Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Posta Kutuma Gelenler ! (1 Kullanıcı)

GEVHER

Yönetici
Katılım
9 Eyl 2008
Mesajlar
3,971
Tepki puanı
2,515
Puanları
163
Selamün aleyküm
Mevlam razı olsun kardeşim
Fetih için, gerekli ve olmassa olmaz olan tek şey İMAN dır.

Mevlam imanlarımızı artırsın dünyadada ukbadada sabit kılsın inşaAllah
Selam ve dua ile

ve aleykümselam...

Duanıza gönülden AMİN diyorum.
Rabbim imanımızdan ayırmasın bizleri...

Hayırlı günler kardeşim.
 

hayri07

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
3 Şub 2009
Mesajlar
1,455
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
50
güzel bir paylaşım emeğine sağlık kardeşim.
 

GEVHER

Yönetici
Katılım
9 Eyl 2008
Mesajlar
3,971
Tepki puanı
2,515
Puanları
163
47. Dinlerini eğlence konusu edinenler

Yüce Allah'ın sonsuz kudret sahibi olması, yarattığı canlı, cansız tüm varlıkların Allah'a boyun eğmesi, büyüklenen kimselere çok ağır gelir.
Çünkü Rabbimiz’in muhteşem yaratmasına tanık oldukça, kendi acizliklerinin farkına varırlar.

Bu yüzden, Allah’ın eşsiz gücüyle yarattığı mucizevi yaratılış delillerini görmezden gelerek ve apaçık gerçeği reddederek rahatlayacaklarını zannederler.
Bu büyük bir yanılgı içinde, sıkıntı dolu bir yaşam süren kişiler vicdanlarını rahatlatmak için dine karşı alaycı bir tutum sergilerler. Bu kişilerin, iman edenlerin imanlarını artıran yaratılış delilleri karşısındaki alaycı tavırları Kur’an’da,
“Hayır, sen (bu muhteşem yaratışa ve onların inkarına) şaşırdın kaldın; onlar ise alay edip duruyorlar. Kendilerine öğüt verildiğinde, öğüt almıyorlar. Bir ayet (mucize) gördüklerinde de, alay konusu edinip eğleniyorlar.” (Saffat Suresi, 12-14) ayetiyle ifade edilir.

Bu çok açık kanıtlar bu kimselerin iman etmelerine yeterli olmaz, gözlerinin önüne serilmiş sayısız mucizevi gerçek karşısında alaycı bir tutum sergilerler.
Ne büyük akılsızlıktır ki; Allah'ı ve Kuran'ı inkar etmenin kendilerine üstünlük kazandıracağını, etraflarındaki insanların gözünde büyüyeceklerini düşünürler.
Oysa kendileri de çevrelerindeki insanlar da Allah'a muhtaç, ahirette sorgulanacak aciz varlıklardır. İnsanların değer yargıları bu nedenle önemli değildir. Çünkü sahip oldukları özellikler kibirlenecek ve büyüklenecek şeyler değildir.
Tümü Rahman ve Rahim olan Allah’ın onlara verdiği nimetlerdir. Ancak bu kişiler şükretmek yerine, sahip oldukları sayısız nimete nankörlük eder, hafife alırlar:

Onlar, dinlerini bir eğlence ve oyun (konusu) edinmişlerdi ve dünya hayatı onları aldatmıştı. Onlar, bu günleriyle karşılaşmayı unuttukları ve Bizim ayetlerimizi 'yok sayarak tanımadıkları' gibi, Biz de bugün onları unutacağız. (Araf Suresi, 51)

Kur’an ahlakının getirdiği ruh derinliğinden yoksun olan bu insanların espri anlayışları da basit ve yüzeyseldir. Bazı insanların sahip oldukları acizlikler bu kişiler için espri ve alay konusudur. Akıl sahibi bir insanın asla dile dahi getirmeyeceği acizlikler bu kişileri eğlendirebilir.

Allah’ın gücünden ve yaşama amacından habersiz bu kişiye ibadetlere ilişkin hatırlatma yapıldığında, “Onlar, siz birbirinizi namaza çağırdığınızda onu alay ve oyun (konusu) edinirler. Bu, gerçekten onların akıl erdirmeyen bir topluluk olmalarındandır.” (Maide Suresi, 58) ayetiyle bildirildiği gibi hemen alaycılığa başlar.
Konuşması, yüz ifadesi, tavırları ve söylediği sözler, alaycı gülümsemesiyle birleşir ve kişi çirkinleşir.

Kur’an ahlâkını yaşayan gence, “Daha çok gençsin, ibadetlerini ileride yaparsın", "bu yaşta dünyadan el etek çekilir mi?" gibi alaycı ve kasıtlı sözler söyler, "Namaz için çok erken, yaşlandığında kılarsın" şeklinde anlamsız vaatlerde bulunarak onu Allah’ın yolundan saptırmaya çalışırlar.
Oysa aldığı nefesi verebileceğinden emin olamayan insan, yaşlılığını hiç yaşayamayabilir.
Tek kesin olan gerçek ölümdür ve ardından kişi ahirette kulluk görevlerini yerine getirip getirmediği konusunda sorgulanacaktır.

Günümüzde gizlice ‘insanları Allah’ın yolundan engellemeye çalışan’ çok sayıda insan vardır.
Bu insanlar farklı farklı yollar izlerler. Ya tüm Müslümanları kötüleyerek, olumsuz eleştirerek ısındırılacak olanları dinden soğuturlar. Ya Allah’ın ayetlerini -haşa- alay konusu edinerek insanları kendilerince eğlendirirler, hatta kendileri de eğlenirler.
Samimi inanan insan asla bu tarz espriler yapmaz, bu esprilere gülmez, çok rahatsız olur, kutsallarını koruma duygusu kabarır.
Müminler dine saygıyla yaklaşan, Allah aşkını içinde taşıdığı belli olan insanların sözleri karşısında coşku duyar ve haz alırlar.

Söz ettiğimiz kimselerin bir kısmı da her şeyin rastlantılar sonucu meydana geldiğini iddia eden evrimcilere özenip, insana ‘ata’ arayarak Darwinizm propagandası yapar. Ayrıca müminleri güvenilmez, ahlakı yönden zayıf göstererek aşağılamaya çalışan ya da İslam’ın tüm dünyadaki yükselişini görmezden gelerek ve gerçekleri örterek müminlerin ümitlerini kıranlar da vardır.

Dini, din ahlakını, kulluk sorumluluğunun gereği olan ibadetleri alaya almaya çalışan kişiler asla müminlere zarar veremez, onları küçük düşüremezler. Çünkü yaşamın en ciddi konusu olan imanında samimi müminler, inkârcıların Kuran'da haber verilen bu davranışlarına tanık olduklarında daha da coşkuyla Rabb’lerinin hoşnutluğunu arar, ibadetlerine daha büyük coşkuyla devam ederler.

“…Fısıldaşmakta olan üç kişiden dördüncüleri mutlaka O'dur; beşin altıncısı da mutlaka O'dur. Bundan az veya çok olsun, her nerede olsalar mutlaka O, kendileriyle beraberdir. Sonra yaptıklarını kıyamet günü kendilerine haber verecektir. Şüphesiz Allah, herşeyi bilendir. (Mücadele Suresi, 7) ayetiyle bildirilen gerçeği kavramış kişi, Allah’ın kendisiyle birlikte olduğunu bildiği halde O’nun dinini hafife alacak espriler yapması mümkün müdür?

Dini konuları eğlence edinen kişi ölüm anında, Rabb’i huzurunda sorgulanırken, cehennemin kenarında onun “gazablı öfkesini ve uğultusunu” işitirken bu esprileri yapabilecek midir?

Allah’ın kendisiyle birlikte olduğunu, O’nun sonsuz gücü tarafından kuşatıldığını unutan ve Allah’ın dinini hafife alan kişiyi, merhamet ederek Kur’an’la uyarmak…Yapılması gereken en güzel davranış bu olacaktır.

Dinlerini bir oyun ve eğlence (konusu) edinenleri ve dünya hayatı kendilerini mağrur kılanları bırak. Onunla (Kur'an'la) hatırlat ki, bir nefis, kendi kazandıklarıyla helake düşmesin; (böylesinin) Allah'tan başka ne bir velisi, ne bir şefaatçisi vardır; her türlü fidyeyi verse de kabul olunmaz. İşte onlar, kazandıkları nedeniyle helake uğrayanlardır; küfre saptıklarından dolayı onlar için çılgınca kaynar sular ve acıklı bir azap vardır. (En'am Suresi, 70)

( Elif Alaca )
 

GEVHER

Yönetici
Katılım
9 Eyl 2008
Mesajlar
3,971
Tepki puanı
2,515
Puanları
163
48. EY İNSAN, SENİ ALDATIP YANILTAN NEDİR?

Etrafınıza bir bakın…Görebildiğiniz yüzlerce canlı-cansız varlıktan başka göremediğiniz sayısız varlık vardır yeryüzünde..
Gökyüzü, toprak, ağaçlar, çiçekler, insanlar ve diğer canlılar…
Göremediğiniz diğer yerleri düşünürsek; dağlar, denizler, göller, milyarlarca insan ve hiç tanımadığınız milyonlarca çeşit canlı…
Evrende ise; içinde yüz milyarlarca yıldız barındıran 300 milyar galaksi, her birinde yaklaşık 300 milyar yıldız, gezegenler, uydular, güneşler, kuyruklu yıldızlar ve diğer göremediğimiz sayısız gök cismini barındıran uçsuz bucaksız bir mekan…

Şimdi samimi olarak düşünürsek; tüm bu saydıklarımız neden ve nasıl var olmuştur?
Mucizevi sistemlere sahip canlı ve cansız her şey, nasıl böyle kusursuz bir sistem içinde ve uyumla varlıklarını sürdürebilmektedir?
Evrendeki bu muhteşem detaylara sahip olan canlılardaki -en başta da insandaki- üstün özelliklerin hikmeti nedir?
Ve en önemlisi yeryüzündeki tek şuur sahibi varlık olan insanın yeryüzünde bulunuş amacı nedir?..

Son sorunun cevabı Rabbimiz’in tüm insanlığa kılavuz olarak indirdiği Kuran'da haber verilir. İnsanın yeryüzünde bulunma amacı, kendisini yaratan ve nimetlerle rızıklandırarak yaşatan Allah’a kulluk ve ibadet etmesidir. Yüce Allah bunu, “…insanları yalnızca Bana ibadet etsinler diye yarattım.” (Zariyat Suresi, 56) ayetiyle bildirir.

İşte dünya, yukarıda saydığımız tüm detaylarıyla denizleri, gölleri, okyanusları, çiçekleri, ağaçları, dağları, canlıları ile birlikte insanın bu kulluk vazifesini yerine getirip getirmediğinin denenmesi için Allah'ın özel olarak yarattığı bir mekandır.
Evren, evrendeki tüm sistemler, yıldızlar, gezegenler, gök cisimleri de insanın Rabbimizin büyüklüğünü ve sonsuz kudretini görmesi ve O'nun gücünü takdir edebilmesi için yaratılmıştır.
Bunların yanı sıra insanın dünya hayatı boyunca yaşadığı tüm olaylar, bulunduğu tüm mekanlar da kişinin dünyada yaşadığı imtihanın birer parçasıdır.

Bu imtihan ortamında insan, her an Allah'ın emir ve yasaklarını gözetmek ve Allah'ın rızasına uygun davranmakla yükümlüdür. Bu sorumluluğu yüklenmekten kaçınan, reddeden kişilerin ise, sonsuz azapla karşılık göreceklerine Kuran'da dikkat çekilir. Çünkü bu, Allah'ın bizlere verdiği nimetlere karşı nankörlük etmektir ve büyük bir hatadır.

Buna rağmen çoğu insan garip bir duyarsızlık ve umursamazlık içindedir. Yaşamlarının gerçek amacını unutarak, farklı konularla ilgilenir ve bambaşka amaçlar edinirler. Dünya hayatına yönelik önemsiz bir konu için yıllarca çalışır çabalar, ama Allah'a karşı olan sorumluluklarını akıllarına bile getirmezler. Bu sorumsuzluklarının karşılığını ahirette azapla alacakları olasılığını hiç düşünmezler.
Yeryüzünde bu gerçeklerden habersiz olduğunu söyleyebilecek bir kişi bile yoktur. Allah, Hz. Adem'den bu yana her dönemde insanlara Kendisini tanıtan, nasıl kulluk edeceklerini ve güzel ahlakı anlatan kitaplar indirmiş, uyarıcı elçiler göndermiştir. Bu nedenle insanlar, "biz bunlardan habersizdik" gibi bahaneler öne süremeyeceklerdir.

Bu gerçek bir ayette şöyle haber verilir:

Elçiler; müjdeciler ve uyarıcılar olarak (gönderildi). Öyle ki elçilerden sonra insanların Allah'a karşı (savunacak) delilleri olmasın. Allah, üstün ve güçlü olandır, hikmet ve hüküm sahibidir. (Nisa Suresi, 165)

Allah'ın gönderdiği elçilerin, katından indirdiği kitapların yanı sıra, tarih boyunca pek çok imanlı insan diğer insanları Allah'ın dinine davet etmiştir. Dini tebliğ etmiş, çevresindeki insanlara cennet ve cehennemin varlığını hatırlatarak onları sorgulanacakları konusunda uyarıp korkutmuştur.

Tüm bunların yanı sıra insan etrafındaki varlıkları, detaylarındaki incelikleri, kusursuz sistemleri düşünerek bunların, sonsuz güce sahip bir Yaratıcı tarafından, kesinlikle bir amaçla yaratıldığını anlayabilir. Ve ardından kendisinin de bir varoluş amacı olduğunu ve Yaratıcısına karşı sorumluluklarını hatırlayabilir.
Çünkü insan, ona doğruyu ve gerçeği söyleyen vicdanı ile birlikte yaratılmıştır. Çevresindeki varlıkları ve olayları vicdanıyla değerlendiren insan bu gerçeklere ulaşabilir.

Allah sonsuz merhamet sahibidir ve insanlara yaratılış amaçlarını, Kendisi'ne nasıl kulluk etmeleri gerektiğini birçok yolla haber vermektedir. Kuşkusuz bu, Allah’ın insanları hidayete yönelten Hadi sıfatının da bir tecellisidir.

Ancak buna rağmen çok sayıda insan gördükleri delilleri samimi bir bakış açısıyla ve vicdanlarıyla değerlendirmezler. Sonsuz yaşamda zarara uğramak olasılığına rağmen duyarsız ve umursuz davranışlar sergilerler.

Çevremize baktığımızda her an yoğun bir koşuşturmaca görürüz.
Genç- yaşlı, kadın- erkek çoğu insan sanki ölümle hiç karşılaşmayacakmış gibi günlük işleriyle uğraşır. Kimi yoğun trafikte işine yetişmeye çalışır, kimi akşam gideceği davette giymek için kıyafet satın alma telaşında, kimi markette alışveriş yapar…

Tüm bunlar her insanın günlük yaşamındaki detaylardır ve normal davranışlardır. Ancak yanlış olan şudur; insanlar genellikle bunları gaflet içinde yaparlar.
Allah’ın varlığını unutmuş ve ölümün her an gelebileceğini düşünmeden…

Bu kadar açık olan gerçeklere, Allah'ın karşısındaki acizliklerine rağmen neden insanlar böylesine duyarsızdırlar?

Allah’ın sayısız bunca kanıtına rağmen, nasıl gerçeklere gözlerini kapatabilmektedirler?

O gün Rabb’leri huzurunda tek başlarına sorgulanacaklarını nasıl düşünmemektedirler?

Yine o gün, sonsuz azabın kendilerini beklediğini anladıkları an yaşayacakları geri dönüşü olmayan pişmanlıktan, nasıl bu denli gaflette olabilmektedirler?

Kuşkusuz bu, insanların gerçekleri anlayamamalarından değil, anlamazlıktan gelmelerinden doğmaktadır. Vicdanları doğruyu fısıldadığı halde, bu kişiler kendilerini kandırırlar; dünyaya olan bağlılıkları ve hırsları yüzünden görüşleri fludur. Birçoğu gizli ya da açık olarak ahireti inkar eder, gerçekleri net olarak göremezler.

Baktığı halde görmeyen bu azgın kişilerden Kuran'da şöyle söz edilir:

Yeryüzünde haksız yere büyüklük taslayanları ayetlerimden engelleyeceğim. Onlar her ayeti görseler bile ona inanmazlar; dosdoğru yolu (rüşd yolunu) da görseler, yol olarak benimsemezler, azgınlık yolunu, gördüklerinde ise onu yol olarak benimserler. Bu, onların ayetlerimizi yalanlamaları ve onlardan gafil olmaları dolayısıyladır. Ayetlerimizi ve ahirete kavuşmayı yalanlayanlar, onların amelleri boşa çıkmıştır. Onlar yaptıklarından başkasıyla mı cezalandırılacaklardı? (Araf Suresi, 146-147)

Yüce Allah insanın yaratılış ve dünyada bulunuş amacının bir denenme olduğunu, “Şüphesiz Biz insanı karmaşık olan bir damla sudan yarattık. Onu deniyoruz. Bundan dolayı onu işiten ve gören yaptık.”(İnsan Suresi,2 ) ayetiyle insana bildirirken, birçok insanın gerçeklerden yüz çevirmesi kuşkusuz ki büyük yanılgıdır.

Ey insan, 'üstün kerem sahibi' olan Rabbine karşı seni aldatıp-yanıltan nedir? (İnfitar Suresi, 6)


( Elif Alaca )
 

GEVHER

Yönetici
Katılım
9 Eyl 2008
Mesajlar
3,971
Tepki puanı
2,515
Puanları
163
49. Dost

“Dost bi-vefa, felek bi-rahm, devran bi-sükun;
“Dert çok, hemdert yok, düşmen kavi, tali’ zebun.”
(Lütfen sözlüğe bakın).


Şairimiz Fuzuli böyle yakınmakta çok haklı...
Çünkü gerçek dost mumla aranıyor.
Dostlarımızın çoğu, onlara gösterdiğimiz dostluğun karşılığını veriyor sadece...

Oysa gerçek dost, dostluğu “Al gülüm-ver gülüm” açmazına tıkamayandır...
Siz küsseniz küsmeyen, kırsanız kırılmayan, darılsanız darılmayan, size rağmen sizi seven ve dostluğunu, şefkatini size verendir, dost.

Düşünür müsünüz lütfen: Saatinize bakmaksızın, vaktin geç olduğunu dikkate almaksızın yüreğiniz her daraldığında, ruhunuz her sıkıldığında arayabileceğiniz, hatta haber vermeden kapısını çalabileceğiniz kaç dostunuz var?
“Vakit geç oldu” demeyen, “Bu saatte bunlar konuşulur mu?” diye sızlanmayan, “Saatin kaç olduğundan haberin var mı senin?” diye yargılamayan, derdinizin mahiyetini sorgulamayan kaç dostunuz var?..

Kötü bir rüya ile yataktan fırladığınızda bile dertleşebileceğiniz “Rüya işte, amma da ciddiye aldın” demeyeceğine inandığınız, dostlarınızın sayısı kaç?..

Böyle tek bir dostunuz varsa bile bahtiyarsınız...
Zira umutlarınızın enkazı altında kalan emelleriniz ezildiğinde, dertler tespih gibi yüreğinize dizildiğinde tereddütsüz sığınabileceğiniz tek bir insan, sizinle çıkar ilişkisi içinde olan bir ordu insandan daha hayırlıdır.
Şu halde çevrenizin genişliğiyle değil, gerçek anlamda “dost”larınızın varlığıyla övünmelisiniz...

“Dost” kime mi derler?
Dost, dostun gözünden gönlünü okumasını bilendir...
Gönül dilini anlayabilendir...
Dostunun tüm dertlerini taşıyabilendir...
Soru sormadan dinleyen, söylenmeyen şeyleri bile kavrayabilendir...

Öyle bir dost ki, her an haşmetli ve sabırlı bir duruşla sizi beklediğine inanmalı ve güvenilebilirliğini test etmeye ihtiyaç duymadan kendinizi ona çözebilmelisiniz.

Duygu sarmalına dolaştığınızda, hicran sağanağına tutulduğunuzda, acının her çeşidi dolu gibi yüreğinize yağdığında, ruhunuzun rüzgârı sert poyraza çevirip fırtınanın en acımasızı ile savrulduğunda sığınabileceğiniz bir sığınaktır, dost.

Dost, yürek bahçenize kök salmış bir çınardır...
Her zaman orada olduğunu, her an sizi beklediğini hissedersiniz.
Her ihtiyaç duyduğunuzda bu çınarın gölgesine sığınır, hayatın üzerinize yağdırdığı sağanak yağmurdan, yüreğinize savurttuğu korkunç tipiden kurtulursunuz.

Hep söyleyecek sözü, verecek tesellisi, sizi yatıştıracak şefkati ve yeniden dirilişinizi gerçekleştirmek için ihtiyaç duyduğunuz derin sevgisi vardır.

Dostunuz ille yanınıza gelerek değil, bulunduğu yerden de sarmalar sizi...
Bazen yumuşak bir ses, bazen sevecen bir nefes, bazen müşfik bir mesaj, bazen yatıştırıcı bir not, bazen de yapıcı bir eleştiri girer hayatınıza...
Her cümlesi yaralı kalbinize, incinmiş duygularınıza, kanayan yaranıza merhem olur...
En mahrem sırlarınızı alır, içinde saklı “sırküpü”nde muhafaza eder.

Bazen de “dost acı söyler!” deyişine sığınıp, kimsenin söylemeye cesaret edemediklerini söyler size...
Ona kırılamazsınız; bilirsiniz ki söylediği her söz, yaptığı her eleştiri sizin hayrınızadır...
O aslında sizi düşünmekte, daima iyiliğinizi istemektedir.
Şu dalkavuklar dünyasında ona rahatça güvenebileceğinizi bilmenin huzurunu yaşarsınız.
Başarısız olduğunuzda sizi teselli eden sözleri, çok başarılı olup herkes tarafından alkışlanırken, başarının ve başarısızlığın aslında kahpe olduğunu, her ikisini de aynı soğukkanlılıkla karşılamak gerektiğini sadece ondan duyarsınız.
Başarısız olmanız halinde, “dost” zannettikleriniz sırtlarını çevirirler; sadece o kalır geriye, sadece o verir zamanını size.

Baş başa iken size kızsa da, kalabalık içinde övdüğünü, size yönelik tüm şimşekleri göğüslediğini bilirsiniz.

Teklifsiz tekellüfsüz kefil olur hatalarınıza...
Sizi sizden bile iyi tanır...
Ne zaman gözleriniz bulutlansa o ağlar sizin yerinize...
Bu sorunu da “birlikte” aşacağınızı fısıldar, kulağınıza.
Sizi rahatlatır, yeniden umutlanmanızı ve o umut içinde tekrar ayağa kalkmanızı sağlar.

Ve yine sen denendiğinde...
Ve yine kalbin daraldığında...
Ve yine bütün kapılar yüzüne kapandığında...
Ve yine ne yapman gerektiğini bilmediğinde...
Sığınırsınız Ona, yalnız Onda teselli bulursunuz.
Yüreğiniz avucundaymış gibi okur sırlarınızı.


Eğer insanlar arasında yoksa böyle biri, siz yine de hüzünlenmeyin...
“Dost istersen, Allah yeter!” deyin.

O dinler bütün sızlanışlarınızı...
Bütün dualarınıza cevap verir...
Bütün çözümsüzlüğünüzü çözer...
Tıkanmışlıklarınızı açar...
Yol gösterir size...
Ona dayanın, Ona sarılın...
O yılmaz ve yıkılmaz tek dosttur!


“Dünya gamından geçip, yokluğa kanat açıp,
“Şevk ile hemdem uçup, çağırayım Dost, Dost.”


( Yavuz Bahadıroğlu - Vakit Gazetesi )
 

Cileli54

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Ocak 2010
Mesajlar
329
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
69
Allah razi olsun kardesim,
Insan hayatini basindan sonuna kadar,olmasi gerektigi gibi,yasanmasi gerektigi gibi,cok güzel ve hayatimizin her safhasinda bizzat nasil yasamamizida iceren cok faydali bilgileri,yazilari bizlere aktararak ,ayni zamanda da vazifenizi ifa ederek,bir hayli emek vermisiniz,Allah sizden de yazanlardan da razi olsun insALLH,bende acizane dualarinizda olmak isterim.Allah'a emanet olun.
 

GEVHER

Yönetici
Katılım
9 Eyl 2008
Mesajlar
3,971
Tepki puanı
2,515
Puanları
163
Allah razi olsun kardesim,
Insan hayatini basindan sonuna kadar,olmasi gerektigi gibi,yasanmasi gerektigi gibi,cok güzel ve hayatimizin her safhasinda bizzat nasil yasamamizida iceren cok faydali bilgileri,yazilari bizlere aktararak ,ayni zamanda da vazifenizi ifa ederek,bir hayli emek vermisiniz,Allah sizden de yazanlardan da razi olsun insALLH,bende acizane dualarinizda olmak isterim.Allah'a emanet olun.

Rabbim cümlemizden razı olsun kardeşimiz.
Okuyan gözlerinize sağlık .
Anlayıp uygulayanlardan olma duasıyla...

Hayırlı geceler.
 

GEVHER

Yönetici
Katılım
9 Eyl 2008
Mesajlar
3,971
Tepki puanı
2,515
Puanları
163
50. PEYGAMBERİMİZ ( SAV ) 'E BENZEMEK

"Ey iman edenler, size hayat verecek şeylere sizi çağırdığı zaman, Allah'a ve Resûlü’ne icabet edin. Ve bilin ki muhakkak Allah, kişi ile kalbi arasına girer ve siz gerçekten O'na götürülüp toplanacaksınız."
(Enfal Suresi, 24)



İnsanlık tarihine bakıldığında hayatın peygamberle başladığı görülür.
Bir elçi olmadan dinin anlaşılması ve uygulanması mümkün olmadığından, Rabbimiz her ümmete yol gösterici olarak peygamberler göndermiştir.

Peygamber Efendimiz (sav), Allah'ın "… ancak o, Allah'ın Resûlü ve peygamberlerin sonuncusudur." (Ahzab Suresi, 40) ayetiyle bildirdiği gibi insanlar için gönderilen son peygamberdir ve Yüce Allah'ın son hak kitabı olan Kur’an-ı Kerim’i vahyettiği, güzel ahlakı, takvası, Allah'a olan yakınlığı ile insanlara örnek kıldığı resûlu/elçisidir.

Ümmetinin zorluk çekmesi, Tevbe Suresi’nde ”…sıkıntıya düşmeniz O’nun gücüne giden, size pek düşkün, mü'minlere şefkatli ve esirgeyici olan bir elçi gelmiştir.” ayetiyle haber verildiği üzere onun gücüne gitmektedir; O müminlerin dostu ve yakınıdır.

Rabbimiz’in, "Gerçek şu ki, Biz senin üzerine 'oldukça ağır' bir söz (vahy) bırakacağız" (Müzzemmil Suresi, 5) ayetiyle de bildirdiği gibi Hz. Muhammed (sav)'in sorumluluğu oldukça önemlidir.
Allah'a olan kuvvetli imanı ile bu sorumluluğu mükemmel bir şekilde yerine getirmiş, insanları Allah'ın hayat veren yoluna, hidayete davet etmiş ve çağrıya icabet eden samimi insanların yolunda ışık olmuştur.
Yüce Allah O'nu kıyamete kadar insanlığa peygamber kılmıştır.

Peygamberimiz (sav)'i görmemiş olmak, ahirette onunla yakın olabilmek için elimizden gelen çabayı en fazlasıyla göstermekten bizi alıkoymaz. Çünkü Kuran ayetlerinden ve hadis-i şeriflerden onun örnek kılınan güzel ahlakını tanımak mümkündür:

Andolsun, sizin için, Allah'ı ve ahiret gününü umanlar ve Allah'ı çokça zikredenler için Allah'ın Resûlü'nde güzel bir örnek vardır. (Ahzab Suresi, 21)

İnanan insanlar için doğruya ve en güzel ahlaka özendirmek önemli bir sorumluluktur.
Bir müminin, tavırlarına ve ahlâkına benzeyebilmek için çaba göstermesi gereken insan ise, Kur’an ahlâkı ile ahlâklanmış olan Peygamberimiz(sav)'dir.

Hz. Muhammed (sav) gibi diğer tüm peygamberler de, Allah'ın hoşnut olduğu örnek kişilerdir.
Rabbimiz, Kur’an’da bu konuyu “Andolsun, onların kıssalarında temiz akıl sahipleri için ibretler vardır. (Bu Kur'an) düzüp uydurulacak bir söz değildir, ancak kendinden öncekilerin doğrulayıcısı, herşeyin 'çeşitli biçimlerde açıklaması' ve iman edecek bir topluluk için bir hidayet ve rahmettir. (Yusuf Suresi, 111) ayetiyle hatırlatır.

Peygamberimiz (sav)'in izinden giden samimi müminlerin de, tüm insanlara güzel ahlâkları ile örnek olmaları ve onları güzel ahlâka davet etmeleri gerekir.
Uyarmak, hatırlatmak, korkutmak ve müjde vermek müminlerin de görevidir ancak hidayeti verecek olan yalnızca Rabbimiz’dir:

Biz elçileri, müjde vericiler ve uyarıcılar olmak dışında (başka bir amaçla) göndermeyiz. İnkar edenler ise, hakkı batıl ile geçersiz kılmak için mücadele ediyorlar. Onlar benim ayetlerimi ve uyarıldıklarını (azabı) alay konusu edindiler. (Kehf Suresi, 56)

Kendisine Rabbinin ayetleri öğütle hatırlatıldığı zaman, sırt çeviren ve ellerinin önden gönderdikleri (amelleri)ni unutandan daha zalim kimdir? Biz gerçekten, kalpleri üzerine onu kavrayıp anlamalarını engelleyen bir perde (gerdik), kulaklarına bir ağırlık koyduk. Sen onları hidayete çağırsan bile, onlar sonsuza kadar asla hidayet bulamazlar. (Kehf Suresi, 57)

Müminler bir konuda anlaşmazlığa düştüklerinde, İslam’ın iki temel kaynağı olan Kuran ve sünnete başvurmalıdırlar.
Kuran’da bu gerçek "... Aranızda bir anlaşmazlığa düşerseniz bunu Allah’a ve elçisine döndürün. Şayet Allah’a ve ahiret gününe iman ediyorsanız bu hayırlı ve sonuç bakımından daha güzeldir." (Nisa Suresi, 59) ayetiyle bildirilir.

Kuran ahlâkının günlük hayata nasıl geçirileceğini, Peygamberimiz (sav)'deki güzel örneklerden öğreniriz.
Peygamber Efendimiz(sav)'in hangi koşulda hangi davranışta bulunduğunu öğrenerek ona benzemeye çalışmak ve samimiyette, tevazuda, temizlikte, imanî coşkuda onu örnek almak gerekir.
Günümüzde pek çok insan, toplumda tanınan ya da farklı olan kişileri kendisine örnek alır. Oysa, özenilmesi ve benzemeye çalışılması gereken insanlar, Peygamberimiz (sav) ve takva sahibi olan diğer peygamber ve elçilerdir.

Rabbimiz, Kendisine ve Resulüne iman eden, peygamberi izleyen ve onu savunup destekleyen müminlere kurtuluşu müjdeler.

Ki Allah'a ve Resûlü'ne iman etmeniz, O'nu savunup-desteklemeniz, O'nu en içten bir saygıyla-yüceltmeniz ve sabah akşam O'nu (Allah'ı) tesbih etmeniz için. (Fetih Suresi, 9)

… Ona inananlar, destek olup savunanlar, yardım edenler ve onunla birlikte indirilen nuru izleyenler; işte kurtuluşa erenler bunlardır. (Araf Suresi, 157)

Peygamberimiz(sav)'i desteklemek de, ancak Kur’an'a tabi olarak, O’nun gibi Kur’an ahlâkını yaymaya çalışarak ve O’nun üstün ahlâk özelliklerini kazanmaya çalışma gayreti ile mümkün olacaktır.
Bu çabayı gösteren samimi müminlere, Rabbimiz de yardım edecek ve yollarını açarak, onlara başarı verecektir.
En büyük ödül de Peygamber Efendimiz (sav) gibi, Allah’ın rızasını, rahmetini ve cennetini kazanmak olacaktır.

...Ebu Hüreyre'den rivayet edildiğine göre Resûlullah (sav) şöyle buyurmuştur:


"Kim bir müslümandan dünya kederlerinden bir keder giderirse Allah ondan ahiret günü kederlerinden bir keder giderecektir.
Kim de müslümanı örterse Allah onu dünya ve ahirette örtecektir.
Ve kim bir fakir borçluya kolaylık gösterirse, Allah ona dünyada ve ahirette kolaylık gösterecektir.
Kul, (din) kardeşinin yardımında olduğu müddetçe Allah da onun yardımcısıdır.
Kim bir yola giderek onda ilim ararsa, bu çalışması sebebi ile Allah ona Cennet'e giden bir yolu kolaylaştıracaktır…” (İbni Mace/ 1. cilt/ syf.389)


Peygamberimiz(sav)'in insanları Kur’an ahlâkına yaklaştıran ve kalpleri imana ısındıran sevgisi, ince düşüncesi ve şefkati, bizlerin de kazanmamız gereken önemli özelliklerdir.
Bu ahlâka sahip olmalı, müminlerle beraberlik ve dayanışma içinde yaşamalıyız; birbirimizin ‘din kardeşleri’ olduğumuz gerçeğini unutmadan…


( Elif Alaca )
 

GEVHER

Yönetici
Katılım
9 Eyl 2008
Mesajlar
3,971
Tepki puanı
2,515
Puanları
163
51. Müminler Kin ve Nefretten Arınmalıdırlar

İnanan insanların dünyada yaşadıkları mutlu ve huzurlu hayatın önemli sırlarından biri, aralarındaki kardeşlik ve dayanışmadır.
Müminlerin arasındaki bu dayanışmayı zedeleyebilecek her davranış, Allah’ın Kuran'da tarif ettiği ahlâka aykırıdır.

Tartışmak, çekişmek, sürtüşmek, düşmanlık, kin ve nefret beslemek inanan insanların titizlikle kaçınması gereken kötü ahlâk özellikleridir.
Müminler hiçbir zaman bu duygulara kapılmamalı, her zaman samimi, mütevazı, şefkat ve sevgi dolu olmalıdırlar.
Allah’ın buyruğuna uyarak, diğer müminleri incitebilecek söz ve davranışlardan özenle kaçınmalı, sevgi ve güven ortamları oluşturmalıdırlar.

'' Allah'a ve Resulü'ne itaat edin ve çekişip birbirinize düşmeyin, çözülüp yılgınlaşırsınız, gücünüz gider. Sabredin. Şüphesiz Allah, sabredenlerle beraberdir. ''
(Enfal Suresi, 46)



Kin, kıskançlık, rekabet ve küsmek, güzel ortamın önündeki önemli engellerdir.
Müminler arasında herhangi bir rekabet yaşanmamalıdır. Çünkü her samimi mümin, bir diğerine engel çıkarmadan Allah’ın dinine hizmet edebilir.
Tek bir bedende, birbirleriyle uyum içindeki organlar gibi, her mümin bir diğerinin yardımcısı ve destekçisidir. Yapılan işler sonucu Allah’ın verdiği başarı da bu ortak çalışmanın sonucunda gerçekleşir.

“Hayırlarda yarış” rahmani bir yarıştır. Bu yarışta kıskançlık ve rekabet gibi duygulara yer yoktur.
Kazanılan başarı da ortaktır. Hiçbir mümin kendisinden daha fazla hizmet etmiş olan kardeşine karşı içinde kin, nefret, haset gibi duygular barındırmamalıdır.
Duaları Kur’an’da bildirildiği gibidir:

"Bir de onlardan sonra gelenler, derler ki: "Rabbimiz, bizi ve bizden önce iman etmiş olan kardeşlerimizi bağışla ve kalplerimizde iman edenlere karşı bir kin bırakma. Rabbimiz, gerçekten Sen, çok şefkatlisin, çok esirgeyicisin."
(Haşr Suresi, 10)


Mümin, diğer müminlerle farklı bir görüşte olduğunda dahi, mütevazı ve saygılı üslubunu değiştirmemeli, konuyu asla tartışma boyutuna getirmemelidir.

'' Müminler ancak kardeştirler. Öyleyse kardeşlerinizin arasını bulup-düzeltin ve Allah'tan korkup-sakının; umulur ki esirgenirsiniz. ''
(Hucurat Suresi, 10)


Mümin, Rabb’inin rızasını kazanmak için, dinin ve müminlerin çıkarlarını gözetmeli, inananların refahını artırmaya çalışmalı, Allah'ın hoşnutluğunun her zaman en çoğunu arama konusunda ödün vermemeli, şeytanın hile ve vesveselerine kanmamalı, imanını arttırma çabası içinde olmalı, nefsinin bencil arzularına kapılmamalı ve kalbini karartacak kıskançlık, kin ve nefret gibi duygulardan arınmalıdır.

Büyüklenme, kibir, kıskançlık, kötü söz söyleme, çekişme müminlerin değil, inkarcıların özelliğidir ve Kuran ahlâkına asla uygun değildir.
Sevgi, merhamet, şefkat, hoşgörü ve tevazu imanın en önemli kanıtlarındandır. Sevgi, yaşamı güzelleştiren çok büyük bir nimettir.
Gerçek sevgi ise ancak derin bir iman ve Allah korkusuyla yaşanır. Kur’an’ın öğrettiği sevgi, samimi inananların kalplerini yumuşatır, Allah’ın güzel sıfatlarının, üzerlerinde tecelli etmesine vesile olur.

Müminlerin sevgilerini en fazla yöneltmeleri gereken varlıklar ise Allah’ın birer tecellisi olan diğer müminlerdir. Çünkü, "Mü'minler ancak kardeştirler..." (Hucurat Suresi, 10)

Müminler arasındaki kardeşlik, derin sevgi ve muhabbet cennet halkının özelliklerindendir. Orada gerçek mutluluğa kavuşmuş insanların kalplerinde hiçbir kötü duyguya yer olmayacaktır.
"Onların göğüslerinde kinden (ne varsa tümünü) sıyırıp-çektik, kardeşler olarak tahtlar üzerinde karşı karşıyadırlar." (Hicr Suresi, 47)

Dolayısıyla içinde kibir, kıskançlık, çekememezlik gibi Allah katında hoş karşılanmayan duygular barındıran mümin, kendini gözden geçirmeli ve Rabb’ine sığınmalıdır.

Gözleri ve vicdanları körelmiş insanları, içinde yaşadıkları mutsuzluktan kurtaracak tek yol Kur’an ahlâkını yaşamalarıdır.
Allah'ı gönülden seven insan, O'nun yarattığı insanları da sever. Bu sevgi, şefkati, merhameti, acımayı, özveriyi, güzelliklerden zevk almayı, huzur ve mutluluğu beraberinde getirir. Ancak o zaman birbirine sevgiyle bakan, nimet ve güzelliklerin değerini bilen insanların yaşadığı güven ve huzur içinde bir yaşam kurulur.

“Sizden önceki toplumların derdi size de bulaştı: Haset ve kin. Kin beslemek, kökten kazıyan şeydir. Allah'a yemin ederim ki iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe iman etmiş olamazsınız.”
(Tirmizi; Huccetü'l İslam İmam Gazali, ihya'u Ulum'id-din, 3. cilt, Çeviri: Dr. Sıtkı Gülle, Huzur Yayınevi, İstanbul 1998, s. 425)


( Elif Alaca )
 

gülnisa

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
22 Ocak 2008
Mesajlar
11,851
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
50
selamunaleykum gevher kardeşim
emeğine sağlık
elimden geldiğince okuyorum
ve gerçektende cok faydalı paylaşımlar
biraz izninle konu dışına cıkmak istiyorum
içimden bu resmi vermek geldi




içimden geldi işte
uğurböceklerini çok severim
ve
gerçektende bilemşyorum yorumun olacak mı yada ne doğrultuda olacak ama
gizemli şeylere de inaıyorum
:)

gizemli dediğim çok olumlu anlamında

herşey gönlünce olsun
posta kutun hep dolup taşsın
allaha emanet ol
çok mutlu kal
 

bir_umut

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
5 Şub 2009
Mesajlar
2,564
Tepki puanı
4
Puanları
0
Yaş
41
"Her nesne, insanı dünyaya mahkûm eden bir zincirin halkaları hükmünde...
Zincirler ve prangalar...
İşte o an anladım ki, hürriyete giden yolda, bağımlılıkların ve zincirlerin yeri yok!
Kişi, hürriyet istiyorsa eğer, kendisini kuşatan tüm maddi olguları ve ayaklarına bağ olan zincirleri kırmak zorunda.
Aksi takdirde, prangaya vurulmuş bir mahkûma, demir parmaklıkların arkasındaki biçareye, doru bir tay gibi özgürce koşmanın ne demek olduğunu istediğiniz kadar anlatadurun, nafile..."

ne acıdır ki 3 günlük dünya hayatına aldanıp bağlanıveriyoruz.."insan" ız hemen alışıveriyoruz..asli vatanımızı unutup, şu yabancı olduğumuz hayata bağlanıyoruz..korkuyoruz gitmekten, ölmekten..bu dünya zincirinden kurtulamıyoruz

lakin..

insan hep arayış içindedir.. her şeyi ister, sahip olur amaa yine de yetmez yine bi eksiklik vardır..çünkü "ruh" un özlemi asli vatanadır ,geldiği yeredir... böylelikle de boş şeylerle tatmin olamaz..ne zaman ki zincirler kırıldı bu hayata sürgünün amacı çözüldü anlaşıldı, işte ruh da o zaman huzuru bulur..bilir ki bu sürgünün sonu Allah'adır..

Gevher kardeşim posta kutundan 1. yi okudum ...çok çok güzel bi paylaşım insanı tekrar düşünmeye sevkeden bi konu..
Allah razı olsun kardeşim..fırsat buldukça okuyacağım inş ;)
 

GEVHER

Yönetici
Katılım
9 Eyl 2008
Mesajlar
3,971
Tepki puanı
2,515
Puanları
163
selamunaleykum gevher kardeşim
emeğine sağlık
elimden geldiğince okuyorum
ve gerçektende cok faydalı paylaşımlar
biraz izninle konu dışına cıkmak istiyorum
içimden bu resmi vermek geldi



içimden geldi işte
uğurböceklerini çok severim
ve
gerçektende bilemşyorum yorumun olacak mı yada ne doğrultuda olacak ama
gizemli şeylere de inaıyorum
:)

gizemli dediğim çok olumlu anlamında

herşey gönlünce olsun
posta kutun hep dolup taşsın
allaha emanet ol
çok mutlu kal


Ve aleykümselam GÜLNİSA kardeşim...

Yorumumun ne olacağı malum... Çookk teşekkür ederim , bu güzelliği paylaştığınız için.
Bu dünya hayatında ki güzellikleri görünce hep düşünüyorum ,
'' RABBİM , güzelliğinin milyonda - milyarda birini bile aksettirmediğin fani dünya bu denli güzelse , kimbilir SEN nasıl bir güzelliktesin ? ''

Ve biraz bencillik ederek , bu Uğurböceğini kendime bir hediye olarak düşünüyorum... :a03:
Çook teşekkür ederim '' Güzel Yürekli , Güleryüzlü '' kardeşim...
 

GEVHER

Yönetici
Katılım
9 Eyl 2008
Mesajlar
3,971
Tepki puanı
2,515
Puanları
163
"Her nesne, insanı dünyaya mahkûm eden bir zincirin halkaları hükmünde...
Zincirler ve prangalar...
İşte o an anladım ki, hürriyete giden yolda, bağımlılıkların ve zincirlerin yeri yok!
Kişi, hürriyet istiyorsa eğer, kendisini kuşatan tüm maddi olguları ve ayaklarına bağ olan zincirleri kırmak zorunda.
Aksi takdirde, prangaya vurulmuş bir mahkûma, demir parmaklıkların arkasındaki biçareye, doru bir tay gibi özgürce koşmanın ne demek olduğunu istediğiniz kadar anlatadurun, nafile..."

ne acıdır ki 3 günlük dünya hayatına aldanıp bağlanıveriyoruz.."insan" ız hemen alışıveriyoruz..asli vatanımızı unutup, şu yabancı olduğumuz hayata bağlanıyoruz..korkuyoruz gitmekten, ölmekten..bu dünya zincirinden kurtulamıyoruz

lakin..

insan hep arayış içindedir.. her şeyi ister, sahip olur amaa yine de yetmez yine bi eksiklik vardır..çünkü "ruh" un özlemi asli vatanadır ,geldiği yeredir... böylelikle de boş şeylerle tatmin olamaz..ne zaman ki zincirler kırıldı bu hayata sürgünün amacı çözüldü anlaşıldı, işte ruh da o zaman huzuru bulur..bilir ki bu sürgünün sonu Allah'adır..

Gevher kardeşim posta kutundan 1. yi okudum ...çok çok güzel bi paylaşım insanı tekrar düşünmeye sevkeden bi konu..
Allah razı olsun kardeşim..fırsat buldukça okuyacağım inş ;)


Henüz 1. mektupta olduğunuzu düşünürsek daha çookk okumanız gerekiyor kardeşim.. :a01:

Şaka bir yana , Usta kalemlerimizin birbirinden faydalı yazılarını paylaşmaya çalışıyorum elimden geldiğince.
Sizin de bu yazılardan faydalanabilmeniz amacıyla elbette ki tüm mektupları okumanızı isterim.

Biraz uzun sürecek ama olsun , geç olsun güç olmasın... :a12:
 

bir_umut

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
5 Şub 2009
Mesajlar
2,564
Tepki puanı
4
Puanları
0
Yaş
41
Henüz 1. mektupta olduğunuzu düşünürsek daha çookk okumanız gerekiyor kardeşim.. :a01:

Şaka bir yana , Usta kalemlerimizin birbirinden faydalı yazılarını paylaşmaya çalışıyorum elimden geldiğince.
Sizin de bu yazılardan faydalanabilmeniz amacıyla elbette ki tüm mektupları okumanızı isterim.

Biraz uzun sürecek ama olsun , geç olsun güç olmasın... :a12:

hııımm gül gül sen kardeşim..ordan komik görünüyor demi :( tabi iskemle ile anca bu kadar okuyabiliyoruz ..yok ki koltuğumuz şöyle rahatça kıdemli kıdemli okuyalım :a09:

kardeşim çok güzel bi paylaşım 1. si bile beni mest etti..inş fırsat buldukça takipteyim :a26:
 

gülnisa

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
22 Ocak 2008
Mesajlar
11,851
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
50
Ve aleykümselam GÜLNİSA kardeşim...

Yorumumun ne olacağı malum... Çookk teşekkür ederim , bu güzelliği paylaştığınız için.
Bu dünya hayatında ki güzellikleri görünce hep düşünüyorum ,
'' RABBİM , güzelliğinin milyonda - milyarda birini bile aksettirmediğin fani dünya bu denli güzelse , kimbilir SEN nasıl bir güzelliktesin ? ''

Ve biraz bencillik ederek , bu Uğurböceğini kendime bir hediye olarak düşünüyorum... :a03:
Çook teşekkür ederim '' Güzel Yürekli , Güleryüzlü '' kardeşim...

:a12:zaten o uğurböceği sizeydi gevher kardeşim
ama bek ne kadar temiz kalplıymışın ki hemen kendinin olduğunu hissetmişsin:a15:
allaha emanet ol
ve
çok mutlu kal
 

bir_umut

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
5 Şub 2009
Mesajlar
2,564
Tepki puanı
4
Puanları
0
Yaş
41
2. '' Oglum neden hafız yada hoca olmuyor da ya topçu ya popçu olacak diyorsunuz ? ''


kardeşim Allah razı olsun 2 ve 3 de okudum ..geriye kaldı 48 mi:a36:

şaka bi yana bütün bunlar insanı düşünmeye sevkeden..silkelenmesine sebep konular.içinde geçen "çocuk yarışmaları" pırıl pırıl, berrak sesli çocuklar ve onalra verdikleri şekil..daha fidanken aşılama..
vee hayatını sadece tv'den ibaret sanan insanlar ki malesef kendi ailem de dahil toplum tv'nin esiri olmuş durumda..
ne acı ki topa tüfeğe gerek kalmadan hem de daha acı bi şekilde amaçlarına ulaştılar..Rabbim bizleri korusun ,anlayan gören kullarından eylesin
 

smyyes

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
2 Eyl 2009
Mesajlar
3,791
Tepki puanı
5
Puanları
0
Yaş
30
Allah razı olsun kardeşim.
çok güzel konular seçilmiş.
hepsini okumam biraz zor olduğu için
bazı satırları atlaya hoplaya geçeceğiz artık
konuya bakmakta da biraz geç kalmışım galiba ama ,:),neyse artık
 

ayşe.a

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Tem 2008
Mesajlar
3,140
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
selamun aleyküm modum:a12: süper paylaşımlar gerçekten ama hepsini okumaya zaman ister şimdilik ilk 3ünü okudum yavaş yavaş hepsini okurum inşaallah emeğine yüreğine sağlık, selam ve dua ile :a03:
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt