Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Kuranda namaz kavramı (2 Kullanıcı)

acizanegünahkar

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Ara 2009
Mesajlar
1,082
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
56
İbrahim suresi ayet 31
İman etmiş kullarıma söyle:
Alış verişin ve dostluğun olmadığı o gün gelmezden evvel, dosdoğru namazı kılsınlar...


Namaz bahsi en sevdiğim konular arasında,
NAMAZI çok seviyorum,
nasip eden RABBİMİ çok ama çok seviyorum,
Peygamber Efendimiziçok seviyorum,
Kuranı Kerimi çok seviyorum,
Dinimi çok seviyorum,
ELHAMDÜLİLLAH
 

tahsin33

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 May 2008
Mesajlar
2,697
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
69
DUA VAKİTLERİ VE ORTAMLARI
d) İyi sonuç için duâ

Tahrîm suresi ayet 11
Allah, iman etmekte olanlara da Firavun'un karısını örnek olarak verdi. Hani demişti ki; "Rabbim bana kendi katında, cennette bir ev yap; beni Firavun'dan ve onun yaptıklarından kurtar ve beni o zalimler topluluğundan da kurtar."

Allah teala bu âyet-i kerimede, varlığına ve birliğine iman eden müminlere Firavun'un kansı Âsiye'yi misal vermiştir. Âsiye Allaha iman etmiş, onun birliğini tasdik etmiştir. Onun, bir kâfir olan Firavun'un nikahında bulunması Allaha ve Peygmaberi Musa'ya iman etmesine engel olmamış ve böylece iman etmesinden dolayı övgüye layık olmuştur. Zira Allah tealamn, yaratıklan hakkındaki hükmü, hiçbir kimsenin başka birinin günahını yüklenmeyeceği, herkesin ancak kazandığı ile başbaşa kalacağı şeklindedir. Firavun'un karısı olan Âsiye iman edince rabbine şöyle yalvarmıştı: "Rabbim, cennette benim için nezdinde bir ev yap. Beni Firavun'un işkencelerinden ve onun ameli olan inkarcılıktan kurtar. Ve beni, Allahı inkar eden zalim bir kavmin inkarcılığından ve uğratılacakları azaptan kuıtar.

Allah, Âsiye'nin duasını kabul etmiş ve ona cennette bir ev yapmıştır. Taberi, Seîman'ın şöyle dediğini rivayet etmektedir: "Firavun'un karısı güneş altında bırakılarak ona işkence ediliyordu. Fakat Firavun oradan ayrılınca onu melekler kanatlan altında gölgelendiriyorlardı. Ve Âsiye cennetteki evini görüyordu."

Kasım b. Ebi Bizze diyor ki: "Firavun'un hanımı: "Kim galip geldi?" diye soruyordu. Ona: "Musa ve Harun galip geldi." denilince "Ben, Musa ve Harun'un rabbine iman ettim." dedi. Firavun ona adamlarını gönderdi ve dedi ki: "Bulabileceğiniz en büyük kayayı getirin. Eğer o bu sözünde devam edecek olursa o kayayı onun üzerine bırakın. Şayet sözünden dönerse o benim karım-dır." Firavun'un adamları onun yanma varınca kadın gözlerini göğe çevirdi. Orada, rabbinin kendisine yaptığı evi gördü. İmanında ısrar etti, Allah da onun ruhunu aldı. Firavun'un adamları kayayı ruhsuz cesedin üzerine attılar.
 

tahsin33

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 May 2008
Mesajlar
2,697
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
69
DUA VAKİTLERİ VE ORTAMLARI
e) Hataların affı için duâ

Bakara suresi ayet 58
.... 'dileğimiz bağışlamandır' deyin;
hatalarınızı bağışlayalım; iyilik yapanların (ecirlerini) artıracağız."


"Ey rabbimiz, günahları*mızı affet" deyin ki günahlarınızı örtelim ve onların yükünü üzerinizden atalım.İçinizden, iyilikte bulunanların iyiliklerini artıracağız.

Âyet-i kerimede zikredilen şehirden maksat, Katade, Süddi ve Rebi' b. Enes'e göre Kudüs, İbn-i Zeyd'e göre ise Kudüsün yakınında bulunan Eriha ka-sabasıdır. Adı geçen kapıdan maksat ise, Kudüste "Hıtta kapısı" diye adlandırı*lan kapıdır.

Abdullah b.Abbas "Secde ederek girin" ifadesini "Rüku ederek girin" şeklinde izah etmiştir. Zira rüku da secde de eğilmeyi gerektirdiğinden boyun eğerek girmelerine "Rüku ederek girin" deme yerine "Secde ederek girin" den*miştir.

Burada "Affet" diye tercüme edilen kelimesinin mânâsı Hasan-ı Basri, Katade, İbn-i Zeyd, Rebi' b. Enes ve Ata'ya göre "Günahlarımızı düşür" demektir. İkrimeye göre ise Allah'tan başka hiç bir ilah yoktur" demektir. Abdullah b. Abbas'a göre ise "Allah'ım senden af dileriz deyin" de*mektir. Veya "Bu iş size söylendiği gibi haktır deyin" anlamına gelmektedir.

Âyette zikredilen ve "Bağışlayalım" diye tercüme edilen keli*mesi kökünden gelmektedir. Asıl anlamı ise bir şeyi kapatmak ve ört*mektir. Baş'a giyilen "Miğfer" e bu adın verilmesi, başı kapatmasındandır.

Allah telaa, bundan sonra glene âyette, İsrailoğullanna olan büyük lütfü-nu ve onlara gösterdiği birçok mucizelere rağmen onların büyük bir cehalet içinde okluklarını, rablerine itaatta gerekeni yapmadıklarını, Peygamberleriyle alay edip onlara karşı çıktıklarını beyan ediyor ve onları kınıyor. Böylece onla*rın soyundan gelen ve bu âyetteki ifadelere muhatap olan torunlarını da, Resulullah'a iman etmemeleri yüzünden kınamış oluyor. O hallerinden vazgeçmeme*leri halinde de atalarının durumuna düşeceklerini beyan ediyor.
 

tahsin33

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 May 2008
Mesajlar
2,697
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
69
DUA VAKİTLERİ VE ORTAMLARI
e) Hataların affı için duâ

Bakara suresi ayet 285
...Rabbimiz bağışlamanı (dileriz) . Varış ancak Sana'dır" dediler.

Bu ayette imanın temel maddeleri tekrar kısaca ele alınmaktadır. Allah'a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, hayatın sonunda O'na verilecek hesab'a inanmak, imanın temel şartlarındandır. Bunları kabul ettikten sonra bir müslümanın tutumu, Allah'ın her emrine itaat etmek olmalıdır. Aynı zamanda iyi amelleriyle övünmemeli ve Allah'tan bağışlanma ve af dilemelidir.
 

tahsin33

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 May 2008
Mesajlar
2,697
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
69
DUA VAKİTLERİ VE ORTAMLARI
e) Hataların affı için duâ

Ali imran suresi ayet 16
Ki onlar: "Rabbimiz şüphesiz biz iman ettik, artık bizim günahlarımızı bağışla ve bizi ateşin azabından koru" diyenler;

O takva sahipleri, Allaha şöyle yalvaranlardır: Ey rabbimiz, şüphesiz ki biz sana, Peygamberine ve Peygamberlerinin senin katından getirdiklerine iman ettik. Sen bizim günahlarımızı affmi a ört ve bizi cehennem azabından koru. Onunla bize azap etme.
 

tahsin33

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 May 2008
Mesajlar
2,697
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
69
DUA VAKİTLERİ VE ORTAMLARI
e) Hataların affı için duâ

Ali imran suresi ayet 135
Ve 'çirkin bir hayasızlık' işledikleri ya da nefislerine zulmettikleri zaman, Allah'ı hatırlayıp hemen günahlarından dolayı bağışlanma isteyenlerdir. Allah'tan başka günahları bağışlayan kimdir? Bir de onlar yaptıkları üzerinde bildikleri halde ısrarla durmayanlardır.

Onlar, bir hayasızlık yaptıklarında veya Allaha isyan edip cezayı hak ederek kendilerine zulmettiklerinde, işledikleri günaha dair Allahm tehdidini hemen hatırlarlar. Rablerinden, günahlarının bağışlanmasını, cezaya uğratılma-malannı dilerler. Allahtan başka günahları kim bağışlar ki?

Onlar, işlemiş oldukları günahlarda Allahm kendilerini cezalandıracağını bile bile ısrar etmezler. Bilakis tevbe eder ve affedilmelerini isterler.

Bu âyet-i kerimede de takva sahiplerinin, bir günah işlemeleri halinde hemen tevbe ederek Allahtan, bağışlanmalarını istedikleri ve günahlarında ısrar etmedikleri beyan edilmektedir.

Resullah (s.a.v.) buyurmaktadır ki:

"Ey insanlar, Allaha tevbe edin. Zira ben ona günde yüz kere tevbe ediyorum.

Âyette zikredilen ve "Hayasızlık" diye tercüme edilen kelimesinin asıl mânâsı "Çirkin amel ve Allahın izni dışında yapılan işler"dir.

Cabİr b. Abdullah ye Süddiye göre burada zikredilen kelimesinden maksat, zina etmektir.

Ata b. Ebi Rebah ve Abdullah b. Mes'uda göre bu âyet-i kerime müslümanlara, günahların affedilmesi hususunda İsraioğullarına tanınan imkândan daha büyük bir imkânın tanındığını beyan etmek için idrilmiştir. Zira İsraioğul-lan günah işledikleri zaman, sabahleyin kapılarına, işledikleri günah ve keffareti yazılırdı. îsrailoğullan, kendilerinden istenen keffareti yerine getirerek günahlarını affetirme imkânına sahib oluyarlardı. Halbuki, müslümanlarm, günahlarını affettirmeleri, sadece dilleriyle, rablerinden af dilemeleri şeklinde olmaktadır. İşte âyet-i kerime, müslümanlara verilen bu özelliği beyan etmektedir.

Tevbe edilerek günahların affını dileme hususunda:

Hz. Alinin şunları söylediği rivayet edilmektedir. "Bana, herhangi bir kimse Resulullahtan bir şeyi anlattığında ben ona, anlattığını, Resulullahtan duyduğuna dair yemin ettirirdim. Yemin ederse ona inanırdım. Ebubekir bana dedi ki: O doğru söylerdi: "Ben, ResuluIIahın şöyle dediğini işittim: "Hiçbir adam yoktur ki, bir günah işlesin sonra da kalkıp temizlensin, namaz kılsın. Daha sonra da, Allahtan kendisini affetmesini istesin de Allah da onu affetmesin." Sonra da Resulullah "Onlar, bir hayasızlık yaptıkları veya nefislerine zulmettik*leri zaman Aüahı hatırlarlar ve hemen günahlarının bağışlanmasını isterler." âyetini okudu.

Âyet-i kerimede "Yaptıkları kötülükte bile bile ısrar etmezler." buyrul-maktadır.

Katadeye göre bu ifadeden maksat, "Yaptıkları günahta devam etmezler. Ondan vaz geçip Allahtan affedilmelerini dilerler." demektir.

Hasan-ı Basri ve Mücahide göre bu ifadeden maksat, "Günah işlemeyi kasteder fakat onu işlemezler." demektir. Bunlara göre bir günahı fiilen işleyen, onda ısrar etmiş sayılır.

Süddiye göre ise "Günahta israr"dan maksat, günah işledikten sonra tevbe etmemek ve susup kalmaktır.

Taberiye göre, tercihe şayan olan görüşün, "Günahta ısrar etmekt"en maksadın "Günah işlemeye devem etmek"tir. Diyen veya "İşlenen günahtan tevbe etmemektir" diyen görüşlerdir. Günah işlemeyi kastedip sonra da fiilen günah işlemeyi "günahta ısrar" saymanın bir mânâsı yoktur. Zira günah işlemeyene "Günahkâr" denilmez. Ta ki, onu işleyene, "Günahında ısrar eden" densin. Nitekim bu hususta:

Peygamber efendimiz buyurmuştur ki: "Af dileyen, ısrar etmiş sayılmaz. O günahı bir günde yetmiş kere işlemiş dahi olsa.
 

tahsin33

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 May 2008
Mesajlar
2,697
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
69
DUA VAKİTLERİ VE ORTAMLARI
e) Hataların affı için duâ

Ali imran suresi ayet 147
Onların sözü sadece: Rabbimiz, günahlarımızı ve işlerimizde aşırı davranışımızı bağışla. Ayaklarımızı yerinde sabit tut. Kâfir kavme karşı bize yardım et." demektir.

O Peygaberlere tabi olan "RibbiyyûrTun sözleri: "Ey rabbimiz, günâhla*rımızı; hata işleyerek haddi aşmamızı affet. Savaşta ayaklarımızı kararlı ki. Se*nin birliğini ve Resulünün Peygamberliğini inkâr eden kâfir topluluğa karşı sen bizi muzaffer kıl." şeklindedir,

Bu âyet-i kerime, geçmiş ümmetlerin sabır ve metanetlerini anlatarak Uhut savaşında düşmanın önünden kaçan müminleri kınamakta ve sabredenleri ise övmektedir.
 

tahsin33

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 May 2008
Mesajlar
2,697
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
69
DUA VAKİTLERİ VE ORTAMLARI
e) Hataların affı için duâ

Ali imran suresi ayet 193
Rabbimiz, biz: "Rabbinizc iman edin." diyerek imana davet eden bir davetçiyi işittik ve îman ettik. Rabbimiz, günahlarımızı bağışla. Kötülüklerimizi ört, Canımızı iyilikte bulunanlarla beraber al.

Rabbimiz, biz, "Rabbinize iman eden" diyerek iman etmeye çağıran bir davetçiyi işittik ve onu tasdik ettik. Ey rabbimiz sen bizim günahlarımızı bağış*la. Kıyamet gününde bizi rüsvay etme. Kötü amellerimizi lütfunta ve merhame*tinle ört ve bizleri, kendilerinden razı olduğun kullarınla beraber öldür."

Müfessirler, bu âyette zikredilen Davet edenden neyin veya kimin kastedildiği hususunda farklı görüşler zikretmişlerdir.

a- Muhammed b. Kâ'b el-Kureziye göre burada zikredilen Davet edenden maksat, kur'an-ı Kerimdir. Çünkü, bütün müminler Resulullahı görüp onu işitmemişlerdir.

b- İbn-i Cüreyce ve İbn-i Zeyde göre ise, buradaki Davet edenden mak*sat, Hz. Muhammed (s.a.v.)dir.

Taberi birinci görüşün daha doğru olduğunu söylemiştir. Zira bu âyette sıfatlan belirtilen insanlardan çoğu, Resulullahı görmemişler ve onun davetini de işitmemişlerdir. Bu âyette zikri geçen Davet edenden maksadın Kur'an-ı Kerim olduğu, Cin süresindeki âyetlerden de anlaşılmaktadır. Bu âyetlerde şöyle buyuruluyor: "Ey Muhammed de ki: "Bana şu vahyedildi: "Cinlerden bir top*luluk Kur'an okumamı dinlemiş ve şöyle demişler: "Gerçekten biz, benzerini hiç duymadığımız, hidayete ileten, eşsiz bir Kur'an işittik ve ona iman ettik.
 

tahsin33

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 May 2008
Mesajlar
2,697
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
69
DUA VAKİTLERİ VE ORTAMLARI
e) Hataların affı için duâ

Araf suresi ayet 23
Dediler ki: "Rabbimiz, biz nefislerimize zulmettik, eğer bizi bağışlamazsan ve esirgemezsen, gerçekten hüsrana uğrayanlardan olacağız."

Kur'an bu kıssasında, aşağıdaki şu önemli konuları izaha kavuşturmaktadır:
a) İnsandaki utanma ve haya duyguları tabiî ve fıtrîdir. Bunun ilk belirtisi, bir kişinin başka birisinin önünde mahrem yerleri açıldığında tabiî olarak duyduğu utanma hissidir. Kur'an bize bu utanma duygusunun ne uygarlığın gelişmesiyle insanda sonradan oluşabileceğini ne de bunun, Şeytan'ın yandaşlarının ileri sürdüğü gibi insan tarafından kazanılabilen bir duygu olduğunu anlatır. Bu, yaratıldığı ta ilk günden beri insanda bulunan fitrî bir duygudur.

b) Cinsel duygu, insanoğlunun en zayıf tarafıdır. O nedenle Şeytan, hücum için düşmanın bu en zayıf noktasını seçmiş ve planlarını onların haya duygusunu zayıflatmak hesabı üzerine kurmuştur. Böylece onları soyarak mahrem yerlerini açığa vurmaya zorlamakla bu yönde ilk adımını atmış oldu. Bu sayede, onların önünde, hayasızlığa giden ilk kapı açılmış olacak ve onları cinsi duygularla kandıracaktı. Hatta, bugün bile Şeytan ve işbirlikçileri kadını bu haya ve iffet duygularından soymak için aynı planı uygulamaktadırlar. Kadını tamamiyle soymadan belirli bir "ilerleme" katedilemeyeceğini tasavvur bile edememektedirler.

c) İnsan, yapısı kötülüğe ve iğrenç olana açık bir çağrıyı kolay kolay kabul etmez. Fıtrî bir özelliğidir bu.
İnsanı kendi tuzağına düşürmek için Şeytan, onun yararına ve iyiliğine çalışıyormuş gibi gözükerek kendi tuzağına düşürmeye çalışmaktadır.

d) İnsan daima bulunduğu durumdan daha yükseklerini isteme veya ölümsüzlüğü elde etme gibi bir duyguya sahiptir. Bundan dolayı Şeytan çoğu kez melekleştirme veya ölümsüzleştirme teklifleriyle yaklaşarak insanları kandırmayı başarabilmektedir. Günümüzde de insanı, önce daha yüksek bir mevki, daha iyi bir konum aldatmacalarıyla aklını çelmekte, daha sonra da onu çürümeye, bozulmaya götürecek yola sevketmektedir.

e) Kur'an-ı Kerim, Şeytan'ın önce Hz. Havva'yı kandırdığını daha sonra da onu kullanarak Hz. Adem'i yoldan çıkardığı şeklindeki yaygın bir kanaati yalanlar ve Şeytan'ın her ikisini birden baştan çıkardığını, ikisinin de beraber aldatıldığını bildirir. Bu iki rivayet arasındaki fark önemsizmiş gibi görünmesine rağmen, yine de bu iki rivayetin dikkatli bir değerlendirmesi, onların çok farklı neticeler doğurduğunu gösterecektir. İlk rivayet, kadının toplum, hukuk ve ahlâk yönünden düşük bir konuma gelmesinde büyük rol oynamış; oysa Kur'an'ın söylediği rivayet ise, kadının durumunun üstün bir seviyeye çıkarılmasını sağlamıştır.

f) Bu kıssa, insanın her zaman Allah'a karşı gelecek olsa er veya geç suçunun açığa vurulduğunu beyan etmekte. Adem ile Havva'nın çıplak oluşları, Allah'ın emrine karşı gelmeleri nedeniyledir, yoksa yedikleri yasak meyvenin bir etkisiyle değil. İlk önce Allah, çıplak oluşlarını gidermek için kendine göre bir tanzim yapmıştı. Zaten, onlar o yasak meyveden yemek suretiyle O'nun emrine karşı geldiklerinde, Allah da bu kararını kaldırdı ve onları kendi bildikleri şekilde örtünmeleri için nefisleriyle başbaşa bıraktı. Eğer onların örtünmek için bir niyetleri olmasaydı, Allahu Teala bu hususu önemsemezdi. Bununla birlikte Allah'a itaatte devamlı olsaydılar, onlara sadece Allah'ın yardım edebileceğini göstermek amaçlanmıştı. Onlar itaat sınırını aşar aşmaz, O da himayesini geri aldı ve onları kendi hallerine bıraktı. Hz. Peygamber (s.a) birçok hadisinde bu hususu "Allah'ım, senden merhamet umarım, bir anlık için bile olsa beni bana bırakma" diyerek itiraf etmektedir.

g) İnsanla olan çekememezliğinde Şeytan, insanın hiçbir yönüyle kendisine üstünlüğü olmadığını ispatlamak istedi. Nitekim, yasak meyveden yemesi için onu aldattı, fakat Şeytan insanın Rabbine karşı isyan etmesinde başarılı olduysa da, yine de umumiyetle insan Şeytan'a olan ahlakî üstünlüğünü ispat etti.
1) İnsandan üstün olduğu iddiası ile Şeytan gururunu açığa vurdu. Fakat insan böyle bir iddia ileri sürmedi.
2) Şeytan herhangi bir dış etki olmaksızın, sadece gururundan dolayı Allah'a karşı geldi. Diğer taraftan insan, kendiliğinden Allah'a karşı gelmemiştir. Bilakis o kandırılmıştır.
3) Şeytanın davetini insan açıkça kabul etmemiştir. O kendisine iyiliksever birisinin tavrı ile yaklaşan Şeytan tarafından aldatıldı. Hatta o zaman bile insan, onun dediklerini daha üstün bir duruma yükseleceği umuduyla yaptığı için saptırıldı.
4) Şeytan günahından dolayı uyarıldığı zaman o, ne hatasını itiraf etti, ne de itaat yoluna döndü. Aksine daha da inatçı bir tutum sergiledi. Buna karşılık insan, günahı karşısında uyarıldığında ne inat etti ne de kibir gösterdi, aksine haya ve üzüntü duydu, günahından dolayı pişman oldu. Rabbine karşı itaat yoluna girdi ve Allah'tan affını diledi.

h) Bu hikâye burada Hz. Adem'in yaradılışı hususunda takip edilecek doğru yolun Şeytan'ın değil sadece Allah'ın yolu olduğu dersini vermek için anlatılmıştır. Şeytan'ın yolu, Adem'in yolundan tamamiyle farklıdır. Onun yolu, Allah'a itaatten çıkmak, O'na karşı gelenlerin yoluna uymak ve nasihat kabul etmenin yerine, gururla bu yolda ısrar etmek ve asilerin yürüdüğü isyan yoluna sapmaktır. Bundan dolayı insan için doğru olan yol, şeytanî hilelere karşı savaşmak, onun kurnazca kurduğu tuzakları sezmek ve karşı müdafaaya geçmek, onun kötü planlarından kendini korumak için daima uyanık bulunmak ve eğer bütün ön tedbirlere rağmen bazen Şeytan'a gafil avlanırsa ve Allah'a karşı gelirse tövbe etmektir. İnsan hemen o anda pişman olmalı, günahına üzülmeli, utanmalı, tekrar Allah'ın yoluna dönmeli ve günaha sebep olan yönlerini ıslah etmelidir.
Ayrıca, "Bu gittiğiniz yol, sizi doğru yoldan saptıran Şeytan'ın yoludur. Velilerinizi, dostlarınızı cinlerden ve insanlardan olan şeytanlardan seçerek bu konudaki sürekli ikazlara rağmen, hatada ısrar etmeniz, sizin açık ve devamlı düşmanınıza teslim olduğunuzu gösteriyor. Şeytan tarafından tamamiyle perişan edilip rezil-rüsvay bir hale getirilip ve sonunda Şeytan'ı bekleyen aynı son ile karşılaşmadan, kendi nefsinizin düşmanı değilseniz ve eğer biraz olsun vicdan kalmışsa sizde, ikaza kulak veren ilk atanız Adem ile Havva'nın yoluna dönersiniz" diyerek Hz. Peygamber'e karşı gelenleri uyarmaktadır.
 

tahsin33

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 May 2008
Mesajlar
2,697
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
69
DUA VAKİTLERİ VE ORTAMLARI
e) Hataların affı için duâ

Araf suresi ayet 151
Dedi ki: "Rabbim, beni ve kardeşimi bağışla, bizi rahmetine kat. Sen merhamet edenlerin en merhametli olanısın."

Musa'ya, kardeşinin mazur olduğu ve vazifesinde kusur işlemediği belli olunca Musa, rabbine yalvararak: "Rabbim, sen benim kardeşime yaptığım şeylerden dolayı beni affet. Kardeşimin de geçmişteki kusurlarını affet. Bizi rahmetine girdir. Çünkü sen, kullarına karşı, her merhamet edenden daha çok merhametlisin.." dedi
 

tahsin33

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 May 2008
Mesajlar
2,697
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
69
DUA VAKİTLERİ VE ORTAMLARI
e) Hataların affı için duâ

Araf suresi ayet 155
Musa belirlediğimiz buluşma zamanı için kavminden yetmiş adam seçip-ayırdı. Bunları da 'dayanılmaz bir sarsıntı' tutuverince, dedi ki: "Rabbim, eğer dileseydin, onları da, beni de daha önceden helak ederdin. (Şimdi) İçimizdeki beyinsizlerin yaptıkarından dolayı bizi helak edecek misin? O da Senin denemenden başkası değildir. Onunla sen dilediğini saptırır, dilediğini hidayete eriştirirsin. Bizim velimiz Sensin. Öyleyse bizi bağışla, bizi esirge; Sen bağışlayanların en hayırlısısın."

Cemaatleri adına, İsrailoğulları'nın işlemiş oldukları buzağıya tapma günahından dolayı, Rablerinin önünde af dilemek ve nihayet O'na itaat etme konusundaki sözleşmeyi yenilemek üzere Beni İsrail'den yetmiş kişi Tur-i Sina'ya çağrıldı. İncil ve Talmud bundan bahsetmez. Fakat İncil, bunun yerine, kavminin üzerine fırlattığı zaman parçalanan levhaların yerine yenileri verilmek üzere, Hz. Musa'nın (a.s) Tur-i Sina'ya davet edildiğini söylemektedir (Çıkış: bölüm 34) .

Yeni, her bir imtihan vesilesi, insanlar için son derece kesin ve kati sonuçlar verir. Aynı harmanda yığın halinde bulunan sap ve taneyi birbirinden ayıran savurma gibi, böyle durumlarda, imtihanda başarılı olan, bunu ancak Allah'ın hidayeti ve yardımı ile elde eder ve başarısız olan da ilâhî hidayet ve yardımdan yoksun olduğu için kaybeder. Her ne kadar bir kimse, mutlak hikmet ve adalete dayalı muayyen ilâhî kanunlara göre, Allah'ın hidayet ve yardımına mazhar olmaktaysa da, hakikatte bir kişinin sınanmasında başarılı veya başarısız oluşu tamamiyle Rabbanî ışık tutuş ve nusrete dayalıdır.
 

tahsin33

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 May 2008
Mesajlar
2,697
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
69
DUA VAKİTLERİ VE ORTAMLARI
e) Hataların affı için duâ

Hûd uresi ayet 47
Dedi ki: "Rabbim, bilgim olmayan şeyi Senden istemekten Sana sığınırım. Ve eğer beni bağışlamaz ve beni esirgemezsen, hüsrana uğrayanlardan olurum."

Kur'an Hz. Nuh'un (a.s) oğlunun boğulması kıssasını, Allah'ın emrinin mutlak anlamda kesin ve nihai olduğunu insanlara hatırlatmak için anlatmaktadır.
Bu, aynı zamanda Hz. İbrahim'in (a.s) halefleri oldukları, şefaatçı olarak birçok ilah ve ilahelere sahip bulundukları için Allah'ın azabına karşı bağışıklı olduklarını düşünen Kureyş'e de bir uyarı mesabesindedir. Aynı şekilde bu uyarı böyle inançları beslemiş ve hala da beslemekte bulunan Yahudi ve Hıristiyanlar, hatta hatta, aziz atalarının ve kutsi mertebelere sahip kimselerin kendilerini ilahi adaletin sonuçlarından koruyacağına akılsızca inanan bir takım müslümanlar için de vaidtir. Zira burada ortaya konan trajik manzara, kategorik olarak bu tür umut ve inançları reddetmektedir: "Ey akılsızlar! Niye böyle batıl itikatlar beslemektesiniz? Elçimiz Nuh, gözleri önünde boğulan oğlunu kurtaramadığına, oğlu için ettiği dua reddedildiğine ve hatta bu duasından dolayı azarlandığına göre, siz nasıl oluyor da Rasul'den çok daha aşağı seviyede olan birilerinin, sizleri ilahi adaletten kurtarabileceğini bekleyebiliyorsunuz?"
 

tahsin33

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 May 2008
Mesajlar
2,697
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
69
DUA VAKİTLERİ VE ORTAMLARI
e) Hataların affı için duâ

İbrahim suresi ayet 41
"Rabbimiz, hesabın yapılacağı gün, beni, anne-babamı ve mü'minleri bağışla."

Hz. İbrahim (a.s.) duasında müşrik babasını da anmıştı, çünkü ona onun için kendi Rabbine dua edeceğine dair söz vermişti (Meryem, 48) . Fakat sonraları, onun için dua etmemesi gerektiğinin, çünkü onun bir Allah düşmanı olduğunun farkına vardığında verdiği sözden vazgeçmiştir.(Tevbe, 114)
 

tahsin33

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 May 2008
Mesajlar
2,697
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
69
DUA VAKİTLERİ VE ORTAMLARI
e) Hataların affı için duâ

Müminun suresi ayet 109
Gerçek şu ki, kullarımdan: "Rabbİmİz İman ettik, bize mağfiret ve rahmet buyur. Sen rahmet edenlerin hayırlısısin" diyen bir topluluk vardı.

"Gerçek şu ki, kullarımdan: Rabbimiz İman ettik, bize mağfiret ve rahmet buyur..." âyeti hakkında Mücahİd şöyle demektedir: Bunlar Bilal, Habbab, Suhayb ve müslümanların zayıflarından filan ve filan kişilerdir. Ebu Cehil ve arkadaşları onlarla alay ediyorlardı.
 

hanife deniz

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
29 Tem 2007
Mesajlar
4,279
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
57
Konum
Bursa
Selamun Aleykum kardeşim,
Allah Razı Olsun,Paylaşımlarınızdan istifadeleniyorum,hakkınızı helal edin,Rabbim ecrini kat kat versin inş.
Selam ve Dua ile
 

tahsin33

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 May 2008
Mesajlar
2,697
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
69
hanife deniz,
Allah CC sizden de razı olsun istfadeli olduğuma sevindim
Selam ve dua ile
 

tahsin33

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 May 2008
Mesajlar
2,697
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
69
DUA VAKİTLERİ VE ORTAMLARI
e) Hataların affı için duâ

Müminun suresi ayet 118
Ve de ki: "Rabbim, bağışla ve merhamet et, sen merhamet edenlerin en hayırlısısın."

Bu "dua"yı 109. ayetle karşılaştırın. Burada Hz. Peygamber'e (s.a) ayet 109.'daki duanın aynını yapması söylenmekte ve sanki şöyle denmektedir: "Sen (ve izinden gidenler) Allah'a aynı duayı edin ki, sizinle alay edenler kendi aleyhlerine güçlü bir delili bizzat kendileri sağlasınlar."
 

tahsin33

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 May 2008
Mesajlar
2,697
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
69
DUA VAKİTLERİ VE ORTAMLARI
e) Hataların affı için duâ

Şuara suresi ayet 51
"Doğrusu biz, iman edenlerin ilki olduğumuzdan dolayı Rabbimizin bizim hatalarımızı bağışlayacağını ummaktayız."

Yani, "Biz her hal-ü kârda Rabbimize döneceğiz. Bizi şimdi öldürsen, hemen bugün O'nun huzuruna varmış oluruz, dolayısıyle bunda endişe edecek bir şey yoktur. Biz, bu büyük topluluk içinde gerçek belli olur olmaz inanan ilk kişiler olduğumuzdan, günahlarımızın ve hatalarımızın bağışlanacağını umuyoruz."
Sihirbazların bu cevabı, Firavun'un tellallarının topladığı halka şu iki şeyi açıklamaktadır:

1) Firavun, namustan yoksun, inatçı ve aldatıcı birisidir. Bizzat kendisinin düzenlediği bir müsabakada Hz. Musa'nın (a.s) kazandığını görünce, bir tuzak uydurusunda bulunmuş ve tehditle sihirbazları bunu itirafa zorlamıştır. Eğer bu, tuzak olmuş olsaydı; sihirbazlar ellerinin ve ayaklarının çaprazlama kesilmesini ve asılmayı göze alamazlardı. Sihirbazların böylesine korkunç bir tehdit karşısında bile imanlarında direnip kararlı davranmaları, Firavun'a karşı gizli bir tuzak kurulduğu suçlamasını geçersiz ve anlamsız kılmaktadır. Gerçekte sanatlarında uzman olan sihirbazlar, Hz. Musa'nın (a.s) gösterdiğinin sihir değil Alemlerin Rabbı Allah'ın kudretinin bir tezahürü olduğunu kavramışlardı.

2) Ülkenin her tarafında toplanmış olan binlerce kişi, Alemlerin Rabbi'ne inanır inanmaz, sihirbazlarda meydana gelen manevî değişkilğe bizzat şahit olmuştu. Sihirleriyle atalar dinini güçlendirmek ve güvenliğe erdirmek için çağrılan ve daha bir dakika önce mükafat için Firavun'un önünde eğilen aynı sihirbazlar şimdi öylesine cesaretlenmiş ve ruhî bir asalet kazanmışlardı ki, Firavun'un gücüne ve tehditlerine hiç aldırmıyor ve imanları uğrunda ölümü ve en ağır fizikî işkenceleri göze alabiliyorlardı. Böylece, psikolojik açıdan, Mısırlıların şirk dininin ne olduğunu kendi gözleriyle görmeleri ve Hz. Musa'nın (a.s) dininin nasıl gerçek din olduğunun zihinlere nakşolması için bundan daha iyi bir fırsat olamazdı.
 

tahsin33

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 May 2008
Mesajlar
2,697
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
69
DUA VAKİTLERİ VE ORTAMLARI
e) Hataların affı için duâ

Şuara suresi ayet 82
"Din (Ceza) günü hatalarımı bağışlayacağını ummakta olduğum da O'dur;"

Başkasına değil, yalnızca Allah'a ibadet etmenin üçüncü nedeni, insanın Allah ile ilişkisinin yalnızca dünya hayatı ile sınırlı olmayıp ölümünden sonraki hayata da uzanmasıdır. Kendisini vareden aynı Allah, bir gün onu çağırır ve dünyadan ayrılıp O'na dönüşü engelleyecek hiç bir güç de yoktur. Hiç bir ilaç, hiç bir doktor, hiç bir tanrı veya tanrıça, insanı dünyadan alan ele yetişemez. Tüm şu tanrılaştırılan ve kendilerine tapınılan insanlar bile, kendi ölümlerini savuşturabilecek değillerdir. Yalnızca Allah'tır ki, hükmeder ve kişinin dünyadan ne zaman çağrılacağına karar verir ve ne zaman bir kişi O'nun çağrısını alırsa, o her halükârda dünyadan ayrılmak zorundadır. Sonra, yine yalnız Allah'tır ki, dünyada doğmuş, ölmüş ve gömülmüş olanların tekrar ne zaman hayata döndürüleceğine karar verir ve dünyada işlediklerinden dolayı kendilerini hesaba çeker. Kimsenin, kendisinin ve başkalarının yeniden dirilmesini durdurabilme gücü yoktur. Herkes, Allah'ın hükmü ile kalkacak ve O'nun mahkemesine çıkacaktır. O gün tek Hakim de yalnızca Allah'tır ve kimse hükmünde O'na hiç bir şekilde ortak olamaz. Affetmek veya cezalandırmak bütünüyle Allah'ın elindedir. Allah'ın cezalandırmak istediği bir kişiyi kimsenin affettirme gücü olmadığı gibi, affetmek istediği bir kişiye de kimsenin ceza verdirmeye gücü yetmez. Dünyada şefaatçi kabul edilenlerin tümü, affedilmeleri için, Allah'ın rahmet ve lütfunu umacaklardır.
Bu gerçekler karşısında, Allah'tan başkalarına ibadet eden bir kişi, kendi felaketini kendisi hazırlıyor demektir. İnsanın, dünyada ve ahirette hayatını elinde tutan Allah'tan yüz çevirip yardım ve destek için bu noktada bütünüyle güçsüz olanlara yönelmesinden daha büyük bir talihsizlik olamaz.
 

tahsin33

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 May 2008
Mesajlar
2,697
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
69
DUA VAKİTLERİ VE ORTAMLARI
e) Hataların affı için duâ

Şuara suresi ayet 86
"Babamı da bağışla, çünkü o şaşırıp-sapanlardandır."

Bazı müfessirler, Hz. İbrahim'in (a.s) babasının bağışlanması için yaptığı bu duayı, bağışlanma ve her halûkârda İman'la bağlantılı ve İman'a bağlı olduğundan, babasına İslâm'ı kabul nimetini bahşetmesi için Allah'a dua ettiği şeklinde yorumlamışlardır. Fakat bu yorum, Kur'an'daki ilgili diğer ayetlere uygun düşmemektedir. Kur'an, Hz. İbrahim'in (a.s) , babasının acımasız davranışları karşısında yurdunu terk ederken şöyle dediğini anlatır:
"Sana selam olsun" dedi, "senin için Rabbimden bağışlanma dileyeceğim; şüphesiz o bana karşı çok lütufkârdır" (Meryem: 47) .
Bu sözünü yerine getirmek için yalnızca babası için değil, hem annesi, hem de babası için istiğfarda bulunmuştur:
"Rabbimiz, beni anne-babamı bağışla..." (İbrahim: 41) .
Fakat ardından, bir müminin babası bile olsa, Hakk'ın düşmanının istiğfarı hak etmeyeceğini farketti:
"İbrahim'in babası için istiğfarı, yalnızca ona karşı yaptığı bir vaatten ötürü idi; fakat, kendisine onun Allah düşmanı olduğu açık-seçik belli olunca ondan uzaklaştı..." (Tövbe:114) .
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt