HÜZÜNLE DOLUYUM
Kayıtlı Kullanıcı
- Katılım
- 30 Ocak 2009
- Mesajlar
- 343
- Tepki puanı
- 0
- Puanları
- 0
- Yaş
- 46
[SIZE=+0][/SIZE]
[SIZE=+0][SIZE=+0]
Üstad Necip Fazıl'ın hafızalarımıza kazınan harika mısraı: "İnanmıyorum bana öğretilen tarihe!"[/SIZE][/SIZE]
[SIZE=+0][SIZE=+0]Meğer ki inanıyormuşuz... Nasıl mı?[/SIZE][/SIZE]
[SIZE=+0][SIZE=+0]Osmanlıtarihi araştırmalarında genellikle Osmanlı'nın büyük hükümdarlarından,fatihlerinden, büyük sanatkarlarından, mimari ve estetik eserlerindenbahsedilir. Ama her nedense, Osmanlı'nın ilmî çalışmalarından bahsedençok az araştırma vardır. Hatta tam tersine, yobazca bir tavırla ilminteknik gelişmelerine, (mesela matbaa) karşı çıkışlarıyla hatırlarızOsmanlıyı. Bu intiba bizde öyle yer etmiştir ki, eğitim hayatımızboyunca edindiğimiz yanlış veya eksik bilgilerin öyle tesirialtındayızdır ki, bu "teferruat" üzerine sanki psikolojik bir "ketvurma" yaşarız. Çünkü "Osmanlı'da ilmî çalışmalara önem verilmemiştir"gibi bir ön kabule sahibizdir.[/SIZE][/SIZE]
[SIZE=+0][SIZE=+0]Doğrusunusöylemek gerekirse, bu satırların yazarı da böyle bir ön kabule sahibolduğunu, "Osmanlılar ve Bilim" isimli kitabı görünce farketti. Prof.Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu bu kitabında, farkında olmadan sahib olduğumuzbu yanlış intibayı bertaraf etmeye çalışıyor. Kendisiyle yaptığımızkısa bir sohbette, bu önyargının sebeblerini özetle şöyle sıraladı:[/SIZE][/SIZE]
[SIZE=+0][SIZE=+0]"Birkaçsebeb sayabiliriz. Herşeyden önce son dönem Osmanlı aydınlarınınideolojik yaklaşımının bunda büyük bir tesiri olmuştur. Adnan Adıvargibi bir ilim adamı bile, Osmanlı'yı yobazlıkla suçlayabilmiştir. Başkabir sebeb de kaynaklara ulaşmada yaşanılan sıkıntılardır. Tabii bir de,tarih araştırmalarında dönem dönem belli mevzulara yoğunlaşmışlardıraraştırmacılar. Osmanlılar'da "bilim" mevzuuna ise 1980'lerden sonrasıra gelebildi."[/SIZE][/SIZE]
[SIZE=+0][SIZE=+0]“Osmanlılarve Bilim” kitabı, İhsanoğlu’nun bu konuda yıllardan beri sürdürdüğüaraştırmaların bir kısım sonuçlarını bir araya getiriyor. Yenikaynaklara dayalı, yeni tespitleri ortaya koyan beş makale ile onlarınfikir ve metot çerçevesini çizen bir girişten meydana geliyor.Çalışmada özellikle Osmanlı klasik dönemine ait verilerdeğerlendiriliyor. Referanslarını birinci kaynaklardan alanmakalelerde, Fatih külliyesi medreselerinden Endülüs menşeli bilimadamlarının Osmanlı bilimine, tıbba, astronomiye, matematiğe, topçuluksahasına katkılarına, Osmanlıların Avrupa’da gelişen yeni tekniklerletemaslarından modern bilimlerin Türkiye’ye girişine kadar geniş birkonu yelpazesi inceleniyor.[/SIZE][/SIZE]
[SIZE=+0][SIZE=+0]Buönemli meselenin gündeme gelmesine katkısı olur ümidiyle, geçtiğimizgünlerde okuduğumuz ve yazarıyla bir vesileyle görüşme imkanıbulduğumuz bu kitabtan ilgimizi çeken bölümleri sizlerle de paylaşmakistedik.[/SIZE][/SIZE]
[SIZE=+0][SIZE=+0]Osmanlılar ve "Bilim"[/SIZE][/SIZE]
[SIZE=+0][SIZE=+0]İhsanoğlu, "Osmanlı Bilimi"nin tarifini şöyle yapıyor:[/SIZE][/SIZE]
[SIZE=+0][SIZE=+0]"OsmanlıDevleti'nin onüçüncü asrın son yılında kurulmasıyla, İslam bilimtarihinde yeni bir dönemin başladığını görüyoruz. Bu devletin zamanındave hakimiyet kurduğu topraklarda yapılan bilim faaliyetlerine OsmanlıBilimi demek, kendine has bir tanımlama manasına gelmez. Çünkü Osmanlısıfatı, Emevi, Abbasi, Safevi sıfatları ile aynı referansıtaşımaktadır. Hepsi de İslam tarihinin belirli bir dönemini vecoğrafyasını sınırlamaktadır. Bilimin dili de Osmanlı Türkçesi yanındaArapça ve Farsça olmuştu. Tabiatıyla Osmanlı döneminde de daha öncekidönemlerde olduğu gibi bu bilime katkıda bulunan bilim adamlarınınbazıları gayri müslimdi. Bütün bu sebeblerden dolayı İslam bilimininOsmanlı devleti döneminde ve onun hakim olduğu coğrafyada gelişenbölümüne Osmanlı Bilimi demekteyiz." (s. 20)[/SIZE][/SIZE]
[SIZE=+0][SIZE=+0]Osmanlılardailmî çalışmaları da inceleyen Ekmeleddin İhsanoğlu "Astronomi"örneğinden yola çıkarak, Osmanlı ilim adamlarının çalışmalarından şöylebahsediyor:[/SIZE][/SIZE]
[SIZE=+0][SIZE=+0]
"Osmanlılarınmodern astromi konsept ve teorileri ile ilk temasları, tesbitedebildiğimiz kadarıyla 1660'lı yıllarda Fransız astronomu Durret'ninzîcinin (ıÜüzîc. yıldızların yerlerini ve hareketlerinigöstermek için hazırlanan cetvel.) tercümesiyle olmuştur. Onyedinci veonsekizinci yüzyıllarda Batı coğrafya literatürünün Osmanlıcaya tercümeedilmesiyle devam eden bu temaslar, onsekizinci yüzyılın ikinciyarısında yine Fransız zîclerinin tercümesiyle devam etmiştir. Teknikplanda ve dar çevrelerin ilgi alanı için yapılmış olan bu çalışmalarındışında Müteferrika, Katib Çelebi'nin Cihannüma adlı eserine yaptığı ekve Erzurumlu İbrahim Hakkı Marifetname adlı eseri ile modernastronominin yeni kaynaklarını geniş okuyucu kitlelerine maletmeyebaşlamışlardır. 1830'lara gelindiği zaman, Mühendishanenin eğitimprogramını modernleştirme çalışmaları neticesinde yeni astonomi bilgive kaynakları oldukça detaylı bir şekilde Osmanlı eğitim sistemineBaşhoca İshak efendi'nin katkılarıyla girmiş bulunmaktadır. (...) Türkbilim tarihinin kaynakları taranırken dikkatlerden kaçmış ve hakkındafazla bilgi bulunmayan bir eser de, aslında Zigetvar'lı olupİstanbul'da yerleşen Tezkireci Köse İbrahim Efendi'nin "Secencelel-Eflak fi Gayret el-İdrak" adıyla çevirdiği, Fransız KardinalRicheliue'nin başmüneccimi olan Noel Durret'nin zîcinin tercümesidir.Osmanlı bilim literatüründe bu eser, Kopernik Sistemi'nden bahseden ilkeserdir ve bu sistemi tasvir eden ilk diyagramı kapsamaktadır." (s. 165)[/SIZE][/SIZE]
[SIZE=+0][SIZE=+0]Osmanlılarınyeni ilmî ve teknik gelişmelere kapalı kaldığı düşünülen, Batı’nınRönesans devrine dair yorumlarda da, yanlış bir temayül göze çarpıyor.İhsanoğlu, Osmanlılar'ın kendilerini hala batıdan üstün gördükleri vegerçekten öyle oldukları için, bu dönemde batının ilmi ve teknikçalışmalarına ilgi göstermediklerinden bahsederken, "haberleri vardıfakat 'ihtiyaçları' yoktu" vurgusunu yapıyor:[/SIZE][/SIZE]
[SIZE=+0][SIZE=+0]"Onyedinciyüzyılın ortalarında Osmanlılar kendilerinin Batı dünyasından üstünolduklarını düşünüyorlardı. Bundan başka ilmî potansiyel ve kurumlarasahib oldukları için, yani ilmî ve kültürel yönden ihtiyaçlarınıkarşılama konusunda kendi kendilerine yettiklerinden dolayı, Batıbilimini kendileri için gerekli görmemişlerdi. Ancak bu durum,Osmanlıların batıdaki ilmi gelişmelerden uzak veya habersiz olduklarınıgöstermemektedir. (...) Osmanlılar batıdaki gelişmeleri büyük bir zamanfasılası olmadan takib edebilmekteydiler. Osmanlı astronomları geniş vezengin bir tecrübeye sahib olduklarından dolayı ve Müslümanastronomların ortaçağda astronomiye yaptıkları büyük katkılarındanhaberdar oldukları için bu Avrupa bilimini hemen değil, ancak kendiilimlerine uyması halinde kabul ediyorlardı. Kopernik'in helyosantrikteorisinin Avrupa'da dalgalanmalar oluşturduğu bir sırada Osmanlıastronomu Tezkireci Köse İbrahim Efendi bu teorinin temel kavramlarınısadece teknik bir detay seviyesinde ele almıştır. Zira jeosantriksistemden helyosantrik sisteme geçişle vuku bulan koordinatdeğişikliğinin pratik hesablamalar bakımından bir tesiri olmamıştır."(s. 219-220)[/SIZE][/SIZE]
[SIZE=+0][SIZE=+0]Osmanlı Medreseleri ile Batı Üniversiteleri[/SIZE][/SIZE]
[SIZE=+0][SIZE=+0]Ekmeleddinİhsanoğlu kitabında, ilginç bir noktaya da parmak basıyor. "Fatihkülliyeleri ne değildi!" başlıklı makalesinde, tarih yazıcılığı üzerinebir tenkid ve değerlendirme yapıyor:[/SIZE][/SIZE]
[SIZE=+0][SIZE=+0]"Osmanlımedeniyeti tarihi konusunda yaptığımız araştırmalar sırasında, değerliilim adamlarımızın Fatih medreseleri ile ilgili o yıllarda yazdıklarınabaktığımızda, konunun önemine yakışır ilgilinin gösterildiğini, ancakyapılan çalışmaların çok geniş kapsamlı olması sebebiyle, Fatihmedreseleri ve özellikle onların kuruluşu ile ilgili kısımlarınderinlemesine incelenmediğini, konunun araştırılması gereken bazı temeltaraflarının hala ele alınmadığını, yeni soruların sorulup cevablaralınmadığını gördük. Biz bu makalemizde elde mevcut Fatih devrikaynaklarında veya sonraki ona yakın dönemden bize ulaşan kaynaklardabulunmayan hususların, bu çalışmalarda o döneme aitmiş gibi ilerisürüldüğünü göstermeye çalışacağız. (...) Bu karışıklıktan da nasibinialan Fatih medreseleri, değişik bilim dallarında eğitim yapan ve farklıformasyonu olan meslek sahiblerini yetiştiren fakültelerden oluşanüniversiteye benzetilmiştir. Böylece Fatih Külliyesi medreseleri imajı
ini ilimler, edebiyat, hukuk, fen ve tıb fakültelerinden oluşan birüniversite haline gelmiştir. Ayrıca ulemadan vezir Mahmud Paşa, Mollahüsrev ve Ali Kuşçu tarafından hazırlanıp padişahın tasdikinden sonrauygulamaya başlanan bu "üniversitenin" "ders programı" ile kendine hasbir kanununun bulunduğu ileri sürülmüştür. Hatta bir zamanlar TürkÜniversitelerine has "ordinaryüs profesörlük" ucubesinin bile sahnmedreselerinde mukabil ve muadili bulunmaya çalışılmıştır. Bugünkümesleki anlayış ve akademik alışkanlıklarıyla bu konulara eğilenler,esasen her bakımdan çok uzaklarda kalan bu konunun, maalesef daha zoranlaşılır bir hale gelmesine sebeb olmuşlardır." (s. 48-49)[/SIZE][/SIZE]
[SIZE=+0][SIZE=+0]Kendisiylegörüşmemizde bu meselenin üzerinde niçin durduğunu sorduğumuz İhsanoğlubize, "iki farklı medeniyetin, iki farklı kurumunun birbirinin aynıymışgibi yarıştırılmasının abes olduğunu" söyleyerek, tarih yazıcılığındagenellikle düşülen bu yanlışı düzeltmek ihtiyacı duyduğunu söyledi.Rivayetlerin veya kaynakların, Fatih Medreselerini illa BatılıÜniversitelere benzetme çabasıyla, yanlış yorumlandığını düşünüyor:"Medreseler kendi dönemlerinde dünyanın en iyi eğitim verenkurumlarıydı, bu ayrı; ama bu modeli bambaşka bir işleyişe sahibüniversitelere benzetmek de dünyanın en saçma işi!.."[/SIZE][/SIZE]
[SIZE=+0][SIZE=+0]Osmanlı İlim Adamı Portresi: Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri[/SIZE][/SIZE]
[SIZE=+0][SIZE=+0]
Kitabtailgimizi çeken bir diğer bahis de, Osmanlı ilim adamı potresine misalolarak Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretlerinden bahsedilmesiydi.İhsanoğlu'na göre, İbrahim Hakkı, hem aydın kesime hitab eden biruslubu, hem de halka hitab eden bir uslubu aynı eser içinde muhafazaediyordu. Yani normalde ilim adamlarının literatür dilinin halktarafından anlaşılmasının beklenmemesine rağmen, İbrahim Hakkı, halktarafından da çok okunan bir ilim adaydı.[/SIZE][/SIZE]
[SIZE=+0][SIZE=+0]Bununsebeblerini hala anlaşılamadığını söyleyen İhsanoğlu, “Osmanlı ilimadamı portresi” çizilirken bu hususun da üzerinde durulması gerektiğinisöylüyor.[/SIZE][/SIZE]
[SIZE=+0][SIZE=+0]İbrahimHakkı Hazretleri Marifetnamesi'nde, hem yeni astronomik bilgilere yervermiş, hem de bu meseleleri İslam düşünce geleneğinin ele aldığıbiçimiyle incelemiştir.[/SIZE][/SIZE]
[SIZE=+0][SIZE=+0]Orijinallikten Taklide[/SIZE][/SIZE]
[SIZE=+0][SIZE=+0]Sonuçolarak Osmanlı ilimi deyince, bununla kasdedilenin, İslâmmedeniyetlerinin ilim geleneğinin sürdürülmesi demek olduğunu anlamamızgerekiyor. Bilim tarihini batı merkezli olarak düşünme alışkanlığımızsebebiyle, Osmanlı İlim tarihini bu sürecin içinde bir yerlereoturtamıyoruz. Halbuki İslâm medeniyetlerinin ilim tarihini bir bütünolarak düşünmeye ve incelemeye başladığımız zaman Osmanlı ilminin de busürecin bir devamı olduğunu göreceğiz. İslâm medeniyetlerinin ilimgeleneği, “hikmet müminin yitik malıdır, nerede bulursa alır”mealindeki Allah Resulü sözüne sımsıkı bağlı olarak gelişmiştir.Dolayısıyla müslümanların başka medeniyetlerden edindikleri bilgiler,kuru taklid şeklinde değil, “alma ve maletme” şeklinde gerçekleşmiştir.[/SIZE][/SIZE]
[SIZE=+0][SIZE=+0]Osmanlılarne zaman ki, bu gelenekten ve süreçten koparak, (Tanzimat), batıdakiilmî ve teknik sahalardaki gelişmelere ayak uydurmaya çalışmış veorijinalliği bir kenara bırakıp “taklid” sürecine girmiştir; işteOsmanlı ilimi dediğimiz şey de o zaman sona ermiştir.[/SIZE][/SIZE]
[SIZE=+0][SIZE=+0]İhsanoğlu bu taklid sürecine girişi şöyle özetliyor:[/SIZE][/SIZE]
[SIZE=+0][SIZE=+0]“Osmanlılarınbatı bilim ve teknolojisiyle temasları ihtiyaçları ölçüsünde veselektif bir şekilde başlayarak, uzun bir süre bu şekilde devam etmiş,daha sonra Osmanlıların kendi bilim geleneklerini terkederek, kalkınmave ilerlemenin ancak batı bilim ve teknolojisiyle mümkün olacağışeklinde yaklaşımlara dönüşmüştür.” (s. 43)[/SIZE][/SIZE]
[SIZE=+0][SIZE=+0] [/SIZE][/SIZE]
[SIZE=+0][SIZE=+0]Kaynak: Ekmeleddin İhsanoğlu, Osmanlılar ve Bilim, Nesil Yayıncılık.[/SIZE][/SIZE]
[SIZE=+0][SIZE=+0]BİLİM TARİHİ'NDE OSMANLI'NIN ADI YOK MU?[/SIZE][/SIZE]
[SIZE=+0][SIZE=+0]Gülçin Şenel[/SIZE][/SIZE]
[SIZE=+0][SIZE=+0] [/SIZE][/SIZE]
[SIZE=+0][SIZE=+0]

[SIZE=+0][SIZE=+0]Meğer ki inanıyormuşuz... Nasıl mı?[/SIZE][/SIZE]
[SIZE=+0][SIZE=+0]Osmanlıtarihi araştırmalarında genellikle Osmanlı'nın büyük hükümdarlarından,fatihlerinden, büyük sanatkarlarından, mimari ve estetik eserlerindenbahsedilir. Ama her nedense, Osmanlı'nın ilmî çalışmalarından bahsedençok az araştırma vardır. Hatta tam tersine, yobazca bir tavırla ilminteknik gelişmelerine, (mesela matbaa) karşı çıkışlarıyla hatırlarızOsmanlıyı. Bu intiba bizde öyle yer etmiştir ki, eğitim hayatımızboyunca edindiğimiz yanlış veya eksik bilgilerin öyle tesirialtındayızdır ki, bu "teferruat" üzerine sanki psikolojik bir "ketvurma" yaşarız. Çünkü "Osmanlı'da ilmî çalışmalara önem verilmemiştir"gibi bir ön kabule sahibizdir.[/SIZE][/SIZE]
[SIZE=+0][SIZE=+0]Doğrusunusöylemek gerekirse, bu satırların yazarı da böyle bir ön kabule sahibolduğunu, "Osmanlılar ve Bilim" isimli kitabı görünce farketti. Prof.Dr. Ekmeleddin İhsanoğlu bu kitabında, farkında olmadan sahib olduğumuzbu yanlış intibayı bertaraf etmeye çalışıyor. Kendisiyle yaptığımızkısa bir sohbette, bu önyargının sebeblerini özetle şöyle sıraladı:[/SIZE][/SIZE]
[SIZE=+0][SIZE=+0]"Birkaçsebeb sayabiliriz. Herşeyden önce son dönem Osmanlı aydınlarınınideolojik yaklaşımının bunda büyük bir tesiri olmuştur. Adnan Adıvargibi bir ilim adamı bile, Osmanlı'yı yobazlıkla suçlayabilmiştir. Başkabir sebeb de kaynaklara ulaşmada yaşanılan sıkıntılardır. Tabii bir de,tarih araştırmalarında dönem dönem belli mevzulara yoğunlaşmışlardıraraştırmacılar. Osmanlılar'da "bilim" mevzuuna ise 1980'lerden sonrasıra gelebildi."[/SIZE][/SIZE]
[SIZE=+0][SIZE=+0]“Osmanlılarve Bilim” kitabı, İhsanoğlu’nun bu konuda yıllardan beri sürdürdüğüaraştırmaların bir kısım sonuçlarını bir araya getiriyor. Yenikaynaklara dayalı, yeni tespitleri ortaya koyan beş makale ile onlarınfikir ve metot çerçevesini çizen bir girişten meydana geliyor.Çalışmada özellikle Osmanlı klasik dönemine ait verilerdeğerlendiriliyor. Referanslarını birinci kaynaklardan alanmakalelerde, Fatih külliyesi medreselerinden Endülüs menşeli bilimadamlarının Osmanlı bilimine, tıbba, astronomiye, matematiğe, topçuluksahasına katkılarına, Osmanlıların Avrupa’da gelişen yeni tekniklerletemaslarından modern bilimlerin Türkiye’ye girişine kadar geniş birkonu yelpazesi inceleniyor.[/SIZE][/SIZE]
[SIZE=+0][SIZE=+0]Buönemli meselenin gündeme gelmesine katkısı olur ümidiyle, geçtiğimizgünlerde okuduğumuz ve yazarıyla bir vesileyle görüşme imkanıbulduğumuz bu kitabtan ilgimizi çeken bölümleri sizlerle de paylaşmakistedik.[/SIZE][/SIZE]
[SIZE=+0][SIZE=+0]Osmanlılar ve "Bilim"[/SIZE][/SIZE]
[SIZE=+0][SIZE=+0]İhsanoğlu, "Osmanlı Bilimi"nin tarifini şöyle yapıyor:[/SIZE][/SIZE]
[SIZE=+0][SIZE=+0]"OsmanlıDevleti'nin onüçüncü asrın son yılında kurulmasıyla, İslam bilimtarihinde yeni bir dönemin başladığını görüyoruz. Bu devletin zamanındave hakimiyet kurduğu topraklarda yapılan bilim faaliyetlerine OsmanlıBilimi demek, kendine has bir tanımlama manasına gelmez. Çünkü Osmanlısıfatı, Emevi, Abbasi, Safevi sıfatları ile aynı referansıtaşımaktadır. Hepsi de İslam tarihinin belirli bir dönemini vecoğrafyasını sınırlamaktadır. Bilimin dili de Osmanlı Türkçesi yanındaArapça ve Farsça olmuştu. Tabiatıyla Osmanlı döneminde de daha öncekidönemlerde olduğu gibi bu bilime katkıda bulunan bilim adamlarınınbazıları gayri müslimdi. Bütün bu sebeblerden dolayı İslam bilimininOsmanlı devleti döneminde ve onun hakim olduğu coğrafyada gelişenbölümüne Osmanlı Bilimi demekteyiz." (s. 20)[/SIZE][/SIZE]
[SIZE=+0][SIZE=+0]Osmanlılardailmî çalışmaları da inceleyen Ekmeleddin İhsanoğlu "Astronomi"örneğinden yola çıkarak, Osmanlı ilim adamlarının çalışmalarından şöylebahsediyor:[/SIZE][/SIZE]
[SIZE=+0][SIZE=+0]

[SIZE=+0][SIZE=+0]Osmanlılarınyeni ilmî ve teknik gelişmelere kapalı kaldığı düşünülen, Batı’nınRönesans devrine dair yorumlarda da, yanlış bir temayül göze çarpıyor.İhsanoğlu, Osmanlılar'ın kendilerini hala batıdan üstün gördükleri vegerçekten öyle oldukları için, bu dönemde batının ilmi ve teknikçalışmalarına ilgi göstermediklerinden bahsederken, "haberleri vardıfakat 'ihtiyaçları' yoktu" vurgusunu yapıyor:[/SIZE][/SIZE]
[SIZE=+0][SIZE=+0]"Onyedinciyüzyılın ortalarında Osmanlılar kendilerinin Batı dünyasından üstünolduklarını düşünüyorlardı. Bundan başka ilmî potansiyel ve kurumlarasahib oldukları için, yani ilmî ve kültürel yönden ihtiyaçlarınıkarşılama konusunda kendi kendilerine yettiklerinden dolayı, Batıbilimini kendileri için gerekli görmemişlerdi. Ancak bu durum,Osmanlıların batıdaki ilmi gelişmelerden uzak veya habersiz olduklarınıgöstermemektedir. (...) Osmanlılar batıdaki gelişmeleri büyük bir zamanfasılası olmadan takib edebilmekteydiler. Osmanlı astronomları geniş vezengin bir tecrübeye sahib olduklarından dolayı ve Müslümanastronomların ortaçağda astronomiye yaptıkları büyük katkılarındanhaberdar oldukları için bu Avrupa bilimini hemen değil, ancak kendiilimlerine uyması halinde kabul ediyorlardı. Kopernik'in helyosantrikteorisinin Avrupa'da dalgalanmalar oluşturduğu bir sırada Osmanlıastronomu Tezkireci Köse İbrahim Efendi bu teorinin temel kavramlarınısadece teknik bir detay seviyesinde ele almıştır. Zira jeosantriksistemden helyosantrik sisteme geçişle vuku bulan koordinatdeğişikliğinin pratik hesablamalar bakımından bir tesiri olmamıştır."(s. 219-220)[/SIZE][/SIZE]
[SIZE=+0][SIZE=+0]Osmanlı Medreseleri ile Batı Üniversiteleri[/SIZE][/SIZE]
[SIZE=+0][SIZE=+0]Ekmeleddinİhsanoğlu kitabında, ilginç bir noktaya da parmak basıyor. "Fatihkülliyeleri ne değildi!" başlıklı makalesinde, tarih yazıcılığı üzerinebir tenkid ve değerlendirme yapıyor:[/SIZE][/SIZE]
[SIZE=+0][SIZE=+0]"Osmanlımedeniyeti tarihi konusunda yaptığımız araştırmalar sırasında, değerliilim adamlarımızın Fatih medreseleri ile ilgili o yıllarda yazdıklarınabaktığımızda, konunun önemine yakışır ilgilinin gösterildiğini, ancakyapılan çalışmaların çok geniş kapsamlı olması sebebiyle, Fatihmedreseleri ve özellikle onların kuruluşu ile ilgili kısımlarınderinlemesine incelenmediğini, konunun araştırılması gereken bazı temeltaraflarının hala ele alınmadığını, yeni soruların sorulup cevablaralınmadığını gördük. Biz bu makalemizde elde mevcut Fatih devrikaynaklarında veya sonraki ona yakın dönemden bize ulaşan kaynaklardabulunmayan hususların, bu çalışmalarda o döneme aitmiş gibi ilerisürüldüğünü göstermeye çalışacağız. (...) Bu karışıklıktan da nasibinialan Fatih medreseleri, değişik bilim dallarında eğitim yapan ve farklıformasyonu olan meslek sahiblerini yetiştiren fakültelerden oluşanüniversiteye benzetilmiştir. Böylece Fatih Külliyesi medreseleri imajı
[SIZE=+0][SIZE=+0]Kendisiylegörüşmemizde bu meselenin üzerinde niçin durduğunu sorduğumuz İhsanoğlubize, "iki farklı medeniyetin, iki farklı kurumunun birbirinin aynıymışgibi yarıştırılmasının abes olduğunu" söyleyerek, tarih yazıcılığındagenellikle düşülen bu yanlışı düzeltmek ihtiyacı duyduğunu söyledi.Rivayetlerin veya kaynakların, Fatih Medreselerini illa BatılıÜniversitelere benzetme çabasıyla, yanlış yorumlandığını düşünüyor:"Medreseler kendi dönemlerinde dünyanın en iyi eğitim verenkurumlarıydı, bu ayrı; ama bu modeli bambaşka bir işleyişe sahibüniversitelere benzetmek de dünyanın en saçma işi!.."[/SIZE][/SIZE]
[SIZE=+0][SIZE=+0]Osmanlı İlim Adamı Portresi: Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri[/SIZE][/SIZE]
[SIZE=+0][SIZE=+0]

[SIZE=+0][SIZE=+0]Bununsebeblerini hala anlaşılamadığını söyleyen İhsanoğlu, “Osmanlı ilimadamı portresi” çizilirken bu hususun da üzerinde durulması gerektiğinisöylüyor.[/SIZE][/SIZE]
[SIZE=+0][SIZE=+0]İbrahimHakkı Hazretleri Marifetnamesi'nde, hem yeni astronomik bilgilere yervermiş, hem de bu meseleleri İslam düşünce geleneğinin ele aldığıbiçimiyle incelemiştir.[/SIZE][/SIZE]
[SIZE=+0][SIZE=+0]Orijinallikten Taklide[/SIZE][/SIZE]
[SIZE=+0][SIZE=+0]Sonuçolarak Osmanlı ilimi deyince, bununla kasdedilenin, İslâmmedeniyetlerinin ilim geleneğinin sürdürülmesi demek olduğunu anlamamızgerekiyor. Bilim tarihini batı merkezli olarak düşünme alışkanlığımızsebebiyle, Osmanlı İlim tarihini bu sürecin içinde bir yerlereoturtamıyoruz. Halbuki İslâm medeniyetlerinin ilim tarihini bir bütünolarak düşünmeye ve incelemeye başladığımız zaman Osmanlı ilminin de busürecin bir devamı olduğunu göreceğiz. İslâm medeniyetlerinin ilimgeleneği, “hikmet müminin yitik malıdır, nerede bulursa alır”mealindeki Allah Resulü sözüne sımsıkı bağlı olarak gelişmiştir.Dolayısıyla müslümanların başka medeniyetlerden edindikleri bilgiler,kuru taklid şeklinde değil, “alma ve maletme” şeklinde gerçekleşmiştir.[/SIZE][/SIZE]
[SIZE=+0][SIZE=+0]Osmanlılarne zaman ki, bu gelenekten ve süreçten koparak, (Tanzimat), batıdakiilmî ve teknik sahalardaki gelişmelere ayak uydurmaya çalışmış veorijinalliği bir kenara bırakıp “taklid” sürecine girmiştir; işteOsmanlı ilimi dediğimiz şey de o zaman sona ermiştir.[/SIZE][/SIZE]
[SIZE=+0][SIZE=+0]İhsanoğlu bu taklid sürecine girişi şöyle özetliyor:[/SIZE][/SIZE]
[SIZE=+0][SIZE=+0]“Osmanlılarınbatı bilim ve teknolojisiyle temasları ihtiyaçları ölçüsünde veselektif bir şekilde başlayarak, uzun bir süre bu şekilde devam etmiş,daha sonra Osmanlıların kendi bilim geleneklerini terkederek, kalkınmave ilerlemenin ancak batı bilim ve teknolojisiyle mümkün olacağışeklinde yaklaşımlara dönüşmüştür.” (s. 43)[/SIZE][/SIZE]
[SIZE=+0][SIZE=+0] [/SIZE][/SIZE]
[SIZE=+0][SIZE=+0]Kaynak: Ekmeleddin İhsanoğlu, Osmanlılar ve Bilim, Nesil Yayıncılık.[/SIZE][/SIZE]