8 Düşünmek anlamında zikir kavramı:
Zikrin Kuranda en çok kullanılan anlamı, düşünmektir. Allah Teâlâ, kullarından düşünmelerini istemekte, ancak düşünenlerin gerçekleri kavrayacaklarını, düşünmeyenlerin ise, yolca hayvanlardan daha sapık olduklarını bildirmektedir. Çünkü düşünmeyenlerin âyetleri anlamayacakları, bu nedenle Yüce Allah'a gereği gibi kulluk yapamayacakları bir gerçektir. Düşünmek, vahyî gerçekleri kavramayı ve Cenâb-ı Hakkı gereği gibi tanımayı sağladığı için hem insanı, insan olma onuruna yükseltir, hem de kulluk bilincini geliştirir. Bu nedenle de ibâdetlerin temelidir
Âl-i İmrân suresi ayet 191;
Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah'ı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler. Ve derler ki: Rabbimiz, sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek yücesin, bizi ateşin azabından koru.
Yani, Bu ayetler (işaretler) , Allahtan gafil olmayan ve tabiat hadiselerini bir hayvan gibi değil, düşünen bir insan gibi gözleyen herkesin hakikatı anlamasını sağlayabilir.
Evrenin sistemini yakından gözlemeleri, onları, bu hayattan sonra cezaları ve mükâfatları ile bir ahiret hayatının varolduğu fikrine götürür. Sistemin kendisi, arka planında varolan hikmeti açıkça ortaya koyar. Bundan da anlaşılacağı üzere Hakim (hikmet sahibi) olan Yaratıcının insanı yaratmasının belli bir amacı vardır. Her şeyin insanın kullanımına verilmesi ve Allahın, insanı, iyiyi kötüden ayırt edebilecek bir idrak merkezi ile donatmış olması açıkça gösterir ki, Allah insanı bu yaratılış amacına uygun olmadığı konusunda hesaba çekecektir. Bunun sonucu, dünyada yaptığı iyilikler nedeniyle mükâfat alacak, kötülükler nedeniyle de cezalandırılacaktır. Bu düşünce insanı, kişinin amellerinin hesaba çekileceği, ölümden sonra bir hayatın varolması gerektiği sonucuna götürür. Bu düşünceye ulaşma insanı ahirette cezaya çarptırılma korkusuyla doldurur ve bu nedenle kendisini Cehennem azabından koruması için Allaha dua etmeye yöneltir.
Arâf suresi ayet 3;
Rabbinizden size indirilene uyun, Ondan başka velilere uymayın. Ne az da öğüt alıyorsunuz?
Bu surenin ana konusu budur. Ayet, insanları, Allahın elçisi aracılığıyla göndermiş olduğu hidayeti kabule davet ediyor. Çünkü insanın, kendisi hakkındaki ve alem hakkındaki gerçek bilgiyi yalnızca bu verebilir, hayatının gerçek amacı ve konusunu ona yalnız bu anlatır ve ahlakını, toplumsal hayatını, kültür ve medeniyetini üzerine bina edeceği prensipleri ona, ancak bu kılavuz öğretebilir. İnsan, kendisine rehber olarak yalnız Allahı tanımalı ve kılavuz olarak da peygamberleri aracılığıyla göndermiş olduğu irşadı takip etmelidir. Ayet, irşad için Allahtan başkasına yönelmenin temelde yanlış olduğu, çünkü bunun her zaman hezimetle sonuçlandığı ve kaçınılmaz olarak hüsrana götüreceği konusunda ikazda bulunur.
Burada evliya (veliler) kelimesi, insanoğlunun ister övsün, isterse yersin veya ister veli olarak kabul ettiğini, isterse etmediğini söylesin, Allahın yerine kendisine tabi olduğu herkes için kullanılmıştır.
Hûd suresi ayet 30.
Ey kavmim, ben onları kovarsam, Allahtan (gelecek azaba karşı) bana kim yardım edecek? hiç düşünmez misiniz?
Nuh Peygamber devamla dedi ki: Ey kavmim, Allahı birleyen müminleri kovacak olursam Allah da bunun için beni cezalandıracak olursa buna sizden kim engel olabilir? Konuştuğunuz lafların mânâsını düşünüp hata ettiğinizi anlamıyor musunuz?
Zikrin Kuranda en çok kullanılan anlamı, düşünmektir. Allah Teâlâ, kullarından düşünmelerini istemekte, ancak düşünenlerin gerçekleri kavrayacaklarını, düşünmeyenlerin ise, yolca hayvanlardan daha sapık olduklarını bildirmektedir. Çünkü düşünmeyenlerin âyetleri anlamayacakları, bu nedenle Yüce Allah'a gereği gibi kulluk yapamayacakları bir gerçektir. Düşünmek, vahyî gerçekleri kavramayı ve Cenâb-ı Hakkı gereği gibi tanımayı sağladığı için hem insanı, insan olma onuruna yükseltir, hem de kulluk bilincini geliştirir. Bu nedenle de ibâdetlerin temelidir
Âl-i İmrân suresi ayet 191;
Onlar, ayakta iken, otururken, yan yatarken Allah'ı zikrederler ve göklerin ve yerin yaratılışı konusunda düşünürler. Ve derler ki: Rabbimiz, sen bunu boşuna yaratmadın. Sen pek yücesin, bizi ateşin azabından koru.
Yani, Bu ayetler (işaretler) , Allahtan gafil olmayan ve tabiat hadiselerini bir hayvan gibi değil, düşünen bir insan gibi gözleyen herkesin hakikatı anlamasını sağlayabilir.
Evrenin sistemini yakından gözlemeleri, onları, bu hayattan sonra cezaları ve mükâfatları ile bir ahiret hayatının varolduğu fikrine götürür. Sistemin kendisi, arka planında varolan hikmeti açıkça ortaya koyar. Bundan da anlaşılacağı üzere Hakim (hikmet sahibi) olan Yaratıcının insanı yaratmasının belli bir amacı vardır. Her şeyin insanın kullanımına verilmesi ve Allahın, insanı, iyiyi kötüden ayırt edebilecek bir idrak merkezi ile donatmış olması açıkça gösterir ki, Allah insanı bu yaratılış amacına uygun olmadığı konusunda hesaba çekecektir. Bunun sonucu, dünyada yaptığı iyilikler nedeniyle mükâfat alacak, kötülükler nedeniyle de cezalandırılacaktır. Bu düşünce insanı, kişinin amellerinin hesaba çekileceği, ölümden sonra bir hayatın varolması gerektiği sonucuna götürür. Bu düşünceye ulaşma insanı ahirette cezaya çarptırılma korkusuyla doldurur ve bu nedenle kendisini Cehennem azabından koruması için Allaha dua etmeye yöneltir.
Arâf suresi ayet 3;
Rabbinizden size indirilene uyun, Ondan başka velilere uymayın. Ne az da öğüt alıyorsunuz?
Bu surenin ana konusu budur. Ayet, insanları, Allahın elçisi aracılığıyla göndermiş olduğu hidayeti kabule davet ediyor. Çünkü insanın, kendisi hakkındaki ve alem hakkındaki gerçek bilgiyi yalnızca bu verebilir, hayatının gerçek amacı ve konusunu ona yalnız bu anlatır ve ahlakını, toplumsal hayatını, kültür ve medeniyetini üzerine bina edeceği prensipleri ona, ancak bu kılavuz öğretebilir. İnsan, kendisine rehber olarak yalnız Allahı tanımalı ve kılavuz olarak da peygamberleri aracılığıyla göndermiş olduğu irşadı takip etmelidir. Ayet, irşad için Allahtan başkasına yönelmenin temelde yanlış olduğu, çünkü bunun her zaman hezimetle sonuçlandığı ve kaçınılmaz olarak hüsrana götüreceği konusunda ikazda bulunur.
Burada evliya (veliler) kelimesi, insanoğlunun ister övsün, isterse yersin veya ister veli olarak kabul ettiğini, isterse etmediğini söylesin, Allahın yerine kendisine tabi olduğu herkes için kullanılmıştır.
Hûd suresi ayet 30.
Ey kavmim, ben onları kovarsam, Allahtan (gelecek azaba karşı) bana kim yardım edecek? hiç düşünmez misiniz?
Nuh Peygamber devamla dedi ki: Ey kavmim, Allahı birleyen müminleri kovacak olursam Allah da bunun için beni cezalandıracak olursa buna sizden kim engel olabilir? Konuştuğunuz lafların mânâsını düşünüp hata ettiğinizi anlamıyor musunuz?