Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Farzet ki öldün... (1 Kullanıcı)

Seyren

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Ocak 2012
Mesajlar
1,036
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
44
(Birden bire onun sesini duyuyorsun. Sana: “Allah’ın rıza ve mükâfatıyla sevin, ey Allah’ın dostu!”)
Allah doğrudan cennetine giren olmak nasip etsin Rabbim.
Allah bizleri affedip ellerimizi dergahından boş çevirmeyip hepimizin dualarını kabul etsin Rabbim.
Allah bu dünyada ve ahirette sevdiği razı olduğu kullar olmak cennetinden birer köşk peygamber Efendimizin Şefaatine nail olmak komşu olmak nasip etsin Rabbim.
Selam ve dua ile Allah'a emanet olun herşey gönlünüzce olsun hayırlı geceler..
 

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,599
Tepki puanı
965
Puanları
113
Yaş
66
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com
Yorgunluğun tükenişinde o var O, hırsa fren, bitmişliğe sigorta.
Ebedî yarınların aralık duran davetkar kapısı.
Karanlıktan aydınlığa ve aydınlıktan aydınlıklara uzanan yegâne yön...
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
34
Konum
.........
Hayatımı nasıl değerlendireceğim ve nasıl öleceğim?”

Dünya imtihanının bütünlemesi yoktur. Ne yapılacaksa bu dünyada yapılacaktır.
Hatalar ölüm gelmeden önce görülürse hemen düzeltilebilir. Süre yetmezliği söz konusu değildir. Yetmiş yıl yanlış yolda giden kişi doğruyu görüp mazisine tövbe ettiğinde artık cennet yolcusudur.

“Dünya ahiretin tarlasıdır.” Hadis-i Şerif

Bu fani hayatı, ebedî bir hayatın tarlası olarak gören ve ona göre değerlendirenlere ne mutlu!
 

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,599
Tepki puanı
965
Puanları
113
Yaş
66
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com





Ölümü ve ölümden sonrasını hatırlamak, nefsi ıslah etme ve onu ileride sâlih amel işleyip dünyaya meyletmemeye teşvik etme konusunda çok etkilidir. Bunun içindir ki Rasûlullah -sallALLAHu aleyhi ve sellem- ölümü çokça hatırlamaya teşvik etmiştir. Rasûlullah -sallALLAHu aleyhi ve sellem- müslümanın, başına gelen belâlardan dolayı ölümü temennî etmesini yasaklardı. Çünkü insan, hayrın, ölümünde mi yoksa hayatında mı olduğunu bilemez. Aksine ALLAH Teâlâ'dan, kendisi hakkında hayırlı olanı takdir etmesini istemelidir.
 

Aşk-ı Hicab

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Şub 2009
Mesajlar
12,148
Tepki puanı
25
Puanları
38
Yaş
40





Ölümü ve ölümden sonrasını hatırlamak, nefsi ıslah etme ve onu ileride sâlih amel işleyip dünyaya meyletmemeye teşvik etme konusunda çok etkilidir. Bunun içindir ki Rasûlullah -sallALLAHu aleyhi ve sellem- ölümü çokça hatırlamaya teşvik etmiştir. Rasûlullah -sallALLAHu aleyhi ve sellem- müslümanın, başına gelen belâlardan dolayı ölümü temennî etmesini yasaklardı. Çünkü insan, hayrın, ölümünde mi yoksa hayatında mı olduğunu bilemez. Aksine ALLAH Teâlâ'dan, kendisi hakkında hayırlı olanı takdir etmesini istemelidir.

Allah celle celaluhu razı olsun değerli katkılarınız için abi..
 

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,599
Tepki puanı
965
Puanları
113
Yaş
66
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com
O demde ki , perdeler kalkar, perdeler iner
Azrail'e "hoş geldin !" diyebilmekte hüner...
 

Aşk-ı Hicab

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Şub 2009
Mesajlar
12,148
Tepki puanı
25
Puanları
38
Yaş
40
3970970127_fc6465c7b0.jpg
 

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,599
Tepki puanı
965
Puanları
113
Yaş
66
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com
‘Zevkleri kursakta bırakan’ bir konu ile sizlere merhaba dememi nasıl karşılayacaksınız bilemiyorum ama şunun altına imza atabilirim;
‘ölümü hatırlamak ve ölümden dersler çıkarmak işlenecek herhangi bir günahın cazibesini minimuma çekmek demektir.’
Bu açıdan bakıldığında gerçekten de yerinde bir konu seçtiğimi söyleyebilirim.
Dünya hayatının bir tiyatro sahnesinden ibaret olduğunu, her güneş doğduğunda ‘gündüz’, ay çıktığında ise ‘gece sahnesi’ oynandığını ve rolü bitenlerin de sahneden ayrıldığına inanan bir Müslüman olarak size hayatın en gerçek yüzünü hatırlatmak istiyorum.
Başkaların ölümüne şahit olmak ya da başkalarının ölümünü düşünmek kısa vadeli bir nasihat etmiş oluyor. Ama insanın kendisinin ölümünü düşünmesi hayatının formatını değiştirir…
Kalan ömrünün kıymete bindiğine ve boşa geçirecek bir saniyesinin bile olamayacağına yakini bir şekilde inanır…
Sizlere biçilen ömür kredinizin kalan bakiyesini daha güzel ve daha çok salih amellerle geçirmeniz için Allah’a dua ediyor ve sizi ölüm meleğiyle baş başa bırakıyorum.
Artık gerisini size bırakıyorum.
Gözlerinizi yumun ve tefekkür edin.........
 

Aşk-ı Hicab

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Şub 2009
Mesajlar
12,148
Tepki puanı
25
Puanları
38
Yaş
40
‘Zevkleri kursakta bırakan’ bir konu ile sizlere merhaba dememi nasıl karşılayacaksınız bilemiyorum ama şunun altına imza atabilirim;
‘ölümü hatırlamak ve ölümden dersler çıkarmak işlenecek herhangi bir günahın cazibesini minimuma çekmek demektir.’
Bu açıdan bakıldığında gerçekten de yerinde bir konu seçtiğimi söyleyebilirim.
Dünya hayatının bir tiyatro sahnesinden ibaret olduğunu, her güneş doğduğunda ‘gündüz’, ay çıktığında ise ‘gece sahnesi’ oynandığını ve rolü bitenlerin de sahneden ayrıldığına inanan bir Müslüman olarak size hayatın en gerçek yüzünü hatırlatmak istiyorum.
Başkaların ölümüne şahit olmak ya da başkalarının ölümünü düşünmek kısa vadeli bir nasihat etmiş oluyor. Ama insanın kendisinin ölümünü düşünmesi hayatının formatını değiştirir…
Kalan ömrünün kıymete bindiğine ve boşa geçirecek bir saniyesinin bile olamayacağına yakini bir şekilde inanır…
Sizlere biçilen ömür kredinizin kalan bakiyesini daha güzel ve daha çok salih amellerle geçirmeniz için Allah’a dua ediyor ve sizi ölüm meleğiyle baş başa bırakıyorum.
Artık gerisini size bırakıyorum.
Gözlerinizi yumun ve tefekkür edin........
.

Allah celle celaluhu razı olsun bu harika, hayırlı paylaşım için..
Kendi ölümümüzü düşünüp tefekkür etmemizin, hayatımıza katacağı her şey anlamlı ve olumlu olacaktır inşaAllah..
Rabbim unutturmasın,hatırımızdan çıkarmasın inşaAllah..
 

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,599
Tepki puanı
965
Puanları
113
Yaş
66
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com
Bizler için en ibret verici hadise ölüm olmalı,
ama tesirinden çabuk kurtuluyoruz
ne kadar etkilensekte.
Ölmeyecek gibi çalışıyor
sonuna erecekmişiz gibi yaşıyoruz
ama daha önemlisi bunları biliyor
ama hala ibret almıyoruz..
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
34
Konum
.........
İstersen gel bir beş dakika ölümü düşünelim… Ama senin ölümünü : ) nasıl mı? Şöyle:

Düşün ki hiç hesapta olmayan, hep ertelediğin, ölüm; sana genç yaşta geldi… Eve haber saldılar; çocuğunuz hakkın rahmetine kavuştu… Aldılar seni sana özel tek kişilik odaya ağırladılar… Morgdasın… Buz gibi bir mekân… Birazdan sevdiklerin başına üşüşüp ağlayacaklar…
Beyaz kefenin başucu en yakının tarafından açılıyor… Seni gören fenalık geçiriyor… Sana can veremiyorlar… Sen morgda bir kişilik yeri işgal ederken boyuna göre küçük yatağın (kabrin) çoktan hazırlanmış… O geceyi tüyleri diken diken eden yerde geçirirken sıcacık yatağın korku salacak evdekilere… Rahmetlinin yatağıydı diyecekler… O odan korku salacak…

Ölümün birçok kişiye kısa zamanda unutacakları önemli dersler verir… Ölümünle kimi dul kalacak, kimi yetim… Kimine evlat acısı tattıracaksın, kimine adını koyamadığımız acılar…

Sen hala o soğuk yerdeyken cenazenin kılınacağı camii ve kılınacak namaz vakti belirlenmiş ve kısa bir zaman diliminde yakın çevrene bildirilmiştir… Cepten arayanlara şu ses ne güzel mesaj verirdi:

"Aradığınız kişiye ulaşılamıyor… Lütfen tekrar denemeyiniz. Ona artık ulaşamazsınız… O artık dünyalı değil… Lütfen numarasını silin…''
Numaran anında silinir… Telefonlardaki numaran ölüm kokar… Sen morgdayken ölüm ve ölümün konuşulacak evlerde… Ne kabare programları güldürür ne de savaş görüntüleri üzer… Gündemde sen varsın… Ölümün var…

Şu konuşmalar çok işitildi:

_ Acaba sıra kimde?

_ Senden sonra acaba kimin adı okunacak?

_ Daha dün görüşmüştüm!

_ Hala inanamıyorum!

_ Demek ki ölümün yaşı yok!

_ Bir gün biz de öleceğiz…

Ve sabah olur…

Dünyada bir gün bile kalmana razı olmazlar… İlk kez varlığın sıkıntı verir… Sen hala oracıktayken ğasilhane kapısına adın yazılır… Orası ne hamamdır ne de evindeki banyo… Ömürde bir defa yıkanılan bir yerdir orası…

Buz tutmuş bedenin sıcak sular altında çözülürken tenine dokunanlara unutamayacakları bir ürperti verirsin… Ve ölümünden sonra ikinci durağın olan tahtadan yapılmış bir binek kapı önünde seni bekliyor… Ömürde bir defa binilen tek binektir o… Ve iki üç kişinin yardımıyla cansız bedenin tabuta koyulurken kılını dahi kıpır tadamayacaksın…
Yine ömründe ilk ve son kez bineceğin bir araba sana özel kiralanmış… Ve yola koyuluyorsun… Canlılar arasında kıvrıla kıvrıla ölüm dansı yaparak en azından Cuma kıldığın camiye geliyorsun… Daha doğusu getiriyorlar…

O kalabalıkta tek ölü sensin… Ve sana ölü muamelesi yapacaklar… Çünkü sen ölmüşsün… Musalla taşı… Taşların en ürperteni! Taşların en acımasızı! Taşların en soğuğu!

Senin için toplanan kalabalık, öne geçmen için yol açıyor… Ve o taş kim bilir kaçıncı konuğunu ağırlıyor! Ne ölüler geçti o tezgâhtan!

Senin oradaki varlığın bir sünnet namazına vesile… Kılınan namazdan sonra; Rahmetliyi nasıl bilirdiniz? Sorusuna seni tanıyan da tanımayanda iyi bilirdik derler. İşlediğin günahları gözlerinin önüne getirdiğinde iyi ki bilmiyorlar dersin…

Ürperttiysem bana kızma! Bu, senin, dünya hayatına yeni bir bakış açısı yakalaman içindi… Çünkü ölümü düşünmek az hata yapmanı sağlar…


 

yakais

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
25 Şub 2012
Mesajlar
3,363
Tepki puanı
5
Puanları
0
Yaş
67
Ölmeden ölenler...Musalla taşına yatanlar...O topraga cesedi temiz teslim edenlerde var ..Bayram namazına gider gibi...
Unutmayalım...
Hayat hediye insana yaşama edebini bilip layıkı ile yaşamalı...
Hedef hep sevilmek olamalı bize ...
Tarafından Allah C.C.. nun...
 

melissa26

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
29 Ara 2011
Mesajlar
1,857
Tepki puanı
18
Puanları
36
Yaş
51
Ölümü tefekkür ettim, kabire beraber gittim. Sorgu sual olmadan, ben sorgu sual ettim?
Rabbim nerdesin? Ben seni çok özledim... Sen kendini ne zannettin?
Rabbim sen demedin mi seven sevdiğiyle beraber... Bre cahil o sözü Peygamber (s.av. ) der, der de Rabbimden izinsiz mi der?
Deyip orda bıraktım...
Artık korkmuyorum, (haşa Rabbimden değil) ölüm güzel, Rabbimle berabersem eğer, kendime güvenmem, Rabbim Rahman ve Rahim, vede kerimdir ... amenna güzelim yinede adımlarına dikkat gerekir derim...
Tabi ki Rabbimin isteği bizim içindir, korunma yollarıdır, kendine dikkat etmezsen sonucu kendinedir...
Ölümü sevdim, Rabbim bizi sevindir.. neyle ??
Seni görmekle... Aşk dediğin nedir? ister öldür, ister güldür, aşığın tek isteği vardır, sevdiğini görmek, görmek muradına ermek
Aşık istegin zordur, bilirim ama olsun beklerim başka gidecek yerim yok ki beklerim... bir gün acır halime , kendini gösterir, kim bilir?
Rabbim bilir,harikasın Rabbim, bilirim hala edepsiz yanım çok, çabam bu ..
 

Aşk-ı Hicab

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Şub 2009
Mesajlar
12,148
Tepki puanı
25
Puanları
38
Yaş
40
- Etkili bir Öğüt -


Ebû Hureyre -radıyallâhu anh- bir cenâzenin yanından geçerken şöyle demişti:
'' Git, biz de geleceğiz.

Etkili bir öğüt,
Derin bir gaflet,
Biri gidiyor, diğeri kalıyor, kalan hâlâ aklını başına toplamıyor. ''

Hılyetu'l-Evliyâ, 1/383.

 

yakais

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
25 Şub 2012
Mesajlar
3,363
Tepki puanı
5
Puanları
0
Yaş
67
İnsan olmanın gereği bu olsa gerek...
 

Aşk-ı Hicab

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Şub 2009
Mesajlar
12,148
Tepki puanı
25
Puanları
38
Yaş
40
Bizler için en ibret verici hadise ölüm olmalı,
ama tesirinden çabuk kurtuluyoruz
ne kadar etkilensekte.
Ölmeyecek gibi çalışıyor
sonuna erecekmişiz gibi yaşıyoruz
ama daha önemlisi bunları biliyor
ama hala ibret almıyoruz..

İstersen gel bir beş dakika ölümü düşünelim… Ama senin ölümünü : ) nasıl mı? Şöyle:

Düşün ki hiç hesapta olmayan, hep ertelediğin, ölüm; sana genç yaşta geldi… Eve haber saldılar; çocuğunuz hakkın rahmetine kavuştu… Aldılar seni sana özel tek kişilik odaya ağırladılar… Morgdasın… Buz gibi bir mekân… Birazdan sevdiklerin başına üşüşüp ağlayacaklar…
Beyaz kefenin başucu en yakının tarafından açılıyor… Seni gören fenalık geçiriyor… Sana can veremiyorlar… Sen morgda bir kişilik yeri işgal ederken boyuna göre küçük yatağın (kabrin) çoktan hazırlanmış… O geceyi tüyleri diken diken eden yerde geçirirken sıcacık yatağın korku salacak evdekilere… Rahmetlinin yatağıydı diyecekler… O odan korku salacak…

Ölümün birçok kişiye kısa zamanda unutacakları önemli dersler verir… Ölümünle kimi dul kalacak, kimi yetim… Kimine evlat acısı tattıracaksın, kimine adını koyamadığımız acılar…

Sen hala o soğuk yerdeyken cenazenin kılınacağı camii ve kılınacak namaz vakti belirlenmiş ve kısa bir zaman diliminde yakın çevrene bildirilmiştir… Cepten arayanlara şu ses ne güzel mesaj verirdi:

"Aradığınız kişiye ulaşılamıyor… Lütfen tekrar denemeyiniz. Ona artık ulaşamazsınız… O artık dünyalı değil… Lütfen numarasını silin…''
Numaran anında silinir… Telefonlardaki numaran ölüm kokar… Sen morgdayken ölüm ve ölümün konuşulacak evlerde… Ne kabare programları güldürür ne de savaş görüntüleri üzer… Gündemde sen varsın… Ölümün var…

Şu konuşmalar çok işitildi:

_ Acaba sıra kimde?

_ Senden sonra acaba kimin adı okunacak?

_ Daha dün görüşmüştüm!

_ Hala inanamıyorum!

_ Demek ki ölümün yaşı yok!

_ Bir gün biz de öleceğiz…

Ve sabah olur…

Dünyada bir gün bile kalmana razı olmazlar… İlk kez varlığın sıkıntı verir… Sen hala oracıktayken ğasilhane kapısına adın yazılır… Orası ne hamamdır ne de evindeki banyo… Ömürde bir defa yıkanılan bir yerdir orası…

Buz tutmuş bedenin sıcak sular altında çözülürken tenine dokunanlara unutamayacakları bir ürperti verirsin… Ve ölümünden sonra ikinci durağın olan tahtadan yapılmış bir binek kapı önünde seni bekliyor… Ömürde bir defa binilen tek binektir o… Ve iki üç kişinin yardımıyla cansız bedenin tabuta koyulurken kılını dahi kıpır tadamayacaksın…
Yine ömründe ilk ve son kez bineceğin bir araba sana özel kiralanmış… Ve yola koyuluyorsun… Canlılar arasında kıvrıla kıvrıla ölüm dansı yaparak en azından Cuma kıldığın camiye geliyorsun… Daha doğusu getiriyorlar…

O kalabalıkta tek ölü sensin… Ve sana ölü muamelesi yapacaklar… Çünkü sen ölmüşsün… Musalla taşı… Taşların en ürperteni! Taşların en acımasızı! Taşların en soğuğu!

Senin için toplanan kalabalık, öne geçmen için yol açıyor… Ve o taş kim bilir kaçıncı konuğunu ağırlıyor! Ne ölüler geçti o tezgâhtan!

Senin oradaki varlığın bir sünnet namazına vesile… Kılınan namazdan sonra; Rahmetliyi nasıl bilirdiniz? Sorusuna seni tanıyan da tanımayanda iyi bilirdik derler. İşlediğin günahları gözlerinin önüne getirdiğinde iyi ki bilmiyorlar dersin…

Ürperttiysem bana kızma! Bu, senin, dünya hayatına yeni bir bakış açısı yakalaman içindi… Çünkü ölümü düşünmek az hata yapmanı sağlar…



Ölmeden ölenler...Musalla taşına yatanlar...O topraga cesedi temiz teslim edenlerde var ..Bayram namazına gider gibi...
Unutmayalım...
Hayat hediye insana yaşama edebini bilip layıkı ile yaşamalı...
Hedef hep sevilmek olamalı bize ...
Tarafından Allah C.C.. nun...

Ölümü tefekkür ettim, kabire beraber gittim. Sorgu sual olmadan, ben sorgu sual ettim?
Rabbim nerdesin? Ben seni çok özledim... Sen kendini ne zannettin?
Rabbim sen demedin mi seven sevdiğiyle beraber... Bre cahil o sözü Peygamber (s.av. ) der, der de Rabbimden izinsiz mi der?
Deyip orda bıraktım...
Artık korkmuyorum, (haşa Rabbimden değil) ölüm güzel, Rabbimle berabersem eğer, kendime güvenmem, Rabbim Rahman ve Rahim, vede kerimdir ... amenna güzelim yinede adımlarına dikkat gerekir derim...
Tabi ki Rabbimin isteği bizim içindir, korunma yollarıdır, kendine dikkat etmezsen sonucu kendinedir...
Ölümü sevdim, Rabbim bizi sevindir.. neyle ??
Seni görmekle... Aşk dediğin nedir? ister öldür, ister güldür, aşığın tek isteği vardır, sevdiğini görmek, görmek muradına ermek
Aşık istegin zordur, bilirim ama olsun beklerim başka gidecek yerim yok ki beklerim... bir gün acır halime , kendini gösterir, kim bilir?
Rabbim bilir,harikasın Rabbim, bilirim hala edepsiz yanım çok, çabam bu ..

İnsan olmanın gereği bu olsa gerek...

Allah celle celaluhu razı olsun hepinizden hayırlı katkılarınız için..
 

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,599
Tepki puanı
965
Puanları
113
Yaş
66
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com
Ölümü Hatırlamak
Sevgili Peygamberimiz bir hadislerinde şöyle buyurmaktadır.
أَكْثِرُوا ذِكْرَ هَاذِمِ اللَّذَّاتِ
“Lezzetleri bıçak gibi keseni -ölümü- çok hatırlayın!”(1) Bu Ramazan akşamında, iftar sofralarından, lezzetli yemeklerimizden kalkıp geldiğimiz şu zaman diliminde belki de ağzımızın tadını kaçıracağımız bir şeyi hatırlayacağız. Aslında hiç aklımızdan çıkmaması gereken ölümü bu Ramazan akşamında yeniden hatırlayacağız ve siz kıymetli cemaatimize hatırlatacağız. Rabbim sadece hatırlamakla kalmayıp, hazırlık yapanlardan eylesin. Neyleyelim ölüm hepimizin başında. İster hatırlayıp uykularımız kaçsın, ister hiç hatırlamamak için aklımıza getirmek istemeyelim, isterse kendisine hazırlık yapsak ta durum böyle. Yaşam bulan bütün canlılar için kaçınılmaz bir gerçek: Ölüm. Cahit Sıtkı TARANCI “Yaş Otuz Beş” şiiriyle karşılaşacağımız ölümü, bizlere ne güzel hatırlatıyor. “… Neylersin ölüm herkesin başında. Uyudun uyanamadın olacak. Kim bilir nerde, nasıl, kaç yaşında? Bir namazlık saltanatın olacak, Taht misali o musalla taşında.” Ölüm imtihanın tabii bir sonucudur. İmtihan dünyasında yaşayan insanların yapmış olduklarının sonuçlarıyla karşılaşacağı zaman dilimine atılan ilk adım. Bir ayette şöyle buyrulmaktadır.
كُلُّ نَفْسٍ ذَائِقَةُ الْمَوْتِ وَنَبْلُوكُم بِالشَّرِّ وَالْخَيْرِ فِتْنَةً وَإِلَيْنَا تُرْجَعُونَ
Her nefis ölümü tadacaktır. Sizi bir imtihan olarak hayır ile de şer ile de deniyoruz. Ancak bize döndürüleceksiniz. (2) Ölümle karşılaşan ise mutlaka Rabbine geri dönecektir. Geri döndürülecektir. Rabbimizin (c.c.) Kur’an-ı Kerimde bildirdiği üzere.
كُلُّ نَفْسٍ ذَائِقَةُ الْمَوْتِ ثُمَّ إِلَيْنَا تُرْجَعُونَ
“Her can ölümü tadacaktır. Sonra bize döndürüleceksiniz.” (3) Ölümü tadıp bir çukurda bedenimiz yok olmayacak. Rabbimize geri döndürülüş mutlaka gerçekleşecek. Bu döndürülüşün ise neticesinde karşılaşacağımız bazı durumlar var. Kur’an-ı Kerimden bu hususu aktaralım. كُلُّ نَفْسٍ ذَآئِقَةُ الْمَوْتِ وَإِنَّمَا تُوَفَّوْنَ أُجُورَكُمْ يَوْمَ الْقِيَامَةِ فَمَن زُحْزِحَ عَنِ النَّارِ وَأُدْخِلَ الْجَنَّةَ فَقَدْ فَازَ وَما الْحَيَاةُ الدُّنْيَا إِلاَّ مَتَاعُ الْغُرُورِ “Her canlı ölümü tadacaktır. Ancak kıyamet günü yaptıklarınızın karşılığı size tastamam verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete sokulursa gerçekten kurtuluşa ermiştir. Dünya hayatı, aldatıcı metadan başka bir şey değildir.” (4) Ölüm geldiğinde vakit ileriye veya geriye alınmayacak. Vakti gelen vaktinde bu dünyadan ayrılma mecburiyetinde kalacak. Bu gerçeği hiçbir şey unutturmamalıdır. Dünya sevgisi, dünyanın süsü olan çocuklarımız, mallarımız ölüm gerçeğini hafızamızdan silmemelidir. Münafıkun Süresinde bildirilen ayetleri beraberce lütfen dikkatlice dinleyip anlayalım. يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا لَا تُلْهِكُمْ أَمْوَالُكُمْ وَلَا أَوْلَادُكُمْ عَن ذِكْرِ اللَّهِ وَمَن يَفْعَلْ ذَلِكَ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْخَاسِرُونَ {} وَأَنفِقُوا مِن مَّا رَزَقْنَاكُم مِّن قَبْلِ أَن يَأْتِيَ أَحَدَكُمُ الْمَوْتُ فَيَقُولَ رَبِّ لَوْلَا أَخَّرْتَنِي إِلَى أَجَلٍ قَرِيبٍ فَأَصَّدَّقَ وَأَكُن مِّنَ الصَّالِحِينَ{} وَلَن يُؤَخِّرَ اللَّهُ نَفْساً إِذَا جَاء أَجَلُهَا وَاللَّهُ خَبِيرٌ بِمَا تَعْمَلُونَ “Ey iman edenler! Mallarınız ve evlatlarınız sizi, Allah’ı zikretmekten alıkoymasın. Her kim bunu yaparsa, işte onlar ziyana uğrayanların ta kendileridir. Herhangi birinize ölüm gelip de, “Ey Rabbim! Beni yakın bir zamana kadar geciktirsen de sadaka verip iyilerden olsam!” demeden önce, size rızık olarak verdiğimiz şeylerden Allah yolunda harcayın. Allah, eceli geldiğinde hiçbir kimseyi asla ertelemez. Allah bütün yaptıklarınızdan haberdardır.” (5) وَلَوْ يُؤَاخِذُ اللّهُ النَّاسَ بِظُلْمِهِم مَّا تَرَكَ عَلَيْهَا مِن دَآبَّةٍ وَلَكِن يُؤَخِّرُهُمْ إلَى أَجَلٍ مُّسَمًّى فَإِذَا جَاء أَجَلُهُمْ لاَ يَسْتَأْخِرُونَ سَاعَةً وَلاَ يَسْتَقْدِمُونَ Eğer Allah, insanları zulümleri yüzünden hemen cezalandırsaydı, yeryüzünde hiçbir canlı bırakmazdı. Fakat onları belirli bir süreye kadar erteler. Ecelleri geldiği zaman ise ne bir an geri kalabilirler, ne de öne geçebilirler.(6) Hazırlık yapmalı mı veya yapmamalı mı sorusundan ziyade şu soruyu sormak isterim. Ne zaman kendisiyle karşılaşacağımızı bilmediğimiz ve vakti geldiğinde bizi apar-topar alıp götürecek olana ölüme nasıl hazırlık yapmalıyız? Ölüm fani âlemden ebedi âleme geçişin adıdır. Ölümle karşılaşan bizler için eğer ahiret sermayemiz iyi ise o zaman bu yolculuk çok güzel bir yolculuk olacaktır. Ya tam tersi ise, Ya ahiret azığımız az ise. O zaman Ölüm geride bıraktıklarımız için bir acı, hüzün, keder olsa da, asıl hüzün bizim için olacaktır. Sevgili Peygamberimizin bir hadisini tam bu noktada hatırlamakta fayda var. Gönüller Sultanı (s.a.s.) şöyle buyuruyor.
يَتْبَعُ المَيِّتَ ثَلاثَةٌ : أَهْلُهُ وَمالُهُ وَعَمَلُهُ : فَيَرْجِعُ اثْنَانِ . وَيَبْقَى وَاحدٌ : يَرْجِعُ أَهْلُهُ وَمَالُهُ وَيَبْقَى عَمَلُهُ
“Ölen kimseyi peşinden üç şey takip eder: Aile çevresi, malı ve yaptığı işler. Bunlardan ikisi geri döner, biri ise kendisiyle birlikte kalır. Aile çevresi ve malı geri döner; yaptığı işler kendisiyle birlikte kalır.” (7) Biz bizimle olacak olana asıl kıymeti vermeliyiz. Bizimle kabirde kalacak olan ise amellerimizdir. Ne kadar çok sevsek de, bizi ne kadar çok sevseler de aile efradımız, dostumuz, arkadaşlarımız hep geride kalacak. Bu sebeple ölüme hazırlıklı olmak isteyen bizler için öncelikle neye değer verdiğimizi sorgulamamız gerekir. Biz bu dünyada, dünyamızı ve ahretimi kurtaracak ve mutluluğa eriştirecek olanları mı, yoksa dünya ve ahretimiz açısından bize hiçbir faydası olmayan şeylere mi kıymet vermekteyiz? Soru kendimize cevap yine kendimize aittir. Soruya doğru cevabı verdikten sonra halimiz düzeltmekte kendimize aittir. Sormuş olduğumuz bu soruya bir cevap Efendimizin (s.a.s.) hadislerinden arıyalım. İbni Ömer (r.a.)’tan aktarılan bir hadiste; Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem omuzumu tutarak şöyle buyurdu: “Dünyada tıpkı bir garip hatta bir yolcu gibi davran!” İbni Ömer radıyallahu anhümâ şöyle derdi: Akşamı ettiğinde, sabahı bekleme! Sabaha çıktığında, akşamı bekleme! Sağlıklı günlerinde, hastalanacağın vakit için; hayatın boyunca da öleceğin zaman için tedbir al!(8) Kur’an-ı Kerimde bir ayette şöyle buyruluyor.
وَاعْبُدْ رَبَّكَ حَتَّى يَأْتِيَكَ الْيَقِينُ
“Sana ölüm gelinceye kadar Rabbine ibadet et.” (9) Yukarıda ayetlerde aktardığımız üzere bize ölümün ne zaman geleceğini bilmemekteyiz. O zaman bu ayette ifade edilen ölüm gelinceye kadar ibadet etmeyi nasıl anlayacağız. Bu ayeti şöylece izah edebiliriz. Öyle bir ibadet hayatı geçir ki, ölüm geldiğinde seni ibadet yaparken bulsun. Bunu ise, yapmış olduğumuz her şeyi Allah rızası için yapmakla elde edeceğiz. Yaşamımız, ölümümüz, ibadetlerimiz, her şeyimiz Allah için olmalıdır. Rabbimizin emirlerini yerine getirip, yasaklarından kaçtığımız, itikat ile ilgili problemlere düşmeden imanımızı kemale erdirme yolunda çaba gösterdiğimiz, ahlaken olgun olma yolunda olduğumuz müddetçe yapacağımız her meşru şey ibadet seviyesine çıkmaktadır. Böyle bir hayat yaşarken uyuduğumuz zaman uyumamız bir ibadettir, ölüm bizi uykuda yakalayınca ibadet yaparken ölmüşüz demektir. Böyle bir hayat geçirirken çocuklarımızın nafakasını kazanma yolunda ölürsek ibadet yaparken ölmüşüz demektir. Örnekleri çokça zikredebiliriz. Pişmanlığı ölüm anında yaşamayalım. Pişmanlığı kabir’in içine vardığımızda yaşamayalım. Pişmanlığı mahşer meydanında, mizan terazisi başında, Rabbim saklasın Cehennemliklerin içerisinde olduğumuzda göstermeyelim. Gelin pişmanlığı şimdi yaşayalım. Gelin şimdi pişman olalım. Gelin hatamızdan dönme imkânımız olduğu ve hatasından dönenlerin hatalarının affedildiği bu dünyada pişman olalım. Hatamızdan dönelim. Rabbimize sığınalım. O’ndan başka gidecek bir durumumuz olduğunu artık gönlümüze gerçek anlamda yerleştirelim. Rabbimizin Kur’an-ı Kerim’de bildirdiği şu ayetleri kendimize tavsiye almamızı aktararak vaazımızı sonlandırıyoruz. حَتَّى إِذَا جَاء أَحَدَهُمُ الْمَوْتُ قَالَ رَبِّ ارْجِعُونِ {} لَعَلِّي أَعْمَلُ صَالِحاً فِيمَا تَرَكْتُ كَلَّا إِنَّهَا كَلِمَةٌ هُوَ قَائِلُهَا وَمِن وَرَائِهِم بَرْزَخٌ إِلَى يَوْمِ يُبْعَثُونَ {} فَإِذَا نُفِخَ فِي الصُّورِ فَلَا أَنسَابَ بَيْنَهُمْ يَوْمَئِذٍ وَلَا يَتَسَاءلُونَ {} فَمَن ثَقُلَتْ مَوَازِينُهُ فَأُوْلَئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ {} وَمَنْ خَفَّتْ مَوَازِينُهُ فَأُوْلَئِكَ الَّذِينَ خَسِرُوا أَنفُسَهُمْ فِي جَهَنَّمَ خَالِدُونَ {} تَلْفَحُ وُجُوهَهُمُ النَّارُ وَهُمْ فِيهَا كَالِحُونَ {} أَلَمْ تَكُنْ آيَاتِي تُتْلَى عَلَيْكُمْ فَكُنتُم بِهَا تُكَذِّبُونَ {} قَالُوا رَبَّنَا غَلَبَتْ عَلَيْنَا شِقْوَتُنَا وَكُنَّا قَوْماً ضَالِّينَ {} رَبَّنَا أَخْرِجْنَا مِنْهَا فَإِنْ عُدْنَا فَإِنَّا ظَالِمُونَ {} قَالَ اخْسَؤُوا فِيهَا وَلَا تُكَلِّمُونِ {} إِنَّهُ كَانَ فَرِيقٌ مِّنْ عِبَادِي يَقُولُونَ رَبَّنَا آمَنَّا فَاغْفِرْ لَنَا وَارْحَمْنَا وَأَنتَ خَيْرُ الرَّاحِمِينَ {} فَاتَّخَذْتُمُوهُمْ سِخْرِيّاً حَتَّى أَنسَوْكُمْ ذِكْرِي وَكُنتُم مِّنْهُمْ تَضْحَكُونَ {} إِنِّي جَزَيْتُهُمُ الْيَوْمَ بِمَا صَبَرُوا أَنَّهُمْ هُمُ الْفَائِزُونَ {} قَالَ كَمْ لَبِثْتُمْ فِي الْأَرْضِ عَدَدَ سِنِينَ {} قَالُوا لَبِثْنَا يَوْماً أَوْ بَعْضَ يَوْمٍ فَاسْأَلْ الْعَادِّينَ {} قَالَ إِن لَّبِثْتُمْ إِلَّا قَلِيلاً لَّوْ أَنَّكُمْ كُنتُمْ تَعْلَمُونَ {} أَفَحَسِبْتُمْ أَنَّمَا خَلَقْنَاكُمْ عَبَثاً وَأَنَّكُمْ إِلَيْنَا لَا تُرْجَعُونَ “Nihayet o müşriklerden birine ölüm gelip çatınca: Rabbim, der. Ne olur beni dünyaya geri gönder. Ömrümü boşa geçirdiğim dünyada iyi işler yapayım. Hayır, hayır. Onun bu söyledikleri boş lâftan ibarettir. Tekrar dirilecekleri güne kadar onların önlerinde bir engel vardır, geri dönemezler. Sûra üflendiği zaman artık aralarında soy sop ilişkisi kalmaz. Birbirlerinin hâlini de sormazlar. Kimin yaptığı iyilikler ağır basarsa, işte onlar kurtuluşa erenlerdir. Kimin yaptıkları da hafif gelirse, işte onlar zarara uğrayanlardır. Onlar cehennemde devamlı kalacaklardır. Bunların yüzlerini ateş yalar da, dişleri sırıtır kalır. Allah Teâlâ onlara: “Benim âyetlerim size okunurdu da, siz onları yalanlardınız, değil mi?” der. Derler ki: Rabbimiz! Azgınlığımız bizleri altetti. Biz sapıklık içinde kalmış bir kavim olduk. Rabbimiz! Ne olur, bizi buradan çıkar! Eğer tekrar önceki hâlimize dönersek, kendimize zulmetmiş oluruz. Allah Teâlâ şöyle buyurur: “Alçaldıkça alçalın orada. Bana artık bir şey söylemeyin! Çünkü kullarımdan bir grup insan: Rabbimiz, biz iman ettik, bizi bağışla. Bağışlayanların en iyisi sensin, demişlerdi. Fakat siz onlarla eğlenir, beni anmayı unutarak onlara gülerdiniz. Sabrettikleri için bugün ben onları mükâfatlandırdım. Onlar muratlarına erenlerdir.” Allah Teâlâ inkârcılara: “Yeryüzünde kaç yıl kaldınız?” diye sorar. - Bir gün veya daha az bir zaman kaldık; sayanlara sor, derler. Allah Teâlâ da onlara şöyle buyurur: “Pek az kaldınız. Keşke bunu bilseydiniz (dünyaya tapmazdınız). Sizi boşuna yarattığımızı, bize dönmeyeceğinizi mi sandınız?”(10) Aklımızı kullanmamız gerek. Yanlış yollardan kurtulmak gerek. Hatalarımıza bu Ramazan akşamında tövbe etmek gerek. Bir daha yanlışlıklara dönmemeye azimli olmak ve karar vermek gerek. Ey Rabbimiz! Bu günün hürmetine, Güzeller güzeli Efendimiz (s.a.s.) hürmetine, sevdiklerin hürmetine, bilerek veya bilmeyerek yaptığımız bütün günah, hata, isyan, küfür, yanlışlıklarımızın tamamına tövbe ettik, pişmanız. Bir daha yapmamaya azmediyoruz. Bu azmimizde kararlık göstermemize yardım et. Bizlerden razı ol. Ölüm günümüzde kelime-i şehadet getirmeyi bizlere nasip et. Cumanız mübarek olsun. Allah’a emanet olun.

Ahmet ÜNAL

1. Riyazü’s-Salihin, Hadis No: 580 2. Enbiya, 21/35 3. Ankebut, 29/57 4. Al-i İmran, 3/185 5. Münafıkun, 63/9-11 6. Nahl, 16/61 7. Riyazü’s-Salihin, Hadis No: 462 8. Riyazü’s-Salihin, Hadis No: 575 9. Hicr, 15/99 10. Mü’minûn 23/99-115
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
34
Konum
.........
Peygamber Efendimizin Aleyhisselam salihlerden birisi olarak nitelendirdiği ibni Ömer (radıyallâhu anhu) şöyle demiştir: “Rasûlullâh Aleyhisselam omuzumdan tutup bana -mealen- dedi ki: “Dünyada sanki garip veya yolcuymuşsun gibi ol.“

Ayrıca ibni Ömer (radıyallâhu anhu) şöyle derdi: “Akşamlarsan sabahı bekleme, sabahlarsan da akşamı bekleme. Sıhhatından hastalığından önce, hayatından da ölümünden önce yararlan.“ Bunu Buharî rivayet etmiştir.

“Sıhhatından hastalığından önce, . . .“sözünün manası ise hastalanmadan, sıhhatından salih (iyi) amelleri yaparak yararlan. Hastalanırsan bunları yapamayıp kaçırdıkların için pişman olursun.
“. . . , hayatından da ölümünden önce yararlan.“sözünün manası ise hayatındaki zamandan ölmeden yararlan yani hayattayken vaktinden, seninle bunların (salih amellerin) arasına ölüm gelmeden yararlan, yani hayatta olduğun sürece ölümden sonra faydasını göreceğin şeyleri yaparak vaktinden yararlan.

Mümin, rahatlık bulmak için, dünyasını vatan ve oturulacak bir yer olarak edinmemelidir. Dünyada, bir yolculuktaymış gibi olmalıdır. Bu konuda Peygamberlerin ve onlara bağlı olanların tavsiyeleri vardır.

Hikmet sahibi olanlardan birisi demiştir ki:
“Kim ölümü çok hatırlarsa ona üç şey verilir; Tövbeye acele etmek, kalbin kanaatkârlığı ve ibadette faaliyetli olmak. Ölümü unutan da üç şeyle cezalandırılır; Tövbeyi sonraya bırakmak, ihtiyaç duyulan yeterli olacak şeylere razı olmamak ve ibadette tembellik etmek.”

Bu dünya geçilecek bir yerdir, ahiret ise kalınacak bir yerdir. Ne mutlu ahiret için çalışıp kalbi dünyaya bağlanmayana ve bolluğu bırakana veya azaltana. Bolluğu bırakmak Allâh nezdinde hayırlıdır.

Allâh’ın Peygamberleri ve Evliyası bolluk içinde olmazlar. Suleymân aleyhisselâm arpa ekmeğini, son derece ekşi olan süte batırarak yerdi. İsâ aleyhisselâm da yerin bitkilerini yerdi, yemek pişirmezdi. Nerede gece olsaydı geceyi o yerde geçirirdi, onun devamlı kaldığı bir evi yoktu, çünkü bir evi olsaydı, o zaman hıristiyanlar o yere tapardı.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt