Birbirimizin derdiyle dertleniyor muyuz?
Birbirimizin derdiyle dertleniyor muyuz?
Toplumu ayakta tutan ve onun varlığını devam ettiren faziletlerin başında, emr-i bi’l-maruf (iyiliğe teşvik etmek) gelir. Nitekim hem Rabb’imiz hem de Peygamber Efendimiz, iyilik yolunun tutulup teşvik edilmesini, kötülükten sakınılmasını ve insanların da sakındırılmasını emrediyor. Bu yapılmadığı zaman, yavaş yavaş bir gerileme başlar ve bu gerileme tükenişle neticelenir. Böyle bir duruma düşmemek için, metafizik gerilimin en üst seviyede korunması gerekir.
Sözün özü mü’minin dopdolu bir gönle ve göze sahip olması ve gözün ve gönlün, günahlara karşı kapalı olması gerekir. Gönlü ve gözü arınan bir fert, cemiyetine dıştan gelip girecek ve onu yıkıp yok edecek tehlikeler karşısında, hudutta nöbet bekleyen bir asker gibidir. Onun için Allah Rasûlü (sas) bir hadislerinde, “İki göz var ki, ateş onlara isabet etmez (yani o iki göz cehennemi görmez). Birisi, geceleri kalkıp Rabb’in huzurunda yaş döken, seccadesini ıslatan kişinin gözü. İkincisi de, memleketine sızma istidadında olan tehlikeler karşısında, gözünü kırpmadan nöbet bekleyen kişinin gözü.” (Bkz. Tirmizi, Fezâilü’l-Cihad, 12) buyurur.
--------------------------------------------------------------------------------
Ne kadar duyarlıyız?
Mü’minler birbirine kurşunla tesbit edilmiş duvar gibidirler. Onları birbirinden söküp koparmak ve bu seddi bozmak mümkün değildir. Ancak onları birbirine bağlayan bağlar, fesada uğradığında bu binada yıkılma olur. Sosyal hayatları itibarıyla mü’minler, yekvücut bir ceset gibidirler. Kıbleleri bir, Rab’leri bir, dinleri bir, Peygamberleri bir, dava ve düşünceleri bir, binler kadar bir bir... Bütün bu ‘bir’ birler, onları en sağlam esaslarla yekvücut haline getirmektedir. Nitekim Efendimiz (sas), “Mü’minler birbirleriyle olan alakalarında kurşundan yapılmış bir bina gibidir. Birbirlerini takviye edip kuvvetlendirirler.” (Buhari, Salat 88) buyurur. Yani mü’minler, mürüvvetli hareket etme, insanca davranma, birbirinin dertleriyle dertli ve sevinçleriyle sevinçli olma, elemlerini beraber yaşama, dünya ve ukba keyfini beraber çıkarma gibi hususlarda bir vücudun uzuvları gibidirler. Uzuvlardan birinde bir arıza olduğunda, yani fert bozulmaya yüz tuttuğu, aile dejenerasyona maruz kaldığı, sokak kirlendiği, sosyal yapıda herhangi bir arıza baş gösterdiği zaman, cesedin sair uzuvlarındaki çağrışımla bir ağrı ve sızı hissetme ve çağrışım oluverir