Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Yürek Esintileri (alıntı) (3 Kullanıcı)

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
Durup dinlediğim sessizliğindi önce...

İncinmiş yanlarından tanımıştım seni.

İç’im yanmıştı kapının arkasına çömelip ellerini başının arasına aldığında

Sözcüklerine bağladım tebessümü Yâr...

Yürünesi yollar kapanası olduğunda kanadı yitik turnalar gördüm rüyamda...

Korkular sobeledi ömrümü çıkmazlarda...
Akordu bozuldu ömrümün...

Sustun.... zayii oldum...

Ellerimi cebime koydum, hüzün bulaştı parmaklarıma...

Poyrazın zulmune takıldı uçurtmalarım...

Yüreğime takıldı ayaklarım. Düş’tüm; dizleri kanadı kısa pantolonlu çocukluğumun... Cân’ımı yaktı masallar...

İltica ettiği ülkeden sınırdışı edilmiş olmanın hüznü ile açtım ellerimi Yıldızların Sahibine...

Bir yaş düştü iç’ime...
Ardından bir kelam dilime....
La Tâknatu ... La Tâknatu minAllah...


Düş’tüm kuyuların dibine... ama hiç düşmedim zifiri karanlık ümitsizliğe Yâr ...

Hayat bile grilere büründü... ben düşmedim ümitsizliğe...

Mavinin yankısı vardı yüreğimde...

Malumun olsun Yâr... bir düş değdi çocuk yüreğime...

Âşkı sobeliyorum iç’imde...

Kafesini açtım bunca zaman korumaya çalıştığımın...

"Git gayri... Ben senden geçtim" dedim.. "Git o Yârin ellerine..."

Titredi küçük kuş...

Çırpındı ... uçtu...

Hicreti ellerine...

Aç pencereni... Sokaklar ayaz...

Güneş ısıtmaz avuçların kadar...

Mülteciyim...


Aç ellerini Yâr...

Aç ellerini



Tamer Aktan
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
lamelifiz1.jpg
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
Ağlıyorsun çünkü Hüzünlü Vede Güçsüzsün....
________________________________________
Ağlıyorsun. İşte sen busun. Kırılgansın.

İncinmişsin. İncitmişsin. Terk etmişsin. Terk edilmişsin.

Varsın. Yoksun. Ayrısın. Birleşmişsin.
Gitmişsin. Gelmişsin.

Hayat ayaklarının altından kayıyor. Yalpalıyorsun. Başın dönüyor.

Zemin un ufak oluyor.
Gökyüzündeki güneşe ve göğün maviliğine karşın duyguların griye dönmüş.
Kalbine bulutlar toplanıyor.

Boğazın sıkışıyor.

Daralıyorsun


Boşalman gerek. Bir şekilde insanın içindeki basınç düşmeli.

Dayanamıyorsun.

Ağlıyorsun.

Kalbindeki bulutlar gözyaşı sağıyor.

Ağlıyorsun. Ağlayabiliyorsun. Farkettin mi? Ruhundaki acılar kristalize oluyor.

Gözyaşı oluyor.

Hava kitlesinin soğuğa maruz kaldığında yağmura dönüşmesi gibi.
Ruhun üşüyor. Titriyorsun. Çıplaksın. Korunmasızsın.

Kendini koruyamıyorsun. Ruhun yardım edemiyor sana. Kalbin yardım edemiyor sana.
Hep birlikte ağlıyorsunuz. Kalbin için de kendin için de ağlıyorsun.

Aç bir kedi görüyorsun. Aç bir çocuk dikkatini çekiyor.

Yetim bir çocuk kalbine dokunuyor. Sararan yapraklar kalbini delip geçiyor.
Özlüyorsun. Buram buram özlüyorsun.

Ağlıyorsun. Ağladıkça...

Kalbin delik deşik. Herşey seni yaralayabiliyor.

Ne kadar naziksin. Ne kadar kırılgansın.
Çünkü insansın.

Ağlıyorsun. Yorgunsun. Yaşamaktan yorgunsun.
En çok gönül yorgunusun.. Yaşadıkların kalbinin tabanına birikti.

Belki çok şey yaşamadın. Ama çok ağır şeyler yaşadın.

Kalbini deliyor sanki yaşadıkların.
Ağlıyorsun. Kalbini yıkıyorsun. Biraz da olsa .........

Ölüm meleği şu an gelse itiraz etmeyeceksin.
Dünyanın içindesin. Ama dünyadan soğumuşsun.

Gitmek istiyorsun.

Öteye geçmek istiyorsun.

Ağlıyorsun.

Neye mi? Herşeye. Herşey üstüne üstüne geliyor sanki.

Çaresizsin. Boşluktasın. Hayattasın ama hayatta olduğunu hissedemiyorsun.

Dur. Ağladığın için zayıf olduğunu mu söylüyorsun? Sakın söyleme bunu.

Lütfen söyleme.

Hadi geri al sözünü. Çünkü insansın.

Ağlayan insanlara üzülmüyorum biliyor musun?

Ağlayan bir insan gördüğümden “neden ağlıyorsun, ağlama, güçlü olmalısın” demeyi çok uzun yıllar önce terkettim.

Ağlayan bir insan görsem gözyaşlarını silmek için bir mendil uzatmak geçer içimden.

Bu bana dünyanın en kutsal davranışlarından biri gibi gelir.

Çok yıllar önce ruhumun keskin bir acıyla üşüdüğü bir anda en sevgili arkadaşımın bana sarılıp cebindeki mendili gözyaşlarımı silmek için verdiği gibi.
O mendil kağıttan değil bezden gri renkli bir mendildi. Hayatta en sevdiğim şeylerden biri nedir biliyor musun?

Ağlayan bir insana mendil uzatmak.

Eğer sen ağlarken sana mendil uzatacak biri yoksa, bu sen olmalısın.

ALINTI...
 

SEYHAH

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
22 Tem 2008
Mesajlar
39
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
40
Paylaşımlarınız o kadar güzelki size çok teşekkür ediyorum ALLAH razı olsun .
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
Bu üç damla azizdir~~



Bu üç damlanın karıştığı şeyde azizdir



Neyin uğrunda olursa olsun



samimi olarak bir dava uğruna dökülen kanların karşılıksız kaldığı görülmemiş



Ter de öyle


Kim çalışarak ter dökmüş de karşılığını almamış.


Gözyaşı da öyle.


Zulme uğramış birinden dökülüyorsa o damla,


düştüğü yeri yakacaktır.


Bu üç damla bedeldir;



bu bedel ödendiği zaman elde edilen şey meşrulaşır.



Kan,toprağın;



ter, ekmeğin;



gözyaşı, yüreğin bereketidir.



MUSTAFA İSLAMOĞLU
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
98tp4.png


Hanesi harab olmuş kuşları görmezmisin


Yorgunum bir köşeye bir döşek sermezmisin
Şu muzdarip ruhumun yayını germezmisin


Gönlüme gülşen kurup gülünü dermezmisin
Ardına dek açılmış kapımdan girmezmisin


Canıma tabip olup yaramı sarmazmısın
Susadım…. bir tek yudum suyunu vermezmisin


Söndür yangınlarımı desem söndürmezmisin
BİN DEFA YANDIM EY YAR!!!
Halimi bilmezmisin
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
2845499318



AŞK;

sözle olsaydı kalem mecnun olurdu.

Dil ne bilir aşkı,onda şevk mi var?

Var diyenin aklı şu kalem kadar...

-Ahrâzi-
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
Kapalı kapılar var hayatımızda..
Nicedir açmadığımız, bilerek kapattığımız, üstüne kör bir kilit vurduğumuz kapılar..
Bazen açmaya korktuğumuz, bazen ardındakilerle yüzleşmekten çekindiğimiz kapılar..
Eski bir dostluk bazen, eskiden yapıp ettiklerimiz bazen..
Eski “biz”, eskimeyen izlerimiz..
Kapıların ardında kalan..Hayatımızdan uzak durmasını istediklerimiz.
Cesaretimizdir bu bazen, bazen yenilgimiz..Bazen hayretimiz, bazen isteklerimiz.
Ne çok kapıyı kapattık dostlar, ne çok kapı kapandı yüzümüze.
Nasıl kapılar açıldı, kapattıklarımızın yerine?...
Masumiyeti, insafı kapatan insanlar gördüm, üzerlerine kör bir kilit taktıklarını..Anahtarlarını da dipsiz kuyuya attıklarını..
Nice erdemin üzerine kapatılan kapıların yerine, ardına kadar zevk-ü sefanın ışıltılı kapılarının açıldığına şahit oldu bu yeryüzü..
Kendisini sevenlerin üzerine kapılar çarptı yeryüzünde kimileri..
Kimileri kendini gelip geçici “dünya”ya kapattı..
Dünya, sadece kendisi için yaşayanlara en büyük kapalı kapı oldu.
..
Kapattık bazı kapıları dostlar…kör bir kilit vurduk üzerlerine..
Şimdi açılırlar mı yeniden, en tılsımlı sözleri söylesek?..
Yahut yeni kapılar açsak, kaybettiklerimizin peşine düşsek..
Kör kilitli kapıları açmak gerek dostlar..Biraz cesaret gerek belki..
Gerçeklerle yüzleşmeye cesaret, gerçekleri kabullenmeye cesaret..
Ve gayret, ve gayret…

Sevgiyle çaldığınız tüm kapıların ardına dek açılması dileğiyle…
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
Sıra sıra kapılar...Kimi kırık, kimi açık, kimi kapalı..
Kiminden girmeyi bile aklımızdan geçirmediğimiz..Kimine davet edilmeden girdiğimiz.
Hep kapılardan gireriz, hep kapıları kapatırız başka bir yere gittiğimiz zaman..Kimi zaman açık bırakırız kapıları, kimi zaman gittiğimiz yerdeki kapıları açık bulmak isteriz..

Kapalı kapılar, merak celbeder..Bazen ülfete meylettirir..
Bazen de yorulmak, emek vermek istemeyiz, sadece açık kapıları tercih ederiz..

Ama hayatta hem açık kapıların hem hiç açılmamış olanların bir anlamı bir değeri vardır..

Bazen bizden önce yoldan geçen, açık bırakmış, bazen anahtarı elimize bırakıp gitmiştir..Sühuletle takip ederiz izleri, kolayca buluruz yolumuzu ve girdiğimiz kapıda huzura kavuşuruz..

Bazen, birileri açık kalması gereken kapılara bizden evvel ulaşıp, kapatmış, üstüne kilit vurmuş, anahtarını da bir yerlere gizlemiştir..O zaman da emek gösteririz, mücadele ederiz, bazen yardım isteriz, ve nihayetinde zorluklarla açılmış kapılardan içeri gireriz..Yolumuza devam ederiz...
Bu kapıda da ayrı bir huzur, ayrı bir hikmet, ayrı bir yol buluruz..

İşte böyle, giderken dünyanın başka başka yerlerinde, gezinirken başka başka halet-i ruhiyelerde, bir açarız, bir kapatırız kapıları..

Hayra götürecek kapıları ardına dek açmak,
Bir hayır çıkmayacağını düşündüğümüz kapılardan kaçınmak, kapılarını sıkı sıkıya kapatmak gerek yolumuzda ilerlerken..

Kapılara şöyle bir bakmak, aralamak, temkinli olmak gerek..

Bakarsınız, kapı kapıyı aralar...
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
Küçük, masum, kendi halinde yerlerden hoşlanıyoruz hepimiz..
Yemyeşil bir manzaranın bir kenarında duran, küçük klubeye bakarken, mest oluyor, orada bulunmak istiyoruz..
Bizler, aslında küçük şeylerle mutlu, küçük şeylere talibiz..

Kapıların küçükleri de cazip bu yüzden..
Bu yüzden, bu kapıyı gördüğümde tebessüm ediyor ve içeri girmek istiyorum..
Kapının da samimisi olur mu demeyin?..
Samimi geliyor bana böylesi evler ve kapıları, kapıların açtıkları..
Çünkü, küçük yerlerde doğallık vardır, iç içelik vardır..
İki kişi sığamazsınız bu kapıdan, ama içeride çok kişi yaşarsınız..
Bir sedir, bir ocak tüten, bir kilim, eski tuğlalar, kireçle kaplı duvarlar..
Bu kapıdan açılacak küçük bir dünyanın küçük dekorlarıdır.

Devasa kapılar ne kadar haşmetliyse, küçük kapılar da öylesi tevazu sahibi..İçimizde bir yerlerde saklanmış tevazu isimli minik çocuk seviyor bu kapıyı da işte o yüzden samimi geliyor bizlere..

Efendim, samimiyetin kapısından girip, mutlulukla karşılaşıyorum..
Tevazu kapısından girince, yüce insanları görüyorum..

Hem, alçak kapılardan, bir insan ne kadar haşmetli de olsa, eğilerek geçer, boynunu büker..Tevazu kapısı öyle bir şey işte..

Şu kainatta, dünya denen mavi küçük bir noktada, o kapıyı açan, bu kapıdan çıkan insan, ne kadar büyüklenebilir ki zaten..
Bunun için, en güzel kapılardan biridir Tevazu..
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
Aşk Geldi

Akan kanım aşk oldu damarlarımda ve kapladı bedenimi...
İlkin boşalttı beni benden ve dost ile doldurdu sonra her şeyimi....
Dost şöyle kapladı ki bütün zerrelerimi, şimdi yalnızca bir ad kaldı benden bana; gerisi hep o oldu...

Aşk konusunda kim ne söylerse söylesin, en doğru ve en kâmil sözü henüz söyleyememiş olur. Neden mi? Aşk konusundaki en doğru söz, onun hiçbir söze sığmadığıdır da ondan. Bu yüzden hiç kimse onu tam manasıyla anlayamaz ve anlayamayacaktır. Her kim bu uğurda varlığını yok etse, bu gerçek değişmeyecektir.Klasik şairlerin her konuyu kolayca anlattıklarını, ama sıra aşka gelince kalemin dilinin dilim dilim yarıldığını söylemeleri boşuna değildir. Her âşık ki aşka dair söylediği her şeyin daha sonra yanlış ve eksik olduğunu görmekle kendinden utanmıştır; bu gerçeği bilir. Bu yüzden, gökkubbenin altında aşkın yüzlerce ve belki binlerce tanımının yapılmış olması, bize yüzlerce ve belki binlerce çeşit aşkın var olduğunu hatırlatır. Ve bir de onu en iyi anlayanların, gönüllerini aşka rehin verenler olduğu gerçeğini... Mevlana bunların en ulularından biridir.

Mevlana’nın dediği gibi:
“Âşık yılmaz, yanar, yakılır ve canını sakınmaz. Utanma ve sıkılma da bilmez. Değirmen taşının altındaki buğday gibi o da ezilir, belalara katlanır, sabreder. Neyi var, neyi yoksa ortaya koyar, (aşk kumarı) oynar, yutulur. Kâr aramaz. Hak’tan aldığı gibi hepsini yine Hakk’a verir.
Hak ona bu varlığı şartsız vermiştir. O cömert kişi de şartsız olarak Hak vergisini yine Hakk’a bağışlar.
Çünki fütüvvet (yiğitlik) şartsız vermektir, bağışlamaktır. Her şeyi verip arınmaktır; her kuralın önüne geçmektir.
Çünki yiğitler ya üstünlük arar ya kurtuluş. Varlıktan, benlikten temizlenenler, kurtulanlar ise halis kurbanlardır.
Onlar ne Cenab–ı Hakk’ı imtihana kalkışır, ne de kâr ve ziyan hesabında olurlar.
Aşk derdine hiçbir yâr, hiçbir dost yoktur. Âşıkın bu maddi dünyada bir tek mahremi bile bulunamaz.
Âşıktan daha deli ve divane kimse yoktur. Akıl onun sevdasına karşı kördür, sağırdır.
Çünki âşığın deliliği herkesin bildiği delilik değildir. Tıp bilgisinde aşk derdinin devası yoktur.

Ey aşk yoluna düşen kişi, yüzünü kendine çevir, kendi yüzüne bak. Ey âşık, sana âşık olan ancak sensin, senden başkası değil.(Mesnevi)


İskender Pala
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com

Allah'ım
Ebedi Sevgilim
Sen benim Gönlümün SultanısınSen onda yok ol! Kavuşmak budur.
Sevilenlerin aşkı, gizli ve keskindir.
Sevenlerin aşkı, davul zurna iledir.
Güzelliğin beni alt üst etdi.
Birşey bilmiyorum, aklım gitdi
"Allah’ım, hayretimi arttır!"
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
367702690b02469261cbuy8.jpg


Seni Hatırlatıyor!
Ömer Sevinçgül

YAĞMURLARLA senin rahmetin yağar, dereler, çaylar, ırmaklarla akan sınırsız şefkatindir. Anneler, kucaklarının sıcaklığını senin merhametinden aldı ve göğüslerinden yavrularının ağızlarına akan senin ikramındır.

Gönülden gönle yankılanan sevgilerde “Vedûd” ismin cilvelenir. Çünkü sensin sonsuzca seven ve sevilen. Kalpler, sevmeyi senden öğrendi.

Bahar tablosunda muhabbetten kalbi kanayan güller, vuslatın hasretiyle ağaçların minberlerinde besteler yapan bülbüller senin “Cemîl” ismini terennüm ederler.

Sen, süslü sûretler veren “Musavvir!” Eserlerine, hiçbiri diğerinin aynı olmayan biçimleri verensin. İlminle ölçer, iradenle seçer, kudretinle biçersin. Kâinat kitabın, yeryüzü sayfan, cümle canlılar ve cansızlar kudret kelimelerindir senin.

Yıldızların nûranî parıltıları “Nûr” isminin gölgeleridir. Dağlarda azametin, volkanlarda kibriyan, semalarda celâlin yankılanır.

Kışın “Mümît” isminin fırtınasıyla öldürür, baharda “Muhyî” isminin sabâ rüzgârıyla can verirsin.

Bahar gelini senin “Müzeyyin” isminle süslenir, tek arzusu senin güzeller güzeli isimlerinle nakışlanıp, yine senin ezelî nazarına bir an olsun görünebilmektir.

Senin ilahî huzurunla bir an şereflenen varlığa yokluk yaklaşamaz. Her eserinde gördüğüm varlık şevki, yaşama arzusu, beka meyli senden gelen “nazar” sırrıdır, “huzur” neşvesidir.

Sen teksin, birsin, eşi, benzeri, ortağı, yardımcısı olmayan “Ehad”sın. Temelde birbirine benzeyen, yardımsız, yardımcısız yapamayanlar senin “eserlerin”dir, sana işaretler ederler. Onların acizliği kudretini, fakirliği zenginliğini, fâniliği bekanı dile getirir.

Büyük küçük bütün yarattıklarının ihtiyaçlar içinde çırpınışlarına şahit oldukça, hiçbir şeye ihtiyacı olmayan, sayıya gelmez muhtaçların her an yardımına koşan “İnayet”ini ve “Samediyet”ini düşünürüm.

Gafletle bakanların gözünde, eserlerin sana perdedir. Sineklerin örümcek ağına takıldıkları gibi, bu “kesret” perdelerine takılıp kalarak sana ulaşamayanlardan olmak istemem.

Senin isminle nakışlanmayan sevgileri sevmem, ayrılık acısıdır. Varlıklarda “sebebi muhabbet olan hüsün ve ihsan ve kemâl” sendendir ve senindir.

Yerdeki ışıltılarına dalıp da nazenin güneşi sevmeyi unutanları... Gölgelerin aşkıyla asılları göz ardı edenleri... Ve senin adına olmayan sevgilerin şiddetini gördüğüm, başkaları için söylenen şarkıları duyduğum günden beri...

“Bana her şey seni hatırlatıyor !”
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
Umut dallarda uzarken

Korku köklerde büyüyor.

Sanma taşıyacağından fazla bu yük!

Buzdağı gibi hayat bir bütün;

Fakat buzdağının altı üstünden büyük.

Yine de umut, umut hep umut...

Aşağıda, köklerde büyümezse korku,

İnsan bilmez, büyütemez umudu,

Etrafına bir bak;

Kökünde korku olmayan tüm ağaçlar kurudu.

Korku köklerde büyüyor;

Umut dallarda uzarken...
iktibas
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
image0011zu5ki7.jpg


Kalmak Ağır geldiğinde GİTMELİ İNSAN,

Bırakıp ardında hayatın anlamlarını
Yol almalı kendi bilinmezliğine doğru,
Hep ağır gelir ama doğruyu söyler yürek..
Güneş batmadan aşmalı bu yüzden,..
Hasretin yamaçlarını...


Vakti geldiğinde gitmeli insan
Unutup tüm amaçlarını
Kalmak ağır geldiğinde gitmeli insan,
Uzanıp sevda kıyılarına sarılmalı güneşe
Günlerce yatmalı, günlerce kalmalı,..
Yıllarca yanmalı..
Yakmalı hasretin her çeşidini.
Savurup küllerini denize
Kaçmalı...

Vakti geldiğinde gitmeli insan
Öte diyarlara uçmalı.
Gelip oturmuş yüreğinin tam da ortasına..
Durup, gitmesede , duymaz..
Duygu kimin?, sevda kimin?

Ezilmiş altında kanayan yürek kimin?..

Durdurup, bak desen bakmaz.
Kalmak ağır geldiğinde gitmeli insan...

Ne güzelde bakıyor güneş sımsıcak,
Yüzü gülüyor aynasında tüm şehrin.
Bu neyin manasıdır ki;
Birazcık naz yapıpta dur diyemiyor yüreğin..
Havası kapkara olmalı artık,
Kalbi siyaha boyanmış bu şehrin.
Ekmeği kara , suyu kara...

Vakti geldiğinde gitmeli insan..

Bırakıp yüreğini uzaklara..

Her şey durulur belki ve vurulur sevgin..
Kaybolur hasret yok olursun sen.
Ağlamak sızlanmak fayda etmez artık
Çevirip gözlerini arkaya bakmak olmaz
Sığmıyorsa için içine olduğun her an..
Öyle bir başına kalmak olmaz...

Kalmak ağır geldiğinde gitmeli insan.

iktibas
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
Vazgeçtiğinde;



İnsanların seni anlamasını beklemekten,

Hiçkimsenin seni anlamadığını düşünmekten,

Ve seni anlayacak birini aramak gayretinden,

Vazgeçtiğinde;

Kendini anlamanın önemini,



İnsanları değerlerinle yargılamaktan,

İncindiğinde dönüp gitmekten,

Ve dönüp gidenlerin ardından bakmakla yetinmekten,

Vazgeçtiğinde;

İlişkilerin kalıcı olduğunu,



Dinlemek yerine konuşmaktan,

Anlamak yerine suçlamaktan,

Hak vermek yerine bahane üretmekten,

Vazgeçtiğinde;

İletişim kurmanın zor olmadığını,



Sorumluluklarını birilerinin üstüne yıkmaktan,

Hazırcılıktan ve zahmetsiz almaktan,

Rahatından ve her canının istediğini yapmaktan,

Vazgeçtiğinde;

Üretmenin tüketmekten daha keyifli olduğunu,



Almak için vermekten,

Sevilmek için sevmekten,

Kırılmamak için kırmaktan,

Vazgeçtiğinde;

Seni destekleyen gizli bir güç olduğunu FARK EDECEKSİN.


Ayfer Toprak
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
vav.jpg




Sözlerim bitti

Gayrı sana geliyorum
Bulut bulut sevda saganagı halimle
Gayrı sana geliyorum
Duasını unutmus çocugun ıslak dudagı mahcubiyetimle
Sana geliyorum…
Ister tek kursunla vur sinemi…
Ister tek bir kelimenle sustur beni…

Cümlelerim bitti

Gayrı susmak vakti devrik cümlelerde
Söylenebilecek her seyi söyledim
Artık tüm gurbet kusları özgür…
Sana kavusmusken her gece beni “sende” öldür…
Ve gece sabaha kavusmadan
Beni yeniden sana dogur…
Sana geliyorum

Öznesi senin olduğun bu hayatı
Devrik fiillerimle kurdugum cümlelerimle
Yasamaya geliyorum…

Bir,
Iki…Üç…
Tıp…
Sustum…
En “Vav” halimle “Sana/ Sevdana” sustum…

Çünkü Sen,
Umut oldun “Vav” hali yanlızlıgıma…
“Elif” oldun “canı” sende saklı yarınlarıma…
“Gül” oldun dalında “Cennet” yazılı kavusmalarıma…

Alıntı
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
Seni sevmek;


Varmaksa imanın her dem tadına
Ümitle bakmaksa daim yarına
Hasret çekmekse ölüm sonrasına
Sevginle değiştir Allah’ım bizi,
Vuslatına eriştir Rabb’im bizi.



Seni sevmek;


Azap ayetleri ile inlemekse
Müjde ayetleriyle dinlenmekse
Bir ömrü mizanda geçirmekse
Sevginle değiştir Allah’ım bizi,
Vuslatına eriştir Rabb’im bizi.



Seni sevmek;


Bilal misali canla birlemekse
Musab olup evinden vazgeçmekse
Süreka gibi geri dönmemekse
Sevginle değiştir Allah’ım bizi,
Vuslatına eriştir Rabb’im bizi.



Seni sevmek;


Habibini canlardan çok sevmekse
Nebinin potasında erimekse
Rasulün rotasında yürümekse
Sevginle değiştir Allah’ım bizi,
Vuslatına eriştir Rabb’im bizi…



Mustafa Çalışkan Manisa
 

vaktileyl

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Tem 2008
Mesajlar
2,887
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
www.vaktileyl.com
Olmaz gönül olmaz öyle!Sabır gönül sabır!


Olmaz gönlüm, olmaz öyle! Keskin sirkenin akıbeti malûm. Dört mevsimi yaşayan bir cennetin bağrında büyüdün de sen, onun için böyle bir baharı ve yazı özlersin. İstersin ki çabuk geçsin fırtınalı sonbahar, ayaza durmasın kışlar. Dedim ya, sen dört mevsim hesabını yaparsın yaşarken duygularını. Ama bilmelisin herkes buralı değil. Bilmelisin, güneş görmeyen yurtlar var.

Olmaz gönül, olmaz öyle. Yükün ağır bilmekteyim, baharı yaşamayanlarla kış nasıl geçer; onu da bilmekteyim.
Ama şunu da bilmekteyim ki, sabredebildiğin ölçüde yaşarsın.
Eminim ki, hayat sabra denktir. Ve sabır, tahammülün bittiği yerde filizlenir, maneviyat çeperlerini genişlettikçe boy atar, sırf Yaradan'ı düşünerek fiiliyatta bulunduğun zaman neşv ü nema bulur.

Sabır gönlüm, sabır!

İçine çekerken, zehir gibi gelir tadı, boğulacağını zannedersin. Kanın çekilir yüzünden, bembeyaz olur sîman; yutkunursun, geri döner içinde düğümlenenler. Başını eğmek istemezsin; ama kaldıramazsın da öyle göklere doğru. Ağlarsın, gözyaşın akmaz. Haykırmak gelir içinden, zangır zangır gürültüler habercisi olur titreyen ellerin. Konuşursun yalnızca kendinle, dökersin içini; senden başkası duymaz bilirsin bunu. Sitemlerin dillenir haklı olduğunca, bağırırsın rahatlarcasına, ama sadece kendi içinde, ama sadece Yaradan'la baş başa. Sonra gözlerin... Gözlerin nihai nokta olmak ister en sonunda. Durur öylece, bakar, bakar... Ve kimseler fark etmez neden donuklaştığını, kimseler anlamaz anlatmak istediği çifte derin mânâyı... Sonra çekip alıverirsin anlamlı bakışlarını ruhunu bir kenara bırakmışlardan. Yüzünü çekersin, yalan dünyanın yalancılarından. Alnındaki kırışıklıkları alıverirsin haberi olmayanların önünden. Doğruca bırakırsın asıl dergâha. Bağrına cennetler sığan seccadenin secdeliğine. Ve başlar böylece sabır maratonun.
Korkma gönül, sen hele azmet sabır için, yüreğini koy ortaya, gör ne mânevî hediyeler paketliyor Yaradan...

En masumane tavırlarına gaddarca yaklaşanlar olacak belki. İçindeki çocuk hafife alınacak... Anlatmak istediklerin değil, anlaşılamamış yanların konuşulacak. "Olsun!" diyeceksin, yüzündeki gülümsemeyi kaybetmeden. Yine de hüsn-ü zan edeceksin. Allah için söylediğini yine Allan için olduğu yerde bırakacaksın. Yaradanı alıp yüreğine, sırtını dayayıp tevhidin çınarına, akıbeti ukbâda düşüneceksin. Ve kalbin şöyle bir hafifleyecek, damarlarına giden iyimserlik yolunu tıkamadığından...

Üzülüp acı çektiğin anlarda çileni hafife alanlar olacak belki... Öyle bir yanacak ki için, kimseye anlatamayacaksın. Günlerce ağlayacaksın gözyaşının lâhutî ikliminde. Sonra en yakınındaki, en yüreğindeki vuracak hislerini... Canım dediğin dönecek sırtını. Bir "ah!" çekeceksin derinden ve anlamaya çabalarken empatinin gücüyle, arkanı döndüğünde kimse kalmamış olacak. "Sabır" diyeceksin, yine sabır... Eyyüplerin torunluğuna yakışır sabır... "Bugün Allah için ne yaptın?" sorusu geldiği an kulağına, vereceği cevabı bulamayanların tedirginliği değil, en zor imtihanını başarıyla vermiş öğrencilerin rahatlığı olacak ruhunda. Başını yastığa koymadan "elhamdülillah" diyecek, rüyanda cennetten kesitler izleyeceksin belki...
Ve sabaha erdiğinde, avucunda tuttuğun tesbih tanesi yine "yâ sâbır"la şakırdayacak...

Faltaşı gibi açılıp kalacak gözlerin bazen de... Çok şaşıracaksın, çoook! Ya gönül... Kalb kırmak çok kolay oldu, kalbin değeri pazarlara bile çıkartılmaz oldu. Tatlı sözü unutanlar çok, şu hengâmesinden sallanıp duran asırda! Aldırma diyemem, aldıracaksın elbet, hislenip içerleyeceksin belki.
Zannediyor musun ki, yüreğine aldıklarına söylediğin nazenin kelimeler, boşta kalır! İnanıyor musun ki, sevdiklerin için kurduğun lâtif cümleler, öksüz bırakılır!
Yok gönül, yok! Sahibi var hepsinin. Bırak duymasın insanlar, bırak sertliği onlara! Bırak, tabularına kale yapsınlar! Yeter ki sabret gönül, asıl sahibini düşünüp sabret, başını sonunu kestiremediğin olaylarda bile...

Bırak vursunlar ayıbını yüzüne, bir kusuruna binler cefâ taksınlar. Yaradan'ın "Settar" ismi, beşerin hükmüne mi kalmış. Sen sabret gönül... Felaket tellalları susmasınlar isterlerse? Olumsuzluğu yaymanın zevkine doyamayanlara inat, bütün güzel düşüncelerini yay sere serpe. Zehrini ağzında taşıyan yılanın başını ezemesen de, bal damlasın dilinden. İbrahim'in (as) ateşleri, gül olurken mi sunmuş Dostların Dostu şu ayetini:
"Güzel söz, güzel bir ağaç gibidir ki onun kökü sabit, dalı ise göktedir."
Sabır gücünün tükenirliğinden korkarsan bir gün, gel gir şu dizelerin sırlı havasına...
İnan, kimse üzemez seni orda. Ve uzan o ağacın dallarından ötelere... Uzat ellerini ve bekle. Sabırla bekle gönül! En geç sûrun sesi duyulduğunda tutacak ellerinden Resuller Resulü.

Pes etme, sabret gönül, sabret!...



ALINTI

 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt