfredatlar geliştirmek, zorunlu din eğitimini kaldırmak, İslâmcılık propagandası mahiyetini taşıyan tüm izleri silmek, gerektiğinde Millî eğitim sisteminin her yaştan, her kesime imkan tanıyacak şekilde, halk evleri, halk odaları ve köy enstitüleri gibi daha önceden denenmiş eğitim müesseselerini, hatalardan ders alarak, yeniden açmak ve yaygınlaştırmak, Siyasî partilerin kapatılmasını kolaylaştırıcı hukukî mevzuat geliştirmek, n Atatürkçü platformun eksikliğinin yarattığı boşluğu doldurmak üzere sivil toplum örgütleri kurmak ve her alanda geniş ve anlamlı destek vermek,

FETİH ŞÖLENİ'Nİ KİMLER YAPSIN?


Tüm ekonomik imkânlar kullanılarak, Lâiklik karşıtı sermaye çevrelerinin ekonomik faaliyetlerini hedef almak, bu çevreleri zayıflatmak ve yola getirmek, İstanbul'un Fethi Törenleri gibi aşırı İslâmcı uygulamalara sahip dikkat çekici faaliyetleri Atatürkçülüğünden şüphe duyulmayan kişilere organize ettirmek, Türk dış politikasında dinî temaların ağırlık kazanmasını önlemek.

ORGENERAL FIRTINA, KOMUTANIYDI Yarbay Özsaraç'ın İstanbul'da kurmaylık eğitimi aldığı dönemde Harp Akademisi'nin Komutanlığı'nı Balyoz'dan tutuksuz yargılanacak olan eski Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İbrahim Fırtına yapıyordu. Fırtına, Balyoz Darbe Planı'nda Türk jetinin düşürülmesi ve Yunanistan ile havada gerilim çıkırmayı hedefleyen 'Oraj Eylem Planı'nı yapmakla suçlanıyor.


799820100307025402217.jpg


(Bugün)
 

hasgül

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
16 Mar 2009
Mesajlar
1,965
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Şeriat şeriat şeriat...
Gel ey şeriat
Boz deccallerin oyununu
Boz münafıkların planını
Yık yahudi maşalarının yönettiği hükümeti

Gel ey şeriat
Zindanlarda işkence gören kumandanları bedeni özgürlüğüne kavuştur

Gel ey şeriat
Bu topraklara bir yudum islam ver

gel ey şeriat, gel...
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
Şeriat şeriat şeriat...

Gel ey şeriat
Boz deccallerin oyununu
Boz münafıkların planını
Yık yahudi maşalarının yönettiği hükümeti

Gel ey şeriat
Zindanlarda işkence gören kumandanları bedeni özgürlüğüne kavuştur

Gel ey şeriat
Bu topraklara bir yudum islam ver


gel ey şeriat, gel...
gönlüne bereket gönüldaş...
Hukuk devletinin neresindeyiz?

17 Mart 2010
Ebubekir Sifil
Yüzde 99'unun Müslüman olduğu sıkça söylenen bir ülkede yaşıyoruz ve en büyük mağduriyetlere bu ülkede Müslümanlar maruz bulunuyor. Müslüman bir hanımın, çarşafıyla gittiği bir resmî kurumda ne tür bir "psikolojik baskı"ya maruz kaldığını, "mahalle baskısı" naraları atanlar elbette düşünmez. Bu, adaleti sağlayıp haksızlığı engelleme iddia ve sorumluluğundaki hukuktan başlayıp icraya kadar uzanan geniş yelpazede sorumluluk makamında olan herkesin ortak problemi olmalıdır. Bir an için farz edelim ki, "mahalle baskısı" diye bir olgu gerçekten var ve bazı kesimler ahlak anlayışlarına, geleneklerine ve inançlarına aykırı işlerin gözlerinin önünde icra edilmesinden hoşlanmıyor; lise çağındaki gençlerin, ellerinde bira kutularıyla mahalle aralarında, parklarda kızlı-erkekli "free takılması"nı doğru bulmuyor ve tepki gösteriyor.
Diyelim ki bu tepki, onların özgürlüklerini kısıtlamak anlamına geldiği için yanlıştır. Ancak "mahalle baskısı" olgusunun hiçbir yaptırıma tekabül etmediği, ayrıca belirtmeye gerek bırakmayacak kadar açıktır.
Madalyonun öbür yüzünü çevirdiğimizde karşımıza "kanun baskısı" çıkıyor. Bu ülkede "mahalle baskısı" diye bir şeyden söz etmek doğruysa, bunun "kolluk gücü korkusu"na dönüşmesinin söz konusu olmadığı aşikâr. "Kanun baskısı"nın, kitlesel travamalara yol açan genişlik ve derinlikte etkiler yaptığını ona maruz kalan geniş kitleler çok iyi biliyor.
Burada bir noktanın altını özellikle çizelim: "Kanun baskısı" dediğim şeyin hukukla hiçbir ilişkisi yoktur. Bu ikisi arasındaki fark, "kanun devleti" ile "hukuk devleti" arasındaki farka tekabül eder. Bu ülkede yargının, kimi zaman "hukuka aykırı" olduğu halde "kanuna uygun"luk gerekçesiyle tartışmalı kararların altına imza atabildiğini, kolluk kuvvetlerinin ise, "kanuna uygunluğun" dahi temin edilemediği pek çok olayda "kitabına uydurma" anlamına gelen uygulamalar yapabildiğini söylemek ne yazık ki şaşırtmıyor.
Hukuk mekanizmasının işletiliş biçimindeki tutarsızlıkların ve bunun ortaya çıkardığı arızalı durumun çarpıcı tezahürlerinden birini Salih Mirzabeyoğlu olayında görüyoruz.
66722.jpg
Mirzabeyoğlu bir fikir adamı. Herhangi bir terör eylemiyle herhangi bir biçimde irtibatı olmamış. 1998'de terör örgütü liderliği suçlamasıyla yargılandı ve müebbet hapse mahkûm oldu. Türkiye kamuoyu, şu anda Bolu F tipi cezaevinde tek kişilik bir hücrede tutulan Mirzabeyoğlu'nun mahkûmiyeti ile birlikte farklı bir kavramla da tanıştı: Telegram.

Karmaşık bir yapısı ve pek çok çeşidi olduğunu öğrendiğimiz telegram, işkencenin "çağdaş" versiyonu. İnsanda hem ruh, moral, hem de beden olarak çok yönlü tahribatlar yapan bu işkence türünün ispatı adeta mümkün değil ve Mirzabeyoğlu'nun avukatları, kendisinin yıllardır bu işkenceye maruz bulunduğunu söylüyor.[1]
11 yıllık cezaevi dönemi boyunca yazdığı 15 kitapla birlikte eserlerinin sayısı 56'yı bulan Mirzabeyoğlu'nun aldığı bu ceza ve maruz kaldığı işkencenin "fikir özgürlüğü" ile nasıl bağdaştırıldığı araştırmaya değer bir husus...
Masum insanların hayatına kast eden eylemlere bulaşmış olmak İslam'ın hiçbir şekilde onaylamadığı bir husus. Samimi bir mü'minin, günahsız insanların canına kast etmesi ya da buna teşvik etmesi elbette düşünülemez. Mirzabeyoğlu'nun da bu tür bir eyleme iştiraki ya da teşviki ispat edilmişse cezalandırılması normaldir. Ama sağduyu ve vicdan sahibi insanların avukatlarının beyan ve iddialarına kulak vermezlik etmesi de mümkün değil.
Bu ülkede hukuk adına, insan hakları ve özgürlükler adına yazıp konuşan kimse ve kesimlerin bu olay hakkında ısrarlı bir suskunluk içinde olması gerçekten son derece manidar.


[1] Bu konuda bkz. http://www.timeturk.com/Mirzabeyoğluna-yapılan-işkenceleri-anlattı_115642-haberi.html
Milli Gazete - 15 Mart 2010
 

hasgül

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
16 Mar 2009
Mesajlar
1,965
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
gönlüne bereket gönüldaş...
Hukuk devletinin neresindeyiz?

17 Mart 2010
Ebubekir Sifil
Yüzde 99'unun Müslüman olduğu sıkça söylenen bir ülkede yaşıyoruz ve en büyük mağduriyetlere bu ülkede Müslümanlar maruz bulunuyor. Müslüman bir hanımın, çarşafıyla gittiği bir resmî kurumda ne tür bir "psikolojik baskı"ya maruz kaldığını, "mahalle baskısı" naraları atanlar elbette düşünmez. Bu, adaleti sağlayıp haksızlığı engelleme iddia ve sorumluluğundaki hukuktan başlayıp icraya kadar uzanan geniş yelpazede sorumluluk makamında olan herkesin ortak problemi olmalıdır. Bir an için farz edelim ki, "mahalle baskısı" diye bir olgu gerçekten var ve bazı kesimler ahlak anlayışlarına, geleneklerine ve inançlarına aykırı işlerin gözlerinin önünde icra edilmesinden hoşlanmıyor; lise çağındaki gençlerin, ellerinde bira kutularıyla mahalle aralarında, parklarda kızlı-erkekli "free takılması"nı doğru bulmuyor ve tepki gösteriyor.
Diyelim ki bu tepki, onların özgürlüklerini kısıtlamak anlamına geldiği için yanlıştır. Ancak "mahalle baskısı" olgusunun hiçbir yaptırıma tekabül etmediği, ayrıca belirtmeye gerek bırakmayacak kadar açıktır.
Madalyonun öbür yüzünü çevirdiğimizde karşımıza "kanun baskısı" çıkıyor. Bu ülkede "mahalle baskısı" diye bir şeyden söz etmek doğruysa, bunun "kolluk gücü korkusu"na dönüşmesinin söz konusu olmadığı aşikâr. "Kanun baskısı"nın, kitlesel travamalara yol açan genişlik ve derinlikte etkiler yaptığını ona maruz kalan geniş kitleler çok iyi biliyor.
Burada bir noktanın altını özellikle çizelim: "Kanun baskısı" dediğim şeyin hukukla hiçbir ilişkisi yoktur. Bu ikisi arasındaki fark, "kanun devleti" ile "hukuk devleti" arasındaki farka tekabül eder. Bu ülkede yargının, kimi zaman "hukuka aykırı" olduğu halde "kanuna uygun"luk gerekçesiyle tartışmalı kararların altına imza atabildiğini, kolluk kuvvetlerinin ise, "kanuna uygunluğun" dahi temin edilemediği pek çok olayda "kitabına uydurma" anlamına gelen uygulamalar yapabildiğini söylemek ne yazık ki şaşırtmıyor.
Hukuk mekanizmasının işletiliş biçimindeki tutarsızlıkların ve bunun ortaya çıkardığı arızalı durumun çarpıcı tezahürlerinden birini Salih Mirzabeyoğlu olayında görüyoruz.
66722.jpg
Mirzabeyoğlu bir fikir adamı. Herhangi bir terör eylemiyle herhangi bir biçimde irtibatı olmamış. 1998'de terör örgütü liderliği suçlamasıyla yargılandı ve müebbet hapse mahkûm oldu. Türkiye kamuoyu, şu anda Bolu F tipi cezaevinde tek kişilik bir hücrede tutulan Mirzabeyoğlu'nun mahkûmiyeti ile birlikte farklı bir kavramla da tanıştı: Telegram.

Karmaşık bir yapısı ve pek çok çeşidi olduğunu öğrendiğimiz telegram, işkencenin "çağdaş" versiyonu. İnsanda hem ruh, moral, hem de beden olarak çok yönlü tahribatlar yapan bu işkence türünün ispatı adeta mümkün değil ve Mirzabeyoğlu'nun avukatları, kendisinin yıllardır bu işkenceye maruz bulunduğunu söylüyor.[1]
11 yıllık cezaevi dönemi boyunca yazdığı 15 kitapla birlikte eserlerinin sayısı 56'yı bulan Mirzabeyoğlu'nun aldığı bu ceza ve maruz kaldığı işkencenin "fikir özgürlüğü" ile nasıl bağdaştırıldığı araştırmaya değer bir husus...
Masum insanların hayatına kast eden eylemlere bulaşmış olmak İslam'ın hiçbir şekilde onaylamadığı bir husus. Samimi bir mü'minin, günahsız insanların canına kast etmesi ya da buna teşvik etmesi elbette düşünülemez. Mirzabeyoğlu'nun da bu tür bir eyleme iştiraki ya da teşviki ispat edilmişse cezalandırılması normaldir. Ama sağduyu ve vicdan sahibi insanların avukatlarının beyan ve iddialarına kulak vermezlik etmesi de mümkün değil.
Bu ülkede hukuk adına, insan hakları ve özgürlükler adına yazıp konuşan kimse ve kesimlerin bu olay hakkında ısrarlı bir suskunluk içinde olması gerçekten son derece manidar.


[1] Bu konuda bkz. http://www.timeturk.com/Mirzabeyoğluna-yapılan-işkenceleri-anlattı_115642-haberi.html
Milli Gazete - 15 Mart 2010



Yarın elbet bizim, elbet bizimdir, gün doğmuş, gün batmış​
,
Ebed bizimdir​
....​
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt