Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

SÜNNET YERİNE KAZA NAMAZI KILMAK (1 Kullanıcı)

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

koskun

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
16 Ocak 2007
Mesajlar
1,030
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
57
Konum
Niğde
Bir dakika .. Sabah namazının farzından sonra nafile namaz kılmak mekruh biliyorduk. Bu bilgiyi nereden aldınız ?Herhangi bir ehli sünnet aliminin kitabını gösterebilirmisiniz kaynak olarak ? Sabah namazının farzından sonra sünnetinin kılınabileceğine dair.

selamun aleyküm ,

sabah namazının farzından sonra işrak vaktine kadar nafile namaz kılınmaz ( güneş doğduktan 40-50 dakika sonrası ) ...

işrak vaktinde sonra kılınan ; işrak vakti namazı , bayram namazı , kuşluk namazı bu vakitten sonra kılınır ...

allaha emanet olunuz ...
 

koylu

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 Eyl 2007
Mesajlar
62
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
65
Bir dakika .. Sabah namazının farzından sonra nafile namaz kılmak mekruh biliyorduk. Bu bilgiyi nereden aldınız ?Herhangi bir ehli sünnet aliminin kitabını gösterebilirmisiniz kaynak olarak ? Sabah namazının farzından sonra sünnetinin kılınabileceğine dair.
Ömer Nasuhi Bilmen'in Büyük İslam İlmihali (Bilmen yayıcılık, Sadeleştiren A.Fikri Yavuz sayfa 182)
adlı kitabından nakledeceğim. Bu kitap Hanefi mezhebine göredir.

282- Vaktinde kılınmamış olan beş vakit farz namazlarının kazası farzdır.
Vitir namazının kazası ise vacibdir. Sünnetlere gelince: Bir sabah namazı sünneti ile beraber kaçırılınca,
o günün güneş doğuşundan (kerahet vaktinin çıkışından) sonra istiva zamanına kadar bu sünnet
farz ile beraber kaza edilir. Güneşin yükselişinden (kerahet vaktinden) önce istivadan sonra sünnet kaza edilmez.
İmam Muhammed'e göre, bu sünnet yalnız olarak kaçırılmış olsa, yine güneşin doğuşundan sonra istiva zamanına kadar
kaza edilir. Bir de, öğle namazının her iki sünneti, farza yetişmek için terk edilecek olsa, farzdan sonra evvelki
sünnet ve sonra iki rekat sünnet kaza edilir. Fetva bu şekildedir. Böylece vakit içinde sünnet iki defa gecikmemiş olur.
Bununla beraber son iki rekat sünnetten sonra da dört rekat sünnet kaza edilebilir. Namazın sırası iki defa değişmemesi
için bunu daha iyi görenler de vardır.(Naklin bittiği yer).

Kendi yorumum:Cemaate yetişmek için sabah namazı ve öğle namazı gibi sünnetleri kaçırırsak namaz bittikten sonra
eğer o vakit çıkmamışsa bu sünnetleri kaza edebiliriz. Kitabın dili biraz ağır. Bu kitabda sabah namazının vakti çıkmadan; cemaate yetişmek için terk edilem sabah namazının sünnetini kılabileceğimiz yazmıyor. İmam Muhammede göre sünnet kaçırılırsa güneş doğduktan sonra kaza edilebilir yazıyor. Ama öğlenin ilk sünnetini cemaate yetişmek için farzdan sonra kılabileceğimiz yazıyor. Bu sünneti kaza etme durumu İkindi ile Yatsı namazı için geçerli değildir. Çünkü Gayri Müekked sünnettir. Güneş olmadan sabah namazının ilk sünnetinin kılınabileceği ile ilgili kaynak arayacağım. İyi günler.
 

koylu

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 Eyl 2007
Mesajlar
62
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
65
Aşağıda Yazmış olduğum yazıları Ömer Nasuhi Bilmen’in Büyük İslâm İlmihali (Bilmen yayıncılık, sadeleştiren. A. Fikri Yavuz s.183) adlı kitabından naklediyorum:

284- Bir kimsenin namazı kazaya kalınca bakılır: Eğer o kimse tertib sahibi ise, bu namazı ile vakit namazları arasındaki sırayı gözetmek gerekir. Tertib sahibi değilse, bu namazı kaza etmeden diğer namazları kılabilir.
285- Bir kimsenin tertib sahibi sayılabilmesi için, en az altı vakit namazı kazaya kalmamış olmalıdır. Altı vakit namaz kazaya kaldı mı, tertib sahibi olmaktan çıkar; artık onun ne kaza namazları arasında ve ne de kaza namazları ile vakit namazları arasındaki sırayı gözetmesi gerekmez.
286- Kazaya kalmış namazlarda eskiye ve yeniye gelince, bunlar iki kısımdır. Yakın zamanda kazaya kalanlar altı vakte ulaşınca, ittifakla sıra gözetme gereğini kaldırır. Evvelce kaçırılmış bulunan (eski) namazlara gelince, bunlar da altı vakte ulaşmışsa, geçerli kabul edilen fetvaya göre sıra gözetmenin gereğini kaldırır. (Kısaltarak, özet çıkararak naklediyorum)
288- Kazaya kalmış namazlar birkaç tane olur da, vakit bunlardan yalnız bir kısmı ile vakit namazına müsait bulunsa, sahih olan görüşe göre, sırayı gözetme gereği düşer.
Yine bir kimsenin, vitirden başka altı vakitten çok veya altı vakit namazları kazaya kalmış olsa, bunları kaza etmeden vakit namazlarını kılması sahih olur. Çünkü bu durumda tertibe riayet edilmesinde güçlük vardır. Kazaya kalmış namazlar, vitirden başka altı vakit olunca çok sayılır, altıdan az olunca az sayılır.
(İmamı Şafii’ye göre, kazaya kalan namazlarla vakit namazları arasında sıra gözetilmesi şart değildir, müstahabdır. )
296- Kazâ namazlarının evde kılınması daha iyidir. Çünkü günahları örtüp açıklamamak lâzımdır. Böyle bir açıklama, Hakka karşı saygısızlık sayılır ve başkaları için de kötü örnek olabilir.
299- Kaza namazları ile uğraşmak, nafile namazları ile uğraşmaktan daha iyi ve daha önemlidir. Fakat farz namazların müekked olsun olmasın, sünnetleri bundan müstesnadır. Bu sünnetleri terk ederek bunların yerine kazaya niyet edilmesi daha iyi değildir. Bu niyetlere niyet edilmesi evlâdır. Hatta kuşluk ve tesbih namazları gibi, haklarında nakil bulunan nafile namazlar da böyledir. Bunlara da nafile olarak niyet etmek evlâdır. Çünkü bu sünnetler, farz namazları tamamlar, bunların yerine getirilmesi mümkün değildir. Kaza namazlarının ise, muayyen vakitleri olmadığı için onların her zaman yerine getirilmesi mümkündür.
Bununla beraber namazları kazaya bırakmak günahtır. Bu günahtan mümkün olduğu kadar kurtulmak için sünnetleri feda etmek uygun olmaz. Böyle bir günahı işleyen kimsenin fazla ibadet ederek Allah’ın bağışlamasına sığınması gerekirken, hakkında Peygamber şefaatinin tecelli etmesine vesile olacak bir takım sünnet ve nafileleri terk etmek nasıl uygun olabilir? Hem bir kısım vakit namazlarını kazaya bırakmak, hem de diğer bir kısım vakit namazlarını, kendilerini tamamlayan sünnetlerden ayrılmak iki kat kusur olmaz mı? Buna aykırı olan bazı nakiller geçerli değildir. Bunlar kabul edilen fetvaya aykırıdır. Hem sünnetleri, hem kaza namazlarını kılmaya elverişli vakit bulamadıklarını iddia edenler bulunursa, bunlar insaflı bir iddiada bulunmuş sayılmazlar. Boşuna yere en kıymetli zamanlarını harcayan insanlar, bilmem böyle bir iddiaya nasıl kalkışabilirler ?.. (nakil bitmiştir)
Kendi yorumum: Naklettiğim yazıya dayanarak konuşuyorum ki: Hanefi mezhebinde tertib sahibi olmayanlar sünnetlerin yerine kaza namazı kılamazlar. Hanefi mezhebine mensub olan herkes artık bu hükme uymak zorundadır. Aksini iddia eden alimler varsa o Alimin mezhebine tabi olsun (tabi öyle bir mezheb var ise). Esed Turkey adlı kullanıcı Müslümanlık dinine göre size vahiy yoluyla bildiriliyor mu? Yoksa siz bu yorumlarınızı kendi kafanızdan mı uyduruyorsunuz?. Yoksa size bunu bunu söyle diye bir şey mi fısıldıyor? Kalbinizi bir nida mı geliyor? Ve bu gelen nida Mevla yoluyla mı yoksa şeytan mı fısıldıyor?. Yoksa İmam-ı Azam Ebu Hanife Hazretlerinin bu konudaki içtihadlerinde bir yanlışlık mı buldunuz?. Neye dayanarak bulduğunuz. Bu soruların cevaplarını kendinize vermenizi temenni ediyorum. Aliyasir nikli kullanıcı inşallah Kaza namazı varken sünnet ve nafile ile uğraşılması gerektiğini anlamışsınızdır. Sumeyra 35 adlı kullanıcı inşallah sorunuzun cevabını almışsınızdır. Ravza Nur, yamanni, Adaletli Hamza, Nurlu Rümeysa adlı kullanıcıların görüşlerine katılıyorum.
Bazılarıda hem kazaya hem de nafileye niyet edeyim diyor. Böyle bir şey Hanefi mezhebi ile ilgili kitaplarda görmedim. Kaynağı olan varsa göstersin. Bu durumu bir misalle açıklamak istiyorum:

Huyela adlı kullanıcı Allah senden razı olsun nereden ulaştın o kadar kaynağa. Kaç saatte yazdın bunları. Yazınızda Seyyid Abdulhakim (arvasi mi yoksa hüseyni mi bilmiyorum) Hazretlerinin 4 mezhebde bilgili olduğunu yazmışsınız. İmamı Azam Hz. Bu konudaki görüşlerini bildirmiş. Bu kişi kendi görüşlerini yazmış olabilir mi?. Siz hadisleri yazmışsınız, bizim bunlara bakıp bir konu hakkında hüküm çıkartmamız için konu ile alakalı olarak; Bütün Kuranın manasını bilmemiz ve bütün hadisleri ezbere bilmemiz ve İctimai ümmetin görüşlerini bilmemiz lazım. Biz Alim değiliz ki bilelim.
Sonuç olarak biz bunları ezbere bilsek bile hataya düşme olasılığımız var. Müçtehid olmadığımızdan yaptığımız içtihad doğru ise iki yanlış ise bir ecir alamayız. Müçtehid varsa ki bu devirde var mıdır? Kaç tana vardır bilmiyorum onlara eyvallah. Onlar yukarıda yazdığım kaynaklara bakıp kendi yorumlayarak istediği hükmü verip kendisi amel etsin. Ama biz avamız. Hadislere bakıp Amel konusunda hüküm çıkartamayız. Allah 4 İmamdan razı olsun onlar bu ilimleri öğrenmişler çok doğru hükümler çıkarmışlar. Cumhur onların doğruluğunu tasdik edip onlara tabi oldu. Bizde onlara tabi olmalıyız.
Buhari’de okumuştum “Her gelen gün giden günü aratacak” Binanaleyh geçmiş gelecekten daha iyidir. Bu hadisin altında bir açıklama okumuştum. Bu kötüye doğru gidişi zamana göre yorumlayanlar olduğu gibi ilim olarakta yorumlayanlar olmuş. İkinci yorumun doğruluğunun delilini yanlış hatırlamıyorsam Hasan Basrinin (rahmetullahi aleyh) şu sözüne bağlıyorlar: Haccacı Zalim ölünce ümmetin nefes aldığı zaman gibi bir kelime kullanmış mübarek. Demek ki bu zaman geçmişten daha iyi olabilir (bu sözümü Peygamber Efendimizin Zamanından daha iyi olacak şekilde anlamayın). Bir örnekte ben vermek istiyorum: Hazreti İsa aleyhisselam ile Hazreti Mehdi aleyhisselam indiği zaman dünyaya şeriat hakim olacak. Bütün müslüman olmayanlar öldürülecek. Dolayısıyla zülüm ortadan kalkacak, geçmiş gelecekten daha iyi olacak. Peygamberlerin bıraktıkları miraslar ilim’dir. Biz bu mirasın git gide zayi olduğunu görüyoruz. Misal feraiz ilmi. İlk kayıp olunacak ilmin feraiz ilmi olduğunu Peygamber Efendimiz bize haber veriyor. Sorun bakalım hocalara Feraiz ilmi ile ilgili ne biliyorlar. Belki de çoğumuz adının bile ne anlama geldiğini bilmiyoruz.
Demek ki git gide kötüye giden zaman değil ilimdir. Geçmişteki Alimler, ilim yönünden daha bilgili olduklarından İmam-ı Azam ebu Hanefi Hazretlerinin mezhebine uymalıyız. Onun görüşlerini kabul etmeliyiz.
Şimdi gelelim bir namaza iki niyet edenlere: Bu durumu bir misalle açıklamak istiyorum: Varsayalım ki ben sizden 5 milyar borç aldım ve bu borcumu senelerdir geciktirdim vaktinde ödemedim. Benim hakkımda ne düşünürsünüz. Peki birisi size borcunu verse mi hoşunuza gider yoksa borcu olmadığı halde size birisi bedavadan para verse mi hoşunuza gider? Tabi ki karşılıksız verilen para daha çok hoşunuza gider. Peki ben size iyilik olsun diye borcum olduğu halimde size hediye babında para versem (misal altın) ve bu verdiğim hediyeler için desem ki “al sana bu parayı benden sana hediye olsun” desem beni belki dövmeye kalkarsınız. Çünkü borcumu olan parayı size hediyem olsun diye verdim. Aynı şekilde kaza namazları ile nafile namazlarda böyledir. Borç başkadır hediye başkadır. Borç niyetine hediye verilmez. Çünkü o ya borçtur ya hediyedir.
Bir namaza iki niyet etme diye bir şeye hanefi mezhebi ile ilgili ilmihallerde rastlamadım. Zannediyorum ki o zamanlar böyle amel eden yoktu. Böyle yapabileceğimize dair mezhebimiz ile ilgili bir kaynak bulan varsa bizle de paylaşsın. İmam-ı Azam Hazretlerinin veya talebelerinin bir yorumu varsa eyvallah. Eğer konu ile ilgili 4 Mezheb imamının bir görüşü yoksa o zaman günümüzdeki Alimler ne demiş bakalım. Ama kendi mezhebimizin imamı bu konuda içtihad yaptıktan sonra şu alim şöyle dedi falan diye nakletmeyelim. Ben nerden bileyim naklettiğiniz kişinin mezhebi ne, ehli sünnet vel cemaat itikadına sahib mi, kendi içtihadına göre mi mezhebin görüşüne göre mi konuşuyor. Bu durumu bir misalle açıklamak istiyorum: 20 sene sonra Yaşar Nuri veya Zekeriya Beyaz ölse. 30 sene sonra (şimdikiler inanmaz) bunların isminin sonuna “Hz” veya “k.s” koysalar ki şimdi bile bu kişileri Alim olduğunu iddia edenler var. Kendileride o iddiada zaten. Dinimizle ilgili bir mesele olduğu zaman bunların kitaplarından faydalansalar bu insanların hali nice olur. Bunun için mezheb imamımız İmam-ı Azam Ebu Hanife Hazretlerine uyalım. Ruhunuza iyi bakın. Allah benden razı olsun (tebessüm ediyorum).
 

Huyela

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eki 2006
Mesajlar
2,345
Tepki puanı
1
Puanları
36
Yaş
40
Konum
İstanbul
Müçtehidler yorum yapar demişsiniz ama kendiniz yorum yapmışsınız.
İkinci olarakta müctehidler yorum yapmaz islamiyette yorum olmaz. Müctehidlerin yaptığı içtihattır. Bizim gibi cahillerin yaptığı ise yorum olur. Bu sebebden yorum zararlıdır. İçtihatla yorum arasındaki farkı iyi anlamalıdır. Aşağıda gereken yazı vardır. Seyyid Abdulhakim ARVASİ hazretleri "kuddise sirruh" gibi bir zatın fetvası bütün müslimanlara yeter. Kabul etmeyene zaten bir sözümüz yok. Aşağıdaki linklerde detaylı bilgi fazlası ile mevcuttur.

Dört mezhebin fıkh bilgilerinde mütehassıs olan seyyid Abdülhakîm Efendi “rahmetullahi aleyh” buyurdu ki, (Tenbellikle nemâz kılmıyanlar, senelerce kazâ borcu olanlar, nemâza başladıkları zemân, sünnetleri kılarken, o vaktin ilk kazâya kalmış kazâ nemâzı için de niyyet ederek kılmalıdır. Bunların, sünnetleri kazâ nemâzı için de niyyet ederek kılması, dört mezhebde de lâzımdır. Hanefî mezhebinde, bir farz nemâzı özrsüz kazâya bırakmak ekber-i kebâirdir. Bu çok büyük günâh, her nemâz kılacak kadar boş zemân geçince, bir misli artmakdadır. Çünki, nemâzı hemen kazâ etmek de farzdır. Hesâba, sayıya sığmıyan bu müdhiş günâhdan ve azâbından kurtulmak için, sabâh nemâzından başka dört vakt nemâzın sünnetlerini ve Cum’a nemâzlarının ilk, son ve vakt sünnetlerini kılarken, kılınmamış farz nemâzını da ve yatsının son sünnetini kılarken, üç rek’at vitr nemâzını da kazâ etmeğe niyyet ederek kılmalıdır. Böyle olduğunu isbât eden delîller, Hanefî âlimlerinin kitâblarında pek çokdur.

Farz nemâzı terk etmek büyük günâhdır. Hemen tevbe etmek lâzımdır. Tevbeyi [ya’nî kazâ kılmağı] gecikdirmek dahâ büyük günâhdır. Bu büyük günâh, kazâ kılacak kadar zemân, ya’nî 6 dakîka geçince, bir misli artar. Kazâ etmeği gecikdirince de, tevbe farz olur. Kazâya kalan bir nemâzın ilk kazâsı kılınınca, bu nemâzın kazâlarını gecikdirmek günâhlarının hepsi afv olur. Bunun için, kazâyı bir an evvel kılarak, kazâ borcunu bitirmek lâzımdır.

FARZLAR VE SÜNNETLER: [Başkasının malını gizli olarak almağa (Sirkat) çalmak denir. Zorlayarak, aldatarak, görerek almağa (Gasb) yağma denir. İkisi de harâmdır. Her iki malı sâhibinin kullanmasına mâni' oluyor ki, bunun günâhı, ödeyinceye kadar devâm ediyor. Bu günâha ayrıca hergün tevbe etmek lâzımdır. Farzı vaktinde yapmayıp, nâfile ibâdetleri yapanın, bu nâfileleri kabûl olmaz. Çünki, bu kimse, Allahü teâlânın emrini yapmayıp, kendi nefsinin arzûlarını yapmakdadır. Zekât vermeyince, fakîrin hakkı gasb edilmiş oluyor. Zekât vermiyen zengin, binlerce fakîrin hakkını gasb etmiş olduğu için ve Allahü teâlânın emrini yapmadığı için, bunun bütün hayrâtı, hasenâtı kabûl olmuyor. Borcunu ödemiyen de, böyle haklar altında kalmakdadır.

Nemâz kılmak, insanın Allahü teâlâya olan borcudur. Bir farzı vaktinde kılmamak, bu hakkı ve nemâzda müslimânlara yapılan düâ hakkını ödememek oluyor. Bunu kazâ edinciye kadar nâfile nemâzları, sünnetleri kabûl olmuyor. Nemâzı kazâya bırakmak büyük günâhdır. Bir nemâzın kazâsını kılmayan seksen hukbe yanacakdır. Her altı dakîka geçince, bu azâb bir misli artmakdadır. Bir sâatde on kerre, günde ikiyüzkırk kerre birer misli artmakdadır. Kazâ nemâzlarının cezâları, ilk günü seksen hukbe iken, sonraki günlerde, altı dakîkada bir misli artıyor. Her erkek oniki yaşından, her kadın dokuz yaşından i’tibâren, nemâz kılmağa başlayıncaya kadar geçen seneler adedince sene, sünnetler yerine kazâ kılmalıdır. Nemâzı kılmamak, büyük günâh olduğu gibi, kazâ kılmamak dahâ büyük günâh oluyor ve bu günâh her gün devâm ediyor. Nemâzı kazâya bırakanın tevbe etmesi lâzım olduğu gibi, kazâyı da kılmadığı için, her nemâz kılacak kadar zemânda, [ya’nî her 6 dakîkada] ayrıca tevbe etmesi lâzımdır. Kazâ kılmamağa tevbe etmek için, kazâyı da kılması lâzımdır. Bunun için, çok kazâsı olanın, her nemâzı kılarken, sünnetler yerine birinci kazâyı kılması lâzımdır. Çünki, kazâ nemâzını kılmadan, bunun sünnetleri kabûl olmamakdadır. Sünnet yerine kazâ kılarken, bu sünneti de kılmış olmakdadır.

Bir nemâzın bir kazâsını kılmıyan, nemâz kılacak kadar zemânlar geçince, [ya’nî her 6 dakîkada] günâhı evvelkinin artarak, milyonlarca kazâ borcu hâsıl oluyor. Böyle kimse, birinci kazâyı kılınca, bu günâhların hepsi afv oluyor. Kazâ nemâzı kılmanın ehemmiyyetini iyi anlamalıdır. Îmânsız ölene âhıretde hiç merhamet edilmiyecek, Cehennemde sonsuz yanacakdır. Büyük günâh işleyip de tevbesiz ölen müslimân şefâ’at ile veyâ islâmiyyeti yaydığı için afv edilecekdir. Çünki, hadîs-i şerîfde (Allahü teâlânın en çok sevdiği amel, hubb-i fillah ve buğd-ı fillahdır) buyuruldu. Ehl-i sünnet âlimlerini ve Evliyâyı seven mü’min, bu hadîs-i şerîfin müjdesine kavuşacakdır. (Unutulmuş sünnetimi meydâna çıkarana yüz şehîd sevâbı vardır) hadîsindeki müjdeye kavuşmak için de, Ehl-i sünnet kitâblarını satarak, Muhammed aleyhisselâmın bildirdiği islâmiyyeti yaymağa çalışmak lâzımdır. İstanbuldaki (Hakîkat Kitâbevi)nin neşr etdiği kitâbların hepsini Ehl-i sünnet âlimleri yazmışdır.]

Sünnetleri kazâ niyyetiyle de kılmak için, öğle nemâzının ilk dört rek’at sünnetini kılarken, ilk kazâya kalmış öğlenin farzını niyyet ederek, kazâ da kılmalıdır. Öğlenin son sünnetini kılarken, ilk kazâya kalmış sabâh nemâzının farzını da niyyet ederek, kazâ kılmalıdır. İkindinin sünnetini kılarken, ikindi nemâzının farzını niyyet ederek, kazâ da kılmalıdır. Akşamın sünnetini kılarken, üç rek’at akşam nemâzının farzını niyyet ederek, kazâ da kılmalıdır. Yatsının ilk sünnetini kılarken, yatsı farzını ve son sünnetini kılarken de, ilk kazâya kalmış vitri niyyet ederek üç rek’at olarak, kazâ da etmelidir. Böylece her gün bir günlük kazâ ödenir. Terâvîh nemâzlarını kılarken de, kazâ kılmağa da niyyet ederek, kazâ da kılmalıdır. Kaç senelik kazâ nemâzı varsa, buna, o kadar sene devâm etmelidir. Kazâlar bitince, yalnız sünnetleri kılmağa başlamalıdır).


01-TAM İLMİHÂL SE'ÂDET-İ EBEDİYYE

Kaza namazları .:.: www.dinimizislam.com :.:.
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
40
Sünnet sünnettir ve kaza niyetiyle kılınmaz...
Hem Sünnet kılarsınız hem de kaza
Namazda pazarlık olmaz Sünnet Peygamberimiz gibi yapmak demektir, namazı onun gibi kılmak Onun Sünnetleriyle birlikte...
 

nihalim

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
3 Eki 2006
Mesajlar
2,593
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
44
Konum
*meftun*
Web Sitesi
www.hatim-online.com
نعىمة;693717' Alıntı:
Sünnet sünnettir ve kaza niyetiyle kılınmaz...
Hem Sünnet kılarsınız hem de kaza
Namazda pazarlık olmaz Sünnet Peygamberimiz gibi yapmak demektir, namazı onun gibi kılmak Onun Sünnetleriyle birlikte...

ALLAH c.c. razı olsun değerli kardeşim ...selametle
şimdi oldu İNŞALLAH...
 

Huyela

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eki 2006
Mesajlar
2,345
Tepki puanı
1
Puanları
36
Yaş
40
Konum
İstanbul
Üye Kuralları...Hatırlatma

Üye Kuralları...Hatırlatma

Üye Kuralları 28. Madde' yi hatırlatma gereği duydum...

2:cool: Defalarca uyarmamıza rağmen halen forum içersine sorular sorulmaktadır. Biz forum içersine soru sorulmasını yasaklamıştık, bunun sebebi ise, farklı fikirler oluştuğu için biri çıkıp "Bence günah değildir, Bence birşey olmaz yani şundan dolayı şöyle olur çünkü, ama böyle olursa benim fikrimce olmamalıdır yani niye caiz olmasın ki" gibi saçmalıklar meydana gelebiliyor. Kişilerin kendi fikirlerini beyan etmesi güzel birşeydir. Ama konu dini konular olunca hassas bir konu olduğu için bunun vebali ağır olur. Bence sence onca gibi kelimelerle ifade edilmesi çok sakıncalıdır.
Konu hakkında bilgi sahibi olan kişiler elbette kaynaklarıyla konuya cevap verebilir. Biz konu hakkında bilgi sahibi olmayan kişilerin cevap vermemesini, özellikle yukarıda da belirtildiği gibi "BENCE" kelimesini kullanarak yorum katmamasını rica ediyoruz.
 

nihalim

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
3 Eki 2006
Mesajlar
2,593
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
44
Konum
*meftun*
Web Sitesi
www.hatim-online.com
Üye Kuralları 28. Madde' yi hatırlatma gereği duydum...

2:cool: Defalarca uyarmamıza rağmen halen forum içersine sorular sorulmaktadır. Biz forum içersine soru sorulmasını yasaklamıştık, bunun sebebi ise, farklı fikirler oluştuğu için biri çıkıp "Bence günah değildir, Bence birşey olmaz yani şundan dolayı şöyle olur çünkü, ama böyle olursa benim fikrimce olmamalıdır yani niye caiz olmasın ki" gibi saçmalıklar meydana gelebiliyor. Kişilerin kendi fikirlerini beyan etmesi güzel birşeydir. Ama konu dini konular olunca hassas bir konu olduğu için bunun vebali ağır olur. Bence sence onca gibi kelimelerle ifade edilmesi çok sakıncalıdır.
Konu hakkında bilgi sahibi olan kişiler elbette kaynaklarıyla konuya cevap verebilir. Biz konu hakkında bilgi sahibi olmayan kişilerin cevap vermemesini, özellikle yukarıda da belirtildiği gibi "BENCE" kelimesini kullanarak yorum katmamasını rica ediyoruz.

asla kalbinizi kırmak gibi bir niyetim yok yapamam tartışmaları hiç sevmem
düzelttim sanırım oldu...
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
40
Üye Kuralları 28. Madde' yi hatırlatma gereği duydum...

2:cool: Defalarca uyarmamıza rağmen halen forum içersine sorular sorulmaktadır. Biz forum içersine soru sorulmasını yasaklamıştık, bunun sebebi ise, farklı fikirler oluştuğu için biri çıkıp "Bence günah değildir, Bence birşey olmaz yani şundan dolayı şöyle olur çünkü, ama böyle olursa benim fikrimce olmamalıdır yani niye caiz olmasın ki" gibi saçmalıklar meydana gelebiliyor. Kişilerin kendi fikirlerini beyan etmesi güzel birşeydir. Ama konu dini konular olunca hassas bir konu olduğu için bunun vebali ağır olur. Bence sence onca gibi kelimelerle ifade edilmesi çok sakıncalıdır.
Konu hakkında bilgi sahibi olan kişiler elbette kaynaklarıyla konuya cevap verebilir. Biz konu hakkında bilgi sahibi olmayan kişilerin cevap vermemesini, özellikle yukarıda da belirtildiği gibi "BENCE" kelimesini kullanarak yorum katmamasını rica ediyoruz.

Sende yalnış yazdın ne yapalım öylece kalalım mı, forumun anlamı nedir ? sayfalar dolusu cevab yazıldı...
şu anda vaktim yok, kitab da yok, ama bende aksini kitablardan bulacağım
Peygamberimizin Sünnetinde böyledir , bizce değil...nakil

Sünnet Sünnettir. Sen farz namazın kazasını kılacaksın, kaçırdığın farzını eda edeceksin...
 

koylu

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 Eyl 2007
Mesajlar
62
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
65
Dediğiniz gibi “Müçtehidler içtihad” yaparlar. Ben içtihad yapamam, yaptığımıda iddia etmiyorum. Benim yapmaya çalıştığım yazmış olduğum bilgileri sizlerle hasbihal ederek kendi anladıklarımı size aktarmak. "Kendi yorumum:" olarak belirttiğim kısımları naklin bittiğini vurgulamak için de kullanıyorum. Yorum kelimesini zahiri manada anlayacak, başka bir deyişle yorum kelimesine kabaca bakacak olursak; yazılan yazıların hepsi bir yorumdur. Yani yorum kelimesini istediğimiz yere çekebiliriz. Sizin o kaynakları nakletmenizde bir yorumdur, benim başka kaynakları nakletmemde bir yorumdur. Binanaleyh herkes yorum yapmış olur. Mühim olan Ayetlerle, Hadislerle, tabi olduğumuz mezheble yaptığımız yorumun birbiriyle çelişmemesi. Yazdığım yazıyı dikkatle okursanız yorumlarımda nakletmiş olduğum yazıların aksine bir yorum yapmadım. Duvara dayanarak konuşmuyorum, nakile dayanarak konuşuyorum. Siz bana yorum yapmışsınız derken ya yazdığımı yazıları çok olduğundan okumamışsınız yada türkçedeki bir sözcüğe takılarak işin özünden uzak kalmışsınız.
Ayetlere, hadislere mana vermek de yorumdur. Dört İmam; 1. Kitab (Kuran), 2. Sünnet, 3 İctimai Ümmet, 4 Kıyası Fukaha'ya bakarak kendi anladıklarını, kendi görüşlerini, veya kendi yorumlarını söylemişlerdir. Fakat bu yorumu onlar yaptıkları, müçtehid oldukları için biz içtihad diyoruz. Başka bir örnek verecek olursak: Peygamber Efendimizin göstermiş olduğu olağan üstü hallere Mucize diyoruz. Ama bu olağan üstü halleri Abdulhakim Arvasi'ler, Evliyalar sergiledikleri zaman Keramet diyoruz. Kavram aynı sözcük farklı.
Her mana veren müçtehid olmayabildiği gibi her mana verenin de verdiği manaya uymamız gerekmez. Bizim kendi mezhebimiz nasıl mana vermişse ona uymalıyız. Abdest bozulma mevzusunda Hanefi mezhebi ile Şafi mezhebinin içtihadleri (yorumları, görüşleri) farklıdır. İhtiyaten ikisine de uymak en doğrusudur. Ama biz Hanefi Erkekler olarak kadın eli deydi diye abdest almadan namaz kılabiliriz.
İslamiyette yorum diye bir şey vardır. Hatta bizler bile yorum yapabiliriz. Ama bu devirdeki nüfüs kağıdında müslüman yazan insanların bazıları, televizyonlardaki analizlere bakacak olursak (televizyonalara güvenmem) çoğu müslümanın itikadı, amelleri, yaşam tarzı bozuk olduğundan, kalbe para sevgisi, yaşam sevgisi, kadın sevgisi girdiğinden yani "Nefs adamı olduğundan" hayrı şerri bilemediğinden, kalbine gelenin şeytanın fısıldaması olduğundan kendi kalbine geleni yapması uygun olmayacağı kanaatindeyim. Biz müçtehid değiliz ki hata yaparsak 1 ecir alalım. Kalbine gelenle amel ederek, dini kendi istediği gibi yorumlayarak kendi işleyeceği günahlara bahane, kılıf uydurmak gibi bir durum bana çok kötü görünüyor. Misal Adam harama bakıyor bakma günahtır deyince de“Güzele bakmak sevabtır” diyor. Allahtan bu televizyonlara çıkan aydın diye ifade edilen karanlıklar, magazin dünyasının, Sanat Camiyasının (cemaat kurmuşlar herhalde) sosyeteleri bilinen soylu kabul edilen soysuzları böyle bir şeyin varlığını, böyle bir hadisi şerifin var olduğunu bilmiyorlar. Bizim noksanlıklarımız böyle bir yolun olmadığı anlamına gelmez. Bende diyanette vaaz eden Hoacaların uslübu ile konuşmaya çalışabilirim. Bir konu ile ilgili bin örnek verip söylediğimi doğrulayıp size tasdik ettirebilirim. Bu mevzu yanlış anlaşılabilir. Bu mevzuyu çok geniş yazmak lazım gelir ama hani ya vakit?, hani ya okuyan?. Bunun için kendimizin yorum yapabileceği hususunu sadece bir hadisi şerif yazarak söylediklerimin dayanağını sizlere açıklamak istiyorum: Peygamber Efendimiz diyor ki: "Bir işe başlamadan önce sonunu düşün eğer sonunu hayırlı görmüyorsan imamlar sana fetva verse bile sen onlara uyma" (Not: Bu hadisi Ramuzul Ehadis Ahmed Ziyauddin Gümüşhanevi Hazretlerinin kitabından, ezberden naklettim. Kelime farkı olabilir ama anlam aynıdır. Merak eden varsa orjinaline bakarak da yazabilirim.).
Dinimiz İslam .:.: www.dinimizislam.com :.:. adlı linkteki bir yazıları okudum. Bizi uçuruma sürükler şekilde. Hadis yazıyor sonra S. Ebediyye’nin konu ile ilgili görüşünü naklediyor. Bu kitap hanefi mezhebine göre yazılmıştı diyor. Fakat İmamı Azam Ebu Hanife Hazretlerinin görüşüne yer vermiyor.

Abdulhakim Arvasi (k.s):
Hesâba, sayıya sığmıyan bu müdhiş günâhdan ve azâbından kurtulmak için, sabâh nemâzından başka dört vakt nemâzın sünnetlerini ve Cum’a nemâzlarının ilk, son ve vakt sünnetlerini kılarken, kılınmamış farz nemâzını da ve yatsının son sünnetini kılarken, üç rek’at vitr nemâzını da kazâ etmeğe niyyet ederek kılmalıdır. Böyle olduğunu isbât eden delîller, Hanefî âlimlerinin kitâblarında pek çokdur
demiş. Ben İmamı Azam Ebu Hanife Hazretlerinin bu konuyla ilgili hükümlerin yazdığı bir kitabı bulup naklettim. Burada kaza niyetine nafile kılınabilir diye bir ifade bulamadım. Hatta böyle olmadığını yazan bir bilgi okudum: “Fakat farz namazların müekked olsun olmasın, sünnetleri bundan müstesnadır. Bu sünnetleri terk ederek bunların yerine kazaya niyet edilmesi daha iyi değildir. Bu niyetlere niyet edilmesi evlâdır".
Bu iki kaynağı ele alarak bir analiz yapmaya çalışacam. Yani iki kaynaktaki farklılıkların sebebini yazılı olarak düşünmeye çalışacağım.
1. Kendi naklettiğim yazıdaki görüş imamı Azamın kendi görüşüdür. Abdülhakim Arvasi Hazretlerinin yazdığı İmamı Azamın talebelerinden birinin veya bir kaçının görüşüdür.
2. Ömer Nasuhi Bilmen İmamı Azamın görüşünü nakledip Talebelerinin görüşlerini nakletmemiş olabilir.
3. İmamı Azam kendi görüşüyle çelişiyor.
4. İmamı Azam önce Kazaya niyet ederek nafile kılabiliriz dedi. Sonra kılınmaz dedi
5. İmamı Azam önce Kazaya niyet ederek nafile kılınmaz dedi. Sonra kılınır dedi.
6. İki kaynak da birbiri ile çelişmiyor fakat biz anlayamıyoruz.
7. Abdül Hakim Arvasi Hazretlerinin yazdığı görüş kendi görüşüdür. Hanefi mezhebi ile bir alakası yoktur.
Sonuç: Konu ile ilgili bir kaynaktan istifade ettiğimden kesin konuşmaktan kaçınıyorum. Abdülhakim Arvasi (k.s) İmamı Azamın talebelerinden birinin görüşünü yazmış olabilir. Bunun için konu ile ilgili birkaç kaynak daha bulmam lazım. Ruhunuza iyi bakın.
 

koylu

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 Eyl 2007
Mesajlar
62
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
65
Medrese tahsili görmüş ehli sünnet vel cemaat itikadına tabi, tanıdığım bir hoca vardı. Ona sünnet yerine kaza kılınır mı veya bir namaza iki niyet edilir mi diye sordum. Dedi ki: "Hiç bir müçtehid böyle bir şeye fetva vermemiştir." "Çay içme vaktinde kaza kılacaklar." Abdülhakim arvasi hazretleri sünnet yerine kaza, ya da kaza niyetine sünnet kılınabilir diye bir şeyler demiş dedim. Bu kişi 4 mezhebde bilgili imiş dedim. "4 Müçtehid imam böyle bir şey demedikten sonra birisinin çıkıp böyle olur demesi manasızdır" dedi. Saadeti ebediyye adlı kitapta böyle amel edilebileceğine dair yazılar var dedim. "Bir kere sadeti ebediyye kaynak kabul edilebilecek bir kitap değil. İçerisinde faizle ilgili çarpık fikirler var. Sakal kesmek vacibdir diye yazılar var. Hakikat yayınlarının derlediği bir kitab" dedi. Dolayısıyla yeni kitaplar alıp bir de oradan sizlere nakil yapmayacam. Bu konu ile ilgili kafamda bir soru işareti bırakmıştınız, artık silindi. Tertib sahibi kimse zannediyorum ki sünnet yerine kaza namazı kılabilir. Tertib sahibi birisi olmadığım için bu konuyu düşünmüyorum. Mehmed Paksu'nunda yorumu yanlış. İmamı Azamın Tertib ile ilgili yazısını okumamış veya okuduğu halde nakletmemiş. Lütfen Kaza namazlarının acısını sünnetlerden çıkartmayın.
 

Huyela

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eki 2006
Mesajlar
2,345
Tepki puanı
1
Puanları
36
Yaş
40
Konum
İstanbul
Medrese tahsili görmüş ehli sünnet vel cemaat itikadına tabi, tanıdığım bir hoca vardı. Ona sünnet yerine kaza kılınır mı veya bir namaza iki niyet edilir mi diye sordum. Dedi ki: "Hiç bir müçtehid böyle bir şeye fetva vermemiştir." "Çay içme vaktinde kaza kılacaklar." Abdülhakim arvasi hazretleri sünnet yerine kaza, ya da kaza niyetine sünnet kılınabilir diye bir şeyler demiş dedim. Bu kişi 4 mezhebde bilgili imiş dedim. "4 Müçtehid imam böyle bir şey demedikten sonra birisinin çıkıp böyle olur demesi manasızdır" dedi. Saadeti ebediyye adlı kitapta böyle amel edilebileceğine dair yazılar var dedim. "Bir kere sadeti ebediyye kaynak kabul edilebilecek bir kitap değil. İçerisinde faizle ilgili çarpık fikirler var. Sakal kesmek vacibdir diye yazılar var. Hakikat yayınlarının derlediği bir kitab" dedi. Dolayısıyla yeni kitaplar alıp bir de oradan sizlere nakil yapmayacam. Bu konu ile ilgili kafamda bir soru işareti bırakmıştınız, artık silindi. Tertib sahibi kimse zannediyorum ki sünnet yerine kaza namazı kılabilir. Tertib sahibi birisi olmadığım için bu konuyu düşünmüyorum. Mehmed Paksu'nunda yorumu yanlış. İmamı Azamın Tertib ile ilgili yazısını okumamış veya okuduğu halde nakletmemiş. Lütfen Kaza namazlarının acısını sünnetlerden çıkartmayın.

Sizde bizde bu ve diğer yazılarınızdan mahşer günü hesaba çekileceğinizi çok iyi biliyorsunuz. Hepimiz buraya yazdıklarımızdan hesaba çekilicez elbette.Kelime kelime harf harf. Hiç birimizin şüphesi yok bunda. Öncelikle yazdıklarımızın doğruluğu hakkında, ve tabiki doğruysa ne niyetle yazdığımızla ilgili. Evet bir şeyi kötülemek çok kolaydır ve doğrunun düşmanı çok olur. Öncelikle bunu ispat etmeniz gerekir. Yani iftira attığınız o kitap ya gerçekten hakiki bir ehli sünnet alimi "rahmetullahi teala aleyh" tarafından yazıldı ise ve her yazdığı cümlenin senedi delili var ise, mahşer günü bu sözünüzün altından nasıl kalkıcaksınız? Bakın burada konu kaza namazları konusunu aştı. Hakiki bir ehli sünnet alimine söven aşağılayan kimsenin imanı gider. Lütfen yapmayın din işi siyasete benzemez. Herkesin savunduğu şeyi ispat etmesi lazım gelir. Açın okuyun araştırın, ehli sünnet vel cemaat itikadına uygun olmayan tek bir cümle olduğunu delilleri ile ispat edin o zaman konuşalım. Yoksa kendinizede size tabi olanlarada yazık ederseniz.

Ben size sadece insaf ile (gerekirse tam ilmihalde belirtilen kitabların asıllarınada bakarak ) araştırmanızı tavsiye ediyorum.

HAKÎKAT KİTÂBEVİ - TÜRKÇE KİTAPLARIMIZ
 

koylu

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 Eyl 2007
Mesajlar
62
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
65
Sizde bizde bu ve diğer yazılarınızdan mahşer günü hesaba çekileceğinizi çok iyi biliyorsunuz. Hepimiz buraya yazdıklarımızdan hesaba çekilicez elbette.Kelime kelime harf harf. Hiç birimizin şüphesi yok bunda. Öncelikle yazdıklarımızın doğruluğu hakkında, ve tabiki doğruysa ne niyetle yazdığımızla ilgili.
Tabi ki hesaba çekileceğiz. Bu mevzuda hassas olmak gerekir. Bunun içinde beni örnek almalısınız. Yazdığım yazılara bakarsanız genel olarak internetten nakil yapmıyorum. Çünkü İnteraktif ortamda yazıların kolaylıkla değiştirilebileceğini biliyorum.

Evet bir şeyi kötülemek çok kolaydır ve doğrunun düşmanı çok olur. Öncelikle bunu ispat etmeniz gerekir. Yani iftira attığınız o kitap ya gerçekten hakiki bir ehli sünnet alimi "rahmetullahi teala aleyh" tarafından yazıldı ise ve her yazdığı cümlenin senedi delili var ise, mahşer günü bu sözünüzün altından nasıl kalkıcaksınız? Bakın burada konu kaza namazları konusunu aştı
Dediğiniz gibi bu konu namaz mevzusunu aşti. Sen ona sövmekle benim bu yükün altından nasıl kalkacağımı merak etmişsiniz. Evet ben ona sövmekle yükün altında kalırım. Ona sövmek yetmez O öldürülmesi gereken bir insan. Dinimize bidat sokmak için çalışmalar yapan bir insan. Cihad edemediğimden Allahüteala kıyamet günü benim için ne yaptın dediğinde belki ses çıkaramam. Ama mevla bağışlamak isterse mazeretler öne sürebilirim. Yarabbi ben onu öldürseydim devletle karşı karşıya gelecektim. Hapishanelere düşecektim dışarıdayken daha fazla insanı dine getirecektim gibisinden mazeretler uydurabilirim. Mehdilik iddiasıda vardı bu sahtekarın. Ya da Mehdi Aleyhisselamın Alameti miymiş neymiş.

Hakiki bir ehli sünnet alimine söven aşağılayan kimsenin imanı gider. Lütfen yapmayın din işi siyasete benzemez
Eğer Hakiki bir ehli sünnet alimine sövenin dini gidiyorsa ki şüphemiz yoktur Senin savunduğun adamın dini çoktaaaan gitti. Adamın sövmediği ehli sünnet alim yok. Ben o sahtekara sövünce imanım gidiyorda o Mürşidi kamillere sövünce imanı nasıl kalıyor?. Kıpkızıl kafirdir o adam.

Açın okuyun araştırın, ehli sünnet vel cemaat itikadına uygun olmayan tek bir cümle olduğunu delilleri ile ispat edin o zaman konuşalım
Ben hakikatçıların ne olduklarını bildiğim için onların kitaplarını okuyup kendimi zehirlemem. Bulduğum gibi yakarım. Her camiiye gelip bir tane bırakıyorlar bende bulup bulup yakıyorum onların kitaplarını. Söylemleri belli. Kafirlerin ilminden faydalanmam. Hakikat yayınlarının bu Ömer Öngütün sapıttıklarını herkes söylüyor zaten. Ama bir de kendi sözleriyle tasdik ettireceğim:
- Ömer Öngüt kimdir? adlı adresten yazının bir bölümünü kopyaldım linkten tamamını okuyabilirsiniz.
“Âhir Zaman Âlimleri”,
“Dinine ve Vatanına İhanet Eden, Nankör Bölücü, Sahte Halife, Sahte Kahraman, Cemalettin Kaplan ve Oğlu’nun İçyüzü”,
“Küfrü Hoş Gören Narcılar’ın İçyüzü”,
“Refah Dini’ne Mensup Mahmud Efendi’nin Mollalarına Cevaptır”,
“Dinleri Süleymancılık, İmanları Para, Has Huyları Gasp, Meslekleri de Dilencilik Olan Süleymancıların İçyüzü”
Ve bu kitaplara şimdiye kadar hiçbir zaman cevap verilememiştir. Mahkemeye başvurmuşlarsa da hiçbir mahkemeyi kazanamamışlardır. Bütün deliller de elimizde mevcuttur. Sizin deliliniz var mı? Haklı olduğunuza dair bir delil göstersenize!
(nakil bitti)
_________________________________________________________________
Nurculara Narcı diyenlerin Mahmud Efendi Hazretlerine ve Müridlerine sövenlerin Şeriatı getirmeye çalışan Refah partisine sövenlerin (parti bu sebeple kapatıldı zaten) Dini imanı yoktur. Bu kişi evliyse Hanımı ile hergün zina etmiştir. Çocuğu veledi zinadır. Cenaze Namazı Kılınmaz ve Kıldırılmazi, Müslüman kabristanlığına defnedilmez, Arkasından dua edilmez.

Böyle bidat ehli ile savaşmak gerekir. Ben savaşımı Hakikat yayınlarının eserlerini yakarak verebiliyorum. Eğer bu yazdıklarımdan ötürü bir hakikatçı beni mahkemeye verirse bu kişiyi bir yumruğumla öldürerek Cihad edenlerden olurum. Her şey nasib, Kader.
 

Huyela

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eki 2006
Mesajlar
2,345
Tepki puanı
1
Puanları
36
Yaş
40
Konum
İstanbul
Tabi ki hesaba çekileceğiz. Bu mevzuda hassas olmak gerekir. Bunun içinde beni örnek almalısınız. Yazdığım yazılara bakarsanız genel olarak internetten nakil yapmıyorum. Çünkü İnteraktif ortamda yazıların kolaylıkla değiştirilebileceğini biliyorum.

Dediğiniz gibi bu konu namaz mevzusunu aşti. Sen ona sövmekle benim bu yükün altından nasıl kalkacağımı merak etmişsiniz. Evet ben ona sövmekle yükün altında kalırım. Ona sövmek yetmez O öldürülmesi gereken bir insan. Dinimize bidat sokmak için çalışmalar yapan bir insan. Cihad edemediğimden Allahüteala kıyamet günü benim için ne yaptın dediğinde belki ses çıkaramam. Ama mevla bağışlamak isterse mazeretler öne sürebilirim. Yarabbi ben onu öldürseydim devletle karşı karşıya gelecektim. Hapishanelere düşecektim dışarıdayken daha fazla insanı dine getirecektim gibisinden mazeretler uydurabilirim. Mehdilik iddiasıda vardı bu sahtekarın. Ya da Mehdi Aleyhisselamın Alameti miymiş neymiş.

Eğer Hakiki bir ehli sünnet alimine sövenin dini gidiyorsa ki şüphemiz yoktur Senin savunduğun adamın dini çoktaaaan gitti. Adamın sövmediği ehli sünnet alim yok. Ben o sahtekara sövünce imanım gidiyorda o Mürşidi kamillere sövünce imanı nasıl kalıyor?. Kıpkızıl kafirdir o adam.


Ben hakikatçıların ne olduklarını bildiğim için onların kitaplarını okuyup kendimi zehirlemem. Bulduğum gibi yakarım. Her camiiye gelip bir tane bırakıyorlar bende bulup bulup yakıyorum onların kitaplarını. Söylemleri belli. Kafirlerin ilminden faydalanmam. Hakikat yayınlarının bu Ömer Öngütün sapıttıklarını herkes söylüyor zaten. Ama bir de kendi sözleriyle tasdik ettireceğim:
- Ömer Öngüt kimdir? adlı adresten yazının bir bölümünü kopyaldım linkten tamamını okuyabilirsiniz.
“Âhir Zaman Âlimleri”,
“Dinine ve Vatanına İhanet Eden, Nankör Bölücü, Sahte Halife, Sahte Kahraman, Cemalettin Kaplan ve Oğlu’nun İçyüzü”,
“Küfrü Hoş Gören Narcılar’ın İçyüzü”,
“Refah Dini’ne Mensup Mahmud Efendi’nin Mollalarına Cevaptır”,
“Dinleri Süleymancılık, İmanları Para, Has Huyları Gasp, Meslekleri de Dilencilik Olan Süleymancıların İçyüzü”
Ve bu kitaplara şimdiye kadar hiçbir zaman cevap verilememiştir. Mahkemeye başvurmuşlarsa da hiçbir mahkemeyi kazanamamışlardır. Bütün deliller de elimizde mevcuttur. Sizin deliliniz var mı? Haklı olduğunuza dair bir delil göstersenize!
(nakil bitti)
_________________________________________________________________
Nurculara Narcı diyenlerin Mahmud Efendi Hazretlerine ve Müridlerine sövenlerin Şeriatı getirmeye çalışan Refah partisine sövenlerin (parti bu sebeple kapatıldı zaten) Dini imanı yoktur. Bu kişi evliyse Hanımı ile hergün zina etmiştir. Çocuğu veledi zinadır. Cenaze Namazı Kılınmaz ve Kıldırılmazi, Müslüman kabristanlığına defnedilmez, Arkasından dua edilmez.

Böyle bidat ehli ile savaşmak gerekir. Ben savaşımı Hakikat yayınlarının eserlerini yakarak verebiliyorum. Eğer bu yazdıklarımdan ötürü bir hakikatçı beni mahkemeye verirse bu kişiyi bir yumruğumla öldürerek Cihad edenlerden olurum. Her şey nasib, Kader.

Yanlış anlamışsınız... araştırmadığınız için oluyor .Ömer öngüt bizede sövüyor... Bu site onların değil onlarla Uzaktan yakında zerre kadar alakası yok. Müsliman olduğunuz için bu yazıları yanlışlıkla yazdığınıza hüsnü zan etmek istiyorum. hakikatkitabevi ile hakikatyayınları çok farklı. Araştırmadan yazdığınız buradan belli oluyor. zannedersem siz bu ikisini karıştırdınız.onlarınki sadece hakikat diye geçiyor sitelerin ismi. Neyse Konuyu kapatalım isterseniz. Herşeyin doğrusunu allahü teala bilir ,dilediğinede öğretir. Doğru yolda olanlara selam ederim.

Vesselam
 

sebatkar

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Tem 2008
Mesajlar
54
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
Arkadaşlar aynen katılıyorum.Allah razı olsun
 

serhendli

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Eyl 2008
Mesajlar
30
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
60
Sünnetler de nafiledir
Sual: Nafile namaz nedir? Beş vakit namazın sünnetleri de nafile namaz mıdır?
CEVAP
Nafile namaz, farz ve vacibden başka namazlar demektir. Beş vakit namazın sünnetleri ve diğer vacib olmayan namazlar, nafiledir. Müekked olan ve olmayan, bütün sünnetler nafiledir. Önce birkaç hadis-i şerif bildirelim:

(Öğlenin farzından önce 4, sonra 2, akşam ve yatsının farzından sonra 2, sabahın farzından önce 2 rekât olmak üzere günde 12 rekât nafile kılan Cennete girer.) [Nesai]

(Öğlenin farzından önce ve sonra 4 rekât nafile kılmaya devam edene Cehennem haram olur.) [Tirmizi]

Âişe validemiz, (Resulullah, sabah namazının iki rekât nafilesi hariç, diğerlerini devamlı kılmazdı) buyurdu. (Buhari)

Bütün fıkıh kitapları, sünnetlerin de nafile olduğunu bildirmektedir. Birkaç misal verelim:

1- Nafile, farz ve vacib olmayan ibadetlerdir. Bütün sünnetlere nafile denir. (Tahtavi)
2- Nafileler, revatib ve regaib olarak ikiye ayrılır. Revatib, müekked ve gayrı müekked olarak farzlardan önce veya sonra kılınan sünnetlerdir. Regaib ise Duha, Evvabin ve Teheccüd gibi diğer nafilelerdir. Sünnetlere nafile denmesi, nafile tabirinin daha şümullü olmasındandır. Her sünnet nafiledir, ama her nafile sünnet değildir. (Nimet-i İslam)
3- Nafileleri ve Revatib sünnetleri, yalnız namaz kılmaya veya sünnetten başka bir namaza niyet ederek kılınca, sahih olur. (Eşbah)
Görülüyor ki, namaz vakti içinde, o vaktin farzından başka kılınan her namaz, mesela kaza namazı, o vaktin sünneti de olur. Sünnet yerine, kazaya da niyet edince sünnet terk edilmiş olmuyor.
4- Yalnız namaza niyet edilerek kılınan sünnet sahih olur; çünkü beş vakit namazın sünneti demek, Resulullahın kıldığı namaz demektir. Bu namazlara sünnet ismi sonradan verilmiştir. Resulullah, beş vakit namazın sünnetlerini kılarken, yalnız (Allah rızası için namaz kılmaya) derdi. (Sünnet kılmaya) diye niyet etmezdi. Her vakit içinde böyle kılınan her namaz, sünnet ismi verilen namaz olur. (Redd-ül muhtar, Uyun-ül besair, Halebi)
5- (Tecnis) kitabında bildirildiği gibi, beş vakit namazın sünnetleri nafile namazdır. Nafile niyeti ile de kılınır. (Redd-ül-muhtar)
6- Beş vakit namazın sünnetleri ve teravih namazı, nafile namazdır. Bunları kılarken, yalnız namaza diye niyet yetişir. (Dürr-ül-muhtar, Dürer)
7- Beş vakit namazın sünnetleri ve diğer vacib olmayan namazlar, nafiledir. Müekked olan ve olmayan, bütün sünnetler nafiledir. (Dürr-ül-muhtâr, Redd-ül-muhtar, Halebi)
8- Her sünnet nafiledir; fakat her nafile sünnet değildir. (Redd-ül-muhtar, Nimet-i İslam)
9- Beş vakit namazın sünnetlerini özürsüz oturarak kılmak caizdir. Çünkü bu sünnetler, nafile namazdırlar. (Cevhere, Hidaye)
10- Nafile namaz denince, sünnetler de anlaşılır. Kadı İmam-ı Ebu Zeyd, (Nafile kılmak, farzdaki kusurları tamamlamak için emrolundu. Bir kimse, farzı kusursuz kılabilirse, sünnetleri kılmadığı için buna bir şey denemez) buyurdu. (Dürer)
11- Farz borcu olanın nafile namazları kabul olmaz. Sünnetler de nafiledir. (N. Fıkhiyye)
12- Sünnetler yerine kaza kılınca, sünnet sevabı da hâsıl olur. (Mekt. Masumiyye 2/63)
13- Diğer 3 mezhepte de aynen Hanefi�deki gibi sünnetler nafiledir. (Mezahib-i erbea)
14- Nafilenin kıymeti, farzın yanında hiç gibidir. Okyanus yanında, bir damla kadar bile değildir. Sünnet de, farzın yanında, okyanus yanındaki bir damla gibidir. (Mekt. Rabbani 1/260)
15- Regaib ve revatib namazlar sevabda ve üstünlükte farza ulaşamaz. Hiçbir nafile ile farz borcu ödenmez. Avamın iddia ettiği gibi farzı bırakıp nafileyle uğraşmanın, mesela, Evvabinin farz kazaların yerine geçeceğini iddia etmenin dinde yeri yoktur. (Ruh-ul-beyân 3/127)
16- Hazret-i Ali�nin rivayet ettiği hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Farz namaz borcu olanın nafile kılması, hamileye benzer. Doğumu yaklaşmışken, çocuğu düşürür. Artık bu kadına, hamile de, ana da denmez. Bu kimse de böyle olup, farz namazlarını ödemedikçe, nafile namazları kabul olmaz.) [Zahire-i Fıkh, Fütuh-ul-gayb m.48]
Bu hadisi açıklayan Hanefi âlimlerinden Abdulhak-ı Dehlevi hazretleri buyuruyor ki:
(Bu hadis-i şerif, farz borcu olanın, sünnetlerinin kabul olmayacağını gösteriyor; çünkü sünnetler de nafiledir.)
 

serhendli

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Eyl 2008
Mesajlar
30
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
60
Namaz hangi özürle kazaya kalabilir
Sual: Namaz, hangi özürle kazaya bırakılabilir ve kazası olan nafile kılabilir mi?
CEVAP
Farz veya vacip olan bir namaz, cem ederek kılma imkanı da yoksa, ancak şu özürlerle kazaya bırakılabilir:
Savaşta, düşman karşısında oturarak ve kıbleden başka tarafa dönerek bile namaz kılamazsa, seferde; sel, yırtıcı hayvan, eşkıya, anarşist gibi bir tehlike varsa, namazı oturarak veya hayvan üzerinde ima ile de kılmak mümkün değilse, annenin veya çocuğunun telef olacağı zaman ebenin ve acil ameliyatlarda doktorun müdahalesi esnasında kazaya bırakmak ve uyku, unutmak gibi bir özürle namazı fevt etmek [kaçırmak] günah olmaz. (Dürr-ül Muhtar)

Böyle bir özür olmadan namazı kazaya bırakmak haramdır, büyük günahtır.
Bütün fıkıh kitaplarında, faite, yani kaçırılmış namaz deniyor. Çünkü, bir müslüman namazlarını terk etmez. Ancak yukarıda bildirilen bir özür ile kaçırabilir. Bu bakımdan kaçırılan namaz sayısı az olur. Bugün terkedilmiş namaz sayısı çoktur. Bir özür ile kaçırılmış namaz ile özürsüz, kasten terk edilmiş namazın hükmü aynı değildir. Namazları, yukarıda bildirilen bir özürle fevt ederek kazaya bırakmak günah olmadığı için, bunların kazalarını, sünnetleri ve diğer nafileleri kılacak kadar geciktirmek de günah olmaz. Uyumak, unutmak gibi bir özürle kılınamayan yani fevt edilen [kaçırılan] namazların hükmü şöyledir:
Fevt olan namazları kaza etmek, nafile kılmaktan iyi ise de, beş vakit namazın sünnetlerini ve hadis-i şerifte övülen Duha, Tesbih, Tehıyyat-ül-mescid gibi belli namazları kılmak böyle değildir. Vaktin sünnetleri ile bu nafileleri kılmak kaza kılmaktan evladır. (Redd-ül Muhtar, Halebi, Hindiyye)

Terk edilmiş namazın hükmü ise şöyledir:
Büyük âlim İbni Nüceym�e soruldu ki, kaza namazı olan kimse, sünnetleri kılarken kazaya niyet ederek kılsa, sünnetleri terk etmiş olur mu?
Cevabında, (Sünnetleri terk etmiş olmaz. Çünkü sünnetleri kılmaktan maksat, o vakit içinde farzdan başka bir namaz daha kılmaktır. Kaza kılmakla, sünnet de yerine getirilmiş olur.) [Nevâdir-i fıkhiyye fi mezheb-il-eimmet-il Hanefiyye s.36]

Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(En üstün cihad, farzları edadır.) [Taberani]

(Kaza namazı olanın, kıldığı nafile namaz kabul olmaz.) [Dürret-ül-fâhire]

(Herkes nafile ile meşgul iken sen farzları tamamla!) [Miftâh-ün-necât]

(Hak teâlâ, farz ibadetle bana yaklaşıldığı gibi, hiçbir şeyle yaklaşılamaz buyurdu.) [Buhari]

(Farz namaz borcu olanın nafile kılması, doğurmak üzere olan hamileye benzer. Doğumu yaklaşmışken, çocuğu düşürür. Artık bu kadına, hamile de, ana da denmez. Bu kimse de, farz namazlarını ödemedikçe, Allahü teâlâ, nafile namazlarını kabul etmez.) [Fütuh-ul-gayb m.48]

Hanefi mezhebi âlimlerinden Abdülhak-ı Dehlevi, (Bu hadis, farz borcu olanların, sünnetlerinin de kabul olmayacağını göstermektedir) buyuruyor.

Abdülkadir-i Geylani hazretleri buyuruyor ki:
(Farz borcu varken sünnet ile meşgul olmak ahmaklıktır. Çünkü sünnetleri kabul olmaz. Kaza borcu olanın sünnet kılması, alacaklıya, borçlunun hediye götürmesine benzer ki, elbette kabul olmaz. Mümin, bir tüccara benzer, farzlar sermayesi, nafileler ise kazancıdır. Sermaye kurtarılmadan kâr olmaz.) [Fütuh-ul-gayb m. 48]

Hamza Efendi hazretlerinin Bey� ve Şir�a risalesinin şerhinde, (Yolculuğa çıkmadan önce iki rekat namaz kılmalıdır! Kazaya kalmış namazı varsa bir, iki veya üç vakit namazını kaza etmelidir! Çünkü kaza borcu var iken, nafile kılmak ahmaklıktır) buyuruluyor. (s.6)

İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
(Farzın yanında nafilelerin hiç kıymeti yoktur. Sünnetlerin farzlar yanındaki kıymeti de, deniz yanında bir damla su gibi bile değildir.) [m.29, 260]

Dört mezhebin fıkıh bilgilerini iyi bilen Seyyid Abdülhakim Arvasi hazretleri buyuruyor ki:
(Yıllarca kaza borcu olan, sünnetleri kılarken, kaza namazına niyet ederek kılmalıdır. Böyle niyet ederek kılmak, dört mezhepte de lazımdır.)

Allahü teâlâ, (Bana farzla yaklaşılır), Resulü de (Kaza borcu olanın nafilesi kabul olmaz) buyururken, âlimler de, (Kazası olanın, sünnet ve nafile kılması ahmaklıktır), (Sünnetler farzın yanında denizde damla değildir) derken, bir özürle kaçırılan namazla kasten kılınmayan namazı aynı zanneden cahiller, Allahü teâlânın emri olan farzı bıraktırıp, Duha, Tehıyyat-ül-mescid, Tesbih, Teheccüd namazı gibi nafileleri kıldırmaya çalışıyorlar. Bir kimse, ömründe bu nafileleri hiç kılmasa, ahirette ceza verilmez. Fakat bir farzı terk etmenin cezası çok büyüktür.

Düşman karşısında, bir farz namazı kılmak mümkün iken, terk etmek, yedi yüz büyük günaha bedeldir. (Câmi�-ül-fetâva)

Bu fetva da gösteriyor ki: Nafilelerle milleti meşgul edip farzları tehir ettirenler veya farzları kıldırmayanlar büyük vebal altındadır.

Sual: Sabah namazını vaktinde kılamayıp kaçıran, kazasını öğleden sonraya bıraksa, günaha girer mi?
CEVAP
Evet girer. Geciktirme günahı da çok büyüktür.

Sual: Çok defa unutarak veya uyuyakalarak namazı kazaya bırakıyorum. Bunlar özür olur mu?
CEVAP
Unutmak ve uyuyakalmak özürdür; ama bu sık oluyorsa, tedbir alınmadığı için günah olur. Birkaç örnek verelim:

1- Gece çok geç yatılıyorsa, üstelik saat kurulmuyor veya başka tedbir alınmıyorsa, namazın kazaya kalması normal değildir.

2- Bir kimse işyerinden çıkarken, namaz vakti girmiş olsa, eve gidince kılarım diye düşünse, genellikle de eve vaktinde varamıyorsa, namaz yolda iken kazaya kalıyorsa veya vaktinde eve geldiği halde, iş yerinde kıldığı için evde kılmayı unutuyorsa, nasıl olsa unutmak özür diyerek, namazın kazaya kalmasına önem vermiyorsa, yaptıklarından mazur olmaz.

3- Abdest alırken, sünnete uymak için kıbleye dönen kimse, devamlı olarak unutup ayaklarını kıbleye doğru uzatıyorsa, ayaklarını kıbleye uzatmamak için kıbleye doğru abdest almamalıdır. Çünkü mekruh işlememek için sünnet terk edilir. Yani, imkân varsa, arkası kıbleye gelse de, ayaklarını kıbleye uzatmamak için, abdesti kıbleye dönerek almaması gerekir.
 

serhendli

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Eyl 2008
Mesajlar
30
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
60
Farz yanında nafilenin kıymeti
Sual: Kaza namazı olan, nafile namaz kılabilir mi, belli başlı nafile namazlar hangileridir?
CEVAP
Namaz, iki sebeple kazaya kalır:
1- Uyumak, unutmak gibi dini bir özürle kaçırılır. Buna Faite yani kaçırılmış namaz denir. Üzerinde böyle farz kazası olanın nafile namaz kılması caizdir. Çünkü Redd-ül-muhtar, Halebi, Tahtavi ve Hindiyye gibi kıymetli eserlerde buyuruluyor ki:

Faite [fevt olmuş, yani bir özürle kaçırılmış] namazların kazalarını acele kılmak lazımdır. Fevt olmuş [bir özürle kazaya kalmış] namazların kazalarını kılmak, nafile kılmaktan evla ise de, hadis-i şerifle övülmüş olan beş vaktin sünnetlerini, duha, tesbih, tehıyyat-ül-mescid, evvabin gibi nafile namazları kılmak, kaza kılmaktan evladır.

Evla olmasının sebebi, unutmak, uyumak gibi bir özürle namazı kazaya bırakmak günah olmadığı içindir. Böyle kimselerin, adı geçen nafileleri kılacak kadar, kazaları geciktirmeleri günah olmaz. Unutarak, uyuyarak kazaya bırakılan namaz sayısı bir veya birkaç vakittir. Mesela sabah namazının vaktinde uyuyup kalan kimse, güneş doğduktan 50 dakika kadar sonra bu namazı kaza eder. Kaza etmeden önce, duha [kuşluk] namazı kılarsa caiz olur. Çünkü sabah namazını, uyanamayarak bu vakte bırakması günah değildir. Duha namazı kılacak kadar geciktirmesi de günah olmaz.

2- Bir de namaz, bile bile tembellikle kılınmayıp kazaya bırakılır. Namazı böyle terk ederek kılmamak büyük günahtır. Terk edilen böyle namazı, bir özürle kaçırılan namazla karıştırmamalıdır. Birisinin kazaya kalması günah değilken, ötekinin kazaya kalması büyük günahtır. Bu büyük günah her namaz kılacak kadar boş zaman geçince, bir misli artar. Çünkü namazı boş zamanlarda hemen kaza etmek farzdır.

Abdülkadir-i Geylani hazretleri buyuruyor ki:
Farz kazası olanın nafile kılması, borçlunun alacaklıya, hediye götürmesine benzer ki, elbette kabul olmaz. Mümin, bir tüccara benzer, farzlar sermayesi, nafileler de kazancıdır. Sermaye kurtarılmadıkça, kazanç olamaz. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Farz borcu olan, kaza etmeden nafile kılarsa, boşa zahmet çekmiş olur. Kazasını ödemedikçe, nafile namazları kabul olmaz) [Fütuh-ul gayb, 48]

Hanefi âlimlerinden Abdülhak-ı Dehlevi hazretleri, bu hadis-i şerifi açıklarken, farz borcu olanın hiçbir nafilesinin kabul olmayacağını bildiriyor.

Kaza borcu olanın nafilelerinin kabul olmayacağı Mektubat-ı Ma'sumiyye, Bey ve Şir�a risalesi ve Nevâdir-i fıkhıyye fi mezheb-il-hanefiyye'de de yazılıdır.

İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki:
Farzların yanında nafilenin hiç kıymeti yoktur. Deniz yanında damla bile değildir. (Müjdeci Mektublar, m.260)

Farz kazası olanlar, bildirilen nafile namazların vaktinde kaza namazı kılmalıdır! Hem kaza borcu ödenir, hem de nafile namaz sevabına kavuşur. Kuşluk, evvabin, teheccüd, tehıyyet-ül-mescid namazlarını kılarken, mesela, (ilk kazaya kalmış sabah namazının farzına ve kuşluk namazını kılmaya) diye niyet etmelidir. Böylece hem kaza borcu ödenmiş, hem de adı geçen nafile namazlar kılınmış olur. (N.Fıkhıyye)

Hiç kazası olmayan kimsenin de kaza namazı kılması caizdir. (Redd-ül-muhtar, Hindiyye)
 

serhendli

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Eyl 2008
Mesajlar
30
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
60
Sünnet ne demektir
Sual: Farzı bırakıp haram işleyen şefaate kavuşurken, Peygamberimiz, (Büyük günah işleyene şefaat edeceğim) buyururken, �Sünneti terk eden şefaate kavuşamaz� demek doğru mu?
CEVAP
Sünnet kelimesi üç anlama gelir:
1- Kitab ve Sünnet ifadesindeki sünnet, hadis-i şerifler demektir.

2- Farz ve Sünnet ifadesindeki sünnet, Resulullahın emirleri demektir. Bunlar ikiye ayrılır:

Sünnet-i zevaid: Peygamber efendimizin ibadet olarak değil, âdet olarak devamlı yaptığı şeylerdir. Elbiselerini giyiniş şekli, temiz şeylere sağdan başlaması gibi.

Sünnet-i hüda: Yalnız dinimizin şiarı olan işlerdir. Ezan okumak, cemaatle namaz kılmak gibi.

3- Sünnet yalnız olarak kullanılınca, İslamiyet anlaşılır. Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Ümmetimin arasında fitne fesat yayıldığı zaman sünnetime uyana, [Dinin bildirdiği ibadetleri yapıp haramlardan kaçana] yüz şehid sevabı vardır.) [Hakim]

(Bir zaman gelir ki, sünnetim [İslam] unutulur, sünnete uyan garip olur.) [Şir�a]

(Sünnetimi [İslam dinini] terk edene şefaatim haramdır.) [H.Erbain]
(İslamiyet�ten ayrılan şefaate kavuşamaz) demektir. (Şerh-i hadis-i erbain, Şir�a)

Sünnetin diğer manası
Sünnet, yol, iş, âdet, çığır gibi manalara da gelir. Mesela Sünnetullah, Allah�ın âdeti, işi demektir. Hadis-i şerifte buyuruldu ki:
(Dinimizde bir �sünnet-i hasene� çıkaran [iyi çığır açan] bunun sevabı ile, bununla amel edenlerin sevabına kavuşur, o yolda gidenlerin sevabından da hiçbir şey eksilmez. Kim de, dinimizde bir �sünnet-i seyyie� çıkarırsa, [kötü çığır açarsa] bunun günahı ile, bu yolda gidenlerin günahı, ona da verilir, o kötü yolda gidenlerin günahından da hiçbir şey eksilmez.) [Müslim]

Hadis-i şerifteki Sünnet-i seyyie kötü yol, kötü çığır demektir. Sünnet-i seyyie = Bid'at-i seyyie demektir. Âlimler, minare gibi güzel işlere, Bid'at-i hasene demişlerdir. İmam-ı Rabbani hazretleri ise, minare, kitap, mektep gibi güzel işlere, Bid'at-i hasene yerine Sünnet-i hasene demiştir. Kıyamete kadar Sünnet-i hasene çıkarmak çok sevaptır. Sünnet-i seyyie ise bid'attir, günahtır. (Faideli Bilgiler)

Avret yerini açmadan, necaseti temizlemek imkansızsa, namazı öyle kılar. Çünkü, temizlemek emirdir. Açmak yasaktır. Günahtan kurtulmak önce gelir. Sünnet emirden de sonra gelir. Sünnet, sevap kazanmak için yapılır. Mekruh olan bir şeyi işleyerek de sünnet yapılmaz. Ama farz yapılır, borç ödenmiş olur. Mesela başkasının suyu ile abdest almak, mekruh ise de, farz olan taharet hasıl olur. Abdestli olan, başkasının suyu ile abdest alınca, sünnet sevabı hasıl olmaz. (Redd-ül Muhtar)

Demek ki, kaza kılıp büyük günahtan kurtulmak, sünnet kılmaktan önce gelir.
Vacibi geciktirmemek için sünnet terk edilir. İmam, sabah namazını kıldırmaya başlarken gelen, caminin dışında veya içerde, direk arkasında sünneti kılar. Böyle, cemaatten ayrı bir yer bulamazsa, sünneti kılmadan hemen imama uyar. Çünkü, cemaat ile namaz kılınırken, yalnız olarak namaza başlamak mekruhtur. Mekruh işlememek için, sabah sünneti bile terk edilir. (İmdâd-ül-fettâh)

Namaz vakti daraldığı zaman, nafile kılmak tahrimen mekruhtur. Çünkü, farzın vaktini kaçırmaya sebep olur. Farz olmayan namazı kılarak, farz olan namazı kaçırmış olur ki, aklı olanın yapacağı iş değildir. Güneş doğarken ve tepede iken ve batarken de, nafile kılmak böyledir. Bu nafileler, beş vakit namazın sünnetleri olsa da, yine böyledir. (Merakıl-felah ve Tahtavi)

Haram işlememek için
Namaz vakti daraldığı zaman, farzdan evvelki sünneti kılmak, farzın kazaya kalmasına sebep olursa, bu sünneti kılmak haram olur. (Hadika)

Bir hakim, vazifesini yapmak için ve bir talebe din dersini kaçırmamak için, sabah namazından başka namazların sünnetlerini terk edebilir. (Mülteka)

Hakimin vazifesi, farz-ı ayn olmadığı halde, sünnetleri terk etmek için özür sayılınca, birikmiş kazaları ödemek, farz-ı ayn iken ve cezası pek şiddetli iken, bunları ödemek özür olmaz mı?

Abdestte uzuvları üç kere yıkamak müekked sünnettir. Suyun pahalı olması, soğuk olması, suya muhtaç olmak gibi özürlerle bu sünneti terk etmek mekruh olmaz. (İbni Abidin)

Terk edilmiş namazı bir an önce kaza edip, büyük günahtan kurtulmak için, sabah namazından başka sünnetleri kılarken, kazaya da niyet gerektiği buradan da anlaşılmaktadır.

Şafii�de farz kazası olanın, sünnet ve nafile kılması haramdır. Nafaka kazanacak kadar zaman ayırıp, başka hiçbir sebeple kazayı geciktirmesi caiz değildir. (Fetava-i fıkhiyye)

Özürsüz terk edilen namazı kılmakta dört mezhep arasında fark yoktur.
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt