Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Yürek Esintileri (alıntı) (2 Kullanıcı)

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
ehbe istanbul

ehbe istanbul

...

Fatih Express’i ile kaldığı yerden...

Kaç zaman olmuştu mirim sesini dinlemeyeli?

Sesin dururken, sitayişini işitme yordu ziyadesiyle kulağımı, arif diyorum çoktandır sensiz/sessiz geçen/geçinen yürecime... Hakkın mı bre! Hakkım değil elbet, lakin dinle bir... Ufaktan ray tıngırtısı, ortadan ihya olmuş kapı gıcırtısı, büyükten “yazıyor!” deyi bağıran gazete çırağı...

...

Kompartımansız trenler kalmadıysa da, birinci sınıf âlâ bir vagonda yol alacağım aziz yurduna... Kurulmuşken tek kişilik koltuğuma, iki önümde bebeği hıçkıran teyzenin utangaçlığı keyif oluyor vallahi, üç kuruşluk kahveye üç lira verirken dudaklarımda tebessüm... Kaçırırım korkusu ile kaçıklara mahsus bir erken binmişlik; akşam köyde, sabah şehirde soluklanacak yenilenmiş ekspresse. Nihayet bir düdük, saadetin bu kadarı yeter mi dersin? İnsem, bir ıslıkla üfürsem adının geçtiği şarkıları... yok yok şarkılar nakaratsız hiç bırakılır mı?..

Gece vakti gözler fal taşı, nevri dönmüş fersiz suratlar horuldarken eşlik edecek değiliz. Ehli keyif insanız hamdolsun. Yudumluyoruz yolları, açıveriyoruz bir kitap, ayracında Ayasofya resmi elhamdülillah. Esas sarhoşluk bu imiş diyoruz içten, pir-i Mevlana’ya selam gecikmiyor elbet. Böylesi mesutluk bize mi hastır, yoksa pencereden karanlığa dalan hanım abla aynı duygulara ortak mıdır? Boş ver yiğidim, boş ver! Yitiversin yollar, geçiversin zaman... Muhterem gönül devletine misafirliğin bahtiyarlığı kıvanç olsun, aksın Meriç’e, mırıldanalım “canım” la başlayan mısraları, tadalım bohçamıza saklanmış ekmek aralarını... Nihayet diyelim, öyle çabuk geçmemiş yolları bir kelimeyle geçirelim...

Durakların mübareği es selam, daha ayrılmadan aynına inşâallah...

Şöyle derininden bir nefes! Tekrar elhamdülillah...

Akidimiz kalbime işli be güzelim... Bak kokusu geldi bile simidin, ayaklı çaycılar yıllardır beni bekliyormuş meğer. Nedense dikensin hâlâ “kadı” bey, bilirim seni senlikten çıkaranların ismini, bilirimde misafire düşmez böyle şeyler. Neyse diyerek batırıyorum parmağımı dikenine, kan kardeşim bir bakış ötende. Yine de seyrin hoş, kokun başka, işven başımı döndürüyor hâlâ... Arkamda Paşa Haydar, çöl olsan yine sana bakar gözlerim, gizleyemem; ağlamaklı olduysam seninde var bir payın... Kaç Aslı, kaç Leyla gördün bilmem; şahit olduğun ilân-ı âşkların hesapları hangi mübaşirdedir merak etmem. Kadı sensen, birileri hancı; hatta kimi sanık, kimi tanık, kimiyse savcı...

Merve-Sefa’nın tadı bir başka... Görmedik lakin imân ettik, doğrudur bambaşka...

Ama bu yol, bu istikamet beni alır, alır da bilmediğim, hissetmediğim diyarlara bırakır...

Yol yorgunusun evladım biraz dinlen! Olur mu dinlenmek, dinlemek varken yakışır mı dinlenmek. İşitmek varken, izlemek varken, vuslatı için binler dilenmişken dinlenebilir mi bu beden... Bir adım, birkaç daha, biraz hadi sabret azcık daha... En sonunda, masum sevdam en sonunda... İnsanlar hicret mi etmiş bir yerlere, bu suskunluk neden? Gözler bir binaya bakmakta, gönül hep aynı adı sayıklamakta... Çok laf edip adına leke olmaktan korkuyor dilim, örtülere bürünmüş halinden bir bakış yüreğime ok, duyulmamış şiirler iki dudağımın arasında, duyduğunu hissediyor yanaklarım, güneş yeni yeni doğarken şehrine, şehrin şehrim oluyor efsaneme konuk olasın diye... Kule adına muhtaç, çıkma! Vuslat için Araf mekânım işitesin, gönlüne el değmedikçe, elim ellere namahremdir, gözüm gözlere yasaktır bilesin... Çay son yudumunu ikram ediyor, şarkı noktaya eriyor. Akidimizde “vedalara” yer yok, ilk satır “kavuşmak yok cihanda, ayrılık olsun” şimdi doymamak için aç kalkma, mısralarında kaybolma vakti...

Akşamları camlarında yangın çıkan diyar! Merhaba...

Dur ve dur seyret cihan gibi dönerek. Bak ve düşün “Mevla nelere kadir” diyerek. Hisset ve ağla kaderine küserek. Sus ve yürü sevgine sevgiler ekleyerek...

...

Bir vapur iskemlesi, bir defter, bir kalem, bir beden... Söz biter, beden elbet bir yerlere daha gider...

Fısıltı hep aynı, başı sitem, sonu özlem...

Eh be İstanbul!.. Yine ve yeniden...

biçare
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
s2ft7.jpg
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
Uzaktayız yakınına vardır bizi; yandık pınarına kandır bizi.
Sıcak yaz günlerinde yaş dalların titreyişi gibi yandır bizi serin kuyulardan;

koyu gecenin yıldızlarına karşı uyandır bizi derin uykulardan.

Gözyaşı değil nice demdir gözümüzden akan; belki eriyip biten ruhumuzdur damlayan!..

Gül sözleri edelim çok çok, ve gonca sükutu az az.

Gül düşleri görelim gül gecelerinde, Gül'ün aşkını derelim gül hecelerinde.

Gözü sürmeli ile ağlayanın arasına gül serpelim, güle yeminler edip.

Gönülleri yıkayalım gül suyuyla. Gönüldendir şikayet kimseden feryâdımız yoktur.

Gönlüm ki Gül'e hasret... Üçüncü halin imkansızlığında... Ve kozanın amansız yırtılışında...

Cevher Gül'e düştü, mıknatıs bana, güzellik Gül'e, sevgi bana...

Güzeller güzelleri severmiş ve sadıklar sadıkları.

Güzelliğimi arttır benim

Gül'üm,

ve arındır ayrık güzelliklerden sevgilerimi... Senden yüzüne bakma lezzetini isterim ve titrerim vefadan sonra ayrılığına düşme dehşetiyle.

Genişlet sana indirilene yaslanmakta sinemi, ve sade kıl sensiz düşüncelerden gönül ayinemi.

Bir yankı ol, ses kat sesime; bir nazar kıl can ver nefesime. Düşümde ya hayalde gel, bitirdi gerçek beni; geldir bizi her halde gel ya yanına çek beni!.

Gel Efendim! Sen gelmeyince hatıra bilsen neler gelir!..

Gönül ki Gül'e hasret...

Güzellik kendisine sıfat değil ad olan... Gül olmayınca bahçeler berbad olan...

Bakışındandır başlangıcı bütün hadiselerin; ve en büyük yangın aşkının bir kıvılcımından...

Dönüyorsa gökler bir yüzük halkasınca, ve dönmedeyse içinde ne varsa, kaşındandır yüzüğün, inci tanesi kaşından... İyi hal de hatırlatıyor seni bize, kötü hal de;

korktuğumuzda da sevgin var içimizde, umduğumuzda da...

Gözyaşlarımız gözbebeklerimizi boğazlıyor sensiz, duru şaraplar içinde zehirler yutuyoruz... Gökkuşaklarını toprağa gömenler de, nurunu ağızlarında söndürmek isteyenler de senden öte sınavlarda değiller aslında.

Nefis kendini içine üflemekte daim...

Gülü kendi sesinde solduranların seni beklemekle geçecektir yüzyıllar süren ömürleri. Ah bir bilseler!.. Hâb-ı gaflette geçen ömrümü rü'yâ gördüm.

Gönüller ki Gül'e hasret...

Gönül ki kana boyandı, ve Gül'ün aşkına yandı...

***

Aşk, bir Gül'ün adıydı... İmdat ki seven unuttu, vefa yine sevgiliye düştü!.. Gel ey, unutma bizi!... Seni bir seven aşkına sev hepimizi!.. Kararlıyım bu gece, bütün varlığımla seni öveceğim... Seni sevdiğim gibi...

İskender Pala
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
Yusuf oLmaya taLip oLuruz ;

Ama kuyuLarımızı kendimiz kazarız derunumuza....

İnen kovaLarın aydınLığa vesiLe oLduğunu düşünmeyiz....

Yakub'un sesini duyarız sessizLikte de....

Sesin sözüne kuLak asmayız....

Korkarız yüreğimizin sesinden, kuLakLarımızı tıkarız....

İçimizde yankıLanan sesin müjdesini duyamayız....

Sonra da karanLıktan şikayet ederiz....

Kara kara düşünürüz....

Gün ağarırken, biz kuyumuzda güneş’ten bihaber ağLarız....

{aLıNTı}
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
YÜKÜM(SEN)

/ne vakit yaşamak düşlesem,
kurşun kadar ağır yalnızlıklar gelir kuytulardan.
bu yüzden sonsuzluğa yumayacağım gözlerimi,
ağırlaşıyor düşlerim.../

ne vakit altından ırmaklar geçen köprüler düşlesem,
başıma yağan kızılca kıyametlerle
sürülürüm bulunduğum yerlerden.
arkamda taşıyamadığım yüküm(sen)
sürüklenir(sin) peşimden...
doğrulmaya çalıştıkça heybetlenen kurşunî bedenim,
vurgun yemiş sırça köşkler gibi çöreklenir acılarıma...
“doluyor şöhretin, kan misali, damarlarıma”

cemre düşmüş toprakta düşlerimle kalıyorum...
bahara yakınmış adım;
daha ilk saflarda,
tutuşuyor adımlarım...
“yüreğimde bir sen var, damarlarımda kanın”.
tanıdık geliyor bana, etrafımda duran bakışların.
tılsımını,
“kabusların terkettiği şehirde bırakmışken” yaşamak,
“korkunun pençesinde bir haslettir” kavuşmak.

Tırmanırken dağ eteklerinde kalır ellerim,
yaralıyım kurşun geçirmez artık bedenim
ve büyüdükçe kinim,
“donar hislerim”.

“merhamet duvarlarıma, gazaplar konmayacak”

ne vakit ölmeler düşlesem,
boğulur ağır kalabalıklar...
ve musallasını arzulayan bedenim,
ne kadar da günahkâr.

tutuştu saçlarım rüzgarın ateşiyle
ve kibirlendi uzaklar,
yakınların gelişiyle.
hangi ufuk taşır şimdi,
bende ki ağırlığı
ve hangi yamaçlardır ellerimin mezarı...

”yüreğime ölümler ekerken, nasıl bir yaşamak düşlersin?”
dedin
ve gittin.
Yüreğimde sâlâsı,gidişlerinin
ve avuçlarımda firari gelişlerin..

“sen yürek yurdumun misafiri!”
misafir dediğin, kalmak için düşlerini kirletmemeli.
Düşlerimde “ölüm”,
yaşamak “aksak”;
ve ölürüm ağır aksak.

Ne vakit gelsen,
bir yanım dağ,
ve gitsen
uçurumlar solurum...


*Otuzuncuharf*
 

nuresma

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Eki 2006
Mesajlar
2,975
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
Konum
ankara
Bu gece yıldızları saymadım senin için. Uykusuzları saydım; sevdasından, derdinden, dermanından ya da bilemediğim türlü imtihanından dolayı gözlerini kapatamayanları saydım bu gece. Etrafında pervanelerin seyrü seferini gördüğüm ne kadar şule-feşan varsa, sana yaktım. Zordu inan, tüm ışıklarını söndürmüşken bana; debdebesiyle tir tir titrediğim ateşler yakmak sana. Bu imkansızlık hüznünün dehlizlerinde kaybolarak, içimdeki bitimsiz korkuyla bağırarak dökmüyorum sahipsiz benliğimi Yaradana. Hafî bir zincirle düğümlüyorum dilimi. Çözülürse yanacağım sanki, eriyecek ve biteceksin sen de, taşıdığım can gibi.
Haliyle sakinleşmiş, kâl ehlince vazgeçmiş lakin hâl ehlince sabr-ı sukûna ermiş bir aşığın gördüğüdür gözlerim. Şimdi, ne bilecek bakıp da görmeyen ehl-i kibir, sevgilinin gamzesiyle gam/zede aşığın halini.
Sevgili katında yaş tüketmek demek, demirden havanlarda sabırdan nehir kenarlarında dövülmek, yumuşamak ve dahi temizlenmek demek. Her gündoğumunda Yusuf’u kaybedip ve her gün batımında yeniden bulmak lakin ne feryad edip ağlamak ne de sevinçten çılgına dönmek demek. O belde-i mukaddeste bulunmak demek, her çark edişinde yalan dünyanın, asude bir meşk-i hayale dalıp; ruhu bedenden ayırmak, seyreylemek hikmet deryasına çağlayan nehirleri ve dahi kaybolmak sularında ama asla boğulmamak demek.
Ahir zaman aşkları.
Yaşadıklarını üç harften ibaret görenler, çözemezler gizini.
Bilmezler ki, Ayn’ın içi Cennet, Şîn’in içi Cehennem ve Kaf’ın içi de Âraftır.
Cennete gönüllü sürgün, metrelerce kuyrukla girenler, sıra aşkın Cehennemine geldiğinde koşarak kaçarlar. Lutuf penceresini açamadan yola koyulurlar. Ve Araf.
Ah araf! Ah kaf dağının gizi ve zümrüd-ü ankanın varisi. ne tatlı dil, ne sert bakış.
Ne gerçek ne yalan. Ne var ne yok.
Âraf gözlerin gibi, benim ârafım senin adın.
C. Ş. Narlı
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
İnsan yağmur gibi olmalı bence, herkesi ıslatabilmeli. .

Rahmeti kuşanıp herkese her şeye merhamet etmeli..

İnsan sözünü yağmur gibi yumuşakça indirmeli kulaklara;

Kırıp dökmemeli, damla damla söylemeli, ince ince sevmeli...

Şefkatli olup kimseyi küçümsememeli, hor görmemeli, kimsenin dalını kırmamalı..



İnsan yağmur gibi, bir görünmeli bir saklanmalı...

Öyle ince olmalı ki, ihtiyaç duyan onu dizi dibinde bulmalı, ihtiyaç bittiğinde hiç şikayetsiz ortalıktan kaybolmalı..



Yağmur göklerden yere serinliktir;

Yağmur yukarıdan aşağıya minnetsiz iniştir.

Yağmura “rahmet” diyenlere, yağmur damlaları sayısınca rahmet okumalı..



Senai Demirci


 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
"Hüzün vakurdur, onurlu ve dürüst…

Biraz mum ışığıdır hüzün, biraz akşam alacasıdır. Biraz gazete satan çocuk elleri, biraz bebek ağlamasıdır.

Tüy gibidir hüzün. Hafif ve yumuşak, canlı ve ölü... Hayattan ve ölüme dair…

Hüzün, sâdıktır.

Hüzün deyince hüzünler kulübesi akla gelmez mi? Yakup Peygamber gönle düşmez mi? “Bana düşen sabr-ı cemildir.” diyen, ağlamaktan gözlerine gece inen baba… Demek ağlamanın bu türlüsü sabra mâni değil… Sabrın bu türlüsüne de «hüzün» diyelim biz…

“And olsun ki, sizi biraz korku ve açlık; mallardan, canlardan ve ürünlerden biraz azaltma (fakirlik) ile deneriz. Sabredenleri müjdele! O sabredenler, kendilerine bir belâ geldiği zaman: Biz ALLAH’ın kullarıyız ve biz O’na döneceğiz, derler. İşte Rablerinden bağışlamalar ve rahmet hep onlaradır. Ve doğru yolu bulanlar da onlardır.” 9

Ve Vahşî’nin hüznü… Kolay mıdır “Gözüme görünme!..” sözüne muhatap olmak, kolay mı herkes göz göze, diz dize oturabilirken; ancak sütunların, duvarların gerisinden bakabilmek... Ne derdini açabilir ne sevincini paylaşabilir; hep kamufle, hep perde, hep aracı… Ama o kâmil bir hüzünle taşıyor Hamza’yı vuran mızrağı, bir gün yalancı peygamberi vurduğunda gülüyor hüznün bu an acınılası mülkü…

Hüzün, ALLAH Rasûlü’nün dostudur, takdim ederim. “Hüzün dostumdur.” buyurmuş hüzün Peygamberi -sallALLAHu aleyhi ve sellem-, ömrü hüzünden sağılmış yetim... Hira, hicret, İbrahim, Tâif, Uhud, ifk, ne yana baksa hüzün… Hüzne, bu hüzün yeter.

“Ey yar, sen gittin bir hüzün kaldı bana

Beni benden geçiren bir sözün kaldı bana”

“Kızım,” demiş kızının kulağına: “Üzülme, baban bundan sonra hiç acı çekmeyecek.”
* * *

“Yüreğim parça parça efendim

Yüreğim parça parça...

Yürür üstüme acılar, efendim, yürür üstüme üstüme...

Asırlar hasretinde, efendim, duâlar dilimizde

Sabır yüreğimizde efendim,

Sabır yüreğimizde…”

* * *

Hüzün, güzeldir.....

------------------------------
Şebnem Dergisi/Ayşenur Vural
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
Ah İstanbul mavi gelinlik nede güzel yakışmış sana
Yıldızlardan taç yapasım geldi içimden başına
Limanlardan gemilerle yürüyeceğim yüreğinin ortasına
Anadolu kavağından esen serinlik rüzgârlarını da alarak yanıma



Çökme karanlık kapatma mavi gözlü yârimin gözlerini
Sevgi dolu bakıyor baksana yüreğime işliyor ta
Örtme hüzün mavi gelinimi
Umut dolu onun içi



Bir avuç yağmur damlası hediye edeceğim İstanbullum sana
Ayasofya’nın tepesinden bakmak geliyor ya gözlerine
Haydi, bir daha gülümse mavi gözlerinle
Haydi, şehr-i yarr tut ellerimden bir daha



İstanbul bir başka güzel bu gece, masmavi bir karanlık içinde
Üsküdar bir ay gibi parlarken gecenin ortasında.
Yürüyorum bu gece, Üsküdar sahilinde ve mavinin ninnisi eşliğinde
Bu gün İstanbul bir başka mavi, umut dolu gülümsüyor bana sanki.



Haydi, tut ellerimden İstanbullum çıkalım seninle çamlıca tepesine.
Yüreğime dokunan mavi gözlerinle
Gülümse İstanbullum bana her gece, Kız kulemin güzelliğiyle
Hazanı bir başka güzel baharı bir başka güzel olan yar



Ah İstanbullum ben gidemem senden yüreğimin en iç köşesi
Yüreğime işlemişsin varmı daha bundan ötesi
Susmam İstanbul git deme gitmem İstanbul
İstanbul sende buldum kendimi





İstanbul keza beni de büyütür bu sevda nazarında…
İş bu sebepten ötürü küsemem İstanbul sana
İstanbul kal de bana kaldır mavi gözlerini yerden
İstanbul kalk gidelim deme bana


Kolaymıdır Yardan ayrılmak
İstanbul et artık armağını kavilim İstanbul
Allah’ım uyandırdığın şehirde ayaklarımı sabit kıl
Uyandırarak uyut beni şehri aşk’ta



mavi umut​
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
Son defa bakıyorum sana bulutlar, gökyüzü… elveda! Kuşların çığlığı, s/ağırlığı dünyanın... elveda! Acıyanlarım bana; (da) elleri böğründe kalanlarım... üzülmeyin; biter bir gün, acı yanlarım…
Salkım saçak sancılarım… elveda!

Ey gel geç Leyla, ey dünya… Ey kör sevdalarım... elveda... Ey, çöllerin Serabı…
Ey, yandıkça yandıran tuzlu suyu denizlerin... elveda...

Atamadığım çığlıklarım... Yollardaki izim... Dinmeyen sızım...
Besteleri boynu bükük sazım... elveda...

Gün b/atımları, hey! Dayanamam bu sarı/solgun bu "olgun" ayrılığa...
Bu her akşamki kıyamete... Ah, ben ki sabahlardan geliyorum...
Birdenbire bu vakitli elveda?

Ellerini alıştır vedaya... Ve duaya…
Bak, avuçlarında tuttuğun zamanlar dağların ardına düştü...
Titrek bir istasyona, çığlık bir v/edaya hazır mısın?

Ne zaman gelir bu giden bahar! Bu kış hangi ölümdür! Sonbahar yaprakları kaç veda mektubudur!
Ömrümüz kaç elveda... Kaç sonbahar, kaç çığlık... Saydın mı aynalarda değişen yüzlerini...

Ellerini alıştır vedaya... Ve duaya…
Yol uzun... Her adım bir ayrılık... Kapı arkası gurbet ya...
Yaka paça götürüyorlar bizi... Çocukluğumuzu, gençliğimizi...

Bilsen ki her an bir zelzele... Duysan ki ne velvele...
Sen iyisi mi ellerini alıştır vedaya...
Ve duaya... Her derde devaya...


Ali Hakkoymaz
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
Aşk,bir fidandır;gözyaşı ister ki,bu aşk fidanı neşv ü nema bulsun ve serpilip gelişsin.



Aşk,bir paylaşmadır;fedakârlık ister ki,bu vesileyle bu uğurda bütün geçilmez ve aşılmaz gibi görünen geçit ve şahikalar bir bir aşılır.


Aşk,bir hasrettir;sabır ister ki,bu kutlu sabır,sevgiliye vuslata gebedir.


Aşk,bir imtihandır;dua ister ki,dua altından kalkılmayacak olan imtihanların bertaraf edilmesinde,maruz kalındığı taktirde ise o imtihandan anlı ak çıkma mevzuunda en büyük silah ve iksirdir.


Aşk,bir bütünleşmedir;sevgilide fani olmayı ister ki,aşık,aşkının hâkikat derecesini öğrenmek için sevgilisindenelini kesip kendisine göndermesini isteyen Leyle’ya”Kimin elini kime göndereyim?” diyen Mecnun misali mâşukuyla bütünleşir ve artık o,vuslat aşkıyla her dem inleyip durur.


Aşk,bir efendidir;sadakat ister ki,aşığın gözlerinebaşka hayallerin girmesi haramdır ve bu haramın irtikabı ise aşkın ölümü demektir.


Aşk,bir mürşittir,
itaat ister ki,aşık gassalın elindeki meyyit gibi naslar çerçevesinde her meselede mâşukunun
isteklerine boyun eğer.


alıntı
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
...............

Bir okuma molasıdır belki

satır arası yaşanılan bir hüzün.

Kıymetini bilmek lazım,

iyinin, hüznün ve güzün...


Ö. Çolakoğlu
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
Yağmur her yağdığında kabullenir onu toprak...
Çünkü gökyüzünden gelen rahmettir meleklere emanet edilmiş damlalar...
Güneş gülümseyerek izler yağmurun inişini,gülümseyerek izler uzak diyarlardan...
Yağmuru bilen,ne olduğunu anlayan topraklar nasıl büyük bir heyecanla,coşkuyla kucaklaşır yağmurla...
Bilirler çünkü geliş sebebini,bilirler çünkü hangi diyardan geldiğini...
"Bismillah der düşer toprağa yağmur,"Bismillah" der basar onu sinesine kainat..
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
Herşeyin bir öncesi vardır..

Bir de sonrası..

Bir miktarı vardır..

Bir de bütünü..

Mikyasdır aslında;

Eldeki dizeler..

Ve tabi olunan rehberedir;

Bütün medhiyyeler..

Ve gizli bir şehir sakiniyken,

Aşikarlık zuhur eder hep,

Yağmur sonralarında..

Ve yağan yağmur mudur?..

Yoksa yağmur mudur ki;

Sonralara bırakılan..

Ertelenmemiş bir umutla,

Ertesilere göç etmek;

Umarsızca..

Ve efkar demlerine inat,

Efsun bir zülal olmak;

Ateş-i aşklarda..

Bir perde ardından,

Muammalı bir bakış atmak;

Islak kelimelere..

Onlar da ıslandı işte;

Yağmur sayesinde..

Kelimeler ıslak olunca,

Haliyle yazılası yazılar da,

Bir nemvari hava yayıyor;

Zamanın ahvaline..



Ve bir yağmur sonrasıydı,

O'na meftundu visaller..

Farklarla gark olmaktı belki de;

Buseli bir yaverle,

Mihman olan mahiyetlere..



YA RAB!..

Ben geldim..

Aç rahmet kapılarını..

İşte yine bir;



YAĞMUR SONRASI!...



iktibas
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
5.jpg


...

Herkes gibi bir çocuktum ben de....
Kıymeti bilinesi çok şey oduğunu bilirdim,en başında öğretilmişti...Şükür etmek,sabretmek,inanmak....İnsanı insan gibi sevmek,kankardeş olmak,beraber gülüp beraber ağlamak,ara sıra eline geçen sakızını paylaşmak...yapardım...

...​
 

lavinya

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
13 Kas 2006
Mesajlar
91
Tepki puanı
0
Puanları
0
bu kadar güzel sayfaları okuduktan sonra ardına
bu güzellikleri anlatacak kelime bulamadım kardeş...
hangisini okuyacağımı hangisini kopyalacağımı şaşırdım birden..
:a44::a44:
:T
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
Âh.....Tek hece..Bütün Lisanlarda aynı olan mana...Bir elif,ardından bir he...Allah adının ilk ve son harfi...Elif ve he ile yanmış aşk...

Zora tahammülü güzel bulanlara değil; güzele tahammülü zor bulanlara yazgılıdır âh...

Güneşi izleyen bulut , gizleyebilir mi hiç varlığını güneşin; acıyı saklayan tebessüm, ya saklayabilir mi hiç vücudunu acının?

Dokunulunca en ince teline içindeki sızının ,bülbül durabilir mi şeydalanmadan ta mahşer olunca?...



Her nereye bakarsa gördüğü âhtır aşkın; âh elinden niyaz için mescide girse dahi...Minaresi elif ,kubbesi he dir çünkü camilerin...Ve hala elifin bağrı şerha şerha kan ve hala iki gözü iki çeşme he nin...



Erbab-ı aşka pîşe heman her gün âh imiş
Her bir nefes ki âh ile geçmez ,günah imiş...



Ve sözün düğümü ;Âh mine-l aşk!...
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
adszao4.jpg


"yürüyorum ey yar
insanların arasında
kimi yorgun kimi dökük
kanar sabır yarasında

özlüyorum seni zamanla barışamadım
geçip gidiyor ömür günlere doyamadım

ucum yok bucağım yok
saklımdasın ey yar haberin yok
yıllar geçti sönmedi ateş
yanıyorum ey yar haberin yok

üşüyorum ey yar
yangınların ortasında
yürek kırgın yürek talan
kanar sevda yarasında

kahırlı yılları çizdin alnıma
dost eyledin beni göçüp giden kuşlara"


MUSTAFA NUHUT
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt