Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Binbir Damla (Allah Dostları) (2 Kullanıcı)

mustafa_xtar

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Eyl 2006
Mesajlar
5,606
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
Konum
Oradan
Her Nerdeysen Biz Seninleyiz.

Asla Biz, Yalnız Yürümeyiz...

Şah-ı Nakşibend
 

mustafa_xtar

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Eyl 2006
Mesajlar
5,606
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
Konum
Oradan
Bu Dünya Gibi 1 Milyon Dünya Olsa

Ağzina Kadar Buğday Dolu Olsa

1 Kuş 1000 Senede 1 Tane Buğday Yese

Buğday Biter Ama Sonsuzluk Bitmez


Imam-i Rabbani K.s.
 

nigdeli

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
2 Şub 2007
Mesajlar
4,908
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
"Aman herhangi bir şekilde sana haksızlık yapana veya sövene karşılık verme, çünkü o yapacağını bir kere yapmıştır. Sen içinde kin besleyip olayı her hatırladığında kendisine bela okursan, hakkını fazlasıyla almış olacağın için borçlu duruma da düşersin."

Ömer b. Abdülaziz (r.a)
 

mustafa_xtar

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Eyl 2006
Mesajlar
5,606
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
Konum
Oradan
Bir gün Emîr Süleyman Pervane, Mevlâna‘dan kendisine nasihat etmesi için ricada bulunmuştu. Mevlâna, bir zaman düşündükten sonra:

— Emîr Pervane, Kuran‘ı ezberlediğini duyuyorum, doğru mu? Pervane:


— Evet.

— Ayrıca, Şeyh Sadreddin‘den hadis ilmi okuduğunu da duydum.

— Evet. doğrudur.. Bunun üzerine Mevlâna şöyle buyurmuştu:

— Madem ki, Allah ve onun Peygamberinin sözlerini okuyorsun, o sözlerden nasihat alamıyorsan. hiçbir âyet ve hâdis‘in emrine uyamıyorsan, benim nasihatimi nasıl dinler ve ona uyarsın? Pervane, bu sözler üzerine ağlayarak dışarı çıkmıştı.
 

mustafa_xtar

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Eyl 2006
Mesajlar
5,606
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
Konum
Oradan
Zamanının büyüklerinden Muhyiddini Arabî [k.s] bir dağ başına çıkıp yüksek sesle bağırmaya başlar:

-Sizin taptıklarınız benîm ayağımın altındadır...


Bu söz üzerine zamanın uleması Muhyiddin Arabi‘nin [Allah benim ayağımın altındadır] dediğine hükmederek küfrüne; kail oldular ve idamına hükmettiler. Kabrini bile belli bir yere değil bir dağa yaptılar. Fakat Muhyiddin Arabî Hazretleri bir sözünde:

-İza dehaleşşini ilâşşın, zahara kabr-i Muhyiddin [Sin Şına girdiği zaman Muhyiddin‘in kabri ve muradı anlaşılır] demişti.

Aradan çok uzun yıllar geçti. Devir Osmanlı‘nın devri. Yavuz Sultan Selim Han Şam‘ı feth etti. Oradaki halk arasında bu hadiseyi duydu ve Muhyiddini Arabî [k.s]‘nin kabrini araştırmaya başladı. Öyle ki bu kabir herkese soruluyor ama bir türlü yerini bilen çıkmıyordu. En sonunda çobanın bire tanesi:

-Efendim dedi, ben kabrin nerede olduğunu bilmiyorum. Fakat şurada bir yer var ki, oradan ne koyunların birisi bir ot yer ne de oraya bir hayvan basar. Oranın otları kendi halinde büyür ve zamanı gelince de kurur gider, dedi.

Bunun üzerine Sultan Selim, oranın Muhyiddin Arabi‘nin kabri olduğuna karar verip kazdırdı. Baktılar ki, cesedleri olduğu gibi duruyor. Oraya çok güzel bir türbe yaptırdı. Sonra O‘nun niçin İdam edildiğini sordu. Oradakiler:

-Sizin taptığınız benim ayağımın altındadır, dediği için idam edildiğini söylediler.
Bu defa Sultan Selim Han, bu sözü nerede söylediğini araştırıp orayı da buldu. Orayı kazmalarını emretti: Kazdıklarında oradan bir küp altının çıktığını gördüler. Yavuz Sultan Selim şöyle söyledi:

- Hazreti Peygamberimiz, ‘Dininiz paranız, kıbleniz kadınlarınız‘ buyurmadı mı? İşte Muhyiddin-i Arabî de buna dayanarak, taptığınız ayağımın altında demekle, benim a yağımın altında altın var demek istemiş ama, o zaman bunu kimse anlayamamış ve Muhyiddin‘i haksız yere idam etmişler, buyurdu.
Böylece Muhiddin-i Arabi‘nin iki kerameti birden zuhur etmiş oluyordu; biri paranın yerini bildirmesi, biri de Yavuz Sultan Selim‘in gelip hadiseyi aydınlığa kavuşturması...

Muhyiddini Arabî H. 638 [M. 1240]‘da vefat etmiş ve Şam‘ın Kasyon dağına defnedilmiştir. [R.A.]
 

mustafa_xtar

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Eyl 2006
Mesajlar
5,606
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
Konum
Oradan
Resulullah Efendimiz (sav) anlatıyor:

Önceki ümmetler içinde bir adam vardı.Tevhid inancından başka (Allah'ın varlığına ve birliğine iman hariç) işe yarar hiçbir ameli yoktu.Birgün ailesini toplayıp,

'' Öldüğüm zaman beni yakın.Kemiklerimi havanda döverek toz edin.Sonra rüzgarlı bir havada bu tozun yarısını karaya,yarısını denize dökün'' diye vasiyet etti.Adam ölünce vasiyet yerine getirildi.Aziz ve Celil olan Allah rüzgara, 'dağıttığın tozları topla' buyurdu.Rüzgar tozları topladı,ilahi huzura getirdi.Hak Teala adama,

''Neden böyle yaptın?'' diye sordu.Adam,

''Senden haya ettiğim (huzuruna günahkar bir kul olarak geldiğim) için ya Rab'' diye cevap verdi. O zaman Allahu Teala,

''Bende seni mağfiret ettim'' buyurdu....

*** ATEŞİN YAKMADIĞI AŞIK*** sayfa 49 Dilaver Selvi ( Allah ondan razı olsun)
 

mustafa_xtar

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Eyl 2006
Mesajlar
5,606
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
Konum
Oradan
Bir zamanlar İran´da bilginler ve şairler, "suskunlar meclisi" adıyla bir topluluk oluşturmuşlardı. Üye sayısı otuz kişiydi ve bunu arttırmıyorlardı. Üyeliğin ilk şartı çok düşünmek, az yazmak ve çok az konuşmaktı.

O zamanlar meşhur şair ve bilgin Molla Camî, bu meclisin aşkındaydı.

Günün birinde suskunlar meclisinin bir üyesinin öldüğünü duyunca, onun yerine aday olmak için bilginlerin bulunduğu köşke geldi. Kendisini karşılayan kapıcıya bir şey söylemeden, ismini bir kağıda yazarak o sırada toplantı halinde bulunan suskunlar meclisine gönderdi.

Meclis üyeleri bu teklifi görünce biraz üzüldüler. Molla Camî oraya layık bir bilgindi ama ölen üyenin yerine başka birini almışlardı. Yeni bir üye için yer yoktu.

Meclisin başkanı, bir bardağı tamamen suyla doldurduktan sonra Molla Camî´ye gönderdi. Zeki bilgin durumu kavramıştı. Bir damla daha olsa bardak taşacaktı. Bunun üzerine o da hemen oracıktaki bir gül dalından küçük bir yaprak koparıp, nazikçe suyun üstüne koyuverdi. Bardak taşmamıştı. Bunu içeri gönderdi. Meclistekiler bu kibar cevabın manasını anlamışlardı: Zarif insanların yeri başkaydı.

Üyeler, bu değerli bilgini de aralarına almaya karar verdiler. Başkan listeye Molla Camî´nin adını ekledi. Otuz sayısının önüne bir sıfır koyarak, 300 yazdı. Bununla Molla Camî sayesinde, meclisin değerinin on misli arttığını belirtiyordu.

Listenin son şekli Molla Camî´ye gelince, meseleyi anladı. Ancak sayının büyük gösterilmesinden hoşlanmadı. Sağdaki bir sıfırı silerek, otuz sayısının soluna koydu. Yani 030 yazdı. Alçak gönüllü Molla Camî, böylece kendisini solda sıfır sayıyor, bardağı taşırmadığı gibi, o meclisin yapısını da etkilemeyeceğini söylemek istiyordu. Diğer üyeler bunu görünce, saygı ve hayranlıkları bir kat daha artmış olarak suskunlar meclisinin yeni üyesini selamladılar.
 

mustafa_xtar

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Eyl 2006
Mesajlar
5,606
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
Konum
Oradan
Bir gün yaşlı bir adam, Selçuklu hükümdarı Melikşah’ın (Ö. 1092 m.) veziri Nizamülmülk’ün huzuruna çıkar ve der ki:

- Ben Rasulullah A.S.’ın elçisiyim. Melikşah’la görüşmek istiyorum. Ona bir mesaj ileteceğim.

Nizamülmülk Melikşah’ın huzuruna çıkarak, ihtiyarın söylediklerini aktarır. Sultan da adamın huzura kabulünü ister. İçeri giren ihtiyar şöyle konuşur:

- Birçok kızım var. Ancak fakir olduğumdan, evlilikleri için gereken çeyizi hazırlayamadım. Bu sebepten her gece Allah’a dua edip, bana kızlarımın çeyizlerini hazırlayacak imkanı ihsan etmesini diledim. Bir cuma gecesi, yine onlar için yardım dileyerek uyudum. Rüyamda Allah Rasulü’nü gördüm. Bana şöyle dedi:

- Kızının çeyizini hazırlayabilmek için her gece Allahu Tealâ’ya yalvarıp yakaran sen misin?

- Evet ya Rasulallah, dedim.

Bana Sultan Melikşah’ın adını verdi ve dedi ki:

- Ona git. Kızların için gerekli çeyizi satın alıvermesini Rasulullah’ın istediğini söyle!

Ben de dedim ki:

- Ey Allah’ın Rasulü! Bu haberin doğruluğu için benden bir işaret isterse ona ne diyeceğim?

Peygamber A.S. buyurdu:

- Ona işaret olarak, her gece yatmadan önce Tebareke Suresi’ni okuduğunu söyle...

Bunu dinleyen Melikşah, ihtiyara şu karşılığı verdi:

- Bu doğru bir işarettir. Bunu Allah’tan başkası bilmiyordu. Hocam bu şekilde tenbih etmişti, ben de hep böyle devam ettim.

Melikşah, bu fakirin kızlarının çeyizi için gerekli her şeyin sağlanması talimatını verdi. Ve bol hediyelerle adamı yolcu etti.
 

minel_ask

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Kas 2007
Mesajlar
24
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
32
Sen mi beni sevdin, ben mi seni sevdim?


Alâeddîn-i Attâr hazretleri anlatır: "Şâh-ı Nakşibend hazretleri beni kabûl edince, onu o kadar sevdim ve sohbetlerinden ayrılamıyacak hâle geldim. Bu hâlde iken, birgün bana dönüp;

"Sen mi beni sevdin, ben mi seni sevdim?" buyurdu.

"İkrâm sâhibi zâtınız, âciz hizmetçisine iltifât etmelisiniz, hizmetçiniz de sizi sevmelidir." diyerek cevap verdim. Bunun üzerine;

"Bir müddet bekle, işi anlarsın." buyurdu. Bir müddet sonra, kalbimde onlara karşı muhabbetten eser kalmadı.

O zaman; "Gördün mü, sevgi benden midir. Senden midir?" buyurdu.


Eğer mâşûktan olmazsa muhabbet âşıka,

Âşığın uğraşması mâşûka kavuşturamaz aslâ.​
 

mustafa_xtar

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Eyl 2006
Mesajlar
5,606
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
41
Konum
Oradan
Allah razı olsun kardeş

Bir gün Aziz Mahmud Hüdai Hz. müritleri ile beraber asmanın altında oturuyorlardı. Dervişin biri Aziz Mahmud Hüdai Hz.lerine;

Bana Kimya ilmini öğret, dedi. Mahmud Hüdai Hz. ona:

Kimya ilminden maksadın ne? diye sordu. Derviş:

Bir şeyi değiştirmeyi kasdediyorum, dedi.

NASIL?

Mesela bakırı elime alınca altın olsun istiyorum...!

O sırada Mahmud Hüdai Hz, asma yaprağını eline aldı, müridine şöyle dedi:

Ne olmasını istersin?

Altın olsun, Efendim.

Mübarek Besmeleyi çekince elindeki yaprak altın oldu. Bu sefer o müridin ilgisi daha da arttı:

Efendim Bu ilmi bana öğretin, dedi.

Zamanın Sultanı kendisine şöyle dedi:

SEN KALBİNİ BENİM KALBİM GİBİ YAP.......


İLİM VE AMEL - MEHMET ILDIRAR - SEMERKAND YAYINLARI S:107
 

dinci

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Ara 2006
Mesajlar
2,686
Tepki puanı
1
Puanları
0
Selamün Aleyküm Emeyine Sağlik Kardeşim çok Güzel Payaşim Allah Cc Razi Olsun
 

<DAMLA>

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Eki 2007
Mesajlar
6,461
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
selamun aleykum ellerinize yüreğinize saglık rabbim raı olsun güzle bir konu olmuş
rabbimize emanetsinizi nşallah
selam ve dua ile
<<B)>>​
 

yaralı kalp

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 Mar 2008
Mesajlar
105
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
46
selamün aleyküm kardeş allah razı olsun emeklerine.
 

ferahhfeza

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Ağu 2007
Mesajlar
10,922
Tepki puanı
8
Puanları
0
Yaş
47
Web Sitesi
ferahhfeza.blogcu.com
_________selamun aleykum kardeşim
rabbim razı olsun tamamını okumak kısmet olur inşaALLAH
SELAM VE DUA İLE_________
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt