Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Binbir Damla (Allah Dostları) (2 Kullanıcı)

mustafa_xtar

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Eyl 2006
Mesajlar
5,606
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
Konum
Oradan
RE: Binbir Damla (Allah Dostları)

Seyda Hz.nin nadiren yaptığı sohbetlerden derleme

Yüce Allah'in rahmeti çok genistir. O, bu rahmetini kullarina vermek istiyor, bunun için ufak bir bahane ariyor. Siz bu rahmete ermek için
bir bahane bulun. Küçük-büyük demeden Allah rizasi için önünüze gelen
hayirli isleri yapin. Önceki büyükler zamaninda söyle bir hadise anlatilir:

Ibn-i Asfur diye birisi vardi.Bu zatin hayirli ameli azdi. Bu zat birgün
bir kusu yakalayip onunla oynayan bir çocuk gördü.Çocuk kusla oynuyor,
oynarken de kusa eziyet ediyordu. Bu zat, Allah rizasi için su kuşu çocu-
ğun elinden kurtarayim diye niyet etti. Biraz para çikardi,çocuga verdi.

Çocuk parayi görünce kusu ona verdi. Ibn-i Asfur da kusu salip azat etti.
Bu zat bir zaman sonra vefat etti. Bunun Allah dostlarindan bir komsusu
vardi. Bu veli bir gün onun kabrine gitti. Ona dua ve istigfar etti. Sonra gözlerini yumdu, murakebeye girdi. Yüce Allah'tan onun kabirdeki halini
göstermesini istedi. Yüce Allah onun kabir halini bu veliye gösterdi.

Adam evliyalar gibi güzel bir haldeydi. Ona, " bu halin ne güzel,bu hali
nasil elde ettin,sana ne muamele edildi?" diye sordu.

Adam: " Bu ise ben de sasirdim fakat çok memnunum. Bana, sen bizim
rizamiz için gücün yetti bir kusu azat ettin; biz de seni günahlarindan azat
edecegiz, bizim de buna gücümüz yeter. Sen bizim rizamiz için o çocugu
ve kusu sevindirdigin gibi, biz de seni sevindirecegiz, dendi ve iste bu güzel nimetler bana verildi." dedi

B)B)B)B)B)

Sen niyetini Allah için yap, gerisi güzel gelir.Allah kuluna kafidir."
" Benim Allah'in rizasindan baska bir derdim ve Rasulullah ( a.s)
in sünnetini ihyadan baska bir isim yoktur."

B)B)B)

"Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve sadiklarla beraber olun."
ayetini okuyarak basladigi bir sohbetinde buyurdu ki : "Sadiklarla
beraber olan kimse,onlarla birlikte hasretilir. Baksaniza,Ashab-i
Kehf'in köpegi necisül ayn oldugu halde onlarla birlikte bulunmasi
bereketiyle cennete girecektir. Insan ne olursa olsun sadik kullarla
kamil mürsitlerle birlikte bulunmalidir.Zahiren beraber olamayan
kimseler manen (kalb ve hayali ile) onlarla birlikte olmaya çalismalidir.
Gavs hz. leri buyurdu ki : "iki gün hirsizla gezersen üçüncü gün sen de hirsiz olursun." Bunun için Rasulullah(a.s) : " Kisi arkadasinin dini ( hal
ve gidisati) üzeredir." buyurmustur.


B)B)B)B)B)

" Baskalarina hizmet etmek isteyenler, kendilerini islah etsin yeter.
Çünkü nefsini islah eden kimse baskalarina fayda verebilir ve güzel
seyleri temsil edebilir.Sadat-i Kiram,nefislerini islah edip güzel ahlaki
elde ettikleri için Allah yolunda insanlara büyük fayda vermislerdir.
En büyük hizmet,güzel ahlakli ve edepli bir insan olmaktir."

B)B)B)B)B)

" Kalbin gidasi zikirdir.Günahlar ise, seytanin gidasidir.Kalbinni diriltmek
ve beslemek isteyen kimse Yüce Allah'in zikrini çok yapmalidir.
Günah isleyenler,kalplerini zayiflatip seytani kuvvetlendirmis olurlar.
Seytani kuvvetli olanin dini zayif olur.Onun için haramlardan uzak durmalidir.
 

makinaci06

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Kas 2006
Mesajlar
966
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: Binbir Damla (Allah Dostları)

" Kalbin gidasi zikirdir.Günahlar ise, seytanin gidasidir.Kalbinni diriltmek
ve beslemek isteyen kimse Yüce Allah'in zikrini çok yapmalidir.
Günah isleyenler,kalplerini zayiflatip seytani kuvvetlendirmis olurlar.
Seytani kuvvetli olanin dini zayif olur.Onun için haramlardan uzak durmalidir.
ALLAH RAZI OLSUN MUSTAFA KARDEŞİM BEN İZNİN OLURSA Bİ SORU SORUCAM ANNEM SÜREKLİ DERSLİ KİŞİ BAŞKA SAYIIL BİŞİ ÇEKEMEZ DİYO.YANİ BEN GÜN İÇİNDE DERSİMİ BİTİRDİKTEN SONRA HERHANDİ MESELA 1000 TEVHİD ÇEKEBİLİRMİYİM.YANİ YAZILARINDAN VE AVATARINDAN;) ANLADIĞIM KADARIYLA BU KONUDA BİLGİN VARDIR.ÖNCE SANA SORMAK İSTEDİM.Ö.M YOLLUCAKTIM AMA AÇILMIYO.YARDIMCI OLURSAN SEVİNİRİM:|
 

mustafa_xtar

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Eyl 2006
Mesajlar
5,606
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
Konum
Oradan
RE: Binbir Damla (Allah Dostları)

makinaci06 yazdı:
" Kalbin gidasi zikirdir.Günahlar ise, seytanin gidasidir.Kalbinni diriltmek
ve beslemek isteyen kimse Yüce Allah'in zikrini çok yapmalidir.
Günah isleyenler,kalplerini zayiflatip seytani kuvvetlendirmis olurlar.
Seytani kuvvetli olanin dini zayif olur.Onun için haramlardan uzak durmalidir.
ALLAH RAZI OLSUN MUSTAFA KARDEŞİM BEN İZNİN OLURSA Bİ SORU SORUCAM ANNEM SÜREKLİ DERSLİ KİŞİ BAŞKA SAYIIL BİŞİ ÇEKEMEZ DİYO.YANİ BEN GÜN İÇİNDE DERSİMİ BİTİRDİKTEN SONRA HERHANDİ MESELA 1000 TEVHİD ÇEKEBİLİRMİYİM.YANİ YAZILARINDAN VE AVATARINDAN;) ANLADIĞIM KADARIYLA BU KONUDA BİLGİN VARDIR.ÖNCE SANA SORMAK İSTEDİM.Ö.M YOLLUCAKTIM AMA AÇILMIYO.YARDIMCI OLURSAN SEVİNİRİM:|
Annenizin dediğine kulak verin kardeşim. İşin aslı şöyledir
Sayılı olarak sadece yapılmaz. Yoksa siz bindefa, milyon defa zikir yapabilirsiniz. Burada önemli olan sayı belirtilmiş olmaması. Günlük adet haline getirilecek vird gibi çekeceğiniz sayı olmasın.
Doktora gittiniz. Doktor size günde 3 tane hap alacaksınız ve kutuyu bitireceksiniz dedi. Sizde ya ben bu ilaçları ben zaten bitirecem ne olacak günde 5-7-10 tane içeyim dediniz. Ne olur.
Doktoru dinlemeyecektiniz niye doktora gittiniz. Doktordan iyi biliyordunuz niye doktora sordunuz.
Verilen ilaçları içerseniz doktor sizi takip eder. Yerine göre arttırır yerine göre düşürür. Ama doktoru dinleyerek şifa bulursunuz.
Verilen az gelebilir sizde sayısız devam edin. Sayı tutmayın yani. Bu o kişinin gelişimi içindir. Siz bi yüklemeye 70-80 kiloyu kaldırabilir veya taşıya bilirmisiniz.
Ama 3 kilo 5 kilo 10 kilo derken bu artar vücut alışır ve sonra 70-80 kiloyu kaldırabilirsiniz.
Yani yoluna uyduğunuz bi büyüğünüz varsa kendinizi ona bırakın. O sizin herhalinizi bilir ona göre tedaviye devam eder.
Gerisini annenizden öğrenirsiniz inş kardeşim
Allaha emanet olun
 

mustafa_xtar

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Eyl 2006
Mesajlar
5,606
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
Konum
Oradan
RE: Binbir Damla (Allah Dostları)

Abdülvehhab hazretleri uzlet ehlinin kutuplarındandı…

Abdülvehhab hz. Şunları anlatmıştı:

-Şah-ı Nakşibend hazretleri defnedildiğinde, mübarek yüzünü çevirmiş olduğu tarafta,kabir cennet bahçelerinden bir bahçe veya cehennem çukurlarından bir çukurdur. hadisinde de ifade edildiği gibi; şahı nakşibend hazretleri için cennetten bir pencere açıldığını gördüm.Bu pencereden iki huri belirdi, şahı nakşibend hazretleri selam verip, şöyle dediler:

-yaratıldığımız günden beri burada sizin gelişinizi bekliyoruz.

Şahı nakşibend hazretleri onlara şöyle seslendi:

-benim Allah tealaya verilmiş bir sözüm var. O da şudur: Allahın cemalini görmedikçe ve benim yolumda bulunup, Salih amel işleyenlere şefaat etmedikçe, hiç kimseye ve hiçbir şeye
Asla dönüp bakmayacağım!..

 

Ravza_Nur

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
8,116
Tepki puanı
3
Puanları
0
RE: Seyyide Tün Nefise

RE: Seyyide Tün Nefise

Allah dostlarından. Seyyide Tün Nefise Bir akşam vakti. Kapısı çalınıyor. Komşuları, gayrimüslim bir çift. Bir ricaları var.
Komşu, sende biliyorsun, bizim felçli bir kızımız var. Önemli bir işimiz çıktı, sabaha kadar gelemeyebiliriz. Biz gelene kadar Allah için. kızımıza bakabilirmisin?
İşi gücü ibadet ve gözyaşı olan ulvi kadın
Ne demek, siz işinize bakın evladınızı düşünmeyin.
Anne baba işlerine, Seyyide Tün Nefise felçli kızın yanına gider.
Saatler saatler... Allah dostunun gözleri, kızın üzerinde, sevgi dolu bakışlar ve kızdan sevgi dolu karşılıklar.
İçi bir an bir garip bir garip oluyor.
Gönül diliyle
Allahım Allahım, şu güzel kızı şu güzel kızı ayağa ayağa kaldır ve ona hak yolu nasip et.
Anne ve baba dönüyorlar. Hasta kızları komşularının ayağının dibinde oturmakta. Büyük bir mutluluk içersinde. Kapının açılmasıyla birlikte ayağa fırlıyor.
ve hepsi artık, Allah'ın razı oldukları içersinde, İslamın içinde.
 

mustafa_xtar

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Eyl 2006
Mesajlar
5,606
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
Konum
Oradan
RE: Binbir Damla (Allah Dostları)

Osmanlı devrinde yaşamış arif ve meşhur şâir Yusuf Nâbî (rah.), 1678 yılında bir kafile ile hacc yolculuğuna çıkmıştı. Kafilede devletin ileri gelen paşaları da bulunuyordu. Kafile hicaz bölgesine girince Hz. Peygamber’i ziyaret aşkı Nâbî’yi iyice sardı. Öyle ki, vücudu bir hoş oldu, uykusu kaçtı, hiç uyumadı. Bir gece yarısı kafile Peygamber şehri Medine-i Münevvere’ye yaklaştı. Kafilede bulunan Eyüplu Râmi Mehmed Paşa o esnada kıble tarafına doğru ayaklarını uzatmış uyuyordu. Rasul-i Kibriya’nın beldesine girerken arkadaşlarında gördüğü bu manzara Nâbî’ye hiç de hoş gelmedi. Paşayı uyandıracak bir şekilde şu meşhur beyitleri söylemeye başladı:

Sakın terk-i edepten, kûy-i mahbûb-ı Hüdâdır bu!

Nazargah-i ilahîdir, Makam-ı Mustafadır bu.

Mürâât-ı edep şartıyla gir Nabî bu dergaha,

Metâf-ı kudsiyadır, bûsegâh-ı enbiyadır bu.

Açıklaması şöyledir: Edebi terketmekten sakın! Zira burası Allahu Teala’nın Habibinin beldesidir. Burası, Hak Teala’nın devamlı nazar kıldığı bir yerdir; Muhammed Mustafa’nın makamıdır. Ey Nâbî, bu dergaha edebin şartlarına dikkat ederek gir. Sakın edebi basite alma. Burası, büyük meleklerin etrafında pervane gibi döndüğü, peygamberlerin eğilip eşiğini öptüğü bir yerdir.

Bu beyitleri işiten paşa, gözünü açtı, hemen kendine geldi, ikazın sebebini anladı, ayaklarını topladı, doğruldu. Nâbî’ye dönerek:

-Ne zaman yazdın bunları? Senden başka duyan oldu mu onları? diye sordu. Yusuf Nâbî:

-Bunları daha önce herhangi bir yerde söylemiş değilim. Şimdi, sizi bu halde görünce elimde olmadan yüksek sese söylemeye başladım. İkimizden başka bilen yok! dedi. Paşa:

-Öyleyse bu aramızda kalsın, diye ikaz etti. Nâbî sustu, yola devam ettiler. Kafile, sabah ezanına yakın Hz. Rasulullah’ın mescidine yaklaştı. Bir de baktılar ki, mescidin minârelerinden müezzinler, ezandan önce, Nâbî’nin: “Sakın terk-i edepden...” beytiyle başlayan nâtını okuyorlar. Nâbî ve paşa hayret ettiler. Mescide girdiler, namazı kıldıktan sonra, hemen müezzinin yanına koştular. Nâbî, heyacanla:

-Allah adına, peygamber aşkına söyle, sen ezandan önce okuduğun o beyitleri kimden, nereden ve nasıl öğrendin? diye sordu. Müezzin önce cevap vermek istemedi, Nâbî ısrar ve rica etti. Bunun üzerine müezzin:

-Resûl-i Kibriya (s.a.v) Efendimiz, bu gece bütün müezzinlerin rüyasını şereflendirerek: “Ümmetimden Nâbî isimli birisi beni ziyarete geliyor. Bana olan aşkı her şeyin üzerindedir. Kalkın, ezandan önce, onun benim için yazdığı beyitleri okuyarak kendisini karşılayın, mescidime girişini kutlayın!” buyurdu. Biz de Efendimizin emirlerini yerine getirdik, dedi. Nâbî, hepten şaşırdı ve heyecanlandı, dayanamayıp ağladı. Göz yaşları içinde müezzine tekrar:

-O iki cihanın Efendisi, gerçekten Nâbî mi dedi, o benim ümmetimdendir mi buyurdu? diye sordu. Müezzin :

-Evet, Nâbî dedi, o benim ümmetimdendir buyurdu, deyince, Nâbî bu iltifata daha fazla dayanamadı, sevincinden düşüp bayıldı. Bir zaman sonra ayıldığında paşayı ve müezzini yanında ağlarken buldu.
 

mustafa_xtar

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Eyl 2006
Mesajlar
5,606
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
Konum
Oradan
RE: Binbir Damla (Allah Dostları)

Rabiatül-Adeviyye
Tâbiînden olup Süfyân-ı Sevrî (k.s.) ve Hasan-ı Basrî Hazretleri ile aynı asırda yaşamış büyük bir veliyye hanımdır.
Gönlü aşk-ı ilâhî ile dopdoluydu. Gözü devamlı yaşlıydı:
"Bizim istiğfârımız yeni bir istiğfâra muhtaçtır." derdi.
Geceleri kâim (huzûr-i ilâhîde ibâdet hâlinde), gündüzleri sâim (oruçlu) idi.
Birgün ona:
"Kul, ne zaman rızâ makâmına ulaşmış olur?" diye sordular.
O da:
"Başa gelecek musîbetler, kişiyi ni’metler gibi sevindirecek olursa..." şeklinde cevap verdi.
O’nun en meşhûr bir duâsı da şudur:
"Yâ Rabbî!
Sana cennetin için ibâdet ediyorsam, beni cennetine koyma!. Eğer sana cehenneminden korktuğum için ibâdet ediyorsam, beni cehenneminden çıkarma!.. Eğer sana senin rızân için ibâdet ediyorsam, beni cemâlini seyretmekten mahrûm etme!.."

B)B)B)

Mâlik bin Dinâr söyle anlatir:
Birgün Râbia'nin yanina gittim. Abdestini
almis, kalan sudan bir kaç yudum da içmisti.
Dikkat ettim, testinin bir
tarafi kirikti ve çok eski bir hasirda oturuyordu.
Ker****ten bir de yastigi
vardi. Bunlari görünce çok üzüldüm, içim yandi ve;
"Ey Râbia! Zengin
arkadaslarim var. Kabûl edersen sana onlardan bir seyler alayim" dedim. Bana
dönerek; "Yâ Mâlik! Bana da, onlara da rizki veren Allahü teâlâdir.
O, fakirleri fakir oldugu için unutup, zenginleri de zengin oldugu için
hatirliyor ve yardim mi ediyor saniyorsun?" dedi.
Ben de "Hayir, hiç öyle olur mu?" dedim. Bunun üzerine
"Mâdem ki Rabbim benim hâlimi biliyor, benim hatirlatmama ne lüzum var.
O, öyle istiyor, biz de O'nun istedigini istiyoruz" diye cevap verdi.
 

hafize

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Tem 2006
Mesajlar
14,020
Tepki puanı
23
Puanları
36
Yaş
69
Konum
BURSA
RE: Binbir Damla (Allah Dostları)


B) BİZ DE VAKTİYLE GÜZEL YİYECEKLERDİK! B)

Halîfe Hârûn Reşîd bir gün Behlül-i Dânâ ile sohbet ederken; "Ey Behlül! Sana sarayımda bir oda ve hizmetçiler vereyim. Yeter ki bu eski elbiselerden kurtul. Yenilerini giy. İnsanlar arasına karış." dedi.

Bunun üzerine hazret-i Behlül; "Müsâde ederseniz bir danışayım." dedi. Halîfe; "Kime danışacaksın, kimsen yok ki?" diye cevap verdi. Behlül de; "Ben danışacağım yeri biliyorum." dedi ve oradan ayrıldı. Hârûn Reşîd arkasından adamlar salıp danışacağı yeri öğrenmek istedi. Behlül gide gide şehir dışında bir mezbeleliğe gitti. Başını eğip bir şeyler dinlermiş gibi yaptı. Bir şeyler söylendi. Daha sonra oradan ayrıldı. Saraya yöneldi. Sultanın adamları ondan önce saraya dönüp hâdiseyi halîfeye bildirmişlerdi. Behlül huzûra girince, halîfe Hârûn Reşîd ona; "Ey Behlül! Söyle bakalım vereceğin cevâbı." dedi.

Behlül; "Danıştım efendim. Lâkin insanlar arasına karışmam mümkün değil." dedi. Halîfe heybetle; "Ey Behlül! Sen gidip çöplere danışmışsın, haberim oldu." dedi. Behlül de; "Doğru söylüyorsun ben de onlara danıştım. Onlar bana cevap verdiler ve;

Ey Behlül! Biz de vaktiyle en güzel ve nefis yiyecekler idik. Bütün güzellikler bizde idi. Sevgi ve itibarımız çoktu. Ne zaman ki insanlar arasına karıştık. İşte bu hâle geldik. Çöpe atıldık. Sen de sakın insanların arasına karışma." dediler. Bu sözlerdeki ince mânâları anlayan Hârûn Reşîd: "Haklısın." deyip düşüncelere daldı.B)
 

mustafa_xtar

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Eyl 2006
Mesajlar
5,606
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
Konum
Oradan
RE: Binbir Damla (Allah Dostları)

Seyyid Abdulhakim Bilvanisi hz. leri (menzilli) hayatı boyunca kendi hanesinde helal yoldan rızık temin etti.Abdestsiz yemek pişmesine izin vermedi.Kendi tarlasından ürün elde etti. Evinde ne zaman yemek yese,Şah-ı Hazne'nin (Mürşidi) tekkesinden getirdiği ekmekten bir parça kesip yemeğinin içine attı.Bu ekmeği de Şah-ı Hazne'den hilafet aldığı zaman yanında getirmişti.Bu konudaki titizliğinin sebebi kendisine sorulunca şöyle dedi:

"Bizim yemeklerimizde kusur olabilir.Ama Şah-ı Hazne'nin ekmeğinden,evimde yapılan yemeklerin içine atarsam,Allah Teala Şah-ı Hazne'nin hatırına bizim yiyeceklerimizi de manevi kirlerden arındırır."

Seyyid Abdulhakim Bilvanisihazretleri, gün geçtikçe azalan bu ekmek bitmesin diye,zaman zaman sadece ekmekten nefes alıp içine çekmeye başlamıştı.Yakınlarının anlattığına göre vefat ettiğinde,o ekmeğin küçük bir parçası hâlâ yeleğinin cebinde duruyordu. (altın silsile adlı kitaptan alıntıdır.)
 

mustafa_xtar

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Eyl 2006
Mesajlar
5,606
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
Konum
Oradan
RE: Binbir Damla (Allah Dostları)

Hace Seyfeddin-i Faruki hazretleri (k.s)

Seyfeddin-i Faruki hazretleri, Silsile-i aliyyenin yirmi beşincisidir. İmam-ı Rabbani hazretlerinin torunu ve Urvetül-Vüskâ Muhammed Masum-i Faruki hazretlerinin beşinci oğludur. Doğum zamanında bir melek; "Doğduğu gün, öleceği gün ve dirileceği günde ona selam olsun" mealindeki Meryem suresinin 15. âyet-i kerimeyi okuyarak müjde vermişti. Küçük yaşından itibaren ilme yöneldi. Amcası Muhammed Said´den akli ve nakli ilimleri tahsil edip kısa zamanda âlim oldu. Zamanının bir tanesi ve marifet deryası olan babası Muhammed Masum-i Faruki´nin teveccüh ve sohbetleriyle, ilerleyip, kısa zamanda birçok kerametlere kavuşup âlimlerin baş tacı oldu.

Kemale erdikten sonra babasının emriyle Âlemgir Han ile görüşmek üzere Delhi´ye gitti.
Delhi´ye vardığı zaman, şehrin kapısında iki azgın fil ve bunları zabt etmeye çalışan iki heybetli pehlivanın resimlerinin asılı olduğunu gördü. Sultana o resimleri indirtip yok edinceye kadar şehre girmeyeceğini bildirdi. Sultan resimleri indirtince şehre girdi. Sultan Âlemgir Han, kendi isteğiyle ona talebe oldu. Sohbetleriyle şereflendi. Yaşı ilerlemiş olmasına rağmen Kur´an-ı kerim okumayı öğrenip ezberledi. Sohbetlerinin bereketiyle Hindistan´da yayılmış birçok bid?at ve sapıklık, Sultan Âlemgir Han tarafından ferman çıkartılarak ortadan kaldırıldı ve unutulmuş sünnetleri ortaya çıkarıldı. Diğer vezirler, valiler ve devlet adamları da sohbetleriyle şereflenip hidayete kavuştular.

Himmet ve bereketiyle, Hindistan´ın her tarafında İslamiyet yayılıp müslümanlar kuvvetlendi. Bid?at sahipleri ve kâfirler perişan oldu.

Delhi´de, sohbet meclisleri çok bereketli ve kalabalık olurdu. Kâfirler ve fasıklar da onun sohbetine gelip, yüksek huzuruyla şereflenince, hidayete kavuşup eski günahlarına tevbe edip, istiğfar ederek geri dönerlerdi. Sohbetinin bereketiyle, binlerce kişi hidayete kavuşup, yüksek derecelere ulaşmıştı. Dergahına her gün binlerce kişi gelir feyz alırdı.
 

hafize

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Tem 2006
Mesajlar
14,020
Tepki puanı
23
Puanları
36
Yaş
69
Konum
BURSA
RE: Binbir Damla (Allah Dostları)

mustafa_xtar yazdı:
Merkep Sürüsü Geçiyor

Vaktiyle siyasilerden biri, etrafında toplanmış olan kimselerle beraber, gece yarısı bir kabristanlığın yanından geçiyorlarmış, Sayıları yirmi beş-otuz civarında imiş. Bu siyasi zat geriye dönerek arkasındakilere şöyle seslenmiş:

-İçinizde Yasin bilen var mı?

-Yok, demişler.

Tekrar sormuş:

-İçinizde Elham bilen var mı?

Yok, demişler.

Bir daha sormuş:

-Pekala içinizde Kulhüvellahü Ehadı bilen var mı?

Yine yok, cevabını vermişler. Bunun üzerine adamın canı sıkılarak :

-Herkes iki eline birer taş alsın diye emretmiş. Onlar da büyükçe birer taş almışlar. Tekrar emir vermiş :

- Haydi hepiniz dört ayaklı olun. Ayaklarınızı ve elinizdeki taşları yürürken yere pekçe vurun da hiç olmazsa burada yatan ölüler merkep sürüsü geliyor, sansınlar demiş.

BUNU OKUYUNCA GÜLERKEN GÖZLERİMDEN YAŞ GELDİ HAKKETEN TAM MERKEP SÜRÜSÜYMÜŞ S.A :D:D:D:D:D:D:D
 

mustafa_xtar

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Eyl 2006
Mesajlar
5,606
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
Konum
Oradan
RE: Binbir Damla (Allah Dostları)

hafize yazdı:
mustafa_xtar yazdı:
Merkep Sürüsü Geçiyor

Vaktiyle siyasilerden biri, etrafında toplanmış olan kimselerle beraber, gece yarısı bir kabristanlığın yanından geçiyorlarmış, Sayıları yirmi beş-otuz civarında imiş. Bu siyasi zat geriye dönerek arkasındakilere şöyle seslenmiş:

-İçinizde Yasin bilen var mı?

-Yok, demişler.

Tekrar sormuş:

-İçinizde Elham bilen var mı?

Yok, demişler.

Bir daha sormuş:

-Pekala içinizde Kulhüvellahü Ehadı bilen var mı?

Yine yok, cevabını vermişler. Bunun üzerine adamın canı sıkılarak :

-Herkes iki eline birer taş alsın diye emretmiş. Onlar da büyükçe birer taş almışlar. Tekrar emir vermiş :

- Haydi hepiniz dört ayaklı olun. Ayaklarınızı ve elinizdeki taşları yürürken yere pekçe vurun da hiç olmazsa burada yatan ölüler merkep sürüsü geliyor, sansınlar demiş.

BUNU OKUYUNCA GÜLERKEN GÖZLERİMDEN YAŞ GELDİ HAKKETEN TAM MERKEP SÜRÜSÜYMÜŞ S.A :D:D:D:D:D:D:D

Allah razı olsun annem
O kadar kişiden bi ihlası bilmeyen yoksa
Adam en güzel cevabı vermiş demi :)
 

mustafa_xtar

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Eyl 2006
Mesajlar
5,606
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
Konum
Oradan
RE: Binbir Damla (Allah Dostları)

YUNUS HÜRMETİNE

"Anadolunun iç aydınlığı" bütün Anadolu'nun sevgilisi insan sevgisinin, hoşgörünün sınırlarını,

Yaradılmışı hoşgör

Yaradandarr ötürü

Bir kez gönül yıktın ise

Bu kıldığın namaz değil.

gibi söyleyişlerle kimseye nasip olmayacak ölçüde genişleten Yunus Emre (1240-1320) Tapduk Emre'nin dergahında uzun süre zevk ve hevesle odun taşımış, ayak işleri yapmıştı. Ama Tapduk bir türlü arzuladığı gibi Yunus'u ele almıyor, eren lerin gönül deryasından bir katre sunmuyordu. Yunus bu konuda bir dilekte bulunsa "Sen hâlâ dünya kokuyorsun" deyip savuşturuyordu. Yunus "Herhalde benim nasibim burada değil, bir başka şeyhin kapısında" diyerek Tapduk'a dahi haber

vermeden dergahı terketti. Ama dergahtan uzaklaştıkça içini bir hüzün kapladı. Tapduk Emre'nin kapısında en basit işleri yaparken bile gönlünde bir aydınlık, bir ferahlık, bir yumuşaklık vardı. Dergahtan ayrılalı gönlü kararmış, katılaşmıştı, uzaklaştıkça içini Tapduk'a ve dergaha karşı bir hasret kaplıyordu. Bu yolculuk sürerken bir akşam vakti yedi kişilik bir başka yolcu grubuna rastladı. İçini kaplayan hüzün ve hasrette belki bir hafifleme olur diye kendi de onlara katıldı. Yol arkadaşları ermiş kılıklı, yaşlıca insanlardı. Güven veren halleri vardı. Birlikte sürdürülen bu yolculuk sırasında bir an geldi ki hiçbirinin çıkınında (azık çantası) birşey kalmadı. Biryerde mola verdiler, açlık canlarına tak etmişti. Bu yedi arkadaştan bi ri ellerini kaldırıp Yaradan'a niyazda bulundu. Bu dua ve yakarmanın akabinde önlerinde türlü yiyeceklerle donanmış bir sofra peydah oldu. Yediler içtiler Rablerine şükrettiler. Bundan sonra bu yedi yolcudan herbiri yolda acıktıkça dua etti ve yemekleri ilahi bir lütuf olarak ikram edildi. Sonunda dua sırası Yunus'a gelmişti.

Yunus soğuk terler döküyordu. İşin içinde mahcup olmak vardı. Yol arkadaşlarının her biri Allah katında makbul kişilerdi ki duaları kabul görüyordu. Kendinin böyle bir imtiyazı yoktu. Ama duayı yapacaktı, çaresi yoktu. Bütün varlığı ve içtenliğiyle Allahla yalvardı: "Ya Rabbi, şu yol ar kadaşlarım sana kimin yüzü suyu hürmetine yalvarıyorlarsa ben de onun yüzü suyu hürmetine yalvarıyorum, beni mahcup etme..." Bu duanın arkasından öncekilerin iki katı yiyecek içecek lütfedildi. Şaşkınlık sırası yedi yolcudaydı. Sordular:

- Ey arkadaş, sen kimin hürmetine dua ettin? Yunus,

- Önce siz söyleyin dedi. Açıkladılar:

- Biz Tapduk Emre'nin dergahında Yunus adında çok makbul ve muteber bir derviş varmış onun hürmetine Allah'a yakarmıştık.

Yunus esas şimdi mahcup olmuştu. Yunus'un kendisi olduğunu açıklamaya utandı. Tapduk Emre'ye karşı da kalbini bozmuştu. Halbuki Tapduk ona Allah yolunda epeyi dereceler kazandırmıştı. Büyük bir pişmanlık içinde, bedeninden sıyrılmış bir ruh gibi akarak Tapduk dergahına döndü ve şeyhine bu defa kendini kayıtsız şartsız teslim etti.
 

meftun61

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eki 2006
Mesajlar
3,386
Tepki puanı
5
Puanları
0
RE: Binbir Damla (Allah Dostları)

hafize yazdı:
mustafa_xtar yazdı:
Merkep Sürüsü Geçiyor

Vaktiyle siyasilerden biri, etrafında toplanmış olan kimselerle beraber, gece yarısı bir kabristanlığın yanından geçiyorlarmış, Sayıları yirmi beş-otuz civarında imiş. Bu siyasi zat geriye dönerek arkasındakilere şöyle seslenmiş:

-İçinizde Yasin bilen var mı?

-Yok, demişler.

Tekrar sormuş:

-İçinizde Elham bilen var mı?

Yok, demişler.

Bir daha sormuş:

-Pekala içinizde Kulhüvellahü Ehadı bilen var mı?

Yine yok, cevabını vermişler. Bunun üzerine adamın canı sıkılarak :

-Herkes iki eline birer taş alsın diye emretmiş. Onlar da büyükçe birer taş almışlar. Tekrar emir vermiş :

- Haydi hepiniz dört ayaklı olun. Ayaklarınızı ve elinizdeki taşları yürürken yere pekçe vurun da hiç olmazsa burada yatan ölüler merkep sürüsü geliyor, sansınlar demiş.

BUNU OKUYUNCA GÜLERKEN GÖZLERİMDEN YAŞ GELDİ HAKKETEN TAM MERKEP SÜRÜSÜYMÜŞ S.A :D:D:D:D:D:D:D

BU CEVABI VEREN KESİN TRABZONLUYDU:D:D:D NE HAS DEMİŞ YA
 

mustafa_xtar

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Eyl 2006
Mesajlar
5,606
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
Konum
Oradan
RE: Binbir Damla (Allah Dostları)

meftun61 yazdı:
hafize yazdı:
mustafa_xtar yazdı:
Merkep Sürüsü Geçiyor

Vaktiyle siyasilerden biri, etrafında toplanmış olan kimselerle beraber, gece yarısı bir kabristanlığın yanından geçiyorlarmış, Sayıları yirmi beş-otuz civarında imiş. Bu siyasi zat geriye dönerek arkasındakilere şöyle seslenmiş:

-İçinizde Yasin bilen var mı?

-Yok, demişler.

Tekrar sormuş:

-İçinizde Elham bilen var mı?

Yok, demişler.

Bir daha sormuş:

-Pekala içinizde Kulhüvellahü Ehadı bilen var mı?

Yine yok, cevabını vermişler. Bunun üzerine adamın canı sıkılarak :

-Herkes iki eline birer taş alsın diye emretmiş. Onlar da büyükçe birer taş almışlar. Tekrar emir vermiş :

- Haydi hepiniz dört ayaklı olun. Ayaklarınızı ve elinizdeki taşları yürürken yere pekçe vurun da hiç olmazsa burada yatan ölüler merkep sürüsü geliyor, sansınlar demiş.

BUNU OKUYUNCA GÜLERKEN GÖZLERİMDEN YAŞ GELDİ HAKKETEN TAM MERKEP SÜRÜSÜYMÜŞ S.A :D:D:D:D:D:D:D

BU CEVABI VEREN KESİN TRABZONLUYDU:D:D:D NE HAS DEMİŞ YA

Öylemi neresinden ;)
 

mustafa_xtar

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Eyl 2006
Mesajlar
5,606
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
Konum
Oradan
RE: Binbir Damla (Allah Dostları)

Seyda Muhammed Raşid(k.s) Hazretleri, yanında kendisine yakın birisiyle bahçede geziyor.O esnada bahçede toprağı belleyen bahçıvanı görüp ona bakıyor ve tebessüm ediyor.Yanındaki merakını yenemeyip soruyor;"Gurban hakkınızı helal ediniz,neden o bahçıvana bakıp tebessüm ettiniz? Bunun hikmet ve sırrı nedir?"

Seyda Muhammed Raşid(k.s) Hazretleri cevap veriyor; Bak sofi.! şu gördüğün bahçıvan eline almış bir bel, beli toprağa batırıp bir darbe vuruyor kocaman arzın altını üstüne çeviriyor,,işte mümin, bu şekilde nefsine birkere darbe vursa, inan daha ikinci adımda Rabbini bulur..!


Mübareğin başka bi sözü : Allaha ulaşmak iki adımdır. Birincisini nefsine basacaksın. İkinci adımca Allaha ulaşacaksın.
 

mustafa_xtar

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Eyl 2006
Mesajlar
5,606
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
Konum
Oradan
RE: Binbir Damla (Allah Dostları)

Mevlana Celaleddin-i Rumi (ks) hazretlerine "Aşk aşk diyorsunuz üstad, AŞK NEDİR?" diye sormuşlar.

"BEN OL BİL" demiş
 

mustafa_xtar

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Eyl 2006
Mesajlar
5,606
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
Konum
Oradan
RE: Binbir Damla (Allah Dostları)

Bâyezîd-i Bistâmî Hazretleri ilâç yaparken rastladığı bir hekime:

"- Ey tabib! Sende benim hastalığıma da ilâç var mı?" dedi.

Hekim sordu:

"- Hastalığın nedir?"

Bâyezîd Hazretleri:

"- Günah hastalığı..." cevabını verdi.

Hekim ellerini iki yana açarak:

"- Ben günah hastalığının ilâcını bilmem." dedi.

O esnâda orada bulunmakta olan meczûb bir genç söze karışıp:

"- Baba, senin hastalığının ilâcını ben biliyorum." dedi.

Bâyezîd Hazretleri de sevinçle:

"- Söyle ey delikanlı!" dedi.

Halkın meczûb gördüğü, ancak hakîkatte bir ârif olan genç,
günah ilâcını şöyle tarif etti:

"- On dirhem tevbe kökü ile on dirhem istiğfâr yaprağı al!
Bunları kalb havanına koy! Tevhîd tokmağı ile döv!
İnsâf eleğinden geçir! Gözyaşlarıyla yoğur! Aşk fırınında pişir!
Böylece oluşacak olan macundan her gün beş kaşık al;
hastalığından eser kalmaz!.."

Bunları dinleyen Bâyezîd-i Bistâmî, içini çekti ve:

"- Senin gibi âriflere mecnûn diyerek kendilerini akıllı sananlara eyvahlar olsun!.." dedi.

Bir kul için halkın nazarından ziyâde Hakk'ın nazarı evlâ
olduğu zaman kemâlât ve irfân yolları açılır. Artık onun bakış,
duyuş ve hissedişi bambaşka bir sır ve derinlik arz eder.
Böyle kullardan kimisi Veysel Karanî olur da halk ona gâfil
bir hâlde mecnûn deyip durur. Fakat aslında o, Allâh ve
Peygamberinin husûsî dostluklarına mazhar olmuştur.

Diğer taraftan bu kıssa,

"Sâlihlerle beraber olunuz!" (el-Tevbe, 119)

ilâhî emrindeki bereketi aksettirir.

Ârif olan gençte görüldüğü gibi, cümle sâlihlerden sudûr
eden gönül reçeteleri de nice mânevî hastalıklara şifâ
bahşederek kalbleri zinde ve pâk bir şekilde Hakk'a bağlar.

Burada Bâyezîd-i Bistâmî'nin diri ve âgâh bir kalbe sahip
olduğu hâlde gönül ilâcı istemesi, kendisindeki tevâzuun
bir tezâhürü olması yanında sohbet ettiği hekimin gönlünü
tedâvî içindir.
 

mustafa_xtar

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Eyl 2006
Mesajlar
5,606
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
Konum
Oradan
RE: Binbir Damla (Allah Dostları)

Sakın yaptığın işlerde ve bulduğun manevi halde kendi gücünü görmeyesin. Bu hal kişiyi azdırır ve YARATAN’ın rahmet nazarından uzak kılar. Sakın sözünü dinletme ve kabul ettirme hevesine de kapılmayasın. Önce temeli at sonra üzerine binayı çık. Kalbini derin kaz ki oradan hikmet pınarları fışkırsın, sonra ihlas ve iyi işlerle o binayı yükselt. Bu işlerden sonra halkı o köşke davet et.

***

Başkasında bulunan bir hatayı defetmek istersen nefsinle yapma, imanınla yap. Kötülükleri ancak İMAN yıkar. Bu durumda RABB’in sana işlerinde yardımcı olur. O kötülüğü yok etmek için arkadaş olur, O kötülüğü ezer ortadan kaldırır. Eğer bir kötülüğü nefsin için, halkın seni tanıması için ortadan kaldırmaya niyet edersen rezil olursun. Her işte HAKK’ın rızası aranmalıdır.

***

İSLAM gömleğin yırtık, İMAN elbisen pis, kalbin cahil, için kederle dolu. Gönlün İSLAMİYET’e açık değil. İç alemin harap, dışın mamur, bütün sayfaların günah karası. Sevdiğin ve arzuladığın yalnızca dünya.

Kabir kapısı açık ve ahiret sana doğru gelmekte. En kısa zamanda aklını başına topla, yalnız dünya azığı toplamaktan vazgeç de ahiret azığını toplamakta acele et...

Sabırlı kulların bu dünyada çektiği cefa, Yüce Allah’ın (C.C) gözünden kaçmaz. Siz bir an olsun O’nun uğruna sabır yolunu tutun, yıllarca ecrini alırsınız. Ömrü boyunca “Kahraman” lakâbıyla gezen, onu bir anlık cesareti sonunda kazanmıştır.

***

Ey evlad, önce nefsine öğüt ver, onu yola getir, sonra da başkalarını... Senin henüz ıslaha muhtaç hallerin var, bunu sen de biliyorsun. Bunu bildiğin halde başkalarının islâhı ile uğraşma yolunda nasıl başarılı olabilirsin? Gözlerin bir adım öteyi görmüyorken körleri neyle yola getirme sevdasındasın?

***

Size gereken, Yüce Yaratanı sevmek ve O’ndan başka kimseden korkmamaktır. Ve bütün işleri onun rızasını gözeterek yapmak... Bunlar “Kalp” le olur, dil gürültüsüne getirip söze boğmakla olmaz. Sonra mihenk taşına vurulunca utanırsın. Kuru davaya kimse inanmaz. Halk arasında söylediğin sözleri yalnız kaldığında söylüyormusun?... Aynı duyguları tek başına kaldığın zaman da duyman mümkün oluyor mu?... İşte bunları yapabiliyorsan mesele yok... Kapı önünde “TEVHİD”, içeriye girince “ŞİRK”, yakışır mı? Bu, nifak, ikiyüzlülük alametidir, içi bozuk olmanın ta kendisidir. Acırım sana, sözün kötülükten sakınma hakkında, kalbin ise fitne çıkarmaya istekli. Şükrü dilinden bırakmıyorsun, ama kalbin daima itiraz halinde.

***

Geliniz aşırı, uygun olmayan arzularımızı bir yana atıp YARATANIMIZA koşalım. Bu yolda biraz perişanlık çekelim. Ne olur sanki biraz zahmet çeksek? O’na vardıktan sonra bütün çekilen sıkıntılar unutulur. İçimize ve dışımıza hükmeden nefsimizi HAK yoluna çevirelim, Rabbimizin Elçisine, Sevgilisine başvuralım, O’nun eteğini bırakmayalım.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt