16-02-2009, 18:28 #
6 (
permalink)
ondaon
Kayıtlı Kullanıcı
Üyelik Tarihi: 08.02.09
Yaş: 30
Mesajlar: 65
Konular: 27
Seviye: 6 [
]
Paylaşım: 44 / 148
Güç: 21 / 28
Tecrübe: 95%
Ziyaretine Gelen Kadınlara Konuşması
36- Resulullah’ın kızı Fatıma (a.s)’ın hastalığı ağırlaşınca, Muhacir ve Ensar’dan oluşan bir grup kadın, Hz. Fatıma’nın ziyaretine giderek; “Ey Resulullah’ın kızı, bu hastalığınla nasıl sabahladın, durumun nasıldır?” diye sorduklarında şöyle buyurdu:
“Allah'a and olsun ki, dünyanızı sevmediğim, erkeklerinize darıldığım halde sabahladım. Onları denedikten sonra uzağa attım, sınadıktan sonra onlara sinirlendim. Keskinin körelmesi, ciddiyetten sonra gevşeklik, başı taşa vurmak, mızrağın (veya kanalın) çatlaması, görüşlerin bozulması, isteklerin sapması ne de kötüdür! “Kendileri için nefislerinin takdim ettiği şey ne de kötüdür. Allah onlara gazaplandı ve onlar azapta ebedi kalacaklardır.”[63] Çaresizlikten onun (Fedek ve Hilafetin) yularını onlara taktım, onu onlara yükledim, baskınını da onlara yaptım (diyeceğimi dedim). Zalim kavim hayır görmesin, neticesiz kalsın, rahmetten uzak olsun. Yazıklar olsun onlara! Onu (hilafeti), risalet kökünden (merkezinden) nübüvvet ve delalet temelinden, Ruh’ul Emin’in (Cebrail’in) indiği evden, din ve dünya işlerine alim olanın elinden çıkardılar. “Bilin ki bu, büyük ve apaçık bir hüsrandır.”[64] Ali’den intikam almalarının sebebi ne idi? Allah'a and olsun ki, onun kılıcının kimseyi tanımamasından, ölüme itina etmemesinden, düşmanları çiğnemesinden, kılıcının darbesinden ve Allah rızası için olan öfkesinden dolayı ondan intikam aldılar. Allah’a and olsun ki, eğer yoldan çekilseydiler (mani olmasaydılar), Resulullah’ın Ali’ye bıraktığı yulardan (önderlikten) ve onu kabul etmekten vazgeçselerdi ve onu (hilafet devesinin dizginini) Ali’ye bıraksalardı, bu deve onları doğru yola götürürdü, burunsallığı kimseyi yaralamazdı, yürümesi ağırlaşmazdı, binicisi yorulmazdı, onları hazmettirici ve kandırıcı temiz bir su kaynağına götürürdü, yanları suyu bulandırmazdı, onları doyurup geri getirirdi.
Hz. Ali onlara, gizlide ve açıkta nasihat etti. Hilafete ulaşsaydı zenginlikten çok süslenmezdi (Beyt-ul maldan kendisi için zahire etmezdi), susuzluğunu ve açlığını gidereceği az bir miktar hariç dünya malından bir şey toplamazdı. O zaman kimin zahit, kimin dünyaya haris olduğu, kimin doğru konuşan, kimin de yalancı olduğu ortaya çıkmış olacaktı. “Eğer halk inansalardı, korkup-sakınsalardı, gerçekten üzerlerine hem gökten, hem de yerden bolluklar (bereketler) açardık; ancak onlar yalanladılar, biz de onları kazandıkları şeylerden dolayı cezalandıracağız.”[65] “Bunlardan zulmetmiş olanlara da, kazanmakta oldukları kötülükler isabet edecektir ve onlar (Allah'ı) aciz bırakabilecek de değillerdir.”[66]
Ebu Bekir’le Ömer’in Özür Dilemeleri
37- Hz. Ali (a.s) camide beş vakit namazlarını kılıyordu; namazını kılıp bitirdiğinde Ebu Bekir ve Ömer; “Resulullah’ın kızının hali nasıldır?...” diye sordular. Sonra şöyle dediler: “Senin de bildiğin gibi bizimle onun arasında bir rahatsızlık olmuştur, eğer uygun görüyorsan bizim için izin iste de suçumuzdan dolayı ondan mazeret dileyelim.”
Hz. Ali (a.s) cevaben şöyle buyurdu: “Bu sizin bileceğiniz bir şeydir.” Sonra Hz. Ali (a.s) Hz. Fatıma’nın yanına gelerek şöyle dedi: “Ey hür kadın! Filan şahıslar kapının arkasındalar, sana selam vermek istiyorlar, bu konuda görüşün nedir?” Hz. Fatıma (a.s) cevaben şöyle dedi: “Ev senin evindir, hür de senin eşindir, istediğini yapabilirsin.” Hz. Ali (a.s); “Öyleyse çarşafını başına at” dedi. Hz. Fatıma da çarşafını başına atıp yüzünü duvara döndü.
Sonra o ikisi içeri girip selam verdikten sonra; “Bizden razı ol, Allah da senden razı olsun” dediler. Hz. Fatıma (a.s); “Sizi buraya getiren ve bu sözü söylemenize sebep olan şey nedir?” diye sordu. Onlar cevaben; “Biz, kötü iş yaptığımıza itiraf ediyoruz, bizi affetmeni ümit ediyoruz.” dediler. Hz. Fatıma (a.s) onların bu sözlerine karşılık şöyle buyurdular: “Eğer sözünüzde sadıksanız, öyleyse sizden soracağım şey hakkında bana görüşünüzü bildirin; ben sizin de bildiğinizi bildiğimden dolayı sizden bir mesele soracağım, eğer beni tasdik ederseniz buraya gelmenizde sadık olduğunuzu anlamış olurum.”
O ikisi; “İstediğin meseleyi sorabilirsin.” dediler. Bunun üzerine Hz. Fatıma (a.s) şöyle buyurdu: “Allah aşkına, acaba Resulullah (s.a.a)’in şöyle buyurduğunu duymuş musunuz?:
“Fatıma bedenimin bir parçasıdır; öyleyse ona eziyet eden bana eziyet etmiştir.” O ikisi cevaben; “Evet, Resulullah bunu buyurmuştur.” dediler. Onların bu sözü üzerine Hz. Fatıma (a.s) ellerini göğe kaldırarak şöyle dedi:
“Allah’ım, o ikisi bana eziyet ettiler, ben onları sana ve resulüne şikayet ediyorum. Hayır, Allah’a andolsun ki, babam Resulullah’a kavuşana dek kesinlikle sizden razı olmayacağım ve sizin yaptığınızı O Hazrete bildireceğim; sizin hakkınızda hüküm veren O olacaktır!...”[67]
Zalimlerin Kendisine Cenaze Namazı Kılmalarına İzin Verilmemesini Vasiyet Etmesi!
38- “Emir-ul Müminin Ali hakkında Allah’ın ve Peygamber’in ahdini bozan, hakkımdan dolayı bana zulmeden, mirasımı gasp eden, babamın bana yazdığı Fedek’in malikiyet senedini yakan ve tanıklarımı yalanlayan kimseler bana namaz kılmasınlar. Allah’a and olsun ki, o tanıklar Cebrail, Mikail, Emir-ul Muminin Ali ve Ümmü Eymen’di. Bize yardım edilmesi gerektiğinde onlar (ashap) evlerine çekildiler. Oysa Emir-ul Müminin Ali, beni, Hasan ve Hüseyin’le birlikte gece ve gündüz onların (Muhacir ve Ensarın) evlerine götürüyordu. Allah'ı, Peygamberi onlara hatırlatıyordum; “Biz Ehl-i Beyt’e zulmetmeyin, Allah’ın bize verdiği hakkı gasp etmeyin” diyordum. Gerçi; “Size yardım edeceğiz” diye olumlu cevap veriyorlardı, ama gündüz olunca bize yardım etmekten vazgeçiyorlardı. Nihayet bizim eve saldırdılar, kapımızın önüne yığınla odun topladılar, o odunları yakarak bizi yakmak istediler... Böyle bir ümmet mi bana namaz kılacak?!!”[68]
Hz. Ali’ye Vasiyeti
39- “Ya Ali! Ben öldüğümde sen bana cenaze guslü ver, kefenleme işlerimi sen üstlen, (cenaze) namazımı sen kıl, beni kabrime koyarak defnet, kabrimin üzerindeki toprağı dümdüz et, yüzüme taraf baş ucumda otur, çok Kur’an ve dua oku. Çünkü bu anlar, ölünün dirilerle üns etmeye (birlikte olmaya) muhtaç olduğu anlardır. Ben seni Allah’a ısmarlıyor, evlatlarım hakkında güzel davranmayı ise sana tavsiye ediyorum.”[69]
Yazılan Vasiyetname!
40- Hz. Fatıma (a.s) vefat ettikten sonra Hz. Ali (a.s) camiden gelerek, onun yüzündeki örtüyü açınca baş ucunda bir mektup gördü; o mektupta (vasiyetnamede) şöyle yazılmıştı:
“Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla. Bu, Resulullah’ın kızı Fatıma’nın vasiyetnamesidir. O (Fatıma), Allah’tan başka bir ilahın olmadığına, Muhammed’in O’nun kulu ve elçisi olduğuna, cennet ve cehennemin hak olduğuna, kıyamet gününün geleceğine ve onun gelmesinde bir şüphe olmadığına ve Allah’ın kabirdekileri dirilteceğine tanıklık ediyor. Ya Ali! Ben Muhammed’in kızı Fatıma’yım, dünya ve ahirette seninle olmam için Allah beni seninle evlendirdi. Sen başkalarından bana daha yakınsın. Geceleyin cenazemi yıka, secde uzuvlarıma hanut koy ve beni kefenle. Geceleyin (cenaze) namazımı kıl ve hemen defnet, kimseye de haber verme. Seni Allah’a ısmarlıyorum; kıyamet gününe dek evlatlarımı selamlıyorum.”[70]
******
KAYNAKLAR:
[1] - Bihar, c. 68, s. 249. Avalim, c. 11, s. 623. Nehc’ul- Hayat, s. 25.
[2] - Şerh-i Nehc’ul- Belağa, c. 16, s. 211. Nehc’ul- Hayat, s. 36. Fatımat’uz- Zehra Behcet’ul- Kalb’il- Mustafa, s. 265, H: 1.
[3] - Yenabi’ul- Mevedde, s. 213. Menakıb-i Harezmi, s. 47. Zehair’ul- Ukba, s. 92. Nehc’ul- Hayat, s. 48.
[4] - Bihar, c. 75, s. 401. Avalim, c. 11, s. 628. Nehc’ul- Hayat, s. 26.
[5] - Delail’ul- İmamet, s. 7; Nehc’ul- Hayat, s. 157.
[6] - Bihar, c. 101, s. 36. Keşf’ul- Ğumme, c. 2, s. 23. Nehc’ul- Hayat, s. 160. Hilyet’ul- Evliya, c. 2, s. 40. Fatımat’uz- Zehra Behcet’ul- Kalb’il- Mustafa, s. 267, H: 6.
[7] - Bihar, c. 43, s. 92. Avalim, c. 11, s. 223. Mecma’uz- Zevaid, c. 9, s. 202. Nehc’ul- Hayat, s. 164.
[8] - Musned-i Ahmed, s. 28. Kenz’ul- Ummal, c. 16, s. 426. Nehc’ul- Hayat, s. 312.
[9] - Vekayi’ul- Eyyam, c. Siyam, s. 295. Nehc’ul- Hayat, s. 271.
[10] - Delail’ul- İmamet, s. 7. Avalim, c. 11, s. 626. Nehc’ul- Hayat, s. 158. Müstedrek’ul- Vesail, c. 1, s. 565.
[11] - Nefais’ul- Lübab, c. 3, s. 124.(el yazılı). Avalim, c. 11, s. 629. Nehc’ul- Hayat, s. 56.
[12] - Bihar, c. 43, s. 82. Keşf’ul- Ğumme, c. 2, s. 25. Beyt’ul- Ahzan, s. 22. Nehc’ul- Hayat, s. 149.
[13] - Bihar, c. 2, s. 3. Mehaccet’ul- Beyza, c. 1, s. 30. Avalim, c. 11, s. 621. Nehc’ul- Hayat, s. 225.
[14] - A’yan’uş- Şia, c. 1, s. 323.
[15] - İhkak’ul- Hak, c. 4, s. 481. Ğayet’ul- Meram fi Rical’il- Buhari, s. 295. Nehc’ul- Hayat, s. 35.
[16] - Bihar, c. 37, s. 103., H: 7. Fezail’ul- Hamse, c. 2, s. 147. Nehc’ul Hayat, s. 19.
[17] - Tefsir’ul- Burhan, c. 4, s. 21. Avalim, c. 11, s. 620. Leali’l- Ahbar, c. 5, s. 156. Nehc’ul- Hayat, s. 26. Bihar, c. 68, s. 155. Fatımat’uz- Zehra Behcet’ul- Kalb’il- Mustafa, s. 298, H: 57.
[18] - Fatımat’uz- Zehra Behcet’ul- Kalb’il- Mustafa, s. 288, H: 50.
[19] - Fatımat’uz- Zehra Behcet-u Kalb’il- Mustafa, c. 1, s. 304.
[20] - Delail’ul- İmamet, s. 1; Fatımat’uz- Zehra Behcet-u Kalb’il- Mustafa, c. 1, s. 275, H: 30.
[21] - Bihar’ul- Envar, c. 8, s. 309; Fatımat’uz- Zehra Behcet-u Kalb’il- Mustafa, c. 1, s. 304, H: 76.
[22] - İhkak’ul- Hak, c. 7, s. 308.
[23] - Yenabi’ul- Mevedde, s. 44.
[24] - Müsned-i Fatımat’uz- Zehra, s. 215.
[25] - a.g.e. s. 227.
[26] - a.g.e. s. 235.
[27] - Bihar, c. 23, s. 259. Tefsir’ul- Burhan, c. 3, s. 245. Nehc’ul- Hayat, s. 37.
[28] - Reyahiyn’uş- Şeria, c. 1, s. 93. Nehc’ul- Hayat, s. 44.
[29] - Bihar, c. 43, s. 158. Hisal, c. 1, s. 173. Delail’ul- İmamet, s. 38. Nehc’ul- Hayat, s. 42.
[30] - Kasas/68.
[31] - Hacc/46.
[32] - Bihar, c. 36, s. 353. Avalim, c. 11, s. 444. Ğayet’ul- Meram, s. 96. Nehc’ul- Hayat, s. 38. Fatımat’uz- Zehra Behcet-u Kalb’il- Mustafa, c. 1, s. 281, H: 40.
[33] - Ahzab/33.
[34] - Avalim’ul- Ulum ve’l- Mearif (Behrani), c. 11, s. 635; İhkak’ul- Hak, c. 2, s. 557-558; Nur’ul- Afak, (Şeyh Keni) s. 4, b. Tahran; Müntahab’ul- Kebir (Mecma’ul- Bahreyn kitabının sahibi Allame Tureyhi); el-Ğurer-u ve’d- Durer (İrşad kitabının sahibi Allame Deylemi).
[35] - Avalim, c. 11, s. 454. Menakıb, c. 1, s. 242. A’lam’un- Nisa, c. 4, s. 113. Nehc’ul- Hayat, s. 199.
[36] - Bihar, c. 43, s. 176, b. Beyrut. Avalim, c. 11, s. 487. Nehc’ul- Hayat, s. 71. Bihar, c. 8, s. 221-223, b. Kompani.
[37] - Bihar, c. 53, s. 18. Kafi, c. 1, s. 460. Avalim, c. 11, s. 401. Nehc’ul- Hayat, s. 137. Fatımat’uz- Zehra Behcet-u Kalb’il- Mustafa, c. 1, s. 559, H: 37.
Bihar’ul- Envar kitabında (c. 43, s. 198), bu olayla ilgili şöyle nakledilmiştir: “Bu sırada Ali bin Ebi Talip (a.s) sıçrayıp Ömer’in yakasından tuttu, sonra onu sallayıp yere serdi, onun burun ve boynunu ayağının altına alıp çiğnedi, onu öldürmek istedi, ama Resulullah (s. a.a)’in sabr etmesiyle ilgili söz ve tavsiyelerini hatırlayınca şöyle dedi: “Ey Sahhak (Hattap) oğlu! Muhammed’i peygamberlikle üstün kılana and olsun ki, eğer Allah’tan taraf bir kitap geçmiş olmasaydı (kader böyle olmasaydı), şüphesiz evime giremeyeceğini elbette anlamış olacaktın.” Bu esnada Ömer yardım dilemeğe başladı...”
[38] - Al-i İmran/102.
[39] - Fatır/28.
[40] - Tevbe/128.
[41] - Nisa/84.
[42] - Maide/50.
[43] - Neml/16.
[44] - Meryem/5-6.
[45] - Enfal/75.
[46] - Nisa/11.
[47] - Bakara/180.
[48] - Casiye/27.
[49] - En’am/67.
[50] - Zümer/40.
[51] - Al-i İmran/144.
[52] - Kayle, Evs ve Hazrec’in ninesidir.
[53] - Tevbe/13.
[54] - İbrahim/8.
[55] - Şuara/227.
[56] - Sebe/46.
[57] - Hud/121.
[58] - Meryem/5-6.
[59] - Neml/16.
[60] - Yusuf/18.
[61] - Muhammed/24.
[62] - Mü’min/78. Şerh-i İbn-i Ebi’l- Hadid, c. 16, s. 236. Keşf’ul- Ğumme, c. 1, s. 492. Müruc’uz- Zeheb, c. 2, s. 311. A’lam’un- Nisa, c. 4, s. 116. Tezkiret’ul- Havass, s. 179. Keşf’ul- Mehacce, s. 124. el- İmamet-u ve’s- Siyase, c. 2, s. 14. el-İsabe, s. 61. Usd’ul- Ğabe, c. 2, s. 522. Tarih-i İbn-i Kesir, c. 12, s. 441. İkd’ul- Ferid, c. 2, s. 6. Mizan’ul- İ’tidal, c. 2, s. 172.
[63] - Maide/81-82.
[64] - Zümer/15.
[65] - A’raf/96.
[66] - Zümer/51. İhticac, c. 1, s. 108. Emali, c. 1, s. 384. Delail’ul- İmamet, s. 39. Belağet’un- Nisa, s. 32. Keşf’ul- Ğumme, c. 23, s. 147. Şerh-i İbn-i Ebi’l Hadid, c. 16, s. 233. A’lam’un- Nisa, c. 4, s. 123. Bihar, c. 43, s. 158. Avalim, c. 11, s. 445. İhkak’ul- Hak, c. 10, s. 306. Nehc’ul- Hayat, s. 126.
[67] - Bihar, c. 28, s. 303; c. 43, s. 203; el-İmamet-u ve’s- Siyase (İbn-i Kuteybe), c. 1, s. 20.; A’lam’un- Nisa (Cahiz) c. 3, s. 1214.
[68] - Bihar, c. 43, s. 204. Keşf’ul- Ğumme, c. 1, s. 494. Mecma’un- Nureyn.147. Nehc’ul- Hayat, s. 291.
[69] - Bihar, c. 79, s. 27. Beyt’ul- Ahzan, s. 176. Nehc’ul- Hayat, s. 315.
[70] - Bihar, c. 43, s. 214. A’yan’uş- Şia, c. 1, s. 321. Avalim, c. 11, s. 514. Nehc’ul- Hayat, s. 320.