Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

SOKAKTAN MEKTUP VAR (1 Kullanıcı)

SOKAKTAN MEKTUP VAR

  • EVET OLABİLİR.

    Oylama: 0 0.0%
  • HAYIR OLAMAZ.

    Oylama: 0 0.0%
  • HİÇ Bİ FİKRİM YOK

    Oylama: 0 0.0%
  • ABD DEN HERŞEY BEKLENİR

    Oylama: 0 0.0%
  • HİÇ BİRİ

    Oylama: 0 0.0%

  • Kullanılan toplam oy
    0

nihalim

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
3 Eki 2006
Mesajlar
2,593
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
45
Konum
*meftun*
Web Sitesi
www.hatim-online.com
______selamün aleyküm güzel kardeşim ..
gecenin bu saatinde güzel oldu okumak...
Ya ben, âş(ı)k olmalıyım
Ya aşk, ben olmalı…
ikisinden biri olmalı..hakakşı olmalı rasul(sav)aşkı olmalı bürünmeli ..ki sonumuz feraha çıksın...inşallah
emegine yüregine saglık güzel kardeşim.. sonra tekRar okumayı düşünüyorum inşallah..
hayırlı geceler
selam ve dua ile________

Aleykümselam değerli kardeşim ALLAH c.c. razı olsun...
teşekkür ederim yorumun için kardeşim ...
İNŞALLAH feraha çıkanlardan oluruz...
yazan kişi çok güzel dile getirmiş ALLAH c.c. razı olsun...
canım katılıyorum okudukca insanın okuyası geliyor ben öyle oldum...
ALLAH c.c. emanet olun...selam ve ua ile...
selametle İNŞALLAH...B)B)B)
 

nihalim

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
3 Eki 2006
Mesajlar
2,593
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
45
Konum
*meftun*
Web Sitesi
www.hatim-online.com
*İyiki ağladın gönül çiçeğim..

*İyiki ağladın gönül çiçeğim..

İyiki ağladın gönül çiçeğim...

Yine buğulusun gönül çiçeğim, yine damlıyorsun, yine ağlıyorsun.

Yüreklerdeki fırtınalara, dondurucu soğuklara rağmen damlarsın yüreklere sımsıcak. Gül kokmayan bir yürek gördün mü, salıverirsin damlalarını hemencecik.

Hep ağlıyorsun Gönül çiçeğim,

Riyasız, hesapsız, gönülden damlıyorsun. Güle ait gönül damlalarında riya olmazmış zaten. Uzaklardaki gülün kokusunu aldın mı buğulanır çiçeklerin. Gülden haber etmeyiversin bir söz, gülü anımsatmayıversin bir koku hemencecik aşka gelir ıslatıverirsin dikenlerini. Döküverirsin içinde ne varsa aşka dair. Kokuverirsin gül yaprağı yaprağı. Sevdaysa sevda, hasretse hasret, hüzünse hüzün ne varsa buğulu bulutlarında, yağmur eder sunarsın bahara.

İyi ki ağlarsın gönül çiçeğim,

Çiçeklerin umut kokar. Kar yağmış, don vurmuş ne gam. Sen çiçeklerini açtın ya. Bembeyaz ışıttın ya gönül baharlarını. Karakışa meydan okudun ya narin yapraklarınla. Ondandır ki bahara yeltenir oldu tüm ağaçlar. Çiçekler umutlanır oldu tomurcuklar içinde. Karlar altında kalmış olan bahar, meydan okur oldu karakışın dondurucu beyazlığına. Baharı bile umutlandırdın ya gönül çiçeğim, gam sana yakışmaz gayrı. Mahzunluk sana yakışmaz, mahcupluk sana yakışmaz. Gam bizim işimiz, hüzün bizim işimiz gayrı.

İyi ki ağladın gönül çiçeğim,

Sen beyaz çiçeklerinle açmasaydın, sen beyazlığını damla damla düşmeseydin karakışın hüküm sürdüğü buzdan yüreklere, hangi ağaç meyveyi umut ederek çiçeklerini salardı karakışın bağrına? Hangi çiçek güneşli güzel günleri umut ederek tomurcuğunu terk ederdi? Hangi beyaz kelebek, soğuktan kenetlediği titrek kanatlarını semaya açarak kanatlanırdı.

İyi ki ağladın gönül çiçeğim,

Çiçeklerini açarken, özünden döktüğün damlaların sahte olduğundan dem vuranlar olduysa da, zamansız ve hesapsın buğulandığını düşünenler olduysa da... Öze hüzün gerek değil. Sen damlamasaydın karlara, karların eriyişinden kim söz edebilirdi? Kardelenler nazlı çiçeklerini açar mıydı beyaz karlara inat? Kim beyazlığın sadece karda değil, çiçeklerde de olabileceğini düşünebilirdi.

İyi ki ağladın gönül çiçeğim,

İyi ki döktün beyaz yapraklarını. Sen de açmasaydın gönül çiçeğim, kara bulutların arkasındaki mavi gökyüzüne olan özlemler yeşermezdi dallarda. Belki hüzün savrulurdu sadece ağaçların kuru dallarında tipiyle karışık. Belki yağmur nedir bilinmezdi. Oysa sen hep gülü savurdun gökyüzüne, hep gülü koklattın rüzgarlara. Kelimelerin özüne hep gülü fısıldadın. Şimdi karakışın bağrında fırtına, boran da olsa hep senin dallarında açtığın beyazlığı savurur etrafa. Sen bilirsin ki bir çiçek ölmeden, meyve dirilmez.

İyi ki ağladın gönül çiçeğim,

Taze genç kızlar, senin sunduğun beyazlıktan esinlenerek, beyaz gelinlikler düşler oldu. Genç delikanlılar beyaz gelinlikli taze çiçekler düşler oldu. Adın baharla birlikte anılır oldu gönül çiçeğim. Rüzgarlarla karlara savrulan her yaprağın, karlara baharı hatırlattı. Çiçeklerin sıcak gözyaşlarıydı zira. Gözyaşları yağmuru, yağmur baharı hatırlattı sonra.

İyi ki ağlamışsın gönül çiçeğim,

Şimdi bildim, sürgünlüklerin, hasretliklerin, hüzünlerin neden senin dostun olduğunu. Sen gülü damladın karakışın rüzgarlarına. Gülü saçlarına takıp giden rüzgarlar, gözyaşlarını da taşıdı yedi iklime. Gül senin damlalarının özüydü çünkü. Gül sevginin özüydü. Hasretlikler, hüzünler, ayrılıklar gülün kokusudur çünkü. Sen gül kokuyorsun çünkü.

İyi ki ağladın gönül çiçeğim,

Şimdi senin çiçeklerinle sevgiliyle serenat eden, sevdalıların vardır.
Sonra, takıp rüzgarların terkisine beyaz çiçeklerini, savrulan ve hırpalanan ve dondurucu karlar üzerinde düşüp kalan narin ve fedakar çiçeklerin vardır. Hasretleri, beyaz gözyaşarında donup kalanların vardır. Gül diye karları avuçlayanların vardır. Biz savrulduk rüzgarlarda, biz donduk senin damlalarınla karlarda. Dedin ya; "Çiçekler ölmezse meyveler olmaz.'' Tomurcuklar da yok olmazsa güller açılmaz. Kar taneleri arasından gül fideleri yeşerdi şimdi.

Ölürsem başucuma bir gül dikilsin,
Ölürsem başucuma bir gülle gelinsin,
Gönül çiçeğim,
Bak yine ağlıyorsun!...
alıntı
(yazan kişinin emeğine ,yüreğine sağlık İNŞALLAH...)
 

ferahhfeza

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
10,922
Tepki puanı
8
Puanları
0
Yaş
46
Web Sitesi
ferahhfeza.blogcu.com
Baharı bile umutlandırdın ya gönül çiçeğim, gam sana yakışmaz gayrı. Mahzunluk sana yakışmaz, mahcupluk sana yakışmaz. Gam bizim işimiz, hüzün bizim işimiz gayrı.

_________selamün aleyküm degerli kardeşim ..
yine çok duygusal bir paylaşım..
emegine saglık sonunda aglatacaksın bizi..
rabbimize emanetimsin güzel kardeşim
selam ve dua ileB)B)B)_______
 

nihalim

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
3 Eki 2006
Mesajlar
2,593
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
45
Konum
*meftun*
Web Sitesi
www.hatim-online.com
Baharı bile umutlandırdın ya gönül çiçeğim, gam sana yakışmaz gayrı. Mahzunluk sana yakışmaz, mahcupluk sana yakışmaz. Gam bizim işimiz, hüzün bizim işimiz gayrı.

_________selamün aleyküm degerli kardeşim ..
yine çok duygusal bir paylaşım..
emegine saglık sonunda aglatacaksın bizi..
rabbimize emanetimsin güzel kardeşim
selam ve dua ile_______

Aleykümselam değerli kardeşim teşekkür ederim kardeşim
aman kimseler üzülmesin ,ağlamasın ...zaten kendim :(:A
ALLAH c.c. emanet olun...selam ve dua ile...
selametle İNŞALLAH...B)B)
 

s.s.s

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Şub 2008
Mesajlar
2,871
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
46
s.a çok güzeldi,elinize sağlık,ALLAH a emanet olun.
 

s.s.s

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Şub 2008
Mesajlar
2,871
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
46
Ben sustum,sen söyle sensizliğimi

Ben sustum,sen söyle sensizliğimi

Ey yâr, susuşum sözümü esirgemekten değil. Sana değen sözleri çoktan yitirdim; dudağım avare, dilim perişan.

Aklım ermiyor ki, sustuğumu bileyim. Kalbim ayılmıyor ki sana hitap edeyim. Kelimelerin sıcağı kaçmış, hece hece küllenmişler; sükût lehçesinde aç susuz bir mülteciyim şimdi. Seni taşa benzettiler. Öyle dilsiz, öyle hayatsız, öyle duygusuz diye. Değirmende konuşan taş değil midir peki? Acıyı öğütüp ekmek eyleyen senin dönüşün değil mi? Sen değil misin kabrimi bekleyen sadık yâr? Dillerin sustuğu yerde sen değil miydin ısrarla adını söyleyen unutulanların? Sen değil misin nice dertlinin derdini hiç itirazsız dinleyen?

Sahiden taş mı kesildin? Oysa, sen sözlere efsûn bağışlayan dudaksın. Nefesi boşluğun hapsinden kurtarırsın. (Belki de her ses bir mahpusun kırılmış zincirlerinin şakırtısıdır.) Sana değdiği yerde dirilir sessizlik. Sana vuruldukça hece hece kanatlanır suskunluk; şiirlerin ufkuna yükselir söz, öykülerin kuytularında giyinir. Sen, dağı delen Ferhat’sın; söz ki dağı kar gibi eritir de Şirin yâri sımsıcak kucaklar. Sen Aslı’ya Kerem’sin; ses ki çatlak dudaklardan sızan kevserdir. Sen Kerem’in Aslı’sın; söz ki tek bir hecesi bizi varlığın koynuna saklar; “Ol!”sözü hatırına yokluk varlığa yüz bulur.

Taşın sözü yok mudur ey yâr? Taş dediğin konuşur. Zamanın dudağıdır. Çatlaklarından acılar sızar; kuytularında çocuk gülüşleri gibi neşeler saklar. Taş dediğin susar. Zamanın dilidir; bir bakışında nice gürültüyü susturur; anlamsız telaşları dağıtır, hoyrat koşturmaları durdurur. Kadîm zamanlar içinden sızıp gelen bir kan gibidir taş; nabzımızı doldurur.

Taş zamanla eskimez mi? Sen zamansın, ey yâr, gelir ve gidersin. Saatlerin kadranında uslu uslu gezinirsin amma saçlarımı değil sadece kemiklerimi dağıtırsın. Usulca sokulursun odama; “tik-tak”, sadece “tik-tak”, eşyalarımı değil sadece beni de benden çalarsın; elbisemi değil sadece tenimi de soyarsın. sevdiğimle arama ayrılıklar koyansın. Sen çoğaldıkça ben azaldım; seni tükettim derken ben tükendim. Sen zamansın, ey yâr, pek kıskançsın.

Taş kesilmişsin ki sana vefasız dediler. Tanımazmışsın beni. Adımı bile anmazmışsın. Güzellikten hiç anlamazmışsın. Mehtabı kucaklayan sen değil misin her defasında? Günün ilk ışıkları sana koşmadı mı her sabah? Nice surlarda masum bebekleri bekleyen sendin. Nice sütunlarda fısıltılı dualara fısıltını ekleyen sensin. Köprülerde kemerlerde yâri yâre kavuşturan senin metanetin değil mi? Çeşmelerden serin sulara yol veren senin serinliğin değil mi? Dereler boyu suların elinden tutup şarkılar söyleyen sen değil misin?

Aslında kendi taşını dikiyor değil mi insan? Her gün bir önceki günde bırakırız bedenimizi. Her yeni günün sabahında eskimiş bedenlerini yüklenir gibi insan. Sanki yakamızda çocukluk fotoğrafımızı taşır gibi yürürüz yeni zamanlara. Kendi cenazesini kaldırır gibidir insan. Baktığımız her yüzün ardında eskimiş yüzler saklıdır. Şimdiki bedenimiz daha öncekilerin başını bekleyen konuşkan bir taştır. Ölmüş yanlarımızı hatırlatır. Bir taş gibi ağırlaşır gözlerimizin karası. Var-yok arası bir titreyişe dönüşür nefesimiz. İki nefes ortasında dikilir taşımız. Taştan taşa koşar bakışımız. Hatıralarda saklı, solgun fotoğraflara nakışlı yüzler üzerine uzanır gölgesi.

Sen değilsin; taş benim ey yâr. Kendimi taşımaya mecâlim yok. Kendime söyleyecek sözüm yok. Kabrimden kalbine taşınıyorum ey yâr. Suskunluğum taş olmaklığımdan. Sözsüzlüğüm sözümü taşa devrettiğim için.

Bağrımda ağır ve soğuk bir suskunluk... / Taşıdığım sensin ey yâr. / Söze sığdıramadığım. / Ve hiç susturamadığım. / Ne oldu kalbime? / Katılaştı, katılaştı. / Taştan da katılaştı. / Ağlarsa, taşlar ağlar. / Ben ağlayamadım; sen ağla... / Taş değil misin ey yâr?
Senai Demirci
 

mavci

* ZİKİR * FİKİR * ŞÜKÜR *
Yönetici
Katılım
14 Eyl 2007
Mesajlar
32,522
Tepki puanı
7,875
Puanları
163
Yaş
53
Konum
Alanya
Allah Razı Olsun Kardeşim...

Allah Razı Olsun Kardeşim...

Selam ve DUA ile...:evet
 

mavci

* ZİKİR * FİKİR * ŞÜKÜR *
Yönetici
Katılım
14 Eyl 2007
Mesajlar
32,522
Tepki puanı
7,875
Puanları
163
Yaş
53
Konum
Alanya
Saf ve Temiz Kalplim...

Saf ve Temiz Kalplim...

slzt6.gif
 

mavci

* ZİKİR * FİKİR * ŞÜKÜR *
Yönetici
Katılım
14 Eyl 2007
Mesajlar
32,522
Tepki puanı
7,875
Puanları
163
Yaş
53
Konum
Alanya
Mutluluk Kapıları...

Mutluluk Kapıları...

mutlulukhf6.jpg
 

NSBBZN

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Ocak 2008
Mesajlar
462
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
40
Herkesin mutlu olmak için başka bir yolu varmış...Kendi yolumu çizdiğimde anladım...emeğinize sağlık
selam ve daimi dua ile....
 

nuresma

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Eki 2006
Mesajlar
2,975
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
Konum
ankara
mızıka çalan çocuk...

mızıka çalan çocuk...


Sokaklarda mızıka çalan çocuk
Seni de vuracaklar bir gün
Aldırma, meydan oku!
Mızıka çalmana devam et…

Menzil uzun. Yol engebeli. Yoldakiler en ufak çatırtıda düşecek kadar dayanıksız, en ufak sevgide eriyecek kadar narin…
Şehir yalnızlığına bürünmüş, tenha sokaklar bizleri özlemiş çağırıyor, kulak verin bu çığlığa. Akasya ağacında serçeler bizlere katılmak için sabırsızlanıyor. Modernin kimliğimizi de beraber alıp kavanoza hapsettiği yüreğimizi, kavanozdan uzaklaştırarak, elimize soğuk-sıcak sular değdirerek, çamurdan evler yapıp gülümseyerek çıkalım bu demir parmaklıklardan.
Mızıkalarımızı alıp diyar diyar tüttürelim rayihayı. Gül kokan seslerimizle oyunlar oynayalım, bağıralım, çağıralım. Ağlamayı da unutmayalım gelin beraber ağlayalım.

Pc oyunları modern dünyanın kapılarını ardına kadar açtı çocuklara. Artık çocuklar sahte dünyanın ürettiği sanal insanlarının rollerini üstlendiler oyunlarda. Denize taş atmayı bırakıp sahte oyunlarda silahlar ile birbirlerini vurmaya başladılar, acımadan. Kan oluk oluk sıçrıyor ekranlarda, vahşetin tadına doyulmuyor!…
Sanal dünyanın sokaklarında çatışmaya giriyorlar, kan döküyorlar, adam öldürmenin zevkini tadıyorlar!…
Strateji oyunlarında savaşı yöneten lider konumunda olup adamlarına emir veriyorlar: “Bir tek canlı kalmayacak şekilde hepsini öldürün!…”
Bunu zevk kültürüne dönüştüren, bilinçaltlarına zamanla yerleştiren Rambo’ların, Kovboy’ların, Star Wars’ların, Batman’lerin, Heman’lerin, Süpermen’lerin ve Rocky’lerin hiç mi suçu yok?… Nerden geldi bu adam öldürme vahşeti bizlere, nereden geldik bu vahşetin sürgününe?
Nerede çocukluğumuzda oynadığımız çivi oyunları, çamurdan yaptığımız evler, uçurtmalar, bilyeler, gazoz kapakları ve sokaklarda bıkmadan usanmadan çaldığımız mızıkalar?… Modern dünyanın çocukları ne yazık ki mahrum kalıyorlar bunlardan, çocukluklarını yaşayamadan büyüyorlar. Öldürmeyi, katletmeyi öğreniyorlar sanal dünyada. Bu yüzden de gerçek dünyada giderek hırçınlaşıyorlar, kavga çıkarmayı öğreniyorlar maalesef.

Basın ve yayın yoluyla ahlaksızlaştırılıyor çocuklarımız. İnsanı insan yapan değerlerlerden uzaklaştırılma operasyonu ile karşı karşıyayız. Vahşet o kadar süslü gösteriliyor ki, o kadar şaşalı boyuyorlar ki katliamları artık kan görünce zevk alıyorlar; insan mı ölmüş hayvan mı ölmüş umurlarında değil!…
Ölümlerin, katliamların olduğu filmler beğeniyle izleniliyor. Kan gösterisinin yapıldığı, insan beyninin kızartılıp yenildiği, dehşet cinayetlerin olduğu filmleri yüz binler izliyor. Sanki bu yönetmenler ellerinden gelse filmlerde olduğu gibi bir kaşık suda boğacaklar insanları…Dünya nereye koşuyor?…
Yitik coğrafyalarımızda bombalar patlıyor oyun değildir bu bombalar!…
Çocuklar öldürülüyor film değildir katledilen bebekler…
Anaların feryatları gökleri inletiyor ses verin bu çığlığa…

Ey sokaklarda mızıka çalan çocuk!
Havaya, yağmura, kara, çamura aldanma sen. Yağmur yağar ıslanırsın, kar yağar yüreğini beyazlatırsın. Toprak çamur olur, çamura boyanırsın yeter ki yüreğin çamur olmasın.
Yüreği çamur olanın katledilen insanlara karşı pervasızlığına aldırma, çalmana devam et mızıkanı sokaklarda.
Menzil uzun dedik. Yolun görünen, görünmeyen kısımları seni aldatıp korkutmasın. Yol adımlarını yavaşlatabilir ama sakın durdurmasın. Heybende sabır varsa korkmana gerek yok. Yeter ki tahammül etmeyi bil, tahammül edemediğin vakit sefere çıkmanın vakti gelmiş demektir.
YUNUS EMRE TOZAL
 

acem_kizi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Ağu 2007
Mesajlar
891
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
Konum
Azerbaycan
Yüreğine sağlık kardeşim..paylaştığın için teşekkürler .çok güzeldi
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt