Güneş batmak üzere, akşam vakti yaklaşıyordu. Sokaklarda tek tük kalan insanların sesi, apartman boşluklarında yankılanıyordu.Derin nefesler alıp vererek hızlı adımlarla yürüyen Çiğdem, eve yetişmeye çalışıyor, telaş içindeydi.
Bir mağazada çalışan Çiğdem düzenli olarak evine gider gelirdi. Ailenin tek kızıydı. O saate kadar işleri uzamış, yoğunluktan eve de haber verememişti. Terbiyeli, zeki,güzel ve ailesine düşkün bir genç kızdı Çiğdem.. Bazı durumlarda çabuk sinirlenir, eleştiriyi kaldıramaz, kendi görüşüne daima saygı duyulmasını arzu ederdi. Kapalı olan Çiğdem, çalıştığı giyim mağazasında günde onlarca insan ile muhatap oluyor, ister istemez gözü farklılıklara kayıyor ve kendi de o yöne doğru gidiyordu. Mağazaya çeşitli kıyafetler geliyordu. Bazısını yadırgıyor, bazısı hoşuna gidiyordu.
Nihayet koşar adımlarla yolunu sürdüren Çiğdem, soluk soluğa eve vardı. Hemen evin kapısını çaldı. Endişeyle bekleyen Halime Hanım kapıyı açtı ve:
__ Ohh hoşgeldin kızım! Nerelerde kaldın böyle ?
__ Özür dilerim anne çok yoğundu bugün işler. Haber de veremedim.
__ Önemli değil kızım hadi geç içeri.. İyi ki baban gelmedi daha, yoksa çok kızardı.
__Biliyorum anne biliyorum. Nefes nefese kaldım zaten eve yetişeceğim diye.
Kısa bir dinlenmenin ardından anne kız sofrayı hazırlamaya koyuldular. Yemek kurulmuş, karınlar doyuyordu. Bir süre sonra sofradaki sessizliği baba Mehmet Bey bozdu;
__ Ee kızım neler yaptın bugün bakalım?
__ Ne olsun babacağım, işe gidip geliyorum biraz yorucu ama seviyorum işimi.
__ Allah senden razı olsun kızım şu evimize katkıda bulunuyorsun.
__ Aman baba, ne katkısı Allah aşkına. Üç kuruştan biri ancak geliyor eve.
__ Olsun kızım hiç yoktan iyidir. Allah'a hamd olsun fazla rızkta gözümüz yok.
Yorucu bir günün ardından tertemiz bir sabaha uyanan Çiğdem, her zamanki gibi işe gitmek üzere yola koyuldu. Renkli eşarbını bağladı, biraz makyaj yaptı, gösterişli olan kıyafetiyle de gayet dikkat çekiciydi. İş yerinde yakın dostluk kurduğu Dilek adında bir ablası vardı. Dilek de onun gibi, mağazada çalıştığından gayet modern giyiniyor, müşterilere karşı birnevi canlı mankenlik görevini sürdürüyorlardı. Iyi talep alan giyim mağazalarında her zaman farklı yenilikler görmekmümkün. Bunun adına 'MODA' denir ki, Üstad'ın "Şahsiyetsizliğin sembolü" olarak tanımladığı illetin ta kendisidir.
Çiğdem eline aldığı sıcak poğaçalarla mağazaya ulaşmıştı. Dilek abla'yı görünce güler yüzle;
__ Günaydın abla, bugün nasılsın bakalım
__Günaydın.İyiyim canım hoşgeldin sen nasılsın ?
__ İyidir... Bak poğaça getirdim yeriz dimi
__ İyi yaptın canım, müşteriler gelir şimdi ama çabuk kalkalım.
Çiğdem sabahları evden erken çıkıyor, çoğu zaman dükkanda birşeyler atıştırıyordu. Zaten Dilek ablasıyla sohbet için bahane oluyordu ona. Sıcak çaylarını yudumlarken, bir iki müşteri gelmeye başlamıştı. İşini
seven Çiğdem hemen yerinden fırladı ve gelen genç kızlarla ilgilenmeye başladı:
__ Buyrun efendim hoşgeldiniz. Nasıl yardımcı olabilirim
__ Hoşbulduk. Parlak büyük şallara bakmak istiyorum.. Ama canlı renkler olmalı lütfen
__ Tabii efendim şöyle buyrun hemen modellere bakalım.
Birbirinden renkli ve gösterişli şallara bakan genç kızlar, kararını vermiş istedikleri ürünü almışlardı. Gördükleri ilgiden memnun kalan kızlar, şalı tamamlamak için etek ve gömlek de aldılar. Çiğdem, kızlara diz boyu kadar etekleri sunmuş, onlara da cazip gelen bu kıyafetleri hemen satın almışlardı. Karşılıklı memnun kalarak iki genç kızı uğurladı. Bir yandan da şaşkınlığını gizleyemeyen Çiğdem sormadan edemedi ;
__ Abla şaşırıyorum aslında biliyor musun.. Tamam ben de renkli vs giyiniyorum ama bu kadar süsüme düşkün değilim. Haftada bir gelen müşterileri biliyorum. Yani ne biliyim abes geliyor bana.
__ Tatlım bizim sektör böyle ayakta kalıyor. Doğru yanlış önemi mi var canım, ticaret yapıyoruz biz
__ Tabii ki Dilek abla biz işimizi yapıyoruz.
__ Canım zaten insanlar çabuk alışıyorlar. Ürünlerimizi görüyorsun, göze hitap bile yetiyor.
__ Ne yalan söyliyim abla millet alışverişe gelince benim de gözüm gönlüm açılıyor. O kıyafetler ile daha bir hoş oluyorlar.
__ Ee Çiğdemcim, kimin mağazasına geliyorlar
__ Haklısın abla.
Gülüşmeler ile biten bu kısa sohbetin ardından öğle molası vermişlerdi. Epeyce yoruluyorlardı artık. Öyle bir sektör ki büyümesi kolay! Ne de olsa ınsanın gözüne, nefsine hitap ediyorlardı. Tesettürü şekilden
şekile sokuyorlar, buna da modern adını veriyorlardı. Bir bütün olan tesettürü binler milyonlarca parçaya ayıran sözde(!) tesettür mağazalarından yalnızca biriydi bu. İnsanın doğru ve yanlışı ayırt etmesi artık güç hale geliyor. Yanlış yapıyor fakat doğru görüyor. "Bu kişilerhiç ayet okumamış mıydı?" diye insanın aklına gelmiyor değil. Dini açıdan yaptıkları işe bir katkıda bulunmuyorlardı. Öyle ki işler büyüdükçe sadece amaçpara ve geçim derdi oluyor. Derken akşam olmuş, bu kez Çiğdem geç kalmamak için saatinde evine gitmişti. Günlük hayatı evden işe, işten eve monoton haliyle devam ederdi. Ama o halinden memnundu. İşi sebebiyle namazlarını aksatıyor, akşam ve yatsı namazlarına tek yetişip onları eda ediyordu. Arada akşam namazına bile yetişemiyor, yorgunluktan kendini unutuyordu. Haftanın bir günü
evde kalır, ailesi ile zaman geçirir. Küçük birde erkek kardeşi vardır Çiğdem'in. Birbirlerine çok düşkündürler. Evde kaldığı tatil günlerinde kardeşi ile ilgilenmekten, vakit geçirmekten hoşlanırdi.Ertesi sabah Dilek, Çiğdem'i almak üzere evlerine gelmişti. Sabahın erken saatiydi. Kapıyı hafif tıklatarak bekledi. Çok geçmeden elinde tesbih ile anne Halime Hanım açtı kapıyı ;
__ Oo Dilek kızım hayırlı sabahlar
__ Hayırlı sabahlar Halime teyzecim. Çiğdem uyanmadı mı daha.? Onu da alıp beraber işe gidelim diye düşünmüştüm.
__ İyi yaptın kızım. Uyandı hazırlanıyordu o da. Seni görünce çok sevinir.
Konuşmalar devam ederken, Çiğdem hazırlanmış halde çıkageldi kapının önüne. Pek karşılaşmadığı bu duruma şaşırmıştı. Genelde o, Dilek ablanın yanına giderdi. Ailesinden çekindiği için pek uğramazdı Çiğdem'lere.
Erken saatlerde bu güzel süpriz ile mutlu olan Çiğdem atıldı hemen ;
__ Aa Dilek ablacığım hoşgeldin, günaydın... HalimeHanım ;
__ Seni almaya gelmiş kızım sağolsun. Haydi dikkatli gidin kızım, Allah kolaylık versin... Dilek;
__ Teşekkür ederim Halime teyze görüşmek üzere. Hemen çantasını alan Çiğdem, Dilek ablanın koluna girdi ve mağazaya doğru yürümeye başladılar.
__Biliyor musun Dilek abla gelmene çok sevindim.
__ Bugün değişiklik olsun dedim canım sen yeter ki iste. Sıklaştırırım bu ziyaretler ama ona göre.
__ Aman abla, gözümü mü korkutuyorsun. Sen hele bi gelde Konuşmalar sürerken mağazaya yetiştiler. Hemen işe koyuldular. Rafları düzenleyip, yeni kıyafetleri askılara ve cansız mankenlere giydirdiler. Tabii kendilerinin de o mankenlerden pek bir farkları yoktu. Nihayet gelen müşteriler mağazaya biraz hareket katmıştı. Dükkana gelen anne-kız raflara bakınıyorlardı.Sağa sola göz atıyor, ama aradıklarını bulamamış gibiydiler.. Sessizce kızına seslendi anne;
__ Zeynep, çıkalım istersen burada bulamayız kızım Onların bu arayışını farkeden Çiğdem hemen yanlarına gidip anne kız ile ilgilenmeye başladı.
__ Hoşgeldiniz efendim..Buyrunne gibi birşey bakmıştınız .? anne verdi cevabını;
__ Kızım biz uzun etek ve bol pardesü bakıyorduk
__ Tabii hemen göstereyim ablacım...Çiğdem eline aldığı üç beş eteği kadına ve kızına gösterdi..Etekleri eline alan kadın şaşırmıştı;
__ Kızım bu mu uzun etek ?
__ Evet ablacığım. Bu sezon en uzun modellerimiz bu şekilde
__ Allah aşkına kızım, hiç hadis i şerif okumadınız mı ? Başımı kapatıp bacağımı açsam ne anlamı kalır tesettürün ! Çiğdem ne cevap vereceğini bilememişti.. Durumu farkeden Dilek abla hemen devreye girdi ve ;
__ Buyrun hanımefendi, dilerseniz şöyle geçin..Depodan istediğiniz kıyafetleri getirelim.. Kadının gözü tutmamıştı hiçbir kıyafeti. Cünkü islama göre değillerdi. Nefsani kıyafetler ile doluydu mağaza. Teşekkür edip, kızı Zeynep'i de aldı ve oradan ayrıldılar.. Giden iki müşterinin ardından bakakaldı Çiğdem..Kapıya çıktı ve onlar gözden kaybolana kadar izledi anne kızı. Farklılıkları dikkatini çekmişti Çiğdem'in.. Çok sade idiler, üzerlerinde uzun ayağa kadar bol dış elbise vardı. Mat kıyafetleriyle hiç dikkat çekmiyorlardı. Ve omuzlarıdan dökülen kocaman başörtüleri tesettürü tamamlıyordu.. Ayaklarında tak tuk sesleri çıkaran topuklu ayakkabılar değil, düz ayakkabılarıi vardı.
Çigdem bütün bunları dikkat ile inceledi..Ama hor gørerek değildi, bu sadelik hoşuna gitmişti..Onlara bakınca içi ferahladı.. Anne kız gözden kaybolmuş, fakat Çiğdem dükkanın kapısına dayanmış bir şekilde hâlâ dalgın haldeydi.. Elinde kıyafetler ile Dilek abla geldi yanına;
__ Çigdem tatlım hadi gelsene müşteriler bekliyor. Ben hanımefendi ile ilgileneyim, sende şunları askıya geçiriver....deyip elindeki malları Çiğdem'in kucağınakoydu.
O günü dalgın bir halde geçirdi Çiğdem.. Birşeyler kafasını fena kurcalıyordu. Eve gidince de bu durgun hali devam etti Çiğdem'in. Yemekten hemen sonra odasına geçti. Kapıyı çalarak içeri giren küçük kardeşi Emir koşarak ablasının yanına sokuldu. O şirin ve masum haliyle;
__ Ablacım ben seni çok özlüyorum. Ama sen hep işe gidiyorsun... Tebessüm ile cevap verdi Çiğdem;
__ Evet bitanem. Çünkü benim işim bu çalışmayı seviyorum. Ama seniii daha çok seviyorum Ayrıca ben de seni çok özlüyorum. Söyle bakalım nasıl gidiyor? Arkadaşlarınla aran iyi mi.? Emir, ablasıyla yaptığ sohbetin heyecanıyla;
__ Evet ablacım.. Hepsi çok iyi ama ben en çok Burak ile oyun oynuyorum..
__ Öyle mii
Çiğdem'in dalgınlıgını ve o gün yaşadıklarını bir nebze olsun kardeşiyle yaptığı sohbet gidermişti. Bu güzel sohbet Emir'in uyku saatine kadar devam etti.
Gece sürekli düşünüyordu Çiğdem.. "Yok yok ! Aman canım bizim giyimimizde ne var sanki.! Biz de kapalıyız." diye söyleniyordu. Bir yandan da "Ama o kadın neden o eteği istemedi ki? Bir de hadis i şerif okumadın mı diye sordu, ne demek istedi acaba??" diyerek aklı karışıyordu. Daha fazla bu konu üstünde durmadı ve rahat bir uyku için yatağına geçti.
Ertesi gün bütün bunları, Dilek ablayla konuşacaktı. Aklında soru işareti kalsın istemiyordu, çünkü çok düşünüyordu. O anne-kızda da aklı kalmıştı. Çiğdem; "Onları bulmalıyım ama nasıl.." diye kendi kendine söyleniyordu. Ama önce Dilek ablaya danışmak istedi, hem rahatlamak istiyordu. Belki de gerçeklerden kaçıyordu.
Yine yoğun bir günün ardından Dilek ablaya dışarı çıkıp birşeyler içmeyi teklif etti Çiğdem.. Bu teklifi memnuniyetle kabul eden Dilek ile bir kafeye gittiler. Ondaki bu durgun hali farkeden Dilek, sormadan edemedi;
__ Çiğdem! Hayırdır canım nedir bu halin? Sen de bir durgunluk, bir gariplik mi var yoksa bana mı öyle geliyor.?
__ Ah Dilek abla evet. Dünden beri düşünüyorum. Yani o anne-kız dükkana geldiklerinden beri kafam allak bullak oldu. Aslında ben de seninle konuşmak için çağırdım buraya.
__ Anlamadım ne olmuş ki anne-kıza ? Neden aklın karışık anlam veremedim doğrusu canım.
__ Ablacım ben onlara etekleri sunarken uzunluğuna şaşırdılar. "Ben bunu giyersem tesettürün ne anlamı kalır" dedi kadın. Ne yani abla, biz tesettürlü değil miyiz o zaman? Dilek bir kahkaha attı ve cevap verdi;
__ Tatlım bu muydu derdin.? Ben de mühim birşey sandım.
__ Ne yani abla bu basit bir konu mu ?
__ Canım benim. Bak sana şöyle söyleyeyim. Allah, bize örtünmemizi emrediyor. Ee biz çıplak mıyız.! Biz de kapalıyız canım örtünüyoruz ve hatta insanların örtünmelerine vesile oluyoruz. Ha.! O kadın hadis i şerif okuyup okumadığını da sormuştu değil mi.? Ben sana şu hadis i şerif'i söyleyeyim tatlım; ALLAH VERDIĞI NIMETI KULUN ÜZERINDE GÖRMEK ISTER
__ Aslında doğru söylüyorsun abla. Kızıyorum bir yandan biliyor musun.! Biz kapalı değiliz gibi muamele edilmesinden. Ama...
Ama'ları sürüp gidiyordu Çiğdem'in. Dilek ablayla konuşunca biraz rahatlamıştı ama tam olarak tatmin olamamıştı. Aklına koydu.. Kararlıydı.. Ne yapıp edip o anne-kızı bulacak onlarla da konuşacaktı. İlerleyen günlerde işe gidip gelirken, çalışırken gözü sürekli sokakları yokluyordu. Kafasında kalan soru işaretlerini de cevaplandırmalıydı. "Peki onlar neden farklı?" diye kendine sorarken, Dilek ablayla konuştukları geliyor aklına ve "Aman canım herkes istediği gibi kapanır. Her koyun kendi bacağından asılır nede olsa.!" diyip bir yandan da teselli arıyordu.
İşteki sakinliği fırsat bilen Çiğdem, kapının önüne çıktı. Hâlâ bir arayış içindeydi. İçi içini kemiriyordu. Artık işine duyduğu sevgi, yerini soğukluga bırakmıştı. Nihayet karşı durakta bekleyen bir genç kız takıldı gözüne. Evet evet.! Oydu bu.! O kadının kızıydı.! Koşarak durakta bekleyen kızın yanına gitti Çiğdem. Soluk soluğa ve heyecanla ;
__ Afedersiniz... Siz..? Geçen gün mağazamıza uğramıştınız...Çiğdem'i tanıyan Zeynep, sakin tavrı ve dik duruşuyla cevap verdi ;
__ Evet buyrun kardeşim.
__ Sizinle biraz konuşmak istiyorum.. Lütfen bana yardımcı olun.!
__ Eve gitmem gerekiyor kardeşim. Daha sonra inşaallah. Şimdi ailem merak eder. Zaten müsadeleri olmadan uygunsuz hiç birşey yapamam.
__ Peki sizi nasıl bulabilirim ki.? Ne yapacağını şaşıran Zeynep, telefon numarasını ve adresini bir kağıda yazıp Çiğdem'in eline tutuşturuverdi ve ;
__ Buyrun kardeşim. Haftasonu isterseniz konuşabiliriz. Hayırlı günler..... deyip evine doğru yol aldı.
Çiğdem, kızı bulmanın sevinciyle dükkana döndü. Artık haftasonunu iple çekiyordu.
Aradan iki gün geçmiş, haftasonu gelip çatmıştı. İzinli gününü fırsat bilen Çiğdem, önce Zeynep'i telefonla arayıp müsait olup olmadığını sordu. Olumlu cevap alınca hemen hazırlanmaya koyuldu. Nasıl giyinecegine karar veremedi. Hor görülürüm diye sade birşeyler aldı eline sonra, "Yok yok ben buyum canım. Ben de kapalıyım. Hem kararlı olmam gerek. Ben onları aşağılamıyorum ama onlar sanki insanı hor görüyor aşağılıyor" diye mırıldandı.. Ve olduğu gibi her zamanki haliyle gitti oraya.
Elinde tuttuğu adres kağıdını sıkıca tutuyordu. Kalbi küt küt atıyordu, artık sorulara cevap verilecekti. Doğruların peşinden gitmek istiyordu. Derken kağıtta yazılı adrese yetişmişti. Evin zilini çaldı. Kapıyı açan kadın;
__ Buyrun kızım kime bakmıştınız.? Çiğdem kadını görünce utanmıstı. Titrek sesiyle cevap verdi;
__ Şeyy... Ben.. Sizinle konuşmak istiyorum. Kızınız bahsetmistir. Daha doğrusu o gün mağazaya gelmiştiniz ama bir şey almadan dönmüştünüz. Kafamı kurcalayan sorular var lütfen yardımcı olun.
__ Şimdi hatırladım kızım buyur şöyle geç içeri.
Çiğdem'i içeri buyur eden Elif Hanım kızıyla birlikte oturup sohbete başladılar. Zeynep çayları ikram ederken sordu;
__ Kardeşim istediğin soruları sorabilirsin. Elimizden geldiğince yardımcı oluruz inşaallah.
__ Teşekkür ederim. O gün neden o eteği istemediniz.? Yani boyunu kısa buldunuz sanırım. Ben de o eteklerden giyiyorum hatta görüyorsunuz bu işin ticaretini yapıyoruz. Bunlar kafamı kurcalıyor.?? Elif Hanım;
__ Ah kızım. Zaten tesettürü modalaştırdılar. Adını evirdiler çevirdiler. Şeklini bozdular. Tesettür giyinmiş çıplakların üzerinde kimliğini kızım. Eteği soruyorsun. Şöyle anlatayım sana kızım ENTARI TARZI , ŞİMDİKİ ETEKLER KISA OLAN KIYAFETLERİN UZUNLUK ÖLÇÜLERİ ,KADIN ETEKLERInin uzunluğu hakkında hadisi şerifler.
7030-Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm, Hazreti. Fatıma veya Ümme Seleme radıyallahu anhüma'ya: "Senin eteğinin boy uzunluğu(nun erkek eteğine nazaran fazlalığı) bir zirâdır" buyurdular."
7031 - Hazreti Aişe radıyallahu anhâ anlatıyor: "Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm kadınların eteklerinin (erkeğinkinden fazla uzunluğu) hakkında: "Bir karış" demişti. Aişe kendisine: "Bu durumda, yürürken bacakları (etekten dışarı çıkar" dedim.
Aleyhissalâtu vesselâm: "Öyleyse bir zira' olsun!" buyurdular."
ZİRA NEDİR PEKİ
(Zira, Türk halklarının kullandığı eski ölçümü birimlerindendir.
Parmak uçlarından dirseğe kadar olan kısmın,Bu miktara denk düşen uzunluk biriminin adıdır.
Zira; Uluslararası Birimler Sistemi kabulünden önce kullanılan uzunluk ölçülerindendir75 cm ile 90 cm arasında değişen zira şekilleri vardır.
Zira; çarşı zira ve mimari zira olmak üzere iki çeşittir.Kumaş vs gibi çarşıda satılan malları ölçmek için kullanılan zira'ya çarşı zira, yer ölçümü için kullanılan zira'ya da mimari zira denir.
1 zira ortalama 0.57417 m2'dir.)
__ Şimdi anlıyorum Elif abla. Demek ne kadar yanlışlar yapıyormuşuz. Peki hadis okuyup okumadığımı sordunuz. Benim duyduğum bir hadis var; "Allah verdiği nimeti, kulun üzerinde görmek ister." buyuruluyor. E bizim güzel giyinmemiz gerekmiyor mu.?
__ Güzel kızım duymakla birşey tam öğrenilmez. Okuyup kaynaklara bakmak gerek. O hadis i şerif şöyledir. Hadisi Şerif :
Ebu'l Ahvas Babasından naklen diyor ki: "Üzerimde adi bir elbise olduğu halde Resulullah (sallalallahu aleyhi ve sellem)'ın yanına gelmiştim. Bana: "Senin malın yok mu?" diye sordu. "Evet var!" cevabıma: "Hangi çeşit maldan?" sorusunu yöneltti. "Her çeşit maldan Allah bana vermiştir [deve, sığır, davar, at, köle, hepsinden var]" demem üzerine: "Öyleyse Allah Teala hazretleri sana bir mal verdiği vakit Allah'ın verdiği bu nimetin eseri ve fazileti senin üzerinde görülmelidir!" buyurdular.
Ravi :Ebu'l Ahvas :Kaynak :Nesai, Zinet 83, (8,196)
AÇIKLAMA :
Açıklama :
Dinimiz, her ne kadar mütevazi bir hayat tavsiye ediyorsa da, tevazuda ileri gidip varlık içinde yokluk hayatı yaşamayı hoş görmez. Ayet-i kerime dünyadaki nasibin unutulmamasını emreder (Kasas 77). Hadiste de: "Allah birinize bir mal verdi mi, onu önce kendine harcasın" buyurarak daha açık bir üslupla kişinin kendisi için makul ölçülerle harcaması gereğine dikkat çeker.. Kişi değerli elbise giyebilir ama gösterişe düşüren her kıyafet haramdır..
Ayrıca bu erkekler için söylenmiş bir hadisi şeriftir kadının dışarı çıkarken süslenmesi başka bir hadisi şerifte haram kılınmıştır..
İşte o hadisi şerifler
(Herkes baksın diye [süslü] elbise giyen, onu çıkartıp atıncaya kadar, Allahü teâlânın rahmetinden uzak olur.) [Taberani]
(Bir kadın, güzel kokular sürünüp, [kürk ve deri gibi] göz alıcı güzel elbiseler giyerek, bir toplumun önünden geçerse, o kadın zina işlemiş gibi günaha girer.) [İbni Hibban]
Kim dünyada şöhret(MODA VE GÖSTERİŞ VB ŞEYŞLER) için elbise giyerse, Allah ona kıyâmet gününde zillet elbisesi giydirir Sonra da onu cehennemin alevli ateşlerinde yakar" (Ebû Dâvud, Libas 5, h No: 4029, 4030)