Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

GÜNLERDEN BİR GÜN KURBAĞA YARIŞI DÜZENLENMİŞ!!! (2 Kullanıcı)

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

Mustafa Cilasun

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
22 Haz 2007
Mesajlar
4,488
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
67
Konum
Kayseri
Web Sitesi
www.facebook.com
Üçüncü soru! Hal dilinde aşkın ölçüsü nedir?

Üçüncü soru! Hal dilinde aşkın ölçüsü nedir?

Üçüncü bir soru; Hal ile yaşan aşkın ölçüsü nasıldır sizce?
 

Mustafa Cilasun

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
22 Haz 2007
Mesajlar
4,488
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
67
Konum
Kayseri
Web Sitesi
www.facebook.com
Bir gün, gün batımını yaşarken…

Bir gün, gün batımını yaşarken…

Artık yapraklar sararmaya yüz tutmuştu.

Dalların şevki kırılmış, mülayimliğin kesitleri görülmeye başlamıştı.

Ağaçlar esintinin hışmında çaresiz kalıyor, aşiyanlar sahipsiz görünüyordu.

Kuşlar kanat çırpmadan sessizliğe bürünmüş garip bir şekilde bakıyorlardı.

Âlem manzarasının karelerindeki seyri hallere.

Ağacın gölgesi bile bir hüznün nağmesiyle sarsılıyordu.

Bir nedametin izleri, bariz bir şekilde haykırmasa da anlamlılık adına tezekkür vardı.

Artık zahirdeki iksir yavaşça ve nezaketle çekilse de, batın yönünde akımı sürüyordu.

Geldiği yöne doğru, kader cilvesindeki esrar sahnesine.

Toprak onun haznesiydi.

Tuval derinliğinde ki resmiydi.

Vazgeçilmez hazzıydı.

En güzel aşkıydı.

Bulunmaz sevdasıydı.

Bu yol sayesinde hilkatin fanisiydi.

Bir gün zail olacağını bilen dervişti.

Varislerinin banisi olmak adına bir himmetti.

Rahmet adına elçi, vefa adına temsilciydi.

Emanetin ne olduğunu idrak eden sezgiydi.

Nihayet konusunda metanet adına bir neferdi.

İlmi hakikat sahnelenirken, haşyet nebatatı kuşatırdı.

Mahlûkat ancak bu kadar duyarlı olan yaratılmışlardı.

İnsan, en güzel biçimde tanzim edilmiş sanat adamıydı.

Payelerin erbabı, cihanın efendisi, hakikatin temsilcisiydi.

Yalnız iman için hedeflenen nesillerdi, inkârı reddedenlerdi.

Hak adına kenetlenen, evrensel mesajla ibret için sergilenenler.

Peygamberleri hiçleyerek, iblisin yolunu seçen nice sefiller olmaz mı?

Aşk adına teni seçenler, sevda adına gönül dinlemeyen her kimseler.

Hayat memat ilişkisinde denkliği bulamayan, aramayan onca canlar.

Ne derler kaygısını üzerinden bir türlü atamayan sefih hezeyanlar.

Nimetin kadrini bilmeden hoyratça ahenk bozukluğuna boğulan canlar.

Ağacın, dalın yaprağın, canın hengâmesinde anlamsızlıkta kalanlar…

Geldik ki gideceğiz derken hazırlık aşamasında mağfireti anlamayanlar.

Bir nefes kadar yakınken, her gün ölürken, hastalıkta şifa ararken...

Musalla taşına bakarken, bir faniyi omuzlarken, ecdadı anarken neler…

Bizi bize bırakmayan enler, benler, şekliyeti önceleyen heceler kimler…

Yalnız geldik, gelmek için vesilelerden geçtik, ama bizler niye geldik…

Bir aslanın pençesinden korkarken, timsahın dişlerinden kaçarken…

Bir kuşu avuçlarken, yaprağı koparırken, çocuğu kucaklayıp öperken…

Uykuya dalarken, rüyalar görürken, hülyalarda gezerken kimlerdik…

Bazen şefkatken, bazen hiddetken, bazen dilberken, bazen ihsanken…

Her gün bir canı gömerken, en yakınlarımızı toprağa gönderirken…

Aşk adına ısrar ederken, manayı öncelemeden, teni güncelleştirmek…

Bir hırs uğruna meşkten feragat etmek, itminanlığı terk etmek demek…

Edebi silmek, hayâyı ötelemek, adabı bilmemek, manayı öncelememek

Her geçen bir zamanda tefekkür hazzını yaşamadan güne başlamak…

Ölmeden ölmek ne demek bunu idrak etmek, aşkla serinliğe ermek…

Cemalin hakikatinde nefeslenmek, sevda meşkiyle ölümsüzleşmek…

Mahşerin katresinde akıbetimizi terennüm ederek hemen yüzleşmek…
 

Kalb-i selim

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
29 Ağu 2006
Mesajlar
822
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
SAFAHAT'tan: Seyfi Baba

SAFAHAT'tan: Seyfi Baba

Geçen akşam eve geldim. Dediler:
-Seyfi Baba
Hastalanmış, yatıyormuş.
-Nesi varmış acaba?
-Bilmeyiz, oğlu haber verdi geçerken bu sabah.
-Keşki ben evde olaydım... Esef ettim, vah vah!
Bir fener yok mu, verin... Nerde sopam? Kız çabuk ol...
Gecikirsem kalırım beklemeyin... Zîrâ yol
Hem uzun, hem de bataktır...
-Daha a'lâ, kalınız:
Teyzeniz geldi, bu akşam, değiliz biz yalınız.


Sopa sağ elde, kırık camlı fener sol elde;
Boşanan yağmur iliklerde, çamur ta belde.
Hani, çoktan gömülen kaldırımın, hortlayarak,
"Gel!" diyen taşları kurtarmasa, insan batacak.
Saksağanlar gibi sektikçe birinden birine,
Boğuyordum müteveffâyı bütün âferine.
Sormayın derdimi, bitmez mi o taşlar, giderek,
Düştü artık bize göllerde pekâlâ yüzmek!
Yakamozlar saçarak her tarafından fenerim,
Çifte sandal, yüzüyorduk, o yüzer, ben yüzerim!
Çok mu yüzdük bilemem, toprağı bulduk neyse;
Fenerim başladı etrâfını tektük hisse.
Vâkıâ ben de yoruldum, o fakat pek yorgun...
Bakıyordum daha mahmurluğu üstünde onun:
Kâh olur, kör gibi Çarpar sıvasız bir duvara;
Kâh olur, mürde şuâ'âtı düşer bir mezara;
Kâh bir sakfı çökük hânenin altında koşar;
Kâh bir ma'bed-i fersûdenin üstünden aşar;

Vakt olur pek sapa yerlerde, bakarsın, dolaşır;
Sonra en korkulu eşhâsa çekinmez, sataşır;
Gecenin sütre-i yeldâsını çekmiş, üryan,
Sokulup bir saçağın altına gûyâ uyuyan
Hânüman yoksulu binlerce sefilân-ı beşer;
Sesi dinmiş yuvalar, hâke serilmiş evler;
Kocasından boşanan bir sürü bîçâre karı;
O kopan râbıtanın, darmadağın yavruları;
Zulmetin, yer yer, içinden kabaran mezbeleler:
Evi sırtında, sokaklarda gezen âileler!
Gece rehzen, sabah olmaz mı bakarsın, sâil!
Serserî, derbeder, âvâre, harâmî, kâtil...
Böyle kaç manzara gördüyse bizim kör kandil
Bana göstermeli bir kerre... Niçin? Belli değil!
Ya o bîçâre de râhmet suyu nûş eyliyerek,
Hatm-i enfâs edivermez mi hemen "cız!" diyerek?
O zaman sâmi'anın, lâmisenin sevkıyle
Yürüyen körlere döndüm, o ne dehşetti hele!
Sopam artık bana hem göz, hem ayak, hem eldi...
Ne yalan söyliyeyim kalbime haşyet geldi.

Hele yâ Rabbi şükür, karşıdan üç tâne fener
Geçiyor... Sapmıyarak doğru yürürlerse eğer,
Giderim arkalarından... Yolu buldum zâten.
Yolu buldum, diyorum, gelmiş iken hâlâ ben!
İşte karşımda bizim yâr-ı kadîmin yurdu.
Bakalım var mı ışık? Yoksa muhakkak uyudu.
Kapının orta yerinden ucu değnekli bir ip
Sarkıtılmış olacak, bir onu bulsam da çekip
Açıversem... İyi amma kapı zâten aralık...
Gâlibâ bir çıkan olmuş... Neme lâzım, artık
Girerim ben diyerek kendimi attım içeri,
Ayağımdan çıkarıp lâstiği geçtim ileri.
Sağa döndüm, azıcık gitmeden üç beş basamak
Merdiven geldi ki zorcaydı biraz tırmanmak!
Sola döndüm, odanın eski şayak perdesini,
Aralarken kulağım duydu fakîrin sesini:

- Nerde kaldın? Beni hiç yoklamadın evlâdım!
Haklısın, bende kabâhat ki haber yollamadım.
Bilirim çoktur işin, sonra bizim yol pek uzun...
Hele dinlen azıcık anlaşılan yorgunsun.
Bereket versin ateş koydu demin komşu kadın...
Üşüyorsan eşiver mangalı, eş eş de ısın.

Odanın loşluğu kasvet veriyor pek, baktım
Şu fener yansa, deyip bir kutu kibrit çaktım.
Hele son kibriti tuttum da yakından yüzüne,
Sürme çekmiş gibi nûr indi mumun körgözüne!
O zaman nîm açılıp perde-i zulmet, nâgâh,
Gördü bir sahne-i üryân-ı sefâlet ki nigâh,
Şâir olsam yine tasvîri otur bence muhâl:
O perîşanlığı derpîş edemez çünkü hayâl!

Çekerek dizlerinin üstüne bir eski aba,
Sürünüp mangala yaklaştı bizim Seyfı Baba.
-Ihlamur verdi demin komşu... Bulaydık, şunu, bir...
-Sen otur, ben ararım...
-Olsa içerdik, iyidir...
Aha buldum, aramak istemez oğlum, gitme...
Ben de bir karnı geniş cezve geçirdim elime,
Başladım kaynatarak vemeye fincan fincan,
Azıcık geldi bizim ihtiyarın benzine kan.

-Şimdi anlat bakalım, neydi senin hastalığın?
Nezle oldun sanırım, çünkü bu kış pek salgın.
-Mehmed Ağa'nın evi akmış. Onu aktarmak için
Dama çıktım, soğuk aldım, oluyor on beş gün.
Ne işin var kiremitlerde a sersem desene!
İhtiyarlık mı nedir, şaşkınım oğlum bu sene.
Hadi aktamıyayım... Kim getirir ekmeğimi?
Oturup kör gibi, nâmerde el açmak iyi mi?
Kim kazanmazsa bu dünyâda bir ekmek parası:
Dostunun yüz karası; düşmanının maskarası!
Yoksa yetmiş beşi geçmiş bir adam iç yapamaz;
Ona ancak yapacak: Beş vakit abdestle namaz.
Hastalandım, bakacak kimseciğim yok; Osman
Gece gündüz koşuyor iş diye, bilmem ne zaman
Eli ekmek tutacak? İşte saat belki de üç
Görüyorsun daha gelmez... Yalınızlık pek güç.
Ba'zı bir hafta geçer, uğrayan olmaz yanıma;
Kimsesizlik bu sefer tak dedi artık canıma!
-Seni bir terleteyim sımsıkı örtüp bu gece!
Açılırsın, sanırım, terlemiş olsan iyice.

İhtiyar terliyedursun gömülüp yorganına...
Atarak ben de geniş bir kebe mangal yanına,
Başladım uyku teharrîsine, lâkin ne gezer!
Sızmışım bir aralık neyse yorulmuş da meğer.
Ortalık açmış, uyandım. Dedim, artık gideyim,
Önce amma şu fakîr âdemi memnûn edeyim.
Bir de baktım ki: Tek onluk bile yokmuş kesede;
Mühürüm boynunu bükmüş duruyormuş sâde!
O zaman koptu içimden şu tehassür ebedî:
Ya hamiyyetsiz olaydım, ya param olsa idi!


Mehmet Akif ERSOY


Safahat'ta çok sevdiğim bir manzumedir. Aynı şekilde Safahat'tan ilk okuduğum manzumedir.
Mehmet Akif Ersoy saygı duyulacak eşi çok zor bulunnan bir şairimizdir. Minnet ve şükranla anıyor Kendisine Rabbimizden rahmet diliyor, saygı ve sevgi ile onu yad ediyoruz
 

Kalb-i selim

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
29 Ağu 2006
Mesajlar
822
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
RE: SAFAHAT'tan: Seyfi Baba

RE: SAFAHAT'tan: Seyfi Baba

SAFAHAT'ı kıymet bilen Türk Milletine anlatmaya gerek yoktur. Takdir olunacağı gibi, onun kıymeti kendinden menkuldur. Akif'in ölmez öseri SAFAHAT'ı herkez okumalı.
 

~Elçi~

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Haz 2007
Mesajlar
2,893
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
44
RE: SAFAHAT'tan: Seyfi Baba

RE: SAFAHAT'tan: Seyfi Baba

esselamun aleyküm kardeşim
Haklısınız kesinlikle herkes okumalıdır.Safahatte anlatılmak istenen çok güzel öğütler, sözler var.Allah razı olsun selam ve dua ile...
 

seyasla

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Haz 2007
Mesajlar
223
Tepki puanı
0
Puanları
0
BİR OKUL YAPIMI İLE İLGİLİ DUYURU (HEMDE MEKTUP ŞEKLİNDE BİR DENEME ÖRNEĞİM DİYELİM..)

BİR OKUL YAPIMI İLE İLGİLİ DUYURU (HEMDE MEKTUP ŞEKLİNDE BİR DENEME ÖRNEĞİM DİYELİM..)

SELAMÜN ALEYKÜM AZİZ DOSTLAR

KONU İLE İLGİLİ MEKTUP ÇALIŞMAM:
MERHABA
ALTI YAŞLARINDA BİR KÖYDE YAŞAYAN SIRADAN BİR ÇOCUK İKEN OKULA BAŞLAYACAĞIM İÇİN SEVİNÇLİ İDİM.BU ÖYLE BİR KAYNAKTI Kİ DEĞERLİ İDİ Kİ ŞÖYLE DÜŞÜNÜRDÜM;ÖĞRETMENLER ACABA UZAYDAN MIGELMİŞTİR?
İLKOKUL BİRİNCİ SINIFTAYIM DENİZCİ OLAN BABAM BEŞ ÇOCUĞUNA KIBRISTAN ÜZERİNDE GÜL TARLALARI OLAN DEFTERLER GETİRMİŞTİ OKULA GİTTİM SINIF ARKADAŞLARIMDA BİR BURUKLUK! NE GÜZEL DEFTER.HEMEN DEFTERİMİN MOR ÇİZGİLİ SAYFALARINDAN BİRER YAPRAK DAĞITMIŞTIM HERKESE.. SONRA ÖĞRETMENİM TEK TEK TOPLADI DAĞITILAN DEFTER SAYFALARINI BANA UZATTI. VE KOCAMAN BİR TOKAT SESİ YANAĞIMDA ÇINLADI...(KÖY İLKOKULU)

İLKOKUL DÖRDÜNCÜ SINIFTAYIM. BİRGÜN ''EGEMENLİK KAYITSIZ ŞARTSIZ MİLLETİNDİR.''KONULU ŞİİR YARIŞMASI DUYURULDU. BİR GECE BOYUNCA DÜŞÜNÜP ÇALIŞARAK ON KITA BİR ESER ÇIKARMIŞTIM ORTAYA
OKULA GİDİNCE İLK İŞ DAHA DERS BAŞLAMADAN ÖĞRETMENİMİ BULMUŞTUM ÖĞRETMENLER ODASINDAN. ÖĞRETMENİM SAYIN NESRİN BAŞER E ŞİİRİMİ TESLİM ETMİŞTİM. ESERİME BİR BAKTI. BUNU BİR YERDEN ALMIŞSIN DEDİ. BİRİ Mİ YAZDI DİYE DEVAM ETMİŞTİ. ÖĞRETMENİM YAZIN DEDİNİZ YA! BEN YAZDIM.. NEDEN SORA ŞAŞKIN SUSKUN BAKIŞLARIMA BU OLMAZ DİYEREK KARARLI BAKIŞLARIYLA CEVAP VERMİŞTİ...(İST.)

LİSE İKİNCİ SINIF MATEMATİK BÖLÜMÜ: GELECEK İDEALLERİ İLE DOPDOLU BİR ÖĞRENCİYİM.KOMPOSİZYON DERSİMİZ VAR. KONU SERBEST.
DAHA ÖNCE YAZDIĞIM BEĞENİLMİŞ BİR KOMPOSİZYONUMU DERSE GÖTÜRMEYE KARAR VERİYORUM. ZATEN YILLAR GEÇTİKÇE İLKOKULDAKİ ŞİİRİMİ NEDEN SAKLAMAMIŞIM DÜŞÜNÜRDÜM BAZEN.
BU DER İLE BEĞENİLEN BİR ÖDEVİM OLDUĞUNDA SAKLAMAYA BİRİKTİRMEYE BAŞLAMIŞTIM ORTAOKULDA..
DERS SAATİ ORTAOKUL İKİNCİ SINIFTA YAZILAN ''ADAM OLMAK ÇABASI'' ADLI KOMPOSİZYONUMU BİR İKİ DEĞİŞİKLİKLE OKUMAYA BAŞLIYORUM TAHTADA..
YAZIMIN SON BÖLÜMÜ VE SONA EKLEDİĞİM TEVFİK FİKRET E AİT ŞİİRİ OKUYORUM.**ŞAİRİN BUGÜNÜN ÇOCUKLARINA HİTABEN YAZDIĞI ŞİİR MÜTHİŞ BİR ETKİ YAPIYORDU. HATIRLADIĞIM KADARIYLA KOŞ ATIL BAĞIR
DURMAK ZAMANI GEÇTİ ÇALIŞMAK ZAMANIDIR.. ÖĞRETMENİMİZ OKULUMUZA YENİ GELMİŞ BİR ÖĞRENCİ OLARAK BENİ TANIMAZ LAKİN HEMEN KARAR VERİYOR ; NEREDEN BULDUN BUNU..?KİMİN DİYOR BU YAZI.. KİM YAZMIŞ?..

OTUZ İKİ YAŞINDAYIM KIZLARIM BU DÖNEM PROF. EROL GÜNGÖR İLKÖĞRETİM OKULU***ANA SINIFINA KAYDOLDU.YİRMİ YEDİ YAŞINA DEK ÜMİD ETTİĞİM GAYRET ETTİĞİM BİR MESLEK SAHİBİ OLMAYA ÇALIŞTIM OKUYARAK BİE GELECEK ELDE ETMEYE ÇABALADIM. VE SAĞLIK SORUNLARI VE HAYATIN SÜPRİZLERİ BUNU PEKTE MÜMKÜN KILAMADI. EVHANIMIYIM ŞİMDİ BENİM ÇOCUKLARIMIN EĞİTİM MACERASI BAŞLIYOR. OKULUMUZ ALTMIŞ YEDİDE YAPILMIŞ SON DERECE KÜÇÜK YETERSİZ BİR OKUL. DEVLET DEPREME KARŞI BU SENE OKULU KOLONLAR İLE GÜÇLENDİRECEK. ÖYLE BİR DURUMDA ZATEN MİNİCİK OLAN SINIFLAR DAHA DA DARALACAK. EVET GÜVENLİK TE ÇOK ÖNEMLİ NE YAPILABİLİR? BİZ İSTİYORUZ Kİ HAZIR TADİLAT AŞAMASINDA BU OKUL YIKILIP YENİDEN YAPILSIN. OKULUN ARKA BAHÇE DUVARI VE OKUL BİNASI ARASINDA ATIL BİR DÖRT BEŞ METRE BOŞLUK VARDIR. İYİ BİR PROJE İLE ÜÇ KATLI OKULUMUZ DÖRT KAT OLARAK YENİDEN YAPILAMAZ MI? GÜNÜMÜZ İHTİYAÇLARINA CEVAP VERECEK BİR OKUL İSTİYORUZ.

SAYIN .... .....
SEVGİLİ ..... ÜYELERİ FİKRİMİ HAYATA GEÇİRME ÇABALARIMA BAKARAK ÇOK İYİ YAŞADIĞIMI DÜŞÜNMEYİNİZ. BİLİYOR MUSUNUZ ÖRNEĞİN BU HAFTAYI KIRK YTL LİK MARKET ALIŞVERİŞİ VE BEŞ YTL LİK BİR HARÇLIK İLE TAMAMLADIM. HANİ DIŞARI ÇIKINCA MASRAF ŞEKLİNDEKİ BİR HAYAT STANDARDI..
H. CARRİER İN KELEBEK ADLI ROMANINI ORTAOKULDA OKUMUŞTUM. O ROMANDA BENİ ETKİLEYEN KAHRAMANIN EN KRİTİK ZAMANLARDA DAHİ İYİ MALZEMELERİ BİRARAYA GETİREREK İYİ YEMEK YAPMASI VE İYİ YEMEKLER YEMEKTİ. BU KİTAP İLE İYİ İŞLER KADAR İYİ YEMEĞİ FARKETMİŞTİM. DÖNÜP KENDİME BAKINCA ELİMDE ÜÇ BEŞ KURUŞ OLABİLİR. DOĞRUSU GÜZEL YEMEKLER YAPABİLECEK KADAR DA BECERİKLİ BİR EVHANIMI DEĞİLİM .. ANCAK KEYİFLİ İŞLERİN ÜSTÜNE DEĞİL GÜZEL BİR YEMEK ATIŞTIRMAK DAHİ BİR BAŞKA OLUYOR.

ŞU ÜNLÜ TİTANIC FİLMİNDEKİ GİBİ BİR SAHNE VAR .PARASIZ GENÇ SEVDİĞİ BAYANIN SINIFI İLE BİR DAVETTEDİR. BİRİ DELİKANLININ DURUMUNU ALAYCI KİNAYELİ DİLE GETİRİYOR. PARASIZ GENÇ SİZ İYİ İNSANLARIN BU GÜZEL KABULÜ ŞEKLİNDEKİ SÖZLERİYLE KENDİNİ SEVDİRİR. SİZLERİ OKULUMUZA DAVET ETMEK İSTİYORUM. SİZ İYİ VE GÜÇLÜ İNSANLARIN OKULUMUZU YENİDEN İHTİYAÇLARA CEVAP VEREBİLECEK ŞEKİLDE YAPABİLECEĞİNE İNANIYORUM.

OKUMAK İYİLİĞE GÜZELLİĞE UZANAN İÇİNDE BİNBİR RENK DESEN BULUNAN HALI DOKUMAK
OKUMAK KARDAN KIŞTAN KURTULMAK BAHAR OLMAK ÇİÇEK AÇMAK ARI OLMAK ÇİÇEKLERDEN BAL YAPACAK MALZEME TAŞIMAK.
OKUMAK SANAT İLİM DÜNYASINA DALMAK YILANA YALANA SARILMADAN YAŞAMAK.
OKUMAK DÜŞÜNCE VE DUYGULARINA YENİ UFUKLAR AÇMAK MUTLULUĞUN GÖKYÜZÜNDE GÜVERCİNİNİ UÇURMAK.
OKUMAK ÖZLEMLERİNE UMUTLARINA KANAT TAKMAK ERDEM VE ÖZVERİYLE TANIŞMAK.
OKUMAK YAZARLARDAN ALDIĞI GÜÇLE AYDINLIK SABAHLARA UYANMAK KÖTÜLÜKLERE MEYDAN OKUMAK .
OKUMAK SEVMENİN SEVİLMENİN İNSAN OLMANIN ÖNEMİNİ ANLAMAK UYGARLAŞMAK GÜZEL GÜNLERE YELKEN AÇMAK.****

HEYECANLI VELİ G.KASAP

NOT: SPONSOR BULUNMASI HALİNDE DEVLET TÜM FORMALİTELERİ HIZLANDIRMAKTADIR.
OKUL PROF. DR. EROL GÜNGÖR İLKÖĞRETİM OKULU
PENDİK/ ÜSTKAYNARCA
OKUL MÜDÜRÜ METİN ERDOĞAN 396 19 51 FAX: 396 19 52
M .YARDIMCISI SELAHATTİN ÖZKÖK


** SAYIN İSLAMİYET .GEN.TR ÜYELERİ ŞAİR TEVFİK FİKRETİN YABANCI ÜLKEYE OKUMAYA GİDEN OĞLUNUN BİR RAHİP YADA PAPAZ OLMASI İLE İLGİLİ BİR DURUMU VARDIR. VE ONDAN SONRA ŞİİRLERİNDE ÇOCUKLARA ÖĞÜT NİTELİĞİNDE ESERLER VERMİŞTİR. ORTAOKULDA İKEN KAYNAK OLARAK BİR LİSE EDEBİYAT KİTABINDAN ALMIŞTIM ŞİİRİ. VE O KİTAPTAN ÖĞRENMİŞTİM ŞAİRİN OĞLU İLE İLGİLİ YAŞADIKLARINI.. SONRA AKLIMDA YER EDEN BU ŞAİRİN ÇOK SONRA 95 SENESİNDE AŞİYANDAKİ MÜZE EVİNİ ZİYARET KARDEŞİM LİSEDE OKUYORDU. ONU ÇEKE ÇEKE ZORLA GÖTÜRDÜĞÜMÜ HATIRLIYORUM. TABİ ÇOK GÜZEL BİR DUYGU. Bİ ZAMANLAR O EVDE BİR YAZAR YAŞAMIŞ DİYORSUNUZ. ŞARTLARINA BAKIYORSUNUZ. EVİN KADİFE GİBİ AHŞAPLA TEMAŞA EDEN DERİN DUYGULARINI KOKLUYORSUNUZ. YERİ ETKİLİYOR. GEÇMİŞTEKİ BİR YAŞANTININ BİR KALEM İLE GÖNLÜNÜZE ULAŞTIĞI SİZİ ÇEKTİĞİ ANI YAŞIYORSUNUZ. BU ANIA BAKARAK ÇOK YER GÖRDÜĞÜMÜ SANMAYINIZ. ÖRN. ASIL ADINI BİLEMEM NAMI DİĞER PİYER LOTİYE DAHİ ÇIKMAMIŞIMDIR . BİR YİRMİ SENE AVRUPA YAKASINDA OTURMAMIZA RAĞMEN YİNEDE KISMET..

***PROF. DR. EROL GÜNGÖRÜN KONYA SELÇUK ÜNİVERSİTESİ KURUCULARINDAN OLDUĞUNU ÖĞRENDİM. SİZLER OLA Kİ BİR HAYIRSEVERE ULAŞIRSANIZ (396 19 51 ) OKULA TELEFON EDİNİZ. OKUL İŞİ BÜYÜK BÜTÇELİ GÖRÜNÜYOR ÖYLE OLDUĞU İÇİN YA Bİ KAÇ VARLIKLI KİŞİ YAHUT GÜCÜ YERİNDE FİRMALAR HALLEDEBİLİR. BAŞTA BELEDİYE BAŞKANIMIZ OLMAK ÜZERE HANİ BELKİ BÜYÜKŞEHİR ARACILIĞI İLE İHALE ŞİRKETLERİNE TADİLAT YERİNE OKULU YAPTIRTABİLİR DİYE .. . OLURDA BİZİ YÖNLENDİRİR DİYE.. SİZLERDEN DE VESİLE OLMANIZI KISMETSE HAYIRSEVERLERE ULAŞTIRMANIZI İSTEYECEĞİM..YÖNETİM BU DURUMU NASIL KARŞILAR ACABA YANLIŞ BİRŞEY YAPMADIĞIMI DÜŞÜNÜYORUM .SORUN BU DUYURU İÇİN İZİN ALMAMIŞ OLMAMDIR .DİLERİM DÜŞÜNDÜĞÜM GİBİ SORUN OLMAYACAKTIR SİTEMİZ İÇİN. SONRA BİR ŞİRKETE FAX GÖNDERDİK BİR ŞİRKET ÇÜNKİ ÖNCE TELEFONLA SORULDU. BİR ÇOK YER BÖYLE BİR KONUYU KABUL EDEMEDİ İLGİLENEN BİR YER OLDU O KİŞİ SAĞOLSUN DUYURMAYA ÇALIŞACAK SPONSOR BULMAYA ÇALIŞACAK VE BU İŞİ 16 TEMMUZ PAZARTESİNDEN İTİBAREN YAPMAYA ÇALIŞACAK . TAM RECEP AYI BAŞLANGINDA ...YA ALLAH YA KISMET DİYORUM. ARACI OLAN VESİLE OLAN YAPAN GİBİ KIYMETLİ İMİŞ...
SELAM SYGI VE DUA İLE..
 

seyasla

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Haz 2007
Mesajlar
223
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: SAFAHAT'tan: Seyfi Baba

RE: SAFAHAT'tan: Seyfi Baba

S.A.
BİGÜN BİR KÜTÜPHANEDEN BİGÜN Bİ ARKADAŞTAN BİKAÇGÜNLÜĞÜNE ÖDÜNÇ ALIP ELİMİZDE DURUŞUNA BİLE HAYRAN HAYRAN BAKIP OKUMAYA ÇALIŞTIĞIMIZ KİTAPLARDAN DIR SAFAHAT , SAFAHAT E DEĞER VEREN ONU OKUMAYA ÇALIŞAN VE O KİTABIN FARKINDA OLANLAR KIYMETLİ İNSANLARDIR VESSELAM.
 

seyasla

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Haz 2007
Mesajlar
223
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: SAFAHAT'tan: Seyfi Baba

RE: SAFAHAT'tan: Seyfi Baba

S.A.
BİGÜN BİR KÜTÜPHANEDEN BİGÜN Bİ ARKADAŞTAN BİKAÇGÜNLÜĞÜNE ÖDÜNÇ ALIP ELİMİZDE DURUŞUNA BİLE HAYRAN HAYRAN BAKIP OKUMAYA ÇALIŞTIĞIMIZ KİTAPLARDAN DIR SAFAHAT , SAFAHAT E DEĞER VEREN ONU OKUMAYA ÇALIŞAN VE O KİTABIN FARKINDA OLANLAR KIYMETLİ İNSANLARDIR VESSELAM.
 

seyasla

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Haz 2007
Mesajlar
223
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: SAFAHAT'tan: Seyfi Baba

RE: SAFAHAT'tan: Seyfi Baba

S.A.
BİGÜN BİR KÜTÜPHANEDEN BİGÜN Bİ ARKADAŞTAN BİKAÇGÜNLÜĞÜNE ÖDÜNÇ ALIP ELİMİZDE DURUŞUNA BİLE HAYRAN HAYRAN BAKIP OKUMAYA ÇALIŞTIĞIMIZ KİTAPLARDAN DIR SAFAHAT , SAFAHAT E DEĞER VEREN ONU OKUMAYA ÇALIŞAN VE O KİTABIN FARKINDA OLANLAR KIYMETLİ İNSANLARDIR...
 

ZEHRA MELEK

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
2 Mar 2007
Mesajlar
913
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: EY AZRAİL!!!

RE: EY AZRAİL!!!

s.a. kardeşim...B)
o misafir ki aniden kapı çalmadan geliverir insanı başı boş yakalar
Rabbim bize o misafiri korkmadan hazırlıklı bi şekilde karşılamayı nasip etsin...
amin amin amin...
 

Mustafa Cilasun

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
22 Haz 2007
Mesajlar
4,488
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
67
Konum
Kayseri
Web Sitesi
www.facebook.com
Oysaki mükellef olan bendim!

Oysaki mükellef olan bendim!

Artık yavaşta olsa çekilmeye yüz tutan suların başındayım.

Ne kadar sakindi.

Çok çaresizdi.

Heyecan tükenmişti.

Gürleyerek şakıyorken, ne hallere düşmüştü.

Kendinden ötelerde melalin hengâmesini hesaplıyordu sanki.

Oysa biliyordu ki oralara hiçte yabancı birisi değildi.

Toprak süzerken suyu, derinliğinde ki bentten habersiz değildi.

Ezelin hikâyesinde serinleyen bir erendi. İbret için şekillenen abitti.

Aşkın muvazenesinde bir ahenkti.

Meşk derinliğinde şevkti.

Hidrojen ve oksijen yalın halde bir gaz iken, ol emriyle su olurken,

Rahmetin sebebi, azgınlığında celadeti olmayı başarmıştı.

Sel olunca, ağzın sular sıfatını yakıştırırız.

Oysaki su hiç azar mıydı?

"Azgın sularda, ölüm kalım mücadelesi"

Azgın sular...

Azgınlaşmak...

Azmak...

Hadsizliğin temel vurgularıdır.

Hadsiz olmak, bir sınır tanımamaktır.

İnsani ölçüleri, dışlayarak, enaniyetin panayırında yaşamaktır.

İnsanı bu konuma getiren, muhakeme ve muvazene hasletlerinin iflasıdır.

Asliyetinin gereği değil, vefa kat, etki ve tepki ölçeğinde çalışmasıdır.

Hadsizlikte ilk aklımıza gelen, şerrin odağını ölçü gören kroniklerdir.

İki ayrı özellikleri iktifa eden bir gaz iken,

Ol emriyle bütünleşen âlem senfonisi,

Rahmetin tecellisi, serinliğin kalesi, arzın dengesi,

Rızkın sebebi, kirin korkusu durumunda bulunan,

Bu mübarek su...

Neden "azgın" tabirine muhatap kalır, anlayabilmiş değilim.

İnsanların iradesi vardır.

Bunların kabul ve ret lüksleri bulunur.

Fakat suyun ve nebatatın, böyle bir hukuku bulunmamaktır.

İnsanın hizmetine vakfedilmiş bu mübarek su.

Neden azgınlaşarak, ecele sebep olsun.

Düşünmeliyiz!

Bilgi sahibi olmadan, neyi ve nasıl düşüneceğimiz bilmeliyiz.

Akıl, iz'an, idrak herhalde emanete bırakılmamıştır.

Kâinatın Hâkimi mutlak olan, Cenabı zülcelâl hazretlerinin,

Emrine tabi olmaktan başka bir şansı bulunamayan,

Bu mübarek suya “Azgın” denmesini, hüznümle yudumladım.

Oysaki mükellef olan bizzat bendim.

Ben olan sefil bir illettim.

Enaniyetiyle avunan ne şedit bir hederdim.

Mahşeri bilen, buna rağmen gafleti seçen rezildim.

Hak adına hiçbir şey yapmayan namerttim.

Zevki için yaşayan ne garip bir âdemdim.

Bendim, eneydim, şirkin içinde habersiz beşerdim.
 

Mustafa Cilasun

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
22 Haz 2007
Mesajlar
4,488
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
67
Konum
Kayseri
Web Sitesi
www.facebook.com
Biraz şaşkındım!

Biraz şaşkındım!

Gelişen olaylar karşısında bazen nefesimin daraldığını hissediyordum.
Kimseye söyleyemezdim.

Bunu sızısıyla sıkıca yaşamaya çalışıyordum.

Her ne sebepse anlaşılmaz olmak zorunda bırakılırken, acım hadsizdi.

Bu durum karşısında ne yapabilirdim, düşünmeliydim fakat bunu dahi, sağlıklı becermem çok zor görünüyordu.

Yutkunmam kolay olsa da bir çare olmadığını bilerek çaresizlikten tekraren denemek zorunda kalıyordum.

Her ne kadar daraldığım vakitler yarabbi sen bilirsin diyordum fakat ne kadar samimi olduğuma kendim dahi inanamıyordum.

İtminanlık sadece zorluklar karşısında tezahür ediyorsa, garip bir durumun olduğu zaten belliydi.

Varlığın ve dirliğin içindeyken, hiç akla gelmezken ve bugün anmak!

Ne kadar sefil bir duruş olduğunu bilmemle birlikte yinede çaresizdim.

Böyle acizliğimin nüksettiği zamanlarda, konuşma dilinden yoksun olduğum yıldızlar, masumca nazar eden ay, bu zindeliğin hakikatini haykıran gece, sessizliğiyle benliğimdeki katranların katlarını hatırlatıyordu.

İklim olarak bir hazanın ak sedası ne ki, bir yaprağın dalını terk etmek zorunda bırakılması bile hicranın çeperlerinden arta kalan zamanlardı.

Evet, biliyordum, illa ki aklım vardı, iz’anım zararsızdı, zekâ düzeyim alaka gören hasletti, çevrem ilgilerini esirgemezlerdi.

Nerede akşam orda sabah en genel değerler olmuştu.

Ufak çaplı bir gezinti için en önemli zaman, zevkin harmanında konuşlanmaktı. İşte akıl, iz’an, idrak bu kadar işe yarayandı!

Bu halin yansıyan kesitlerinde, mana sadece mevzuu için var olandı.

Tartışmalarda mahcup olmamak için ikmal edilen hazırlıklardı.

En kıymetli arkadaşım durumunda buluna refikam, sadece talep eden

Çaresizliğin sızısıyla celalleşen mizacı zatımı daha derinden etkileyen sebepti. Halimi kim bilebilirdi ki?

Aklıma gelenler şayet bir tercih sebebi olsalardı, hayat anlamını kaybederek safilinin yolculuğuna uğurlardı.

Kalan mevcut dişlerimi sıkmam, ama daha çok sıkmam baş ağrımı artırsa da, gücümün yettiği tek aşamaydı.

Gönül bu kadar mı kararırmış, insan bu denli mi bizar olurmuş anlatmam çok kabil değil.

İnsan olarak mahcubiyetin her katresinde ezilirken, bazı zamanlar umursamazlık teslim alıyordu. Kayıtsız kalmak kolaylaşıyordu.

Hâlbuki bir insan için ne kadar korkunç bir depresyonun belirtisiydi.

Yıllarca yokluğun girdabında nefeslenirken, kararan ufkumdan bir ışığın yansıması çok mümkün olan hal değildi.

Bu halin kıdemlisiyken, alışılmış usulden olmak üzere şükür etmeyi ihmal etmek istemezdik.

Ne de olsa inan biriydik. Ama hangi ölçülerde, bilinmeyenlerin derinliğinde, bir işte diyerek tekerlemelerden vazgeçemezdik.

La derken neleri reddederdik bilmezdik.

İlla derken ne demek isterdik bilmezdik.

Muhammed derken, sadece garipliğinde serinlerdik.

Bak o büyük insanda ne kadar sıkıntılar çekmiş diyerek ferahlardık.

Tevhidin hakikati neymiş, kimlerin en değerli hazinesiymiş bilmezdik.

Var ise heyecanı yatıştıracak bir takım imkânların, ona kavuşman ve herkes gibi olman yeterliydi.

Âlimi, zalimi, arifi, zahidi, veliyi, deliyi, meczubu, mecnunu, aşkı, hazzı.
Ne olduğunu bilsek ne olacaktı.

İşte böyle bir zavallılıktı.

Elbette bir bühtandı.

En kolay olandı.

Bir insan için ne kadar haktı?

Bir nefeslik hayat kimin kudretindeydi?

Bunu bile umursamayan bir insan ne kadar akıllı olandı.

Bir erdemin, bir faziletin, bir kutsi davanın müdavimi olunmadığı
sürece, her varlığın bir gün nihayet bulacağını akledememek.

Ne kadar acı, muhayyilesi bili ince hastalıkların en katlısıdır.

Sevmek, sevmeyi bilmek, bunu idrakiyle şekillenmek…

Sevda, ne kadar ulvi bir haz, manasının deruniliğinde…

Aşk, kelamların en muhkemi, saltanatın banisi olan ummandır…

Okyanuslar, ancak hülyalarla ibreti nazarın şevkiyle hasrolmaktır…

Bu güzellikleri idraken teneffüs edememenin haylazlığında kalanım…

Sırf bir bilgi olarak bilinmesinin ne kadar çok kıymeti vardır ki?

En çok bilenler, tevhidi bilmeyenler ise ne hükmü olacak ki?

Geldik hiçbir dahlimiz olmadan, ancak giderken öyle mi?

Akıl niçin verildi?

Niçin mükellef dendi?

Neden mevcudattan örnekler verildi?

Niçin geçmiş ümmetlerin hikâyeleri zikredildi?

Neden hep peygamberler çileyi çekenlerdi?

Neden bunu tercih ederlerdi?

Neden haşyet içinde gözyaşı dökenlerdi?

Yarım asırlık ömrün hazanında bu hakikatlere vakıf olmam yeterli mi?

Düşünmek ne demekti? Neyi düşüneceğimizi bilmek değil miydi?

O vakit hakikat nerdeydi?

Senin yıllarca ihmal ettiğin ruhunun derinliklerindeydi?

Vakit çok mu geçti? Asla bir teşebbüs etmek yeterliydi.

Rahmet kapılarının açılması için sadece yeterli bir sebepti…
 

desertrose

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
28 Eki 2006
Mesajlar
3,480
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
37
Konum
İstanbul
RE: Bir Leyla düşlemesidir aşk...

RE: Bir Leyla düşlemesidir aşk...

nihalim yazdı:
S.A...ALLAH C.C.RAZI OLSUN...EMEĞİNİZE SAĞLIK...A.E.O...SELAMETLE...

"Oysa, varlığın özünde sevda hamuru vardı. O hamuru besleyen aşkın pişmanlık gözyaşı vardı. Adem ile Havva'dan dökülen. Şimdi ezeli pişmanlıklara değil, günübirlik sancılara akar oldu gözyaşlarımız."


Aleykum selam kardeşim..
Allah c.c. cümlemizden razı olsun.. Selam ve dua ile kal inşaAllah..
 

~Elçi~

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Haz 2007
Mesajlar
2,893
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
44
RE: Bir Leyla düşlemesidir aşk...

RE: Bir Leyla düşlemesidir aşk...

esselamun aleyküm kardeşimBu güzel şiiri bizimle paylaştığın için rahman razı olsun Rabbim bizlerede böyle gönül muhabbetleri verdin inş. selam ve dua ile...
 

desertrose

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
28 Eki 2006
Mesajlar
3,480
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
37
Konum
İstanbul
RE: Bir Leyla düşlemesidir aşk...

RE: Bir Leyla düşlemesidir aşk...

zynp_rukiye yazdı:
esselamun aleyküm kardeşimBu güzel şiiri bizimle paylaştığın için rahman razı olsun Rabbim bizlerede böyle gönül muhabbetleri verdin inş. selam ve dua ile...

Ve aleykum selam kardeşim..
Allah cümlemizden razı olsun kardeşim sağolasın..
Amin diyorum duana.. SelametleB)
 

golcuklu

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Tem 2007
Mesajlar
30
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: Bir Leyla düşlemesidir aşk...

RE: Bir Leyla düşlemesidir aşk...

s.a.bu kadar derin duyguları yaşamakta,yaşayanı anlamakta saf bir kalp ile olur.bu kalbe sahip olan herkesden ALLAH(c.c.) razı olsun.
 

desertrose

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
28 Eki 2006
Mesajlar
3,480
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
37
Konum
İstanbul
RE: Bir Leyla düşlemesidir aşk...

RE: Bir Leyla düşlemesidir aşk...

golcuklu yazdı:
s.a.bu kadar derin duyguları yaşamakta,yaşayanı anlamakta saf bir kalp ile olur.bu kalbe sahip olan herkesden ALLAH(c.c.) razı olsun.

Aleykum selam.. Amin kardeşim sağolasın..
Selametle..
 

benefsecun

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Şub 2007
Mesajlar
1
Tepki puanı
0
Puanları
0
İstanbul İntihar Etti

İstanbul İntihar Etti


Önce erkek oldu kadınlar, kadın oldu erkekler istiklal caddesinde. Kalbi temiz olan cenneti hakedecekdi. Sorun değildi camilerin dolup taşması, turistlerin fotoğraf çekmesi için yapılmış gibi mahzundu bütün evleri Allahın. Marmara denizi murdar oldu hayasızların kadın erkek karmakarışık girmesi ile içine. Fatih câminden akıp gitmiyordu ezan sesi artık. Zira az ötede açılmış müziğin sesi bastıracak kadar çoktu ezân sesini.

İstanbul intihar etti.

Keferelerin yaptıkları belki de o kadar koymamıştı istanbula. Ama müslüman kadının sembolu haline gelen tesettürü taşıyan kadınların son ahvalı çıldırtmaya yetmişti istanbulu. Başında tesettür altında kot pantolon, başında tesettür dudağı boyalı, başında tesettür yürüyüşü oynak, başında tesettür ama trende tramwayda yada otobüste bir diğer tesettürlü ile kahkaha ata ata konuşacak kadar küstah.

İşte buydu en çok sızlatan yüreğini istanbulun. Fatih söz vermişti halbuki fethetmeden önce. Fatih güvenmişti torunlarına. İstanbul Fatihe verdiği sözü tuttu ama Fatihin torunları ihanet etti İstanbula verilmiş bir söze.

Ve İstanbul kaybedip bütün ihtişamını. Bırakarak ardında bir günah selini. Son bir defa okuttuktan sonra ezânları Minareden. Dayanamadı Ve İstanbul !

İstanbul intihar etti


Muhammed YILDIZ

Düşünce İklimi

http://www.minare.net/ - http://www.minare.net/dusunce/
 

Eyinak

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
3 Tem 2007
Mesajlar
37
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: İstanbul İntihar Etti

RE: İstanbul İntihar Etti

Selamün Aleyküm,gerçekten okurken içim sızladı,bunlar bizim kanayan yaralarımız ve bu yaralar gittikçe açılmakta,Rabbim yardımcımız olsun,güzel bir paylaşım olmuş,Allah hakkımızda hayırlısını nasip etsin,Allah yar ve yardımcımız olsun...
 

enise karadeniz

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
31 Tem 2006
Mesajlar
480
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
Konum
bursa
BELKİ DE HAYAT(kendi yazım)

BELKİ DE HAYAT(kendi yazım)


BELKİ DE HAYAT...


Hayat birileri için bazen mutluluğa bazen de uçuruma getiren bir yol ayrımıdır. Bazen tam bir uçurumdur birileri için. Birileri bazen mutludur hayatta ya da hayata sövüp sayandır uçurumdan düşmeye ramak kala...
Hayat bazen güneşin doğuşunu seyrettiğiniz bir tepedir. Bazen batışına üzüldüğünüz bir köprü. Hayat belki de gülüşüyle
Kalbinizi hareketlendiren, canınıza can katan bir bebektir ya da ağlamasıyla yüreğinizden bir parça koparan...
Hayat beklide en sevdiğiniz şarkının müziğiyle tuttuğunuz ritimdir ya da kulağınıza fazla gelen bir sesten kaçış.hayat belki annenizin dizinde geçirdiğiniz zamandan ibarettir ya da kimi zaman onun özlemiyle akıttığınız gözyaşlarından..
Hayat belki elinizde tutup uçsun diye koşuşturduğunuz bir uçurtmadır. Belki girdiğiniz iddiayı kazanmak için arkasından koşturduğunuz top. Belki içinde huzur bulduğunuz hafif dalgalı bir deniz. Belki güneşten sıkıldığınız an başınızın üzerinde beliren ufak bir yağmur bulutu. Belki özel bir günde giymek için sakladığınız şık bir elbise...
Bir şarkı vardır herkesin bildiği:"hayat sevince güzel!!!". Belki de hayat sevmektir, belki kavuşmak, belki de beklemek..her kalpte ayrı yorumlanır hayat. Hayat denilen şey belki de nefes almaktan ibarettir herkesin düşündüğünün aksine. Belki gülmekten ibarettir ağlayanların aksine. Belki beklemekten ibarettir kavuşanların aksine. Belki de bir rüyadan ileri gidemez hiç tüm gerçeklerin aksine...
Ama kesin olan tek gerçek hayat ölüme giden bir tren... bu yolculuktan kaçmaya çalışan tüm yolcuların aksine...
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt