Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Yürek Esintileri (alıntı) (1 Kullanıcı)

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
Melalin Koynunda Bir Gece

Gecenin karanlığını okşuyor bakışlarım. titrek ellerimde bir nâme, usul usul dolaşıyorum puslu yolları. kaldırımlar asortik kızların çığlıklarına boğuluyor. sokak lambaları âr perdelerini çekiyor yüzlerine. irâdesini yitirmiş yüreğim koy veriyor kan yüklü gözyaşını... durulmuyorum...
patikalara dalıyorum ağır aksak... ulu câmi avlusunda okuyorum o kutsi kelamı uludağ'a karşı... setbaşı'nı dolaşıyorum. akan; akarken acılı çığlıklarını duymayan sahte insanlara isyan eden bir ırmağı mahzun mahzun seyrediyorum... yeşil'e uzanıyorum şuurunu yitirmiş bir derviş edâsıyla... minik bir kızın avuçlarına boşaltıyorum hüzün yağmurlarımı...ve vedâsıyla ödüyor bana, keder örülü gönlümü.

dolu doluyum. göz yaşım boğuyor beni, boşalamıyorum. mahcûb bir edâyla salıyorum kendimi emir sultan'a.. sen düşüyorsun yüreğime sonra... tereddütler, bocalayışlar, çelişkilerle yüklü yasaklar... palyaço kılığındaki bir kızda arıyorum bakışlarını... adını "dipsi" olarak veriyor. birkaç mısra düşüyor dudaklarımdan:

" utanıyorum gözlerinden yosun
alnımdaki terden utanıyorum
mevsimler değişik mesafe uzun
mevsimlerden utanıyorum.

ağlamak neye yarar bu yaştan sonra
sevmek neye yarar.." devam edemiyorum... her şeyi neden bu kadar erken yapmıştım. neden. pişmanlık bir ömür göğsüme asacağım bir boncuk mu olacaktı. bilmiyordum. belki de...

hayatın her alanında başarısız bir kimse olarak kendimi yargılarken; kendi kendimin celladı olmak... gökten ilâhi bir el buna hakkım olmadığını bildiriyor. telaşlıyım. karasızım. melâlin koynunda bir gece daha geçiriyorum. tükeniyorum. gücüm yok. bir bebeğin avuçlarına bırakıyorum bakışlarımı. senin hatırına, diyorum. çığlıklar atıyor; anlamadığı halde. evet onun hatırına bari diyorum. bebekler umudumuz değil miydi? evet; ama bizim gibi olmayacaklarsa...hüznümü gökyüzüne üç yıldıza karşılık ödünç veriyorum, sabaha merhaba diyorum.


Nurullah ULUTAŞ
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
gc3b6kyc3bczc3bc20ayet0.jpg



"Zamanı duydu...
Gökleri ve yıldızları, sonra yaratılışı, varoluşu, ardından kainatı..
Sonsuzluğu fısıldayan çöl ve gökyüzü altında ne kadar yalnız olduğunu insanın..
Herşeyi örten gecenin,insana kalbini açtığını..
İnsanın o genişlikte sadece kendisiyle baş başa kaldığını..
Kendisi ve derdiyle..
Geniş ve ferah; yani alabildiğine rahat..
"Geceyi aşığa sığınak ve azap kuyusu yapan Allah'a şükürler olsun!"

Nusret Özcan
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
dokunma artık yüreğime,
kalemin, kelâmından keskin
nazarın uzaklığından...
yakınlığın yakışından…
derin yaralar açan bir hezeyanın eşiğinde,
hicret izni beklerim ben,
sessizce,
sabırla…

harflerin sıcaklığında yanıyor dilim
susmak hiç bu kadar kalbime dilenmemişti.
ah yâr sözü,
haydi anlatıver tüm seslerin alıp başını gittiği yeri
sekinet inen o dağı,
içini tûr-i sinâ yapmanın bedelini.

babamın diline duanın dokunduğu vaktin biriydi
kaderime aşk’ın böyle yazılışı,
kabul edilmiş duaların ahirinde, aşk’a adanayım diyedir gelişim
aşk’ı adayarak olmasın gidişim.

beyazına siyahî kelimeleri ulamışım hayatın,
bulanmış mı içimdeki akıp giden nehir?
kurumuş mu içime can veren deniz?
duyuyorum uzaklardan gelen çığlıkları,
ölünün kaçıncı günüdür acaba toprağın altında,
kaç gece hesapsız soluklarının hesabını veremedi?
heyhât,
beni mi çağırıyor bu ses,
y/anıldım mı?
y/andım mı?
y/anacak mıyım?
-ölümle/ ölümü…-

nokta!
sare..nokta
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
perdezf6.jpg


Adımlar

Sabah… Güneşin uyandığı vakitler. Çöpçüler güneşle birlikte geceyi süpürüyor sokaklardan. Uykulu gözleriyle şehre iniyor insan. Apartman kapılarından sayısız kaygılar düşüyor hayata. Caddeler… Sokaklar… Arabalar… Çocuklar… Babalar… Anneler… Bu benim adımlarını zamanın kalbinde koşturanları ilk seyredişim. İlk duyuşum, emeklerini fabrikalarda, konfeksiyon atölyelerinde kendi elleriyle öğüten adamların çaresiz feryatlarını. İlk tanıyışım, akşama kadar biriktirilen umutları, sabaha kadar yutup, yaşama her gün yeni kaygılar düşüren dünyanın dönüşünü.

Akşam… Güneşin uyuduğu vakitler. Güneş camlara çekilen perdelerle yavaşça süzülüyor hayattan. Az sonra gecenin koynuna yaslanacak şehir... Yaşam, gecenin aralıklarından içeriye süzülen ışık huzmelerinin aydınlığında solunacak. Kent, karnına basan her günah adımla biraz daha acı çekecek. Kulağına fısıldanan her günah şarkıyla biraz daha çığlık atacak. Gece, kendi ruhunun dinginliğinde bile huzur bulamayacak. Hayat vurdumduymaz insanların gürültülerinden kendi sesini duyamayacak. Kent, içindekilerle birlikte kör bir bıçağa sırtını dayayıp, acılara arabesk ağıtlar yakarak, sancılarıyla birlikte sabahlara kadar sahte bir tebessümle somurtacak!


Ayrılık

İçinizi vakitsiz bir hüzün kaplar aniden. Ne olduğunu anlayamaz, bütün gürültülerden kaçıp yalnızlaşmak istersiniz. Kaçtıkça çoğalır sesler, yalnızlaştıkça büyür hüznünüz. Sebebini bilemediğiniz sımsıcak yaşlar damlar kalbinize aniden. Ne çalacak bir kapı, ne yaslanacak bir huzur… Sessizce sıkıntılarınızın içine saklanır, kör karanlıklarda aydınlık ararsınız. Gün aralıklarından uykuya, gece aralıklarından yıldızlara koşarsınız. Zaman girdaplarında avare dolaşan vakitsiz bir ayrılığın, gözlerini size kırptığını görürsünüz. Ne geriye dönüp geçmişinize kavuşabilir, ne geçmişi terk edip geleceğe gidebilirsiniz. Sessizce ağlar, saklanacak bugün ararsınız. Bulamaz, kahrolursunuz.


II

Hüzünlü… Ağlamaklı… Çaresiz... Her şeye meydan okuyan kendimin alışamadığı, ağladığı ilk ayrılıktı. Biliyorum bu son gidişin. Birbirini gören aynaların içinde uzayan sayısız yollar kadar uzun yolun. Dokunsam tutacak kadar yakın, ama hiç dokunamayacağım kadar uzak. Sahi, sen hangi aynadan yansıyan gerçeksin? Hangi gecenin yıldızı, hangi yolun yoldaşısın? Sahi, arkasına bakmadan bırakıp giden sen misin?


Bilmem! Ne gösterir zaman? İnsanlar, ayrılığa da alışmalı. Kader! Üzülme, bazen ayrılıklardır insanları birbirine kavuşturan. Biliyorum, bu son gidişin. Artık dönmeyeceksin. Arkandan su dökmek bile işe yaramayacak. Gözlerinin içinden bana doğru akan görüntü karelerinin içerisinde yer alamayacağım artık. Nazlı bir kalp olup küsemeyeceğim sana. Ürkek bir kelebek gibi konamayacağım yüreciğine. Ayrılmak alışmaktan da zormuş!


Son Perde

İçimde saklı duran, saklandığım bu şehirde, yaşamsal davranış biçimlerimden geriye büyümekten değil; içindeki sesi yitirmekten korkan bir ‘ben’ kaldım. Rabbim! Ben artık seslerin ortasında sessizliği arayanlardanım. Gördüklerimin, yaşadıklarımın sancısını hissedemez oldum. Yalvarıyorum, “Ölümü unutmadan ellerimden tut! Yoksa düşeceğim!.”


Nurdal Durmuş
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
Ben ve hayat… Yaşadığım sürece iki iyi arkadaşız. Eylül'le ben her zaman iki hüzünlü sırdaşız! Dertleşiriz arada bir. O bana Nisan'a ve kırkikindi yağmurlarına olan özlemini anlatır, ben ona adam yerine konma isteğimi!
Sararan yaprakların, bir görünüp bir kaybolan güneşin, sahillerin, annelerin babaların, açılmaz kapıların, en çok da öğrencilerin ve insanlığın telâşesidir Eylül.

Ayrılık tadında bir mevsimin hüznü ve birlikteliklerimize ihanet ettiğimiz ayın başlangıcıdır..
Eylül, sararan yapraklarıyla ayaklar altına savurduğu hayatımızın yazılmamış kompozisyonudur. Sancılı bir doğumun riskli başlangıcı ve ressamların çizemediği kayıp bir nüanstır. Eylül, yürek kapılarına kilit vurulan ve başörtüsüne sinemeyen gözyaşlarının anlamlı hüznüdür. Kaybettiklerimizden artırabildiğimiz ümidin yürek aynalarına yansıyan aşkıdır! Eylül dert ayıdır! Benim için adam yerine konma isteğimin dikkate alınmaması, kimisi için sıralarına aşkların kazındığı okul sınıflarında faydalı olma isteğinin engellenmesidir! Eylül, haklı ama ümitsiz bir eylemin sabırdan taşan gözyaşıdır. Eylül, çaresizliktir.

Dert bir değil elbet. Eylül? “Güz gelince İstanbul upuzun bir şiirdir” diyen şairin yanılgısı(mı)dır? Örtüleri ikna odalarında teslim alınan, çekingen adımlarla kimseye gözükmeden okul koridorlarını adımlayan bir kızın sarhoşluğu mudur? Yoksa ellerinde bir demet karanfille yeryüzüne savurdukları Naa’tları kimselere duyuramayan kızların sağır eden çığlıkları mıdır?

Eylül, hayatlarını anlamlı kılmak için aileleriyle saklambaç oynayan, giremediği okuluna her sabah elinde kitaplarıyla giden öğrencinin düşme hissidir. Eylül, isyan günlerinin dağıttığı yuvaların anlatılamayan öyküsüdür. Eylül, bazen upuzun bir şiirin, bazen sararmış bir yaprağın, solan bir hayatın, sancılı bir doğumun, ya da başına gelecekleri bile bile başını feda edenlerin ayıdır! Güz tadındaki esintinin yüreğe iliştiremediği yalnızlığın anlamsızlığıdır!
Ama en çok da kazanmak için kaybedilen bir değerin, kaybetmek pahasına kazanılmasının anlamlı mücadelesidir. Okul önlerinde yaraları derinleştiren, sırtlanları güldüren, anneleri ağlatan, yürekleri kanatan bir güzelin utancından kızaran yüzüdür.

Eylül, telâşlı bulutların kışı müjdelediği, umutlu yüreklerin ilkbaharı beklediği, ele avuca sığmayan bir yaşamın naif, kırılgan ve parçalara ayrılmış bir değer olarak önümüze sunulmasının diğer adıdır.
Şimdi sen de Eylül’le birlikte hüznün üstüne yürü! Adımlarınla boşlukları doldur! Kendini kat hayata ve dik tut başını! Kışa hazırla kendini! Bahar gelmeyecekmiş gibi ümitsiz olma! Bekle baharı!
Topraklara hayat veren ve kurutanın yardımını dile! Gücünü anla! Yüreklere titrek sevdalar bırakanlarla, ürkek yürekleri kanatan adamların güçsüz hikâyelerini dinle! Nefret ettiklerinle sev Eylül'ü! Tabiattan suyun çekilişini ve yeşeren her şeyin nasıl kurduğunu gör! De ki “Yeşeren sevdamız kuruduysa, elbette ki kuruyan sevdalarımız da yeşerecektir. Kışı müjdeleyen Eylül nasıl geldiyse, yazı müjdeleyen ilkbahar da gelecektir”

Sabırlı ol, ol ki gönlümüzün kuraklığı İlkbaharın neşesine dönüşsün. Gökkuşağı eşlik etsin sevdamıza, Naatlarımız aynı heyecanla Resulü (s.a.v) karşılasın. Eylülü nefret ettiklerinle sev! Gönlüne düşen Eylül'ün sıkıntılarına kulak ver. O'nun serinliğinde çayını yudumla! Esintinin toprağa düşürdüğü kuruyan yaprakları izle ve toprağa düşeceğin günü hatırla! Sen de dertleş Eylül'le adam yerine konma isteğini anlat!
Sonra kalk aynaya bak! Okul kapılarında aradığın bilgelikle, kimseye veremediğin umut çiçeği karanfili örtüne iliştir. Kimselere duyuramadığın çığlığını yüreğine esir et! “Böyle daha da güzelim” de. Seni herkesten çok seven en sevgilinin sevgisine lâyık ol!

Eylül, hepinizin kanayan yüreğine…

nurdal durmuş
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
Uzaklarda bir yerlerde, bir özlediğin varsa buruk bir mutluluk yaşarsın kimselerin bilmediği zamanlarda. Her aklına geldiğinde yada aklından hiç çıkmayışında gülümsersin. Yarım ve hüzünlü bir gülümsemenin sıcaklığı yayılır yüzünün kıvrımlarına.

“Özlediğim...!” diye haykırırsın rüzgarlara verip sesini. Duyar da belki yüzünü sana çevirir diye. Nafile olduğunu bilsen de sesini rüzgara emanet edip usanmadan seslenirsin. “Özlediğim...!”

Özlediğin senin özlediğin kadar seni özlemeyebilir. Sen gibi zaten hiç özlememiştir, sen gibi sevmediği gibi, sen gibi sevemeyeceği gibi. Zamanın bir yerine takılmıştır o. Geçememiştir. Geçemez de...Geçse sen gibi özler mi seni.. Sanmıyorum değil, hiçbir zaman!

Özlediğin seni görmez, duymaz, önemsemez, sen gibi... Halbuki gözünün önündesindir. Kulağının dibindesindir. Değerimsin dediği yerdesindir ama sen gibi önemsemez seni. İstemezsin de zaten sen gibi önemsemesini. Ama sen başka önemsersin özlediğini...

“Özlediğim...!”
iktibas
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
cenetim1.gif


Elini tutsam, dünyanın öbür ucuna benimle birlikte gelir misin? bekle
desem, dünyanın bir ucunda beni bekler misin?

Denizimde fırtınalar çıktığında limanım olur musun? karanlık bastırdığında
deniz fenerim, hava açınca yıldızlarım olur musun; bulutlar göğü
kapladığında pusulam?

Mihengim, turnusol kağıdım olur musun? yüreğimin suyu bulandıkça onu
durultacak iksirim?

Kapılar kapandığında kapım, yollar aşındığı vakit yolum, saklanmak istesem
duvarım olur musun? özgürlüğüm ve mapusanem?

Üşürsem evim olur musun? yorganım, ana kucağım? çölümde vaha olur musun?
vahamda hurma ağacım?

Dağın tavşanı, çölün ceylanı, gecenin hayalleri bağrına bastığı gibi beni
bağrına basar mısın? şak şak yarılsa bile gökten umudunu kesmeyen kıraç
tarlalar gibi umut bağlar mısın bana? gitmek istersem kanatlarım olur
musun? kalmak istersem ayağımda prangam?

Hurilerim olur musun? kudret helvam ve bıldırcınım? soğanda sarımsakta
gözüm yok, tih çölü sürgününde gözüm yok. ateş almaya gidersem, kırk vakit
sonra dönsem bile aynı yerde beni bekliyor olur musun?

Kavmim beni terk ederse ve ben kavmimden kaçarsam, bir kez arkana bakmadan
arkamdan gelir misin?

Ot bitmeyen bir vadide yalnızca Allah (c.c)'a emanet edip gidersem, sen de
beni kınamaksızın O'na güvenir ve sa'y eder misin?

Ümidimi kaybettiğim anda ümidim, neş'emi kaybettiğim zamanlarda coşkum,
kalbim işgale uğrarsa halaskârım ve rehberim olur musun?

Arkadaşım, yoldaşım, sırdaşım, enîsim, huzûrum, sürûrum, nûrum, zînetim,
nîmetim, cennetim olur musun?

Fatih Okumuş
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
cksev.gif


Bir kuş olmak isterdim göklerdeDilediğim her yere gidebileyim diye
Bir balık olmak isterdim denizlerdeBütün mavilikler benim olsun diye



Bir yağmur damlası olmak isterdim gökyüzündeIslansın ağaçlar hiç ölmesinler diye Bir umut olmak isterdim yüreklerdeKimse umudunu yitirmesin diye Bir uçurtma olmak isterdim ellerdeÇocuklar mutlu olsun hiç ağlamasınlar diye Bir barış olmak isterdim bu evrendeSavaş olmasın insanlar ölmesin hiç diye Bir yarın olmak isterdim takvimlerdeHiçbirşey dünde kalmasın diye Bir sen olmak isterdim senin içindeHiç özlememek için seni sende Bir ışık olmak isterdim senin gözlerindeSen benim içimi aydınlat diye Bir arkı olmak isterdim dillerdeSevgililer söylesinler birbirlerine diye Bir şiir olmak isterdim gönüllerdeAşıklar sevgisini anlatsınlar diye Bir aşk olmak isterdim senin kalbinde SEN BENİ ÇOK SEV DİYE
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
laloldum.jpg


Gece oldugunda seni aydinlatan hilal oldum.
Uykuya daldiginda rüyanda gördügün hayal oldum.

laloldumSana yakin olayim diye, damarlarinda dolasan kan oldum;
bir hâl oldum sana kavusayim diye,
hamal oldum seni tasiyayim diye,
ve saçlarina dokunayim diye, tenini oksayan rüzgar oldum.

Lâl oldum...

Mum gibi eriyip aktiginda seni saran alev oldum.
Kisin soguk ayazlarinda seni koruyan duvar oldum.

Yazin sicak günlerinde, hastalanmayasin diye, gölgen olan bulut oldum.
Hayat oldum yasayasin diye,
nefes oldum soluklanasin diye,
ve beni unutmayasin diye, benligine kazinan isim oldum.

Lâl oldum...

Gök yüzüne bakip bir dilek tuttugunda kayan yildiz oldum.
Siginacak gölge aradiginda, iri cüsseli bir mese oldum.

Susuzlugunu gideresin diye, sokak basinda çesme oldum.
Soru oldum cevabini arayasin diye,
tasa oldum düsünesin diye,
ve hislerini yazasin diye, kalem oldum kagit oldum.

Lâl oldum...

Hüzünlenip agladiginda akan gözyasin oldum.
Gülümsediginde etrafinda uçusan pervane oldum.

Mest olasin diye, kulaklarinda yankilanan nagme oldum.
Kitap oldum okuyasin diye,
çiçek oldum koklayasin diye,
ve sevdigimi söylemeden bilesin diye, agzi kilitli,
lâl oldum...

Ahmet Arslan
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
Hani umuda sevdalanmıştık
Hani Rabbe sevdalanmıştık
Hani Rabbe sevdalananlara sevdalanmıştık
Hani her daim en sağlama yönelecektik
Hani en zayıf anımızda O'na sarılacaktık
Hani yakarışımız en merhametliyeydi
Hani yönelişimiz yalnız hayraydı
Hani birbirimize sımsıkı sarılacaktık

Beklenen neden fani, o faniye bağlanış ve ondan görülmeyen ilgi veyahut kötülük neden bizi yıkıyor.BİZ BU KADAR BASİTMİYİZ.Rabbi vekil kıldık ve buna tüm kalbimizle inandık peki o zaman biz O'na ve onun emirlerine sımsıkı sarılırsak sizce bizi ne yıkabilir.

Yıkılışımız nefsimizdendir...Eksikliğimizdendir...Benliğimizde ndir...
Yıkılmışız Ya Rabb senin emirlerini yerine getirmek için dirilt bizi.
Yıkılmışız Ya Rabb senin emirlerini yerine getirmek için dirilt bizi.
Yıkılmışız Ya Rabb senin emirlerini yerine getirmek için dirilt bizi.

Umuda sevdalıyız,
Umudu veren Rabb'e sevdalıyız,
Belki bu sevdanın hakkını veremiyoruz ama,
Bu sevdanın hakkını verenlere sevdalıyız
Ve bu sevdanın hakkını verme çabası ve arzusu içerisindeyiz inşaallah

iktibas
 

seher_yıldızı

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Eyl 2008
Mesajlar
36
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
her biri ayrı bir güzellik hangisinden alıntı yapacağımı bilemedim teşekkürler paylaşımlar için
 

yun_us25

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Mar 2007
Mesajlar
1,454
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
Konum
KOCAELİ
Web Sitesi
cid-be16d7dad725ce0d.spaces.live.com
"AğLaMaK iÇiN gÖzDeN yAşMI aKmAlI

DudAKlaR GülErKEn İnSaN aĞLAyAmaZmI...?


guvercin.gif

İzin verme
Ruhunu zincirlere vurmalarına
Ağlamanı görmelerine
İzin verme
Bırak en yakın dostun
Dilsiz duvarlar olsun
Sen yine palyaço maskeni takıp çık sahneye
Her zamanki rolünü oyna
Şu herkesin oynadığını
Sonra sen de hüznünü yaşa
Herkes gibi...

pttt7tg4pg2.jpg


GÖZYAŞI
ARZ-U HALE KİFAYET ETMİYORSA
LİSAN, SUSMALI.
GÖZYAŞI AKMALI,
KİŞİNİN DUASI KABUL OLACAKSA
ONU GÜNAHSIZ BİR AĞIZLA
ANCAK DOSTU YAPMALI...



Ben beni bıraktığım zaman

Sen beni bırakma YA RAB !!!



HADİ SENDE BİR SALAVAT GETİR

Elfü elfi salatin ve elfü elfi selamün aleyke Ya Habiballah
Binlerce salat ü selam Sana ey Allah’ın Sevgilisi
HADİ SENDE BİR SALAVAT GETİR



ELBET BULUNUR, BiR GÜZELLiK BiR






........ÇiRKiNDE.......
iNCi GiBi GÖRÜNÜR DİŞLER






.......ZENCİDE.....

tirtil.jpg

Görünenle yetinirsen eğer sadece tırtılı bilirsin.
Çirkindir ya tırtıl gönlünü çelmez. Görünenin ötesine geçmek istersen,
aradan örtüyü kaldırıp da gönül gözü ile bakarsan, kelebeği bulursun karşında.
Güzeldir ya kelebek, gönlün ona akar. Lâkin gönül gözünle görürsen eğer, kelebeğe değil tırtıla sevdalanırsın..."


""alıntı yaptıklarımın yerine koyuyorum inşaallah kızmıyorsunuzdu selametle"""








 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
Yüzümde hüzünden gölgeler varsa,,,,
O hüzün yüzündendir olsa olsa,,,

Bilmiyorum, bu yaşamın çoğu yaşanmamışsa,
Yaşanmadığı okunur, şimdi, daldımsa,,,,

Özledikçe yalnız durup/susup baktımsa,
Sorulacakken nedeni nasıl sormadımsa,,

Geldiğini umudumla umudla umdumsa,,
Geleceğini görüyor/biliyordum, anlattımsa,,

O geçip/gitti 'ora'sına, ben göremedim, baktıysa,,,
Derim ki şimdi, bir daha gelse/de, sorsa,,

Sözümle, yüzümle, gözümle dedim, duysa,,
Bense buramda onu bekledim oysa,,,,

Yüzümde hüzünden gölgeler kaldıysa,,,
İçimde örülen duvardan düşmüştür, çatladıysa,,,

Özdemir Asaf
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
Sonbaharı yaşamayan;

ilkbaharın kıymetini nerden bilecek..

Yeter ki gönüller sonbaharı yaşamasın..

hep umuda açsın tüm kalpler.. Sonbaharı değil..

Sonsuz baharı yaşamaktır tek dileğimiz...

- name-i nur -
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
Yağmur ıslat yine beni, önce alnıma dokun sonra burnuma ve sonra yanağıma, yine ıslat yüreğimi yağmur! Taşıdığın rahmeti de bırak yüreğime, en derine. Semanın arza merhabasıdır bu bilirim. Rahmetle taşan göklerin, yere indirmesidir rahmeti bilirim. İnandığım için bilirim; yağmur yine okşayacaksın yetimlerin başını, bir ihtiyarın gençliği olacaksın, yalnızlık çekenin dostu, bekleyenin bekleneni olacaksın. Islatacaksın yine beni, yüreğimi ve yüreklerimizi.
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt