Namazın hikmetleri
İslâm insan hayatını bütünüyle kuşatan ve yönlendiren Din’dir.
Bu yüce dinde ergen müminlere yüklenen ilk vazife namazdır.
Kur’ân-ı Kerîm'de Rabbimiz şöyle buyurur:
«... Namazı kılınız. Şüphesiz namaz müminler üze*rine vakitleri belirli bir görev olmuştur.» (1)
Namazın nasıl kılınacağını bizlere öğreten Peygam*berimiz, Namazın dinimizdeki önemini şöylece açıkla*mıştır.
[«... Namaza sarılın. Aman namaza önem verin.»
«Dinde namaz, vücutta baş gibidir.»
«Kalbini namaz için hazırlayan ve onu şartlarına uyarak kılan kişi gerçek mümindir.»] (2)
Allah’a bağlayan an rabıta olan Namaz Kur'an-ı Kerim'de defalarca tekrarlanarak emre*dilen ve kadın, erkek, genç, ihtiyar, zengin, fakir, hattâ Peygamberimiz dahil bütün inananlara yüklenen ana ibâdettir.
İnsan varlığını oluşturan bedenin fizikî hareketleri, aklın tefekkürü, kalbin de haz ve neşesi ile eda edilen ve mü'mini baştan başa bir iman ve şuur âbidesi haline getirerek diğer ibadetlere hazırlayan ve böylece hayatı İslâmlaştıran ibadettir.
İman'ın belgesi olan namaz imandan sonra öğrenilmesi ve tatbik edilmesi is*tenen ilk emirdir. Peygamberimiz İslâm’ı Din olarak kabul edenlere ilk olarak namazı bildirirdi. Namazsız bir İslâm toplumu oluşturulamayacağından, namaz kılınacağı hususunda biat alırdı.
İslâm Dinini yaşama gücünü kazandı*ran namaz, Müslümanlarda Hz.Peygamberin izinde Allah'ın emir ve ya*saklarına göre yaşama bilincini geliştiren, ve hayata disiplin kazandıran büyük bir eğitim ibadetidir.
Her sabah dünya yeniden kurulurken mesut ede*cek nizamın ancak İslâm olduğunu ilân eden ezanlarla ve Hz. Muhammed'in bildirdiği şekilde Allah'a ibadetle başlayan mü'min günü, her biri taze bir başlangıç olan beş ana vakte ayrılmaktadır. Her bir vakitte Allah'a dönüşle başlayıp bitmekte, böylece müminin hayatı İs*lâmî doğrultuda disipline edilmektedir.
Namaz mümine gelişme ve yücelme yollarını da açan ibâdettir.
Düşününüz! Günde beş defa şuur, huşu ve ta'zimle Allah'ın huzuruna çıkan mü'min, inandığı ve yaşa*mağa azmettiği Kur'ânın âyetlerinden okuyarak Allah'a ibadet ediyor.
İçinde «Zekât,adalet, merhamet,yapılan her işi Allah, görüyor bilinci içinde güzel yapma,sözleşmelere bağlılık,ana-babaya saygı,yaratılanlar üzerinde düşünme … ve doğru konuşma gibi emirler yer alan Kur’ân ayetlerini okuyarak namaza başlıyor...
“Faiz,içki,kumar, zina,zulüm,yalan, bölücülük,kin, kibir… ve israf…” gibi yasakları içeren Kur’ân âyetlerini okuyarak namazını bitiriyor.
Böylece namaz, İslâm Dini’nin, ortak aklın ve ilmin buyruklarına yönlendirerek, yasaklarından koruyarak hayatı basitlikten, faziletsizlik zemininde sürünüşten kurtarıyor, yüksek heyecanların, ölümsüz hedeflerin âşıkı kılıyor.Gerekli enerji yüklüyor..
Namazlarının her bir rekâtında Fatiha Sûresini okurken: «... Ancak sana ibadet ederiz...» diyerek haram ve helâl ölçülerine göre yaşayacağına söz veren mü'minin Allah'ın emirlerini ve yasaklarını çiğ*nemesi mümkün müdür?
Rızkı verenin, sebepleri yaratanın, saadeti bahşe*decek olanın Allah olduğuna ve O'nun huzurunda hesap verileceğine inanan mü'minde, fâni dünya nimet*leri ve sayılı ömür günleri için yalan, karabor*sa, rüşvet, sömürü, zulüm, riya, ihtiras, samimiyetsiz*lik bulunulabilir mi? Hiç şüphesiz namazlı bir mü'min yanılabilir, fakat hatasında ısrar edeceği düşünülemez.
Bunun içindir ki Kur’ân-ı Kerim namazı maddî ve manevî kötülüklere ve ahlâksızlıklara karşı güçlü bir koruyucu olarak sunmaktadır.
Ankebût Sûresi Âyet 45:
«Kur’ânla sana bildirilen mesajları oku. Namazını da gerektiği şekilde kıl. Çünkü namaz bütün çirkinliklerden ve tüm kötülüklerden alıkoyar. Allah'ı anmak elbetteki en büyük (ibâdet) dir. Allah yaptıklarınızı bilir.»
Namaz; fertleri olduğu gibi toplulukları da renk, ırk ve dil ayırımına yer vermeksizin iman ve gönül ra bıtasıyle birleştiren, seviştiren, kaynaştıran ibadettir.
Her yaştan, her kültür seviyesinden, her bölgeden binlerce inşanı Allah için birleştiren, omuz omuza, gö*nül gönüle verdiren, aynı yüce ve kutsi duygularla besleyen Cuma, bayram ve vakit namazlarının mucize*vî kuvvetini düşününüz.
Dünyanın çeşitli ülkelerindeki dilleri, ırkları, tarih ve kültürleri ayrı milyonlarca Müslümanın bir namaz için tekbir aldığını ve aynı kıbleye yöneldiğini düşüne*lim. Evet; Endonezya'da, Pakistan'da, Türkiye'de, İn*giltere'de, Almanya'da ve Amerika'da aynı iman, aynı duygu ve aynı ibâdet dili ile kılınan ve 14 asırdır kılın*makta olan namazlar ne muhteşem ve ne mucizevî bir tablodur.
Namaz, fertleri ve toplumu Batıl kültür ve ideolo*jilere karşı koruyan ibâdettir.
Allah'a, Kur’ân'ın içtimaî, iktisadî, hukukî ve ah*lâkî hükümlerini ihtiva eden âyetlerini okuyarak ve Hz. Peygamberin öğrettiği gibi namaz kılarak ibadet eden müminleri hangi güç İslâmî doğrultudan saptırabilir?
Hangi zalim otorite İslâm dışı, sistemlere kanalize edebilir?
Hangi istibdad tanrılaştırılmış Tağut'î güçlere boyun eğdirebilir?
Yurdumuzda anlayarak namaz kılınmadığının, na*mazın özünden ve hedeflerinden uzak kalındığının en canlı belgesi yıllardır toplumumuza egemen olan batıl kültür ve siyaset odaklarına karşı Hakk'ı yaşama hürri*yet ve özleminin yeterince duyulmamış olmasıdır.
***
Nefislerimizi, emrolunduğumuz namaza alıştıralım. Namaz İslâm binasının beş temelinden biridir. Namaz*sız Müslümanlık yaşanamaz.
Bunun içindir ki Peygamberimiz şöyle buyurmuş*lardır:
«Bizimle (kalplerine İslâm inancı yerleşmemiş olan) münafıklar arasındaki ayırıcı ölçü namaz*dır.
Kim farz görev olduğunu inkâr ederek namazı bırakırsa kâfir olur.» (3)
Namazsızlık Rabbimizden uzak kalmaktır. Yalnız*lığa, âcizliğe ve ümitsizliğe mahkûm olmaktır. Cehen*nem azabına yuvarlanmaktır.
Peygamberimiz şöyle buyurur:
«... (Hayırları ne olursa) olsun namaz kılmayan mümine Allah'ın verilmiş sözü yoktur.Dilerse onu bağışlar. Dilerse azaplandırır.» (4)
Sözü namazlıları müjdeleyen âyetlere bırakalım:
“Namazlarında kalpleri huzurla dolu olan, boş söz, iş ve davranışlardan kaçınan, zekât vermek için çalışan, cinsel organlarını örten-zinadan, eşcinsellikten koruyan… kendilerine bırakılan emanetleri koruyup sözleşmelerine bağlılık gösteren ve bir de namazları*na devam eden gerçek mü'minler (yok mu?) Onlar mutlaka felah bulacaktır.
Onlar, içinde ebedî kalacakları Firdevs Cenneti’ne vâris olacaklardır. “(5)
Namaz Koruyan Aklayan ve Geliştiren İbadettir
İslâm, bedenimiz, rûhumuz, mallarımız ve toplumsal hayatımız üzerinde Allah’ı Hâkimiyetini/egemenliğini kabul etmektir. Yükümlü kılındığımız namaz Allah'ın hâki*miyetini fiilî olarak tasdiktir.Bu sebeple İslâm Dini'nin ana sütu*nudur, öğrenilmesi gereken ilk vazifedir.
Namaz, Allah'a bağlayan, O'nun yasalarını ihtiva eden Kur'ân'la rabıta kurduran, Allah sevgisi ve kor*kusu ile yaşatan, iyiye ve güzele yönelten ve eşitlik çiz*gisinde kaynaştıran ibâdettir.
Namaz bunalan ruhların, ümitsizliğe düşen gönül*lerin, huzursuz kalplerin yegâne sığınağıdır. İç dünya*sı için için kanayan,kanadığı için de, karamsarlaşan, kararsızlaşan ve arayışlar içinde çılgınlaşan ruhların tek tedavi yolu ve biricik mutluluk gıdası da namazdır. Bunun içindir ki Peygamberimiz şöyle buyurmuştur:
«Kalk, na*maz kıl. Namazda şifa vardır.» (6)
Kur'anımızın şu açıklaması da ne kadar anlamlıdır:
«... Haberiniz olsun ki, kalpler ancak Allah'ın zikri ile huzur bulur/mutlu olur..» (7)
Namaz, gusül ve abdest ile vücut temizliğine, kirli ve pis elbiselerle ve pis yerlerde namaz kılınamayacağı için elbise ve mekân temizliğine ileten ibadettir.
Namaz, okuduğunuzu düşünmeksizin huzurlu bir namaz kılınamayacağından, fikre daimi bir uyanıklık kazandı*ran ibadettir.
Namaz, Allah için iş yapma, O'nun rızası için mad*dî ve manevî fedakârlıklara katlanma eğitimini yaptı*ran ibâdettir.
Namaz, ölümü hatırlatarak ihtirasları dizginleyen, dünya hayatına gerçekçi bir gözle bakmayı öğreten, ölümle başlayacak ebedî hayata hazırlık şuurunu ka*zandıran ibâdettir.
Namaz, hayatın her anında samimî ve ihlâslı olma*nın vicdanî neşesini duyuran ibâdettir.
Namaz, ebedî sağlığımızın düşmanı, manevî hasta*lıklar olan günahlardan koruyan ve ruhumuzu kirle*rinden arındıran bir ibâdettir.
Peygamberimiz bu gerçeği şöyle açıklar:
«Sizden birinizin kapısı önünden coşkunca akan ve içinde günde beş defa yıkandığı bir nehir olsa, bu nehir onda kirden eser bırakır mı? Pek tabii ki, bırakmaz. Beş vakit namaz da böyledir. Bütün günahları temizler.»
***
Namaz, sosyal, iktisadî ve siyasî münasebetleri mizde kendilerine temsil ve tasarruf yetkisi verilebilecek gerçek Müslümanları diğerlerinden ayıran ve böylece Din’de kardeşlerimizi belirleyen biri*cik ölçüdür.
Namaz içinde ve dışında okunması bizler için ibadet olan Ku’ânda Rabbimiz bu gerçeği şöylece açıklar:
“Sizin veliniz;dostunuz/yardımcınız Allah’tır.O’nun Elçisidir.Namazlarını gerektiği gibi kılan, zekâtlarını veren ve de Rablerinin buyruklarına boyun eğen mü’minlerdir..”
“ Dışınızdakiler inkârlarına tövbe ederler,namazlarını kılar ve zekâtlarını verirlerse, ancak o zaman Din’de sizin kardeşleriniz olabilirler.”(8)
Gerçekten namaz hakiki mü’min olmanın göstergesidir.
Çünkü şuurla, kalbî huzurla ve devamlı ola*rak namaz kılmak, ancak gerçek mü'minlerin yapabileceği ibadettir. Bunun içindir ki, Bakara sûresinin 45. âyetinde şöyle buyrulur:
«... Kalpleri ilâhî sevgi ve korku ile dolu olan kim*selerden başkaları için namaz gerçekten çok ağır bir yüktür.»
Namaz, Allah'ın rızasına erdirecek ana ibâ*dettir. Peygamberimiz: «Amellerin Allah'a en sevimli olanı vaktinde namaz kılmaktır.» (9) gerçeğini duyrmuş, «Kul namazda oldukça ilâhî rahmet üzerine iner. (10) müjdesini vermişdir.
Rabbimiz de Peygamberimize hitabla şöyle buyu*r muştur:
«Ümmetine beş vakit namazı farz kıldım. Beş vakit na .mazı vaktinde kılan kulumu Cennete koyacağıma da and içtim » (11)
***
Baygınlık ve cinnet halleri müstesna, mü'min için namaz kılmama hali düşünülemez. Çünkü Peygamberi*mizin bildirdiğine göre «Namaz imanın belgesidir.» Namazsızlık da günahların en büyüğü ve kâfirliğe dönük olanıdır. Âhiret Hayatı’nı inkâr yanı sıra Cehennem’e düşürücü ikinci ana sebep de namaz kılmamaktır. Dinimizdeki büyük öneminden ötürüdür ki, Peygamberimiz devrinde Ashab-ı Kiram yalnızca namazsızlığı kâfirlik alâmeti olarak görürlerdi.
Hayat Nizamı'mız Kur'ân-ı Kerim, değil namaz kılmamayı, namaza tembel tembel kalkmayı bile münafık*lık vasfı olarak açıklamaktadır. Namazı, şartlan ve za*manlarına ehemmiyet vermeksizin ve de insanlara gösteriş için kılanların cehennemin Veyl azabına uğrayacakla*rını da haber vermektedir.
Maun sûresi Ayet 4 - 7:
«Cehennemin Veyl azabı namazlarından gaflet eden, gösteriş yaparak kılan ve zekâtı engelleyenleri kuşatacaktır.»
Peygamberimiz de Rabbimizin huzurunda ilk ola*rak namazdan hesaba çekileceğimizi bildirerek şöyle buyurmuşlardır:
“... Namaz kılmayan mü'minde hayır yoktur.”(12)
«Aman namazınıza önem verin.»
Namaza Rabbimiz değil, bizler muhtacız. Mevlâmızdan uzak kalmak gafletine, namazlardan kaçmak bedbahtlığına uğramayalım.
İbâdetsiz hayat karanlıktır. Namaz ve duâ gönül*lerin baharıdır. Huzur bulmak, güçlü olmak, hür yaşa*mak, zinde kalmak, hayatı gayelendirmek, tatlı bir ölüm yüzü görmek, Cennet'lere namzet olmak istiyor*sak namazlarımızı kılalım.
Peygamberimizin emri gere*ğince, yedi yaşından itibaren çocuklarımızı namaza alıştıralım. On yaşından itibaren muntazaman namaz kılmalarım sağlayalım. Bu mevzuda hassasiyetimizi ve kontrolümüzü artıralım. Mü'min ana-babanın çocuk*larına karşı en mühim vazifesi budur. Çünkü Rabbimiz Peygamberimizin şahsında her bir mü'mine: «Ailene ve çocuklarına namazı emret ve namaz kılmada sabırlı ol…» buyurmuştur. Bu âyetin indirilişinden sonra, Peygamberimiz altı ay süreyle, ev*li kızı Hz. Fatıma'yı sabah namazına bizzat kaldırmış*tır. (13)
Namaz konumuzu,kendisinden âyetler okumaksızın namaz kılamayacağımız Kur’ân’la bağlayalım.
«Allah anıldığı zaman yürekleri titreyen, Allah'ın âyetleri yanlarında okunduğu zaman imanlarını art*tıran, ancak Rablerine güvenen, namazlarını dosdoğru kılan, kendilerine rızık olarak verdiklerimizden Allah için harcayan kimseler (yok mu?) Gerçek mü'minler onlardır/onlardır hakiki mü'minler. Rableri ka*tında dereceler, bağışlanma, bitmez/ tükenmez güzel nimetler de onlarındır.» (14)