Her elif’in yolunu açacak bir “be” yaratan bir yar var ki; kelam’ını başlatır bir “elif” ile…cümle içinde elif’in varlığını hissettirir sabretmeyi bilene. elif’i cümleye sevdirir; cümleye elif’i faydalı kılar. kelam’ını kalbe vahiy kılan bir yar var ki, elif’liğinin idrakinde olmayan her yürek için büyük sıkıntılar verir; bu, oyâr’in merhametindendir, fazlındandır.
elif…
yâr’sızlığı seçtiğin gün, be’nin yakınlığına el çevirdiğin gündür; aşk’ı anlatan bir cümle başlamaz artık…yusuf’un kıssası başlamaz artık; karanlık bitmez, kuyudan çıkmaz bir sultan; züleyha’nın yüreği aklanmaz aşk’la…
elif…
yâr’sızlığı seçtiğin gün, onulmaz yaralar açılır yüreğine; varlığından bîhaber olduğun o belde-i ahsen’e…artık sen hüzün mevsimini yaşarsın her dem; inşirahı dileyen dilin yorulur, aşk’ı dileyen yüreğin yorulur. inşirahı dilersin her dem; zikri özleyen gecelerin şikayetini duyar kulakların, dilin damağını özler…dilin yâr’in adını özler; nefese dokunmayı özler…
elif…
yâr’sızlığı seçersen, be’nin yanında olduğunu hissedemezsin. aşk’ı anlatırlar sana, vasfının “arayan” olduğunu anlayamazsın. girdiğin her sokakta oyalanırsın; be’nin sokağına varmaz ayakların; aşk’ın sokağına varmaz…
elif…
senin cümley(l)e aşk’ı anlatman lazım; be’yi bulman lazım…be’yle olman lazım!
elif…