Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Cihad Allah Içindir Ve Allah Yolundadir (1 Kullanıcı)

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
HZ. ALİ (K.V)'DEN CİHAT HUTBESİ

CİHAD, CENNETİN BİR KAPISIDIR, KİM BU KAPIDAN YÜZ ÇEVİRİRSE, ALLAHU TEALA ONA AŞAĞILANMA VE REZİL OLMA GÖMLEĞİNİ GİYDİRİR. HÜSRAN VE ZİLLET ARTIK ONUN SIFATI OLUR.

EY İNSANLAR!

BEN SİZİ GECE GÜNDÜZ, AÇIK VE GİZLİ YOLLARLA, HER ÇEŞİT METOTLARLA, O İNSANLARA KARŞI SAVAŞMAYA TEŞVİK ETMİŞTİM. ONLAR SİZE SALDIRMADAN ÖNCE , SİZ KENDİNİZ ONLARA SALDIRIN DEMİŞTİM. CANIM KUDRET ELİNDE OLAN ALLAHA HAMD OLSUN Kİ HER ZAMAN ŞU KURAL GEÇERLİ OLMUŞTUR :

"HANGİ MİLLET, EVLERİNE SALDIRILMAK SURETİ İLE TECAVÜZ EDİLİRSE, O MİLLET DAİMA REZİL VE ZELİL OLUR."

AMA SİZ, YILGINLIK GÖSTERDİNİZ. ELLERİNİZİ BAĞLAYARAK OTURDUNUZ. SÖZLERİM SİZE AĞIR GELDİ VE ONU DİKKATE ALMADINIZ. SONUNDA İŞ O NOKTAYA GELDİ Kİ, SİZE ARKA ARKAYA SALDIRILDI. O GAMİT KABİLESİNİN ADAMLARINDAN OLAN ASKERLER, EL-EMBARA SALDIRDILAR. GENEL VALİSİ HASSAN B. HASSANI ÖLDÜRDÜLER. ONUNLA BİRLİKTE PEK ÇOK ERKEK VE KADINI İMHA ETTİLER. BİR SİPAHİ ASKER EVE GİREREK MÜSLÜMAN KADIN VEYA ZİMMİ KADIN AYIRT ETMEDEN, AİLENİN KULAĞINDAN KÜPLERİNİ, AYAKLARINDAN DA SÜSLERİNİ SOYUP (günümüzde Müslüman kadınlarımızın namuslarını, haysiyetlerini alıyorlar) RAHATÇA ÇEKİP GİTMEKTE VE ONA HİÇBİR KİMSE BİR KELİME BİLE SÖYLEYEMEMEKTEDİR. EĞER İZZET-İ NEFİS SAHİBİ BİR MÜSLÜMAN, BU DURUMU GÖREREK ÜZÜNTÜSÜNDEN ÖLÜRSE, BENİM NAZARIMDA KÖTÜLENMEYE LAYIK DEĞİL, BİLAHARE ÖVÜLMEYE LAYIKTIR.

YAZIKLAR OLSUN!
YAZIKLAR OLSUN!
KALBİ ÇATLATAN, AKLI MANTIĞI DURDURAN VE İNSANI KEDERE BOĞAN HALİNİZE YAZIKLAR OLSUN Kİ, YANLIŞ YOLDA OLDUKLARI HALDE, ONLAR ARALARINDA BÖYLE KENETLENMİŞ OLSUNLAR DA SİZLER HAKLI OLDUĞUNUZ HALDE DARMADAĞINIK VE CESARETSİZ OLASINIZ (bizlerin şu anki durumu gibi)

SİZ HEDEF YAPILDINIZ. SİZE OKLAR YAĞDIRILDI; AMA HİÇ OK ATMIYORSUNUZ. SİZE SALDIRILDI, SİZ BUNA CEVAP VERMİYORSUNUZ. AÇIKÇA GÖZÜNÜZ ÖNÜNDE ALLAH(cc)A İSYAN EDİLİYOR DA, SİZİN KILINIZ KIPIRDAMIYOR.

EĞER SİZE, KIŞIN ONLARA SALDIRIN DERSEM; HENÜZ ŞİDDETLİ SOĞUK VE AYAZ ZAMANIDIR DİYORSUNUZ. EĞER SICAK MEVSİMDE DÜŞMANINIZA SALDIRIN DERSEM; ŞİMDİ ORTALIĞIN ALEV ALEV YandIĞI BİR SIRADIR, BİRAZ ARA VERDE ŞİDDETLİ SICAK DÖNEMİ GEÇSİN DİYORSUNUZ. and OLSUN Kİ, EĞER SİZ SOĞUKTAN VE SICAKTAN KAÇIYORSANIZ, KILIÇTAN ÇOK DAHA FAZLA KAÇARSINIZ.

EY ERKEK GÖRÜNÜŞLÜ OLUP DA ERKEK OLMAYANLAR!

EY KORKULUK GİBİ DİKİLEN HAYALİ VARLIKLAR!

EY AYAĞINA SÜS TAKANLAR GİBİ AKLI OLANLAR!

VALLAHİ SİZ İTAATSİZLİKLERİNİZLE, BENİM BÜTÜN TEDBİLERİMİ, DÜŞÜNCELERİMİ MAHV ETTİNİZ. BENİM İÇİMİ ELEM VE ÖFKE DOLDURDUNUZ. NİHAYET KUREYŞLİLERE, "EBU TALİP OĞLU (ALİ) YİĞİT OLMASINA YİĞİT; AMA SAVAŞ USULÜNÜ BİLMİYOR" DEDİRTTİNİZ. HALBUKİ BENDEN DAHA FAZLA SAVAŞ USULÜNÜ BİLEN VE O İŞİN ERİ OLAN KİMDİR? ALLAH (cc) ŞAHİTTİR Kİ, DAHA BEN 20 YAŞINDAN KÜÇÜKKEN SAVAŞMAYA BAŞLADIM, ŞİMDİ İSE 60 YAŞINI GEÇTİM. FAKAT BİR KİMSENİN SÖZÜ DİNLENMEZSE, ONUN GÖRGÜSÜ VE BİLGİSİ NE İŞE YARAR! BİNBİR ÇEŞİT HÜNERİ OLSADA KİMSE İNANMAZ (BU SON CÜMLEYİ ÜÇ KERE TEKRARLADI)

(Ebul-Hasen en-Nedvi, Hz.Ali, s.204-206)


İRİB
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
Filistin Direnişinin Mimarı

Şeyh İzzettin Kassam ve Cihadı


Filistin cihadının kilometre taşlarından ve bu topraklarda İslâmi kimliğin korunması yolunda çok yönlü mücadele eden önderlerden olan Muhammed İzzeddin ibnu Abdülkadir el-Kassam, 1880'de Suriye'nin Lazkiye şehrine bağlı bir sahil ilçesi olan Cebele'de dünyaya geldi. İlk öğrenimini doğduğu yerde yaptıktan sonra 1896 yılında Mısır'daki el-Ezher Üniversitesi'nde tahsil görmeye başladı. el-Ezher'de öğrenim gördüğü süre içinde Mısır'daki İslâmi hareketin ileri gelenleriyle ilişkide bulundu. 1906'da buradaki ilmi tahsilini tamamladıktan sonra çeşitli yerlerde davet ve eğitim faaliyetleri yürütmeye başladı. 1909 yılında büyük alim İzzeddin Tennuhi'nin derslerine ve sohbetlerine katıldı.
Kısa bir müddet Cebele'de ikamet etti. Daha sonra Türkiye'ye geldi. İnsanları hayra yöneltmek için bir sene kadar vaaz ve irşadda bulunup tekrar Cebele'ye döndü. Bu dönemde kısa bir süre Cebele'de Kur'an, tefsir, fıkıh gibi ilimleri okuttu. O sadece ders vermekle yetinmiyor, aynı zamanda gençlerin terbiyesi ile de ilgileniyordu. Hali, tavrı, güzel huyu davetini destekliyordu. Bu itibarla Şeyh İzzetin Kassam o dönemde Suriye'nin maddi ve manevi mimarlarının başında geliyordu.
Şeyh Kassam, davet faaliyetleriyle uğraşırken İtalyanlar Libya'nın Trablusgarb şehrini işgale kalkışmışlar, Ömer Muhtar ve beraberindeki mücahitler de onlara karşı direnişe başlamışlardı. İzzettin Kassam Suriye'de Ömer Muhtar ve beraberindeki mücahitler için yardım toplamaya başladı. Topladığı yardım büyük meblağlara ulaştı. Halk yardım kampanyasına bütün imkanlarını seferber ederek katıldı. Şeyh İzzettin Kassam ve yetiştirdiği mücahitler Ömer Muhtar'a yardım etmek için deniz yoluyla Trablusgarb'a ulaşmak üzere İskenderun'a geldi, ancak kırk gün kadar beklemelerine rağmen yola çıkamadılar. O zamanki Suriye hükümeti, mücahitleri geri çağırma emri çıkararak cihada katılmalarını engelledi.
Şeyh İzzettin Kassam, İslam düşmanlarıyla cihad için en ufak bir fırsatı kaçırmıyordu. Birinci Dünya Savaşı patlak verince ona da katıldı. Harbin bitimine kadar güç yetirebildiği sahalarda çalışmaya devam etti.
Fransızlar da diğer Avrupa ülkeleri gibi savaş sonrasında bazı sömürgeler elde ettiler. Bu sömürgelerin başında Suriye geliyordu. Şeyh İzzettin Kassam ve mücahitleri Suriye'de Fransızlara karşı cihada başladılar. Fransızlar ancak Sihyon bölgesinde tutunabiliyorlardı. Şam, Fransızların eline geçinceye kadar onlara büyük kayıplar verdirdi. Nihayet mücahitlerin bazıları Türkiye'ye iltica ettiler. Şeyh İzzettin Kassam ise sömürgeci güçlerin ve onlarla işbirliği içindeki siyonistlerin Filistin üzerindeki oyunlarının tehlikeli boyutlara geldiğini gördüğünden beraberindeki bazı mücahitlerle birlikte 1921'de Filistin'e gitti.
Filistin'de Cihada Hazırlık

İzzettin Kassam Filistin'e varınca Hayfa şehrine yerleşti ve burada hem öğrenci yetiştirmekle, hem de halkı İslâmi yönden şuurlandırmak için vaaz ve irşad çalışmaları yapmakla meşgul olmaya başladı. Vaazlarında genellikle siyonist tehlike üzerinde duruyor, halkı bu tehlikeye karşı uyanık olmaya çağırıyor ve cihada teşvik ediyordu.
O dönemde Filistin topraklarını işgal altında tutan İngilizlerin yoğun bir şekilde yahudileri getirip bu topraklara yerleştirdiklerini görünce halkı etkin bir şekilde cihada hazırlama çalışmalarını başlattı. Halkın gönlünü mertlik, kahramanlık, yücelik ve fazilet duygularıyla yoğurdu. Talebeleri cennete kavuşmak için can atıyordu.
Sadece vaaz ve irşad yoluyla insanları cihada hazırlamakla yetinmeyerek kendisi de bilfiil hazırlıkları başlattı. Bu hazırlık döneminde bir yandan samimi bir şekilde cihada katılacak eleman yetiştiriyor bir yandan da teçhizat ve maddiyat temin etmeye çalışıyordu. İzzettin Kassam, talebelerinden ve halkın içinde kendisine bağlı Müslümanlardan "askeri bir birlik" kurdu. Bu birliğe Şeyh Kassam'ın ismine nispetle "Kassamiler" denilmekteydi.
Kassamiler Hayfa'da ve Filistin'in kuzeyinde çok başarılı mücadeleler verdiler. Bundan dolayı da Müslümanların nazarında büyük bir şerefleri ve değerleri vardı. İngilizlerin gözlerini korkutmuş ve siyonist yahudilerin kalplerini titretmişlerdi. İzzettin Kassam'ın mücahitleri, çalışmalarını öyle gizli yürütüyorlardı ki İngilizler ne kadar uğraşsalar da bir türlü izlerini bulamıyorlardı.
Cihad Fitilinin Ateşlenmesi

1931'e gelindiğinde cihadın fiilen başlatılması için hazırlıklar son merhalesine gelmişti. Bu arada İzzettin Kassam'la, Kudüs'deki Kurtuluş Hareketi arasında irtibat da tamamlanarak güç birliği yapılmış ve hareket birliği sağlanmıştı. Halk bir şeyler sezmeye başlıyor, havada gerginliklerin olduğunu anlayarak içten içe olabilecek kıyam için kendilerini hazırlıyorlardı.
5 Nisan 1931'de fiilen cihad başlatıldı ve bu tarihte İzzettin Kassam'ın mücâhidleri el-Yecur'a düzenledikleri bir saldırıda bazı işgalci İngilizlerle onlarla işbirliği içindeki üç siyonisti öldürdüler. Bu olayın arkasından gerek İngiliz işgalcilere ve gerekse onların getirip Filistin topraklarına yerleştirdikleri siyonist teröristlere karşı çeşitli eylemler gerçekleştirildi.
Şeyh İzzettin Kassam'ın başlattığı bu kıyam, Filistinlilerin İngilizlere karşı başlattığı altıncı kıyam olarak yerini alıyordu.
Şehid Edilmesi

İngiliz işgalciler İzzettin Kassam'ın verdiği cihaddan ciddi şekilde rahatsız oluyor; onu ortadan kaldırmak ve birliğini dağıtmak için yoğun bir çaba harcıyorlardı.
İzzettin Kassam, 1935'te beraberindeki bazı mücahitlerle birlikte silah eğitimi için Cenin yakınlarındaki Ya'bed dağına çıktığı sırada İngiliz işgalcilere casusluk yapan biri tarafından yeri ihbar edildi. İngiliz işgalciler 500 kişilik bir mücehhez birlikle onu karadan ve havadan muhasaraya aldılar. Kendisine teslim olması çağrısında bulundular. Ancak Kassam ve beraberindekiler işgalcilere teslim olmayı değil karşı koymayı tercih ettiler. Bu kuşatma esnasında Şeyh Kassam'ın beraberinde sadece 14 mücahit bulunuyordu.
Çatışma şafağın sökmesinden önce başlayıp sabahın onuna kadar sürdü. 19 Kasım 1935 tarihinde meydana gelen bu çatışmada Şeyh İzzettin Kassam, Şeyh Yusuf Abdullah, Şeyh Ömer Hasan Sa'di ve Hanefi ismiyle tanınan Mısırlı bir mücahid şehit edilirken diğer mücahitler İngilizlere esir düştüler.
Daha sonra esirler askeri mahkemede yargılanarak iki ile on beş yıl arasında değişen hapis cezalarına çarptırıldılar. Şeyh Kassam ve arkadaşlarının şehadeti Müslümanları hüzne boğmuştu. Cenaze namazları on binlerce Müslüman tarafından kılınarak "Bacur" şehitliğine defnedildi.
Şehit Kassam'ın cenazesine büyük bir kalabalık katıldı. İngilizler böyle bir kalabalığı o güne kadar hiç görmediklerinden, korkuya kapıldı ve topluluğu dağıtmak istediler. Ancak işgalcilerin bu girişimleri üzerine İngiliz askerleriyle Müslümanlar arasında çatışma çıktı. Bu çatışmada hem Müslümanlardan hem de İngiliz askerlerinden yaralananlar oldu. Şeyh İzzettin ve arkadaşlarının yerini ihbar eden casus ise daha sonra mücahitler tarafından öldürüldü.
İzzettin Kassam'ın Mücadelesinin Filistin Halkı Üzerindeki Etkisi

Şeyh İzzettin Kassam'ın mücadelesi Filistin halkı için bir meşale olmuş, onları harekete geçirerek 1936'da gerçekleşen büyük kıyamın da şartlarını hazırlamıştır. Onun başlattığı hareket silahlı mücadele konusunda birçoklarına cesaret kazandırmıştır. Böylece onun şehadetinden sonra çeşitli silahlı oluşumlar ortaya çıktı. Bunların başta geleni yine onun taraftarlarınca ve Şeyh Ferhân es-Sa'di'nin liderliğinde kurulan İhvanu'l-Kassam hareketidir. Bunun yanı sıra Filistin'in bağımsızlığı için mücadele eden Filistin Arap Partisi, İzzettin el-Kassam'ın mücadelesinden cesaret alarak el-Futuvve adında silahlı bir gençlik teşkilatı kurdu. İbrahim el-Kebir liderliğinde de ed-Derâviş (Dervişler) adında bir silahlı grup oluşturuldu. Bunların dışında da çeşitli silahlı gruplar ortaya çıktı. Bütün bu silahlı grupların ortaya çıkmasında İzzettin el-Kassam'ın verdiği silahlı mücadelenin manevi bir örnekliği ve öncülüğü olmuştur.
İzzettin Kassam'ın şehadetinden sonra yine onun adamları tarafından kurulan ve yukarıda sözünü ettiğimiz İhvânu'l-Kassam hareketine mensup mücâhitler gerek işgal yönetimine gerekse yahudi göçmenlere karşı değişik zamanlarda çeşitli eylemler gerçekleştirdiler. 26 Eylül 1937'de de el-Celil'in manda valisini ve koruma görevlisini Nasıra'da öldürdüler. Bu olaydan sonra Şeyh Sa'di tutuklandı ve işgal yönetiminin askeri mahkemesinde idam cezasına mahkum edildi. 22 Kasım 1937'de de hakkındaki hüküm infaz edildi.
Şahsiyeti ve Yaşantısı

Şeyh İzzettin Kassam ilmiyle, takvasıyla, cesaretiyle,kararlılığıyla ve İslâmi duyarlılığıyla kendinden sonra gelenlere örnek olmuştur. Çok ibadet ederdi. Namazı cemaatle kılmaya düşkündü. Teheccüt namazına devam ederdi. Namazdan sonra Allah'ı çokça zikreder ve çoğunlukla oruçlu olurdu.
Suriye'den Filistin'e altı kardeşiyle birlikte gelmişti. Ailesiyle beraber bir evde kalıyor ve beraberce yiyip içiyorlardı. Batı medeniyetinin getirdiği şatafatlı şeylere iltifat etmiyor, bilakis onlardan tiksiniyordu. Evinde çok gerekli ihtiyaç maddelerinden başka bir şey yoktu. Hatta bir halı, bir divan bile bulunmuyordu. İhtiyaçlarını genellikle ucuz ve külfetsiz şeylerden temin etmeye çalışıyor, eline geçen gelirin kalanıyla da cihad için silah alıyordu. Kardeşleriyle birlikte diğer işçilerle zaman zaman denizde çalışıyordu. Çok sade bir yaşantısı vardı. O inandığı değerler için hem canını hem de malını harcamaktan asla çekinmemiştir. Hem Şeyh İzzettin Kassam'ı hem de onun çağdaşı olan Ömer Muhtar gibi önderleri ölümsüz kılan onların Resulullah ve sahabesinin hayatına benzer bir hayatı tercih edip onlar gibi İslam'ı yaşamak için gayret göstermeleriydi.
Müslümanların lokmalarına, rahatlarına, ticari çıkarlarına ve zevklerine düşkün oldukları halde önderlik iddiasında bulunanların arkasından yürümemelerinin sebebini de işte bu noktada aramak gerekir. Peygamber efendimiz (s.a.s.) şöyle buyurmaktadır: "Ümmetimde iki sınıf vardır. Onlar ıslah olduklarında ümmetin tümü ıslah, ifsad olduklarında ümmetin tümü ifsad olur. Bunlar alimler ve yöneticilerdir."
Bugün Filistin İslâmi Direniş Hareketi'nin askeri kanadının"İzzettin Kassam Birlikleri" olarak adlandırılmasıyla Şeyh İzzettin Kassam'ın anısının yaşatılması amaçlanmaktadır.
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
filistinlo5.jpg


fd3.gif

aoikd5.png

gaza_hamas_demonstration.jpg
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
bism1.gif

[SIZE=-1]Siyonist isgal ve isbirlikçi ihanet arasinda[/SIZE]
[SIZE=+3][SIZE=+3]Filistin Direnisi[/SIZE][/SIZE]
Bugün Siyonist Israil rejiminin isgali altinda bulunan ve bir ksminin özerklestirildigi ileri sürülen Filistin topraklari, ortadogu'nun tam ortasinda yer alan 26.350 km[SIZE=-1]2[/SIZE] bir bölgenin adidir
FIlistin'in en önemli özelligi müslümanlarin ilk kiblesi Kudüs'e ev sahipligi yapmasindan öte, tevhid tarihindeki rolü ve statüsünden ileri geliyor. Kur'an da adi geçen birçok peygambere yüzyillar süren ev sahipligi yapan Filistin, yüzyillar süren hak-batil savasinin en büyük görgü sahididir.
En son 199 yilinda yapilan sayimda Filistinlilerin toplam sayisi 5.447.000 olarak belirtilmistir. Bu nüfusun 40 %'i Filistin'de, kalan 60 %'i ise diger Arap ülkelerine dagilmis vaziyette sürgün hayat yasamaktadir.
Islam tarihinde Filistin
Medine'de kurulan Islam devletinin kuzeye dgru sinirlarinin genisletmesiyle Müslümanlar, Filistin topraklarina da yönelmislerdi. Ilk defa Hz. Ebu Bekir, Filistin üzerine 633'te iki küçük birlik gönderdi. Daha sonra 634'te Halid bin Velid komutasindaki Islam ordusunun Remle yakinlarinda Bizans ordusuna karsi kazandigi zaferle Kudüs disindaki Filistin topraklarinin önemli bir kismi fethedildi. Kudüs'ün fethi ise 638'te ikinci halife Hz. Ömer döneminde gerçeklesti. Hz. Ömer, Kudüs'ün anahtarlarini teslim aldiginda oranin halkina tam bir din hürriyeti ve güven içinde yasayacaklarina dair yazili eman vermisti.
Bu fetihten sonra Filistin 1097'ye kadar süreklil müslümanlarin hakimiyetinde kaldi. Bu tarihte Müslümanlar arasinda suni ihtilaflari iyi kullanan Haçli ordularinin 40 gün süren siddetli kusatmalari sonunda bölge hristiyanlarin eline geçti. Bölgenin haçlilarin eline geçmesiyle günler süren katliamlar da baslamis ve en az 70.000 Müslüman günlerce süren vahsetle öldürülmüstü. Bölge insanina kan kusturan Haçli isgali ise 3-4 yil kadar süren bir cihad ve vahdet hazirligindan sonra 1186 yilinda Selahaddin Eyyûbi son verdi.
Yavuz Sultan Selim'in 1516'da gerçeklestirdigi Misir seferi sirasinda Filistin Osmanli devletine baglandi ve 1918 yilida Ingilizler tarafindan isgal edilinceye kadar baris ve huzur içinde yasadi.
Emperyalist tezgah
20. yy. gelindiginde, dönemin Hicaz Emiri Serif Hüseyin'in büyük bir Arap imparatorlugu kurma hayali onu Osmanli devletine karsi Ingilizlerle isbirligi yapmaya itmisti. Bu isbirligi sonucunda 1. dünya savasi sirasinda Osmanliya karsi Ingilizlerin yaninda savasan Serif Hüseyin, Ingilizler'in bölgeyi isgal etmesine yardimici oldu. Ingilizlerin Hüseyin'le gizli iliskiler içine girmeleri aslinda 1917 yilinda Balfour deklarasyonu adiyla siyonistlere söz verdikleri 'Bagimsiz bir Yahudi devleti' projesini hayata geçirmenin sadece ilk asamasini olusturuyordu.
Siyonistlerin Filistin'den bir miktar elde etme çabalari ise daha eskilere, Osmanli sultani II. Abdülhamit zamanina kadar uzanmaktaydi. Bölgeyi önce parayla almayi düsünen siyonistler, bunun karsiliginda Osmanlinin tüm dis borçlarini ödemeyi taahhüt ettiler. Ancak bölgeden yahudilere toprak satmanin ileride nasil sorunlara yol açanbilecegini uzak öngörüsü il egören II. Abdülhamit, teklifi sert bir sekilde geri çevirdi. (Teklifte bulunmak için huzuruna gelen yahudi heyetini def etti, M.K.)
Osmanlidan (veya Abdülhamit'ten, M.K.) bu yolla birsey koparamayan siyonistler bu kez dönemin süper gücü Ingilizlerle isbirligine gitmeyi kararlastirdilar. Osmanli devletini yikmak veya zayiflatmak için her firsati degerlindirem Ingilizler, para babasi siyonistlerin kendilerine yanasmalarini iyi bir firsat olarak degerlendiriyordu. 1916 yilina gelindiginde Fransa, Ingiltire ve Rusya Ortadogu'yu kendi aralarinda paylasmayi öngören Sykos-Picot anlasmasini imzaladi. Anlasmanin Filistinli ilgili maddesinde söyle deniliyordu: "...Diger ortaklarin ve Mekke Serifinin muvafakati alindiktan sonra bu bölgede uluslararasi bir yönetim kurulacaktir..." Gizli anlasmadaki 'uluslararasi bir yönetim kurulacaktir...' sözünün açilimi aslinda, Ingilizlerle siyonistler arasindaki gizli isbirligini ortaya koyan Balfour deklarasyonu okundugunda daha iyi anlasiliyordu: "Hasmetli Ingiliz kraliyet hükümeti, Filistin'de yahudi halki için milli bir devlet kurulmasini memnuniyetle karsilamaktadir..."
Ingiliz isgali ve göçler
Bu tür uluslararasi komplolarla, Ingilizlerin denetimine Filistin topraklarinda müslümanlar da Ingiliz isgaline ve onlarin organize etmeye basladigi yahudi göçüne karsi müadele etmeye basladilar Bu dogrultuda zaman zaman ayaklanmalar gerçeklestirildi. 27 Subat 1920 tarihinde Filistin halkindan 40.000 kisilik bir topluluk Mescid-i Aksa'da gösteri düzenledi. Ayni yilin Mart ayinda ise ilk silahli çatismalar basladi. Bu çatismada 7 yahudi öldürüldü. Kudüs'te yahudi göçmenler ve müslüman halk arasinda günlerce süren çatismalar yasandi. Bunun üzerine örgütlenmeye baslayan yahudi göçmenler silahli çeteler kurdular. Ilk siyonist terör örgütü 1920 yilinda kurulan Hagana idi. Bunu Irgun, Lahome Herut ve Stern gibi diger çeteler izledi. Bu örgütler öylesine kanliydi ki, Deir Yasin, Sa'sa, Beledi's Seyh gibi köylere düzenledikleri saldirilarda yüzlerce masumu vahsice katletmekten çekinmemis ve sistemli olarak katliamlarini sürdürmüslerdir.
filis2.jpg

(Israil zulmünün bir simgesi)Bu sekilde 2. dünya savasinin sonuna kadar 27 yil süren kanli bir süreç yasandi. Savas sonunda Ortadogu'daki gücünü ve nüfuzunu yitiren Ingiltire kralligi, yerini yükselmekte olan yeni emperyalist güç ABD'ye birakti.
Siyonist rejimin kurulusu
1947 yilinda Filistin'den çekilmeye baslamasi ardindan bölgede kurulacak yönetim için BM'de oylama yapildi. Genel kurul, 1947'de Filistin topraklarinin Araplarla yahudiler arasinda paylastirilmasina dair 181 sayili karari onayladi. Buna göre Filistin topraklarinin en verimli kesimlerini olusturan 55 %'i yahudilere, verimsiz ve çöl kesimlerinden olusan 45 %'i de Araplara birakildi. Ingilizlerin 1948 yilinda tamamen çekilmeleri ardindan BM'nin kendilerine verdigi toprakalrin sayisini artirdan yahudilere, Filistin'e ait topraklarin 15 %'i daha isgal etti. 14 Mayis 1948 yilinda son Ingiliz birliklerinin de ayrilmasiyla Israil devleti ilan edildi.
Israil'in kurulus ilanindan bir kaç saat sonra Birinci Arap-Isaril savasi basladi. Bölgedeki Arap rejimleinin özellikle Ürdün'ün ihanete varan sorumsuz tutumu nedeniyle yahudi isgalciler savas sonunda isgal ettikleri topraklari daha da genisletti.
1956 yilinda Ingiltire ile Misir arasinda patlak veren Süveys bunalimina taraf olan Israil'in Ingiltire yaninda savasa girmesiyle ikinci Arap-Israil savasi yasandi. Savasa daha çok Ingilizlere destek vermek amaciyla girdiklerinden dolayi çatismalar, Israil'e ciddi bir toprak kazanimi saglamadi.
Ancak 1967 yilina geldigimizde Israil ile Araplar arasinda yasanan savaslarin en büyügü meydana geldi. Alti gün savasi olarak bilinen savasta, daha önce hep birlikte Israil'e saldirma ve üç cephede biren onu mesgul ederek gücünü kirma karari alan Suriye ve Ürdün, savas sirasinda sözlerinde durmayinca Misir'in tüm hava savunmasinin yok oldugu savas büyük bir fiyaskoyla sonuçlandi. Savastan önce yok edilecegi söylenen Israil bir hafta içinde Misir'in tüm Sina yarimadasini, Suriye'nin Golan tepelerini ve Ürdün'ün de Bati yaka (Bati Seria) denilen bölgelerini topraklarina katti.
Bu savasta kaybettikleri yerleri geri almak için Misir, Suriye ve Ürdün tarafindan 1973 yilinda baslatilan savas ise yine Arap ülkelerinin yenilmesiyle sonuçlandi.
Israil saldirganliginda 5. büyük askeri operasyon ise 1982 yilinda gerçeklesti. Siyonist rejim, Lübnan'a yerlesmis bulunan Filistin direnis güçlerini oradan çikarmak amaciyla bu ülkeyi isgal ederek, Filistin'li sivillerin kaldigi Sabra ve Satilla kampalrinda büyük bir katliam gerçeklestirdi. Halen Israil'de bakanlik yapmakta olan Ariel Sharon isimli teröristin gözetiminde gerçeklestirilen katliamda yaklasik 1000 kisi bir gecede öldürüldü.
Yilginlik ve tavizler
Filistin'i kurtarmak bir yana Israil'e kaptirdiklari kendi toprakalrini bile geri alamayan Arap rejimleri, çareyi siyonistlerle anlasmakta buldu. Bunlardan ilki Misir devlet baskani Enver Sedat oldu. 1978 yilinda, yahudi asilli ABD Disisleri bakani Henry Kissinger'in (dg. 1938, Fürth/Almanya, M.K.) arabulucugunda gerçeklestirlen Camp David anlamasiyla isgalci rejimi 'devlet' olarak taniyan Misir, Filistin'in satisi anlamina gelen bu siyasi manevra karsiliginda Sina yarimadasini geri aldi. Daha sonraki dönemde Misir'in dislanmasiyla sonuçlanan bu süreci devam ettirmeye cesaret edemeyen diger Arap ülkeleri, 1991 yilina kadar beklemek zorunda kalacaklardi. Sovyet blogunun çöküsü ile birlikte kendini dünyanin tek efendisi olarak ilan eden ABD'nin baskilarina boyun egen diger Arap liderler Ispanya'nin Madrid kentinde bir araya gelerek Ortadogu baris süreci'ni baslattilar. 1993'te Arafat, 1994'de Ürdün siyonistlerle baris anlasmasi imzalayarak aralarindaki savasa son verdi. Suriye ise 1967 yilindan beri isgal altindaki Golan'i geri vermeyi taahhüt etmedigi iç su ana kadar barisa yanasmis görünmüyor.
Islami direnis
Süphesiz Arap ülkeleri ile Israil'in masaya oturtan etken savaslarda alinan yenilgilerle olusan kendine güvensizlik ve yilginligin yanisira 1987 yilindan itibaren gelisen Intifada'nin mücadelede kontrolü ele almaya baslamasidir.
Intifada (Ayaklanma) olarak isimlendirilen Filistin ayaklanmasinin ilk kivilcimi 7 Aralik 1987 tarihde ateslendi. Gazze bölgesinde bir yahudinin kamyonetyile Filistin'li isAileri tasiyan bir araca çarparak 4'nün ölümüne neden olmasi Gazze Islam Üniyersitesi'ndeki ögrencileri hareket geçirdi. Ögrenci Meclisi, kamyonet olayinda hayatini kaybeden veya yaralanan kisilerle ilgilenmek üzere tüm müslüman ahlki Sifa isimli hastanenin etrafinda toplayarak, ayaklanmanin ilk startini verdi.
filistin.gif

Filistin halkini yönlendiren bu meclisin bütün üyeleri Filistin Islami Direnis Hareketi, kisaca HAMAS olarak isimlendirilen hareketin mensuplariydi. Hareketin ilk temeli, Misir'daki Müslüman Kardesler (Ihvan-i Müslimîn) teskilatinin kurucusu Imam Hasan el-Benna'nin 1948 savasi için Filistin'e gönderdigi mücahitler tarafindan atildi. Bu kisiler ve onlarin etrafinda toplananlar, egitim ve teblig çalismalarini devam ettirerek güçlü bir taban olusturdular. Seyh Ahmet Yasin liderliginde güçlü ve disiplinli bir örgütsel yapiya kavusturulan hareket, 1987 yilindan itibaren kamuoyunun önüne çikan hareket baslattigi halk direnisi ile adini duyurdu.
Hamas, direnisin ilk aylarindan itibaren periyodik bir sekilde halk kitlelerine hitap eden ve direnisi yönlendirilen bildirileri yayinladi. Kendinden birilerinin liderligini çabuk benimseyen müslüman Filistin halki, o güne kadar batil ideolojilerle yürütülen mücadelenin sonuçsuz kaldigini iyi bildiginden yüzlerce evladini sehid verme pahasina Hamas liderligini takip etti. O güne kadar Arafat'i öncelikle tehdit olarak algilayan siyonist rejim ise tarih içindeki tevhid mücadelesinin besigi olan Filistin'de, mücadelenin Islami bir hüviyet kazanmasinin ne tür bir sonuç doguracagini iyi bildiginden en cani yöntemlerini Islami direnis mensuplarin sindirmek için gerçeklestirdi. Hamas'la mücadele için özel bir "Iskence yasasi" çikartan ve her türlü sorgulama yöntemini yasal hale getiren siyonist rejim, aralarinda 18 mayis 1989 tarihinde tutuklanan Seyh Yasin'in de bulundugu binlerce Filistin'liyi zindanlara tikti. Su ana kadar Israil zindanlarina atilan Filistin'li sayisinin 5.000'i asti. Yapilan iskencelerde ise 1987 yilindan bu yana sehid olanlarin sayisi 100'ü buldu. Iskence disinda, Islami Cihad lideri Fethi Sikaki, Hamas eylemcisi Yahya Ayyas gibi önde gelen kisilerin de bulundugu yüzlerce kisi, siyonist istihbarat örgütlerince faili meçhul cinayet süsü verilerek sehid edildi.
filis3.jpg
Filistin halki basta dini, onuru ve topragi olmak üzere tüm kutsal bildigi degerleri için kahraman insanlarin öncülügünde savasirken, ayaklarinin altindan bazi mevkilerin kaymaya basladigini farkeden Arafat gibi sahte kahramanlar da, bu kutsal mücadelenin meyvelerini toplama saygisizligini gösterdi. Islami direnisin olusturdugu halk muhalefetinin gücünü pazarlik masasinda iyi kullanan Arafat, siyonist rejimden kendisi için kukla bir yönetim koparmayi basarirken, kendini oralara tasiyan halkina ise siyonistlerden farksiz bir muameleyi reva görmekten utanmiyor. Su ana kadar 250'den fazla Hamas mensubunu tutuklayan ve su ana kadar en az 10 tane mahkumun iskenceden öldügü Arafat yönetimi, Filistin'lilerin yeni kabusu olacak gibi görünüyor.
Kaynak: Yürüyüs dergisi, sayi 2, Subat-Mart 1999
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
Filistin Direnişi ve Çocuklar

27 Mayıs 2002 Pazartesi
foto2052.jpg
foto1992.jpg
foto2000.jpg
foto1457.jpg

Bundan önceki iki yazımızda, siyonistlerin Filistin topraklarındaki varlıklarının bir işgal olduğunu, bu işgalin sivil-asker işbirliğiyle sürdürüldüğünü, sivillerin gayri meşru yollarla ve kuvvet kullanılarak gasp edildiğini bildikleri arazilere yerleşmek suretiyle suça ortak olduklarını, buna ek olarak Filistinlilere yönelik saldırılara onların da fiilen katıldıklarını anlatmaya çalışmıştık. Fakat gerek beşeri hukuk ve gerekse ilahi hukuk açısından sorumluluk taşımayan çocuklar hakkında bu hükmün verilmesi elbette mümkün değildir. Dolayısıyla çocuklar konusunun ayrıca ele alınması gerekmektedir.
Öncelikle şunu ifade edelim ki siyonist işgal devleti Filistinlilere yönelik vahşi saldırılarında birinci derecede çocukları hedef almaktadır. Biz bu konuda "Siyonist Vahşet ve Filistinli Çocuklar" başlıklı bir araştırma dosyası yayınlayarak işgal devletinin çocuklara saldırı konusunda izlediği tutum hakkında ayrıntılı bilgiler vermeye çalıştık. Siyonist vahşetin bu tutumu sebebiyledir ki Aksa İntifadası sürecinde Filistinlilerden öldürülenlerin yüzde altmışını çocuklar oluşturmaktadır. Bunların da epey bir kısmını kundaktaki bebekler veya daha okul çağına bile gelmemiş küçük çocuklar oluşturmaktadır. Buna rağmen siyonist vahşeti sahiplenen medya organlarının bu cinayetleri görmezden gelmeleri dikkat çekicidir.
Hal böyle olmakla birlikte, siyonist saldırganların bebekleri hedef alan vahşi cinayetleri onların çocuklarına ve bebeklerine yönelik benzer cinayetler gerçekleştirilmesine gerekçe teşkil etmez ve zaten böyle bir şey de söz konusu değildir. Allah'ın koyduğu esaslara göre mücadele edenlerin, izledikleri metotlarda da O'nun ölçülerini esas almaları gerekir.
Bunu vurguladıktan sonra konunun İslami cihetine bakalım: İslami açıdan savaşta olsun savaş dışında olsun çok istisnai haller dışında çocukların kasten öldürülmesine cevaz yoktur. Çünkü çocuklar mükellef olmadıklarından ceza ehli değildirler. Ama savaş ortamında kendilerine herhangi bir görev verilmesi durumunda düşmanın gücünün zayıflatılması amacıyla çocukların öldürülmesine cevaz vardır. Örneğin düşmanların padişahları bir çocuksa ve onun öldürülmesi halinde dağılacaklarsa bu çocuğun öldürülmesine cevaz vardır. Yahut düşman çocuklardan bir barikat veya siper oluşturmuşsa bu barikat ya da siperin aşılması için yapılacak hamlede çocuklar öldürülürse bundan dolayı İslam ordularına bir sorumluluk yoktur. Bu konuyla ilgili fıkhi delilleri aşağıda sıralayacağız. Ancak ondan önce bir noktaya dikkat çekmekte yarar görüyorum. Filistin cihadına yönelik "çocuklar öldürülüyor" itirazı genellikle vakıaya değil varsayıma dayandırılan bir itirazdır. Yani: "Bu eylemlerde hedef gözetilmediğinden çocuklar da ölebilir" varsayımından yola çıkılarak itirazda bulunulmaktadır. Oysa hedef gözetilmediği iddiası doğru değildir.
Ömer Nasuhi Bilmen'in Hukuk-i İslamiye ve Istılahat-ı Fıkhiyye adlı eserinde şöyle deniyor: "Düşman efradı, esir ettikleri bazı Müslümanları veya İslam çocuklarını siper ittihaz etmiş olsa yine kendilerine karşı silah istimali, tüfek atılması caiz olur... Bunun neticesinde bazı Müslümanların şehadetine sebebiyet vermiş olsalar da bundan dolayı racih olan kavle nazaran (tercih edilen görüşe göre) ne diyet, ne de keffaret lazım gelir." (C.3, sh. 367)
İmam el-Mavsıli'nin el-İhtiyar'ında: "Düşmanlar Müslümanları kendilerine siper edinseler de yine kendilerine saldırılması caizdir." (C. 4, sh. 119) deniyor. Kitabın Mahmud Ebu Dakika tarafından yapılan şerhinde yukarıdaki söz açıklanırken, düşmanların tarafında Müslüman çocukların ve tüccarların bulunması halinde de yine saldırılmasının caiz olduğu vurgulanarak: "Sahih rivayetlerde bildirildiğine göre Resulullah (s.a.s.) Taif halkını kuşatmaya aldığında onların üzerine mancınıkla taş atmıştır. Oysa o zaman o halkın arasında Müslümanlar da vardı" deniyor. Aynı husus Hanefi fıkhının önemli kaynaklarından olan el-Mebsut'ta ve Fetavayi Hindiyye'de de dile getirilmektedir. Mehmed Zihni Efendi'nin Nimeti İslam adlı ilmihalinin sonuna eklenen Cihad bölümünde şöyle deniyor: "Düşman kafirler bazı Müslüman esirleri veya Müslüman çocukları kendilerine siper edinip kalkan gibi kullanıyorlarsa, İslam mücahitleri siper edinilen Müslümanları değil arkalarındaki kafirleri kastederek ateş açarlar. Sonuçta siper edinilen Müslümanların şehid olmasına sebep olunsa da diyet ve keffaret gerekmez." (Nimeti İslam, İslam mecmuası baskısı, İstanbul 1986, sh. 972) Bu konuda daha pek çok fıkhi kaynakta aynı fetvaların yer aldığı görülür.
"Şeriat alimlerinin Filistin toprağındaki istişhadi eylemlerin meşruiyeti hakkındaki fetvaları" başlıklı fetvada da: "...Ancak bu arada kasıtsız olarak bazı çocukların ölümüne sebep olmaktan dolayı da sorumluluk yoktur" ifadesine yer verilmektedir.
Sonuçta görülen o ki, düşmanın zayıf düşürülmesi veya geri püskürtülmesi için bazı Müslüman çocukların zarar görmeleri veya ölmeleri ihtimalinin bulunması halinde düşmanın bir başka şekilde zayıf düşürülmesi veya geri püskürtülmesi mümkün olmayacaksa Müslüman çocukların ölmeleri ihtimali de göze alınarak saldırıda bulunulması caiz olmaktadır. Müslüman çocuklar açısından böyle bir cevaz söz konusu olduktan sonra bazılarının kalkıp düşman çocuklarıyla ilgili birtakım varsayımlar ortaya atarak İslam'ın kutsal mekanlarının siyonizm kirinden temizlenmesi için verilen mukaddes cihada çamur atmalarının itibara şayan bir yönü olamaz. Şunu tekrar edelim ki, çocukların öldürülmesi hiçbir zaman gaye değildir ve çocukların zarar görmemesi için son derece özen göstermek cihada katılanlar açısından önemli bir sorumluluktur. Ama her şeyi kendi şartları içinde değerlendirmek ve itirazları da varsayımlara değil pratikte vuku bulanlara göre yapmak gerekir. Ve şunu da bilmek gerekir ki hiç kimse kendini Allah'ın şeriatının üstünde görme hakkına sahip değildir ve Allah'ın şeriatının cevaz dairesini daraltmaya da kimsenin hakkı yoktur.
Meselenin fıkhi ciheti bu. Yukarıda işaret ettiğimiz iddia ve itirazların vakıaya değil varsayımlara göre yapıldığını da belirtmiştik. Bir de hadiseye vakıa yönünden bakalım: Filistinli direnişçilerin eylemlerinde çocukların zarar görmemesine özen gösterdiklerini ve önem verdiklerini hiç kimse inkar edemez. Eğer gerçek böyle olmasaydı, Filistinliler tarafında olduğu gibi yahudiler tarafında da birçok çocuk saldırıya hedef olurdu. Böyle bir şey olsaydı İsrail işgal devleti onların görüntülerini kumanda ettiği bütün medya organlarını kullanarak Filistin direnişini yıpratmak amacıyla değerlendirirdi. Ancak Filistinli direnişçiler çocukların hedef olmamasına özen gösterdiklerinden şimdiye kadarki eylemlerinde çocuk denebilecek çok az sayıda kişi bu eylemlerden zarar görmüştür ki onların da geneli 15 yaşın üstündedir.
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
ÇEÇENISTAN DIRENISIN TARIHÇESI
(1996'ya kadar)

Müslüman çeçenlerin Ruslara kök söktüren tarihsel mücadelesi

samil2.gif

1783
Çeçenlerin Çarlik Rusyasi isgaline karsi baslattigi savas Kuzey Kafkasya'ya yayildi. 1780'lerin basinda baslayan savasta cihadin liderligini Seyh Mansur yürütüyordu. Rus istilâcilar katliam yaptilar. 1791'de tutukladiklari Seyh Mansur'u, 1794 yilindâ Slisselarg hapishanesinde sehit ettiler, ama savas devam etti.

1816
Çar, General Yermalov'u Kafkasya'ya komutan toyin etti. Yermalov büyük bir ordu ile Çeçenleri ve diger Kafkas halklarini katliama tabi tuttu.

1828
Rus baskisina dayanamayan Dagistan'da Müslümanlar önce Imam Gazi Muhammed, daha sonra Imam Hamzat önderliginde ayaga kalktilar. Büyük savas bir anda bütün Kafkasya'ya yayildi.

1834
Imam Hamzat'in sehit edilmesinden sonra cihadin önderligini Imam Samil yapmaya basladi. Taso Haci liderligindeki mücahid kuvvetleri de Imam Samil saflarina katildi.

1839
Çarlik, Çeçenlere karsi baskin düzenlemeye basladi. Imam Samil liderligindeki büyüklü küçüklü bütün Çeçenler ve Kuzey Kafkasya halklari gazavat savasina, cihada basladilar. Milli Azadlik cihadi olarak bilinen bu savas tam 25 yil devam etti. Bu savas Rus tarihine Kafkas Harbi olarak girdi. Rus demokrat yazari N.Çerniserskiy, bu savastan bahsederken, "Rusya bu savasa yilda 25 bin asker gönderdi" diye yazmaktadir. General N.N. Rayevsk ise "Bizim Kafkasya'daki hareketlerimiz Amerika'nin istilâsindaki facialar gibi
idi" diye yazmaktan kendini alamamistir.

1859
Ruslar, Çeçenlerin son duragi Vedeno köyünü de isgal etti. Samil esir düstü. 25 yil devam etmis olan savasta milletin yarisindan çogu vuruldu ya sahit oldu veya gazi. Fakat Çeçenler yilmadi. Savas 1864 yilina kadar devam etti.

1865
Ruslar, sömürge rejimi uygulamaya basladilar. Çeçen gençleri Rus ordusu arasina dagitildi. Birçoklari da ülkenin disina çikmak zorunda kaldi. Anadolu'ya göçler bu tarihte basladi.

1877
Çeçen ve Inguslar yeniden ayaga kalkti. Iki yillik çetin savastan sonra Ruslar, Çeçen ve Inguslari vatan topraklarindan sürgün ettiler ve bölgeye Rus Kazak (koçak/larini yerlestirmeye basladilar. Bunun üzerine Çeçen ve Inguslar gerilla savasi ,baslatti. Zalimhan, liderligindeki mücahidler;
1917 yilina kadar Rus Koçaklorina karsi savastilar.

1917
Çeçen Inguslarla Rus Kazaklari arasindaki ölüm kalim savasi basladi. Bu savas bir yil sürdü. Çeçenler, 1918 yilinda kendi topraklarini geri aldilar. Çeçenler, Seyh Uzun Haci önderliginde Kuzey Kafkasya Emirligi altindaki Islâm devletinin kuruldugunu ilan ettiler.

1920
Komünistler, Kuzey Kafkasya'yi isgal ettiler. Sovyetler sikiyönetim ilan etti. Olaganüstü idarenin basini ÇK (daha sonra KGB) yürütüyordu. Aydinlar, bilhassa din adamlari kursunlandi.

1922
Komünistler, bölgeyi "Çeçen vilayeti" ilan etti.

1924-25
Kafkasya Sikiyönetim Komutanligi, 10 bin Çeçen Ingus aydinini hapsetti. Komünist olmayanlar idam edildi, kursuna dizildi.

1929
Kafkasya Harbi Komutanligi, Çeçenistan'da kolhozlastirma (halkin topraklarina el koyma) hareketi baslatti. Bu uygulamaya karsi çikan Çeçenler, Sit Islambulov liderliginde baskaldirdilar.

1930
Kizilordu, Sit Islambulov liderligindeki mücahidlerle anlasma yoluna gitmek zorunda kaldi. Bu anlasmaya göre Sovyetler, Çeçen Inguslarin
haklarina saygi duyacaklari garantisini verdi.

1931
KGB, anlasmayi bozdu ve Sit Islambulov ve arkadaslarini kursuna dizerek sehit etti. Sit Islambulov'un yerine kardesi Hasan Islambulov geçti ve 1935 yilina kadar Kizilordu ile savas devam etti.

1932
Çeçenistan Nogayyurt bölgesindeki halk ayaklandi. Buna karsi NKVD (daha sonra KGB) buradaki herkesi hapse atarak iskenceler uyguladi.
Sonra diger yerlerdeki milleti kötülemek için kizil partizan Ibrahim Gelderan liderliginde sahte bir ayaklanma gerçeklestiren KGB, halki Kizilordu kursunlarina hedef ettiren Gelderan'a öldürttü.

1936
Yillardir devam eden savasi durdurmak isteyen Moskova, Çeçen-Ingus vilayetine, Çeçen Ingus Sovyet Sosyalist Özerk Cumhuriyeti adini
verdi. "Sovyet Sosyalist" kelimelerini istemeyen millet aydinlarini 1937 yilinda hapse attilar. Bir yil içinde 10 bin kisi tutuklandi ve hiçbirisi evine
dönemedi.

1940
Milleti tehcir eden Ruslara karsi Hasan Islambulov liderliginde baslayan
ayaklanma herkesi birlestirdi. Satoy sehrini ele geçiren Hasan Islambulov askerlerinin hareketi millete güç verdi ve Galanoj Ingus halkinin geçici
inkilap hükümetini kurdular. Ruslar ne kadar saldirdilarsa da Islambulov taraftarlarini yok edemediler.

1944
Çeçenler, Kirim; Karaçay, Balkar ve Ahiska Türkleriyle birlikte, Stalin tarafindan Sibirya ve Türkistan steplerine sürgün edildiler. Bu topyekün
sürgün sirasinda binlerce Çeçen açlik, salgin hastalik ve Rus kursunlariyla öldü.

1957
Sovyet lideri Nikita Kurusçev, sürgündeki Çeçen ve Inguslara, eski durumlarina kavusmalari için bazi haklar tanidi. Sürgündekiler, Çeçen
Ingus Cumhuriyeti'ndeki yurtlarina dönmeye basladilar.

1960-1970
Bu yillar içerisinde Moskova, Çeçen Inguslarin daglik yerlere, sehirlere, Rus Kazaklarinin yerlestirilmesi, nüfus yapisinin degistirilmesi çalismalarina devam etti. Çogu yerlerde sahte törenler yapti. Çeçen Inguslar bu sahte törenlere çok sert tavir aldilar. Rus-Çeçen mücadelesi ideolojik savas seklinde devam etti.

1982
Sovyetler Birligi Komünist Partisi'nin birinci adami Brejnev'in yardimcisi Süslov, "Baska milletler, Sovyetler Birligi'ne kendi arzulari ile katilmislardir" diyerek asimilasyon politikasini sürdürdü.

1988
Çeçen Ingus Halk Cephesi kuruldu. Hoca Ahmet Bisultanov lider seçildi. Cephe, ilk eylem olarak Gudermes'te yapilmakta olan kimya fabrikasina karsi protesto gösterileri düzenlemeye basladilar. Bu arada siyasi teskilâtlar da kuruldu. Bu teskilâtlar, 1990 yilinda siyasi parti hüviyetine
büründü.

Kasim 1990
Çeçen Halk Kurultayi toplandi. Kurultayda Çeçen Milli Komitesi kurulmasi karari alindi. Komitenin adi daha sonra Milli Kongre olarak
degistirildi ve basina Cevher Dudayev getirildi.

5 Eylül 1991
Agustos ayinda Sovyetler Birligi Komünist Parti Genel Sekreteri ve Devlet Baskani Mihail Gorbaçov'u devirmek için yapilan darbeyi destekleyen Çeçen Ingus hükümeti, baskilar sonucu; bagimsizlik yanlisi Çeçen Milli Konseyi'nden istifa etmek zorunda kaldi. Rus Hava Kuvvetleri'nden kendi istegiyle emekli olan General Cevher Dudayev, ülkesine döndü ve milli lider ilan edildi.

Ekim 1991
Cevher Dudayev, Moskova yanlisi geçici hükümeti devirmek için kampanya baslatti. Resmi daireleri ele geçirmeye baslayan Cevher
Dudayev halkin yüzde 80'den fazlasinin oyunu alarak Devlet Baskanligi'na seçildi ve tek tarafli olarak bagimsizlik ilan etti.

Kasim 1991
Rusya Federasyonu Devlet Baskani Boris Yeltsin, olaganüstü hal ilan ederek Çeçenistan'in bassehri Grozni'ye asker gönderdi. Bu askerlerin Grozni havaalaninda Devlet Baskani Dudayev'e bagli askerler tarafindan engellenmesi üzerine, Rusya Parlamentosu olaganüstü hali kaldirdi
ve Rus askerleri 3 gün sonra geri döndü.

Haziran 1992
Çeçen-Ingus Cumhuriyeti, "Çeçenistan" ve 'Ingusistan" olarak birbirinden ayrildilar. Ingusistan, Rusya Federasyonu içerisinde kalmaya karar verirken Çeçenistan'in bagimsizlik karari Rusya tarafindan reddedildi.

1994
Moskova; Çeçenistan'in suçlular için karargâh olmaya basladigi seklinde propaganda yapmaya basladi ve halkin Cevher Dudayev'i devirmesi için çagri yapmaya basladi.

2 Agustos 1994
Rusya'nin destekledigi bilinen muhalefet tarafindan organize edilen Geçici Konsey, Cevher Dudayev'i devirme çalismalarina basladi.

25 Kasim 1994
Moskova destekli isyancilar, tank ve agir silahlarla Grozni'ye saldirdilar, fakat bir gün sonra geri çekilmek zorunda kaldilar.

samil3.gif
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
29 Kasim 1994
Boris Yeltsin, Dudayev ve muhalefete 48 saat içinde silahlarini birakmalari çagrisinda bulunarak, aksi halde olaganüstü hal ilan edecegini açikladi. Rus uçaklari Grozni'yi bombaladi.

30 Kasim 1994
Rus uçaklari tarafindan yeni bir hava
saldirisi daha yapildi. En az 10 uçagin katildigi saldiridan
sonra Cevher Dudayev, kadin ve çocuklara Grozni'yi terket-
meleri çagrisinda bulundu. Rusya, Çeçen sinirina asker yig-
maya basladi.

1 Aralik 1994
Rusya'nin, verdigi sürenin bitmesine ragmen, hiçbir harekette bulunmayan Yeltsin, Çeçenlerin elindeki Rus esirleri geri alabilmek için her yolu deneyecegini açikladi.

5 Aralik 1994
Rusya, Çeçenistan'in terörist yatagi oldugunu ileri sürerek, Bati'yi yanina almak tesebbüslerine basladi.

6 Aralik 1994
Çeçenistan bagimsizligini elde etmesinden sonra ilk dafa en üst seviyede bir toplanti yapti. Rusya Savunma Bakani Pavel Graçev ve Cevher Dudayev, yaptiklari görüsmede, krizin sona ermesi için güç kullanilmamasi konusunda görüs birligine vardilar.

7 Aralik 1994
Rus Güvenlik Konseyi, taraflarin silahsizlandirilmasi için bütün anayasal tedbirlerin uygulanmaya konulmasini istedi.

8 Aralik 1994
Boris Yeltsin, anayasal tedbirlerin uygulanmasini istedi.

10 Aralik 1994
Rusya, Çeçen hava sahasi ve sinirini kapattigini açikladi. Grozni yine bombalandi. Dudayev'in yardimcilarindan biri, Rusya'nin Çeçenistan'i isgal etmeleri halinde, Rus askerlerinin tabut içinde terk edeceklerini söyledi.

11 Aralik 1994
Rus askerleri, 3 koldan Çeçenistan'a girdiler. Yeltsin, 15 Aralik tarihine kadar süre taniyarak, Çeçenlerin silahlarini birakmalarini istedi.

12 aralik 1994
Rus uçaklari, Grozni yakinindaki hedefleri bombaladi. Grozni'nin disindaki köylerde agir çarpismalar meydana geldi.

14 Aralik 1994
Cevher Dudayev, Rusya'yi uyararak bir adim daha atmalari halinde, gerilla savasi baslatacaklarini ilan etti. Baris ümidi, Çeçenlerin
Rusya'nin isteklerini reddetmeleri ile son buldu.

15 Aralik 1994
Boris Yeltsin, Cevher Dudayev taraftarlarinin silah birakmasi için verdigi süreyi 48 saat daha uzatti. Dudayev, Rus askerlerinin çekilmesi halinde masaya oturacagini açikladi.

16 Aralik 1994
Çeçenistan'a gönderilen bir Rus general, Yeltsin'in hareketinin anayasaya aykiri oldugunu belirterek, "Bir adim daha ileri gitmeyecegini" ilan etti. Rusya Güvenlik Konseyi yaptigi açiklamada, verilen süreyi cumartesi gece
yarisina kadar erteledi.

17 Aralik 1994
Rusya Disisleri Bakani Andrei Kozirev, yabancilarin ülkeyi terketmesini istedi ve Dudayev'i bir defa daha görüsme masasina davet etti.

18 Aralik 1994
Rus uçaklari gece yarisindan itibaren Grozni'yi bombalamaya basladilar. Fakat kara harekâtina geçilmedi. Grozni'de bulunan Dudayev taraftarlari sessiz kalarak Rusya'nin ikinci bir adim atmasini beklediler.

19 Aralik 1994
Rus kuwetleri özellikle sivil yerlesim birimlerini bombalayarak 16 kisinin
ölümüne sebep oldu. Grozni'ye yönelik hava saldirilari yine devam etti. Grozni disinda yogun çarpismalar oldugu bildirildi. Bölgede bulunan
gazeteciler, Petropavlovskaya köyünün Ruslarin eline geçtigini bildirdi. Cumhurbaskanligi Sarayina yönelik saldirilarda, sarayin isabet almadigi, mermilerin bos araziye düstügü belirtildi.

Ocak 1995
Rus tanklari Grozni'nin merkezine dogru ilerlemeye basladi.

Subat 1995
Mücahidler bassehir Grozni'yi terk etmeye basladi.

Nisan 1995
Avrupa Güvenlik ve Isbirligi Konferansi AGIK, Çeçenistan komisyonu kurmaya karar verdi. Dudayev, Rusya içinde saldirida bulunma
tehdidinde 'bulundu. Argun, Gudermes ve Sali'yi ele geçirmeye basladi.

Mayis 1995
Rus askerleri Kafkas dagina dogru ilerliyor. AGIK himayesinde yapilan görüsmelerin ilk turunda sonuç alinamadi.

Haziran 1995
Askerlerinin, güneydogudaki mücahidlerin karargâhini ele geçirdiklerini duyuran Rusya, Satoy ve Nazhoyyurt'u da aldilar.

14 Haziran 1995
Çeçenistan'a 70 kilometre mesafedeki Stavropol sehrinin Budonnovski
kasabasina baskin düzenleyen Samil Basayev liderligindeki bir grup mücahid, bir hastanede yüzlerce Rus'u rehin aldi.

15 Haziran 1995
Rusya, Kuzey Kafkasya'daki kuvvetlerini alarma geçirdi. Yeltsin, Rus sivillere sakin olmalari çagrisinda bulundu.

16 Haziran 1995
Rus askerleri, Çeçenlerin saldiri ihtimaline karsi Moskova'daki kilit öneme sahip binalari korumaya aldi. Rus parlamentosundaki gruplar, hükümetin istifasini istedi. Yediler toplantisi için Kanada'ya giden Yeltsin'e geri dön çagrisindabulunuldu.

17 Haziran 1995
Rus askerleri hastaneye baskin düzenledi. Operasyon basarili olamadi. Ancak Basayev, 220 kadin, çocuk ve hastayi serbest birakti. Yeltsin; baskinin kendisinin Moskova'dan ayrilmasindan sonra gerçeklestirildigini açikladi. Basbakan Çernomirdin ise, rehinelerin serbest birakilmasina karsilik Çeçenistan'da ateskes yapilmasini teklif etti.

18 Haziran 1995
Rusya Basbakani Çernomirdin, mücahidlerin komutani Samil Basayev ile telefonda görüstü. Mücahidler, 126 rehineyi daha serbest birakti. Bâsayev,
kendi adamlarini ve rehinelerin bir kismini Çeçenistan'a götürmek için bir otobüs istedi. Çeçenistan'daki Rus komutan, "Bütün askeri operasyonlarin durdurulmasi" talimatini verdi.

19 Haziran 1995
Baris görüsmelerinin yeni turu Grozni'de basladi. Mücahidler 764 rehineyi daha serbest birakti ve bir Rus tuzagina karsi bazi gazeteciler, parlamenterler ve çok sayida Rus'un bulundugu otobüsten olusan konvoyla Budonnovski'den ayrildi.

30 Temmuz 1995
Heyetler arasinda askeri anlasma imzalandi. Anlasmaya göre; Ruslar,
Çeçenistan'daki askerlerini çekecek, Çeçenler de savunma maksatli olmayan silahlarini teslim edecekler. Çeçen heyetine Çeçenistan Bassavcisi.
Osmati Imayev baskanlik etti.

Agustos 1995
Çeçenistan'da kimyasal silah kullanilmis olabilecegine iliskin belirtiler
bulundugu bildirildi.

16 Agustos 1995
Çeçen Cumhuriyeti'nin baskenti Grozni'de süren baris görüsmelerinin
kesilmesi ve taraflar arasinda gerginligin tehlikeli bir sekilde tirmanmasi ardindan bir grup Çeçen direnisçi silahini teslim etti.

25 Agustos 1995
Çeçen lideri Cevher Dudayev'e bagli güçler, cumhuriyetin ikinci büyük kenti Gudermes'te yönetime el koydugunu bildirdi.

28 Agustos 1995
Rusya'nin Budonnovsk kentine baskin düzenleyerek 30 Temmuz da Rus-Çeçen heyetlerinin askeri bir anlasmaya varmalarina
kadar giden görüsme sürecini baslatan Çeçenlerin ünlü savasçisi Samil Basayev, silahlarini teslim etmeyeceklerini söyledi.

5 Eylül 1995
Çeçenistan'da Cevher Dudayev yanlilari 6 Eylül 1991'de ilan edilen, ancak
taninmayan bagimsizlik ilanlarinin yildönümünü cumhuriyetin çesidi yerlesim birimlerinde kutladilar.

16 Eylül 1995
Çeçenistan'in Alkhoi-mohk kasabasinda Rus uçaklarinin bombardimani
sonucu üç kisinin öldügü, alti kisinin Yaralandigi bildirildi.

4 Ekim 1995
Çeçenistan Cumhurbaskani Cevher Dudayev'in danismani Ramazan Kaytemirov, Rusya'nin Çeçenistan'da asil amacinin petrol yataklarina sahip olmak, boru hattini kullanmak ve askeri üs kurmak oldugunu söyledi.

20 Aralik 1995
Çeçenistan'in Gudermes kentini kusatan Rus askerleri yüzlerce sivil öldürerek kenti ele geçirdi. Ülkenin yüzde 70'ini kontrol altinda tutan
Müslüman direnisçiler, Ruslara agir kayiplar verdirdi.

9 Ocak 1996
"Yalniz Kurt" grubunun lideri Salman Rudayev, Kizilyar'a baskin düzenleyerek yüzlerce kisiyi esir aldi.

17 Ocak 1996
Salman Raduyev ve mücahidler, Kizilya dan kaçarken kistirildiklari Pervomaiskoye köyündeki Rus kusatmasini yarmayi basardilar.

5 Subat 1996
Çeçenistan'in baskenti Grozni'de bagimsizlik yanlisi Çeçenler, Rus güçlerinin ayrilmasi istegiyle gösteriler baslatti.

8 Subat 1996
Grozni'deki gösterilere binlerce kisi katildi. Kent merkezinde gösterilere
katilanlarin sayisi on bine ulasti.

Kaynak: Muhammed Faruk


BU BAYRAM DA, UNUTULMUŞLARI UNUTMA EY MÜSLÜMAN !!!!!!
 

istikbal

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 Ağu 2006
Mesajlar
1,236
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
Konum
Uzun ve düşünülmüş yoldan.
Cahar Dudayev
cevhers.JPG





“Şahadete talibim. Şehitliği rütbe ve şeref kabul ediyorum. Kanımın son damlasına kadar ülkemin bağımsızlığı ve milletimin hürriyeti için savaşmaya hazırım.”1944 yılı Şubat ayında Çeçenistan’ın Yalho Köyü’nde dünyaya geldi. Doğumunun ardından henüz 15 gün geçmişken 23 Şubat 1944 tarihinde ailesi ile birlikte Sibirya’ya sürgün edildi. Çocukluk ve okul yıllarını Kazakistan’ın Sibirya Bozkırı’nda geçirdi. 1962’de Tambov Askeri Pilot Yüksek Okulu’ndan ve 1966’da Uzak Mesafe Uçakları Pilot ve Mühendis Yetiştirme Yüksek Okulu’ndan mezun oldu. 1974 yılında Gagarin Hava Harp Akademisi’ni bitirerek birinci sınıf pilot ve mühendis unvanını aldı. Kendisine SSCB Hükümeti tarafından 12 madalya verildi ve tüm generalliğe kadar yükseldi.
Dudayev, Sovyet tarihinde Stratejik Hava Kuvvetleri’nde Tümen Komutanı olarak görev yapan ilk Müslüman’dı. Baltık ülkelerinde meydana gelen bağımsızlık hareketlerini kuvvet kullanarak bastırması emredildi ancak bu emri yerine getirmedi. Rus Hükümeti bu itaatsizlikten dolayı Dudayev’i askeri birliği ile Grozni’ye sürdü. Dudayev 1990 yılı Mayıs ayında görevinden istifa etti.
1990 yılının Kasım ayında gerçekleşen “Çeçen Ulusal Kongresi”ne davet edildi ve icra kurulu başkanı seçildi. 19–21 Ağustos 1991’de Gorbaçov’a karşı yapılan başarısız darbe teşebbüsü sırasında darbecilerin karşısında yer aldı. Darbecilerle işbirliği yapan Çeçen-İnguş Cumhuriyeti Hükümeti’ni düşürmek için başlatılan halk hareketinin başına geçti. 27 Ekim 1991 tarihinde yapılan seçimlerde %85 oy oranıyla Çeçenistan Cumhuriyeti’nin ilk cumhurbaşkanı seçildi. Çeçenistan’ın bağımsızlığını tanımayan Rusya’nın 1994 yılında başlattığı saldırılar karşısında Çeçen direnişinin liderliğini yürüttü. I. Çeçen-Rus Savaşı’nda önemli başarılara imza atan Dudayev, 21 Nisan 1996 tarihinde düzenlenen bir suikast sonucu şehit edildi.


Dudayev'ler ölmez!



1461_1.jpg
21 nisan 1996, Çeçenistan’ın efsanevi lideri Cevher Dudayev’in şehadet tarihidir.

Halkının özgür olması için, şan, şöhret, para, kısaca aklınıza gelebilecek bütün maddi değerleri terk eden yiğit adam, onuruyla şehadet şerbetini içti. Göğsünü gere gere hak divanına yürüdü.

Dudayev 1944 yılının ocak ayında dünyaya geldi.On üç kardeşin en küçüğü idi.Doğum gününü tam olarak bilmiyordu.Çeçen sürgünü sırasında kundakta bir bebekmiş.Buna göre 1943 yılı sonu ya da 1944 yılı başlarında doğmuş olsa gerek. Doğumu ikinci dünya savaşının bitimine rastladı. Gözlerini dünyaya açtığında yokluk, kıtlık ve sefalete merhaba dedi.

Dudayev'in dünyaya gelişi sırasındaki yokluk ve sefalet sürprizine, bir de sürgün sürprizi ekleniyordu.

İkinci dünya savaşında Alman işgaline uğrayan Kırım ve Kuzey Kafkasya'nın batısındaki yenilgilere suçlu aranıyordu. Suçlu hemen bulundu. Çeçenler, Kırım Tatarları, Karaçay ve Balkar halkları idi bu suçlular.

Alman işgali altına girmeyen Çeçenistan ve Çeçen halkının, Almanlara nasıl işbirliği yaparak Rusya'ya ihanet ettiği bir türlü anlaşılamadıysa da, Çeçen halkı sürgünden kurtulamadı.

Rus yönetimi, yüzlerce yıldır kin beslediği Çeçen halkını, fırsat bu fırsattır diyerek tarih ve coğrafya sahnesinden silmeye teşebbüs etti.

21 şubat 1944 tarihinde Çeçen halkı top yekun olarak, 24 saat içinde elverişsiz şartlar altında ülkesini terke zorlandı. 850 bin Çeçen sürgün edildi. Bu sürgün sırasında Çeçen halkının yarıya yakını hayatını kaybetti.

Cevher Dudayev, suçlu olarak dünyaya geldi. Sürgün kararı verildiğinde yaklaşık 40 günlük bir bebekti. Annesinin kucağında sürgüne giden, belki de en küçük Çeçendi.

Sağlam bünyeli insanların dayanamadığı kış şartlarına, mucizevi bir şekilde direnen küçük Cevher (Dudi) sağ salim Kazakistan'a ulaşıyordu. Hz. Musa'yı en büyük düşmanı firavundan koruyan, hatta onun sarayında büyüten Rabbim, Cevher Dudayev'e de meleklerinin kanatlarını gererek onu büyük tehlikelerden koruyordu.

Dudayev Kazakistanın Çimkent şehrinde 13 yıl yaşadı. O, anne ve babasının anlattığı Çeçenistan'ı hep rüyasında görerek büyüdü. Kanlı diktatör Stalin'in ölümünden sonra Rus yönetimi, Çeçenlerin haksızlığa uğradığını kabul edip geri dönüşlerini serbes bıraktı.

1957 yılında gerçekleşen bu geri dönüş kervanına, Dudayev ve ailesi de katıldı.Dudayev ve ailesi, evlerine yerleşen Rusları, kazma ve küreklerle kovarak evlerine yeniden sahip oldular.

Çok zeki bir çocuk olan Dudayev, sınavlarını başarıyla verdiği Tambov Hava Harp Okuluna kaydoldu. Okulu başarıyla bitiren Cevher Dudayev, Sovyet ordusunda genç bir savaş uçağı pilotu olarak görev aldı.

Mesleğindeki başarısı ve dürüstlüğü ona hızla yükselme kapılarını açtı. Dudayev, kendisi gibi havacı bir Rus subayının kızına gönlünü kaptırdı.

Ona daha sonraki çileli yolunda hayat arkadaşı olacak Alla Dudayeva ile evlendi. Alla, Çeçen olarak doğmamıştı ama, Dudayev'in şehadetinden sonra onurlu duruşuyla gerçek Çeçen gelinleri aratmadı.

1989 yıllarına gelindiğinde, Sovyet sistemi çatırdamaya çaşlamıştı.Gorbaçov'un uyguladığı Glasnost ve Prestroyka politikaları Komünizme gün saydırıyordu.

1991 yılının Aralık ayında beklenen son gerçekleşti. Komünizm çökmüştü. Komünizmin sancılı çöküşü öncesinde Dudayev, Tuğgeneral rütbesiyle Estonya'da görev yapıyordu.

Estonya'da görev yaptığı sırada, stadyumdaki bir tören anında Estonyalı gençler, Eston bayrağı açarak bağımsızlık gösterisi yaptılar. Dudayev bu gösteriye sempatiyle baktı.

Ardından Estonya'da başlayan bağımsızlık yanlısı gösterilere müdahale etmesi talimatını dinlemeyerek "Asi General" adını aldı.

Bu sırada kendi ülkesi Çeçenistanda da hareketli günler yaşanıyordu. Zelimhan Yandarbiyev önderliğinde kurulan Çeçen Halk Kongresi hareketi Sovyet kalıntısı yönetimi sarsıyordu.

Dudayev, Zelimhan Yandarviyev'in davetine düşünmeden evet dedi.Sovyet ordusundan ayrılan Dudayev için yeni bir dönem başlıyordu.Çeçen Halk Kongresi 6 Eylül 1991 yılında Dudayev'in başkanlığında Çeçenistan'ın bağımsızlığını ilan etti. 27 Kasım 1991 yılında yapılan seçimde de halkın yüzde doksanından fazlasının oyunu alan Dudayev Çeçenistan'ın devlet başkanlığına seçildi.

Rusya Federasyonuna dahil olmadan,yolunu bağımsızlıktan yana çeviren Çeçen halkının iradesine karşı, Rus yönetimi iyi şeyler düşünmüyordu.

Rus yönetimi, Çeçen halkının bağımsızlık talebine karşı sert çıktı. Çeçenistanı tehdit ederek kanlı bir müdahele sinyali verdi.

Dudayev, bilinenlerin aksine Rus yönetimiyle savaşmak istemiyordu. Savaşın Çeçen halkına vereceği zararın farkındaydı.

Dudayev, dönemin Çerkes asıllı Adalet Bakanı Kalmuk Yura'nın arabuluculuğunu kabul ederek onunla görüştü. Bu görüşmede savaş olmadan Rus yönetimiyle anlaşmaya varılabileceğini bile söyledi.

Kalmuk Yura bu öneriyi devrin başbakanı Viktor Çernomirdin'e iletti.Çernomirdin savaşın önlenmesinden dolayı çok mutlu olduğunu ifade ederek Dudayev'le telefonla görüştü.

Yukarıdaki bilgiler hem merhum Kamuk Yura hem de Viktor Çernomirdin tarafındanda teyit edilen bilgilerdir.

Dudayev'in barış masasına oturma çağrısına olumlu cevap vermesi, Kremlin tarafından dikkate alınmadı.

Viktor Çernomirdin daha sonra hatıratında belirttiği gibi "Rus derin devleti iç politikaya yönelik, kamuoyunu memnun edecek, 24 saatte kazanılacak bir zafer istiyordu".

Rus yönetimi Çeçenistan'ı vurarak, Slav unsurlarının motivasyonunu yükseltecek, Rus ordusu, kazandığı bu zaferle otoritesini yeniden tesis edecekti.

Kısacası savaşı çıkaran taraf ne Dudayev ne de Çeçen halkıydı. Gerek Dudayev gerekse Çeçen halkı, ülkelerine saldıran Rus işgalcilerine karşı savunma savaşı vermek zorunda kalmışlardı.

Dudayev'in efsanevi kişiliği etrafında birleşen Çeçen halkı, bütün dünyaya parmak ısırtan bir bağımsızlık mücadelesi örneği sergilediler.

Dudayev dehasıyla Ruslara ağır kayıplar verdiriyordu.Uluslararası emperyalizm, Çeçen savaşının Dudayev'in ortadan kaldırılmasıyla sona ereceğini düşünüyordu.

Dünyayı tapulu arazileri olarak gören karanlık güçler, Dudayev'in kullandığı uydu telefonunun frekansını Rus yönetimine bildirdiler.

Rus Duma'sından bazı milletvekilleri ile barış konusunu görüşen Dudayev, kendisine kurulan tuzaktan habersiz uydu telefonunu çalıştırarak görüşmelerde bulunduğu sırada, uzaktan kumandalı nokta hedefe kilitlenen bir roketle şehit edildi.

Dudayev Çeçen halkının kalbinde derin izler bırakan karizmatik bir liderdi. Her Çeçen onu örnek almaktadır.Yeni doğan bir bebeğin öğrendiği ilk kelimelerden biri Dudayevdir.

Dudayev'in şehadeti ile Çeçen bağımsızlık savaşı sona ermedi.10 yıla yaklaşan bu mücadelede Dudayev'in ardından Devlet Başkanları Zelimhan Yandarbiyev ve Aslan Mashadov da şehit olmuşlardır.

Rusların anlayamadığı husus, Çeçen bağımsızlık mücadelesi şahıslara bağlı bir mücadele değildir. Bu mücadele topyekün bir özgürlük savaşıdır.

Ölümünün üzerinden dokuz yıl geçmesine rağmen Dudayev'in küçük Çeçenistan'ı halen savaşıyor.

Dudayev'i öldürmekle savaşı kazanacağını sananlar hala anlayamadınız mıDUDAYEV'LER ÖLMEZ! Mehdi Nüzhet ÇETİNBAŞ, Ajans Kafkas
Kafkas Vakfı
 

istikbal

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 Ağu 2006
Mesajlar
1,236
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
Konum
Uzun ve düşünülmüş yoldan.
Salman Raduyev





Kendi vatanımı savundum. Biz Rusları çağırmadık. Onlar gelip bizim vatanımızı işgal ettiler. Biz savaş istemedik, onlar gelip bizimle savaşmak istediler. Askerlerimizle savaşmak yerine çocuk, kadın ve yaşlı insanları öldürdüler. Sizin, benim hakkımdaki hükmünüz ceza değil mükafattır. Allah’ın bana verdiği ömrü, O’nun yolunda ve kendi vatanıma harcadım. Her şey, Allah’ın elinde. O istediği zaman ben buradan çıkarım. Ben, önce Allah’ın sonra komutanım Cehar Dudayev’in askeriyim. Savaştığım için asla pişman değilim.”

“Yalnız kurt” olarak tanınan Salman Raduyev I. Rus-Çeçen Savaşı’nın kazanılmasında başarı gösteren komutanlardandı. Çeçenistan’ın ilk Cumhurbaşkanı Dudayev’in damadı olan Raduyev, bir süre Gudermes Belediye Başkanlığı görevinde bulundu.
I. Çeçen Savaşı sırasında, Çeçen halkının özgürlük mücadelesinin sembol isimlerinden oldu. 9 Ocak 1996 tarihinde Dağıstan’ın Kızılyar Kasabası’na bir baskın düzenleyerek buradaki Rus askerlerini rehin aldı. Raduyev ve beraberindekiler Rus güvenlik güçlerinin kuşatmalarına rağmen ağır kayıplar vermeden Çeçenistan’a döndü. Bu olayın ardından Rus Hükümeti Çeçen direnişçilerle aynı masada oturarak ateşkes anlaşması imzalamayı kabul etti.
Raduyev, Mart 1996 tarihinde başından ağır yaralandı, bir gözünü ve kafatası kemiğinin bir bölümünü kaybetti. 13 Mart 2000’de ise Ruslar tarafından esir alındı. Ömür boyu hapis cezasına çarptırılan Raduyev, Rusya’nın Permi bölgesinde gördüğü işkence sonucu iç kanama geçirerek şehit oldu.

Zelimhan Yandarbiyev





12 Eylül 1952 tarihinde Kazakistan’da dünyaya geldi. Çeçenistan Devlet Üniversitesi Filoloji Bölümü’nden mezun oldu. Çeçen-İnguş Cumhuriyeti Basın ve Yayınevi’nde görev yaparak iş hayatına başladı. 1989 yılının Haziran ayında Çeçen bağımsızlığı için mücadele eden ilk gruplardan Bart Teşkilatı’nı, 18 Şubat 1990 tarihinde Vaynah Demokratik Partisi’ni kurdu. 27 Ekim 1991 tarihinde seçimlere katıldı ve başkan olarak seçildi. 1993’de cumhurbaşkanı yardımcısı oldu. 1996 yılında Dudayev’in şehit edilmesiyle cumhurbaşkanı oldu. 27 Ocak 1997 tarihinde gerçekleşen seçimlerde cumhurbaşkanlığı görevini devretti.
1999 yılında Rusya’nın Çeçenistan’ı ikinci kez işgaliyle başlayan savaşta, mücadelenin önde gelen isimlerinden oldu. Çeçen halkının mücadelesini uluslararası kamuoyunda gündeme getirmek için muhtelif İslam ülkelerinde konferanslar verdi. Aslan Mashadov’un resmi temsilcisi sıfatıyla yürüttüğü diplomatik ilişkilerle de Çeçen mücadelesini siyasi arenaya taşıdı. 23 Şubat 2004'te arabasına konulan bombanın patlaması sonucu şehit oldu.

alıntı
 

istikbal

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 Ağu 2006
Mesajlar
1,236
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
Konum
Uzun ve düşünülmüş yoldan.
Aslan Mashadov

Aslan Mashadov

“Unutma, büyük savaşlar büyük kahramanlar ister!"

1951 yılında Kazakistan’da sürgünde doğan Aslan Mashadov, 1957 yılında altı yaşındayken ailesi ile birlikte Çeçenistan’a geri döndü.
Sovyet ordusunda topçu subayı olarak göreve başlayan Mashadov, 1972’de Tiflis Askeri Topçu Akademisi’nden mezun oldu. Macaristan, Litvanya ve Rusya Federasyonu’nun bazı bölgelerinde Sovyet ordusunda görev yaptı. Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra ordudan ayrıldı ve 1992 yılında Çeçenistan’a geri döndü. Çeçenistan’ın bağımsızlık mücadelesine katılarak Genel Kurmay Başkanlığı’na yükseldi. Bağımsızlık mücadelesinde büyük başarılara imza atan Mashadov’un Birinci Rus-Çeçen Savaşı’nın kazanılmasında büyük payı vardır.
27 Ocak 1997’de seçimlerde %63 oy ile Çeçen İçkeriya Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı oldu. Bu dönemde ve 1998 yılında iki suikast girişimine uğradı. Mashadov, Şubat 2005 tarihinde ateşkes ilan ederek Rus Hükümeti ile barış görüşmeleri yapmayı önerdi ancak bu öneri Moskova tarafından reddedildi. 8 Mart 2005 tarihinde diğer Çeçen liderler gibi Rus özel birlikleri tarafından düzenlenen operasyonda öldürülerek şehit oldu.


Abdulhalim Sadullayev

Sadullayev



1967 yılında Çeçenistan’ın Argun şehrinde doğdu. Ünlü Çeçen din adamlarından eğitim aldı. Çeçenistan Devlet Üniversitesi Filoloji Bölümü’nde eğitim gördü ancak savaşın başlaması ile eğitimini bıraktı. Çeçence, Arapça ve Rusça bilen Sadullayev, Çeçenistan’daki İslami direnişin aktif savunucularından oldu. Birinci Çeçen-Rus Savaşı’na katıldı. Bu dönemde Çeçen televizyonunda vaazlar ve farklı bölgelerde konferanslar verdi. Bir dönem Argun Cemaati Başkanlığı’nı ve Argun Camii imamlığı yaptı. 1999 yılında Cumhurbaşkanı Mashadov tarafından Şeriat Anayasası Devlet Komisyonu’na atandı. İkinci Çeçen-Rus Savaşı’nın başlaması ile Çeçenistan Silahlı Kuvvetleri’ne bağlı Argun Gönüllüler Birliği Başkanlı’ğını yaptı. 2002 yılında Şeriat Mahkemesi Başkanlığı’na ve Devlet Savunma Komitesi Şeriat Mahkemesi Komisyon Başkanlığı’na atandı. Aslan Mashadov’un şahadetinin ardından cumhurbaşkanı oldu. 17 Haziran 2006 tarihinde Argun’da Rus askerleri ve işbirlikçileri ile girdiği çatışma sonucu şehit oldu.

alıntı
 

istikbal

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 Ağu 2006
Mesajlar
1,236
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
Konum
Uzun ve düşünülmüş yoldan.
ŞEHİDİN KANI ALLAH YAZDI




Coharkale/Ajans Kafkas) - Ruslar tarafından şehit edilen Çeçen lider Sadullayev'in resimleri, görenlerin kanını dondurdu.

Geçtiğimiz Haziran ayında Ruslar tarafından şehit edilen genç Çeçenistan Cumhurbaşkanı Abdulhalim Sadullayev'in resimleri, görenlerin kanını dondurdu. Abdulhalim Sadullayev"in çatışmada öldürülmesinden hemen sonra çekilen resimde çok çarpıcı bir görüntü ortaya çıktı.



Ölümünden hemen sonra, gördüğü manzaradan çok etkilenen bir işbirlikçi çeçen polis tarafından cep telefonuyla çekilen bu resim Çeçen haber sitelerine ulaştı.

sadullayevsehitkucuk.jpg


bdulhalim Sadullayev'in çekilen fotoğraflarında, akan kanın kolunda Arapça "Allah" yazısı oluşturduğu gözlendi.

Resmi çeken işbirlikçi Çeçen polisin, bu olaydan sonra çok etkilenip pişman olduğu ve görevini bırakıp saklandığı iddia ediliyor.

Sadullayev, öldürülen dördüncü Çeçen Cumhurbaşkanı oldu. Kendisi, yine öldürülen Cumhurbaşkanı Aslan Mashadov'un yerini almıştı.

Ruslar, Sadullayev'in cesedini soyduktan sonra, iple bir kamyon arkasında sürüklemiş, daha sonra ise resimlerini çekip yayınlamışlardı.

ALLAH ona Rahmet Etsin Ve Onu Firdevslerde Ağırlasın İnsaALLAH...Amin




Rahman ve Rahim Olan Allah'ın Adıyla
Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanma. Bilakis onlar diridirler, Rableri katında Allah'ın, lütfundan kendilerine verdiği nimetlerin sevincini yaşayarak rızıklandırılmaktadırlar. Arkalarından kendilerine ulaşamayan (henüz şehit olmamış) kimselere de hiçbir korku olmayacağına ve onların üzülmeyeceklerine sevinirler.
(Kuran-ı Kerim, 3:169-170)

alıntı
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
Selamün Aleyküm ve rahmetullahi ve berekatühü değerli kardeşim,

Katkılarınız için çok teşekkür ederim..Rabbimiz c.c razı olsun, ecrinizi, sevabınızı en güzeliyle versin inşallah..Bayramınızı en içten dileklerimle kutluyor ve Rabbimiz c.c'den huzur dolu bir bayram geçirmenizi diliyorum..

Ve enkaz haline dönen mazlum İslam coğrafyasında, yine kan ve gözyaşıyla sulanmış o topraklarda buruk bir şekilde, zulmün gölgesi altında bir bayrama daha girecek olan kardeşlerimizin de bayramları mübarek olsun..Rabbel Alemin, onların muzafferiyet, izzet ve üstünlüklerinin miladı yapsın inşallah bu bayramı...Rabbimiz c.c tüm ümmet-i Muhammed'in yar ve yardımcısı olsun..

Selam ve baki dua ile..
 

istikbal

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 Ağu 2006
Mesajlar
1,236
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
Konum
Uzun ve düşünülmüş yoldan.
Selamün Aleyküm ve rahmetullahi ve berekatühü değerli kardeşim,


Katkılarınız için çok teşekkür ederim..Rabbimiz c.c razı olsun, ecrinizi, sevabınızı en güzeliyle versin inşallah..Bayramınızı en içten dileklerimle kutluyor ve Rabbimiz c.c'den huzur dolu bir bayram geçirmenizi diliyorum..

Ve enkaz haline dönen mazlum İslam coğrafyasında, yine kan ve gözyaşıyla sulanmış o topraklarda buruk bir şekilde, zulmün gölgesi altında bir bayrama daha girecek olan kardeşlerimizin de bayramları mübarek olsun..Rabbel Alemin, onların muzafferiyet, izzet ve üstünlüklerinin miladı yapsın inşallah bu bayramı...Rabbimiz c.c tüm ümmet-i Muhammed'in yar ve yardımcısı olsun..


Selam ve baki dua ile..

Ve alayküm selam verahmetullahi vebereketuh

Allah c.c. razı olsun değerli kardeşim güzel,içten,samimi dualarınız olmuş.Rabbim yapmış olduğunuz ibadetlerinizi ve yapacak olduğunuz ibadetlerinizi dergah izzetinde kabul ve makbul eylesin amin.Mübarek kurban bayramınızı kutlar hayırlı geçirmenizi YÜCE ALLAH'TAN niyaz ederim...
 

istikbal

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 Ağu 2006
Mesajlar
1,236
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
Konum
Uzun ve düşünülmüş yoldan.
29 Kasim 1994
Boris Yeltsin, Dudayev ve muhalefete 48 saat içinde silahlarini birakmalari çagrisinda bulunarak, aksi halde olaganüstü hal ilan edecegini açikladi. Rus uçaklari Grozni'yi bombaladi.

30 Kasim 1994
Rus uçaklari tarafindan yeni bir hava
saldirisi daha yapildi. En az 10 uçagin katildigi saldiridan
sonra Cevher Dudayev, kadin ve çocuklara Grozni'yi terket-
meleri çagrisinda bulundu. Rusya, Çeçen sinirina asker yig-
maya basladi.

1 Aralik 1994
Rusya'nin, verdigi sürenin bitmesine ragmen, hiçbir harekette bulunmayan Yeltsin, Çeçenlerin elindeki Rus esirleri geri alabilmek için her yolu deneyecegini açikladi.

5 Aralik 1994
Rusya, Çeçenistan'in terörist yatagi oldugunu ileri sürerek, Bati'yi yanina almak tesebbüslerine basladi.

6 Aralik 1994
Çeçenistan bagimsizligini elde etmesinden sonra ilk dafa en üst seviyede bir toplanti yapti. Rusya Savunma Bakani Pavel Graçev ve Cevher Dudayev, yaptiklari görüsmede, krizin sona ermesi için güç kullanilmamasi konusunda görüs birligine vardilar.

7 Aralik 1994
Rus Güvenlik Konseyi, taraflarin silahsizlandirilmasi için bütün anayasal tedbirlerin uygulanmaya konulmasini istedi.

8 Aralik 1994
Boris Yeltsin, anayasal tedbirlerin uygulanmasini istedi.

10 Aralik 1994
Rusya, Çeçen hava sahasi ve sinirini kapattigini açikladi. Grozni yine bombalandi. Dudayev'in yardimcilarindan biri, Rusya'nin Çeçenistan'i isgal etmeleri halinde, Rus askerlerinin tabut içinde terk edeceklerini söyledi.

11 Aralik 1994
Rus askerleri, 3 koldan Çeçenistan'a girdiler. Yeltsin, 15 Aralik tarihine kadar süre taniyarak, Çeçenlerin silahlarini birakmalarini istedi.

12 aralik 1994
Rus uçaklari, Grozni yakinindaki hedefleri bombaladi. Grozni'nin disindaki köylerde agir çarpismalar meydana geldi.

14 Aralik 1994
Cevher Dudayev, Rusya'yi uyararak bir adim daha atmalari halinde, gerilla savasi baslatacaklarini ilan etti. Baris ümidi, Çeçenlerin
Rusya'nin isteklerini reddetmeleri ile son buldu.

15 Aralik 1994
Boris Yeltsin, Cevher Dudayev taraftarlarinin silah birakmasi için verdigi süreyi 48 saat daha uzatti. Dudayev, Rus askerlerinin çekilmesi halinde masaya oturacagini açikladi.

16 Aralik 1994
Çeçenistan'a gönderilen bir Rus general, Yeltsin'in hareketinin anayasaya aykiri oldugunu belirterek, "Bir adim daha ileri gitmeyecegini" ilan etti. Rusya Güvenlik Konseyi yaptigi açiklamada, verilen süreyi cumartesi gece
yarisina kadar erteledi.

17 Aralik 1994
Rusya Disisleri Bakani Andrei Kozirev, yabancilarin ülkeyi terketmesini istedi ve Dudayev'i bir defa daha görüsme masasina davet etti.

18 Aralik 1994
Rus uçaklari gece yarisindan itibaren Grozni'yi bombalamaya basladilar. Fakat kara harekâtina geçilmedi. Grozni'de bulunan Dudayev taraftarlari sessiz kalarak Rusya'nin ikinci bir adim atmasini beklediler.

19 Aralik 1994
Rus kuwetleri özellikle sivil yerlesim birimlerini bombalayarak 16 kisinin
ölümüne sebep oldu. Grozni'ye yönelik hava saldirilari yine devam etti. Grozni disinda yogun çarpismalar oldugu bildirildi. Bölgede bulunan
gazeteciler, Petropavlovskaya köyünün Ruslarin eline geçtigini bildirdi. Cumhurbaskanligi Sarayina yönelik saldirilarda, sarayin isabet almadigi, mermilerin bos araziye düstügü belirtildi.

Ocak 1995
Rus tanklari Grozni'nin merkezine dogru ilerlemeye basladi.

Subat 1995
Mücahidler bassehir Grozni'yi terk etmeye basladi.

Nisan 1995
Avrupa Güvenlik ve Isbirligi Konferansi AGIK, Çeçenistan komisyonu kurmaya karar verdi. Dudayev, Rusya içinde saldirida bulunma
tehdidinde 'bulundu. Argun, Gudermes ve Sali'yi ele geçirmeye basladi.

Mayis 1995
Rus askerleri Kafkas dagina dogru ilerliyor. AGIK himayesinde yapilan görüsmelerin ilk turunda sonuç alinamadi.

Haziran 1995
Askerlerinin, güneydogudaki mücahidlerin karargâhini ele geçirdiklerini duyuran Rusya, Satoy ve Nazhoyyurt'u da aldilar.

14 Haziran 1995
Çeçenistan'a 70 kilometre mesafedeki Stavropol sehrinin Budonnovski
kasabasina baskin düzenleyen Samil Basayev liderligindeki bir grup mücahid, bir hastanede yüzlerce Rus'u rehin aldi.

15 Haziran 1995
Rusya, Kuzey Kafkasya'daki kuvvetlerini alarma geçirdi. Yeltsin, Rus sivillere sakin olmalari çagrisinda bulundu.

16 Haziran 1995
Rus askerleri, Çeçenlerin saldiri ihtimaline karsi Moskova'daki kilit öneme sahip binalari korumaya aldi. Rus parlamentosundaki gruplar, hükümetin istifasini istedi. Yediler toplantisi için Kanada'ya giden Yeltsin'e geri dön çagrisindabulunuldu.

17 Haziran 1995
Rus askerleri hastaneye baskin düzenledi. Operasyon basarili olamadi. Ancak Basayev, 220 kadin, çocuk ve hastayi serbest birakti. Yeltsin; baskinin kendisinin Moskova'dan ayrilmasindan sonra gerçeklestirildigini açikladi. Basbakan Çernomirdin ise, rehinelerin serbest birakilmasina karsilik Çeçenistan'da ateskes yapilmasini teklif etti.

18 Haziran 1995
Rusya Basbakani Çernomirdin, mücahidlerin komutani Samil Basayev ile telefonda görüstü. Mücahidler, 126 rehineyi daha serbest birakti. Bâsayev,
kendi adamlarini ve rehinelerin bir kismini Çeçenistan'a götürmek için bir otobüs istedi. Çeçenistan'daki Rus komutan, "Bütün askeri operasyonlarin durdurulmasi" talimatini verdi.

19 Haziran 1995
Baris görüsmelerinin yeni turu Grozni'de basladi. Mücahidler 764 rehineyi daha serbest birakti ve bir Rus tuzagina karsi bazi gazeteciler, parlamenterler ve çok sayida Rus'un bulundugu otobüsten olusan konvoyla Budonnovski'den ayrildi.

30 Temmuz 1995
Heyetler arasinda askeri anlasma imzalandi. Anlasmaya göre; Ruslar,
Çeçenistan'daki askerlerini çekecek, Çeçenler de savunma maksatli olmayan silahlarini teslim edecekler. Çeçen heyetine Çeçenistan Bassavcisi.
Osmati Imayev baskanlik etti.

Agustos 1995
Çeçenistan'da kimyasal silah kullanilmis olabilecegine iliskin belirtiler
bulundugu bildirildi.

16 Agustos 1995
Çeçen Cumhuriyeti'nin baskenti Grozni'de süren baris görüsmelerinin
kesilmesi ve taraflar arasinda gerginligin tehlikeli bir sekilde tirmanmasi ardindan bir grup Çeçen direnisçi silahini teslim etti.

25 Agustos 1995
Çeçen lideri Cevher Dudayev'e bagli güçler, cumhuriyetin ikinci büyük kenti Gudermes'te yönetime el koydugunu bildirdi.

28 Agustos 1995
Rusya'nin Budonnovsk kentine baskin düzenleyerek 30 Temmuz da Rus-Çeçen heyetlerinin askeri bir anlasmaya varmalarina
kadar giden görüsme sürecini baslatan Çeçenlerin ünlü savasçisi Samil Basayev, silahlarini teslim etmeyeceklerini söyledi.

5 Eylül 1995
Çeçenistan'da Cevher Dudayev yanlilari 6 Eylül 1991'de ilan edilen, ancak
taninmayan bagimsizlik ilanlarinin yildönümünü cumhuriyetin çesidi yerlesim birimlerinde kutladilar.

16 Eylül 1995
Çeçenistan'in Alkhoi-mohk kasabasinda Rus uçaklarinin bombardimani
sonucu üç kisinin öldügü, alti kisinin Yaralandigi bildirildi.

4 Ekim 1995
Çeçenistan Cumhurbaskani Cevher Dudayev'in danismani Ramazan Kaytemirov, Rusya'nin Çeçenistan'da asil amacinin petrol yataklarina sahip olmak, boru hattini kullanmak ve askeri üs kurmak oldugunu söyledi.

20 Aralik 1995
Çeçenistan'in Gudermes kentini kusatan Rus askerleri yüzlerce sivil öldürerek kenti ele geçirdi. Ülkenin yüzde 70'ini kontrol altinda tutan
Müslüman direnisçiler, Ruslara agir kayiplar verdirdi.

9 Ocak 1996
"Yalniz Kurt" grubunun lideri Salman Rudayev, Kizilyar'a baskin düzenleyerek yüzlerce kisiyi esir aldi.

17 Ocak 1996
Salman Raduyev ve mücahidler, Kizilya dan kaçarken kistirildiklari Pervomaiskoye köyündeki Rus kusatmasini yarmayi basardilar.

5 Subat 1996
Çeçenistan'in baskenti Grozni'de bagimsizlik yanlisi Çeçenler, Rus güçlerinin ayrilmasi istegiyle gösteriler baslatti.

8 Subat 1996
Grozni'deki gösterilere binlerce kisi katildi. Kent merkezinde gösterilere
katilanlarin sayisi on bine ulasti.

Kaynak: Muhammed Faruk



BU BAYRAM DA, UNUTULMUŞLARI UNUTMA EY MÜSLÜMAN !!!!!!

Selemü alayküm elinize emeğinize sağlık Allah c.c. razı olsun

“İşte sizler, Allah yolunda harcamaya çağırılıyorsunuz. İçinizden kiminiz cimrilik ediyor. Ama kim cimrilik ederse, ancak kendisine cimrilik etmiş olur. Allah zengindir, siz ise fakirsiniz. Eğer O'ndan yüz çevirirseniz, yerinize sizden başka bir toplum getirir, artık onlar sizin gibi de olmazlar.” (Muhammed 38)
“Allah'ın, kereminden kendilerine verdiklerini (infakta) cimrilik gösterenler, sanmasınlar ki o, kendileri için hayırlıdır; tersine bu onlar için pek fenadır. Cimrilik ettikleri şey de kıyamet gününde boyunlarına dolanacaktır. Göklerin ve yerin mirası Allah'ındır. Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.” (Al-i İmran 180)
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
Selemü alayküm elinize emeğinize sağlık Allah c.c. razı olsun

“İşte sizler, Allah yolunda harcamaya çağırılıyorsunuz. İçinizden kiminiz cimrilik ediyor. Ama kim cimrilik ederse, ancak kendisine cimrilik etmiş olur. Allah zengindir, siz ise fakirsiniz. Eğer O'ndan yüz çevirirseniz, yerinize sizden başka bir toplum getirir, artık onlar sizin gibi de olmazlar.” (Muhammed 38)
“Allah'ın, kereminden kendilerine verdiklerini (infakta) cimrilik gösterenler, sanmasınlar ki o, kendileri için hayırlıdır; tersine bu onlar için pek fenadır. Cimrilik ettikleri şey de kıyamet gününde boyunlarına dolanacaktır. Göklerin ve yerin mirası Allah'ındır. Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.” (Al-i İmran 180)




CİHAD HÜKÜMLERİ

S.1062: Hz. Mehdi'nin (Allah, zuhurunu yakın eylesin) gaybeti döneminde cihad-ı ibtidaî'nin* hükmü nedir? Ve acaba bütün şartları taşıyan veliyy-i fakih, cihad-ı ibtidaî hususunda hüküm verebilir mi?
C: Bütün şartları taşıyan veliyy-i fakihin, maslahat icabederse cihad-ı ibtidaî hükmünü vermesinin câiz olduğunu söylemek uzak bir görüş değildir ve hatta güçlü olan görüş budur.

S.1063: İslam'ın tehlikeye maruz kaldığını teşhis ettikten sonra anne ve baba razı olmazsa İslam'ı savunmanın hükmü nedir?
C: İslam ve müslümanları savunmak farz olup anne-babanın iznine bağlı değildir; ancak, bununla birlikte mümkün olduğu kadar onların rızasını elde etmeye çalışmak iyidir.

S.1064: İslam beldelerinde yaşayan ehl-i kitaba* zımmî hükmü uygulanır mı?
C: Himayesinde yaşadıkları İslam hükümetinin kanun ve kurallarına teslim oldukları müddetçe kendilerine verilen amanla çelişen bir iş yapmazlarsa kendileriyle antlaşılan kimselerin hükmündedirler.

S.1065: Bir müslümanın, kafirlerin veya müslümanların beldelerinde yaşayan ehl-i kitaptan veya ehl-i kitaptan olmayan kafir bir erkek veya kadını istimlak etmesi câiz midir?
C: Câiz değildir; ancak, kafirlerin İslam beldelerine saldırdığı takdirde yakalanan savaş esirlerinin durumu veliyy-i fakihin görüşüne bağlıdır ve müslümanların böyle bir hakkı yoktur.

S.1066: Muhammedî ِz İslam'ı* korumak, canı muhterem olan bir kişinin kanının dökülmesine bağlı olursa bu işi yapmak bize câiz midir?
C: Canı muhterem olan bir kimsenin kanını haksız yere dökmek şer'an haram olup Muhammedî öz İslam'la çelişmektedir. Bu yüzden, Muhammedî öِz İslam'ı korumanın suçsuz bir kişiyi öldürmeye bağlı olduğu anlamsızdır. Ancak, maksadınız mükellef olan bir kişinin Allah Azze ve Celle'nin yolunda cihad etmede ve Muhammedî öz İslam'ı savunmada öldürülmeye maruz kaldığı durumlarsa bunun çeşitli yerleri vardır; mükellef kendi teşhisine göre İslam'ın tehlikede olduğu bilincine varırsa öldürülmeye maruz kalacağından korksa bile İslam'ı savunması farzdır.



Ve aleyküm selam ve rahmetullahi ve bereketühü, Rabbimiz c.c razı olsun değerli kardeşim. Eklediğiniz ayet-i celileler için de çok çok teşekkür ederim..Rabbel alemin, sevabınızı kat kat yazsın..Sizin de tüm ibadetlerinizi ve yapacağınız tüm ibadetleri kabul eylesin, her iki cihanda da razı olduğu kullarından eylesin, sevdikleriyle ve sevdiklerinizle eylesin..


Bayramın güzel manasından çok hep o ''diğer yüzünü'' düşünüyorum..Mazlumlar ve mustazaflar cephesinden bakıyorum bayrama, içim burkuluyor... Rabbimiz c.c sabırlar ihsan eylesin kardeşlerimize, küfür ordusunu ise helak eylesin inşallah.


En önemlisi bizler..Onlar için hiçbir şey yap(a)mayan bizler...Ahirette kardeşlerimiz, bizlerden şikayetçi olacaklar..Zulmü ne elle, ne de dille düzeltememiş olmanın verdiği eziklik içerisinde olacağız..Rabbimiz c.c bizleri affeylesin..Ayetleri yaşamak duasıyla inşallah..Rabbimize emanetsiniz kardeşim..Selam ve dua ile inşallah.
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
Küfre, İşgale, Tağuta "LA" Diyebilenler Kardeştir!


Filistin’de Hamas’ın iktidara gelmesi ile baş gösteren olayları hepimiz yakından takip ediyoruz. Ajanslara yansıyan Hamas-El Fetih gerginliği sürekli olarak “Filistin’de kardeş kavgası” olarak kamuoyuna lanse ediliyor.

Hamas’ın yıllardır Filistin topraklarında verdiği destansı mücadele ve zaferler neticesinde halkın teveccühünü kazanarak tek başına iktidara gelmesi İslam dünyasında sevince, Batı dünyasında derin sarsıntılara neden oldu. Demokrasiden dem vuran Batı zihniyeti, Filistin halkının İslam’a olan teveccühünü görünce adeta çılgına döndü. Kimileri teröristlerin(!) dünya arenasında söz sahibi olmasını istemezken, kimileri Hamas’ın asimile olacağından bahsetti. Kimileri ise Hamas’ı silahsızlandırma yönünde dünya müstekbirleri ile iş birliği halinde oldu(!). Hepimiz kardeşlerimizin ayaklarının kaymaması için dua ettik. Filistin halkı ve dünya Müslümanlarının yüz akı olan böylesi örnek bir harekete dünyadaki evrensel İslami hareketin çok ihtiyacı vardı.

Elhamdulillah… Hamas, iktidarı boyunca duruşunu hiç bozmadı. Emperyalistlerin ve işbirlikçi uşaklarının bütün baskılarına rağmen dünya Müslümanları Hamas’ ı bağrına bastı. Herkes ekmeğini bölüp Filistinli kardeşlerine de ikram etti. Bu iman kardeşliğinin bir gereğiydi.

Dünya Müslümanları bunu yaparken her yerde olduğu gibi Filistin topraklarında yaşayan bir takım güruhlar, sözde Filistin topraklarının işgalden kurtarılması ve Filistin halkının özgürlüğünü savunuyormuş gibi görünsede, işgalcilerin bir piyonu haline gelmişti. Bu hain güruh, kurulduğu ilk yıllardan beri Filistin halkının haklarını sömürmeyi kendisine görev bilmişti.

Bir vesile ile görüşme imkânı bulduğumuz Hamas’a mensub Belediye başkanlarının anlattıkları karşısında dehşete düşmüştüm. Hamas’ın hem yerel hem de genel seçimlerde başarı elde edip iktidara gelmesinin ardından, devlet kurumlarında birçok yolsuzluğu tespit ettiğini bildiren Nablus Belediye başkanı, bu yolsuzluklara son verildiğini aktarmıştı. Belediyede en alttaki işçinin bile kendisine makam otosu tahsis ettiğini ve bir kişinin yapacağı işe 10 kişinin atandığını belirtmiş, bu olayın ortaya çıkmasının ardından araçlara el konulduğu ve gereksiz personelin işten çıkarıldığını söylemiş, bütün bu kişilerinde El Fetih yandaşları ve onların akrabaları olduğunu aktarmıştı konuşmasında.

Uluslararası yardım kuruluşlarından Filistin halkına dağıtılmak üzere gelen maddi yardımların El Fetih yandaşları ve liderleri arasında bölüştürüldüğü yine Hamas’ın tespit ettiği gerçeklerden bazıları. Yaser Arafat başta olmak üzere, El Fetih yöneticilerinin bu zenginliğinin nereden geldiği bu gerçeklerin bilinmesi ile daha da netleşmiştir.

Meteryalist zihniyete sahip olan ve yeryüzünde Allah’ın varlığını kabul etmeyen, batıl ideolojilerin esiri olmuş zihinlerin yeryüzüne hakim kılmak istedikleri düzenin maddeci ve insanın nefsini merkeze alan bir düzen olacağı gün gibi ortadadır.

Hamas’ın iktidara geldiği ilk günden itibaren, kendi menfaatlerinin kesilmesi sonucunda, organize şekilde Hamas’ı, dolayısıyla Filistin hükümetini etkisiz kılmak ve zarar vermek adına eylemlere girişen El Fetih militanları, okulları basıp öğretmen ve öğrencileri derslerden zorla çıkarmış, birçok bakanlık binasını basmış, ateşe vermiş ve Hamas’a bağlı dört mücahidi şehid etmişlerdi.

Hamas ise bütün bu saldırılar karşısında ulusal birlik mesajları ve "kendi halkımıza silah doğrultmayacağız " açıklamalarıyla karşılık vermişti.

Geçtiğimiz hafta Filistin Başbakanı İsmail Heniye’ye düzenlenen hain saldırının El Fetih militanları tarafından düzenlendiği aşikâr. Bu saldırıda 19 yaşında Abdurrahman Yusuf isimli bir kardeşimiz kendisini feda etmese, Filistin Başbakanı İsmail Heniye belki de şuan şehidler kervanına katılmış olacaktı. Bir hafta içerisinde Ahmed Ebu-l Hayr, Muhammed Fayik Avde gibi Hamas’a bağlı İzzettin El Kassam Tugayları komutanlarını şehid etmelerinin yanı sıra, onlarca Hamas mensubunu da hunharca katlettiler. Ayrıca Filistin Dışişleri bakanı Mahmut Zahar’ın konvoyu makineli silahlarla tarandı.

Kendi başbakanına ve kendi halkına silah çeken bir güruhun bunu yaparken düşüncesi ne olabilir diye soruyor insan kendi kendine.

Bizler kaynaklarını vahiyden alan Müslümanlar olarak şunu çok iyi biliyoruz ki kafirlerin hepsi birbirlerinin dostudurlar.

Filistin’de söz edilen “kardeş kavgası” tabirini bu nedenle uzak görüyorum. Çünkü Yüce Rabbimiz “Müminler ancak kardeştirler” buyurmuştur. El Fetih, Filistin’in "laik" ve "seküler" bir yönetim ile idare edilmesi için çaba sarf ederken, Hamas Filistin’in "Kudüs başkentli bir İslam Devleti olduğunu" savunup, mensuplarının bütün işlerinde İslami kuralları dikkate almasını bir şart olarak ortaya koymaktadır.

Şunu hiçbir zaman unutmayalım ki Tevhid akidesi Allah'ın varlığı, birliği ve otoritesi üzerine kuruludur. Bunu kabul etmeyenler kendisine beşer ideolojileri, mevcut "tağuti" sistemleri ve kendi çıkarlarını "ilah" edinmiş demektir.

Bizim kardeşliğimizin sınırlarını İslam’ın tevhid akidesi belirler. Bunun en büyük delili ise Hz. Nuh ile oğlu arasında vuku bulan olaydır. Allah tealanın Kur'an-ı Kerim’de bize bildirdiği vakayı sizlerle paylaşmak istiyorum.

”Nuh Rabbine dua edip dedi ki:”Ey Rabbim! Şüphesiz oğlumda ailemdendir. Senin vadin ise elbette haktır.Sen hakimlerin hakimisin.”

”Allah buyurdu ki: Ey Nuh! O asla senin ailenden değildir. Çünkü onun yaptığı kötü bir iştir. O halde hakkında bilgin olmayan bir şeyi benden isteme! Ben sana cahillerden olmamanı tavsiye ederim.” Hud 45-46

”Eğer küfrü tercih ediyorlarsa babalarınızı ve kardeşlerinizi veli edinmeyin. Sizden kim onları dost edinirse, işte onlar zalimlerin ta kendileridir.” Tevbe 23

Yüce Rabbimizinde belirttiği gibi bizim bağlarımız kan bağı değil İslam’ın bize emrettiği iman-tevhid bağlarıyladır. Allahın varlığını ve birliğini kabul eden, kalbinde ve yaşadığı dünyada ondan başka bütün putlara “La” diyebilen bizim kardeşimizdir. Aksi takdirde Yahudilerle ve Hristiyanlarla dost olanlar bizim ne dostumuz ne de kardeşimizdir.

”Ey iman edenler! Yahudileri ve Hristiyanları dost edinmeyin! Onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden kim onları dost edinirse, şüphesiz o da onlardandır. Muhakkak ki Allah zalim bir kavme hidayet etmez.” Maide 51

Hamas’ın iktidara gelmesinin ardından her şey ortaya daha da net bir şekilde çıkmıştır. El Fetih’e işgalci Yahudiler ve ABD'nin yaptığı silah yardımları bütün dünya kamuoyunda yakından takip edildi. Şimdi bu hainler aldıkları bu silahları Müslümanlara doğrultmuş durumdadır. Makam, mevki, para peşinde koşan bu güruhun, dünya müstekbirlerinin uşağı olduğu tüm çıplaklığıyla ortaya serilmiştir. Eli kanlı katillerin yanında halkının dökülen kanları ve çiğnenen namusunu hiçe sayarak gülebilen ve o elleri sıkan Mahmut Abbas ve yandaşlarından farklı bir şey beklemiyoruz zaten. Gazze’ nin etrafına yapılan “utanç duvarı” nın çimentosunu satacak kadar değerlerini yitirmiş ve dünyayı gözünde ilahlaştıran düşünce sahiplerinden onurlu bir duruş beklememiz komik olsa gerek.

Bütün dünyada Müslümanların başı işbirlikçilerle derttedir. İşgalcilere hizmet eden, onlara buyur eden, tokalaşan her kimse, görüşü, mezhebi ne olursa olsun zalimdir, onlardandır.

İşgalciler postallarıyla Müslümanların yatak odalarına kadar girerken Müslüman siyasi hesaplar güdemez. İki seçeneği vardır. Ya şehid olana kadar, ya da işgalcileri o topraklardan çıkana kadar mücadele eder. Aksini yapanların ve çıkar hesapları güdenlerin, Kadirov gibi cami yaptırmaları (maalesef camiinin yapımında Türkiye’den bazı kurumların maddi yardımı söz konusu) veya İslami söylemleri benimsemeleri bir şey ifade etmez bizim için. Belirttiğimiz özelliklere sahip olan kişi ve hareketler İslam ümmetinin bağrına saplanmış hainlerdir.

Dünyanın dört tarafındaki İslam cephelerinde olduğu gibi Filistin’de de saflar nettir. İşgalciler ve zalimler bir yanda, Hamas gibi bunlara karşı “Tevhid mücadelesi” veren “Huseyni-kıyamcı ” müslümanlar bir yandadır. Bizim safımız işgale, zulme, tağuta karşı duranların safıdır.

Zalimlerin kanatları altında duran ve onların kirli ellerini sıkanlar, İslam saflarından ve tevhidi, kıyamcı duruştan çok uzaktadır.

”Ey iman Edenler! Benim düşmanım sizin de düşmanınızdır. Onları veliler edinmeyin. Siz onlara karşı sevgi duyuyorsunuz; oysa onlar size haktan gelen gerçeği inkâr etmişler, Rabbiniz Allah’a inanmanızdan dolayı peygamberi’ de, sizi de yurtlarınızdan sürüp çıkarmışlardır. Eğer siz benim yolumda cihad etmek ve benim rızamı kazanmak içim yola çıkmışsanız onlara karşı nasıl hala sevgi besliyorsunuz? Ben sizin saklı tuttuğunuzu da, açığa vurduğunuzu da en iyi bilenim. Sizden kim onları dost edinirse yolundan sapıtmış olur.” Mümtehine 1

kudüsyolu/ YUSUF ENSAR ÇALIŞKAN
 

istikbal

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 Ağu 2006
Mesajlar
1,236
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
Konum
Uzun ve düşünülmüş yoldan.
CİHAD HÜKÜMLERİ





S.1062: Hz. Mehdi'nin (Allah, zuhurunu yakın eylesin) gaybeti döneminde cihad-ı ibtidaî'nin* hükmü nedir? Ve acaba bütün şartları taşıyan veliyy-i fakih, cihad-ı ibtidaî hususunda hüküm verebilir mi?
C: Bütün şartları taşıyan veliyy-i fakihin, maslahat icabederse cihad-ı ibtidaî hükmünü vermesinin câiz olduğunu söylemek uzak bir görüş değildir ve hatta güçlü olan görüş budur.

S.1063: İslam'ın tehlikeye maruz kaldığını teşhis ettikten sonra anne ve baba razı olmazsa İslam'ı savunmanın hükmü nedir?
C: İslam ve müslümanları savunmak farz olup anne-babanın iznine bağlı değildir; ancak, bununla birlikte mümkün olduğu kadar onların rızasını elde etmeye çalışmak iyidir.

S.1064: İslam beldelerinde yaşayan ehl-i kitaba* zımmî hükmü uygulanır mı?
C: Himayesinde yaşadıkları İslam hükümetinin kanun ve kurallarına teslim oldukları müddetçe kendilerine verilen amanla çelişen bir iş yapmazlarsa kendileriyle antlaşılan kimselerin hükmündedirler.

S.1065: Bir müslümanın, kafirlerin veya müslümanların beldelerinde yaşayan ehl-i kitaptan veya ehl-i kitaptan olmayan kafir bir erkek veya kadını istimlak etmesi câiz midir?
C: Câiz değildir; ancak, kafirlerin İslam beldelerine saldırdığı takdirde yakalanan savaş esirlerinin durumu veliyy-i fakihin görüşüne bağlıdır ve müslümanların böyle bir hakkı yoktur.

S.1066: Muhammedî ِz İslam'ı* korumak, canı muhterem olan bir kişinin kanının dökülmesine bağlı olursa bu işi yapmak bize câiz midir?
C: Canı muhterem olan bir kimsenin kanını haksız yere dökmek şer'an haram olup Muhammedî öz İslam'la çelişmektedir. Bu yüzden, Muhammedî öِz İslam'ı korumanın suçsuz bir kişiyi öldürmeye bağlı olduğu anlamsızdır. Ancak, maksadınız mükellef olan bir kişinin Allah Azze ve Celle'nin yolunda cihad etmede ve Muhammedî öz İslam'ı savunmada öldürülmeye maruz kaldığı durumlarsa bunun çeşitli yerleri vardır; mükellef kendi teşhisine göre İslam'ın tehlikede olduğu bilincine varırsa öldürülmeye maruz kalacağından korksa bile İslam'ı savunması farzdır.
Ve aleyküm selam ve rahmetullahi ve bereketühü, Rabbimiz c.c razı olsun değerli kardeşim. Eklediğiniz ayet-i celileler için de çok çok teşekkür ederim..Rabbel alemin, sevabınızı kat kat yazsın..Sizin de tüm ibadetlerinizi ve yapacağınız tüm ibadetleri kabul eylesin, her iki cihanda da razı olduğu kullarından eylesin, sevdikleriyle ve sevdiklerinizle eylesin..
Bayramın güzel manasından çok hep o ''diğer yüzünü'' düşünüyorum..Mazlumlar ve mustazaflar cephesinden bakıyorum bayrama, içim burkuluyor... Rabbimiz c.c sabırlar ihsan eylesin kardeşlerimize, küfür ordusunu ise helak eylesin inşallah.
En önemlisi bizler..Onlar için hiçbir şey yap(a)mayan bizler...Ahirette kardeşlerimiz, bizlerden şikayetçi olacaklar..Zulmü ne elle, ne de dille düzeltememiş olmanın verdiği eziklik içerisinde olacağız..Rabbimiz c.c bizleri affeylesin..Ayetleri yaşamak duasıyla inşallah..Rabbimize emanetsiniz kardeşim..Selam ve dua ile inşallah.

Selemü alayküm,gönlü islama hizmet etmek için elinden gelenin en iyisini yapmaya çalışan ve bu yolda gayret,çaba gösteren samimi,fadakar kardeşim.Rabbim sizi hem bu dünyada hem ahirette korktuklarınızdan kurtarıp hayırlıysa umduklarınıza nail eylesin amin.
Güzel yorumunuz olmuş yalnız müsadenizle son parağrafta bazı yerler özellikle dikkatimi çekti.Bu yerler hakkında içimden sizi incitip,kırmadan bir şeyler yazmak geldi.
Bizlerin hiçbir şey yapmadan eli kolu bağlı bir şekilde oturduğuna inanmıyorum ve de inanmak bile istemiyorum.Rabbime hamd olsun ki Allah c.c izniyle hedefimizde gayemizde mazlum müslüman kardeşlerimizin sevinçleriyle sevinmek,dertleriyle dertlenmek,sıkıntılarını gidermek,onları unutmamak ve gündemimizde tutmak,dualar etmek daha sayamadığım bir çok şey vardır elbette olacaktırda.Biz ne yazık ki şu gerçeği biliyoruz ki O kardeşlerimizi en çok üzen bazı müslümanların hiçbir şey yapmadan eli kolu bağlı bir şekilde oturup ilgi ve alakasız kalmasıdır rabbim bizleri bundan muhafaza etsin.Buradan şu sonuç aklımızın ucundan bile geçmesin oraya gidmeyelim kardeşlerimizle beraber olup canımıla cihad edmeyelim
Elbetteki oraya gidilmeli canımızla,malımızla cihad edilmeli tabiri caiz ise bir karınca olup ağzımızla bir damla su götürmeli safımızı belli edilmeli en faziletli ve makbul olanı da bu olduğunu düşünüyorum.Ama Rabbim bizlerin de bildiği gibi herkese şehit olmayı ve cihad edmeyi nasib edmiyor.Burada ki görevimizi Allah'ın izniyle hakkıyla yerine getirirsek Rabbim daha sonra oraya gidmeyi de nasib edecektir.
Yazmış olduğum yorumda herhangi bir yanlışlığım var ise Allah c.c. rızası için düzeltilmesini istiyom.
YA RABBİ! ana,babamızı ve bütün insanları affedip bağışla,YA RABBİ! bizleri nefsimize uydurma,YA RABBİ! bizleri şeytana uydurma,YA RABBİ! bizleri korktuklarımızdan kurtarıp hayırlıysa umduklarımıza nail eyle,YA RABBİ! bizleri kaldıramayacağımız yük ile imtihan etme,YA RABBİ! bizleri gerçeği görebilmeyi nasib eyle,YA RABBİ! Filistinde,Keşmirde,Irakta,Afganiztanda,Çeçenistanda ve sayamadığımız dünyanın tüm bölgelerindeki mazlum,müstazaf müslüman kardeşlerimize yardım eyle ,YA RABBİ! bu ümmete birlik olmayı ve birlikte hareket edmeyi nasib eyle,YA RABBİ! bizlere doğru öğrendiğimiz ilimle ile amel etmeyi nasib eyle,YA RABBİ! faydasız ve işe yaramayan ilimden sana sığınıyoruz,YA RABBİ!bizleri kabir ve cehennem azabından koru,YA RABBİ! kapından başka gidecek kapımız yok,YA RABBİ! yalnız sana ibadet edip yalnız senden yardım dilemeye çalışıyoz çalışmalarımızı boşa çıkarma,YA RABBİ!dualarımızı kabul eyle amin.amin.amin:A:A:A
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt