........................
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark
ABD İran’ı vakit kaybetmeden vurmak istiyor ama nasıl? (1 Kullanıcı)
- Konuyu başlatan titretttinhoca
- Başlangıç tarihi
eeee noldu sozlerin haavda kaldi
arastirman kyamete mi kaldi ?
hani baba da olsa karsi cikarim diyordun
bunun yerine sialara saldirdin
halbuki once kendine dikkat etsene
nurculuga baksana
sialarin hepsi bir degil oyleler varki ehli sunnetle aynidir
sialarin da nurcularin de cikisinda yahudi parmagi var
yanlisa yanlis de hadi simdi
Saidi Nursinin batilasma sevdasindan bahsedelim
Patriklerle papazlarla manastirda aldigi egitimden
ittikadi bozukluklarindan uydurdugu kufurlerinden
ama kendiniz de nurcu kardeslerinizin bu forumda RISALEYI NUR bolumunde yazdiklari yazilarini okuyarak da gorebilirsiniz bunlari goremiyorsaniz bi soz soyelyin yardiminiza yetisirim
Ehli Sunnet mizaninda tartariz bu iddialari papazlarla ettigi ittifaklari
“İsevilik dini ve o dinden gelen adat–ı müstemirresini muhafaza hesabına çalışan bir hükümet ile (Hristiyanlığın sağlam kurallarını sürekli savunan hükümet, y.n) resmi ilanıyla, zulmetli pis menfaati için dinsizliğe ve bolşevizme yardım edip terviç eden (destekleyen) bir diğer hükümet ki, yine hasis menfaati için İslamlarda ve Asya’da dinsizliğin intişarına tarafdar olan (yayılmasını isteyen) fitnekar ve cebbar (zorba) hükümetlerle muharebe eden evvelki hükümetin şahs–ı manevisi temessül etse ve dinsizlik cereyanının bütün taraftarlarının şahs–ı manevisi tecessüm eylese ... (Kastamonu Lahikası 76–78, Yirmiyedinci mektuptan)
“…Küre–i Arz’ın şimdiki en büyük devleti Amerika’nın bütün kuvvetiyle din hakikatlerine taraftar çıkması ve İslamiyetle Asya ve Afrika’nın saadet ve sükünet ve müsalaha bulacağına (barış bulacağına) karar vermesi ve yeni doğan İslam devletlerini okşaması ve teşvik etmesi ve onlarla ittifaka çalışması, kırkbeş sene evvel olan müddeayı isbat ediyor, kuvvetli şahit olur.”
(Tarihçe– Hayat , 88, Arabi Hutba–i Şamiye Eserini tercümesi / Birinci Kelime / Haşiye, İçtima–i Reçeteler II/101, Arabi Hutbe–i Şamiye Eserinin Tercümesi / Birinci Kelime/Haşiye)
evet Saidi Nursi amerikanci idi amerikanin adami idi
Risaleyi nurlari da AVRUPA basmis hepimizin bildigi arac uaglari ureten SHELL sirketi
Said-i Nursi hazretleri papazlardan eğitim almamıştır...İFTİRA ATIYORSUN...İTİKAT BOZUKLUĞU VE KÜFÜR SALDIRDIĞINDA DEĞİLSE SANA DÖNER..UNUTMA..SAİD-İ NURSİ HAZRETLERİ BİR İSLAM SAVAŞÇISI İDİ.BÜTÜN KAFİRLER DE DÜŞMANI İDİ.....SAİD-İ NURSİ HAZRETLERİ ABDCİ DEĞİLDİ..SEN UYDURUYORSUN...BU YAZILAR SAİD-İ NURSİ HAZRETLERİNE AİTSE...O ZAMANLAR BOLŞEVİZM EN BÜYÜK TEHLİKEYDİ MÜSLÜMANLAR İÇİN...BURDA SAİD-İ NURSİ HAZRETLERİNİN ABDCİ OLDUĞU ANLAŞILMIYOR..SENİN İFTİRACI OLDUĞUN ANLAŞILIYOR...ATEİZME KARŞI YAZILMIŞ YAZILAR ONLAR..VE KOMİNİZMİN HAKİM OLDUĞU ZAMANLARDA YAZILMIŞ YAZILAR...BANA SALDIRANA DÜŞMAN OLAN BANA YARDIM ETMİŞTİR...bana saldırana düşman olan bana yardım etmiştir..iki kere özellikle yazdım...................................................................................................................İSLAM ALİMLERİNDEN GELEN HABERLERİ ANLAMAK İZAN İSTER..İRFAN İSTER..EDEP İSTER...ONLARIN KİTAPLARINI ANLAMAYA ÇALIŞMAK ÇOOOOK BÜYÜK İRFAN İSTER...KAFANDAKİ KISIR DÖNGÜYE SIĞMAZ SAİD-İ NURSİ HAZRETLERİ...SAİD-İ NURSİ HAZRETLERİNİN GERÇEK BAĞLILARINDAN HİÇBİRİSİ ABDYE TARAFTAR OLMAMIŞTIR VE OLMAYACAKTIR...YOLUNU SAPTIRMAYA VE ŞENİ DİOLOG İŞİNE BULAŞTIRAN BİRKAÇ DÖNME HARİÇ...BİRDE SEN ÇIKIYORSUN..BÜTÜN KÜFRÜN DÜŞMAN BELLEDİĞİ BİR ALİME İFTİRA ATIYORSUN...SEN RİSALEİ NURLARI OKUYANA KADAR SANA CEVAP VERMEYECEĞİM..OKU..ARAŞTIR..SORUŞTUR..O ZAMAN ANLARSIN HAKKI VE HAKİKATI..BÖYLE VEBAL ALTINA GİRERSİN..EYVALLAH....Vesselam...
ha soyle nurcu
herseyin bilincindesin farkindasin zaten sadece masumiyet oynuyordun arastiracakmis
Saidi Nursi ABD tarafindan gorevlendirilmis bir misyonerdi
insanlik tarihilde ilk kes boyle kufurler ortaya konuldu hemde Islamiyet adina
ama siz ne kadar Islama dayatmaya calissanizda nurculugun Islamla ZERRE kadar alakasi yoktur cunku bu isin basinda ABD var Vatikan var
bundan dolayi nurculuga bilincli-bilincsiz giren kimse Islamdan cikar
kufre girer
nurcularin bu kufurlerini gormek isterseniz uzaga gitmenize gerek yok
hemen bu forumda `risaleyi nur` bolumune gozatin
karsiniza `imanli gayri muslim `gibi ifadeler cikacak
simdi bunlar mi bizim Iranli kardeslerimize soz ediyor ?
kendileri kufurde kendileri Vatikan oyununun bir parcasi
NURCULAR KADAR AMERIKANCI YOKTUR
CUNKU NASIL BIR ZAMANLAR HUMPHER OSMANLIYI YOK ETMEK ICIN VAHABBILIGI ORTAYA CIKARMISSA NURSI DE ABDYE HIZMET ICIN TUKIYEYI DE YOK ETMEK ICIN NURCULUGU ORTAYA CIKARMISTIR
iste bunun icin hic zahmet etme sen ABDcisin Vatikancisin
PKKyi kuran Vatikandir zaten nurculugun da amaci pkk propagandasidir
reziller
nurcular hic degismiyorsunuz
papazlarla ittifak etmek icin nursi komunizmi bahane etti bugunku gulense globalizmi kuresellesmeyi bahane ediyor papazla ittifaka giren papaz gibi inanan ve msiyonerlik yapan bi sekilde bahane bulur degil mi ?
ama Allahimizin sozleri herseyin ustundedir ve biz Muslumanlar icin olay bitmistir
ISLAMIN HUKUMLERI TARTISILMAZDIR !
بسم الله الرحمن الرحيم
51 - Ey iman edenler! Yahudileri ve hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden kim onları dost edinirse, şüphesiz o onlardan olur. Şüphesiz Allah, zalim kavmi doğru yola iletmez.
52 - Kalblerinde hastalık bulunanların :" Bize küresel bir felaket gelmesinden korkuyoruz" diyerek, onların arasına koşuştuklarını görürsün. Umulur ki Allah, bir fetih ihsan eder veya katından bir emir (iş) getirir de içlerinde gizlediklerine pişman olurlar.
53 - İman edenler: "Sizinle beraber olduklarına dair, Allah'a bütün güçleriyle yemin edenler bunlar mı?" derler. Onların bütün amelleri boşa gitmiştir ve kaybedenlerden olmuşlardır.
54 - Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse, bilsin ki Allah yakında öyle bir toplum getirir ki, Allah onları sever, onlar da Allah'ı severler; müminlere karşı yumuşak, kâfirlere karşı da onurlu ve şiddetlidirler; Allah yolunda mücahede eder, hiçbir kınayıcının kınamasından da korkmazlar. Bu, Allah'ın bir lütfudur, onu dilediğine verir. Allah, geniş ihsan sahibidir, her şeyi çok iyi bilendir.
55 - Sizin asıl dostunuz Allah'tır, O'nun Resulüdür ve namazlarını kılan zekatlarını veren ve rükû eden müminlerdir.
56 - Kim Allah'ı, O'nun Resulünü ve müminleri dost edinirse, (iyi bilsin ki) Allah'ın taraftarları galip geleceklerdir.
Maide Suresı
صدق الله العظيم
papazlarla ittifak etmek icin nursi komunizmi bahane etti bugunku gulense globalizmi kuresellesmeyi bahane ediyor papazla ittifaka giren papaz gibi inanan ve msiyonerlik yapan bi sekilde bahane bulur degil mi ?
ama Allahimizin sozleri herseyin ustundedir ve biz Muslumanlar icin olay bitmistir
ISLAMIN HUKUMLERI TARTISILMAZDIR !
بسم الله الرحمن الرحيم
51 - Ey iman edenler! Yahudileri ve hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden kim onları dost edinirse, şüphesiz o onlardan olur. Şüphesiz Allah, zalim kavmi doğru yola iletmez.
52 - Kalblerinde hastalık bulunanların :" Bize küresel bir felaket gelmesinden korkuyoruz" diyerek, onların arasına koşuştuklarını görürsün. Umulur ki Allah, bir fetih ihsan eder veya katından bir emir (iş) getirir de içlerinde gizlediklerine pişman olurlar.
53 - İman edenler: "Sizinle beraber olduklarına dair, Allah'a bütün güçleriyle yemin edenler bunlar mı?" derler. Onların bütün amelleri boşa gitmiştir ve kaybedenlerden olmuşlardır.
54 - Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse, bilsin ki Allah yakında öyle bir toplum getirir ki, Allah onları sever, onlar da Allah'ı severler; müminlere karşı yumuşak, kâfirlere karşı da onurlu ve şiddetlidirler; Allah yolunda mücahede eder, hiçbir kınayıcının kınamasından da korkmazlar. Bu, Allah'ın bir lütfudur, onu dilediğine verir. Allah, geniş ihsan sahibidir, her şeyi çok iyi bilendir.
55 - Sizin asıl dostunuz Allah'tır, O'nun Resulüdür ve namazlarını kılan zekatlarını veren ve rükû eden müminlerdir.
56 - Kim Allah'ı, O'nun Resulünü ve müminleri dost edinirse, (iyi bilsin ki) Allah'ın taraftarları galip geleceklerdir.
Maide Suresı
صدق الله العظيم
Selamün aleyküm kardeşimmi demeliyim büyüğümmü bilmiyorum ister uyarsın ister uymazsın islam alimlerine dil uzatmayınız biz o alimleri seviyoruz o alimlerde bizleri ben nurcu değilim bi tarikatada üye değilim ama said nursi hazretlerinin büyük bi alim olduğuna inanırım insanlar garip..söz ederken dikkat edin bu sadece said nursi hazretleri için değil herhangi biride olabilir siz bilmezsiniz ama o allah dostudur allah için değerlidir kaldıki çok yazını gördüm başka nicklerle ama bu sefer yazma gereği duydum en azından bize saygı gösterin ve alimlerimize büyüklermize kötü söz etmeyin biz rahatsız oluyoruz rahatsız oluyoruz rahatsız oluyoruz
Allahcc razı olsun...
ABD ve İran el sıkıştı ! Yıllardır ABD ile İran arasında süre gelen karşılıklı atışmalar yerini el sıkışmalara bıraktı. Samimiyetin ne boyutta süreceği merak konusu oldu.
04/03/2009
Avusturya'nın başkenti Viyana'da devam etmekte olan Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu (UAEK) Yönetim Kurulu Olağan Toplantısı'na Viyana'da devam edildi.
UAEK merkezinde bugün düzenlenen toplantının başlayacağı sırada ABD heyet başkanı ve Büyükelçi Gregor Schulte ile İran heyet başkanı ve Büyükelçi Ali Askar Saltaniye tarihte ilk defa el sıkıştı.
İHA kamerasına takılan bu tokalaşma esnasıdan sonra Schulte ile Sultaniye'nin son derece neşeli olarak ayrıldığını görüntüledi.
ABD Başkanı Barack H. Obama, göreve gelmesinin ardından "İran ile yeni dönem başlatacağız" ifadelerini kullanarak, yeni bir açılım gerçekleştirmişti.
Viyana'da devam eden UAEK Yönetim Kurulu Olağan Toplantısı'nda bu gün gerçekleşen manzara da Başkan Obama'nın bu sözünü doğrular nitelikteydi. 'ABD ile İran arasında buzlar eriyor mu?' sorusunu akla getiren bu görüntülerin ardından daha sonra gerçekleştirilecek uluslararası toplantılarda ABD ve İran heyetleri arasındaki samimiyetin ne boyutta olacağı ise merak konusu.
HABER VAKTİM
04/03/2009
UAEK merkezinde bugün düzenlenen toplantının başlayacağı sırada ABD heyet başkanı ve Büyükelçi Gregor Schulte ile İran heyet başkanı ve Büyükelçi Ali Askar Saltaniye tarihte ilk defa el sıkıştı.
İHA kamerasına takılan bu tokalaşma esnasıdan sonra Schulte ile Sultaniye'nin son derece neşeli olarak ayrıldığını görüntüledi.
ABD Başkanı Barack H. Obama, göreve gelmesinin ardından "İran ile yeni dönem başlatacağız" ifadelerini kullanarak, yeni bir açılım gerçekleştirmişti.
Viyana'da devam eden UAEK Yönetim Kurulu Olağan Toplantısı'nda bu gün gerçekleşen manzara da Başkan Obama'nın bu sözünü doğrular nitelikteydi. 'ABD ile İran arasında buzlar eriyor mu?' sorusunu akla getiren bu görüntülerin ardından daha sonra gerçekleştirilecek uluslararası toplantılarda ABD ve İran heyetleri arasındaki samimiyetin ne boyutta olacağı ise merak konusu.
HABER VAKTİM
ABDden İrana Afganistan daveti ABD'nin, 31 Martta yapılması planlanan uluslararası Afganistan konferansına İran'ı da davet edeceği bildirildi
05/03/2009
ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, Brüksel'de düzenlenen NATO Dışişleri Bakanları toplantısında, Afganistan'da bundan sonra izlenecek stratejiyi belirlemek için bir uluslararası konferans toplanmasını önermişti.
Clinton: "İran komşu ülke olarak davet edilecek"
ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, Afganistan için bu ay sonunda düzenlemeyi planladıkları geniş katılımlı uluslararası toplantıya İran'ı da komşu ülke statüsüyle davet etmeyi düşündüklerini söyledi.
Clinton, NATO dışişleri bakanları toplantısının ardından yaptığı açıklamada, Afganistan'la ilgili toplantıya NATO ve Uluslararası Güvenlik Destek Gücü (ISAF) üyelerini, bağışçıları, bölgedeki stratejik ve transit ülkeleri davet edeceklerini belirtti.
Toplantının amacının tüm katılımcı ve ilgili ülkeleri aynı masa etrafında toplamak olduğunu anlatan Clinton, İran'ın "komşu ülke olarak davet edebileceklerini" ifade etti. ABD Dışişleri Bakanı Clinton, Afganistan'la ilgili üzerinde çalıştıkları yeni stratejinin temel unsurlarının bugünkü toplantıda ortaya çıktığını belirterek, bu unsurları "Afganistan'a bölgesel yaklaşım, sivil ve askeri taahhütlerin eş güdümü, Afgan halkıyla yakınlaşma, yönetimi güçlendirme, Pakistan halkı ve hükümetiyle yakın işbirliği" şeklinde sıraladı.
Clinton'dan önce adı açıklanmayan Amerikalı bir yetkili, ABD'nin 31 Martta yapılması planlanan uluslararası Afganistan konferansına İran'ı da davet edeceğini söylemişti.
4
05/03/2009
Clinton: "İran komşu ülke olarak davet edilecek"
ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, Afganistan için bu ay sonunda düzenlemeyi planladıkları geniş katılımlı uluslararası toplantıya İran'ı da komşu ülke statüsüyle davet etmeyi düşündüklerini söyledi.
Clinton, NATO dışişleri bakanları toplantısının ardından yaptığı açıklamada, Afganistan'la ilgili toplantıya NATO ve Uluslararası Güvenlik Destek Gücü (ISAF) üyelerini, bağışçıları, bölgedeki stratejik ve transit ülkeleri davet edeceklerini belirtti.
Toplantının amacının tüm katılımcı ve ilgili ülkeleri aynı masa etrafında toplamak olduğunu anlatan Clinton, İran'ın "komşu ülke olarak davet edebileceklerini" ifade etti. ABD Dışişleri Bakanı Clinton, Afganistan'la ilgili üzerinde çalıştıkları yeni stratejinin temel unsurlarının bugünkü toplantıda ortaya çıktığını belirterek, bu unsurları "Afganistan'a bölgesel yaklaşım, sivil ve askeri taahhütlerin eş güdümü, Afgan halkıyla yakınlaşma, yönetimi güçlendirme, Pakistan halkı ve hükümetiyle yakın işbirliği" şeklinde sıraladı.
Clinton'dan önce adı açıklanmayan Amerikalı bir yetkili, ABD'nin 31 Martta yapılması planlanan uluslararası Afganistan konferansına İran'ı da davet edeceğini söylemişti.
4
nurcular hic degismiyorsunuz
papazlarla ittifak etmek icin nursi komunizmi bahane etti bugunku gulense globalizmi kuresellesmeyi bahane ediyor papazla ittifaka giren papaz gibi inanan ve msiyonerlik yapan bi sekilde bahane bulur degil mi ?
ama Allahimizin sozleri herseyin ustundedir ve biz Muslumanlar icin olay bitmistir
ISLAMIN HUKUMLERI TARTISILMAZDIR !
بسم الله الرحمن الرحيم
51 - Ey iman edenler! Yahudileri ve hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden kim onları dost edinirse, şüphesiz o onlardan olur. Şüphesiz Allah, zalim kavmi doğru yola iletmez.
52 - Kalblerinde hastalık bulunanların :" Bize küresel bir felaket gelmesinden korkuyoruz" diyerek, onların arasına koşuştuklarını görürsün. Umulur ki Allah, bir fetih ihsan eder veya katından bir emir (iş) getirir de içlerinde gizlediklerine pişman olurlar.
53 - İman edenler: "Sizinle beraber olduklarına dair, Allah'a bütün güçleriyle yemin edenler bunlar mı?" derler. Onların bütün amelleri boşa gitmiştir ve kaybedenlerden olmuşlardır.
54 - Ey iman edenler! Sizden kim dininden dönerse, bilsin ki Allah yakında öyle bir toplum getirir ki, Allah onları sever, onlar da Allah'ı severler; müminlere karşı yumuşak, kâfirlere karşı da onurlu ve şiddetlidirler; Allah yolunda mücahede eder, hiçbir kınayıcının kınamasından da korkmazlar. Bu, Allah'ın bir lütfudur, onu dilediğine verir. Allah, geniş ihsan sahibidir, her şeyi çok iyi bilendir.
55 - Sizin asıl dostunuz Allah'tır, O'nun Resulüdür ve namazlarını kılan zekatlarını veren ve rükû eden müminlerdir.
56 - Kim Allah'ı, O'nun Resulünü ve müminleri dost edinirse, (iyi bilsin ki) Allah'ın taraftarları galip geleceklerdir.
Maide Suresı
صدق الله العظيم
Kurani anlamak ve Allaha itaat etmek de IMAN ister iman
Kurana uymayan Islama uymayan Hz Muhammede sav uymayan alim degildir
`Ne irfandir veren ahlâka yükseklik ne vicdandir, Fazilet hissi insanlarda Allah korkusundandir.`
İRan ve Amerika-nın Gizli İttifakı!
Tüm dünyada ve elbette Türkiye’de sanki Amerika’ya karşıymış gibi bir imaj çizen, Ahmedinecat’ın şahsında, bir nevi meydan okuyan İran Devleti’nin Ehli Sünnet'e Karşı kafirlerle nasıl işbirliği yaptığı, İranın ingilizce yayın yapan Press.tv sinin web sitesinden, Türkçeye Çevrilen bilgilerle ortaya çıkıyor.
İşte İran’ın resmi İngilizce yayın yapan televizyon kanalı Press TV’nin internet sitesinde yayımlanan TÜRKÇE OKUYUCULARDAN ÖZELLİKLE GİZLENMEK İSTENEN tarihi önemi haiz bir haber.
Bu haber İran İslam Cumhuriyeti’nin Afganistan’daki Sünni Taliban Yönetiminin çok kanlı bir şekilde ortadan kaldırılmasında batılı işgal güçlerine (Amerika’ya) verdiği desteğin bariz bir belgesidir.
İşte haber:
Üst düzey iki ABD siyasi analizcisi Washingtonlu yetkililere İranla konuşarak Afganistan’daki problemlerinde kilidi açmaları tavsiyesinde bulundu.
Boston Globe’deki makalesinde Lawrence J. Korb ile Laura Conley “Afganistan’a ilk müdahalesinde Amerika’ya tıpkı İran gibi birkaç ülke yardımcı oldu. Taliban’ın düşmesinin akabinde Amerika stratejik ilişkilerin imkânlarından yararlanmada başarısız oldu.” şeklinde yazdı.
“Şimdi koalisyon ve Afgan güçleri eğer İranla ilişkilerini yeniden düşünmezse Amerika’nın kazanması mümkün olmayan bir savaşta.. aynı direnişçilere karşı sahada kaybediyor..” sözlerini ekleyen analizcilerin her ikisi de Amerikalıların hayatlarını düzeltme hedefiyle bir siyasi think tank kuruluşu olan Amerikan İlerleme Merkezinde bulunuyor.
Makalede, Conley ile Ronald Reagan yönetiminde savunma bakan yardımcısı Korb İran’ın Taliban’a karşı olduğunu ve 11 Eylül saldırılarından öncesinde bile Afgan Kuzey İttifakı’nı “güçlü” şekilde desteklediğine işaret ettiler.
Yine onlar İran’ın başkan Hamid Karzai güdümündeki yeni Afgan Hükümetine yardım ve birlikte iş yapma noktasında “etkileyici becerisini” övdüler.
Analizciler; “Bush Yönetimi’nin Afganistan’a gönderdiği ilk özel temsilci olan “James Dobbins” Afganistan ordusunun eğitimi ve donatılmasında İran’ın sağlam katkılarını onayladı.
Dobbins aynı zamanda 2001 yılındaki Bonn Konferansında da İranlıların katkısına methiyeler düzdü.”şeklinde yazdı…
İşte sözde Amerikan düşmanı olan ve tüm basında böyle lanse edilen İran Devleti’nin gerçekte takip ettiği; ancak özellikle TÜRKÇE YAYIM YAPAN yazılı, görsel ve internet ortamında gizlenen Amerika ile kesişen gerçek politikasına dair bir küçük detay haber…
Kaynak: http://www.presstv.ir/detail.aspx?id=73411§ionid=351020403
Tüm dünyada ve elbette Türkiye’de sanki Amerika’ya karşıymış gibi bir imaj çizen, Ahmedinecat’ın şahsında, bir nevi meydan okuyan İran Devleti’nin Ehli Sünnet'e Karşı kafirlerle nasıl işbirliği yaptığı, İranın ingilizce yayın yapan Press.tv sinin web sitesinden, Türkçeye Çevrilen bilgilerle ortaya çıkıyor.
Bu haber İran İslam Cumhuriyeti’nin Afganistan’daki Sünni Taliban Yönetiminin çok kanlı bir şekilde ortadan kaldırılmasında batılı işgal güçlerine (Amerika’ya) verdiği desteğin bariz bir belgesidir.
İşte haber:
Üst düzey iki ABD siyasi analizcisi Washingtonlu yetkililere İranla konuşarak Afganistan’daki problemlerinde kilidi açmaları tavsiyesinde bulundu.
Boston Globe’deki makalesinde Lawrence J. Korb ile Laura Conley “Afganistan’a ilk müdahalesinde Amerika’ya tıpkı İran gibi birkaç ülke yardımcı oldu. Taliban’ın düşmesinin akabinde Amerika stratejik ilişkilerin imkânlarından yararlanmada başarısız oldu.” şeklinde yazdı.
“Şimdi koalisyon ve Afgan güçleri eğer İranla ilişkilerini yeniden düşünmezse Amerika’nın kazanması mümkün olmayan bir savaşta.. aynı direnişçilere karşı sahada kaybediyor..” sözlerini ekleyen analizcilerin her ikisi de Amerikalıların hayatlarını düzeltme hedefiyle bir siyasi think tank kuruluşu olan Amerikan İlerleme Merkezinde bulunuyor.
Makalede, Conley ile Ronald Reagan yönetiminde savunma bakan yardımcısı Korb İran’ın Taliban’a karşı olduğunu ve 11 Eylül saldırılarından öncesinde bile Afgan Kuzey İttifakı’nı “güçlü” şekilde desteklediğine işaret ettiler.
Yine onlar İran’ın başkan Hamid Karzai güdümündeki yeni Afgan Hükümetine yardım ve birlikte iş yapma noktasında “etkileyici becerisini” övdüler.
Analizciler; “Bush Yönetimi’nin Afganistan’a gönderdiği ilk özel temsilci olan “James Dobbins” Afganistan ordusunun eğitimi ve donatılmasında İran’ın sağlam katkılarını onayladı.
Dobbins aynı zamanda 2001 yılındaki Bonn Konferansında da İranlıların katkısına methiyeler düzdü.”şeklinde yazdı…
İşte sözde Amerikan düşmanı olan ve tüm basında böyle lanse edilen İran Devleti’nin gerçekte takip ettiği; ancak özellikle TÜRKÇE YAYIM YAPAN yazılı, görsel ve internet ortamında gizlenen Amerika ile kesişen gerçek politikasına dair bir küçük detay haber…
Kaynak: http://www.presstv.ir/detail.aspx?id=73411§ionid=351020403
Şii Liderler İşgalcilere Karşı Savaşılmasına Karşı!
İRAN ANALİZ ÖZEL / Irak’a 2003 yılında giren ve şimdiye kadar bir buçuk milyon masumu katleden, yüz binlercesini yaralayan, yüz binlerce dul, yüz binlerce yetim ve öksüz bırakan, Irak’ı tarumar eden Amerikan işgali aslında bilindiğinden daha farklı bir ittifak ile gerçekleştirildi.
İngiltere başta olmak üzere batılı müttefiklerinin yanında Amerika’nın Irak’ı işgal etmesine yeşil ışık yakan, destek veren ve sıkı pazarlıklar yaparak buna göz yuma İran Devletiydi. Bunun en açık kanıtı hem en üst düzey yetkililerden olan Ali Abtahi’nin, Rafsancani’nin açıklamalarında hem de ABD Dışişleri Bakanlığının açıklamalarında itiraf edildi. Meşhur cümleyi hatırlayalım: “İran’dan yardım olmasaydı Amerika ne Bağdat’a ne de Kabil’e giremezdi!”
İşgalcilerle birlikte Saddam rejimini deviren Şii güçler hemen sonrasında projeye uygun olarak bir tasfiye sürecine başladılar. Saddamcı, Baasçı, Vehhabi, Tekfirci, Kaideci ve terörist yaftası ile yüz binlerce (bu rakam kesinlikle abartı değildir, istatistiklere bakılabilir) çoğu Sünni Arap olan Iraklı bu Şii örgütler tarafından katledildi.
Vatanlarını işgal eden düşmanlara karşı dini, milli ve insani bir görev olarak direnen Irak halkı Şii örgütler tarafından işgalciler ile birlikte katledildi. Halen Irak ordusu, polisi, komandosu denilen ve tamamı Şiilerden oluşan silahlı güçler basına operasyon, kaide baskını, güvenlik eylemi diye lanse edilen saldırılar ile işgalcilere ve kendilerine karşı gördüğü tüm silahlı unsurları, Irak direnişini hedef alarak tasfiye etmeye devam etmektedir.
Bu Şii zihniyetin, Irak’ta genel anlamda çoğunluğu teşkil eden nüfusun şimdiye kadar Amerikan işgalcilerine karşı savaşmamasının arkasında yatan sebep önde gelen otoritelerden işbirlikçi Seyyid Ali Sistani ile Abdulaziz el Hekim’in fetvaları, demeçleri, açıklamaları ve tavırlarıdır.
Bu önde gelen Şii âlimler Irak’ta işgal güçlerine karşı silahlı direniş yapılmasına fetva vermedikleri gibi cihad eden gruplara karşı tavır alarak işgalcilerin yanında yer almışlardır.
Yıllarca İran’da kalan Abdulaziz el Hekim ile nerdeyse her sözü vahiymiş gibi algılanan Sistani’nin bir numaralı İran’a bağlı şahıslar olduğu, bunların Irak’ta oldukça nüfuz sahibi kitleleri etkiledikleri göz önüne alındığında aslında Irak işgalinin başlamasında, sürdürülmesinde ve etkili olmasında İran Devleti’nin bulunduğunu açık seçik bir şekilde ortaya koymaktadır.
Onun içindir ki Irak’ta işgalcilere karşı direnir gibi görünen Mehdi Ordusu adlı Şii terör örgütü de kısa bir süre sonra direnişin ana damarını teşkil eden Ehli Sünneti tasfiye eden korkunç bir etnik temizlik operasyonuna başlamıştır!
Kaynak: Islam Way
2003 yılında Bağdat’a Amerikan işgalcilerinin yanında acaba kim vardı? TÜRKİYE KAMUOYUNUN BELKİ HİÇ BİLMEDİĞİ bir gizli kalmış hakikat aslında İran-Şii-Amerika ilişkilerini ortaya çıkarması açısından son derece ehemmiyet taşıyor. Evet, Bağdat’a Amerikan işgalcilerinin yanında tankların üzerinde muzaffer edasıyla giren yıllarca İran’da eğitilen Şii Irak İslam Devrim Yüksek Konseyi (Abdulaziz el Hekim)’ne bağlı Bedir Tugayları ve elbette laik Peşmerge güçleriydi!
İRAN ANALİZ ÖZEL / Irak’a 2003 yılında giren ve şimdiye kadar bir buçuk milyon masumu katleden, yüz binlercesini yaralayan, yüz binlerce dul, yüz binlerce yetim ve öksüz bırakan, Irak’ı tarumar eden Amerikan işgali aslında bilindiğinden daha farklı bir ittifak ile gerçekleştirildi.
İşgalcilerle birlikte Saddam rejimini deviren Şii güçler hemen sonrasında projeye uygun olarak bir tasfiye sürecine başladılar. Saddamcı, Baasçı, Vehhabi, Tekfirci, Kaideci ve terörist yaftası ile yüz binlerce (bu rakam kesinlikle abartı değildir, istatistiklere bakılabilir) çoğu Sünni Arap olan Iraklı bu Şii örgütler tarafından katledildi.
Vatanlarını işgal eden düşmanlara karşı dini, milli ve insani bir görev olarak direnen Irak halkı Şii örgütler tarafından işgalciler ile birlikte katledildi. Halen Irak ordusu, polisi, komandosu denilen ve tamamı Şiilerden oluşan silahlı güçler basına operasyon, kaide baskını, güvenlik eylemi diye lanse edilen saldırılar ile işgalcilere ve kendilerine karşı gördüğü tüm silahlı unsurları, Irak direnişini hedef alarak tasfiye etmeye devam etmektedir.
Bu Şii zihniyetin, Irak’ta genel anlamda çoğunluğu teşkil eden nüfusun şimdiye kadar Amerikan işgalcilerine karşı savaşmamasının arkasında yatan sebep önde gelen otoritelerden işbirlikçi Seyyid Ali Sistani ile Abdulaziz el Hekim’in fetvaları, demeçleri, açıklamaları ve tavırlarıdır.
Bu önde gelen Şii âlimler Irak’ta işgal güçlerine karşı silahlı direniş yapılmasına fetva vermedikleri gibi cihad eden gruplara karşı tavır alarak işgalcilerin yanında yer almışlardır.
Yıllarca İran’da kalan Abdulaziz el Hekim ile nerdeyse her sözü vahiymiş gibi algılanan Sistani’nin bir numaralı İran’a bağlı şahıslar olduğu, bunların Irak’ta oldukça nüfuz sahibi kitleleri etkiledikleri göz önüne alındığında aslında Irak işgalinin başlamasında, sürdürülmesinde ve etkili olmasında İran Devleti’nin bulunduğunu açık seçik bir şekilde ortaya koymaktadır.
Onun içindir ki Irak’ta işgalcilere karşı direnir gibi görünen Mehdi Ordusu adlı Şii terör örgütü de kısa bir süre sonra direnişin ana damarını teşkil eden Ehli Sünneti tasfiye eden korkunç bir etnik temizlik operasyonuna başlamıştır!
Kaynak: Islam Way
2003 yılında Bağdat’a Amerikan işgalcilerinin yanında acaba kim vardı? TÜRKİYE KAMUOYUNUN BELKİ HİÇ BİLMEDİĞİ bir gizli kalmış hakikat aslında İran-Şii-Amerika ilişkilerini ortaya çıkarması açısından son derece ehemmiyet taşıyor. Evet, Bağdat’a Amerikan işgalcilerinin yanında tankların üzerinde muzaffer edasıyla giren yıllarca İran’da eğitilen Şii Irak İslam Devrim Yüksek Konseyi (Abdulaziz el Hekim)’ne bağlı Bedir Tugayları ve elbette laik Peşmerge güçleriydi!
ARİEL ŞARON: ŞİİLER DÜŞMANIMIZ DEĞİL!
İRAN ANALİZ ÖZEL / Gerek düşünce, gerek inanış ve gerekse uygulamalar bağlamında kökenlerinden tarihin tüm kritik anlarında sergiledikleri stratejik tavırlara kadar Şiiler ile Yahudiler arasında şaşırtıcı derecede benzerlikler görünmektedir.
Özellikle İslam Dünyasına yönelik silahlı yok etme saldırılarında tarihten bu yana düşmanlarla işbirliği yapan Şiiler Lübnan’da da Filistinlilerin katledilmesinde benzer tavırlar sergilemişlerdir. Bu işbirliğine dair en açık kanıtlar İRAN ANALİZ sitesinin Hizbullah dosyasında detaylı olarak yer almaktadır.
Şimdi TÜRKÇE İLK DEFA YAYIMLANAN bu ibretlik dosyamızda Ariel Şaron’un bir kitabından alıntıya yer vereceğiz. Şaron bu kitabında “Şiilerin uzak dönemde hiçbir zaman İsrail’e düşman olarak görmediğini” söylemektedir.
BİLGİLER
Yazar: Ariel Şaron
Mütercim: Antovan Ubeyd
Basım: Mektebet el Bisan - Beyrut
Sayfa 584′te kasap lakaplı Siyonist İsrail Rejimi sabık başbakanı Ariel Şaron bakınız nasıl bir tarihi gerçeği ifşa ediyor. Şaron; “Uzun dönemde hiçbir zaman Şiileri İsrail’in düşmanı olarak görmedim, hatta Dürzîleri de…”
…Burada gördüğümüz asıl düşman Filistinli terörist örgütlerle temsil edilmektedirler…”
Şaron tıpkı Sabra ve Şatilla ile diğer Filistin mülteci kamplarında korkunç şekilde katliamlar yapan Şii Emel Hareketini öven diğer Yahudi komutanlar gibi bir hakikati dile getirmektedir…
İşte Lübnan’da yaşayan Filistinli binlerce mülteciyi İsrail’le paslaşarak vahşice katleden başkanlığını İran’dan aldığı onayla yürüten Musa Sadr’ın yaptığı Şii Emel Hareketidir. Ki şimdi Hizbullah’ın genel sekreterliğini yapan Seyyid Hasan Nasrallah da bu eli kanlı örgütün o zamanlar ki Bekaa sorumlusudur?
Sünni müslüman olan Filistinlilere karşı Şii örgütlerin taşıdığı bu kin ve nefret halen devam etmektedir. Bunun en açık delili ise geçtiğimiz senelerde 15.000 civarındaki Filistinli mültecinin yerinden edilmesine sebebiyet veren, tamamen yakılıp yıkılan Nehrul Barid Mülteci kampına yönelik saldırılar sırasında Hizbullah’ın takındığı tavırdır.
Klasik ve sloganik söylevlerin dışında elinde onca güç olmasına rağmen Hüseyin Fadlallah ve Hasan Nasrallah’ın genel anlamda liderlik ettiği Şii örgütler fiili anlamda ortaya hiçbir şey koymamışlardır.
Kaynak: Islam Way
İRAN ANALİZ ÖZEL / Gerek düşünce, gerek inanış ve gerekse uygulamalar bağlamında kökenlerinden tarihin tüm kritik anlarında sergiledikleri stratejik tavırlara kadar Şiiler ile Yahudiler arasında şaşırtıcı derecede benzerlikler görünmektedir.
Şimdi TÜRKÇE İLK DEFA YAYIMLANAN bu ibretlik dosyamızda Ariel Şaron’un bir kitabından alıntıya yer vereceğiz. Şaron bu kitabında “Şiilerin uzak dönemde hiçbir zaman İsrail’e düşman olarak görmediğini” söylemektedir.
BİLGİLER
Yazar: Ariel Şaron
Mütercim: Antovan Ubeyd
Basım: Mektebet el Bisan - Beyrut
Sayfa 584′te kasap lakaplı Siyonist İsrail Rejimi sabık başbakanı Ariel Şaron bakınız nasıl bir tarihi gerçeği ifşa ediyor. Şaron; “Uzun dönemde hiçbir zaman Şiileri İsrail’in düşmanı olarak görmedim, hatta Dürzîleri de…”
…Burada gördüğümüz asıl düşman Filistinli terörist örgütlerle temsil edilmektedirler…”
Şaron tıpkı Sabra ve Şatilla ile diğer Filistin mülteci kamplarında korkunç şekilde katliamlar yapan Şii Emel Hareketini öven diğer Yahudi komutanlar gibi bir hakikati dile getirmektedir…
İşte Lübnan’da yaşayan Filistinli binlerce mülteciyi İsrail’le paslaşarak vahşice katleden başkanlığını İran’dan aldığı onayla yürüten Musa Sadr’ın yaptığı Şii Emel Hareketidir. Ki şimdi Hizbullah’ın genel sekreterliğini yapan Seyyid Hasan Nasrallah da bu eli kanlı örgütün o zamanlar ki Bekaa sorumlusudur?
Sünni müslüman olan Filistinlilere karşı Şii örgütlerin taşıdığı bu kin ve nefret halen devam etmektedir. Bunun en açık delili ise geçtiğimiz senelerde 15.000 civarındaki Filistinli mültecinin yerinden edilmesine sebebiyet veren, tamamen yakılıp yıkılan Nehrul Barid Mülteci kampına yönelik saldırılar sırasında Hizbullah’ın takındığı tavırdır.
Klasik ve sloganik söylevlerin dışında elinde onca güç olmasına rağmen Hüseyin Fadlallah ve Hasan Nasrallah’ın genel anlamda liderlik ettiği Şii örgütler fiili anlamda ortaya hiçbir şey koymamışlardır.
Kaynak: Islam Way
İran'dan Siyonizm'e büyük ödül!
Siyonist Yahudilerin Kudüs ve Mescid-i Aksâ ile ilgili en tehlikeli planlarından biri de, bu kutsal kenti ve mescidi Müslümanların gözünde değersizleştirme çabalarıdır. Siyonistlere göre Müslümanlar Mescid-i Aksâ'nın ve Kudüs'ün kutsallığında şüpheye düşerlerse Kudüs'ün ve Mescid-i Aksâ'nın özgürlüğü tüm Müslümanları ilgilendiren global bir İslam davası olmaktan çıkacak ve Kudüs Müslümanların gözünde İslam coğrafyasındaki herhangi bir kente, Mescid-i Aksâ'da bu coğrafyada yer alan sıradan bir camiye dönüşecektir.
Siyonist Yahudilerin Kudüs ve Mescid-i Aksâ ile ilgili bu oldukça tehlikeli ve sinsi planına en büyük ve en güçlü destek İslam Dünyası'nın içerden kemiren ve tarih boyunca Müslümanları daima sırtından hançerleyen Şii Rafızîlerden gelmektedir.
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in Mekke'den Kudüs'e yürütülmediğini, bilakis Mekke'den doğruca gökyüzüne yükseltildiğini öne süren Şiiler, Filistin'in Kudüs kentindeki Mescid-i Aksâ'nın da ayet-i kerimede belirtilen mescid olmadığına, bilakis sıradan bir mescid olduğuna ve hiçbir kutsallığının bulunmadığına inanmaktadırlar. Şia kaynakları bu inancı destekleyen uydurma rivayetlerle doludur. Mescid-i Aksâ'nın konumu ve fazileti hakkında şüphe uyandırmak isteyen Yahudiler ve Oryantalistler asılsız iddialarına Şia kaynaklarında yer alan bu iddiaları ve uydurma rivayetleri deliller getirmektedirler.
Yahudilerin kaynağı Şia kitapları!
Yahudilerin Mescid-i Aksâ'nın değerini düşürmek ve Müslümanların gözündeki kutsallığı hakkında şüphe uyandırmak için yaptığı çok çeşitli çalışmalar vardır. Yahudi araştırmacılar neredeyse tüm kitaplarında ve araştırmalarında Kudüs kentinin kutsallığı etrafında şüpheler olduğunu vurgulamaktadırlar. Gerçekleri saptırmak ve İslam'ın kutsal değerlerini Müslümanların gözünden düşürmek için dolambaçlı yollara başvurmakta ve metinlere taşımadığı anlamlar yüklemektedirler.
Bu çabalarının en belirgini, Mescid-i Aksâ'nın faziletine işaret eden Kur'an ayetlerini tevil etmek ve Ehli Sünnet âlimlerinin sahihliği üzerinde icma ettiği hadisler hakkında şüphe uyandırmaktır.
Mescid-i Aksa'nın Müslümanlarca bilinen Kudüs'teki mescid olmadığını ve El-Aksâ kelimesinin gökyüzündeki bir musallâ anlamına geldiğini öne sürdüler. Aradıklarını da, Mescid-i Aksâ'nın Kudüs'teki mescide isim olarak benzeyen gökyüzünde bir mescid olduğunu söyleyen Şiilerin kitaplarında ve rivayetlerinde buldular. Mescid-i Aksâ'nın gökyüzünde olduğunu öne süren bu Yahudilerden bazıları şunlardır:
Buhl ve Kudüs maddesi
İslam Ansiklopedisi'nde (Encyclopaedia of Islam) Yahudi F. Buhl'ın yazdığı Al-Kuds kelimesinin altında şöyle denilmektedir: "Belki de Elçi, Mescid-i Aksâ'nın gökyüzünde bir yer olduğuna inanıyordu."!!
Buhl, daha sonra şöyle der: "Elçi Muhammed, belki en başından itibaren ayet-i kerimede bahsedilen mescidin sonradan Beytu'l-Makdis'de inşa edilen mescid değil de gökyüzünde bir yer olduğunu anlamıştı."[ii]
Isaac Hassoun
Yahudi araştırmacı ve The Hebrew University Yahudi araştırmacı ve The Hebrew University'ye bağlı Asya ve Afrika Araştırmaları Enstitüsü üyesi Isaac Hassoun, Ebu Bekr Muhammed b. Ahmed El-Vâsıti'nin "Fedâili Beyti'l-Makdis" (Beytu'l Makdis'in Faziletleri) isimli kitabına yaptığı tahkikin önsözünde şöyle der: "Şiilerden bazı fırkalarının Beytu'l-Makdis Mescidi'nin diğer mescidlerden farklı hiçbir faziletinin olmadığı görüşündedir."[iii]
Isaac Hassoun, El-Meclisi'nin Bihâru'l-Envar isimli kitabında ve El-Kundûzi'nin Yenâbîu'l-Mevedde isimli kitabında yer alan rivayetleri bu görüşüne delil olarak getirmiştir. Isaac Hassoun, bir başka yazısında ise şöyle demektedir: "Müslümanların alimleri Mescid-i Aksâ'nın Kudüs'teki mescid olduğu üzerinde görüş birliği içinde değillerdir. Çünkü bazıları onun Kudüs'ün veya Mekke'nin üzerinde gökyüzünde bir mescid olduğu görüşündedir."[iv]
Yehuda Litani
Yahudi yazar Yehuda Litani[v] "Yediot Aharonot" gazetesinde "Mescid-i Aksâ etrafında zihin savaşı" başlığıyla yazdığı makalede Mescid-i Aksâ'nın Kudüs'teki mescid olduğu konusunda Müslümanlar arasında görüş birliği olmadığını öne sürerek şöyle der: "Gerçek şu ki, Mescid-i Aksâ ifadesi için farklı İslami tefsirler vardır ve bunlar Mescid-i Aksâ'nın başka bölgelerde olduğunu söylemetedir. Medine-i Münevvere yakınlarında bir yer de bu bölgeler arasındadır."[vi]
M. J. Kister
Yahudi akademisyen M. J. Kister[vii] de şunları yazmıştır: "Mescid-i Aksâ'nın fazileti Müslümanlar arasında tartışma konusudur."[viii]
M. J. Kister, Mescid-i Aksâ'nın Müslümanlar nezdindeki konumu hakkında şüphe uyandırmak için Şia kaynaklarından birçok rivayeti delil gösterir.
Bunlar, Yahudiler'in Kudüs'ün ve Mescid-i Aksâ'nın fazileti, Müslümanların ona ilgisi ve Kudüs'ün ve Mescid-i Aksâ'nın İslam Dünyası'ndaki yeri hakkında şüphe uyandırmak, Mescid-i Aksâ'nın gerçekte gökyüzünde bir mescid olduğunu ispat etmek için yazdıklarından sadece küçük bir bölümdür.
Siyonist Yahudilerin Kudüs ve Mescid-i Aksâ ile ilgili en tehlikeli planlarından biri de, bu kutsal kenti ve mescidi Müslümanların gözünde değersizleştirme çabalarıdır. Siyonistlere göre Müslümanlar Mescid-i Aksâ'nın ve Kudüs'ün kutsallığında şüpheye düşerlerse Kudüs'ün ve Mescid-i Aksâ'nın özgürlüğü tüm Müslümanları ilgilendiren global bir İslam davası olmaktan çıkacak ve Kudüs Müslümanların gözünde İslam coğrafyasındaki herhangi bir kente, Mescid-i Aksâ'da bu coğrafyada yer alan sıradan bir camiye dönüşecektir.
Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in Mekke'den Kudüs'e yürütülmediğini, bilakis Mekke'den doğruca gökyüzüne yükseltildiğini öne süren Şiiler, Filistin'in Kudüs kentindeki Mescid-i Aksâ'nın da ayet-i kerimede belirtilen mescid olmadığına, bilakis sıradan bir mescid olduğuna ve hiçbir kutsallığının bulunmadığına inanmaktadırlar. Şia kaynakları bu inancı destekleyen uydurma rivayetlerle doludur. Mescid-i Aksâ'nın konumu ve fazileti hakkında şüphe uyandırmak isteyen Yahudiler ve Oryantalistler asılsız iddialarına Şia kaynaklarında yer alan bu iddiaları ve uydurma rivayetleri deliller getirmektedirler.
Yahudilerin kaynağı Şia kitapları!
Yahudilerin Mescid-i Aksâ'nın değerini düşürmek ve Müslümanların gözündeki kutsallığı hakkında şüphe uyandırmak için yaptığı çok çeşitli çalışmalar vardır. Yahudi araştırmacılar neredeyse tüm kitaplarında ve araştırmalarında Kudüs kentinin kutsallığı etrafında şüpheler olduğunu vurgulamaktadırlar. Gerçekleri saptırmak ve İslam'ın kutsal değerlerini Müslümanların gözünden düşürmek için dolambaçlı yollara başvurmakta ve metinlere taşımadığı anlamlar yüklemektedirler.
Bu çabalarının en belirgini, Mescid-i Aksâ'nın faziletine işaret eden Kur'an ayetlerini tevil etmek ve Ehli Sünnet âlimlerinin sahihliği üzerinde icma ettiği hadisler hakkında şüphe uyandırmaktır.
Mescid-i Aksa'nın Müslümanlarca bilinen Kudüs'teki mescid olmadığını ve El-Aksâ kelimesinin gökyüzündeki bir musallâ anlamına geldiğini öne sürdüler. Aradıklarını da, Mescid-i Aksâ'nın Kudüs'teki mescide isim olarak benzeyen gökyüzünde bir mescid olduğunu söyleyen Şiilerin kitaplarında ve rivayetlerinde buldular. Mescid-i Aksâ'nın gökyüzünde olduğunu öne süren bu Yahudilerden bazıları şunlardır:
Buhl ve Kudüs maddesi
İslam Ansiklopedisi'nde (Encyclopaedia of Islam) Yahudi F. Buhl'ın yazdığı Al-Kuds kelimesinin altında şöyle denilmektedir: "Belki de Elçi, Mescid-i Aksâ'nın gökyüzünde bir yer olduğuna inanıyordu."!!
Buhl, daha sonra şöyle der: "Elçi Muhammed, belki en başından itibaren ayet-i kerimede bahsedilen mescidin sonradan Beytu'l-Makdis'de inşa edilen mescid değil de gökyüzünde bir yer olduğunu anlamıştı."[ii]
Isaac Hassoun
Yahudi araştırmacı ve The Hebrew University Yahudi araştırmacı ve The Hebrew University'ye bağlı Asya ve Afrika Araştırmaları Enstitüsü üyesi Isaac Hassoun, Ebu Bekr Muhammed b. Ahmed El-Vâsıti'nin "Fedâili Beyti'l-Makdis" (Beytu'l Makdis'in Faziletleri) isimli kitabına yaptığı tahkikin önsözünde şöyle der: "Şiilerden bazı fırkalarının Beytu'l-Makdis Mescidi'nin diğer mescidlerden farklı hiçbir faziletinin olmadığı görüşündedir."[iii]
Isaac Hassoun, El-Meclisi'nin Bihâru'l-Envar isimli kitabında ve El-Kundûzi'nin Yenâbîu'l-Mevedde isimli kitabında yer alan rivayetleri bu görüşüne delil olarak getirmiştir. Isaac Hassoun, bir başka yazısında ise şöyle demektedir: "Müslümanların alimleri Mescid-i Aksâ'nın Kudüs'teki mescid olduğu üzerinde görüş birliği içinde değillerdir. Çünkü bazıları onun Kudüs'ün veya Mekke'nin üzerinde gökyüzünde bir mescid olduğu görüşündedir."[iv]
Yehuda Litani
Yahudi yazar Yehuda Litani[v] "Yediot Aharonot" gazetesinde "Mescid-i Aksâ etrafında zihin savaşı" başlığıyla yazdığı makalede Mescid-i Aksâ'nın Kudüs'teki mescid olduğu konusunda Müslümanlar arasında görüş birliği olmadığını öne sürerek şöyle der: "Gerçek şu ki, Mescid-i Aksâ ifadesi için farklı İslami tefsirler vardır ve bunlar Mescid-i Aksâ'nın başka bölgelerde olduğunu söylemetedir. Medine-i Münevvere yakınlarında bir yer de bu bölgeler arasındadır."[vi]
M. J. Kister
Yahudi akademisyen M. J. Kister[vii] de şunları yazmıştır: "Mescid-i Aksâ'nın fazileti Müslümanlar arasında tartışma konusudur."[viii]
M. J. Kister, Mescid-i Aksâ'nın Müslümanlar nezdindeki konumu hakkında şüphe uyandırmak için Şia kaynaklarından birçok rivayeti delil gösterir.
Bunlar, Yahudiler'in Kudüs'ün ve Mescid-i Aksâ'nın fazileti, Müslümanların ona ilgisi ve Kudüs'ün ve Mescid-i Aksâ'nın İslam Dünyası'ndaki yeri hakkında şüphe uyandırmak, Mescid-i Aksâ'nın gerçekte gökyüzünde bir mescid olduğunu ispat etmek için yazdıklarından sadece küçük bir bölümdür.
İran'dan büyük ödül
Buraya kadar yazılanları okuyanlar Şia kaynaklarında yer alan rivayetlerin eski kitaplarda yer aldığını ve bu tür inançların geçmişte kaldığını, bugünkü Şiilerin böyle düşünmediğini zannedebilir.
Bu, Rafızi Şiilerin gerçek yüzlerini saklamak üzere bu tür durumlarda İran lobisinin ortaya attığı asılsız iddialardan biridir. Oysa İran ve Hizbullah başta olmak üzere bugünkü Şiilerin Kudüs ve Mescid-i Aksâ ile ilgili inançları da kendilerince muteber sayılan kaynaklarda zikredilenden farklı değildir.
Lübnan Şiilerinden 1945 doğumlu Cafer Murtaza El-Âmili "Mescid-i Aksâ nerede?" adıyla bir kitap yazmıştır. Bu kitabın tek amacı Mescid-i Aksâ'nın Kudüs'te yer alan Mescid-i Aksâ olmadığını, bilakis ayette adı geçen Mescid-i Aksâ'nın gökyüzünde olduğunu ispat etmektir.
Cafer Murtaza El-Âmili[ix] bu kitapta şöyle der: "Mescid-i Aksâ konusunda birçok gerçeği öğrenmiş durumdayız ve bunlar kesin olarak göstermektedir ki, o Filistin'deki değildir."!! El-Âmili, İsrâ hadisesine getirdiği yorumun doğruluğunu ve ayette adı geçen Mescid-i Aksâ'nın gökyüzündeki bir mescid olduğunu (!!) delillendirmek için kitabında Şia kaynaklarından ve Şiilerce güvenilir kabul edilen tefsirlerden birçok rivayet nakleder.
El-Âmili kitabında Mescid-i Aksâ'nın Müslümanların genelinin inandığı gibi Kudüs'teki mescid değil, gökyüzünde bir mescid olduğu sonucuna ulaşır!!
El-Âmili, "Es-Sahih min Siyreti'n-Nebiyyi'l-A'zam" (En Yüce Nebi'nin Sahih Siyeri) isimli kitabında da şöyle der: "Ömer Kudüs'e girdiğinde, Aksâ adını taşıması bir yana orada mescid dahi yoktu."[x] Ve şöyle der: "İsrâ olayının gerçekleştiği ve Allah'ın çevresini mübarek kıldığı Mescid-i Aksâ gökyüzündedir."!![xi]
El-Âmili kitabının başka yerlerinde de Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'in geceleyin yürütüldüğü ve Allah tarafından etrafı mübarek kılınan mescidin gökyüzünde olduğunu söyler.[xii]
Filistin davasını, Kudüs'ü ve Mescid-i Aksâ'yı sürekli propaganda malzemesi olarak kullanan İran İslam (!) Cumhuriyeti Cafer Murtaza El-Âmili'nin bu asılsız iddialarına cevap vereceğine ve bu yalanları reddedeceğine söz konusu İran Kitap Ödülü'yle ödüllendirmiştir. Mescid-i Aksâ'nın sıradan bir mescid olduğunu öne süren bu Şii âlim bizzat Mahmud Ahmedinajad tarafından da ödüllendirilmiştir.
Kudüs'ün ve Mescid-i Aksâ'nın kutsallığını ve faziletini inkâr etmek üzere "Mescid-i Aksâ nerede?" adıyla müstakil bir eser kaleme alan Lübnan Şiilerinden Cefer Murtaza El-Âmili, 1. İran Kitap Ödülü'ne layık görülen "Es-Sahih min Siyreti'n-Nebiyyi'l-A'zam" (En Yüce Nebi'nin Sahih Siyeri) isimli kitabında da Kudüs ve Mescid-i Aksâ ile ilgili iddialarını aynen tekrarlamaktadır.
İran İslam (!) Cumhuriyeti ve her fırsatta Siyonizm aleyhinde konuşmalar yapan cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad, Siyonizmin hayallerine ve sinsi planlarına hizmet etmekten başka bir işe yaramayan bu kitabı ülkenin en büyük kitap ödülüyle ödüllendirmiştir.
Buhl: İslam Ansiklopedisi'ndeki Kudüs maddesini yazan Yahudi oryantalist.
[ii] Dr. Mahmud İbrahim; Fadâilu Beyti'l-Makdis fi Mahtûtâtin Arabiyyetin Kadime, sf. 47 Ürdün Üniversitesi, Mahedi'l-Mahtûtâti'l-Arabiyye Yayınları, Birinci baskı, 1985.
[iii] Ebu Bekr El-Vâsıti; Fedâilu Beyti'l-Makdis, sf. 35. Tahkik: Isaac Hassoun, The Hebrew University - Asya ve Afrika Araştırmaları Enstitüsü - Kudüs.
[iv] Dr. Mahmud İbrahim; Fadâilu Beyti'l-Makdis fi Mahtûtâtin Arabiyyetin Kadime, sf. 41
[v] İbranice yayınlanan Yediot Aharonot gazetesi yazarı
[vi] Yediot Aharonot: 3/3/2005
[vii] Belçika asıllı Yahudi araştırmacı ve akademisyen. The Hebrew University - Asya ve Afrika Araştırmaları Enstitüsü üyesi. Kudüs'ün tarihi üzerine birçok araştırması var ve Yahudi üniversitelerinde çalışan profesör meslektaşlarının yaptığı gibi o da bu araştırmalarında Mescid-i Aksâ'nın fazileti ve kutsallığı üzerinde şüphe uyandırmaya çalışmaktadır.
[viii] Fadâilu Beyti'l-Makdis fi Mahtûtâtin Arabiyyetin Kadime, sf. 40
[ix] Cafer Murtaza El-Âmili. 1945 yılında Cebel-i Âmil'de (Güney Lübnan) doğdu. Necef'te ve Kum'da okudu. Eserlerinden en ünlüsü "Es-Sahih min Siyreti'n-Nebiyyi'l-A'zam"dır.
[x] Es-Sahih min Siyreti'n-Nebiyyi'l-A'zam; 3/137. Beşinci baskı. 1427h - 2006m. El-Merkezu'l-Islami li'd-Dirasât.
[xi] Es-Sahih min Siyreti'n-Nebiyyi'l-A'zam; 3/106
[xii] Es-Sahih min Siyreti'n-Nebiyyi'l-A'zam; 3/128, 129
©Sütun Haber
Buraya kadar yazılanları okuyanlar Şia kaynaklarında yer alan rivayetlerin eski kitaplarda yer aldığını ve bu tür inançların geçmişte kaldığını, bugünkü Şiilerin böyle düşünmediğini zannedebilir.
Bu, Rafızi Şiilerin gerçek yüzlerini saklamak üzere bu tür durumlarda İran lobisinin ortaya attığı asılsız iddialardan biridir. Oysa İran ve Hizbullah başta olmak üzere bugünkü Şiilerin Kudüs ve Mescid-i Aksâ ile ilgili inançları da kendilerince muteber sayılan kaynaklarda zikredilenden farklı değildir.
Lübnan Şiilerinden 1945 doğumlu Cafer Murtaza El-Âmili "Mescid-i Aksâ nerede?" adıyla bir kitap yazmıştır. Bu kitabın tek amacı Mescid-i Aksâ'nın Kudüs'te yer alan Mescid-i Aksâ olmadığını, bilakis ayette adı geçen Mescid-i Aksâ'nın gökyüzünde olduğunu ispat etmektir.
Cafer Murtaza El-Âmili[ix] bu kitapta şöyle der: "Mescid-i Aksâ konusunda birçok gerçeği öğrenmiş durumdayız ve bunlar kesin olarak göstermektedir ki, o Filistin'deki değildir."!! El-Âmili, İsrâ hadisesine getirdiği yorumun doğruluğunu ve ayette adı geçen Mescid-i Aksâ'nın gökyüzündeki bir mescid olduğunu (!!) delillendirmek için kitabında Şia kaynaklarından ve Şiilerce güvenilir kabul edilen tefsirlerden birçok rivayet nakleder.
El-Âmili kitabında Mescid-i Aksâ'nın Müslümanların genelinin inandığı gibi Kudüs'teki mescid değil, gökyüzünde bir mescid olduğu sonucuna ulaşır!!
El-Âmili, "Es-Sahih min Siyreti'n-Nebiyyi'l-A'zam" (En Yüce Nebi'nin Sahih Siyeri) isimli kitabında da şöyle der: "Ömer Kudüs'e girdiğinde, Aksâ adını taşıması bir yana orada mescid dahi yoktu."[x] Ve şöyle der: "İsrâ olayının gerçekleştiği ve Allah'ın çevresini mübarek kıldığı Mescid-i Aksâ gökyüzündedir."!![xi]
El-Âmili kitabının başka yerlerinde de Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem'in geceleyin yürütüldüğü ve Allah tarafından etrafı mübarek kılınan mescidin gökyüzünde olduğunu söyler.[xii]
Filistin davasını, Kudüs'ü ve Mescid-i Aksâ'yı sürekli propaganda malzemesi olarak kullanan İran İslam (!) Cumhuriyeti Cafer Murtaza El-Âmili'nin bu asılsız iddialarına cevap vereceğine ve bu yalanları reddedeceğine söz konusu İran Kitap Ödülü'yle ödüllendirmiştir. Mescid-i Aksâ'nın sıradan bir mescid olduğunu öne süren bu Şii âlim bizzat Mahmud Ahmedinajad tarafından da ödüllendirilmiştir.
İran İslam (!) Cumhuriyeti ve her fırsatta Siyonizm aleyhinde konuşmalar yapan cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad, Siyonizmin hayallerine ve sinsi planlarına hizmet etmekten başka bir işe yaramayan bu kitabı ülkenin en büyük kitap ödülüyle ödüllendirmiştir.
[ii] Dr. Mahmud İbrahim; Fadâilu Beyti'l-Makdis fi Mahtûtâtin Arabiyyetin Kadime, sf. 47 Ürdün Üniversitesi, Mahedi'l-Mahtûtâti'l-Arabiyye Yayınları, Birinci baskı, 1985.
[iii] Ebu Bekr El-Vâsıti; Fedâilu Beyti'l-Makdis, sf. 35. Tahkik: Isaac Hassoun, The Hebrew University - Asya ve Afrika Araştırmaları Enstitüsü - Kudüs.
[iv] Dr. Mahmud İbrahim; Fadâilu Beyti'l-Makdis fi Mahtûtâtin Arabiyyetin Kadime, sf. 41
[v] İbranice yayınlanan Yediot Aharonot gazetesi yazarı
[vi] Yediot Aharonot: 3/3/2005
[vii] Belçika asıllı Yahudi araştırmacı ve akademisyen. The Hebrew University - Asya ve Afrika Araştırmaları Enstitüsü üyesi. Kudüs'ün tarihi üzerine birçok araştırması var ve Yahudi üniversitelerinde çalışan profesör meslektaşlarının yaptığı gibi o da bu araştırmalarında Mescid-i Aksâ'nın fazileti ve kutsallığı üzerinde şüphe uyandırmaya çalışmaktadır.
[viii] Fadâilu Beyti'l-Makdis fi Mahtûtâtin Arabiyyetin Kadime, sf. 40
[ix] Cafer Murtaza El-Âmili. 1945 yılında Cebel-i Âmil'de (Güney Lübnan) doğdu. Necef'te ve Kum'da okudu. Eserlerinden en ünlüsü "Es-Sahih min Siyreti'n-Nebiyyi'l-A'zam"dır.
[x] Es-Sahih min Siyreti'n-Nebiyyi'l-A'zam; 3/137. Beşinci baskı. 1427h - 2006m. El-Merkezu'l-Islami li'd-Dirasât.
[xi] Es-Sahih min Siyreti'n-Nebiyyi'l-A'zam; 3/106
[xii] Es-Sahih min Siyreti'n-Nebiyyi'l-A'zam; 3/128, 129
©Sütun Haber
İslam Cumhuriyeti İran (!) Niçin İsraile savaş açmıyor?
İRAN ANALİZ ÖZEL / İran Şii Devriminin lideri olan Ayetullah Humeyni’nin İslam’la uzaktan yakından ilgisi olmayan kitaplarını; lakin ne ilginçtir ki, kasıtlı olarak hiçbiri Türkçeye çevirtilmemiştir! Gerçek düşünce yapısına, anlayışına, itikadına ve dinine dair gizlenen birçok bilgiyi HUMEYNİNİN ORİJİNAL ESERLERİNE dayanarak İLK DEFA TÜRKÇE olarak yayımlıyoruz.
Tahrirul Vesile adlı İran İslam Cumhuriyeti elçiliği, Şam, 1988 basımlı bu kitapta Ayetullah Humeyni Şiilerin (İmamiye) nezdinde Mehdi çıkıncaya kadar cihad olmadığını itiraf etmektedir.
Tabi Şiilerdeki bu cihad anlayışı, İslam ülkelerini işgal eden düşman ülkelere karşı söz konusu değilken;
Irak’ta, Afganistan’da, Lübnan’da, Kuveyt’te, Bahreyn’de ve ülkemizde Sünni Müslümanlara (yani Navasıblara) karşı söz konusudur!
Bu arada, Ehli Sünnet mensubu Müslümanlar, “gaib” imamı veya mehdiyi bekleyen, onların temsilcileri olan Şii âlimlerin fetvalarıyla hareket eden Şii militanlar tarafından öldürülmektedir!
Hakikat böyle olunca İran’dan Ahmedinecat’ın, Hamaney’in veya Hizbullah lideri Nasrallah’ın televizyon ekranlarından çıkıp Filistin halkına karşı yardım edilmesi çağrılarının gerçekte bir karşılığının olmadığı, taqiyyeden ibaret olduğu da onların kitapları tarafından teyit edilmektedir.
Kaynak: Delil Hakaik el Rafidah
Editör Notu;
Şimdi Türk Şii’ler ve Şii mi Sünni mi ne olduğu belli olmayan! Zavallı vahdetçileri Suudi devleti de İslam Ülkesi! Onlar niye savaş açmıyor? diye çıkışabilirler!
Evet, Suudi devleti gerçekten İslam Devleti olsaydı bu çıkışlarında haklı olabilirlerdi!
Tarihe baktığımızda, “Vehhabi” olan Suudi devletinin Müslüman Kanı akıtmaktan başka bir icraatının olmadığını görürüz!
Dinini İngiliz casuslarından öğrenmiş! Olan Muhammed bin Abdulvahhab’ın İnanç sistemi üzerine kurulmuş bir devlet nasıl İslam Cumhuriyeti olabilir ki?
Muhammed bin Abdulvahhab hakkında geniş bilgi için tıklayınız…
Yahya Baştürk – Aldananlar.org Editörü
Tahrirul Vesile adlı İran İslam Cumhuriyeti elçiliği, Şam, 1988 basımlı bu kitapta Ayetullah Humeyni Şiilerin (İmamiye) nezdinde Mehdi çıkıncaya kadar cihad olmadığını itiraf etmektedir.
Tabi Şiilerdeki bu cihad anlayışı, İslam ülkelerini işgal eden düşman ülkelere karşı söz konusu değilken;
Irak’ta, Afganistan’da, Lübnan’da, Kuveyt’te, Bahreyn’de ve ülkemizde Sünni Müslümanlara (yani Navasıblara) karşı söz konusudur!
Bu arada, Ehli Sünnet mensubu Müslümanlar, “gaib” imamı veya mehdiyi bekleyen, onların temsilcileri olan Şii âlimlerin fetvalarıyla hareket eden Şii militanlar tarafından öldürülmektedir!
Hakikat böyle olunca İran’dan Ahmedinecat’ın, Hamaney’in veya Hizbullah lideri Nasrallah’ın televizyon ekranlarından çıkıp Filistin halkına karşı yardım edilmesi çağrılarının gerçekte bir karşılığının olmadığı, taqiyyeden ibaret olduğu da onların kitapları tarafından teyit edilmektedir.
Kaynak: Delil Hakaik el Rafidah
Editör Notu;
Şimdi Türk Şii’ler ve Şii mi Sünni mi ne olduğu belli olmayan! Zavallı vahdetçileri Suudi devleti de İslam Ülkesi! Onlar niye savaş açmıyor? diye çıkışabilirler!
Evet, Suudi devleti gerçekten İslam Devleti olsaydı bu çıkışlarında haklı olabilirlerdi!
Tarihe baktığımızda, “Vehhabi” olan Suudi devletinin Müslüman Kanı akıtmaktan başka bir icraatının olmadığını görürüz!
Dinini İngiliz casuslarından öğrenmiş! Olan Muhammed bin Abdulvahhab’ın İnanç sistemi üzerine kurulmuş bir devlet nasıl İslam Cumhuriyeti olabilir ki?
Muhammed bin Abdulvahhab hakkında geniş bilgi için tıklayınız…
Yahya Baştürk – Aldananlar.org Editörü
Şiiler Hac yapmasada olur! Kerbela Yeter...
İRAN ANALİZ ÖZEL / Sapkın bir fırka olan Şiiliğe ve gerçek mahiyetine dair TÜRKÇE İLK DEFA YAYIMLANAN ve çoğu okuyucumuzu gerçekten hayretler içinde bırakacak bilgileri paylaşmaya devam ediyoruz. Şeyh Cafer bin el Kummi adlı şahsın yazdığı bu eserde İslam’ın farzlarından biri olan Hacc ibadetinin Şiiler tarafından terk edilebileceği ve Haccın yapılmasına gerek olmayıp haram ve emin olan Kerbela’daki türbelerin ziyaret edilmesinin söz konusu olabileceğini iddia ediyor?
BİLGİLER;
Eser Adı: Kamiluz Ziyarat
Yazar: Cafer bin el Kummi
Basım: Neşrul Fukaha
Hac kısmında bu Şii din alimi Hacc’ın ayette de yazıldığı gibi gücü yetenin yapabileceği bir farz olduğunu, yapılmasa da olabileceğini, bunun Şiiler tarafından terk edilebileceğini, haram ve emin olan (bu İslam’da sadece Ravzay-ı Mutahhara, Kabey-i Muazzama ve Mescid-i Aksa için söz konusudur) Kerbeladaki türbesinin ziyaret edilmesini…iddia ediyor.
Kaynak: Muhtedun (Eskiden Şii olup da hidayete eren Müslümanların kurduğu site)
İRAN ANALİZ ÖZEL / Sapkın bir fırka olan Şiiliğe ve gerçek mahiyetine dair TÜRKÇE İLK DEFA YAYIMLANAN ve çoğu okuyucumuzu gerçekten hayretler içinde bırakacak bilgileri paylaşmaya devam ediyoruz. Şeyh Cafer bin el Kummi adlı şahsın yazdığı bu eserde İslam’ın farzlarından biri olan Hacc ibadetinin Şiiler tarafından terk edilebileceği ve Haccın yapılmasına gerek olmayıp haram ve emin olan Kerbela’daki türbelerin ziyaret edilmesinin söz konusu olabileceğini iddia ediyor?
BİLGİLER;
Eser Adı: Kamiluz Ziyarat
Yazar: Cafer bin el Kummi
Basım: Neşrul Fukaha
Hac kısmında bu Şii din alimi Hacc’ın ayette de yazıldığı gibi gücü yetenin yapabileceği bir farz olduğunu, yapılmasa da olabileceğini, bunun Şiiler tarafından terk edilebileceğini, haram ve emin olan (bu İslam’da sadece Ravzay-ı Mutahhara, Kabey-i Muazzama ve Mescid-i Aksa için söz konusudur) Kerbeladaki türbesinin ziyaret edilmesini…iddia ediyor.
Kaynak: Muhtedun (Eskiden Şii olup da hidayete eren Müslümanların kurduğu site)