Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

İŞTE MÜSLÜMANLARA YAPILANLAR...Guantamono.. (2 Kullanıcı)

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
Guantanamo kapansın, işkence son bulsun
Sivil toplum hareketi Avaazın Ladinli posterleri Washingtondaki metro istasyonlarını kaplıyor. Kampanyanın amacı Guantanamo nun kapatılıp, işkencenin son bulması.
Sivil toplum hareketi Avaaz’ın Ladin’li posterleri Washington’daki metro istasyonlarını kaplıyor. Kampanyanın amacı Guantanamo’nun kapatılıp, işkencenin son bulması.

ABD’nin başkenti Washington’da metroya binmek için istasyona gelenler, El Kaide örgütünün lideri Usame Bin Ladin’in fotoğrafının olduğu büyük bir afişle karşılaşıyor.
ABD’nin “bir numaralı düşmanı”nın bu şaşırtıcı görüntüsü, aslında internet üzerinde kurulan sivil toplum hareketi Avaaz’ın, ABD’nin Guantanamo üssündeki tutuklama kampının kapatılması için yürüttüğü kampanya çerçevesinde tasarlanmış bir fotoğraf. Beyaz Saray’ın biraz ötesindeki metro istasyonundaki bu afişin altında yazanlar, kampanyanın amacını anlatıyor:

Avaaz’ın 3.5 milyon üyesi var

“Guantanamo kapatılsın, işkenceye son verilsin, tüm kötü muameleler soruşturulsun.” Avaaz’dan yapılan açıklamada bu afişin amacı, “işkencenin yasadışı ve ahlaka aykırı bir uygulama; bunun ötesinde Bin Ladin ve onun örgütü El Kaide’nin yeni üye toplaması için, harika bir kışkırtıcı araç olduğunu yetkililere hatırlatmak” şeklinde ifade ediliyor.

Küresel internet hareketi avaaz.org, avukatlardan kurulu Res Publica grubu ve internette faaliyette bulunan MoveOn örgütünün birlikte oluşturduğu; internet üzerinde dünya çapında 3.5 milyon üyesi bulunan bir hareket. Avaaz birçok doğu dilinde “ses” anlamına geliyor. Özellikle 11 Eylül sonrası ABD’de toplumsal bütünleşmeden yana tavır alan hareket, amacını, daha barışçıl bir dünya için çalışmak ve dünyanın karşılaştığı önemli sorunlarla mücadele etmek olarak tanımlıyor.

Tutuklu transferine engel

ABD Temsilciler Meclisi, Guantanamo üssünde alıkonulan tutsakların ABD’ye transferini engelleyen kararı kabul etti.
163’e karşı 258 oyla kabul edilen karara, İç Güvenlik Bakanlığının 2010 yılı bütçesiyle ilgili karar tasarısına tavsiye olarak da eklendi.

Guantanamo’da halen 223 tutsak bulunuyor. Bunlardan bazılarının kendilerini kabul edecek ülkelere gönderilmesi, diğerlerinin de ABD’de yargılanması planlanıyor. Ancak meclisin kararı yasalaşırsa, üssü kapatma planları zora girecek.

021020091438323843662_3.jpg


021020091438503848817_3.jpg

Kaynak: Taraf / LE MONDE / REUTERS
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
Pakistan askerlerinden Müslümanlara işkence
Pakistan askerleri direnişçi diye yakaladığı 4 müslümana saatlerce işkence yaptı.
İnternete düşen işkence görünrülerinde kansız Pakistan askerleri aralarına aldıkları 4 müslümanı saatlerde darp ettiler.

İşte insanlıktan çıkmış ve hayvandan daha aşağılık seviyeye düşmüş Pakistan askerlerinin işkence videoları.

İZLEMEK İÇİN TIKLAYINIZ>>>>
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
İşgalin 8. yıldönümünde Afganistan ve savaş
Afganistan'daki Amerikan işgalini başlatan bombalar 7 Ekim 2001'de Kabil'e, Kandahar'a ve Celalabad'a düşmeye başlamıştı.
Dünya Bülteni/Haber Merkezi 7 Ekim 2001'de, dönemin Bush yönetiminin 11 Eylül saldırılarını bahane göstererek Afganistan'ı işgal planını uygulamaya koymasının üzerinden tam 8 yıl geçti. O günden bu yana, son 30 yılını savaşla geçiren ülkede bomba sesleri kesilmedi.
Daha sonraları, işgalin, tıpkı Irak'ta olduğu gibi, uzun zamandır planlandığı ortaya çıksa da, o günlerde Afganistan'a yağdırılan bombaların amacının "Afgan halkını korkunç Taliban esaretinden kurtarmak" ve "Usame bin Laden'i yakalamak" olduğu iddia ediliyordu.
8 yıl sonra, Afgan halkı, BM raporlarına göre, Taliban döneminde olduğundan daha kötü bir durumda; Usame bin Laden'i ise pek hatırlayan yok.
2001'den bugüne kalan, katledilmiş binlerce Afgan sivil, koalisyon askerlerinin sayıları her geçen gün artan ölü listesi ve tam anlamıyla 'Ortaçağ' görüntüsü veren, harabeye dönmüş bir ülke..
afgandede.jpg
İŞGALDEN BUGÜNE
7 Ekim'de başlayan ve 12 Kasım'da Kabil'in ele geçirilmesi ile "tamamlandığı" ilan edilen işgalin 8. yılında, Amerikan ordusu şimdiye kadarki en ağır kayıpların verildiği, en zor şartların yaşandığı bir dönemden geçiyor. Obama yönetimine 'miras' kalan savaş, hem Washington'da hem ABD kamuoyunda derin çatlaklar oluşturdu.
Halkın başta büyük oranda destek verdiği işgale karşı, ortaya çıkan yalanlarla ve eve tabutta dönen asker sayısındaki oranla doğru orantılı bir tepki dalgası yayılıyor.
İşgalin 8. yıldönümünde, Amerika genelinde binlerce insan savaşı protesto etmek için sokaklara iniyor.
İşgalci güçlerin atadığı, daha sonra 'hileli' bir seçim sonrası seçilen Karzai hükümeti, Bağdat'ın 'Yeşil Hattı' gibi, Kâbil'in de El Hadra bölgesine sıkışmış durumda.. Şimdiye kadar üç suikast girişiminden kurtulan Karzai, ve askeri üslerde, ayrı bir dünyada yaşayan koalisyon askerleri artan Taliban saldırıları karşısında çıkış yolu arıyor.
afgantutuklu.jpg
Ülkenin imarı, halkın açlık ve sefaletten kurtarılması gibi vaatler ise çoktan unutuldu bile. İşgale gerekçe yapılan "kadınları özgürleştirme" söylemi, BM raporlarının ortaya koyduğu ülkede artan tecavüz oranları altında ezildi. İşgal öncesinde ve işgal sırasında Afganistan'da 'yakalanan', ve yıllardır Guantanamo askeri hapishanesinde işkence gören ve tutsak kalan yüzlerce masum insanın isimleri de yeterince gündeme gelmiyor. İşgale duyulan öfke, insansız uçaklarla yapılan ve her seferinde onlarca sivilin can verdiği katliamlarla iyice büyüyor,
7 Mayıs 2009'da Farah'ta ABD'yi protesto eden binlerce Afgan'ı sokağa döken, 93'ü çocuk 147 sivilin can verdiği insansız uçak katliamı gibi..

UYUŞTURUCU

Taliban döneminde büyük oranda azalan uyuşturucu üretimi ve ticareti, CIA'nın da aralarında olduğu iddia edilen yeni aktörlerle, Afganistan ve dünya için işgalden sonra yeniden problem haline geldi. Bir milyondan fazla insanın uyuşturucu kullandığı tahmin edilen ülke, dünyaya yayılan uyuşturucunun da ana kaynaklarından biri..
ABD'nin Afganistan'ı işgaliyle gittikçe derinleşen yoksulluk, haşhaş ekimini yeniden Afgan halkının tek geçim kaynağı haline getirdi. 30 milyon civarında nüfusa sahip olan Afganistan'da, yaklaşık 20 milyon insan günlük 1,5 dolarla yaşamaya çalışıyor.
mayincocuklar.jpg


İŞGALİN BİLANÇOSU

ABD işgalinin Afganistan'a bilançosu, uzun yıllar Rus işgaline karşı mücadele veren ülke için çok ağır oldu. Başta Amerikan askerleri olmak üzere, yabancı güçlerin verdiği kayıp da her geçen gün artıyor.
Afganistan'da öldürülen sivillerin sayısı bazı kaynaklar tarafından 12 bin civarında gösterilirken, çoğu insan hakları örgütü bu rakamın 30 binin üzerinde olduğunu ifade ediyor.
Onbinlerce Afgan'ın ise, savaşın neden olduğu açlık, hastalık, tıbbi yetersizlikler ve mültecilik şartları nedeniyle hayatını kaybettiği ifade ediliyor.
Yine ABD kaynaklarına göre, 23 bin civarında 'Taliban militanı' çatışmalarda ya da saldırılarda öldürüldü, binlercesi de tutuklandı.

Onbinlerce insan ise, iki işgal döneminde topraklarına döşenen sayısız mayının ve saldırıların izlerini üzerlerinde taşıyor.
mayinhastane.jpg
2009'un ilk yarısında Taliban güçleri tarafından öldürülen Amerikan askerlerinin sayısı önceki sene aynı dönemine göre % 40, 2007 yılının aynı dönemine göre ise % 75'lik bir artış gösterdi.
4 Ekim tarihli verilere göre, Afganistan'da ölen koalisyon askerlerinin sayısı bin 412. Afganistan'da sekiz yılda 842 Amerikan askerinin öldüğü kaydedilirken, yarısından çoğunu askerliğe geri dönemeyecek durumda olanların oluşturduğı 4 bin 477 asker saldırılarda yaralandı. ABD'nin ardından en fazla kayıp veren Britanya ordusu da işgalde 219 asker kaybetti. Başından beri ABD işgalinin en büyük destekçilerinden biri olan Kanada, savaşa katılmanın bedelini ölen 130 asker ile ödedi.
Savaşta, 5 binden fazla Afgan güvenlik görevlisi de can verdi.

Amerika'nın Afganistan'da yaklaşık 85 bin askeri bulunuyor. Ayrıca 4 bin Amerikan askeri de Afgan Ordusu'na eğitim vermek için ülkeye gönderiliyor. İngiliz askerlerinin sayısı 9000 civarındayken, diğer 40 ülkeden 26.000 kadar asker de Afganistan'da işgale destek veriyor.

ÇIKMAZA GİREN İŞGAL
2001 yılında, bir kaç hafta içinde Taliban yönetimini deviren, ancak direnişi bitiremeyen ABD ve koalisyon ülkeleri, 8 yıl sonra yol ayrımında.
Afganistan'daki Amerikan kuvvetlerinin başına getirilen General Stanley McChrystall'in hazırladığı son rapora göre, işgal güçleri Afgan savaşını kaybediyor. 'Başarı' için binlerce ek asker isteyen Generali ile ABD kamuoyu ve verdiği sözler arasında kalan Barack Obama'yı zor bir yıl bekliyor.

afgankiz.jpg
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
Afganistan, Türkiyenin Doğudaki sınır karakoludur
Afganistanın Batılı güçler tarafından işgalinin 9. yılına girerken Güney Asya Stratejik Araştırmalar Merkezi (GASAM) Başkanı Ali Şahin, işgali ve arkasında yatanları Vakite değerlendirdi.
2001 yılında ABD öncülüğünde müttefikler tarafından işgal edilirken dünya kamuoyuna, El Kaide ve Taliban güçlerinin ortadan kısa sürede kaldırılacağı ve Afganistan’a demokrasi ve özgürlük getirileceğinin vaat edildiğini söyleyen Şahin; “ABD’nin 300 milyar dolara varan Afganistan harcamalarını Bin Ladin avı ya da Afganistan’a özgürlükle ilişkilendirmek çok safiyane bir yaklaşım olacaktır.


ABD bu işgal ile Pakistan’ın nükleer silahlarını kontrol etmek, İsrail’in güvenliğini sağlamak, Hindistan ve Çin merkezli oluşan yapıyı etkisizleştirmek, Orta Asya’daki enerji kaynaklarını ele geçirmek, Rus yayılmacılığına karşı koymak ve İran’ı kuşatmak istiyor” dedi.


Pakistan ve Afganistan meselesinin Türkiye için de büyük bir sorun olduğunu söyleyen Şahin; “Afganistan ve Pakistan, Türkiye’nin Güney Asya’da ki sınır karakollarıdır. Güney Asya Türkiye’nin nüfuz alanı içinde bir bölgedir” diye konuştu.
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
Rus askerleri Çeçenistana dönüyor
Çeçenistan'daki askeri operasyonların komutanlığını bir katiller sürüsü olan FSB yeniden ele alıyor
Çeçenistan'da yürütülen operasyonların tamamının yeniden FSB komutanlığında yürütüleceği resmen açıklandı. Temel hedefi 'direnişçilerin yurt dışından gelen desteğini kesmek' olan yeni FSB operasyonlarını, Çeçenistan FSB'si başkanı Aleksandr Sulimov yönetecek.
Rusya ve işbirlikçi Çeçenistan hükümeti bir süre önce bölgede direnişin 'bitirildiğini' açıklayarak Rus askerlerinin 'anti terör' operasyonlarını durdurmuştu. Çeçenistan'daki savaşın bittiği açıklamasına rağmen, Rus birliklerinin 2014 yılına kadar bölgede kalacağı kaydedilmişti.
Son dönemde artan saldırıların ardından eskisi kadar kesin konuşmayan Rus yetkililer, çareyi kontrolü yeniden ele almakta buldu.Rusların aldığı bu karar Müslüman Çeçenistan direnişinin Rusları ürküttüğüne delil olarak gösteriliyor..
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
Almanya da Müslümanların evlerini basıyorlar
Dünyaya insan hakları dersi vermeye çalışan Batılılar, her fırsatta ikiyüzlülüklerini yansıtıyorlar.
Almanya'nın Başkenti Berlin'de, terör şüphesiyle Müslümanlara ait bazı evlerde arama yapıldı. Berlin polisinin bir sözcüsü, kendi ifadesi ile bazı ‘radikal dinci şiddet yanlıları’nın evlerini kapsayan operasyonun Berlin çapında düzenlendiğini belirtti.


Sözcü, operasyonun, terör eğitim kamplarında bulundukları şüphesiyle haklarında soruşturma başlatılan kişilere yönelik olduğunu, bu kişilerin saldırı planladıklarına dair somut bilgi bulunmadığını kaydetti.

Bild gazetesinde yer alan bir haberde de polisin 28 evde arama yaptığı ve operasyonun Çeçenlere yönelik olduğu ifade edildi. Haberde, yeterince ‘delil bulunmadığı’ için şüphelilerden hiçbirinin gözaltına alınmadığı kaydedildi. Berlin Eyaleti İçişleri Bakanlığı Sözcüsü de terör saldırısı yapılacağı yönünde herhangi bir bilginin bulunmadığını açıkladı.

Almanya’da yaşayan Türkler ise ev aramalarını kınayarak Almanya’yı insan haklarına saygıya çağırdılar. Tübingen Üniversitesi’nden Habib Azade; “Süreci biz de takip ediyoruz. Böyle giderse bir gün bizim de evimizi basacaklar. Berlin Başsavcılığı konu ile alakalı açıklama yapamıyor; çünkü delil yok. Berlin Eyaleti İçişleri Bakanlığı da açıklama yapamıyor, çünkü onların da söyleyecek sözleri yok. Biz bu haksız uygulamaları kınayarak toplumlar arası barış için Almanya’yı hukuka ve insan haklarına riayete çağırıyoruz” dedi.

(VAKİT)
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
Taliban, ABD başkanı Barack Obama'ya verilen Nobel Barış Ödülü ile dalga geçti
Taliban, Nobel barış ödülüne layık görülen ABD Başkanı Barack Obama'ya verilmesi gereken asıl ödülün "Nobel şiddet ödülü" olduğunu ifade etti.
Taliban sözcüsü Zabihullah Mücahid, Afganistan'daki savaşı tırmandırmak için ülkeye 21 bin ek asker gönderen bir adama barış ödülü vermenin saçmalık olduğunu söyledi.
Telefonda Reuters haber ajansının sorularını cevaplayan Mücahid, "Barış için Nobel ödülü? Obama 'savaşı tırmandırma ve sivilleri katletme Nobel ödülü' kazanmalıydı" dedi.
Taliban sözcüsü, "Obama Başkan Bush'un yerine geçtiğinde, Afgan halkı onun Bush'un izinden yürümeyeceğini düşünmüştü. Ne yazık ki, Obama aslında bir adım ileri bile gitti" şeklinde konuştu.
Norveç Nobel Komitesi, Obama'nın "uluslararası politikada yeni bir atmosfer oluşturduğu" ve "çok yönlü diplomasiyi teşvik ettiği" gerekçesiyle barış ödülüne layık görüldüğünü açıklamıştı.
Obama bu yıl Afganistan işgaline 21 bin ek asker gönderilmesini onayladı.
Şu anda üçte ikisini Amerikan askerlerinin oluşturduğu 100 binden fazla NATO askeri Afganistan'da konuşlanmış bulunuyor.
Afganistan'daki ABD ve NATO güçlerinin komutanı General Stanley McChrystal, Obama'dan 40 bin ek asker istedi.
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
Nobel Barış Ödülü Emperyalizmin Başına verildi !
2009 Nobel Barış Ödülü, ilk siyahi ABD başkanı olarak tarihe geçen Barack Obama'ya verildi. Ödülün Obama'ya verilme gerekçesi şöyle açıklandı:
ABD'nin ilk Afrika kökenli başkanı olan Obama'nın, dünyada nükleer silah stokunun azaltılması çağrıları ve dünya barışı için çalışması nedeniyle 10 milyon İsveç Kronu değerindeki bu ödüle layık görüldüğü belirtildi.

Ödülün, Obama'ya 10 Aralıkta Oslo'da yapılacak törenle takdim edileceği kaydedildi.

Nobel ödüllerinin böylelikle uluslararası emperyalist şebekeler ile dünyanın jandarması konumu ile özelikle İslam Dünyasında terör estiren ABD'nin başkanına verilmesi de tartışmaları beraberinde getirdi..

Obama'ya kurtarıcı(mesih) gibi bakan bir takım devlet ve topluluklara da böylece ABD ve Obama'nın güvenilir bir obje olduğu imajı uyandırılmış oldu.

Nobel Ödülü verilebilecek En Son Kişi Obamadır!

Şu anda Afganistanda hemen hemen hergün İnsansız uçaklarla katliam yapan ABD'nin başında ki isim olan Obama bu yıl nobel BARIŞ ödülü ismi ile nam salmış bir ödüle layık görülmüş...NOBEL Ödülleri Tamamı ile sahtelik tüten uluslararası sömürü düzenini sürdürme ve yayma ile görevli bir kurum yada kuruluş tur.

1896 yılında Alfred Nobel tarafından kurulan derneğin verdiği, insanlığa hizmet edenleri ödüllendirmek amacını taşıyan prestijli bir ödüldür. İlk Nobel ödülleri 1901 tarihinde verilmeye başlanmıştır.

Aslı itibarı ile sürekli propogandası yapılan bu sözde ödül törenleri tamamı ile emperyalizme hizmet olarakta verilmektedir.„Nobel Barış ! Ödülü'nün emperyalizmin hizmetinde sahte barışçı, yüksek insani değerlerin savunucusu gibi gösterilen Obama'ya verilmesi ise meseleye oldukça gülünç bir anlamda katmıştır.

Emperyalizmin figüranı olan Nobel kendisini yöneten ve yönlendiren sahibine ismini Barış koyduğu ödülü vererek adeta İşgal altında ki Bağdat ,Bombalarla dövülen Kabil ve siyonizme teslim edilmiş Gazze ile dalga geçmiştir.

Oscar ödülü, Nobel ödülü, vs....artık kapitalist-emperyalizmin kokuşmuşluğunun göstergesi olarak anılmalıdır. Obamaya verilmeside bunu göstermiyor mu?

Anadolu Haber Günlüğü/Analiz
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
al_aqsa_mosque_dome.jpg

Mescid-i Aksa'da ezanlar susturulmak isteniyor
İsrail işgal güçleri ilk kez bir uygulamaya giderek Mescid-i Aksa'nın elektriğini kesti.
İsrail işgal güçleri ilk kez Mescid-i Aksa'nın elektriğini kesti. Bu uygulamanın hedefinin ezanın susturulması olduğu belirtiliyor.

İsrail işgal güçleri Mescid-i Aksa'ya baskın yaparak, namaz kılanları ve mukaddesatını korumak isteyenleri tutukladı. Aksa'da bulunan Müslümanlara saldıran işgal güçleri göz yaşartıcı bomba kullandı.

Eski Kudüs'ün dar sokaklarında, Mağaribe kapsında ve Aksa'nın avlusunda Filistinli gençler ve İsrail askerleri arasında zaman zaman çatışmalar devam ediyor.

İsrail işgal güçleri, onlarca Filistinli gencin yanısıra Filistin Yönetimi Kudüs Dosyası Sorumlusu Hatim Abdulkadir'i de tutukladı.

Kubbe Es Sahra altında toplanan kadınları da İsrail askerlerinin darb ettiği zor kullarak dışarı çıkardığı,bazı kadınların arbede esnasında yaralandığı belirtildi.

Dün sabah saatlerinden itibaren İsrail özel harekat timlerinin Mescid-i Aksa'nın önünde konuçlandırıldığı dikkati çekmişti. İsrail işgal güçleri Aksa'dan kendilerine atılan taş ve molotof kokteyl nedeniyle baskın düzenlediklerini iddia ediyor. Ancak görgü tanıkları böyle bir olayın olmadığını ifade ediyor.

İsrail işgal güçleri ilk kez bir uygulamaya giderek Mescid-i Aksa'nın elektriğini kesti. Bu uygulama İsrail yönetiminin ezanı susturmak istediği şeklinde yorumlanıyor.

El Cezira'ya telefonla bağlanan Kudüs Müftüsü Şeyh Muhammed Hüseyin, İsrail askerlerinin El Mağaribe ve diğer bazı kapıları kapattığını ifade etti. Durumun son derece tehlikeli olduğunu dile getiren Hüseyni, Haram-ı Şerif'ten İsrail askerlerinin çıkmaması durumunda, olayların önümüzdeki günlerde çok daha büyüyebileceği uyarısında bulundu.

Halen Mescid-i Aksa'nın içerisinde bulunan Kudüs Mükaddesatı Vakfı Meclisi Başkanı Şeyh Abdulazim ise; 'İşgal güçleri baskını engellemek isteyen gençleri tutuklamak için kapıları zorladıklarını, Mescid'in içinin gaz kokusuyla dolu olduğunu' bir haber kanalına yaptığı telefon bağlantısında söyledi.

Kudüs Valisi Adnan El Hüseyni ise Mescid-i Aksa'da yaşananlardan İsrail yönetimini sorumlu tutarak, Yahudi yerleşimcileri gerginlik yaratmak için desteklemekle suçladı. Yeni bir İsrail projesinden bahseden Hüseyni bu defa baskının öncekinden farklı olduğunu, önce İsrail askerlerinin Mescid'e girmek ardından Yahudi yerleşimcileri sokmak istediklerini söyledi. Doğabilecek sonuçlardan İsrail yönetiminin sorumlu olacağını dile getirdi.

Filistin baş kadısı Teysir El Temimi yaptığı açıklamada; 'Mescid-i Aksa büyük bir komplo altındadır. İsrail yönetimi Mescid-i Aksa'yı ikiye bölmek için geniş ve gizli bir operasyon başlatmış bulunmaktadır.' Dedi.

Meşhur Alim Yusuf El Kardavi ise; İsrail'in Mescid-i Aksa'ya karşı son dönemde düzenlemiş olduğu komplo girişimlerinin hedefinin, Aksa'ya girmek olduğunu, İbrahim cami'inde yaptıkları gibi 'iki kıblenin birincisi, iki haremin üçüncüsü' olan Aksa'yı da ikiye bölmek istediklerini söyledi. İslam alemini Mescid-i Aksa'ya sahip çıkmaya çağırdı.

Filistin kaynakları, olayların başlamasından sonra İsrail'in Mescid-i Aksa'ya baskın yapmak gibi bir niyeti olduğu şeklinde açıklamalarda bulunmuştu.
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
ABD'de İslami Lidere İnfaz!
ABD'de cezaevindeyken müslüman olan Afrika asıllı Amin Abdullah, ABD'de İslami bir devlet kurmak iddiasıyla öldürüldü.
Detroit yakınındaki Dearborn kasabası silah sesleriyle yankılandı. Federal ajanlar İslamci grubun liderine baskın düzenledi.

ABD'de 11 Eylül sendromu devam ediyor. ABD'de çeşitli suçlardan aranan ve "aşırı İslami bir grubun liderliğini yürüttüğü" iddia edilen bir kişi federal güvenlik yetkililerinin baskınında öldürüldü.

Savcılık yetkilileri, Detroit yakınındaki Dearborn kasabasındaki bir depoda olan Lokman Amin Abdullah ile federal ajanlar arasında silahlı çatışma çıktığını, çatışmada Amin Abdullah'ın öldürüldüğünü kaydetti.

Amin Abdullah ile ilgili hazırlanan dosyada, hakkında çeşitli suçlamalar bulunduğu ve önceki adının Christopher Thomas olduğu ifade edilerek, Abdullah'ın liderliğindeki grubun öncelikli amacının ABD'de İslami bir devlet kurmak olduğu kaydedildi.

Federal soruşturma bürosu FBI yetkilileri de, Abdullah ve 10 adamının çeşitli suçlardan arandığını, bunların arasında hırsızlık, yasa dışı silah alış satış işleri olduğunu söyledi.

FBI'ya göre, çevresindekilerin bir bölümü cezaevindeyken müslüman olan kişilerden oluşan Abdullah, konuşmalarında genellikle hükümet aleyhinde söylemler dile getiriyordu.

Kaynak: Ajanslar
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
Başörtülü kadın bir 'terör tehditi' olarak ilan edildi

25 Ekim 2009,

4778_1.jpg
Özbekistan'da İslam'a karşı savaş şiddetleniyor ve gittikçe daha dramatik bir durum alıyor. Taşkent rejimi ülkede İslam'ı tamamen ortadan kaldırmak için bir savaş başlattı. Dindarlığın herhangi bir şekilde tezahürü rejim tarafından bir terör tehditi işareti olarak değerlendiriliyor.

Bir kadının taktığı baş örtüsü Devlet için böylesi bir tehdit olarak ilan edildi.

Salı günü Taşkent'te ki Şayhantaur bölge polis departmanı baş örtülü kadınların derhal baş örtülerini çıkarması gerekliliğiyle yerel satış yerlerine baskın düzenledi. Özgürlüğün Sesi (Voice of Freedom) internet sitesinin bildirdiğine göre itaatsizlik yapan her dükkan kapatıldı ve kadınlar polis tarafından tutuklandı.

Baskından bir kaç dakika önce, sivil giyimli kişiler, alışveriş mağazalarına yürüyerek girdi ve geniş çaplı bir baskın düzenleneceği konusunda Müslüman kadınları uyardı.

Dakikalar içinde Müslüman kadınlara ait olan çok sayıda mağaza kapatıldı, çok sayıda kişi baş örtülerini çıkarmaya zorlandı. Emirlere itaat etmeyi reddeden kişilerin dükkanları zorla kapatılarak polis tarafından tutuklandı.

Polis bölge yönetiminden bir Polisin söylediğine göre pazar-mağazaların çıkışlarına kadınları içine koymak için özel otobüsler konuldu ve kadınlar alınıp götürüldü.

Mağazalardaki diğer tüccarlara göre, diğer dindar kadınlara, son zamanlarda, mağaza sahiplerin, polis memurları ve kendilerini devlet kurumunun çalışanları, FTA olarak adlandıran belirli şahıslar tarafından mağaza-pazarlarda baş örtüsüyle görünmemeleri söylendi.

Ayrıca emirlere itaatsizlik durumunda tüccarların işlerinin ya bitirileceği ya da 15 gün süreyle idari gözaltına maruz kalacağı konusunda katı bir şekilde uyarıldı.

Kavkaz Center
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
CaptionChallenge-BarackObama-HillaryClinton-embrace.jpg


ABD'den Yahudi istilasına onay
Filistin topraklarında zorla inşa edilen Yahudi yerleşim birimlerinin yürütülen barış görüşmeleri için ön koşul olmadığını savunan Clinton, Tel Aviv yönetimine tam destek verdi.
Kudüs’te İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile bir araya gelen ABD Dışişleri Bakanı Clinton, Filistin tarafının ısrarla dile getirdiği Yahudi yerleşimlerinin dondurulması talebine sert bir dille tavır koydu.

ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, İsrail’in bölgede yürüttüğü politikaya tam destek verdi. Clinton, Kudüs’te İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile düzenlediği basın toplantısında, ABD Başkanı Obama ile kendisinin İsrail ve Filistinliler arasında bir barış anlaşmasında kararlı olduklarını savundu. Ancak ABD Dışişleri Bakanı, Filistin tarafının görüşmelerin yeniden başlatılması için ısrarla dile getirdiği Yahudi yerleşimlerinin dondurulması talebine bu kez tavır koyarak, İsrail’in, Batı Şeria’daki Yahudi yerleşimleri için görülmemiş ölçüde ödünler verdiğini öne sürdü. Bakan Clinton, “Yerleşim birimleri hiçbir zaman bir ön koşul olmadı. Bu, her zaman müzakerelerin konusu oldu” dedi.

Ön koşul olmadan...

Clinton, İsrail Başbakanı’nın, yerleşimler konusunda önerdiği kısıtlamaların, “benzeri görülmemiş ölçüde olduğu” değerlendirmesinde de bulundu. Filistin Yönetimi ve Başkanı Mahmud Abbas, İsrail ile yaklaşık yılbaşından bu yana donmuş vaziyetteki barış görüşmelerinin yeniden başlaması için hep Yahudi yerleşimlerindeki inşaatların dondurulmasında ısrarlı olduklarını belirtmiş ve ABD’den de bu konuda İsrail’e baskı yapmasını istemişti. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu da İsrail’in barış görüşmelerine ön koşulsuz olarak başlamakta istekli olduğunu ve diğer tarafın bu şekilde davranmadığını belirtti ve “Hemen görüşme masasına oturmamız gerektiğini düşünüyoruz” dedi. ABD Dışişleri Bakanı Clinton, Savunma Bakanı Ehud Barak ve Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman ile de bir araya geldi. Lieberman, Filistin’i İsrail’le görüşmeleri önlemeye çalışmakla suçladı ve özellikle yerleşimlerin dondurulmasını bir ön koşul olarak getirmelerini eleştirdi.

Tek suçlu Filistin!

Lieberman, Filistin Yönetimi’nin Ehud Olmert, Ehud Barak ve Ariel Şaron hükümetleri döneminde koşul öne sürmediklerini ifade etti. Lieberman ayrıca Clinton’a, Filistinlilerin Goldstone raporu ile ilgili tahrik edici tutumlarını sürdürmeleri, konuyu Lahey’deki Uluslararası Adalet Mahkemesi’ne getirme ısrarında devam etmeleri halinde, Başbakan Netanyahu’ya Filistinlilerle görüşmelere girişmemesi tavsiyesinde bulunduğunu da aktardı. İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak ise Clinton’a barış görüşmelerinde yaşanan çıkmazın, Hamas’ı güçlendirdiğini ifade etti. ABD Dışişleri Bakanı Clinton, İsrail’e gelmeden önce Birleşik Arap Emirlikleri’nde, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas ile bir araya gelmişti. Abbas, İsrail tarafı ile sorunun, yerleşimlerin dondurulmasını kabul etmemeleri olduğunun altını çizmişti. Devlet Başkanı Abbas İsrail’in yerleşim yerleri ile ilgili tavrını koruduğunu belirterek, bunu da hiçbir Filistinlinin kabul edemeyeceğini vurgulamıştı.
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
32664.jpg



Rusya'daki siyasi tutukların üçte biri Müslüman



Memorial, hapisteki siyasi tutukluların yüzde 30'dan fazlasının Müslüman olduğunu duyurdu.



Rusya'nın en önemli insan hakları örgütü Memorial, Rusya hapishanelerinde bulunan siyasi tutuklu ve hükümlülearin üçte birinden fazlasının Müslüman olduğunu duyurdu.

Rusya'da her yıl kutlanan 309 Ekim Mahpuslar Günü dolayısıyla Memorial ve diğer insan hakları kurumları, "Rusya'da siyasi mahpuslara serbestlik!" sloganı ile bir eylem yaptı. Bu eylemde ülkedeki tüm siyasi hükümlülerin serbest bırakılması ve aşırılık hakkındaki Rus ceza kanunun 282.2 maddesinin kaldırılması istendi.

Rus basınında yer alan haberlere göre Memorial temsilcisi Bahrom Hamroyev, bu eylemde yaptığı açıklamada, ülkede yüzden fazla siyasi hükümlü olduğunu ve bunların 30'dan fazlasının ise siyasi görüşleri dolayısıyla cezalandırılan Müslümanlardan oluştuğunu ifade etti. Hamroyev'e göre, terör ve aşırılık aleyhinde mevcut olan yasalar, gerçek teröristlere ve aşırılara karşı değil, 'farklı düşünce'deki insanları takip edip, korkutmak için kullanılıyor.

Hamroyev ayrıca, birçok mahkeme kararının hakimler tarafından değil talimat gereği "yukarılar" tarafından alındığını da özellikle vurguladı.

SSCB, 1974 yılında, 30 Ekim gününü siyasi mahpusların "günü" olarak ilan etmişti. Dönemin yönetimi, bunu yapmakla ülkede siyasi mahpusların olmadığını göstermeye çalışmıştı. SSCB sonrasında da, 30 Ekim tarihi, siyasi mahpusların günü olarak Rusya'da anılmaya devam ediyor.
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
resim.php

İsrail hapishanesinde bir Filistinli'nin dramı
Evlendikten bir ay sonra 29 Ekim 1993'te HAMAS üyesi olduğu gerekçesiyle tekrar tutuklanan Murtaja tam 20 yıl hapse mahkum edildi.
İsraillilerin ‘güvenlik gerekçesiyle' hiçbir aile üyesiyle görüşmesine izin vermediği Murtaja, 16 yıl boyunca hiç göremediği babasını geçen yıl kaybetti. Dört yıl daha hapiste kalacak olan Murtaja, yaşlı annesinin hapisten çıkana kadar ölmemesi için dua ederken, aynı süre zarfında göremediği eşi de yolunu bekliyor.

İsrail devletinin 60 yıldan beri işgal altında bulundurduğu Filistin'de, işgale direnenlerin İsrail hapishanelerinde ömür geçirerek ailelerinden ayrı kalması çok olağan karşılanıyor. Ancak, 17 yıldır İsrail hapishanelerinde bulunan Samir Murtaja isimli Filistinli'nin hikayesi duyanların yüreğini yakıyor.

TUTUKLANDIĞINDA 23 YAŞINDAYDI ŞİMDİ 39 YAŞINDA
39 yaşındaki Murtaja 17 yıl önce 23 yaşındayken HAMAS üyesi olduğu gerekçesiyle tutuklandı ve 20 yıl hapse mahkum edildi. Murtaja'nın hikayesini acıklı kılan ise 20 hapse mahkum olması değil, zira Filistin'de 15 yaşında İsrail tarafından tutuklanan ve on yıllar sonra ak saçlı yaşlılar olarak çıkan binlerce Filistinli bulunuyor. 17 yıldır hapishanede bulunan Murtaja'yı farklı kılan ise hapishanede tutulduğu süre zarfında ne annesini, ne babasını ne de 6 kardeşinden 5'ini görmedi.

BABASININ CEZANEZİNE KATILAMADI 17 YILDIR ANNESİNİ GÖREMİYOR
Geçtiğimiz yıl vefat eden babasının cenazesine katılmasına bile izin verilmeyen Samir Murtaja, hapishaneden çıkana kadar annesinin ölmemesi için dua ediyor. Zira Murtaja, 16 yıl boyunca göremediği babası gibi yaşlı annesini göremeden kaybedeceği endişesi taşıyor. Filistinli mahkumların sorunları konusunda araştırma yapan Abdulnasır Fervana, Samir Murtaja'nın hapis yattığı süre zarfında ailesinden gördüğü tek kişinin 9 yıldır hapis yatan 34 yaşındaki kardeşi Fadi olduğunu belirtti.

KARDEŞİNİ HAPİSHANEDE GÖRDÜ
Bu görüşme ise bir aile ziyaretinden ziyade, hapiste tutulan Samir'in Fadi ile birlikte 2003 yılında sorgulanması sırasında gerçekleşti. El Fetih üyesi olduğu gerekçesiyle 16 yıl hapse mahkum edilen Fadi ise 7 yıl daha hapiste yatacak. Hapisteyken İbrani Üniversitesi'ne kabul edilen Samir'in kardeşi Fadi şu an kaldığı koğuşunda Siyaset Bilimi eğitimi görüyor.

EŞİ 17 YILDIR YOLUNU GÖZLÜYOR
Samir Murtaja'nın 17 yıldır göremediği bir diğer kişi ise eşi. 1990 yılında tutuklanan ve 1991'de serbest bırakılan Murtaja, serbest bırakıldıktan bir yıl sonra evlendi. Evlendikten bir ay sonra 29 Ekim 1993'te tekrar tutuklanan Murtaja, HAMAS üyesi olduğu gerekçesiyle 20 yıl hapis cezasına çarptırıldı. 4 yıl daha hapiste kalacak olan Samir Murtaja'nın eşi 17 yıl boyunca görmediği kocasının yolunu gözlüyor.

vakit
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
bsmnb5d.gif


israel-propaganda-machine.jpg

''Onlar saniyorlar ki,biz sussak bir mesele kalmayacak.Halbuki,biz sussak, tarih susmayacak...Tarih sussa, hakikat susmayacak.
Onlar saniyorlar ki,bizden kurtulsalar hicbir mesele kalmayacak.Halbuki,bizden kurtulsalar,vicdan azabindan kurtulamayacaklar,vicdan azabindan kurtulsalar,tarihin azabindan kurtulamayacaklar.Tarihin azabindan kurtulsalar,Allah'in gazabindan kurtulamayacaklar.
12422484460.gif
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
AB'den Sonra ABD'de Türkiye'yi El-Beşir için Uyardı
ABD'li yetkili Gordon, Türkiye'yi vereceği mesaj konusunda uyardı
ABD Dışişleri Bakanlığının Avrupa ve Avrasya işlerinden sorumlu üst düzey yetkilisi Philip Gordon, Sudan Devlet Başkanı Ömer El Beşir'in Türkiye ziyaretine ilişkin, "Türkiye'nin Sudan hükümetine vereceği mesajın, ABD ve Avrupa'nın tutumuyla tutarlı olmasını umduklarını" söyledi.
Washington'da Yabancı Basın Merkezi'nde basın toplantısı düzenleyen Gordon, El Beşir'in İSEDAK toplantısı vesilesiyle Türkiye'ye yapacağı ziyarete ilişkin görüşünün sorulması üzerine, toplantıya kimin katılması gerektiği konusunda karar vermenin ABD'nin işi olmadığını belirtti.
El Beşir ile Türkiye'de görüşmelerin yapılacağına işaret eden Gordon, "Umudumuz, Türkiye'nin Sudan hükümetine vereceği mesajın, bizim ve Avrupalı dostlarımızınkiyle tutarlı olması" dedi.
"İRAN İLE İŞ YAPMANIN ZAMANI DEĞİL"
Gordon, Türkiye ile İran arasında imzalanan enerji anlaşması konusunda Washington'ın tutumuna dair bir soru üzerine de, ABD'nin İran'a yönelik ekonomik yaptırımlarının koşullarında bir değişiklik olmadığını, bu ülkeyle ekonomik alanda iş yapmadıklarını belirtirken, "Ayrıca, diğer ülkeler için de İran ile iş yapmanın zamanı olmadığını düşünüyoruz" dedi.
"Diğer ülkeler İran'ın enerji sektörüne büyük yatırımlar yaptığı zaman yaptırım uygulanmasını gerektiren bir yasamız var ve bunların hiçbiri değişmedi" ifadesini kullanan Gordon, şöyle konuştu:
"Ana noktayı vurgulamam gerekirse, İran'a yatırımlar ya da bu ülkeyle alışverişler bizim yasamızla çatışmasa bile, genel prensip olarak, İran ile iş yapmak için uygun zamanın bu olmadığını düşünüyoruz. Bu konuda ileriye gitmeden önce, İran'ın uluslararası toplumun tekliflerine yanıt verdiğini görmek istiyoruz."
KIBRIS
Gordon, Kıbrıs müzakerelerine ilişkin bir soru üzerine de, adanın her iki tarafında çözüme ilgi duyan liderlerin varlığı ve çeşitli etkenlerin birleşimiyle, Kıbrıs için önemli bir fırsat penceresinin olduğu görüşünü dile getirdi.
Her iki taraftaki liderlerin birbirlerini uzun zamandır tanıdığına işaret eden Gordon, "Geçmiş yılların aksine, BM'nin himayesinde ciddi ve düzenli olarak doğrudan görüşmeler yapıyorlar, ki bu iyi birşey. Tabii ki zorluklar var. Her iki tarafta da önemli görüş farklılıkları sürüyor. Ancak ABD elinden geldiğince bu süreci destekleme siyaseti yürütüyor. Kıbrıs'ta iki bölgeli iki toplumlu bir federasyonun gelişmesini desteklemeye devam ediyoruz" diye konuştu.
TÜRKİYE'NİN AB SÜRECİ
Gordon, Türkiye'nin AB sürecine ilişkin bir soru üzerine de, ABD'nin AB'nin bir üyesi olmadığına ve Türkiye'nin birliğe üyeliği konusundaki kararı da AB ülkelerinin vereceğine dikkati çekti.
Türkiye'nin Avrupa arzusunu uzun süredir desteklediklerine işaret eden Gordon, "Sürecin Türkiye için sağlıklı ve yapıcı olduğuna, güçlü bir Türkiye-AB ilişkisinin hem Avrupa hem Türkiye için yararlı olacağına inanıyoruz. Dolayısıyla Avrupa'daki dostlarımızı bu süreci ileri götürmeye teşvik ediyoruz. Türk hükümetinin de, Türk kamuoyunun da, AB'ye katılıma ilgi duymaya devam ettiğini düşünüyorum" dedi.
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
Zere'den Mirzabeyoğlu'na kadar Ali Suat Ertosun klasiği
Güler Zere, ondört yıldır hapiste. Salih Mirzabeyoğlu, on yıldır hapiste. Leman Yurtsever henüz dışarıda...Sibel Erarslan Yazdı
Bu üç isim, üç ayrı hayat hikayesi ve niçin benim ajandamdadır derseniz... Ali Suat Ertosuna çıkıyor bütün yollar derim size...


Güler Zere
, ondört yıldır hapiste. Salih Mirzabeyoğlu, on yıldır hapiste. Leman Yurtsever henüz dışarıda... Bu üç isim, üç ayrı hayat hikayesi ve niçin benim ajandamdadır derseniz... Ali Suat Ertosun’a çıkıyor bütün yollar derim size...
Ali Suat Ertosun, “Hayata Dönüş Operasyonu” adı verilen cezaevi baskınlarında, hapishanelere isyan çıktı gerekçesiyle iş makinası sokarak, mahkumların kepçe aralarına sıkışmış kollarının bacaklarının bilahare çöplüklerden çıkartıldığı feci günlerin başrolündeki kilit ismi... Mahkumların “Brejnev” takma adıyla tanıdığı, kanuni bir cezalandırma yöntemi olarak algıladığı işkenceyi tüm soğukkanlılığı ile uygulatan meşhur bir kişi... Tabii bu mahkumların anlattığı bir meseledir, biz onların yalancısıyız...
Dahası, Karagümrük Çetesi olarak bilinen Nuriş Biraderleri, Sabancı suikastının tetikçisi Mustafa Duyar’ın devlet kontrolü ve güvenliği altında tutulduğu cezaevine naklettirmiş kişi olarak da geçmişti ismi... Mustafa Duyar konuşamadan infaz edilmişti. Tabii bu da Nuriş kardeşlerin anlattığı bir başka meseledir, biz onların yalancısıyız...
Ceza ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü görevini ifa ederken, bu tür üstün hizmetlerinden dolayı, Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’den madalya almış... Terfisine terfi katılarak daha sonra da Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyeliğine seçilmişti Ertosun. İşte bu kısmı, mahkumların anlattığı, bizim de yalancısı olduğumuz bir mesele değildir, el-hak; herkesin bildiği bir yükseliş öyküsüdür...
Güler Zere’yi, bana göre iki sokak ötedeki Mustafa Kemal mahallesinden tanıyorum. Siyah beyaz fotoğraflarının yapıştırılmış olduğu soluk duvarlardan, elektrik kofrasının üstüne asılmış posterinden, bir inşaatın önünde el arabasına astığı kadın entarileri, yün çorap, Doğu’da “tuman” diye tabir edilen içlikleri satan palabıyıklı ak saçlı bir dede var, işte o dedenin çerçisini açtığı gri kolonların üzerinden bakar haliyle tanırım Güler Zere’yi. Cezaevi koşullarının kötü olduğundan, işkenceden, tutuklu değil esirlerden söz eder posterinin hemen altındaki cümleler... Minibüsle geçtiğim bu mahallede hep inip, Güler Zere’nin arkadaşlarıyla konuşmak geçmiştir aklımdan. Buna çok cesaret edemem. Çünkü oğlumla birlikte bindiğimiz otobüsün camları atılan taşlarla tam bu sokaklarda patlatılmıştı. Elektrik faturası ödemeye gidiyorduk oysa, altı yaşlarındaki oğlumun saçları arasından camları ayıklarken ağlıyordum, oysa sakindi bizimkisi, bir pokemonun yolunu şaşırarak otobüs camına çarpmış olacağını falan zannediyordu... Mahallenin kurduğu barikatlar, yakılan lastikler, molotof kokteylleri de içinden geçilen bir çizgi film... Güler Zere’nin arkadaşlarıyla korkmadan konuşabilmek için belki bir çocuk gözünün safiyetine sahip olmak gerek...
Çocuk değilim, bu imkanı kaçırmışım ne yazık ki... Ama yeri hep savunmadan ve insan onurundan yana olan bir hukukçu olarak, yetişkinlere ve mesleğin gerektirdiği başka bir gözü hep açık tutmaya çabalayan biriyim. Nasıl bir gözdür bu? Mahkumların insan olarak ceza çektikleri esnada bile “insan onuru”nun gerektirdiği yaşama hakkını savunacak bir göz... Fena muamele ve işkencenin bir cezalandırma yöntemi olmadığını bilen bir göz.

Salih Mirzabeyoğlu’nu, kitaplarından, şiirlerinden, resimlerinden tanıyorum. Yanılmıyorsam on yıldır veya biraz daha fazla hapistedir. Fikir suçlusudur. Katıldığı hiçbir eylem, gösteri tedhiş faaliyeti yoktur, gözaltına alındığında suç delili olarak kurşun kalemlerine el konulmuştu. Kurşun ve kalem dünyanın en akıl almaz ikilisi olarak bir araya gelir. Çünkü dünyanın bütün yargıçlarının bildiği şeydir, bu iki zıt kelime yani kurşun ve kalem arasında bir nefeste yan yana gelebilecek bir sır saklıdır. Bir fikir ne zaman suç olur? İşte felsefenin polisiyeyle kıyasıya mücadele ettiği kapı önü: Kurşun ve kalem, kurşun kalem... Mirzabeyoğlu suçludur. Karl Marks ne kadar suçluysa, Ali Şeriati ne kadar suçluysa, o da o kadar suçludur diyebiliriz pekala. 1999’da Metris Cezaevi baskınında, 2000’de bir gecede tam 20 cezaevine birden yapılan baskınlarda, Mirzabeyoğlu da Güler Zere gibi şans eseri hayatta kalabilen mahkumlardandır... Tek kişilik hücresinde tam 150 gün işkence gördükten sonra kendini asacaktı haberleriyle bildik tanıdık onu...

Ajandamdaki üçüncü isim Leman Yurtsever, bir insan hakları aktivistidir. Kayıp anneleri, kadın işçilerin hakları ve toplumsal barış konulu pek çok ortamda, yan yana çalıştığımız bir feminist... Aynı görüşte olmamıza gerek yok aynı salonda çalışırken. Ki bu salon tüm Türkiye’dir. Nerede akan kan, akan gözyaşı varsa, nerede inleyen bir anne varsa, yanına gidip anlattıklarını dinlemekten geçen bir yaşama tecrübesidir Leman ile benim yollarımı kesiştiren... Leman Yurtsever’e Ankara 27. Asliye Ceza Mahkemesi’nden 3 ay 15 gün hapis ve 400 TL. adli para cezası kararı çıktı. Sebebi ise dönemin Ceza ve Tevkif Evleri Gn.Md.’ü Ali Suat Ertosun’a “insan hakları utanç belgesi” göndermesi... Leman, “Gözaltında Cinsel Taciz ve Tecavüze Karşı Hukuki Yardım Projesi”nin koordinatörlerinden... Kamu görevlisine hakaretten aldı bu cezayı. Kararı verenler “yoğun kasıt”tan bahsetmişler. Pekala benim bu yazım da “yoğun kasıt”a girer. Zor iş anlayacağınız yazmak ve konuşmak bu ülkede...

Kamuoyunda “F tipi Cezaevi” olarak bilinen vahim durum, hayata geçirilmesi tam 107 kişinin hayatına mal olmuş bir hukuk skandalıdır. Üstelik hücre tipi cezalandırmanın insan hak ve onuruna aykırı olduğunu savunan ve bu konuda girişimde bulunan herkesin “yasadışı” örgütlerle bir şekilde teması olduğu/olacağı sanrısı ile hareket edilmektedir. İşte, birbirinden ayrı bu üç ismi, benim ajandama yan yana yazdıran süreç de buradan besler kendini... Cezaevi koşullarının düzeltilmesini istemek, işkenceye, tecrit-izolasyon-hücre’ye hayır demek, potansiyel suçlu ilan edilmek demek...
Bakalım ölümcül hastalık hali en sonunda Köşk’e kadar çıkabilen Güler Zere, hapishaneden hastahaneye geçebilecek mi? Yoksa “dışarıda olsaydı kim bilir kimi vururdu?” sorusuyla tüm dışarıdakileri, ancak içeri atınca rahat edecek zihniyete teslim olacak mıyız?

Hukuk ve Adalet sadece sağduyu istemez, cesaret de ister. Cesaretse, korkmamak değildir, korktuğu anda bile sabırla durmayı gerektirir. Korkuyorum, ama sabırla durmak gerek... Birilerinin işkenceye ve hücreye hayır demesi, gözaltında tecavüze hayır demesi gerekiyor...

VAKİT GAZETESİ/SİBEL ERASLAN
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
Ve El Beşir Gelmiyor!
Sudan Devlet Başkan El Beşir, Türkiye'te düzenlenen İslam Konferansı Teşkilatı 25. Ekonomik ve Ticari İşbirliği Daimi Komitesi (İSEDAK) Bakanlar Toplantısı'na katılmayacak.
Sudan Devlet Başkanı Ömer El Beşir, işlerinin yoğunluğu nedeniyle İstanbul'da yapılan İSEDAK toplantısına katılamayacağını İslam Konferansı Örgütü'ne bildirdi.
El Beşir,Uluslararası Emperyalist Mahkemelerce Sudan'daki iç savaşın sorumlusu tutuluyor ve 'Savaş suçlusu' olarak tutuklanması isteniyordu..Avrupa Birliği ve ABD El Beşir'in ziyareti sebebi ile Türkiye'ye Nota ve uyarı üstüne uyarı gönderiyordu.
Sudan Devlet Başkanı El Beşirin neden ve hangi sebep ile Türkiye'ye gelmediği önümüzdeki günlerde daha net anlaşılacak olup ayrıntıları sizlerlede paylaşmaya devam edeceğiz
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt