Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Yürek Esintileri (alıntı) (2 Kullanıcı)

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
Gittikçe kırılıyor baktığım aynalar
Kendine batan gül gibi oluyor ,sanki insanlar
Ne beriki ,ne öteki...

Benim aradığım sendeki Allah''ım!
Dokunmuyor kalbime;
Yalancı suretlerde seni göstermeyen esmalar(tecellalar)
Yusufleyin bir aşk düşür kalbime Allah''ım
Önce söz olsun dilim tutulsun
Kifayet bulmasın ettiğim sözler ,yazdığım şiirler
Kalbimi alıp sana her gelişimde
Adı dilime dua olsun.

Ve adını her anışımda hep sen gel aklıma...
Yusufleyin bir aşk düşür kalbime Allah''ım
Varmak istiyorum Ey sevgili,
Onunla varlığın tadına
Onunla yorulmak; onda dinlenmek istiyorum.
Yolumu senden özgeye, özgecana çıkarmasın
Yusufleyin bir aşk düşür kalbime Allah''ım
Kifayetsiz dualarla huzuruna geleyim
Ne kelam edeyim ne de sedam duyulsun
Kanayan yaralarıma Züleyham merhem olsun.
Yusufleyin bir aşk düşür kalbine Allah''ım
Sevmenin esrarını bildir bana Ey sevgili
Farkedeyim ve en çok neyi sevdiğimi
Ve onda bileyim sevginin mahiyetini,
Bahtım onu sevmekle,onunla yürümekle anlam bulsun
Yusufleyin aşkın kanatlarıyla sana pervaz edeyim.
Yolumda zindan, yolumda kuyu, yolumda bezirganlar
Yusuf''un alnına yazılan yazgıdan bu alna da yaz ne olur!
Yusufleyin bir aşk düşür kalbime Allah''ım
Kararsız diyarların fakir müşterisi eyleme sadık bendeni
Sınanmış sevdalarda büyüt, Züleyha ile avut bu beni
Satın alamayacağım zenginlikleri serp yüreğime
Razıyım herşeye yeter ki azad etme aşktan
Herşeyin kalpte başladığı ve kalbte bititiği mevsimler ver
Her kuyu gibi Züleyha da değil mi ki ; derin bir kuyu
Aşkın kanatlarından bana da ver

Aşkımın kalbime düştüğü yere onunla yükseleyim
Yusufleyin bir aşk düşür kalbime Allah''ım
Geçsede baharlar bir bir içimden;
Ben baharlardan geçerken bileyim Züleyha''yı
Yusuf bir köle,Züleyha efendi

Aşk düşünce yüreğe :köle ne güzel efendi, efendi ne ala köle olur...
Yusufleyin aşka tutulana üç işaret Züleyha, kuyu, zindan
Tutsaklığın pazarına düşmüşsem eğer
Zincirim aşktan, nereye varsam atamam kalbimden
Kalbimde olana değil; kalbim olana ulaştır beni
Yusufleyin olsun ne olur Allah''ım zaman !
Başka ihsan istemem...

iktibas
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
Keşke hep çocuk kalsaydım da dizimdeki yarayı en büyük acı sansaydım

y1pgBRdvGqN4XzpLTOTFLfuhwbKqj7ioJu4P8jA8Q1wTtth7s_k6hZfJ4A2Ov3RK58K
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
170954355ia6.jpg



"Hakîkî bir dost bulmak, o kadar kolay değildir. İnsan kendisine iyi bir arkadaş bulabilir. Vefâlı bir eş ve iyi bir iş de bulabilir.
Hatta, gökte aradığını yerde bulanlar bile vardır.Ama hakîkî bir dost bulmak o kadar kolay değildir.

Önce gönüller üzerine dostluk köprüsü kurmak gerekir. Ancak böyle bir köprüyü inşâ edenler ve bu köprüden geçenler hakîkî dostlara kavuşabilirler.

Dostluk köprüsünden geçmek için ise, insanın önce kendisinden geçmesi gerekir.

Dostluk köprüleri, sağlam temeller ve şirin kemerler üzerine bina edilir.

Bu köprülerin taşları cefa ile yontulmuş, harcı vefa ile yoğrulmuştur.
Diğer köprülerin en az iki ayağı varken, dostluk köprüleri tek ayak üzerinde bile durabilirler.

Yani karşı taraftan bir destek ve çıkar beklentisi yoktur.

Dostların sevgisi de, şefkati de, ilgisi ve ikrâmı da karşılıksızdır. Bu köprülerin altından çok sular, üstünden uzun yıllar geçse de, onlar yıpranmaz ve yıkılmazlar.

Böyle bir köprü inşâ etmek zahmetli olduğu için hakikî bir dost bulmak da zordur.

Aşık Veysel, “Dost dost diye nicesine sarıldım” diyor. Ama hiçbirisinde bir vefâ bulamadığı için toprağın kucağına dönüyor.
Çilenin, cefânın, sadakatin ve şefkatin sembolü olan kara toprağı dost olarak kabul ediyor.
Bir başka âşık, ömür boyu bir dost bulamadığından yakınıyor, “Bir dost bulamadım, gün akşam oldu” diyerek sazının tellerine dokunuyor.

Mecazî aşkın çöllerinde dolaşanlar, hakîki bir dost bulamamanın ıztırabını yaşarlar. dostlarından bir zatın dediği gibi, böyle âşıkların divanlarını sıksan, herbirinden hazînâne birer feryat damlar. Ancak, dostluk köprüsünden geçenler, Leylâ’yı bırakıp Mevlâ’ya koşanlar elemsiz lezzete kavuşabilirler.

Hallac-ı Mansur, dostudur. Dostluk köprüsünden geçerek Rabbine o kadar yaklaşmış ki, artık O’nu kendinden, kendisini de O’ndan sayarak “Ene’l-Hak” demiştir.

Fakat dost halinden anlamayanlar velîliği delilik kabul ederek kendisini idam ettiler.
Önce ellerini ve ayaklarını kestiler, sonra da başını keserek bedenini yaktılar ve küllerini Dicle Nehrine attılar.

Böylece gerçek bir dost, dostu için canını feda etmiş oluyordu.

Mansur idam edilirken, şeytan karşısına geçer ve şöyle der: “Ben de ene dedim, sen de ene dedin.
Ama ben lânete maruz kaldım, sen rahmete nail oldun. Bunun hikmeti nedir?” Mansur da şu cevabı verir: “Sen ene dedin, kendini ortaya koydun, ben ene dedim, kendimi ortadan kovdum.” Demek ki, dost dostta fâni olursa, dostluk bâki kalıyor.

Sufîlerin “fenâfillah” dedikleri bu olsa gerek.

Dostluk köprüsünden geçebilmek için bazı şeylerden vazgeçmek gerekiyor. Mansur, önce ene’sinden, sonra da başından vazgeçiyor.

Acaba bizler ebedî ve ezelî olan Rabbimiz için nasıl bir fedakârlık gösteriyoruz?

Meselâ, her sabah Ezân-ı Muhammedî’yi işitip de, bu dâvete icâbet etmek için uykumuzdan vazgeçebiliyor muyuz?

İçimizdeki öfkeden, kinden, hased ve husûmetten vazgeçip, muhabbet yolunu seçebiliyor muyuz?

ve Rasûlüne ebedî dost olmak istiyorsak, gönlümüzün elinden tutup, “Gel dosta gidelim gönül” diye yollara düşmeliyiz.

Bu yolda kaybedecek vaktimiz yoktur. Fırsatı kaçırdıktan sonra, “Geçti dost kervanı” diye sızlanmanın bir faydası olmayacaktır.

ALINTI . . .
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
Tutamayacagım sözLer vermem ....Basit kişiLerLe poLemige girmem ....Dünyada kimse üzüLsün istemem Bazı şeyLeri asLa affedemem ....Geçmişine takıLıp dert etmem ....YaşanmışLıkLarı koLay siLemem YaLan ve taktikLerLe ugraşmayın,YEMEM ! ....DOSTLARIMA Laf ettirmem!! Gidiyorsan eğer,çok özLesem biLe dön demem ....Artık kimseye koLay koLay güvenemem Bi daha güvenmedikçe sevemem ....Agır geLiyosa bunLar, firar serbest üsttelemembazen çok severim ama söyleyemem....
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
myhappyending4374153mdqsr6.jpg


Uzaklarda bir yerlerde, bir özlediğin varsa buruk bir mutluluk yaşarsın kimselerin bilmediği zamanlarda. Her aklına geldiğinde yada aklından hiç çıkmayışında gülümsersin. Yarım ve hüzünlü bir gülümsemenin sıcaklığı yayılır yüzünün kıvrımlarına.

“Özlediğim...! ” diye haykırırsın rüzgarlara verip sesini. Duyar da belki yüzünü sana çevirir diye. Nafile olduğunu bilsen de sesini rüzgara emanet edip usanmadan seslenirsin. “Özlediğim...!”

Özlediğin senin özlediğin kadar seni özlemeyebilir. Sen gibi zaten hiç özlememiştir, sen gibi sevmediği gibi, sen gibi sevemeyeceği gibi. Zamanın bir yerine takılmıştır o. Geçememiştir. Geçemez de...Geçse sen gibi özler mi seni.. Sanmıyorum değil, hiçbir zaman!

Özlediğin seni görmez, duymaz, önemsemez, sen gibi... Halbuki gözünün önündesindir. Kulağının dibindesindir. Değerimsin dediği yerdesindir ama sen gibi önemsemez seni. İstemezsin de zaten sen gibi önemsemesini. Ama sen başka önemsersin özlediğini...

“Özlediğim...!”

iktibas
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
Ey körlüğümü kör eden gece! Ne düşerki payıma zifir sessizliğinde

Yâr yardı yüreğimi, ben; sen kanadım... Ne Leyla'ya Mecnun kalabildim senin varlığında, nede kendimi atabilecek bir kuyu bulabildim yokluğunda... Ben ne dağlar delecek kadar aşıktım, nede uğruna ölünecek kadar maşuk... Kalbimin çöllerini aşamasada Mecnun,gözlerimin kuytularında boğulsada aşk ve yalan kadar sadık olamasamda yalan hayata, ben; sen kadar zifir yazgımla bir sana sadık kalabildim bu hayatta birde ölüme... Züleyha'lığa Mecnun Firavunlar "gayri sadık" damgası vurup kendi hayatımın gözlerinden düşürürken beni; ben senin gözlerinde ne çok büyüdüğümün bilincinde değildim elbet... Ebedi aşksızlığa müebbet kararı vurulsada tek celsede boynuma,ben; kendi hükmümü kendim yazdım alnıma... Yusuf'un gözleriyle dirilmek adına, atıp kendimi kör kuyulara, müebbet suskunluğu urgan yaptım boynuma... Uzak kentlerin baykuş çığlıklarına gizledim sessizliğimi... Sen, karanlığını yakan zılgıtlarıma aldırış bile etmezken kör kuyularda körelen susuşlarım sadece kendi gözlerimde yankı buldu... Sen, seninle körelttiğim gözlerime martı leşleri sundun, günaydınları hiç olmayan sabahlarımı aydınlatmak adına... Üstelik yâr dedin ölü kuşlarını astığın yalancı sabahlara... Koynunda yediverenler yeşertmek adına beni martı leşlerine terkettin ve gittin... Ben yarsız kaldım... Yani yarasız... Yani sensiz...

Şimdilerde bana bıraktığın yalancı yarlara yalan yaralar kanatıyorum... Düş yiyen gözlerimi martı leşlerine çevirip: "Bak yar!" diyorum... "Bak yar!" Yıldız yıldız söktüm sen yazılı göğümün alfabesini... Kör sitemler batırdım adını aydınlatan tümcelerime... Gün yüzü görmeyen yüzüme yar yüzünü haram kıldım... Kendime açılan kapıları sensizliğe kapadım... Ve gözlerimin sensizliğe mühürlü kapılarını ceset kokulu yarınlarla açtım... Baykuşları barındırdığım gözlerim o kadar kördü ki; geceyi utandırdı siyahı... Şimdi... Şimdi gözlerim bana kalsın yâr bütün körlüğüyle...! Sen, gözlerimin bahçelerinde, baykuşları besle gözlerinle... Al... Sana gece getirdim ceplerimde... İhanet kadar karanlık... Ölüm kadar kusursuz... Süs diye tak gözlerine...

Bak! Yokluğunla büyüttüm ben bu zifiri yalnızlığı... Avuçlarımın arasında kalan senle geceyi kararttım... Gün doğumları hiç olmayan bir kentte, her akşam gün batımıyla tükenen zamanla avuttum yokluğunu... Hıçkırıklarını boğdum ölümün, karşı yakası hiç olmayan denizlerde... Yalnızca Azrail'i büyüttüm çocuksu düşlerimde... Sen bütün sağırlığınla duymazken beni; gözlerimde yankı bulan suskunluğumu Yusuf duydu sadece... Oysa ben ne Yusuf kadar aşktım, ne Züleyha kadar aşık... Yakup kadar kördüm sadece... Bu yüzden bir tek gece kaldı ömrü delik ceplerimde... Öyle bir gece ki; yıldızları adınla söndürüp, düşürdüm solgun günceme... Ayı gözlerinde boğdum... Ve gelen güneş Yusuf'unu armağan etti Yakub'a, senin gözlerinde... Ama sen; Yakub'u kör ettin Yusuf yüzlü gidişinle...

Gittin! Beli bükük bıraktın zamanı... Akrep ölümü vurdu... Yaktığın bu yangında İbrahim olamadım ben... Yanmayı seçtim yangına... Önce kalbimin mabedindeki yüzün kadar masum, yüzün kadar hüzün yüzlü putları kırdım... Bu cinayeti ben işledim... Bu cesetler benim... Boynuma urgan yaptım baltasını aşkın... Ben o büyük putu oynadım putlaşmış insanların dünyasında... İbrahimi cesetler biriktirdim kalbimin kuytularında... Ve gidişinle körelttim suçlarını zamanın... Adın damladı Kabil'in katil gözlerinden damlayan, pişmanlık yüklü kanla aşka... Habil kadar maktül,Kabil kadar katil olsamda ilk sahnesini hep kaçırdığım bu hayat tiyatrosunda ve yaşamımda kibritçi kız hikayesinin kahramanlığına terkedilip hayatın kaldırım köşesi ıssızlığında unutulsada ruhum, ve inadına ölümümde uyuyan güzel uykuları çok görülsede bana; ben Habil yüzlü masallar biriktirdim yokluğunda... Öyle ya... Ben aşkı Züleyha'ya bıraktım...

Mecnun'un çöllerine gömdüm aşkı... Yusuf'un yüzüne sakladım suretini... Yakub'un gözlerine sapladım... Ve çocukların uyku kokulu masallarında unuttum aşkı... Külkedisinin baloda düşürdüğü aşk en çokda kurbağa prense yakıştı... Zaman 12yi vurdu... Masal kahramanları aşkı öptü prenseslerin gözlerinde... Ben ölümü öptüm Yusuf yüzlü gidişinde... Bu büyü böyle bozuldu... Şimdi uyuyan güzel uykularında ölümü bekliyorum...!

Fatıma Arslaner
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
Öyle bir Gülsün ki, solmayansın Sen.
Öyle bir Aşksın ki, bitmeyensin Sen,
Öyle bir Huzursun, yitmeyensin Sen,
Öyle bir Sevdasın, sönmeyensin Sen,
Ya Muhammed(sav)...
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
Ağır ağır yağar kar,
Vakarlı vakarlı..
Yakar bürûdetiyle.
Minnettardır ona bahar,
Yeryüzünü beyaz bir kefen gibi örtmese,
Nasıl dirilir eşcar?
Hiçbiri benzemez birbirine bilirsin,
Her birinde ayrı bir tuğra var.
Yağmur gibi onların da,
Ellerinden melekler tutar.
Yağmur Rahîm isminin tecellisi,
Kar; Gaffâr…
Rahmeti görüp de,
Rahîm’i görmemek,
Neye yarar?
Beyaz beyaz semadan,
Sanki nur yağar…

Âkif Cemil
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
Dostum ,bir maharettir Yaşamak.
Dikenler için de yürümektir.
Dostum,bir ince çizgidir.
Yaşamak.
Bir Garip histir dalıp gitmektir



Sevgiliye olan özlemle dolup taşmak.
Sessizliğin içinde kaybolmaktır
yaşamak.


Yol olmak,yolcu bulmak,yolcu olmak.
Kimsesiz kalmak,kimsesizler kimsesini bulmak
Bazen ağlamak bazen gülmektir
yaşamak…



Zaman için de kırık bir duygudur bazen.
Bazen de yüreğini hüzünlere gark etmemektir.
Yaşamak


Bir kelebek ömür kadar olsa gerek?
Kısacıktır göz açmak kapamak kadardır.
Yaşamak



Efendimizin kabri’nin karşısında dalıp gitmek
Mescidinin içindeki huzuru hissetmektir.
Yaşamak
Gülü koklamak gül kokusu almaktır
Dikenlerinden zevk almaktır
Yaşamak.

Laİlahe İllAllah'ın zirvesi ulaşmak
İman ile Çoşmak
Sevgiyi marhameti anlamak ..
vicdanlara gül koklatmaktır
yaşamak.

mavi umut
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
allahps9qa6.jpg



Aşk ve ölüm iki yanımızda durur
birlikte ve iç içe yürürler hayatın yokuşlarında
biri sonsuza kadar alıngan
diğeri cesur*
…..
/sineme ruhundan üfleyen yâr’in letafetindendir aşk ve ölümün dostluğu, öyle kol kola gezişi… Ve yüreğimin aşk’a özlemindendir bu imrenerek bakışım./

Öteler…
Bağrında gidenlerin aşkları kitabeleşir; ölümün aşk’a okuduğu methiyeler duyulur. Dostlar, aşk adına dokunurlar yalnızca söze. İflah olmayan yüreklerin aşkı konuşulmaz senin semanda; ıslah olan yüreklerin sözü işitilir. yusufî sevdalarla dokunur aşk’ın ölüme nakşı. Yakışır ölümün bağrına aşk, yakışır ötelerin özlemine bu nam.

Meryem…
Aşk’ına ölümü yakıştıran iffet deryası. Hani dünyayı iffetinin ve aşk’ının gölgesinde öldürmüştün de rabbin seni yüceltmişti her iki âlemde; adını kelam’a ve yüreklere nakşetmişti. Yüreklerimiz durmuştu hani o teslimiyetin karşısında. Hani ‘’ben rabbime dua etmekle hiç bedbaht olmadım ki’’** demiştin de mucîb olan’ın yakınlığından emin oluvermiştik. Hani sokulmuştuk yalnızlığımızın mabedine de ümitsizce izlerdik öteleri; aşktan yara almıştık. o zaman bizi diriltmişti ayağa kalkışın, bir dağın başında yalnızlığının bağrında rabbine inancınla İsa’ya ana oluşun; bizi diriltmişti rabbinin iffetini yüceltmesi. Aşkının iradeni hükmettiği yerde rabbin yüreğinin üzerine şefkat elini koydu; umurunda olmadı kötü nefeslerin sana dokunan kokusu, ölümün korkusu. Aşk dedin sustun; aşk dedin eslem oldun.

Meryem…
Öteler senin gibilerin varlığında kıymet buldu; özlendi. Aşk ve ölümün dostluğu hiç bu kadar göze gelmedi. Aşkın, onulmaz yaralarını ölümün ötesi sardı; ölümün ahirindeki yalnızlığına aşk’ın ötelerdeki vefası yetişti. Ve aşk ve ölümün birbirine vefası sende iffeti, rabbine itaati, sabrı, şükrü doğurdu.

Şimdilerde, aşkın derinliğinde ölümün sevdasını göremeyen yürekler ne aşka dokunuyor ne de ölümden söz ediyor. Ölüm ki, ufka çizilen muamma; aşk ki yüreğin ölüme öylece hayran hayran bakışı… İkisi de terk edilmiş, yetimliğimizin gölgesinde.

nokta!

Sare Nokta
 

elifimbenim(MERHUME)

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
13 Kas 2007
Mesajlar
1,642
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
64
Seni sevenler,


Seni, sen varolduktan sonra sevdi.

Seni sevenler için önce varolman gerekliydi.

Yoksa nasıl severlerdi seni?

Yok olanı kim severki?

Hatırlamaya çalış;

bir zamanlar yoktun.

sen yoktun,

seni sevenler yoktu.

sen kendi yokluğunun farkında değildin.

Rabbin seni yoklukta buldu.

Seni yoktan var etti.

Seni hiç yokken sevdi.

Seni sevdiği için var etti.

Başkaları seni var olduğun için sevdi.

Rabbin seni şartsız sevdi.
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
Dost, dostunun hatırı için, onun sevdiklerine de saygı duyandır.
Dost, dostunun yüreğini başkalarıyla da paylaşmayı sevendir. Dostu konusunda cimri davranan, onun yüreğindeki güzellikleri sadece kendisine münhasır tutmak isteyen, "Benim dostum" diyerek bencil davranan, gerçek dost değildir.
Dost, dostluğunu satmayandır. Dostluğun karşılığını dostluk olarak bile beklemeyendir.
Dost, yıldız gibidir, her zaman görünmez ama, varlığını bilirsin. Özellikle de, gönül göğün karardığında görüneceğinden emin olursun.
Dost, dostluğunun reklamını yapmayandır.
Dost, dostunda fani olandır. Dostuyla özdeşleşen ve hep onun gözüyle gören, kulağıyla duyan ve daha da önemlisi, kalbiyle
hissedendir.
Dost, "Haydi!" deyince, "Nereye?" diye sormadan "Peki" diyebilendir.
Dost, dostun havası, suyu, ışığıdır. Bu sebeble dost, giderken havamızı, ışığımızı da alıp gidendir.
Dost, birlikteliği, "Bitti!" diye üzerken; "Yaşandı!" diye de sevindirendir. Bu yüzden, "Hatıra" deyince, ilk önce onunla yaşananlar akla gelendir.
* * *
Dost, gelişiyle sevinçten, gidişiyle hüzünden ağlatandır. Evet dost, çokça gözyaşı ilham edendir.
Galiba bu yüzden doyulamaz dostluğa da; hep saf, samimi ve ayrılıksız bir dostluk dünyası olan Cennet arzulanır.
Belki de, o gerçek dostluk dünyası için çalışılsın diye, Rabbimiz, bize bu dünyada sadece tattırıyor. Tattırıyor ki, doyumluk dünyayı arayalım...
Samimi her arayış , sonunda aradığını bulacaktır. Bu sebeble, Cennet arayışımızda da samimi olmaya dikkat edeceğiz. Bu dünyada bir SEVGİ AİLESİ oluşturursak, ahiret aleminde de Rabbimiz rahmetiyle, inşaallah bizi sevgi dünyasında buluşturacaktır.
Yeter ki, temizlenenlerin dünyası olan Cennet'e layık bir gönül saflığı içinde, sevgi yolundan ayrılmayalım.
Rabbim, senin için, sevgin için, biz birbirimizi çok seviyoruz. Doyumluk alemde de, bizi bir ve beraber eyle! Amin.
* * *
Dostluğunda samimi olan, aradığı dostu bulmak için, aranan dost olmaya dikkat kesilmelidir.
* * *
Efendimiz şöyle buyuruyor:
"Her kim Allah için bir dost edinirse,
Allah Teala onun için Cennet'te yeni bir derece yaratır."
"Allah Teala, iyiliğini murad ettiği kimseye, unuttuğunu hatırlatacak ve hatırında olanı yapmaya yardım edecek iyi ve salih bir dost nasip eder."
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
-Bir canda sen ol dostum,
-Adın hayat olsun,
-Simgen barış...
-Öyle olmalısın ki
-Umut dağıtmalısın etrafındakilere
-Sana gelen sende dirilmeli
-Gözlerine bakınca ışığı yakalayabilmeliyim
-Ve o ışıkla çokmalıyım yola
-Yarı yola kadar,"ben"
-Diğer yarısında "sen" olabilmeliyim
-Çünkü "sen ","ben"olmalısın...

Anladınız mı dostlar...
Sen ben olmayınca bu dostluk olmuyor.
Sanal dünya yalan dünya,hiç ben konuşurken yüzümü gördünüz mü.
Bu dünyada meram anlatmak için kelimeleri özenle seçmek lazım, gene de yanlış olabilir.

Yapmak istediklerimi yapamadığım yada yapmak istemediklerimi yapmak zorunda kaldığım zaman...

Dostunun tevazu kanatları üzerinde olmalı.
Sana iyiliğinde ve kötülüğünde yardım edecek çünkü.
İyiliğini artıracak,kötülüğüne engel olarak yardım edecek.
O zaman sen yapmak istediğini yaparsın yapmak istemediğini yapmazsın.

Allah cc için sevmek.
Bu sanal alem de gerçek olurmu acep?
Evet diyenler beri gelsin.
Para yok pul yok,herhangi bir menfaat yok.Sadece birbirimize hüsn-ü zan var dualar var.Parayla değilki mübarek.
Ayrılmak ta kolay...

Bir tık.Bitti herşey,sessizlik. Ne oldu ya iyiydik ,güzeldik,seviyorduk.
Bir tıkla bitmesin....

Bir fincan kahvenin derler o da acı.
Birbirimize verdiğimiz onca selam ve yaptığımız dua...

Asla unutulmaz,unutulmaz.

Allah cc razı olsun.
Allah cc yar ve yardımcımız olsun
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
durgunum.jpg


Suskular sinmiş duvarlara… Sabrım sınanıyor acıların örsünde…Bir yük vagonunda gider gibi geçiyorum yılların üzerinden.

Vagon yükü acılar taşıyorum sol yanımda… Ve hiç unutmuyorum sevgi expresinde hep bir kaçak olduğumu… Yol boyu mırıldanıyorum türkümü…Sesimde gurbetin ateşi ve yüreğimde tutsak bir sevdanın sızısıyla yana-yakıla yaşıyorum…
durgunum
Bir tufanda boğuldu sevinçlerim.. Ne vakit Uçursam beklentilerimi umudun gökyüzüne; soğuk rüzgarlar döve döve içeri aldı beni… Mermileşmiş yasaların kesin hükümlerine geçmedi , sayfalar dolusu savunmalarım..Ne yana dönsem hükümlü duvarlar örüldü gözlerime…. Şimdi kan kaybeden bir yaradır içimdeki bozgun…

Zafere gidilecek yollar ortadayken,kelime oyunları arasına sıkıştırılan , yüklemsiz cümleler kaldı avuçlarımda… Yine yanlış notalarına bastım hayat türküsünün… Kanlı bir yenilginin,kangren olmuş düşlerini kesiyorum kör bir bıçakla.. Koca taşlarla vuruluyor habil yüreğime; Ölüm kusuyor kabil soylu haydutlar… Öldürülüyorum faili meçhul satır aralarında…

Şimdi hangi kapısını aralasam düşüncelerimin; Adını özgürlük koyduğum tutsaklığıma açılıyor bahçesi Sonra ;hapislik başlıyor içimde …Odamın ışıklarını gündoğumuyla söndürmeyi öğreniyor uykusuzluğum…Üstümde kuşları vurulu sağır bir gökyüzü… Uzaklara sürgün edilmiş bedenimle, başımı ağırtan cümleler biriktiriyorum yenikliğimin kavrukluğunda…

Uykusuzum…

Uyanıyorum gecenin kör bir vaktinde; Birden bire duvar,birden bire hüzün..
Aç karınla sigara içmeyi dayatıyorum ciğerlerime… Nereye sığınsam bıçak gölgesi düşüyor yalnızlığıma.. Uykusuzum,Zulmün bağrında şafaklar sökülüyor demir meridyenlerle çizilmiş penceremde... Vuruluyor gölgelerin acıyan yanlarıyla taptaze papatyalarımın ömrü… Örülüyor kalbime birbirini tutan keskin tel örgülerle.. Güneşim kolumda türküler okurdum oysa...aldırmadan yağan soğuk yağmurlara..

Şimdi yatağını unutmuş dalgın bir ırmak akışlarım.. Ne denize ulaşabildim ..Ne de ırmak kalabildim... Durgunum...



İktibas
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
Güllerin ateşini onu derenler bilir.
Yüreğin ateşini kalbe girenler bilir.
Bilmez gülün kadrini pervane-veş yanmayan
Kıymetini güllerin sırra erenler bilir
Yılda bir defa kurban keserler halk-ı alem ıyd için
Dem-be-dem saat-be-saat ben senin kurbanınım.
Alem halkı bayramda yılda bir kez kurban keserler.
(Ey Sevgili!)Ben her zaman, her saat senin kurbanınım.

Herkes güle,bülbül olmaya hazırdır. Bülbül gül olduğunda güzelce şakır. Bülbülün anlamıdır gül. Bülbülün kanıdır gül… Diken gülle gül kokar…

Gönüller ki Gül’e hasret!.. Gül sözleri edelim, gül düşleri görelim gül gecelerinde. Gönülleri yıkayalım gül suyuyla…

Gönlüm ki Gül’e hasret!.. Güzellik Gül’e, sevgi bana düşmüş,sevginin ve vefanın bülbüle düştüğü gibi…

“Gül gülse daim,ağlasa bülbül aceb değil…”

“Zira kimine ağla demişler, kimine gül”

Gül yeter ki gülsün ona gülmek yakışır.Bense ağlamaya razıyım.Aşk da tatlı bir gözyaşı değil midir zaten,sevdiğini güldürmek için yapılan işler uğruna…

Ey Gül’üm gülümseyişlerin vursun yüzlerimize, nur içinde nur olsun. Güzelliğin hakiki sevenleri, sevecekleri hakiki güzelliği seninle tanısınlar ve seni ansınlar.Yaşasın senin için ağlayan her dize şiirde ve senin için parlayan her damla nehirde…

Ey Sevgili kapına geldik aşkı öğret bize ve aşkını ver yüreklerimize, her şey SEN olsun şu dünyada ve olmasın SEN olmayan dünya da... Dertsiz olmak dert olarak yeter…

Gönlüm ki GÜL’e Hasret !

alıntı
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
Bir kendi aczime , bir de Sen'in Kudretin'e baktım .
Teslim olmaktan başka var mı durağım..
Eğer göğsümde kalırsa tek nokta hakkın
Başkasına nasib etme, maşuğum Sen ol !

Ben Sen'inim tamamen, bastan basa hep Sen..
Benim neyim var , alacaklısın benden
Tek umudum; açık elim, gözyaşım sermayem
Ayırma benden, menzilim Sen ol !

Bütün sevdiklerim teker teker gittiler
Hepsi alıp başlarını, arkalarını döndüler
Yıkılınca gök kubbe, medet umunca yer
Bırakma bizi Allah(celle celalüh)'ım, sığınağımız Sen ol !

Kitabımdaki son sayfa, defterimdeki son çizgi..
''Tükenmez''dediğim kalemimin son mürekkebi
Sevgimin bitişi, aşkımın dirilişi
Sen ol ya Rabbi, sevdiğim Sen ol !

Yağmura bıraktım timsah yaşlarını
Dağlara saldım sonu gelmeyen firakı
Yırttım kendi kavgamı, araladım parmaklıkları
Gel artık ey sevgili, vuslatım Sen ol !

Teslim oldu artık, emrinizde bu şarkı
Şah'a bıraktım, yarım kalan mısrayı
Uzattım ellimi,tak artık şu pırangayıı
Pusulam, kutbum, ibreğim Sen ol !

Göz kapaklarımın arasına mahyalar taktığım gün
Çürümüş dizlerimi topraktan kaldırdığım gün
Bir ömür süren açlıktan iftar ettiğim gün
Yemeğim, aşım, ekmeğim Sen ol !

Üzerime çekip örtüyü, perdeyi kaldırdığım gün;
Tesbihim, imamem, virdim Sen ol !

Vakit tamam, konuldu sehpa önüme
Ser'imden geçtim ama ferman Sen'in dilinde
O an ki...; ölümüm iki rekatın peşinde
Kıyamım Sen ol, miracım Sen ol.. miracım Sen ol.. !

iktibas
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
mutlakguzel.jpg


Sokaktan geçerken Yusuf’un yüzünün nuru o civarda bulunan köşklerin, evlerin pencerelerinden, kafeslerinden içeriye vurur, düşerdi.
Köşklerde bulunanlar: “-Belli ki Yusuf gezmeye çıktı, şimdi buradan geçiyor!” derlerdi.
Köşede bucakta oturanlar da duvarlarda ışıklar, parıltılar görünce, Yusuf’un oradan geçtiğini anlarlardı.
Yusuf’un geçtiği sokağa penceresi bulunan ev, onun oradan geçişinden şereflenir, nurlanırdı.
(Ey kardeş!) Aklını başına al da evinin penceresini Yusuf’un geçtiği sokağa aç; ve pencerenin önüne oturup onu seyret!
Âşık olmak demek, nur gelen tarafa pencere açmaktır. Çünki gönül, gerçek dostun yüzü ile aydınlanır, nurlanır.
mutlakguzel Güzelin kim olduğunu ne vakit unuttuk, ya güzelliğin neliğini ne zaman?..
Bir yük oldu ömür, kovunca güzeli hayatımızdan; ve güzellik küsüp gitmişti, ömür bir yük oldu. Güzellik ruhlarda perveriş içindeydi, güzellik gönülde alışveriş içindeydi. Güzellik bereketti, zenginlikti; güzeli arayan cihanın canını arıyor demekti.
Kaç bin yıl önce sormuştu soruyu Platon; “Güzel nedir?” yani ki “-Ti esti to kalon?”
Güzel kimdi gerçekten ve neydi güzellik?
Kolay bulunsun diye cevabı, kendi güzelliğinden halka güzellik vermişti Hak. Görelim ve gördükçe Güzel’e yakınlaşalım diye güzelliği yaratmıştı; ve güzelliğin hamuruna kendi nurundan bir nur katmıştı.

Güzel olan, iyi, doğru ve yararlı olandı. Güzel bir söz, güzel bir iş, güzel bir ders gibi. Güzel şiir de, güzel manzara da, güzel söz de hep estetik değeri tartmaktaydı. Din idi adı evvel güzelliğin, felsefe oldu sonra, bilgi oldu, yönetim ve siyaset oldu... Daha neler olmadı!.. Herkes ve her şey güzelin peşinde, güzel ülkelerde güzel günler yaşandı.
Sonra...

Sonra güzel insanlar güzel atlara binip gittiler ve güzellikler yağmalandı birer birer. Hüzünlü gönülleri sabaha eklerken güzellikler, sevinci gizleyerek sabahı bekler oldular. Gözlere akseden renkler de, sazlara yankıyan ahenkler de güzelliğini yitirdiler. Bestelerimiz şiddet doldu, tatlı diller hayal oldu. Gönüller güzelden uzaklaştı, zira gönüllere kin bulaştı. Güzellik atıldı ya, kaşlar da çatıldı. Oysa gelenek güzel üzerine bina olunur, kültür güzellikle beka bulurdu. Güzelin yönü gönleydi, hem güzelliğin de... Gönül Çalab’ın tahtıydı, Güzel’i aramayan iki cihan bedbahtıydı. Neye mâl olursa olsun, yaşamanın anlamı, güzel görünüşleri ve şekilleri; belki güzellik dolu gönülleri kurtarmaktı. Güzellik insana peşin verilmiş cennetti ve sultanlar güzele bakar, gönüller güzele akardı.

İki parçaydı hakikatte güzellik, ve her parça diğer yarısına âşık. Onunla sevilen sevene ders okutur, onunla sevgi ilmiği kilim dokuturdu. Aşk mektebinin kitapları ve defterleri, atölyeleri ve ezberleri hep onu söylerdi satır satır; haniki nakışları ve yazıları, resimleri ve suretleri mânâ mânâ hep onu anlatır.
Yalnızca bir çeşit Güzel vardır; ama görüntüleri binlerce çeşittir.
Sevgilinin sureti de, şekli de yoktur ta başından; vardır ki adı güzelliktir, ona suret ve şekildir giydirilen Mutlak Güzel kumaşından. O vakit Güzel, güzelliğini göstermek üzere evreni bir ayna olarak var eder. Bilmeyen aynalığı, ne bilsin aynalara pas olur keder. Güzellik ki iğreti durur, her çiçekte ve kelebekte, genç kızda ve yıldızda; fidanı yavaş yavaş kurur ve ışığı azar azar bozulur. Ezelî sevgilide güzellik bir harman olur ve güzeller harmandaki taneler.

Kardeşçiğim, bir güneş ışığı say güzelliği, üç renkli camdan süzülen... Hani ruh, gönül ve beden camında huzmelenen bir nur de adına... Akşam olunca çekilip güneşe geri gider ya hani ışıklar ve hani göz kapanınca kaybolur ya nurlar... Işığı da, nuru da camsız görmeye alıştır kendini... Yolda kalmamak, cam kırılınca kör olmamak için...
Gel artık kardeşçiğim, gülümseyelim ve güzellikleri görelim. Bıçağın ağzına sunulmadan ariyet güzelliklerimiz ve dönülmeyen yolculuklara çıkmadan benliklerimiz, mahşer mahşer yağmalanan imanlarımızda eriyen zamanların surların güzelliklerle örelim. Duyarak ve düşünerek, her ikindi güneşinin lirizmi gibi, her dolunay akşamının romantizmi gibi güzelliğe bakalım ibretle ve içimizde büyüsün bütün güzellikler. Seste, biçimde ve boyada hakikatin güzelliğine bırakalım kendimizi, Mutlak Güzel’den renk devşirelim.
Allah’tan daha güzel boyası olan kim? (Bakara, 138)

İskender PALA
 

nuresma

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Eki 2006
Mesajlar
2,975
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
Konum
ankara
selamun aleykum kardeşim,
emeğinize yüreğinize sağlık.
okuduklarım çok güzeldi, devam ederin inşaallah sonra.
teşekkürler paylaştığınız için.
selam ve dua ile...
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
Can Dündar 'Arada Bir Bunaldığınızda' başlıklı yazısında:'Bir zamanlar bir psikoloji kitabında okuduğum bir bölüm vardı... Hayatın ve getirilerinin kıymetini anlamak için tavsiye edilen bir metot vardı içinde. Deniyordu ki; 'Arada bir, çok bunaldığınızda, hayatın sizin için çekilmez hale geldiğini düşündüğünüzde kendinize 10 dakika ayırın ve kendi cenaze töreninizi düşünün'... Cümleyi ilk okuduğumda çarpılmıştım... Ben girişin akabinde pozitif bir gelişme ve tavsiye bekliyordum... Ama 'Kendi ölümünüzü ve cenazemizi' düşünmemiz tavsiye ediliyordu... Tüylerim diken diken oldu ve yazarın saçmaladığını düşündüm o an... Ama, önyargı düşmanı biri olarak okumaya devam ettim... Diyordu ki: 'Bunları düşündüğünüzde dünyadaki yerinizi, dünyayı terk ettiğinizde oluşacak boşluğu, sevdikleriniz ve sizi sevenler için öneminizi anlayacaksınız...'


Özellikle insanların sizin için neler söyleyeceklerini, onlar için ne ifade ettiğinizi hissetmeye çalışın... Hayat denen kredinizin bittiğini. Dünyadaki küslüklerin, ayrılıkların, kavgaların yanında bu acının ve geri dönülmezliğin korkunç çaresizliğini yaşayın... Bırakın canınız yansın. Orada, o musalla taşında düşünün kendinizi... Şu an çevrenizde olanların yüz ifadelerini ve yüreklerinden geçen cümleleri hayal edin... (...)
Ben o gün kurduğum hayalle, canımın tüm yanmasına rağmen YENİDEN DOĞDUM...
Bilgisayar diliyle 'Format attım hayatıma'… Sahip olduklarımın farkına vardım ve hâlâ nefes alıyor olduğum için şükrettim... Gözlerimi açtığım anda o kötü ve acı sahne bitmiş, oyun perde demişti... Peki ya hayal değil de gerçek olsaydı ve perde bir daha açılmamak üzere kapansaydı... Bence bu yazıyı sadece okuyarak bırakmayın...


LÜTFEN ARADA BİR, BURADAN ALDIKLARINIZI TARTIN, DÜŞÜNÜN VE HAYATINIZI GÖZDEN GEÇİRİN... Ölümün kime ve ne zaman geleceğini Yüce Allah'tan başka bilen yok... İşte bu yüzden hazır yaşıyorken ve nefes alıyorken yapabileceklerinizi yapın, ertelemeyin... Bilerek-bilmeyerek kırdığınız kalpleri tamir edin... Sizi sevenlere sevdiklerinize daha fazla zaman ayırın.
Ve en önemlisi; VERDİĞİ-VERMEDİĞİ, ALDIĞI-ALMADIĞI HER ŞEY İÇİN, TEKRAR TEKRAR ŞÜKREDİN YÜCELER YÜCESİ YARADAN'A…' diyor. Gerçekten güzel bir yazı.
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt