DUHA SURESİ TABERİ TEFSİRİ
Rahman ve Rahim olan Allanın adıyla.
1- Kuşluk vaktine.
Katade bu âyeti mealde verildiği şekliyle izah ederken diğer bir kısım âlimler burada "Kuşluk vakti" diye tercüme edilen "Duha? kelimesinden maksadın, gündüzün tümü olduğunu zikretmişlerdir.[2]
2-3- Kararıp ıssızlaştığı zaman geceye yemin olsun ki ey Muhammed, rabbin seni bırakmadı ve sana gazap etmedi.
Âyette geçen ve "Kararıp ıssızlaştığı zaman" diye tercüme edilen "İza seca" ifadesi Adullah b. Abbas ve Hasan-ı Basri taafından "Gecenin karanlığı bastığı zaman" şeklinde izah edilmiş, Abdullah b. Abbas´tan nakledilen başka bir görüşe göre o bu ifadeyi "Gece bittiği zaman" diye izah etmiş Mücahid, Katade ve İbn-i Zeyd ise "Sükunete kavuştuğu zaman geceye" şeklinde izah etmişlerdir. Taberi ise: "İnsanlar içinde sakinleştiği ve karanlığı çevrede yerleştiği zaman geceye" şeklimle izah edilmesinin daha uygun olacağını söylemiştir.
Allah teala bu âyetlerde gündüze ve geceye yemin ederek Hz. Muham-med´i terketmediğini ve ona kızmadığını beyan etmektedir. Bu âyetlerin nüzul sebebi hakkında Cündeb b. Süfyan şunu rivayet etmiştir:
"Resulullah (s.a.v.) hastalandı. İki veya üç gece kalkamadı. Bir kadın ona gelerek şöyle dedi: "Ey Muhammed umarım ki şeytanın seni bıraktı. Zira ben, iki veya üç günden beri onu senin yanında göremiyorum." Bunun üzerine ayetleri nazil oldu.
Abdullah b. Abbas, Katade ve Dehhak´tan şunların rivayet edildiği nakleT dimektedir. Resulullaha Kur´an inmeye başladıktan sonra Cebrail birkaç gün geç kaldı. Bundan dolayı da Resulullah ayıplandı. Müşrikler onun için: "Rabbi onu bıraktı ve ona kızdı." dediler. İşte bunun, üzerine: "Rabbin seni bırakmadı ve sana gazap etmedi." âyetleri indi.
Cündeb b: Abdullah ve Urve b. Zübeyr´in rivayetlerine göre Cebrail vahyi getirmekte gecikince Resulullah çok üzüldü. Hz. Hatice ona acıyarak "Rabbi-nin sana kızdığını zannetmiyorum." dedi. İşte bunun üzerine Duha suresinin ilk âyetleri nazil oldu.[3]
4- Şüphesiz ki âhiret, senin için dünyadan daha hayırlıdır.
Ey Muhammed, şüphesiz ki rabbinin sana çeşitli nimetler hazırladığı âhiret, geçici dünya hayatından senin için daha hayırlıdır. O halde dünyada elde edemediğin şeylere üzülme.[4]
5- Rabbin elbette sana verecek sen de ondan razı olacaksın.
Ahirette Resulullaha verileceği vaadediien şeyin ne olduğu hakkında müfessirler iki görüş zikretmişlerdir.
Abdullah b. Abbas´ın bu hususta şunları söylediği rivayet edilmektedir: "Resulullaha, vefatından sonra ümmetinin fethedeceği yerler ve hazineler gösterildi. Resulullah bundan dolayı sevindi. Bunun üzerine Allah teala: "Rabbin elbette ki sana da verecek sen de ondan razı olacaksın." âyetini indirdi ve ona cennette bin köşk verdi. Her köşkün içinde gereken eşler ve hizmetçiler bulunmaktadir.Süddi´nin Abdullah b. Abbas´tan naklettiği başka bir rivayete göre Abdullah b. Abbas şöyle demiştir: "Muhammed (s.a.v.)i âhirette razı edecek şeylerin biri de ehl-i Beytinden herhangi birinin cehenneme girmemesidir.[5]
6- O, seni bir yetim olarak bulup barındırmadı mı?
7- Seni şaşırmış bulup doğru yola iletmedi mi?
8- Seni fakir bulup zcnginlcştirmcdi mi?
Ey Muhammed, rabbin seni yetim bir kimse olarak bulup barındırmadı mı? Seni, bugünkü halinin dışında bulup sana doğru yolu göstermedi mi? Seni fakir bulup maddeten ve manen zenginleştinnedi mi?
Allah teala bu âyet-i kerimelerde Resulullahın Peygamberliğinden önceki hayatında ona yaptığı yardımlarını ve peygamberlik vererek onu hidayete erdirdiğini beyan etmektedir.
Ayette geçen ve "Şaşırmış" diye tercüme edilen "Dâllen" kelimesi, Süddi tarafından "Kavminin bulunduğu durumda olmak" şeklinde izah edilmiştir. Buna göre âyetin manası şöyledir: "Seni kırk yıl kavminin durumunda bulup sana doğru yolu gösterrmedi mi?"
Diğer bazı müfessirler ise bu ifadeyi "sapık bir kavmin içinde bulunan" şeklinde izah etmişlerdir. Buna göre de âyetin manası şöyledir: "Seni sapık bir kavmin içinde bulup sana doğru yolu göstermedi mi?"[6]
9- O halde sakın yetimi ezme,
10- Dilenciyi de azarlama.
11- Rabbinİn nimetine gelince, onu çokça an.
Ey Muhammed, o halde sen,´senin gibi yetim olanlara zulmetme. Onları zayıf görerek haklanın yeme. Onları tahkir etme. Dilenciyi de azarlama ve boş çevirme. Onu yedir ve ihtiyacını karşıla. Rabbinin sana verdiği nimeti de anlat.
Mücahid burada zikredilen nimetin peygamberlik olduğunu söylemiştir. Ebu Nadıra da Allanın verdiği nimetleri insanlara anlatmanın, nimetlere karşı şükretmekten sayıldığını söylemiştir.
Nurrian b. Beşir, Allanın vernıiş okluğu nimetlere karşılık şükranda bulunma hususunda Resulullahın, minber üstünde şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
"Kim aza teşekkür etmezse çoka dateşekkür etmez. Kim insanlara teşekkür etmezse Allah da şükretmez. Allanın nimetlerini anlatmak şükürdür.Onları anlatmayı terketmek ise nankörlüktür. Cemaat halinde olmak rahmet, ayrılık ise azaptır."[7]
Cabir b. Abdullah da, Resulullahın bu hususta şöyle buyurduğunu rivayet ediyor:
"Kime bir şey verilir de o da onun karşılığında vereceği bir şey bulursa onu versin. Bulamazsa onu övsün. Kim onu bu nimetle övecek olursa ona teşekkür etmiş olur. Kim de onu gizleyecek olursa, nankörlük etmiş olur.[8]
--------------------------------------------------------------------------------
[1] Bkz. İbn-i Kezir, C.4, S.521
Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi, Taberi Tefsiri, Hisar Yayınevi: 9/151.
[2] Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi, Taberi Tefsiri, Hisar Yayınevi: 9/152.
[3] Buharı, K.Tefsir d-Kur?an, Sure: 93 bab: 1
Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi, Taberi Tefsiri, Hisar Yayınevi: 9/152-153.
[4] Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi, Taberi Tefsiri, Hisar Yayınevi: 9/153.
[5] Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi, Taberi Tefsiri, Hisar Yayınevi: 9/153-154.
[6] Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi, Taberi Tefsiri, Hisar Yayınevi: 9/154.
[7] Ahmed b. Hanbel, Müsned, C.4, S.278
[8] Ebu Davud, K.el-Edeb, bab: 12,Hadis no: 4813
Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi, Taberi Tefsiri, Hisar Yayınevi: 9/155-156.