Malum Kesimler İran ve Şianın Maskesini Düşüren Sütun Haber-den Rahatsız!
v\:* {behavior:url(#default#VML);} o\:* {behavior:url(#default#VML);} w\:* {behavior:url(#default#VML);} .shape {behavior:url(#default#VML);} “Mescid-i Aksa” İnancı Hakkında, İran ve Şianın Maskesini Düşüren ve dolayısı ile bazı malum kesimlerde rahatsızlık uyandıran “Sütun Haber”in Tepkilere Cevabı!
Sütun Haber'in yaklaşık on gün önce yayınlamaya başladığı Mescid-i Aksâ dosyası okuyucularımızdan gördüğü büyük ilginin yanında bir o kadar da gürültü kopardı.
Çünkü yayınladığımız gerçekler ilk defa belgeleriyle ve delilleriyle tüm çıplaklığıyla dile getiriliyordu. Yayınımızı onaylayıp destekleyenler ve teşekkür edenler de oldu, aşırı tepki vererek karşı çıkanlar da…
Mescid-i Aksâ dosyamız nedeniyle Sütun Haber'e destek veren ve teşekkür eden değerli okuyucularımıza bizler de şükranlarımızı sunuyor, Sütun Haber olarak onlara doğru bildiğimiz çizgiden sapmadan ve sansürsüz bir yayın çizgisi izleyerek ulaşabildiğimiz tüm gerçekleri kendilerine aktarma sözü veriyoruz.
Dört bölümden oluşan Mescid-i Aksâ dosyamızda ortaya koyduğumuz belgelere ve delillere aldırmadan kör bir taassupla Sütun Haber'e saldıran ve Mescid-i Aksâ'yı savunmak yerine Mescid-i Aksâ'yı gözden düşürmek için olağanüstü çaba gösterenlere gelince, onlara "Allah hidayet versin" demekten başka söyleyecek çok fazla bir şeyimiz yok.
Hz. Aişe validemizi münafıkların iftirasından temize çıkarmak için ayetlerini gönderen Allah azze ve celle'nin buyruğuna bile itibar etmeyip Mü'minlerin Annesi'ne iftiralarını sürdürenleri biz nasıl iknâ edebiliriz! Yayınladığımız resmi belgeye rağmen hâlâ "bunlar asılsız yalanlar" diyen beyinsizlerle, gerçeklerin üzerine örttükleri perdenin aralanmasından rahatsız olup çareyi Sütun Haber'e saldırmakta gören ve konuyu saptırma gayretine düşenlere aldırmıyoruz.
Onların ahlâkını Hindistanlı büyük âlim ve mutasavvıf Ebu'l-Hasen En-Nedvi çok iyi tespit etmiş. En-Nedvi, "İki Zıt Tablo" isimli kitabında onları bize şöyle tanıtıyor:
"Humeyni'ye hayranlık duyanların bu hayranlığı öyle bir noktaya ulaşmıştır ki, akide konusu gündeme getirilince ve İslam Ümmeti'nin üzerinde birleştiği inanca işaret edilip Humeyni'nin görüşleri onlarla kıyaslanınca dinlemeye dahi tahammül edememekte; bayağılıkta, nefret ve kin duymada iyice alçalmaktadırlar."
Sütun Haber'in yaptığı sadece sansürsüz yapmak ve dünyanın her yerinde insaf sahibi insanların gözünde haber değeri taşıyan bilgileri okuyucudan gizlememektir. Bu saldırılacak değil, takdir edilecek bir davranıştır.
Ülkemizde "İran lobisi"nin etkisindeki İslami medya organları maalesef bu noktada çok kötü bir sınav vermektedirler. Sütun Haber'in gündeme getirdiği "Ebu Lü'lüe El-Mecusi Türbesi" ve "Ezher'den Olay Çıkaracak Rapor" gibi son derece önemli haberleri görmezden gelmektedirler.
Herhangi bir CHP üyesinin ağzından çıkacak olsa günlerce manşetlerinden düşürmeyecekleri sözleri başkası söyleyip yazınca okuyucudan saklamaktadırlar. Bu da İslami hassasiyetlerine gölge düşürmekte ve şu soruları akla getirmektedir:
Onlara göre acaba bazı insanların Allah'a, Rasulü'ne ve ailesine sövme ve Hz. Peygamber'in ırzına ve namusuna dil uzatma hakları mı var?
Önder Sav'ın ve Danimarkalı karikatüristlerin hakaretleri karşısında –haklı olarak- yeri göğü inletenler, aynı hakaretlerin kat kat fazlasını yapanların karşısında niye susmaktadırlar?
Allah'a, Rasulü'ne ve ailesine, sahabe-i kirama ağza alınmayacak hakaretlerde bulunanların söylediklerini ve yaptıklarını okuyucularından gizleyip bir de üstüne onların propagandasını yapanların hiç mi vicdanı sızlamaz?
Gazetecilik mesleğine ihanet ettikleri ve gerçekleri sakladıkları için okuyucularından utanmazlar mı?
Bir gün Allah'ın huzurunda hesap vereceklerini hiç mi düşünmezler?
Bu iki kesimin dışındaki üçüncü bir grup okuyucu kitlesi ise dosyanın içeriğini ve dile getirilen gerçekleri onaylamakla birlikte Sütun Haber'e "üslup" ve "hikmet" eleştirisinde bulundu. Bunların arasında sevdiğimiz ve saygı duyduğumuz kardeşlerimiz ve ağabeylerimiz de var.
Eleştirilerini saygıyla karşılıyoruz. Bununla birlikte bizim de onlara âcizane söyleyeceklerimiz var. Fakat yine de, asla suçluluğumuz ve pişmanlığımız nedeniyle değil, bilakis edebimiz ve kendilerine olan sevgimiz ve saygımız nedeniyle başımızı önümüze eğip susuyoruz ve gerekli cevabı vermek üzere kürsüye büyük âlim, mücahit ve dava adamı, Üstad Said Havva'yı davet ediyor ve sözü kendisine bırakıyoruz:
"İbni Ömer radıyallahu anhuma sahabenin halini anlatan şu sahih rivayeti zikreder:
"Biz öyle bir hayat yaşadık ki, bizlere Kur’an’dan önce iman verildi." Allah, Fatiha Suresi'nde önce akideleri, ikinci olarak ibadeti zikretmiştir. Daha sonra da hayat metodlarını zikretmiştir. Bu, hayat metodlarının, doğru inancın ve ibadetin neticesi olduğuna delildir.
Bu noktadan hareketle biz, önce akideye, ikinci olarak ibadete ve daha sonra hayat metoduna yoğunlaşıyoruz. Sahih hadiste, "Ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacak, biri hariç hepsi ateştedir" buyruluyor. Bu nedenle biz bu kurtulan fırkanın (Fırka-i Naciye) akidesini araştırır, ona sarılırız. Yolunda yürümek için adetlerini, değerlerini ve hayat tarzlarını araştırırız.
Humeyniciliğin akidesi/inancı bizim akidemiz/inancımız değildir. İbadetleri bizim ibadetlerimiz değildir. Hayat tarzı bizim hayat tarzımız değildir. Çünkü onlarda aslolan bize muhalefet etmektir.
Fırka-i Naciye'ye mensup bazı insanlara ne oluyor ki, cennetten cehenneme kaçıyorlar ve mü'minlerin yolundan başka bir yola koyuluyorlar?
Bilinçli olduğunu düşündüğümüz bazıları bilinçlerini kaybetmiş, Humeyniciliğin tehlikesini fark edemiyorlar. İlim sahibi olduğunu düşündüğümüz bazıları Humeyniciliğin tehlikesini ortaya çıkarmada ihmalkâr davranıyorlar ve onların bu ihmali nedeniyle neredeyse ümmet kaybolup gidecek.
Bu nedenle bilinçli insanları Humeyniciliğin tehlikesini görmeye çağırıyoruz. İlim sahiplerini, Humeyniciliğe karşı kalemlerini ve lisanlarını harekete geçirmeye çağırıyoruz.
Bu vebanın İslam topraklarından çıkarılmasının vakti gelmiştir. Baskına çıkanın baskına uğraması vakti gelmiştir. İslam Ümmeti İran'ı yeniden sahih akideye açmalıdır. İran'ın bu ümmet için oluşturduğu tehlikeye son vermelidir.
Yazdıklarıyla ve söyledikleriyle hâlâ bu ümmeti saptırmaya devam eden satılık kalemler ve taraflı ağızlar bilsinler ki, Allah, sapıklıklarının ve saptırdıklarının hesabını kendilerinden soracaktır. Humeyniciliğe destek vermek için hiçbir hüccetleri yoktur.
Humeyniciliğe destek vermek; Allah'a, Rasulü'ne ve mü'minlere ihanet etmek demektir. Humeyniciliğin ve müttefiklerinin ellerine fırsat geçince İslam evladına neler yaptıklarını görmediler mi? Humeyniciliğin ve destekçilerinin İslam'a düşman herkesle ittifakını bilmiyorlar mı?
Kulağı olan herkesin duymasının ve gözü olan herkesin görmesinin artık vakti gelmiştir. Şimdiye kadar hâlâ görmeyen ve duymayan daha ne görüp duyacak?
Bunlar, Tatarların ve Moğolların destekçileridirler. Haçlıların ve sömürgecilerin destekçileridirler. Yeniden ortaya çıkıp İslam'a ve Müslümanlara düşman olan herkese yardım ediyorlar. İslam düşmanlarının yapamadığını bunlar kendi elleriyle gerçekleştiriyorlar.
Pişmanlık için çok geç olmadan artık insanlar duysunlar ve görsünler! Hatasından dönmek isteyen için hâlâ buna imkân var. Susarak gerçekleri dile getirmeyenlerin özrü kabul edilmeyecek. Haktan sapanların özrü kabul edilmeyecek. Sapıtan ve saptıranların özrü kabul edilmeyecek.
Bakın; Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem (kudsi hadiste) Allah'ın şöyle buyurduğunu söylüyor: "Kim benim bir dostuma düşmanlık ederse ona savaş ilan ederim".
Humeyniciler, sahabeden ve diğerlerinden Allah dostlarına düşmanlık ediyorlar. Bu nedenle, nasıl olur da bir Müslüman onları dost edinebilir? Allah Teâlâ (Zulmedenlere eğilim göstermeyin, yoksa size ateş dokunur) buyururken, nasıl olur da onların hilelerine kanabilir ve onlara güvenebilir?
Humeyniciler zalimdirler. Zulümlerinden biri de, Hz. Ebu Bekr ve Hz. Ömer'e haksızlık etmeleridir. Allah Teâlâ (Biz, kazandıkları günahlar dolayısıyla zalimlerin bir kısmını bir kısmının başına geçiririz) buyururken, bir Müslüman nasıl onları dost edinebilir? Onları ancak zalim kimse dost edinir.
Hz. Ebu Bekir'e, Hz. Ömer'e, Hz. Osman'a, Hz. Ebu Ubeyde'ye, Hz. Talha'ya ve Hz. Zübeyr'e haksızlık etmeye kim razı olabilir? Sahabelerin ve bu ümmetin müctehid imamlarının karşısındaki safta olmaya kim razı olabilir? Kim Müslümanların kanlarını ve mallarını helal görenlerin elinde oyuncak olabilir?
İran'ın üçte biri Sünni olduğu halde bir tane dahi Sünni bakanın olmadığını insanlar görmüyor mu? Lübnan'da Sünni Lübnanlılara ve Filistinlilere neler yapıldığını insanlar görmüyor mu? İran'ın müttefikinin İslam'a ve Müslümanlara neler yaptığını insanlar görmüyor mu? Bütün bunlar gerçeği anlamak için yeterli değil mi? Bütün bunlardan sonra aldananların mazereti olabilir mi?
Humeyniciliğe aldananlar kendilerinin bu ümmetin düşmanı olduğuna hükmetmişlerdir. Halklarının ve vatanlarının düşmanıdırlar. Kendilerine uyanların geleceğine komplo kurmaktadırlar. Bu yaptıklarından dönüp tövbe etmezler mi??
Allah'ım! Humeyni'den ve Humeynicilikten, onları dost edinen ve destekleyenlerden, onlarla ittifak eden ve işbirliği yapan herkesten sana sığınırım. Allah'ım! Duamı kabul et! Allah'ın salât ve selamı Efendimiz Muhammed'in, ailesinin ve ashabının üzerine olsun."[1]
Selman Doğanay / SÜTUNHABER
v\:* {behavior:url(#default#VML);} o\:* {behavior:url(#default#VML);} w\:* {behavior:url(#default#VML);} .shape {behavior:url(#default#VML);} “Mescid-i Aksa” İnancı Hakkında, İran ve Şianın Maskesini Düşüren ve dolayısı ile bazı malum kesimlerde rahatsızlık uyandıran “Sütun Haber”in Tepkilere Cevabı!
Çünkü yayınladığımız gerçekler ilk defa belgeleriyle ve delilleriyle tüm çıplaklığıyla dile getiriliyordu. Yayınımızı onaylayıp destekleyenler ve teşekkür edenler de oldu, aşırı tepki vererek karşı çıkanlar da…
Mescid-i Aksâ dosyamız nedeniyle Sütun Haber'e destek veren ve teşekkür eden değerli okuyucularımıza bizler de şükranlarımızı sunuyor, Sütun Haber olarak onlara doğru bildiğimiz çizgiden sapmadan ve sansürsüz bir yayın çizgisi izleyerek ulaşabildiğimiz tüm gerçekleri kendilerine aktarma sözü veriyoruz.
Dört bölümden oluşan Mescid-i Aksâ dosyamızda ortaya koyduğumuz belgelere ve delillere aldırmadan kör bir taassupla Sütun Haber'e saldıran ve Mescid-i Aksâ'yı savunmak yerine Mescid-i Aksâ'yı gözden düşürmek için olağanüstü çaba gösterenlere gelince, onlara "Allah hidayet versin" demekten başka söyleyecek çok fazla bir şeyimiz yok.
Hz. Aişe validemizi münafıkların iftirasından temize çıkarmak için ayetlerini gönderen Allah azze ve celle'nin buyruğuna bile itibar etmeyip Mü'minlerin Annesi'ne iftiralarını sürdürenleri biz nasıl iknâ edebiliriz! Yayınladığımız resmi belgeye rağmen hâlâ "bunlar asılsız yalanlar" diyen beyinsizlerle, gerçeklerin üzerine örttükleri perdenin aralanmasından rahatsız olup çareyi Sütun Haber'e saldırmakta gören ve konuyu saptırma gayretine düşenlere aldırmıyoruz.
Onların ahlâkını Hindistanlı büyük âlim ve mutasavvıf Ebu'l-Hasen En-Nedvi çok iyi tespit etmiş. En-Nedvi, "İki Zıt Tablo" isimli kitabında onları bize şöyle tanıtıyor:
"Humeyni'ye hayranlık duyanların bu hayranlığı öyle bir noktaya ulaşmıştır ki, akide konusu gündeme getirilince ve İslam Ümmeti'nin üzerinde birleştiği inanca işaret edilip Humeyni'nin görüşleri onlarla kıyaslanınca dinlemeye dahi tahammül edememekte; bayağılıkta, nefret ve kin duymada iyice alçalmaktadırlar."
Sütun Haber'in yaptığı sadece sansürsüz yapmak ve dünyanın her yerinde insaf sahibi insanların gözünde haber değeri taşıyan bilgileri okuyucudan gizlememektir. Bu saldırılacak değil, takdir edilecek bir davranıştır.
Ülkemizde "İran lobisi"nin etkisindeki İslami medya organları maalesef bu noktada çok kötü bir sınav vermektedirler. Sütun Haber'in gündeme getirdiği "Ebu Lü'lüe El-Mecusi Türbesi" ve "Ezher'den Olay Çıkaracak Rapor" gibi son derece önemli haberleri görmezden gelmektedirler.
Herhangi bir CHP üyesinin ağzından çıkacak olsa günlerce manşetlerinden düşürmeyecekleri sözleri başkası söyleyip yazınca okuyucudan saklamaktadırlar. Bu da İslami hassasiyetlerine gölge düşürmekte ve şu soruları akla getirmektedir:
Onlara göre acaba bazı insanların Allah'a, Rasulü'ne ve ailesine sövme ve Hz. Peygamber'in ırzına ve namusuna dil uzatma hakları mı var?
Önder Sav'ın ve Danimarkalı karikatüristlerin hakaretleri karşısında –haklı olarak- yeri göğü inletenler, aynı hakaretlerin kat kat fazlasını yapanların karşısında niye susmaktadırlar?
Allah'a, Rasulü'ne ve ailesine, sahabe-i kirama ağza alınmayacak hakaretlerde bulunanların söylediklerini ve yaptıklarını okuyucularından gizleyip bir de üstüne onların propagandasını yapanların hiç mi vicdanı sızlamaz?
Gazetecilik mesleğine ihanet ettikleri ve gerçekleri sakladıkları için okuyucularından utanmazlar mı?
Bir gün Allah'ın huzurunda hesap vereceklerini hiç mi düşünmezler?
Bu iki kesimin dışındaki üçüncü bir grup okuyucu kitlesi ise dosyanın içeriğini ve dile getirilen gerçekleri onaylamakla birlikte Sütun Haber'e "üslup" ve "hikmet" eleştirisinde bulundu. Bunların arasında sevdiğimiz ve saygı duyduğumuz kardeşlerimiz ve ağabeylerimiz de var.
"İbni Ömer radıyallahu anhuma sahabenin halini anlatan şu sahih rivayeti zikreder:
"Biz öyle bir hayat yaşadık ki, bizlere Kur’an’dan önce iman verildi." Allah, Fatiha Suresi'nde önce akideleri, ikinci olarak ibadeti zikretmiştir. Daha sonra da hayat metodlarını zikretmiştir. Bu, hayat metodlarının, doğru inancın ve ibadetin neticesi olduğuna delildir.
Bu noktadan hareketle biz, önce akideye, ikinci olarak ibadete ve daha sonra hayat metoduna yoğunlaşıyoruz. Sahih hadiste, "Ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacak, biri hariç hepsi ateştedir" buyruluyor. Bu nedenle biz bu kurtulan fırkanın (Fırka-i Naciye) akidesini araştırır, ona sarılırız. Yolunda yürümek için adetlerini, değerlerini ve hayat tarzlarını araştırırız.
Humeyniciliğin akidesi/inancı bizim akidemiz/inancımız değildir. İbadetleri bizim ibadetlerimiz değildir. Hayat tarzı bizim hayat tarzımız değildir. Çünkü onlarda aslolan bize muhalefet etmektir.
Fırka-i Naciye'ye mensup bazı insanlara ne oluyor ki, cennetten cehenneme kaçıyorlar ve mü'minlerin yolundan başka bir yola koyuluyorlar?
Bilinçli olduğunu düşündüğümüz bazıları bilinçlerini kaybetmiş, Humeyniciliğin tehlikesini fark edemiyorlar. İlim sahibi olduğunu düşündüğümüz bazıları Humeyniciliğin tehlikesini ortaya çıkarmada ihmalkâr davranıyorlar ve onların bu ihmali nedeniyle neredeyse ümmet kaybolup gidecek.
Bu nedenle bilinçli insanları Humeyniciliğin tehlikesini görmeye çağırıyoruz. İlim sahiplerini, Humeyniciliğe karşı kalemlerini ve lisanlarını harekete geçirmeye çağırıyoruz.
Bu vebanın İslam topraklarından çıkarılmasının vakti gelmiştir. Baskına çıkanın baskına uğraması vakti gelmiştir. İslam Ümmeti İran'ı yeniden sahih akideye açmalıdır. İran'ın bu ümmet için oluşturduğu tehlikeye son vermelidir.
Yazdıklarıyla ve söyledikleriyle hâlâ bu ümmeti saptırmaya devam eden satılık kalemler ve taraflı ağızlar bilsinler ki, Allah, sapıklıklarının ve saptırdıklarının hesabını kendilerinden soracaktır. Humeyniciliğe destek vermek için hiçbir hüccetleri yoktur.
Humeyniciliğe destek vermek; Allah'a, Rasulü'ne ve mü'minlere ihanet etmek demektir. Humeyniciliğin ve müttefiklerinin ellerine fırsat geçince İslam evladına neler yaptıklarını görmediler mi? Humeyniciliğin ve destekçilerinin İslam'a düşman herkesle ittifakını bilmiyorlar mı?
Kulağı olan herkesin duymasının ve gözü olan herkesin görmesinin artık vakti gelmiştir. Şimdiye kadar hâlâ görmeyen ve duymayan daha ne görüp duyacak?
Bunlar, Tatarların ve Moğolların destekçileridirler. Haçlıların ve sömürgecilerin destekçileridirler. Yeniden ortaya çıkıp İslam'a ve Müslümanlara düşman olan herkese yardım ediyorlar. İslam düşmanlarının yapamadığını bunlar kendi elleriyle gerçekleştiriyorlar.
Pişmanlık için çok geç olmadan artık insanlar duysunlar ve görsünler! Hatasından dönmek isteyen için hâlâ buna imkân var. Susarak gerçekleri dile getirmeyenlerin özrü kabul edilmeyecek. Haktan sapanların özrü kabul edilmeyecek. Sapıtan ve saptıranların özrü kabul edilmeyecek.
Bakın; Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem (kudsi hadiste) Allah'ın şöyle buyurduğunu söylüyor: "Kim benim bir dostuma düşmanlık ederse ona savaş ilan ederim".
Humeyniciler, sahabeden ve diğerlerinden Allah dostlarına düşmanlık ediyorlar. Bu nedenle, nasıl olur da bir Müslüman onları dost edinebilir? Allah Teâlâ (Zulmedenlere eğilim göstermeyin, yoksa size ateş dokunur) buyururken, nasıl olur da onların hilelerine kanabilir ve onlara güvenebilir?
Humeyniciler zalimdirler. Zulümlerinden biri de, Hz. Ebu Bekr ve Hz. Ömer'e haksızlık etmeleridir. Allah Teâlâ (Biz, kazandıkları günahlar dolayısıyla zalimlerin bir kısmını bir kısmının başına geçiririz) buyururken, bir Müslüman nasıl onları dost edinebilir? Onları ancak zalim kimse dost edinir.
Hz. Ebu Bekir'e, Hz. Ömer'e, Hz. Osman'a, Hz. Ebu Ubeyde'ye, Hz. Talha'ya ve Hz. Zübeyr'e haksızlık etmeye kim razı olabilir? Sahabelerin ve bu ümmetin müctehid imamlarının karşısındaki safta olmaya kim razı olabilir? Kim Müslümanların kanlarını ve mallarını helal görenlerin elinde oyuncak olabilir?
İran'ın üçte biri Sünni olduğu halde bir tane dahi Sünni bakanın olmadığını insanlar görmüyor mu? Lübnan'da Sünni Lübnanlılara ve Filistinlilere neler yapıldığını insanlar görmüyor mu? İran'ın müttefikinin İslam'a ve Müslümanlara neler yaptığını insanlar görmüyor mu? Bütün bunlar gerçeği anlamak için yeterli değil mi? Bütün bunlardan sonra aldananların mazereti olabilir mi?
Humeyniciliğe aldananlar kendilerinin bu ümmetin düşmanı olduğuna hükmetmişlerdir. Halklarının ve vatanlarının düşmanıdırlar. Kendilerine uyanların geleceğine komplo kurmaktadırlar. Bu yaptıklarından dönüp tövbe etmezler mi??
Allah'ım! Humeyni'den ve Humeynicilikten, onları dost edinen ve destekleyenlerden, onlarla ittifak eden ve işbirliği yapan herkesten sana sığınırım. Allah'ım! Duamı kabul et! Allah'ın salât ve selamı Efendimiz Muhammed'in, ailesinin ve ashabının üzerine olsun."[1]
Selman Doğanay / SÜTUNHABER