Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

SOKAKTAN MEKTUP VAR (1 Kullanıcı)

SOKAKTAN MEKTUP VAR

  • EVET OLABİLİR.

    Oylama: 0 0.0%
  • HAYIR OLAMAZ.

    Oylama: 0 0.0%
  • HİÇ Bİ FİKRİM YOK

    Oylama: 0 0.0%
  • ABD DEN HERŞEY BEKLENİR

    Oylama: 0 0.0%
  • HİÇ BİRİ

    Oylama: 0 0.0%

  • Kullanılan toplam oy
    0

<DAMLA>

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Eki 2007
Mesajlar
6,461
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
ellerine saglık kardeşim güzel bir paylaşım
rabbimize emanetsin inşallah
 

eminn_

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eki 2007
Mesajlar
380
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
40
Allah cümlemizden razı olsun snein paylaşımın kader güzel diğil bence ama:)
 

hayrunissa86

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Nis 2007
Mesajlar
612
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
s.a kardesim emegıne yüregıne saglık selam ve dua ıle inş
 

eminn_

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eki 2007
Mesajlar
380
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
40
sizlerinde gözlerinize sağlık...
 

talipamca

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Eki 2007
Mesajlar
1,472
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
66
Selamunaleyküm,beğenmediğiz-çirkin davranış biçimlerini iyilikle bertaraf edilebileceğinin güzel bir örneğini anlatan sunumunuzdan dolayı sağolun,selam ve dua ile.
 

talipamca

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Eki 2007
Mesajlar
1,472
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
66
SelamunAleyküm,bizler "Leyla" mızın incinmemesi için acaba hangi fedakarlıklara katlanıyor-katlanabiliriz ?İlk evvel kendime soruyorum.
Selam ve dua ile Allah(CC)'a emanet olunuz.
 

<DAMLA>

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Eki 2007
Mesajlar
6,461
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
SelamunAleyküm,bizler "Leyla" mızın incinmemesi için acaba hangi fedakarlıklara katlanıyor-katlanabiliriz ?İlk evvel kendime soruyorum.
Selam ve dua ile Allah(CC)'a emanet olunuz.

selamun aleykum talip amca
çok güzel bir soru herkesin kendisine sorması gerekir rabbim razı olsun :T
rabbimize emanetsin talip amca B)
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
selamun aleykum gül kardeşim
hayırlı akşamlar...:H
güller için sagol ellerine saglık canım kardeşim
rabbimize emanetsin inşallah

Ve aleyküm Selam güzel kardeşim benim :H
Sana da hayırlı, nurlu ve bereketli geceler olsun inşallah.. Rabbimiz c.c'ye emanetsin..Selametle kal inşallah kardeşim.B)B)
 

kalbin zümrüt tepesi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
17 Ocak 2007
Mesajlar
395
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
43
Suların Sonsuzluğa Aktığı Dem.

Suların Sonsuzluğa Aktığı Dem.

Suya vardığında, aslında ateşi kucaklamaya gidiyorsun. Zira suyun aslı ateştir. Suyun yapıtaşlarından biri yakar, biri yanar.

Yakan ile yananın bir araya geldiği yere elini hiç endişesiz değdiriyorsan, ateşin ortasından sana serinlik lûtfeden Rabbinin takdirine güveniyorsun demektir. Bil ki, ateşi sana serinlik eyleyen, senin için suyu da paklık vesilesi eyliyor. Ona kul olmazsan yeryüzünde hiçbir su aklamaz seni.

Suya vardığında, aslında avucuna gökleri sığdırıyorsun. Zira su sana indirilir. Sana indirilen senin erişemeyeceğin yerde demektir. Göklerde bulutlara bindirilen, rüzgârların önü sıra gezdirilen, yağmurlardan damla damla süzülen, ince ince alnına değdirilen lûtufla tanışıyorsun şimdi. Sana hiç erişemeyeceğin yerden nimetler indiren Rabbin, her şeyin gelip geçtiği, her bulduğunun bitip tükendiği, her güzelin bırakıp terk ettiği yerde, sana sonsuzluk çağrısı yapıyor. Eline dokunan su, tenini serinletmekle kalmıyor, sonsuz sevdalar yüklü kalbine teselliler yağdırıyor.

Abdeste hazırlanıyorsun. Gövdeni kutlu bir paklığın gölgesine çekiyorsun. Sanki Leylâ vurgunu bir Mecnun gibi çölde suya kanıyorsun. Şadırvanda su şakırtısı bir vaha serinliği değil mi sana?

Abdeste niyetleniyorsun. Kalbini Sevgililer Sevgilisinin [sas] kalbine yanaştırıyorsun. Suların bile yolunda akarak paklandığı Sevgilinin [sas] yolunda akıyorsun. Resûlün [sas] pak niyetine dudağını değdirerek, suyun serinliği ile değil, rahmetle ıslanıyorsun.

İşte abdeste başlıyorsun. Önce ellerini yıkıyorsun.

Terk-i dünya ile yıka ellerini! Ellerinle biriktirdiklerinden yu kendini... Varlığının suların akışı gibi gelip gittiğini bil evvelâ. Eline avucuna sığan bir şey yok şu fani dünyada. Parmakların arasından kayıp gidiyor sevdiklerin ve biriktirdiklerin. Ne onlar sana kalıyor, ne sen onlara kalıyorsun. Bunu bil ki, eline değen abdest suyuyla, elini şerden çek; hayra yanaştır. Elini fani olanlardan çevir; sonsuza eriştir. Elinle ettiklerinden tövbe et. Dünyanın kirini avuçlarından akıt.

Anmakla yıka dilini, damağını ve dudağını! Yalanı yıka ağzından. Boş sözden arındır dilini damağını. Tattıklarının su gibi gelip geçtiğini bil. Dudağına suyu değdiren Rabbindir. Dudağını dudağına dokunduran Rabbinin rahmetidir. Dudağının dudağına değmesi, billûr sulardan daha serindir. Suyu sana verdiği gibi suya hasret dudağı da veren Odur. Suyun paklığını damağına değdirirken, Rabbini anmakla tatlandır ağzını. Dilini suyla serinletirken, yalan ve gıybetin, boş söz ve lakırdının tortularını da yak!

Kibirden arınmakla temizle burnunu! Ne efsunkârdır güzel koku! Burnunun dikine gidenleri bile ardı sıra sürükler. Uzakta kalmış hatıralar, unutulmuş bahçeler ince bir kokuyla hatırlanır hemen. Burnuna değen su, cennetin kokusunu hatırlatsın sana. Burnuna çektiğin su, gülleri gül eyleyen Muhammedin [sas] gül kokusuna yanaştırsın seni.

Yüzünü hayâ ile temizle! Yüzün ki varlığının odağıdır, ruhunun billûr âyinesidir; abdest niyetiyle yüzüne değen su seni Rabbinin vechine yönlendirir. Abdeste niyet, yüzünü Allaha teslim etmek gibidir. Ben Onu görmesem de, O beni görüyor! diyenlerin işidir abdest. Kimsenin görmediği yerde, kimsenin bilmediği kuytularda, kimsenin tanık olmadığı yalnızlıklarda, sırf Onu razı etmek için yüzünün her noktasında suların serinliğini hisseden, yüzünün her noktasını Rabbinin nazarına tutar; Rabbine teslim eder. Yüzünden sular süzülürken, sen de Ona bakarmışçasına hayânı kuşan. Onun nazarında olduğunu bil ki, aynalardan utanma. Onun seni gördüğünü bilerek yaşa ki, kendini kendine mahcup etme. Yüzündeki serinliği Onun seni bildiğine tanık bil ki, başkalarını razı etme telaşından kurtar kendini. Yüzünü Rabbine teslim et.

Kollarını tevekkül ile yıka! Yapıp ettiklerini kendinden bilme. Elini işlere eriştiren de, işlerini sonuca ulaştıran da Rabbindir. Tembellik edip elini işten çekme; çünkü tevekkül sana düşeni yapmanı gerektirir. Kibirlenip elinin işlere yettiğini de sanma; çünkü tevekkül elinden geleni yaptıktan sonrasını Rabbine havale etmeni gerektirir. Öyle yıka ki kollarını, tembellik de kibir de akıp gitsin parmak uçlarından.

Kulaklarını söz dinlemekle ve sözün güzeline tâbi olmakla yıka! Dinlemek edebin de, öğrenmenin de başıdır. Kulağını hakka açmayan, dudağını hakka değdiremez. Dosta kulak vermeyen dost sahibi olamaz. Öyle yıka ki kulağını, boş söz ve yalandan, gıybet ve lakırdılardan temizle; güzeli duymaya ayarla. Çirkinliğe sağır ol.

Ayaklarını Ondan başkasından vazgeçmekle yıka! Nasılsa bir gün ayakların yerden kesilecek, adımların bitecek, bir adın kalacak yeryüzünde. İki ayağını birden yıkarken de, buraya geldiğini ama burada kalmayacağını hatırlat kendine. Sular ayaklarına değdikçe, bir yolcu edâsı dolsun yüzüne. Ayaklarını yerden kes; sırata değdir. Öylece at adımlarını. Düşmekten kork! Öylece yürü. Ateşten çekin! Ona razı ol ki, O da sana razı olsun.

Senai Demirci
 

baba431

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Eki 2006
Mesajlar
304
Tepki puanı
0
Puanları
0
ALLAH razı olsun güzel paylaşım çok etkilendim ikindi ezanı okudu ben kalkıp abdest alıyim :) ALLAH'a emanet olmanız dileğiyle...
 

sivetok

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
3 Kas 2007
Mesajlar
1,251
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
17
Web Sitesi
img141.imageshack.us
Örtün, üstümü örtün!..

Örtün, üstümü örtün!..

rosa-rosa.jpg

Yüreğim üşüyor… “Gül”den ayrı düşen yüreğim, buz dağına döndü, üşüyorum… Kanadı kırık sevdâların şehbâl açtığı yüreğimde, Gül Yetimleri’nin hüznünü bölüşüyorum…

“Örtün, üstümü örtün!..”

Üşüyor yüreğim…Yüreğimi gül yaprağıyla örtün ki, her yanımı “Gül” kokuları bürüsün... “Gül” esintileriyle handân olan yüreğim, âteş-i aşka düşüp “Gül”ün gölgesinde yürüsün... Rûhum gülistana dönerken; yüreğim “Gül” aşkıyla kavrulsun ve Muhabbetullah’ın âsûde ikliminde inşirâh bulsun…

“Örtün, üstümü örtün!..”

Yüreğim üşüyor... “Gül”ün nefesiyle kor hâline gelen bir ateş düşsün ki yüreğime, ılık bahar meltemlerinin getirdiği ebr-i nîsan ile kalbimdeki buzlar kelep kelep çözülsün … Kalplerden taşıp, göz pınarlarından çağlayan “Gül” kokulu şebnemler, rahmet olup yanaklardan süzülsün... Erisin Gül Cemresi’yle yürek yaylasındaki karlar... Yıllardır beklediğimiz bu son cemreyle kalbimize demir atsın cennet-âsâ baharlar...

Üşüyor yüreğim… Bir bahar tebessümüdür özlediğim…Bir Gül Cemresi’dir beklediğim… Cân evime öyle bir cemre düşsün ki, yüreğim sevgi çerâgıyla “gönül” hâline gelsin… Gönüldeki sevdâlar, cezir vakti kanat çırpan bir ak güvercin olup Mâverâ’ya yükselsin… Kalpteki masivâ ateşi sönsün... Kıbleden gelen ışığın İlâhî tecellîsiyle süveydâ-i kalp nûra dönsün… Hakk’ın inâyetiyle; beşeriyeti varlık bestesine kavuşturan, insanlığı kendi fıtrat yüzüyle tanıştıran ve Âdemoğlundaki muhabbeti, Muhammedî sevdâlarla buluşturan bir Gül Cemresi düşsün yüreğimize...

Bir Gül Cemresi bekliyoruz…

Kalplerin, “Sonsuz Nûr”un rehberliğinde yeniden hayat bulması için… Yüreğimizdeki her hücrenin besmeleyle yeniden kendine gelmesi için… “Gül”e sevdâlanan ve İlâhî aşkla yanan gönüllerin yeniden yaratılış sırrında karar kılması için... Ve nihâyet sonsuzluk nağmelerini idrâk eden “Gül”e pervâne sînelerde gülün herdem canlı kalması, ruhların ebediyyen gülmesi için, bir “fasl-ı ganîmet” olan Gül Cemresi bekliyoruz…

Bir Gül Cemresi bekliyoruz…

O cemre ki, İlâhî sevdânın nûruyla gönüllerimizi gül-deste eden, efsûnkâr güzelliklerle kalplerimizi dil-beste eden bir muhabbet fermânıdır... O cemre ki, yüreklerimizdeki küllenmiş sevdâları kor hâline getirip tutuşturan, gönüllerimizdeki firkât ateşini rahmet deryasına kavuşturan, “Kevser akan, “Gül” kokan” güzelliklerle hissiyatımızı buluşturan bir vuslat çağlayanıdır... O cemre ki, dilin söyleyemediğini anlatan, sözün ifâde edemediğini âşikâr eden bir “Hüsn-ü Aşk” destanıdır... O cemre ki, Hz. Âdem’in niyâzı, Hz. İbrahim’in duâsı, Hz. Îsa’nın müjdesi, Hz. Âmine’nin rüyâsı olup, “Levlâke levlâk...” sırrının tercümânıdır… Hülâsâ o cemre, gönül yaralarımızın “Gül” mushaflı dermanıdır....

Bir Gül Cemresi bekliyoruz…

Gül Cemresi düşen yürekler; hidâyet bularak hayâtiyet kazanır, kıyısı olmayan rahmet ummânına yelken açarak “Mutlak Hakikat”i tanır ve sevgilerin en yücesi adına “Gül” yüzlü sevdâlarla hemhâl olarak âyet âyet yıkanır... O halde gelin hep berâber, “Gül” dalından bir mızraba râm olup, gönül tellerimizi “Gül” aşkıyla akort edelim ki, gönlümüz “Gül”le meftûn olsun, hazâna eren kalbimiz bu kutlu cemreyle yeniden baharı bulsun.... Yüreğimizde katmer güller açılsın, ömür defterimizdeki “sedir”den sayfalar boş kalsın ve her hâlimiz “gül” yapraklarına yazılsın…Ve böylece bizler de; “Gül Mevsimi”nin ferah-fezâ ikliminde yeni bir bahara uyanalım ve mest ü mâhûr bir hayata yeniden merhabâ diyelim…

Şâirin; “ Esti nesîm-i nevbahar, açıldı güller subh-dem” dediği bir zaman dilimindeyiz... Şimdi “Gül Mevsimi”ndeyiz... Bahardaki dirilişi yaşıyoruz... Her bahar gülün goncaya durmasına; her gül de; bir dirilişe, bir uyanışa, bir rahmete vesiledir… Zâten baharın bir adı da “gül mevsimi” değil midir? Bu sebeple bahara; “vakt-i gül, mevsim-i gül, devr-i gül” denilmemiş midir.... Bu yılki baharımız; Ay ve Güneş’in “Gül” faslına berâber şâhitlik ettiği müstesnâ bir bahardır... Çünkü, “seyyidü ezhârü’l cenneh” (cennet çiçeklerinin serveri) diye vasfedilen katmer gülün açılma vaktiyle, “Kâinatın Solmayan Gülü”nün dünyaya teşrifleri aynı zamana - kamerî ve milâdî aynı tarihe- tevâfuk etti... İnşâ’Allah bu güzel buluşma; beşeriyetin gönlünde “Gül” tomurcuklarının açılmasına, yeni bir müjdeli şafağın sökmesine ve hasret kaldığımız gerçek baharların yeniden gönül semâlarımızda tulû etmesine vesile olur…

Gündönümünü yaşadığımız bu zaman dilimindeki niyâzımız, gündönümlerinin artık “Gül” dönümü olması… Bu Gül Mevsimi’nde; hem başı dik dağın, hem de boynu bükük sümbülün hâlet-i rûhiyesiyle, her ölçümüzü “Gül”den alalım; kalbimize, aklımıza, irâdemize ve duygularımıza “Gül”ün gösterdiği istikâmette yön verelim... Mânanın vârisleriyken, maddenin köleliğinde körelip âmâ hâline gelen gözümüzü ve gönlümüzü “Gül”ün nûruyla ışığa kavuşturalım… Eğer bizler; hayatın her karesini besmeleyle fetheder ve “Yeşil Köşkün lâmbası”nı “Gül”ün nûruyla yakabilirsek; işte o zaman; gönlümüz gülşen, çehremiz rûşen, çevremiz şen olacak; duygularımıza “Gül”e mümâsil bir renk, ölçülerimize“Gül Devri”nden bir mihenk gelecek ve dünyamız, “Gül” mihverli bir ahenkle gülecektir…

Fakat ne çâre ki, yıllardan beri “Gül Mevsimi”nin gül-efşân güzelliklerini idrâk edemiyoruz bir türlü... Ne yazık ki, hazân eriyor hayatımıza, bahar gelmeden... Ve şimdi, “Hüzün Yılı”nın en hazin günlerinden daha kederli bir zamanı yaşıyoruz ... Kutlu Emânetin Emîn Mimârı’ndan bize kalan ve “iki büyük emânet” olan “Kur’an ve Sünnet”e hakkıyla sahip çıkamıyoruz... Kur’an sadece evimizin duvarında asılı kaldı; Sünnet ise ne acıdır ki önemsenmez oldu, tartışılır hâle geldi ve inkâra başlandı… Heyhât!.. Bizler bu emânetlere sahip çıkmak şöyle dursun, “Gül” mushaflı sevdâmızı yok etmek isteyenlere bile sesimizi çıkaramıyoruz; yalnızlıktan, yılgınlıktan, yorgunluktan ve âcizlikten....

“Gül”ü gerçek mânâsıyla gönlümüze hâkim kılamadığımız, O’nun mübârek “İz”inden ayrıldığımız için; yalnızız, yılgınız, yorgunuz ve âciziz... Yalnızlığımız; Müslüman olarak birbirimizi kâmil mânâsıyla sevememekten, vahdetten ayrılıp kesrete düşmekten ve kardeşliği unutup tefrikada karar kılmaktan... Yılgınlığımız; madde ile mânanın, ilim ile îmânın, akıl ile kalbin terkîbini yapamamaktan, kalem, kılıç ve âsâyı; alınteri ve duâ ile yoldaş edememekten.... Yorgunluğumuz; “Gül”ün gölgesinde nefeslenmeyip, nefsin peşinde bîtap düşmekten ve maddeye esir olup dünyayı kalbimize yüklemekten… Ve âcizliğimiz ise; “En Azîz” olanı unutup, “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol” ölçüsünü terk etmekten, İslâm hakikatinin insana yüklediği keyfiyeti hakkıyla anlamayıp, bunun yerine, nefsânî arzularımızı ikâme etmekten, Kur’an ve Sünnet çizgisini bırakıp, “Gül”ün muazzez ikliminden uzaklaşmaktan… Yâ Rabbi!.. Hakk’ı bilmeyi, hakikati ölçü almayı, “Gül”ün gölgesinde kalmayı, “Gül” aşkını gönlümüze hâkim kılmayı, “Gül”ün emrettiği gibi kardeş olmayı, “Gül” yaprağıyla dünyadaki bütün mazlumların gözyaşını silmeyi ve “Gül” ikliminde kendimizi bulmayı bizlere yeniden nasip eyle... “Yâ Rabbi!.. Dünyayı elimizden alma, fakat kalbimize de koyma…”

Ey En Güzel Gül!... Ey Şâh-ı Rusül!... Sen Rabbinden “Eşyânın hâkîkatini öğrenmeyi” talep ederken, bu muazzam duânın sırrına eremeyen biz kalbi vîrâneler ise; hâkikâtini bilmediğimiz eşyalara sâhip olmak için ömür sermâyemizi boş yere tüketiyor ve evlerimizdeki eşya kalabalığı içinde “Hakikat Sırrı”nın farkına bile varmadan beyhûde yere yorulup tükeniyoruz...

Aslında bizler; Efendimiz’in teri gül koktuğu için, gülü her kokladığında salâvat getiren; gül yaprağının yere dökülmesini dahi günah addederek, kitap sayfaları arasında itinâ ile gül yaprağı kurutan bir medeniyetin vârisleriyiz... Bu “Gül Mevsimi”nde ellerimizi yaprak yaprak semâya açarak; aziz milletimizin gönlünün yeniden “Gül”e yâr olması için duâ edip yalvaralım... Güzelliklerin hicret ettiği, huzurun terk-i diyâr edip gittiği bu mübârek vatan topraklarında yeniden “Gül” fidelerinin filiz vermesi için Hakk’ın dîvânına gözyaşlarıyla varalım... Çünkü, “Gül” kokusundaki aşk rüzgârlarından nasipdâr olanlar, seher vakti sevda yaylasının yollarını gözyaşlarıyla aşındırırlar.. Öyleyse gelin hep birlikte, gönlümüzün sesini, gözyaşıyla ıslattığımız “Beyaz Dilekçe”lere cümle cümle dökerek: ‘Yâ Erhame’r-Râhimîn!.. Yeni bir Gül Cemresi düşür Ademoğlunun gönlüne…Bu garip ümmete baharı soluklat yine… Yeniden döndür kahraman milletimi tarihî mefâhirine…’ duâsını Cenâb-ı Allah’a arz edelim... “Âlemlere Rahmet” olan “Kâinatın Efendisi”den de şefâat isteyelim: ‘Ey Emsâli Olmayan Gül!.. Kalmadı bu mazlum ümmette, bu aziz millette artık tahammül, ne olur bize de bir gül, tebessümünle şâd olsun her mü’min gönül’ diyelim…

Duâlarımız odur ki, son nefesinde bir demet gül isteyip, onu koklayarak rûhunu teslim eden Hz. Ali (r.a.) gibi, bizim ömrümüzün bidâyeti de, nihâyeti de, ilk faslı da, son faslı da Fasl-ı Gül olsun… Ve gönlümüz dâima “Gül” aşkıyla dolsun...

“Gül Mevsimi”nde, Gül Yetimleri’nin “Gül’e sevdâlı yüreklerini Gül Cemresi’nden mahrum bırakma Yâ Rabbi!..

Gül Efendim, gülümse bize… “Gül” yüzünden nur yağsın yüreklerimize… Yalnızız, yılgınız, yorgunuz, âciziz, perişânız, günahkârız, öyle muhtacız ki şefâatinize... Ne olur imdâd eyle bize...

“Erir canlar o Gül-bûy-ı revân-bahşın hevâsından,

Güneş titrer, yanar dîdârının bak, ihtirâsından,

Perîşân bir niyâz inler hayâtın müntehâsından

Cemâlinle ferah-nâk et ki yandım Yâ Resûlallah…”


rosa-rosa.jpg


[VIDEO]http://www.umutfm.com/izle_ic_001.php?id=609[/VIDEO]​
 

EBRARNISA

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 Ağu 2007
Mesajlar
528
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
43
ÇOK GÜZEL BİR YAZI . ALLAH RAZI OLSUN PAYLAŞTIĞINIZ İÇİN .
NERDEN ALINTI YAPTIĞINIZI SORABİLİRMİYİM.
BİRDE EN ALTTAKİ GÖRÜNTÜYÜ AÇAMADIM.
SELAM VE DUA İLE KALIN........
 

sivetok

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
3 Kas 2007
Mesajlar
1,251
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
17
Web Sitesi
img141.imageshack.us
ÇOK GÜZEL BİR YAZI . ALLAH RAZI OLSUN PAYLAŞTIĞINIZ İÇİN .
NERDEN ALINTI YAPTIĞINIZI SORABİLİRMİYİM.
BİRDE EN ALTTAKİ GÖRÜNTÜYÜ AÇAMADIM.
SELAM VE DUA İLE KALIN........

Aleyküm selam EBRARNISA kardeş
Öncelikle beğendiğinze sevindim
Bir kardeş yollamış olsa gerek arşivimden ekledim.
Yazarı yazmıyordu üzgünüm.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt