Kaan Erdem
Yönetici
- Katılım
- 9 Ara 2006
- Mesajlar
- 11,197
- Tepki puanı
- 230
- Puanları
- 63
Bu ses'e kulak veren yokmu?
Müslüman müslümanın kardeşidir. Kim Müslüman kardeşini bir sıkıntıdan kurtarırsa,
bu sebeple Allah da onu kıyamet günü sıkıntılarının birinden kurtarır."
(Buhârî, Mezâlim, 3; Müslim, Birr, 58.)
ALLAHCC razı olsun...YA MUNTAKİM ALLAH..İNTİKAM ALICI ALLAH...BİZİ...İNTİKAMINA MEMUR ET...YA KAHHAR...YA CEBBAR YAMUNTAKİM ALLAH...
İşte Mu’tasım Sana Geldi!
Defne Bayrak
Bundan tam 1169 sene önce yani 838 senesinde Rumların eline esir düşen bir kadın, Rum askerlerden bir tanesinin kendisine tokat atması üzerine ‘Ey Mu’tasım’ diye feryat eder! Kadının bu feryadını duyan bir atlı, hemen Mu’tasım’a giderek durumu haber verir. Peki Halife Mu’tasım ne yapar?! BM’yi acil toplantıya mı çağırır?! AİHM’sine mi başvurur?! İslam ya da Arap Birliği’nden bir kınama bilrdirisi mi ister?! Orta Çağ’ın İslâm Halifesi elindeki bardağı bir yudum dahi içmeden kenara bırakarak savaş sarığını giyer ve 70 bin askerle taarruza geçer. Bu kadının esir tutulduğu Ammuriye Kenti’ni 6 ay kuşattıktan sonra fetheder ve kadına giderek şöyle der: “İşte Mu’tasım sana geldi!”
Ya Sabrinler, Abirler, Fatımalar seslerini kimlere duyuracaklar?!
Tarih: 14.12.2004, yer: tüm dünyanın skandallarına tanık olduğu Ebu Greyb Hapishanesi. Sadece kardeşi mücahit olduğu için Amerikan askerlerince tutuklanan Fatıma defalarca tecavüze uğradıktan sonra, Erdoğanlara, Hüsnü Mübareklere, Kral Abdullahlara değil, döşekleri toprak, örtüleri gök, yastıkları da klaşnikof olan Irak mücahitlerine sesini şu mektubuyla duyurmuştu:
‘Allah yolundaki mücahit kardeşlerim, biz Ebu Greyb’deki kız kardeşleriniziz…
Benimle burada 13 bekar kız daha var ve herbirimize hergün herkesin önünde çığlıklar arasında tecavüz ediliyor. Elbise ve namaz elbisesi giymemizi yasakladılar. Bir kardeşimiz, Amerikan köpeği tarafından tecavüze uğrayıp şiddetli bir şekilde işkenceye maruz kaldıktan sonra kafasını duvara vurarak intihar etti.
Ben Allah yolundaki kardeşiniz Fatıma; size diyorum ki; Allah’tan korkun... Dışarıdaki tanklarını, uçaklarını bir tarafa bırakın ve bize; Ebu Greyb Hapishanesi’ne yönelin, bizleri onlarla beraber öldürün, yerle bir edin. Bizleri onlara bırakmayın. Bizi öldürün ki; belki rahatlarız. Bizi öldürün ki belki rahata kavuşuruz.’
Fatıma, Ebu Greyb’de şehit oldu. Diğer kardeşlerimize ne olduğunu ise sadece Allah biliyor. Fatıma’nın mektubu ellerine geçen mücahitler, kızkardeşlerinin intikamını almak için tam 15 operasyon düzenlediler.
Abir de Amerikan Demokrasisi’nin Kurbanı Olmuştu!
Gelelim herkesin hatırlayacağı Abir’e! 14 yaşındaki Abir, Irak’ın Mahmudiye Kasabası’nda yaşıyordu. Muhakkak ki o da savaşın ortasında ölüm endişesi taşıyordu. Ama bir gün gözleri dönmüş Amerikan askerleri tarafından ırzına geçileceği, ardından da ailesi ile beraber yakılacağı herhalde hiç aklından geçmiyordu. Maalesef 12 Mart 2006 tarihinde kuduz hayvanların bile yapamayacağı bu vahşetin kurbanı oldu.
Irak’taki bu insanlık dışı suçlara bir yenisi de geçtiğimiz Pazartesi günü yani 19.02.2007 tarihinde eklendi. Ancak bu sefer failler, her zaman duymaya alıştığımız Amerikan askerleri değil, bazılarının hala kardeşlerimiz diye kabul ettirmeye çalıştıkları Irak hükümetine bağlı subaylardı! Ne zamandan beri kardeş kardeşinin ırzına geçer oldu? Yoksa yeniden Cahiliye Devri’ne mi döndük?!
Sabrin El-Cenabi, Irak İçişleri Bakanlığı’na bağlı sözde ‘Düzeni Koruma’ subaylarınca başkent Bağdat’ın güneyinde yer alan El-Amil Mahallesi’ndeki evi basıldığında yakalandı.
Sabrin El-Cenabi, ‘Düzeni Koruma’ subaylarından bir tanesi tarafından da tecavüz esnasında kameraya çekilerek bu olaydan birilerine bahsettiği taktirde kasetin dağıtılacağı yönünde tehdit edildi. Sabrin, sadece kocası Sünni camilerin kapılarında bekçilik yaptığı için bu cezaya çarptırıldı! Cezaya çarpanlar ise demokrat hükümetin koruma bekçileri! Ya da diğer bir deyişle Şii kardeşlerimiz!!
Müslüman Alimler Heyeti’nden Kınama
Irak’taki Müslüman Alimler Heyeti, yayınladığı bir beyanla bu toplu tecavüz skandalını kınadı. 19.02.2007 tarihinde yayınlanan beyanda, Irak Hükümeti Kuvvetleri’nin Pazar sabahı ‘Yeni Emniyet Projesi’ ismi altında, El-Amil Mahallesi’ndeki ‘Ebu Bekir Sıddık’ Camii’nin çevresini kapsayan bir saldırı hamlesi başlattığı, bu hamle dahilinde de evlere baskınlar düzenlenerek mahalle halkının değerli zinet eşyalarının gasp edildiği belirtildi.
Beyanda ayrıca toplu tecavüze uğrayan Sabrin isimli evli Sünni Müslüman bayanın rahminin yırtıldığı ve şu anda ölüm kalım arasında olduğu açıklandı. Sabrin El-Cenabi ayrıca bazı subaylar tarafından da dövüldü.
Sünni Divan Vakfı da Irak Hükümeti’ne bağlı ‘Düzeni Koruma’ birliklerince gerçekleştirilen bu rezaleti kınadı. Divan Vakfı tarafından yayınlanan beyanda ‘Abir’den sonra ikinci kere cürüm işlendi. Bugün de başka bir Iraklı kadının hürmeti ayaklar altına alındı. O da Sabrin El-Cenabi’dir’ ifadelerine yer verildi.
Bu skandalları sayarak sanırım bitirmemiz mümkün olmayacak. Neden diye soracak olursanız, biz daha Sabrin’in üzüntüsünü üzerimizden atamamışken bu kez de Telafer’den 11 erkek ve bir de kız çocuk annesi Türkmen asıllı Vacide Muhammed Emin (40) isimli bir başka Sünni kardeşimiz televizyon kameralarının karşısına çıkarak ağlamaya, başına gelenleri anlatmaya başladı. Onun başına gelen de tabi ki aynı bela idi. Onu da tecavüz esnasında kameraya çektiler, oğullarına saldırdılar hatta küçük kızlarına da tecavüz etmekle bile tehdit ettiler!
Peki demokratik Irak Hükümeti’nin laik başbakanı Maliki Bey’in bu skandallara tepkisi ne oldu acaba ?! Kasap Maliki, Amerika’nın yönetimi altındaki İbni Sina Hastanesi’nin tıbbi raporlarıyla Sabrin’in tecavüze uğradığı kesinleşmiş olmasına rağmen, -tecavüzleri teşvik edercesine- subaylarını temize çıkararak onları ödüllendirdi. Demokrat, uygar, çağdaş Amerika’nın adamı, keşke bu kadarla kalmış olsaydı!
Tecavüzü Kınadı İşinden Oldu!
Bir de Sabrin’in, içişleri bakanlığına bağlı ‘Düzeni Koruma Birimi’ subaylarınca evi basıldıktan sonra tutuklanıp, toplu tecavüze uğramasını kınayan Sünni Vakıf Başkanı Ahmet Abdulgafur El-Samerai’nin görevden alınmasını emreden bir karar da çıkarttı. Sanki vakıf başkanı, çok susamış da su içmiş birini kınamıştı!! Tabi ki böyle bir adım atacaktı Maliki. Çünkü Sünni Vakıf Başkanı, kınama beyanında bunun gibi daha birçok Sünni kadının hatta Sünni cami imamlarının tecavüze uğradıklarını ancak skandal korkusuyla başlarına gelenleri sakladıklarını da vurgulamıştı. Bir başka ifadeyle Sünni Vakıf Başkanı El-Samerai artık tehlike arzetmeye başlamıştı!!!
Gerçekten bizim burada sayın Maliki’ye diyebileceğimiz ancak Saddam’ın idam sehpasında kelime-i şehadet getirerek Rabbine yürümeden hemen önce Sadr’ın adamlarına sarfettiği sözlerden
başkası olamayacak:
“Bu mu erkeklik?!”
Ya ‘sözde kardeşleri’ tarafından tecavüze uğrayan, tek suçları ‘Aziz ve hamid olan Allah’a iman etmek’ olan din kardeşlerimizin sözleri kimlere ve ne olacak?!
Onlar da herhalde bugün tüm Müslüman ülkelerde salgın hastalık gibi yayılmış; demokrat, laik, çağdaş liderlere seslenmektense gerici, ‘Orta Çağlı’ya seslenmeyi tercih edeceklerdir. Yani:
Neredesin Ey Mu’tasım!
Bugün Halife Mu’tasım yoksa da Irak’ın Mu’tasımları var. Herbiri iman dolu yürek taşıyan, din kardeşlerini özkardeşlerinden ayırtetmeyen Mu’tasımlar! Sabrin’i kamera karşısında ağlarken, çaresizlikten koluyla yüzünü kapatmaya çalışır vaziyette, bıkkınlığı gözlerinden okunur halde gören ve bunun intikamını almaya ant içen Mutasımlar!
Irak’taki direnişçi mücahit gruplar, ırzlarına yapılan bu saldırının intikamının alınacağını açıkladılar. Irak’ın bilinen en güçlü direniş gruplarından Irak El-Kaide Örgütü’nün lideri Ebu Hamza El-Muhacir, bir ses bandı aracılığıyla, Telafer’de tecavüze uğrayan kız kardeşimizle –eğer evli değilse - 20 gencin evlenmek istediğini duyurdu. El-Muhacir ayrıca Sabrin’e tecavüz haberinin yayıldığı ilk 10 saat içinde intikam almak için 50’si El-Cenabi Aşireti’nden (Sabrin’in kendi aşireti) olmak üzere 300 Iraklı mücahidin istişhadi operayson yapmak için başvurduğunu açıkladı. Öte yandan yine en büyük direnişçi gruplardan bir diğeri olan İslami Ordu’nun lideri de en kısa zamanda intikam alınacağını vurguladı. Artık ak koyunun kara koyundan ayrılma vakti gelmiştir. Herkes hangi safta yer aldığına bakmalıdır. Siz Mu’tasım mısınız yoksa Rum askerleri mi? Siz kızkardeşlerinin gözyaşlarını silmek isteyenlerden misiniz yoksa onlara tokat atmayı tercih edenlerden mi?
‘Ey Mu’tasım’ diye feryat eden boyunları bükük yetimler!
Feryatlarınızı duydular ama içlerinde yok ki Mu’tasımlar!
Anlar mı ki Müslüman kızların derdinden Erdoğanlar!
Ah içimiz sızlar... Nerede o yaraları saranlar!
Neye yarar ki tahtlardaki o esir krallar!
Altından zincire vurulmuş çağdaş kullar!
Onlar ki toprak olmuş Mu’tasım’dan daha cansızlar!
Taşlardan daha ruhsuz, iblisten daha vicdansızlar!
Şaha kalktı atlar coştu kılıçlar! Geldi torun Mu’tasımlar yıkıldı ikiz burçlar!
Dayan Bağdat dayan geldi Selaheddinler.. geldi Halitler!
Sabahını getirecek o kara bayraklı mücahitler!
Ruhun şad olsun Ey ‘Yiğit Mu’tasım’!
Yaşasın tüm Mu’tasımlar!
Baran Dergisi, Sayı 8
"Eyne ihvânî?"
"Kardeşlerim nerede!!!!!!!!!!!!!!
ZALİMLER İÇİN YAŞASIN CEHENNEM !
Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır.