Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

SOKAKTAN MEKTUP VAR (1 Kullanıcı)

SOKAKTAN MEKTUP VAR

  • EVET OLABİLİR.

    Oylama: 0 0.0%
  • HAYIR OLAMAZ.

    Oylama: 0 0.0%
  • HİÇ Bİ FİKRİM YOK

    Oylama: 0 0.0%
  • ABD DEN HERŞEY BEKLENİR

    Oylama: 0 0.0%
  • HİÇ BİRİ

    Oylama: 0 0.0%

  • Kullanılan toplam oy
    0

..Muamma..

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
17 Tem 2008
Mesajlar
116
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
23/9/2006 - Yunus'ta Aşk

Aşk!.. Tıpkı nefes gibi, zaman gibi, güzellik gibi... Hep var ve ebedi var olacak. Çünki kaynağı ezelidir onun. "Canlar canını bulan"dır elbette "Bu canıma yağma olsun" diyebilen. Bestami Hazretlerinin diliyle: "O, aramakla bulunmaz; ancak bulanlar, yine de arayanlar"dır elbet.

Yunus Emre bir aşk adamı, bütün çağların en muhteşem aşıklarının ser-halkası. Allah aşkına tutulmuş, sonra da o ummanlara sığmayan aşkını insanlar için coşturup taşırmış, bütün mutasavvıf şairler gibi baştan sona aşkı tekellüm etmiştir onu. "Aşk gelicek cümle eksikler biter" demesi bu yüzdendir. O, iç dinamizmini bu aşk ile diri tutup halk arasında kendine bir aşk mabedi inşa eden adamdır. Bu mabedde cümle yollar hakikate çıkar ve bütün aşklar Mutlak varlığa ulaşır. Kendi basit hayatı içinde yalın bir anlatım ve ritmik bir eda ile devamlı aşkı tekrarlar ve "aşksız olımazın" dediği gibi kimseciklerin de aşksız olmasına gönlü razı gelmez. "Benden benliğim gitti hep mülkümü dost tuttu" diye dalıp içinde kaybolduğu o yüce sevgide Vahdet-i vücud'u yaşayıp bütün ikilikleri inkar ile bir Tek olana vuslatı arayan Yunus, insanlığın manasını aşkta bulur. Dünya aşk üzerine kurulmuştur ve aşk olmadan durması mümkün değildir. Yaratılanın Yaratıcı'yla tamamlanması, varlığın sırrı, kainatın idraki ve kemal, ancak aşk ile mümkündür. Aşk ki hakikattir, ölüm ona ilişemez.

Yunus'a göre aşk, İlahi'dir ve yaratılışın sırrını taşır. Bu bakımdan bütün cihanı kuşatmıştır. Sarhoşluğu ve coşkunluğu ile insan olmanın tecellisi aşkta görülür. Aşık bir harabeye dönmedikçe aşkı hissetmiş sayılmaz. Aşkı hissettikten sonra da bütün kınanmışlıklar, bütün ayıplamalar onun için boştur. Aşk çıplak hakikattir ve ne dünyayı, ne de maddeyi ayakta bırakır. Aşktan şikayet edilemediği gibi aşka yine ancak kendisinden derman erişebilir. Aşk, sahili olmayan bir deniz misali benliği yutar, kendinde eritir ve sırrını asla ham gönüllere açmaz. Aşkın olduğu yerde ilim bir hiçtir ve aşksız iman taş misali kurudur, katıdır. Bilineni unutturan da, boşaltıp yeniden dolduran da aşktır. Aşkta menfaatten söz edilemez; ancak uğruna feda olunabilinir. Böylece bütün menfiler müspete dönüşür, kuruları yeşertir, durgunu coşturur.

Aşk bir güzel ahlaktır. Aşık ki idrak eder, o asla yok olası değildir. Aşk, bir hakikattir ki bütün hakikatleri ortaya çıkarır.

Kısacası aşk varlığı eriten varlıktır ve

"Aşk oldur ki Hakk'ı seve."

İskender Pala

[iskenderpala.blogcu -alıntı-]
 

..Muamma..

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
17 Tem 2008
Mesajlar
116
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
34

Aşktır ki, gerisi vesairedir...



Aşk derdiyle hoşem el çek ilacımdan tabib

Kılma derman kim helâkim zehr–i dermanındadır

Fuzuli



Sevgili!..

Aşkın şiirini yazmak isterdim sana; sana aşkı şiir ile yazmak isterdim... Aşkı seninle tanımlamak ister, aşkı sende tanımak isterdim. Ay ikiye bölündüğünde yanında olmak, Uhud’da dişini avcuma almak isterdim.

Sevgili!..

Şimdi senden uzakta, aşk şudur diyebilsem eğer, son defa kendimi ve ilk defa okuyucumu kandırmış olacağım. Bildim dediğim bir aldanıştır çünki o, duydum dediğim bir yanlıştır. Şimdi ayın, şın ve kaf’ları çıkardılar elif belerden de sensizliğin mektebinde bir sabra mıhladılar bizi elif’lerle he’lerden. Sensizlikte hasretin hüzzamlarını öğrendik kucak kucak, ve aşkın nihavent saltanatını arar olduk köşe bucak. Bildiğimizi sandıkça yandık da yolunda, yolunda yandığımızı sandıkça bildik sonunda. Aşkın gerçeği değildi bildiğimiz, ama aşkın ateşiydi yandığımız. Artık şüphedeyiz, canları yâre ulaştıran bir sel miydi aşk, şekeri güzele sunup ağuyu kalbe bulaştıran bir el miydi!.. Sana varacak yolların çilesi miydi; tutkular ötesi tutkunun zirvesi, hasretle yanışların sesi miydi!..

Galiba varlığın çekim alanına giren en ulvi acıydı aşk; ve maddeyi mânâya veren en cömert sancıydı. Ruhların çeşitli varlıklar arasında bölüştürülen süsüydü belki; belki ötelere yazgılı yitirişlerin türküsüydü. Kalp kalbe konan kelebek kanatlarında renk; kudümlerde düşünüp neylerde ağlayan âhenkti aşk. Şarkın bütün şiir macerasıydı, belki Yesribli sevgililer için tutulan bir Anadolu yasıydı. Yağmur yağmur belaya başını tutmaklar ve ateş ateş denizlere kendini atmaklardı. Mansûr’u dâra takan da, Halil’i oda yakan da oydu, ve oydu Eyyub’u derde bırakan da. Tuz kadar mübarek, ekmekçe aziz idi; toprakleyin bereket, su gibi temiz idi.

Aşk iğnesiyle dikilince bir dikiş, kıyamete kadar sökülmez imiş. Aşk ile insan elbet güneşe benzer; ve aşksız gönül misâl–i taşa benzer. Hayatı aşka bölünce hayat çoğalır; bütün hayatları toplasan geriye aşk kalır. Gelip kemiğe dayanınca dünya, hayata atılan kemend olur; göz kapaklarından vurulunca kasırgalar, annelerce deprem, babalarca bend olur. Aşksız bahar dallarını kuru bir ayaz boğar, aşksız rahmini yargılayan bebekler nâgehan doğar. Mahrem düşüncelerle perdelenen odalarda ya ezel ya ebet olur; aşk kayıp giderse dünyadan ebet kıyamet olur; sevgisizlik gelir, dünya cehennem olur.

Aşk gelince burukluğun şiirinde hüzün dokur heceler; ve azarlanmış kalpleri ısırır tam yarısında geceler. Saban onunla sürerse toprağı koşarak, ancak o vakit yeşerir taze bir başak. Atların nallarından yıldırımlar masallara dökülür, ve yollanamayan mektuplarda nice kalpler sökülür. Kayan yıldızlar gibi büzülür elem dehlizlerine diller, ve melal süzülür gibi melek kanatlarında döker yapraklarını güller. Kaderin dehşetini yakan şamdanlar özge pervanelere tesellikâr düşer, şefkatli bir ekmek kırıntısıdır kurutulmuş buselere yâr düşer.

Sevgili!..

Kapına geldik; aşkı öğret bize; ve aşkını ver yüreklerimize.

Bir nihânîce gamzene gamzede âşıkların adına... Hani uykuya dalınca kenti, ve yalnız başına kalınca kendi... Hani yalnız gecelerde konuşmadan kalınca dilleri, ve hâl üzre gönüller anlar olunca bütün dilleri... Vicdan sesinden bîzâr kürek mahkumlarınca, hani âşıkların hasreti özlemle karınca... Hani gurbetin ucunda gönlüme gömen de seni, hani seni gurbet gurbet gönlüme gömende... Güneş ve ay nurunu aşkından alırken; güneşin ışığı aya vurur gibi âşıkı aydınlatırken... Gel ey Sevgili bir huzmecik bahş eyle âsî ve aciz üftadene, ve umut ver peykin olmaya teşne kem zerrene. Aşkları unutan bedene aşkını unutturma!..

Her şey sen olsun şu dünyada ve olmasın sen olmayan dünya da.



Prof. Dr. İskender Pala
 

ipekkk

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Şub 2008
Mesajlar
49
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
Azelya (!)

Azelya (!)



En mutlu olduğum korkuma yürek dolusu sitemle…


Tarihim aşktan bu yanadır. Aşktan sonrasıdır. Doğuşumun yıldönümünü elest bezminde, bela dediğim zamana bağlıyorum bu yüzden. Saatimi bilmem. Kaçıncı dakikadır. Zamanla alakam yok. Lakin varlığım bir aşk sağanağı altında büyüyen bir haldir. Bu yüzden aşk ile başladım hayatıma, aşk ile anlamlandım, aşk ile büyüdüm, aşk ile çocuk oldum. Aşk ile yaşlandım ve aşk ile öldüm…
Azelya… Öyleydi işte. Birden başlamazdı yağmurlar. İlkin bulutları toplaması gerekirdi rüzgârın sonrada yağmurları indirecek bir yoğuşma. Onun için sevgilinin gözlerine değmesi gerekir gözlerin. Gözleri ile bütünleşmesi gerekir yüreğin. Sonra demli vakitlerde demlenmek gerekirdi içine yerleşmesi için. Köşküne yerleşmesi için…

Ki köşkü ta ezelden beri dayanıp döşetilen bir yerdir. Onun için; altından, elmastan, yakuttan, safirden ve firuzeden işlenmiş odalar kurmak gerekirdi. O da yaratılan anın mahşeri anında içeriye konuşmuş, safi bir hal ile ol denilmiş ve bir anda oluşmuştu. İşte o ilk bakıştan sonra gönle girmesi için demli vakitlerde sevgiliyi içinde mayalamak adına, beklemelere sığdırmak lazımdı yürekte.

Beklemek, beklemek, beklemek… Yalnızca. Kimsesizce. Karanlık ve aydınlık, dolu ve boş, az ve çok bir halde. Ona hazırlanmak için, kabulünde sevgiliyi resmetmek lazımdı gönülde. Güç olsa da artık ilk bakışla ortaya saçılmıştı onunla ilgili ne varsa…

Azelya… Sabah olsun, çıkmak, gitmek bilinmeze. Akşamdan kalan muğlâk yenilgilerden sonra içine aldığın titrek mumun aydınlattığı kadar savunmak bütün matemi. Sevmek, sevmek, sevmek… Oysa işte bu yüzden sevmek bir hareketti. Onu biçimlendirmek için, içten içe büyümek gerekirdi. Sen ne kadar büyürsen, o da içinde o kadar büyürdü. Ama aşkın anlamı küçüldükçe anlamlanırdı. Aşk hem büyütendi seni, hem de küçültendi…
Başkalarının gözünde büyük olsan da, kendi gözünde, sevgilinin karşısında bir zerreydin. Çünkü içinde biriktirdiğin aşk, o sevgiliyi şah edip, seni bir kul ederdi de, sende kendini o sevgiliye mecbur bir halde, ona bağlı bir hayata tutunarak yaşamaya çalışırdın. İşte bu yüzden de o ilk bakıştan sonra içine düşen cemrelerin bir bir açılmasına sebep. İşte bu yüzdendi sevgilinin aşkına sunduğun aşkın, bu kadar dallanıp budaklanması. Aşkın sebebiydi bu işte. Hardan ve dumandan. Kor bir sebep. Acıtan, güldüren… Kimi zaman karamsar halin sevgili gülümsemediği içindi. Kimi zaman güneşli ve aydınlıksa dünya, sevgili güldüğü içindi. Bütün iklimlerin sebebi bu yüzdendi. Bütün sesler bu yüzdendi. Sen her şeyini sevgiliye bağışlamışsan, o zaman her şey sevgiliden bir hal alır sende…

Azelya… Kırık bir güz ikindisi sonrası saçları dağılmış bir sabahla birleştiğinde, ellerime dokunan şiirlerin hangi mahrecinde dirildin yine bilmiyorum ama ayrılığın içime dokunan sözcüklerinde, içimi yakan ateşin halinden bir söz çıkardım… Anladım ayrılığın, hangi gün neden çıktığını. Aşktan söylenilen sözlerin, kuvvetini bilmek adına savaş açtığım gecelerde, bir bardak çayın neler doğurduğunu o zaman anladım…
Azelya… Sen şiir kadar sesli bir yazgının, içime biriken notaları kadar sesli haliydin. Ben sende okuduklarımı yazardım. Sen yazdın mı diyince anlardım ki ben daha hiçbir şey yazmamışım. Bu yüzden her sabah kalktığımda yüzüme çarptığım sudan önce ilkin ismini anmak için açardım defterimi hüzünle. Ayrılıktı, lakin büyüten bir acıydı aşk. Anlardım özlemin neler doğurduğunu ve kuşların neden içime göç ettiğini. Büyüdükçe büyüyen bir akisti bu…

Hepsinde bir ses yankılanırken içimde, o zaman bende daha da büyüdüğünü gör bu sahnede. Ben avuçlarımı açmış, bana yollayacağın her şeyi alıp başıma koyduktan sonra saklayayım. İste ki bileyim. Bilinmez hallerim gözüne değmesin…
O zaman anlayacaksın bir metabolik seferlerimin kaç savaş çıkardığını. Euzubillahiminneşşeytanirracim ’ den, şerden sığındığım bir rahmet sebebini. Bak, gümrah akan sellerin dipsiz kuyuları var şimdi elestimde. Okşa astığım kelebeklerin narin kanatlarını. Besle, içime, oymak kaydıyla koyduğum bakışlarını. Şimdilerde daha anlayışlı yazılarda bir şiir biriktirdiğim dilimin altına, ismini koyuyorum…
Dudağımın kıpırtısında ki şarkıların sebebini bil. Artık senden seni saklamak da olsa yapmayacağım bu havadisi. Hadi durma, içimden yayıl şeş cihetime. Dereyim şarkıların melankolik hüzün notalarını da, aşk şarkılarına adayayım bütün duruşları. Bil işte, gözlerim seni sayıklarken, aklımda ki yokluğunun etrafımı sarması bir muammadır. Hangi sahraya kaçtın söyle. Arayayım seni şu çöller dünyasında…
Azelya… Bil, sensiz her kıpırtı hüzün verir bana. Acıdır, yastır sensiz her sevinmelerim. Dudağım kanar, susar anlarım. Anlarım neden yandığıma da seninde bilmeni isterim. Şimdi lehçeme dokunan kanamalı yüreğim, dilimin perçinleştiği acılarda havadisleri okusun. Sen yine de bakma acılarımın sessiz çığlığına. Duyma da… İçimde intizar bir sabah uyanır. Sen desem başlar, sen desem biter. Al ve bağışla sözlerimi.
Ya da geldiğin günün hatırına, mevlitler okutayım bülbül dilli hafızlarla. Gelişinin adımlarını saydır bana. Yoksa her günüme bir yıl koy takvimlerime. Buruk bir sevince bırakma. Yas diye tutarım yoksa her nöbeti. İçimi dökerim de yalnızlığa, en buruk mevsimi çalarım gözlerinden…

Azelya… Kalbine güz değse, kıskanç bir iklim sarar bedenimi, yorulur nefeslerim. Acaba sen hangi limanda hüzünlerini salıyorsun denizlere. Saçlarına hangi rüzgârlar değiyor, göster bana yakalayayım onları. Hangi yıldız kaydı önünden de, avucuna masallar bıraktı, söyle kırayım onu. Gece seni nasıl çeker içine, söyle aydınlatayım.
İste ki bileyim… Bilinmez hallerim gözüne değmesin…

Ah maralım. Sevda dedim, özlem dedim, hasret dedim. Gönlüme hece hece hasret ekledim. Hasretini diktim de yamasız yaşadım ömrümü. Sakın, sakın düşünme nisyanları. Seni içimdeki senle bile kıyaslayamıyorum. Belki seni aldatırım düşüncesi hâkim oluyor dimağımda. Ve bilirsin bir aldatmanın aşk için neler doğurduğunu. Onu aldattım diye kendini çarmıha gerersin. İlkin kan damlar sanırsın, oysaki can damlıyordur yüreğinden… Hele onu içinden terk edip başkası ile gülmek. Ah yüreğim dayanamaz ki bu hale. Kendimi kandırırım. Kendimi yargılarım. İçimdeki sevgiliyi aldatmak…
Keşke dersin o zaman… Keşke bunu yapmasaydım da iri dişli kurtlar parçalasaydı etlerimi. Her bir parçasını biri alıp dişlese, dişlese, sonrada etim ağzına geldiğinde tükürse beni çöplüğe.
Ölüme atılma uykusuzluğu içinde sürgün etsen de sevgiliyi, bil ki orası sevgilinin tahtıdır. Bıraktığı sürer bir ömür. Biz hüzün elbisesini giyeli, adımızın yanına aşkı yazmalıyız. Belki olmayan birine tutulmuşuz ama o vardır hep ki yüreğimizin odacığında onun sesi yankılanır. Bir gülü okşamışlığı vardır çünkü içimizde, bir çocuğu sevmişliği vardır. Aşk da en çok bu değil miydi zaten? Gözyaşlarının tükenip de, gözbebeklerimizden kan damlaması değil miydi? Biz böyle mi sevdik, böyle mi sevildik. O bizi böyle mi severdi, ya da böylemi sevdi? Biz demedik mi, bizi sevmese de olur. Basıp geçse de olur. Derdin de hoş, kahrın da. Cefala beni ey yar. Yaralarıma tuz bas. Ama inat etme işte seviyorum seni be deli kız…
Demedik mi kaç günler, kaç seneler. İçimizde ki ebedi aşkı ezeli bir acı ile tatmadık mı? Onu bilip, onu söylemedik mi? Yok yok… Ben sayıklarken seni, gökten âlem düşer. Dünya savrulur ise işte bende oyumdur. O zaman seni içimde üzmemeliyim. İşaret parmağımla işaretlediğim yüreğimde seni her zaman sultan ilan etmeliyim. Sen gitme ki içimden, ben sürgünlerimle şahlanayım. Hadi biraz ağlayalım dercesine, gülmen için sana şaklabanlık yapmalıyım. En büyük gözyaşımı, sen gül diye sana adadığımda, seni bütün ülkeleri feth eden bir kumandan ilan etmeliyim. Ben atının ayaklarına bulaşmış bir toprak olayım. Maşukta böyle olmalı, âşıkta. Maşuk zaten bilir de yerini, âşık bilir mi acaba, maşukta ki yerini…
Ben değil miyim ki gökteki yıldızları sen diyerek saydığım. Ne kadar çokmuşsun be deli kız diye. Yâda ağrıma sapladığın oklar, ne kadar güzeldir ey aşk diye… Neden bugün savurmadın beni? Neden acıtmadın, neden kanatmadın? Seni aldattım mı yoksa dersin ya… Aşkın üçkâğıdı yoktur işte. Tek kâğıda doldurulur isimler. Tek isimle bütün sıfatların tenzih edilmiş harfleridir onlar. Meddi muttasıldır. Uzatılan elifin boşluğu olmaz ve cim desen güz olur, dal dersen soğuk… Sen üşüme diye hangi güneşi sarayım üzerine.
Ne olur… Bırakma toz konmasın sana. Ben sana yürüyen bir bedeviyim, seyyah kan badıyla sahraları adımlarım. İşte bak çıkıyorum seni keşfe. Gündüzlere güneşleri sıralarken derim ki; içimde ki sensen, işte bu yürüyen de sensin…
Azelya… Hadi durma, yaklaş bana bir Yakup edasıyla. Gözlerine değen bir gömlek olsun sevdam. Bil ki, kıyamına kalkarken isyandan uzak duruyorum. Hengâmelerin boşluğunda eserken, bildiğim onca hikâye tadında, kalktığım sebeplere boşaldım. Gözlerinde ayindeyken yüreğim, bir mabede kutsanır bilincim. Esirgeyen duruşuna rahat vur.
Azelya… En mutlu olduğum korkumsun. Mesela, mesela saniyeleri dolduran seferler, yani yol alırken kıvrımlarında bir rüzgâr nefer verir, eserken ertelenen giryan. Sebebim… Ver bana gezinen düşlerimi. Hayal ötesi bir isimle andır zangoçları. Çalınca saatler, vurursun zamanı. İndirirken yere ak pak güvercinleri, doğan güneş serinliğine katık et beni. Sana sahip olan, dizelerin halet-i ruhiyesi midir? Bilemedim kaç nöbet prangalarken seni hasretler, özlem kadar derininde kayboldum ben. Çıkart beni ateşten su yetiştir. İmdadına düşmüş bir çığlığım şimdi. Korkuna sinerken yalnızlığım, sessizliğim yenilgindendir.
Azelya… Aşksa, safi kaldı yüreğimin ilikleri. Kapatmadım işte gönlümü, sen girerken içeri. Vuruldum tam mevsimine, rüzgârlar delicesine eserken. Mayınlar, ölüm çanları çalıyordu. Ölüm çanları çalıyordu savaş tamtamları. Vuruldum gözlerimden, Kan sızarken kalbime, anladım aşkın tadında kokun esirgeyendir acıyı bağrımdan. Sızımlığına can vurgun. Vur beni yedi bahar, kırk iklim. Boya kâkülünün resmine. Hengâmelerde savrulurken, savaşırken gece, bil ki sabahımdır uyandığın vilayet. Rüzgârımdır bilakis, Eserken dört saat, vahit yerinde kıvranır seni görünce…
Sen görünce ben kanatlanır kuşlar. İçime göç eder mevsimlerin en kokulu baharları. İçimde açılırken goncalar, bir sunak olur gülüşün avuçlarıma. Ve belirir belirsizce şiirler dimağıma…
—Azelya
“Aşk vücuda gelince
Kaleme ve sonra incire yeminler içildi
Zeytinin rengi sardı nöbetleri
Kahırla anıldı, kahırla çizildi”

Kimisinde ahenk ressamın fırçasındaydı
Kimisinde ahenk bir ney notasındaydı

Oysa kelimeler harp düzeneğiydi şairde
Aşkla çizerken elifi bir hattat edasıyla
Sevgilinin gülen halinin temsiliydi şiirler

Bir leyl elemi, bir intizar akşamı, bir kuş hüznü
Hüznün armonisinde seslerin sözlere değmesi
Meclisinde mecnunun şiirle beslenmesi…


Azelya… Kurul tahtıma yeniden yeşillensin baharlar. Azelya, gir gönlüme aşkım ol. Aşk diye söylediğim senin ismindir. Dilimde metabolizması kırılırken kelimelerin, heybeme dokunan ilmek ilmek senin sesindir. Dokunaklı bir türküde andığım senin ismindir. Kalbimin sızımlığında, esrarengiz nöbetlerde gördüğüm senin hayalindir…
Azelya… Gir yuvana. Beni sensiz, kendini susuz bırakma…


( Yol Düşleri )
 

sengul

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Haz 2006
Mesajlar
733
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
Konum
İSTANBUL
Selamün Aleyküm Şengül ablam..
En Çok Sevilen'e, En Çok Özlenen'e duygularımıza tercüman olacak satırlardı..Emeğinize sağlık..Rahman c.c razı olsun inşallah..Biz aciz ümmetine o Gül'ün şefaatine nail olmak ve onun gül cemalini görmek nasip olur inşallah..Rabbimize emanet olunuz.Selam ve Dua ile, hayırlı günler..



Ve Aleykum Selam.. Ve Rahmetullahi..Aliye hocam..nezaman cevapladınız nerden buldunuz hayret..? tebrikler...

BİZİM SÖZLERİMİZ O nu (SAV)ÖVMEYE YETMEZ..
ANCAK O (SAV) BİZİM SÖZLERİMİZİ ÖVER..



DUYGU BİR CEREYANDIR ...


(İKİYÜZ SATIRI AŞKIN BİR ŞİİR YAZDIM İNŞAALLAH YAKIN ZAMANDA SİTEDE GÜNCELLERİM..) GELDİKÇE YAZIYORUZ İŞTE..

DUA VE TEMENNİ MÜŞTEREK..

SELAMETLE..





selamun aleykum şengülüm yüreginize saglık ..
nasılsınız kardeşim ...:)
muhabbetle baki selamlaR

Ve Aleykum Selam, Ve Rahmetullahi...

Teşekkür ederim kardeşim..
Elhamdülillah iyiyim..siz nasılsınız? özledik sizi..havai fişek gözterisi yapacaktık nerdeyse, ama çok pahalı..gerçi ucuzları da var ama ... B)

Selametle..

....................................

ONLAR ONSUZ OLAMAZ
 

ferahhfeza

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
10,922
Tepki puanı
8
Puanları
0
Yaş
46
Web Sitesi
ferahhfeza.blogcu.com
Ve Aleykum Selam.. Ve Rahmetullahi..Aliye hocam..nezaman cevapladınız nerden buldunuz hayret..? tebrikler...

BİZİM SÖZLERİMİZ O nu (SAV)ÖVMEYE YETMEZ..
ANCAK O (SAV) BİZİM SÖZLERİMİZİ ÖVER..


DUYGU BİR CEREYANDIR ...


(İKİYÜZ SATIRI AŞKIN BİR ŞİİR YAZDIM İNŞAALLAH YAKIN ZAMANDA SİTEDE GÜNCELLERİM..) GELDİKÇE YAZIYORUZ İŞTE..

DUA VE TEMENNİ MÜŞTEREK..



SELAMETLE..







Ve Aleykum Selam, Ve Rahmetullahi...

Teşekkür ederim kardeşim..
Elhamdülillah iyiyim..siz nasılsınız? özledik sizi..havai fişek gözterisi yapacaktık nerdeyse, ama çok pahalı..gerçi ucuzları da var ama ... B)

Selametle..

....................................

ONLAR ONSUZ OLAMAZ
teşekkür kardeşim iyiyiz hamdolsun bize bir kuru merhaba yeter. artarda bile belki bir tebessüm..pahalı_ucuz hafayi fişekler kalsın...incindi kalbim bu kal'inize.... vesselam
 

sengul

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Haz 2006
Mesajlar
733
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
Konum
İSTANBUL
teşekkür kardeşim iyiyiz hamdolsun bize bir kuru merhaba yeter. artarda bile belki bir tebessüm..pahalı_ucuz hafayi fişekler kalsın...incindi kalbim bu kal'inize.... vesselam

Bismillah..
demek ki marjinal boyutu yakalayamamışsınız..kardeşim...

başkası olsa Ona hak veriridim de siz olunca size hak veremiyorum..

ben de sizin görüşünüzdeyim..bu yüzden size çiçek hediye ettim..

kalbinizin incinmesi..ile ilgiliyse...

eğer hatamız varsa lütfen beni affediniz...zira en dikkat ettiğimiz husus budur..lütfen beni affediniz..çok özür dilerim....lütfen kardeşim..benim amacım sizi kırmak değildi..biz kalp kırıklığı nedir çok iyi biliriz..gerçi bu kırıklarımız artık nasır tuttu ..kendi kendimize siteden çıktığımızda merhemimizi sürüyoruz..,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,ben sizden özür diliyorum..lütfen benim gibi kalemi kalp kıran bir kişiyi affediniz...

vesSelam..


............................

metafor..

bazen yakıyor kor,kor..

........................................
 

ferahhfeza

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
10,922
Tepki puanı
8
Puanları
0
Yaş
46
Web Sitesi
ferahhfeza.blogcu.com
Bismillah..
demek ki marjinal boyutu yakalayamamışsınız..kardeşim...

başkası olsa Ona hak veriridim de siz olunca size hak veremiyorum..

ben de sizin görüşünüzdeyim..bu yüzden size çiçek hediye ettim..

kalbinizin incinmesi..ile ilgiliyse...

eğer hatamız varsa lütfen beni affediniz...zira en dikkat ettiğimiz husus budur..lütfen beni affediniz..çok özür dilerim....lütfen kardeşim..benim amacım sizi kırmak değildi..biz kalp kırıklığı nedir çok iyi biliriz..gerçi bu kırıklarımız artık nasır tuttu ..kendi kendimize siteden çıktığımızda merhemimizi sürüyoruz..,,,,,,,,,,,,,,,,,,,,ben sizden özür diliyorum..lütfen benim gibi kalemi kalp kıran bir kişiyi affediniz...

vesSelam..


............................

metafor..

bazen yakıyor kor,kor..
........................................


galiba alınganlık yaptım ben özür dilerim kardeşim estağfirullah,estağfirullah,estağfirullah, ne affetmesi güzel kardeşim ...yanlış anlayıp alınganlık göstermişim ..asıl siz beni affedim kardeşim ..benim size karşı olan muhabbetimi biliyorsunuz.. belki gönül umduguna küstü başka bir yapsa(yanlış anladıgım durumu) ben umurssamazdım.....muhabbetle şengülüm gönülden gönüle yol gizli gizli
baki selam hakkınız helal ediniz kardeşim
 

sengul

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Haz 2006
Mesajlar
733
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
Konum
İSTANBUL
galiba alınganlık yaptım ben özür dilerim kardeşim estağfirullah,estağfirullah,estağfirullah, ne affetmesi güzel kardeşim ...yanlış anlayıp alınganlık göstermişim ..asıl siz beni affedim kardeşim ..benim size karşı olan muhabbetimi biliyorsunuz.. belki gönül umduguna küstü başka bir yapsa(yanlış anladıgım durumu) ben umurssamazdım.....muhabbetle şengülüm gönülden gönüle yol gizli gizli
baki selam hakkınız helal ediniz kardeşim


Bismilah..
Evet kardeşim BANA OLAN MUHABBETİNİZİ BİLİRİM..muhabbet..sevgi.,,müşterek..
Aminenur'um gönlünüz ne ummuştu da neye küstünüz kardeşim?

hakkımız helal olsun kardeşim..
sizde inşaALLAH helal ediniz..

vesSELAM..

...................................

HEP DEĞİŞİK MESAJ VERMELİYİM
HEP DEĞİŞİK MESAJ VERMELİYİM
HEP DEĞİŞİK MESAJ VERMELİYİM

....................................
 

Nevin_1982

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 Eyl 2006
Mesajlar
5,000
Tepki puanı
8
Puanları
38
Yaş
41
Konum
sakarya
selamun aleykum kaleminize ve yüreğinize sağlık olsun.Yüreğinizin peygamber efendimize atması negüzel.Selametle kalın
 

sengul

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Haz 2006
Mesajlar
733
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
Konum
İSTANBUL
selamun aleykum kaleminize ve yüreğinize sağlık olsun.yüreğinizin peygamber efendimize atması negüzel.selametle kalın


ve aleykum selam ve rahmetullahi..

Sizin de yüreğinize sağlik kardeşim..

Hayir yaninizda..
şer uzağinizda olsun..

Selametle..

................................

hep değişik mesaj vermeliyim..
Hep değişik mesaj vermeliyim..
Hep değişik mesaj vermeliyim..


.................................
 

meltem

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 May 2006
Mesajlar
1,782
Tepki puanı
4
Puanları
0
Yaş
42
Web Sitesi
sonsuznurr.blogcu.com
Selamunaleyküm kardeş Rabbim razı olsun...kalplerimizi ....mevlam Efendimiz(S.a.s) sevgisiyle doldursun...
gizemli meltemden sevgiler...
 

sengul

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Haz 2006
Mesajlar
733
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
Konum
İSTANBUL
selamunaleyküm kardeş rabbim razı olsun...kalplerimizi ....mevlam efendimiz(s.a.s) sevgisiyle doldursun...
Gizemli meltemden sevgiler...


ve aleykum selam meltem kardeşim..

Rabbim cümlemizden razi olsun..amin amin amin..

Yok artik gizemli değil...

Sevgi müşterek..

Rabbim gönlüne göre versin inşaallah..


Selametle..
 

selimoglu

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
1 Ara 2006
Mesajlar
504
Tepki puanı
0
Puanları
0
elif...

elif...

dostum, elif olmayı dilemişim sanırım bir vakt-i seherde, bir cesaretle….zor(luğunu) bilmemişim o zamanlarda; dilemişim..
yar’ın huzurunda bir elif misali durabilmeyi dilemişim;
oysa şimdilerde dizlerimin bağı çözülür; diz çökerim..
be’ye meylederim; başlasın bu cümle artık! derken yine elif misali kalıveririm bir bir’in huzurunda..
yine zorlukla, yalnızca, yalın-ca…


elif olmak zor imiş!

ama her elif’in yanında akvâ olan’ın yardımı, yar’lığı var imiş! !


dostum, bilir misin elif olmaya talip olmak nedir,
bilir misin insan nasıl elif olur?
dilersin o’ndan sadece o’nun yar-lığını, dilenirsin…
o’nun kucağından başka mekanlar sana soğuk gelir,
üşürsün bir ağustos sıcağında..yürüdüğün yollar sana yabancı gelir;
bildik mekanlar sıkar seni..
tanımadığın sîmalar sana âşina gelir,
tanımadığın kişiler senin niyazına girer; tanıdıkların ise yabancı
nazarlarla bakarlar sana. hikmetine eremediğin hallerle örülür hayatın;
susmayı seversin; sükûtu seversin;
sükûtu hal edinenleri seversin…


dostum, bilir misin, elif bağlanmaz kendisinden sonraki harfe…
sadece kendinden önceki harfe bağlanır; en önceki’ne belki de..
sen, dünyana sonradan girenlere sıkıca bağlandığın vakit elif olmaz adın..sanırsın ki o zaman üzerindeki zorluklar kalkacak;
ama herkes yüklenir üzerine..
yardımsız yar’lar doluşur dünyana..
yardımıyla gelen yar gitti diye…

aklımın al(a) madığı hallerin eteğinde gezinir dururum;
belki aklım acziyetiyle susabilmeyi öğrenir diye..
başımı tâ yüreğime kadar eğer, dinlerim o kısık fısıltıyı şimdilerde…
…yüreğim dünyadaki kimsenin isminde titremez; bu belki de lütuftur,
yar’dandır … bu, belki de elif olmanın gereğidir.

Allahu a’lem…

elif olmayı dileten de var imiş dostum;

yar olmayı dileyen imiş…..


Elif olmak zordur
Çünkü elif olmak


Yuvarlak bir dünyada dik durmanın
Dik ve önde
Belki acıyla
Ama vazgeçmeden durmanın
Dünya ne kadar dönerse dönsün
Olduğu yerde kalmanın adıdır elif olmak
Kaç silah varsa elife çevrilir
Elif hep olduğu yerdedir
Silahlar patladığında ilk vurulan eliftir
Zordur elif olmak
Elif olmak hep vurulmaktır
Elif olmak yalnızca elif olmaktır
Ne B, ne T, ne S
Elif
Yalnızca elif
Elif demeden hiçbir şey denilemez
Ben elif dedim
Artık her şeyi söyleyebilirim

Alıntı
 

s.s.s

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Şub 2008
Mesajlar
2,871
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
46
Bugün günlerden ne

Bugün günlerden ne

“Bugün günlerden ne?” gibi sıradan bir soruyu, genç bir kalemin, yola yeni çıkmış bir fikir işçisinin dilinden cevaplamak ne kadar şık olurdu: “Gelmeyen günden önce[si] ve giden günden sonra[sı].” Yeni –ve galiba ilk–kitabıyla Sıkı Tut Ruhunu (Karakalem Yayınları) diye seslenen Rabia Nazik Kaya, gitmiş “dün” ile gelmemiş “yarın” arasında sıkıştırdığımız, geçiştirdiğimiz, ıskaladığımız gerçek zamana, ömrümüzün biricik gününe, “bugün”e çağırıyor bizi.

Ömrümüzün hepsini “bugün”de harcıyoruz. İçinde yaşadığımız, nefes aldığımız, yürüdüğümüz, uyuduğumuz, uyandığımız başkaca bir gün yok. Hiç olmadı. Hiç olmayacak. Bana gelince –gelirse– “bugün” diyeceğim “yarın”lar bekliyor beni. Benden gittiğinde “dün” diye hatırlayacağım “bugün”leri yaşıyorum şimdi. Takvim yapraklarından rakam kovalamaya gerek yok o halde! Bugün, günlerden “bugün”. Dünden sonrası, yarından öncesi.

Sadece “bugün” ve sadece “şimdi”lik yaşıyorum. Dünya “bugün”den ibaret. “Dün”ün ölmüşüyüm, “yarın”ın doğmamışıyım. “Dün”lerin hepsi bana tanıklık edecekleri yakın “yarın”ı, yani “Hesap Günü”nü bekliyor. “Yarın”lar “bugün” oldukça, hesabını vereceğim “dün”ler çoğalıyor. Arkasını dönüp giden “dün”lerin hepsi, yakında gelecek geleceğimin, yani nihaî “yarın”ımın hesabını yüklüyor omzuma.

Böyle olunca Hazreti Ali Efendimizin “bugün” ve “yarın” hesabının altına daha bir inanarak imza atıyor insan: “Ey benim gibi nefis taşıyan dostlarım! Dikkat edin! Dünya arkasını dönmüş gidiyor. Ahiret yüzünü çevirmiş bize doğru geliyor. İkisinin de taliplileri var. Siz ahirete talip olun. Bir çocuk gibi dünyanın kucağına oturmayın. Unutmayın, bugün amel var, hesap yok. Yarın da hesap var, amel yok.”

“Yarın” geldiğinde “dün” eylediğim her “bugün”üm artık ahirete aittir, hatta “ahiret”tir. Çünkü benim ömrüm, tüm “bugün”lerimi “dün” ettiğimde biter. Öyleyse “dün” ettiğim “bugün”ler kadar ayağım çukurda, yani ahirete aitim. Ölüm, “bugün”lerin hepsinin “dün”leşip soluklaştığı; “yarın”ların hepsinin “bugün”ün akşamında yığılıp düştüğü andır. Soldurduğum dünler kadar ölüyüm; eskittiğim dünler sayısınca ölüme yakınım; geride bıraktığım “bugün”ler hesabınca “yarın”larımı eksiltiyorum.

“Dün” eylediğim her “bugün” artık paketlenmiştir, defteri dürülmüştür. Dün, artık değiştirilebilir değildir. “Dün”ün içinde bir şey eyleyemem. “Dün”üm eksiği ve kusuruyla Hesap Defteri’ne kayıtlıdır. Rabbim mağfiret etmezse, “dün”e ekleyeceğim bir şey yok. Rabbim merhamet etmezse, “dün”den bir şey eksiltemem. “Dün” için hesap vereceğim; ama “dün”e “bugün”den kıl kadar bile bir amel katamam, zerrece sevap ekleyemem. Henüz “bugün” olan “bugün” ise amel katabileceğim tek günüm; onu “dün” edinceye kadar hesap sorulmayacak bana.

Öyleyse.
“Bugün”ümü “dün” olduğunda bir şey ekleme ya da eksiltme ihtiyacı duymayacak kadar özenli yaşamalıyım. Ameli olan-hesabı olmayan “bugün”ümü, ameli olmayan-hesabı olan “dün”ün hakkını vermek üzere doldurmalıyım.

Bir de “ Hiç ölmeyecekmişsin gibi dünyaya, yarın ölecekmişsin gibi ahirete çalış” sözü üzerinden de bir hesap yapayım. Bugün hiç ölmeyeceğim, yarın olduğunda ise “bugün”ü “dün” etmiş olarak, ölmüş olacağım. “Dün”de sadece hatıram kalacak; tıpkı bir ölmüş gibi. Yarın olduğunda, bugünkü “bugün” de benim için ölmüş olacak, “dün” olacak, bana ne güneşi değecek dünün, ne sıcağı dokunacak. Ne bir şey ekleyebileceğim “dün”üme, ne parmağımı kıl kadar kıpırdatacağım. “Dün” bana ne bir güneş getirecek ne de bir akşam sunabilecek. Oysa, “bugün”ün hiç ölmeyeceğiyim. “Bugün”ün içinde hiç ölmeyecek gibi ebedî meyveler devşirebilirsem, “yarın” geldiğinde “dün”ün huzurlu ölmüşü olabilirim, “dün”ün ölümünü huzurla karşılayabilirim.

Öyleyse, “bugün”ün dünyasından hiç ölmemek üzere yaşayacağım ebediyet meyveleri devşirmeliyim. Öyleyse, “bugün”ümü, ölüsü olacağım “dün”lerin hesabını ahirette verecek şekilde diri ve dik tutmalıyım. “Bugün”ün içinde hiç ölmeyecekmiş gibi yaşayacağım ebediyet sırrının saklı olduğunu bilmeliyim. “Yarın”ın eşiğinde ise “bugün”ümün “dün”leşip öleceğini farkedecek bir fanilik hükmünün yazılı olduğunu farketmeliyim.

Gitmiş “dün”ler hesaptır. Gelmemiş “yarın”lar ise fırsat. Ömür dediğin gitmiş dünden sonrası, gelmemiş yarından öncesi ise, hep bir hesabın sonrasında ve hep bir fırsatın öncesinde yaşıyorum. Fırsatları hesaba yazdırmak için ise elimde sadece “bugün” var. “Bugün” iken hiç hesaba çekilmeksizin amel edecek kadar “ölmeyecekmiş gibi” dipdiri yaşadığım, yarın gelip “dün” olduğunda ise amel eyleyemeksizin hesaba çekilecek kadar “ölmüş gibi” çaresiz ve kıpırtısız kaldığım o kritik zamanı yaşıyorum şimdi.

Başka zaman var mı ki?

*****Senai Demirci
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt