Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

๐● Sordum ÇEÇENLİME ●๐ (2 Kullanıcı)

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
2009_17_04_4_01_26_turkiyeli-komutan-talut-sehiddd.jpg





Türkiyeli mücahid Talut şehid!
Türkiyeli mücahit Talut, 14 Nisan 2009 günü Çeçenistan- Dağıstan sınırında beraberinde 3 mücahit ile bulunduğu aracın pusuya düşürülmesi sonucu şehitler kervanına katılmıştır.
2009-04-17


ALLAHU EKBER! TÜRKİYELİ MÜCAHİDLER DÜNYANIN DÖRBİRYANINI KANLARIYLA SULUYORLAR...
Yıllardır süren Rus işgaline karşı Çeçenistan ve Kafkasyalı kardeşleri ile özgürlük mücadelesi veren Türkiyeli mücahit Talut, 14 Nisan 2009 günü Çeçenistan- Dağıstan sınırında beraberinde 3 mücahit ile bulunduğu aracın pusuya düşürülmesi sonucu şehitler kervanına katılmıştır.



Allah şehadetini kabul, cennetdeki derecesini yüksek kılarak peygamber efendimiz(sav) e Firdevs i ala da komşu kılsın. ÂMİN


Amin inşallah Gül'ün <DAMLA>'sı..
Rahman razı olsun senden ebeden.. Hepsini okudum vesilenle.. Çok teşekkür ederim güzel katkıların için.. Rabbimiz sevabını yazsın, onların şefaatlerine nail eylesin seni inşallah..
Rabbimize emanetimsin.. Baki Dua ve muhabbetle..B)B)
 

tefekkür-i mevt

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
25 Ocak 2009
Mesajlar
25
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
Bende bir çeçen sevdalısıyım kardeşim...

allah razı olsun paylaşım için...
 

hanife deniz

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
29 Tem 2007
Mesajlar
4,279
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
58
Konum
Bursa
Selamun Aleykum Kardeşim,
Çok güzel bir paylaşım,Allah razı olsun,Çerkezmiyiz,bende çerkezim ama,bunu söylemeyi ne kadar hakediyorum bilmiyorum,RABBİM kardeşlerimizin yar ve yardımcısı olsun inş.
Selam ve Dua ile
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
Çeçenistan'da direniş bitmedi: Çatışmalar sürüyor Çeçenistan'da Rus güçleri ile Çeçen direnişçiler çatıştı
18/04/2009
1926.jpg
Rusya'nın Çeçenistan'da operasyonlarının sona erdiğinin açıklanmasından birkaç saat sonra Çeçenistan'da Rus güvenlik güçleri ve Çeçen direnişçiler arasında çatışma çıktığı bildirildi.

Çeçenistan güvenlik birimlerinden bir kaynak Rus haber ajansı RİA Novosti'ye yaptığı açıklamada, Çeçenistan'ın dağlık Şatoy bölgesinde çıkan çatışmada Rus güvenlik güçlerinden kayıp olmadığını iddia etti.

İtar-Tass'a bilgi veren bir başka yetkili de, Şatoy bölgesinde güvenlik güçlerinin bulunduğu yere ağır silahlarla ateş açıldığını belirterek, direnişçilerin olay yerinden kaçmayı başardığını kaydetti.

Yetkili, güvenlik güçlerinin saldırganların ateş açtığı bölgede yaptığı aramada direnişçilere ait bir barınak bulunduğunu ve bu barınağın imha edildiğini öne sürdü.

Kremlin, dün yaptığı açıklamada, Çeçenistan'daki 10 yıllık olağanüstü hal durumunun kaldırıldığını duyurmuştu. Rusya, Çeçenistan'daki birçok birimlerini geri çekerken, özel kuvvetlere ait yaklaşık 20 bin güvenlik görevlisi hala bölgede bulunuyor. Kaynak: Ajanslar

Katkılarınız için Rabbimiz razı olsun inşallah. Teşekkür ederim..
Davasını azık edinen tüm kardeşlerimizin üzerine olsun, Rabbimizin Selam ve mağfireti..
Dua ile, abimiz.
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
Sevdalı Çiçeklere Söyle/ Bünyamin Doğruer

Yeryüzü bütün sertliğiyle karşımızda. Üstüne küller örtülmüş ey SEN: Aşkın son adamı gibi olmalısın ve böylece hüznün, acıların yönünü değiştirip tüm basitliklerin, ucuzlukların dışına çıkmalısın. Kutlu acılarına, modası geçmiş deselerde sen aldırma onlara, nefsinin ve arzularının hortlaklarına kanma. Bıçak gibi esen rüzgarlar karşısında dimdik durup, dipsiz gecelerinde bu halkın güneşi olmaya devam et.

Biliyorum ve okuyorum sisli çehrelerinde ki keskinleşmiş katları: işte zamanı, son sırrımızı yeryüzüne kazımanın, ufuksuzluğu getiren korkuların üstüne gitmenin, tüm kilitleri açmanın ve dimdik durmanın zamanı..

Bu hayat, bu yaşam bir intihardır, ya da yaşamak süsü verilmiş çılgınlık.. Bir avuç geçmişin tozu silindiğinde, elbet kendi bugününü bulacak insan ve siz sahte aşıklar birbirinize sarılarak da ölürsünüz son perde inince, yalanlar ve paralarınızda ölür...

Sen yayını çek bu dünyaya karşı yiğid delikanlım, kanın kıpır kıpı oynasın, gözlerinde feraset, sazının telleri daha bir İnlesin, vur mızrabını mazlumlardan yana... Oluk oluk kan akıyor bak ortadoğuda, asyada, orada, ekinler yok oldu, yürekler ıstırapla doldu.

Sen kükreyen fırtınalardan öğren şarkını ki, haykır inancını, bağır taki beynin kafatasında sarsılsın., bağır onlara., canilere, suçsuz masum insanları öldürenlere... var gücünle gürle çılgın ruhlara, cehenneme insan üretenlere, bağır ki görsünler sütbeyaz bir güvercinin yavaşça yere yığıldığını ve eşsiz acılarını...

Bu yaşlı dünya dönsün, arınsın vahşiliğinden, kirinden, pasından, günahından, nuh'un gemisi gelir mi dersin, yüzleri, kalpleri, yürekleri taş gibi katılaşmış insanların tam ortasına, nuh'un gemisi gelir mi dersin...

İşte böyle güzel insan, senin en doğal hakların, onların elinde ve delinde sadece kan... hayat artık içine kan konup içilecek bir şey oldu... ve bunlar varya bunlar, görülmemiş yangınların ateşlerini yakarlar bu geleneği dedeleri nemrut'dan alırlar....

/Her zorluktan sonra bir kolaylık vardır/ Amenna., gün gelir o çağ gelir, hiç kimsenin hayalinden geçmediği bir dolu güzelliklerle gelir o çağ, görürüz inşaALLAH o gelecek günleri bugünden daha iyi, geçmişten daha duru daha aydın günleri. Şimdi bütün çileler, kederler, sende ışık olsun, aydınlık olsun.

Sen türkünü söyle ki, tohumlar gibi düşsün toprağa... Hey dağlarım benim, dere boylarım özledim sizleri, görmeye geliriz yemyeşil kırlarında o güzelim çiçeklerini., size türküler getireceğim, hüzünlü bahçelerden dikenli güller arasından, darağacından, mapuslardan, mavilerden derlediğim türküler...

Sen: Yıldızların aldatmayan aydınlığında, sevdalı çiçeklere söyle:

Hayata

Zulme

haksızlığa

'dünyanın geçici güzelliklerine'

teslim olmasınlar

köle olmasınlar.

Bu tükenmez inancı sımsıcak kan gibi taşısınlar yüreklerinin kuytularında, kalplerinde. Hayata sinmiş akidenle, sabrın yanı başında dimdik dur:

Umudu vuramazlar delikanlım

sabrı vuramazlar

özgürlüğün sımsıcak terlerini vuramazlar

sevdalı çiçeklere söyle!
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53




Sordum Çeçenlime, dedim: NASILSIN?
Dedi ki: MAHŞERE KALSIN.


Dedim: BEKLEYEMEM, ŞİMDİ SÖYLESEN?
Dedi: SABREDERDİN BU DAVA AŞKINI BİLSEN..

Dedim: KIŞIN HAVA SOĞUK, DONARSIN..
Dedi: BU AŞK SENDE OLSA YANARSIN..

Dedim: YALNIZ KALDIN, HİÇ YOKMUŞ ŞANSIN..
Dedi: GAFİL MÜSLÜMANLAR UTANSIN.

Dedim: BU SAVAŞIN NİCE SÜRECEK?
Dedi: İMAN, KÜFRÜ YERE SERECEK..

Dedim: ZAFERİN İŞARETİ NE?
Dedi: PEK YAKINDA HERKES GÖRECEK..


Dedim: MİRASIN NE?
Dedi: CİHAD..

Dedim: NE KAZANDIN?
Dedi: MİYAD..

Dedim: VARİSİN KİM EY KARDEŞİM?
Dedi: YAVRUM GELİR, ONU GÖZLERİM..

Dedim: YAVRUNDAN NASIL AYRILDIN?
Dedi: HASRETİ KALBE GİZLERİM..

Dedim: YAVRUN SENİ NASIL BULACAK?
Dedi: KANIM AKAR, BELLİ İZLERİM..


Dedim: BU CEFADAN ALDIN MI BİR TAT?
Dedi: BELLİ ETMİYOR MU SÖZLERİM?

Dedim: OTUR DİNLEN, HİÇ Mİ YORULMADIN?
Dedi: DAHA YORULMADI DİZLERİM!

Dedim: ZAFER?
Dedi: HAKK'IN OLACAK!

Dedim: TANKLAR?
Dedi: YOLDA KALACAK!

Dedim: EVİN VAR MI?
Dedi: VİRAN..

Dedim: REHBERİN?
Dedi: KUR'AN!

Dedim: ŞU GÜNEŞ NE?
Dedi: KANIM!

Dedim: YA ŞU YARA?
Dedi: NİŞANIM!...

Dedim: AZİMLİSİN..
Dedi: BİLDİN..

Dedim: BIKMADIN MI?
Dedi: YANILDIN!

Dedim: BU SİLAH NE?

Dedi: KARDAŞIM..

Dedim: YA BU OTLAR?
Dedi: AŞIM..

Dedim: YA ÖLÜM NE?
Dedi: NİŞANLIM!...

ANLADIM SENİ ÇEÇENLİM...
ALEVLENDİ KALBİMDEKİ KÖZLERİM...





Güncelleme..​
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
BU KAVGA HAK BATIL MÜCADELESİDİR

- Çeçenya neden direniyor?
- Bu büyük bir dava. Büyük İslam Davasının Çeçenya ayağında yüzyıllardır Ruslara karşı bir Çeçen direnişi söz konusudur. Bu kavga hak ile batılın mücadelesidir ve Çeçen halkı yine böyle büyük bir davayı omuzlamaktadır.

- Rusya büyük bir devlet...

- Allah daha büyük.

- Çeçenleri yüzlerce yıldır yok edemediler...

- Evet. Yüzyıllardır dünyanın en büyük devletlerinden ve süper güçlerinden biri olan Rusya, bir avuç Kafkas halkını dize getiremedi. Ne İmam Şamil’e diz çöktürebildiler, ne de şimdiki yiğitlerimize.

- Rusya’yı yenebilir misiniz?

- Defalarca yendik. Bugün de yeneceğiz. Fakat biz Rusya’yı kendi gücümüzle yenmeyi düşünmüyoruz. Biz Allah’ın yardım ve kudretine güveniyoruz. Mücahitler; “Onlara karşı gücünüzü hazırlayın ve Allah’a güvenin. Allah kendisine güvenenlere yardım eder” ayetine riayet etmektedirler.

- Peki direniş?

- Tüm hızı ile devam ediyor. Mücahitler dağlarda... Mücahitler canlarını dişlerine takarak zalimlere, işbirlikçilerine ve kafirlere karşı direniyorlar. Allah yolunda cihattan geri dönmeyen onurlu yiğitlerimiz yüzümüzü ak ediyorlar.

- Sizin göreviniz nedir?

- Biz, Kafkasya Emirliği’nin yurtdışı vekili olarak görev yapıyoruz.

- Bir dönem de Çeçenistan İçkerya Cumhuriyeti Şeriat Mahkemeleri’nin Başkanı olarak görev yaptınız...

- Evet. Şeriat, Kur’an-ı Kerim ve Allah Resulü’nün (sallallahu aleyhi ve sellem) sünnetidir. Müslüman’ın özel ve sosyal hayatında bir kılavuzdur. Müslümanlar için emir ve yasakları içerir. İslam’ı hayatlarında pratize etmelerini sağlar. Biz de bu mahkemelerde görev aldık.

BİZİ TERÖRİZE ETMEYE ÇALIŞIYORLAR DİYE CİHADDAN VAZ MI GEÇELİM?

- Rusya tarafından devlet başkanlığına atanan Ramzan Kadirov mücahitlere neden bu kadar düşman?

- Babası Ahmet Kadirov da benim gibi Buhara ve Taşkent’te okudu. Hatta 1. Çeçen-Rus savaşında da mücahitlerin safında yer aldı. Sonra Ruslarla anlaştı ve işbirlikçi hükümetin başına geçti. Şimdi de oğlu Ramzan tam bir işbirlikçi olarak babasının izinden gidiyor. Vahşi uygulamaları ile terör estiriyor. Korku İmparatorluğu kurdu Çeçenya’da. Lakin bu dünyadan ondan çok daha büyük zalimler geldi geçti. Firavunlara, Nemrutlara kalmayan tahtlar Kadirov’a mı kalacak?

- Sizi nelerle suçluyorlar?

- İslam’ı terörize etme çabaları için bizi kullanıyorlar. Fakat birileri bizi terörize etmeye çalışıyor diye biz cihattan, direnişten vaz mı geçelim? Biz, vatanımızı koruyoruz. İslam topraklarını korumak tüm Müslümanlara farzdır. Bize ‘Vahhabi’ filan diye saldırıyorlar. Cihad kesinlikle daha büyük önceliğimizdir, fakat şunu da belirtmek lazım ki biz Şafiyiz. Ehl-i sünnet vel cemâ`at’iz. Bize yanlış söylemlerle saldırıyorlar. İşbirlikçiliklerini açığa vuruyorlar.

- Çeçenya cihadında hatalar yok mu?

- Vardır elbette. İmtihan dünyası bu. Hazreti Peygamber döneminde, halifeler döneminde hata yapan olmadı mı? Resulullah’a ihanet edilmedi mi? Cihattan vazgeçen, korkan, kaçan olmadı mı? Bu herkes ve her devir için geçerlidir.
Fakat mücahitler İslam hukukuna uygun hareket ediyorlar. Bilmiyorlarsa soruyorlar, öğreniyorlar. İslam’ın kötü muamele ve ayrımcılığa izin vermemesi mücahitlerin de öncelikli şiarıdır.

DİRENİŞ TÜM HIZI İLE DEVAM EDİYOR

- Ruslar’ın zulümlerinden bir şekilde haberdarız. Neler yapıyorlar?

- Rusya, nükleer silah kullanımı hariç her şeyi yapıyor Kafkasya’da. Gerek fert fert, gerekse tüm toplumu kendince cezalandırdı. İşbirlikçileri aracılığı ile mücahitlerin ailelerine saldırdı. Katlettiler, tecavüz ettiler, kaçırdılar, hapsettiler. Tüm insani değerleri ayaklar altına aldılar. Zulüm tüm hızı ile devam ediyor. İnsanlardan korkuyorlar, halka güvenmiyorlar. Bu nedenle koca bir korku imparatorluğu ortaya çıktı. Demir Perde ile yönetiyorlar. Can ve mal güvenliği asla yok.

- Direniş devam ediyor mu?

- Kesinlikle. Mücahitler dağlarda. Direniyorlar. Allah yolunda cihat ediyorlar. Binlerce mücahit mücadelesine devam ediyor.

- Oysa Kadirov ve Rusya savaşın bittiğini ilan etmişlerdi.

- İşgal bitmeden, Ruslar çekilmeden direniş biter mi? Sizinle görüşmeden az önce gelen habere göre yeni bir çatışma daha olmuş. Dünyayı kandırdıklarını sanıyorlar ama kendi halklarını dahi inandıramıyorlar.

- Fakat Çeçenya cihadı eskisi kadar gündemde değil. Bu da aşikar. Türkiye’de dahi önemli bir Çeçenya gündeminden söz etmek mümkün değil.

- Maalesef. Çünkü Çeçenya hakikaten Rusya’nın ve Putin’in başını çok ağrıttı. Eski taktiklerini değiştirdiler. Önceliği bilgi kirliliğine verdiler. Her şeyi gizliyorlar. Dışarıya haber akışını engelliyorlar. Rus gazetecileri dahi bölgeye sokmuyorlar. Bölgeye dair tüm haberleri sansürlüyorlar. Hiçbir sese müsaade etmiyorlar. Çeçenya’yı konu alan Rus gazetecileri dahi yıldırdılar. Hapsettiler, işkence yaptılar. İnsanlar Çeçenya’yı ağızlarına alamıyorlar. Dolayısı ile direnişten de haberleri yok.

- Türkiye’de de...

- Evet. Türkiye kamuoyu için özellikle çalıştılar. Çünkü Kafkasya cihadına en büyük desteği Türk halkı veriyor. Her şekilde... Ve bu desteği kesebilmek için müthiş bir bilgi kirliliği yapıyorlar. Savaşın bittiğine dair iddiaları da bunlardan birisidir.

TÜRKİYE, ÇEÇEN MÜLTECİLERİ GÖRMEZDEN GELİYOR

- Genel anlamda Türkiye’deki Çeçenlerin durumu nasıl?

- Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde 110 bin civarında Çeçen mülteci var. Çok iyi durumdalar. Fakat Türkiye, 800 Çeçen mülteciye sahip çıkamıyor.

- Ensar olamadık mı?

- Hayır, oldunuz. Türk halkı kucak açtı Çeçenlere. 12 yıldır Türkiye’de olan Çeçenlere sahip çıktınız. Fakat aynı kardeşliği yasal anlamda Türk hükümetlerinden de beklerdik. Bugün Çeçen sığınmacıların hiçbir güvencesi yoktur. Vatandaşlık, oturma izni, çalışma izni.. Yetkililer tamamen görmezlikten geliyorlar. Duymuyorlar.

- Sıkıntılar yaşanıyor...

- Maalesef. Her türlü sıkıntıyı yaşıyoruz. Türkiye’deki Çeçen kamplarına gidin, sıkıntıyı görürsünüz. Biz çocuklarımızın “istemeye” alışmasını istemiyoruz ama maalesef buna gidiyor durum. Bu dehşet bir şey bizim için.
- Neden “istemeye” alışma ihtimalleri var?

- Çünkü elleri kolları bağlı. Evin erkeği şehit düşmüş, anne 4 çocuğu ile Türkiye’de. İş yok, hiçbir güvenliği yok. Sadece hayırsever Türk halkının verdikleri ile ayakta duruyor. Ne yapacak bu annenin çocukları?

- Maalesef...

- Evet. Biz, onurumuzu korumak için savaşıyoruz Çeçenya’da. Onursuz bir hayatı istemediğimiz için direniyoruz ama çocuklarımızın böyle bir onursuzluğa alışması bizim için felakettir.

- Ne yapmak gerekli?

- Buna imkan vermesin Türk Hükümeti. Çeçen mültecileri görmezden gelmesin. Eğer Çeçenlere ensar olamayacaksa, olacak bir yere göndersin. Çeşitli nedenlerle halkı gibi bağrına basamıyorsa bile Çeçenleri muhatap alsın, görsün.

Kukla Kadirov’da 5000 kişilik suikast listesi var

- Peki, Türkiye’deki Çeçenlerin güvenliği var mı?

- Maalesef yoktur. Rus İstihbaratı ve Kadirov’un adamları tüm dünyada direniş önderlerine saldırıyor. Suikastları biliyorsunuz...

- Çeşitli iddialar ortaya atılıyor...

- Evet, maalesef. Kirletmeye çalışıyorlar tertemiz gerçekleri fakat her şey ortada. Bakın, katledilen Çeçenlerin hepsi cihada katılan isimlerdir. AİHM’e müracaat eden Çeçenleri de katlediyorlar. En son biliyorsunuz Kafkasya Emirliği temsilcisi Musa Atayev’i de şehit ettiler.

RUS ELÇİLİĞİ TERÖR MERKEZİ GİBİ

- Şehit edenler yakalandı mı?

- Türkiye’de yakalanamadı. Fakat Avusturya’da yakalandılar. Ömer İsrailov, 13 Ocak 2008`de Viyana`da katledildi. İsrailov, Rusya`dan kaçabilen eski bir güvenlik birliğinin çalışanı idi. Avusturya`da yaşamaya başlayan İsrailov, Çeçenya devlet başkanı aleyhinde Strasbourg mahkemesine başvurmuş ve onu insanların işkence ve cinayetlerine bizzat katılma ile suçlamıştı. Öldürüldü. Avusturya`da 8 kişi bu nedenle gözaltına alındı. Asıl organizatör Rus Büyükelçilik görevlisi İdilov da tutuklandı. Bunun üzerine Avusturya`da polis yüzlerce Çeçen’i ziyaret etti, onlara koruma teklif etti. Çünkü bu isimler Kadirov’un suikast listesindeydiler. İddilara göre tüm bunlar Rusya elçiliği danışmanı olarak çalışan Peşhoyev tarafından organize edildi.

- Her şey bu kadar açık...

- Evet, Avusturya polisi bu işin üstünde durdu. Andrey Babitski adında bir gazeteci özellikle bu işlerle ilgileniyor.

- Gazeteciler de katledilmişti.

RUS AJANLARININ HEDEFİNDEYİZ

- Evet. Çeçenya`yı işgal için Rus istihbarat servisi FSB`nin kirli ve kanlı tezgâhlarını ortaya serince hedefe oturtulan eski KGB ajanı Aleksander Litvinenko ve Çeçenya`daki çığlığın sesi olan Rus gazeteci Anna Politkovskaya da daha önce katledilmişti.

- Hedefte çok insan olmalı.

- Elbette. Geçtiğimiz yıl Avusturya Terörle Mücadele Şubesi, Artur Kurmakayev isimli bir Çeçen itirafçıyı konuşturmuştu. Kurmakayev, Kadirov`un talimatı doğrultusunda sürgündeki Çeçenleri Çeçenya`ya döndürmek ve dönmek istemeyenleri de öldürmek için Kadirov`un iki korumasının da kendisine yardımcı olarak görevlendirildiğini itiraf etmişti. Kurmakayev; “Kadirov`un Gudermes`teki konutunda 5 bin Çeçen`in isminin yazılı olduğu bir suikast listesi gördüm. 5000`den 300`ü öncelikli öldürülecekler listesindeydi” demişti Sonradan tamamen ortadan kaybolan ve akıbeti meçhul olan bu adam Çeçenleri geri döndürme görevini tam olarak yerine getirmediği takdirde Kadirov`un Çeçenya`daki ailesini öldürmekten kaçınmayacağını da söylemişti.

- Türkiye’deki Çeçenlerin durum nasıl?

- Maalesef olay ciddiye alınmıyor. Derdimizi anlatamıyoruz. Hepimiz hedefteyiz ve bize hiçbir bilgi verilmiyor. Fransa bile şu ana kadar herhangi bir olay yaşanmamasına rağmen ihtimali var diye Çeçenleri koruma altına aldı. Çünkü biliyorlar ki Rusya ve Kadirov’un adamları tüm dünyada muhalif Çeçenlerin peşinde ama Türkiye’de tamamen tehlikedeyiz.


Allah c.c razi olsun degerli abimiz.
Bu degerli ve güncel katkilarinizin ecrini, Rahman ziyadesiyle lütfetsin..Bu konuya emeginiz coktur, cok tesekkür ederim..
Rahman c.c oradaki kardeslerimizin nidalarina yetismeyi bizlere nasip etsin; onlarin düsmanlarini bizlerin eliyle cezalandirsin insallah..
Dualarimiz daim onlarla..
Rahman'a emanet olunuz.. Selam ve Dua ile kalin.
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
Bizi Öldürabilir Ezebilirr Üstümüzde Tanklarla Dans Edebilir Vücudumuzu Parçalayabilirler Fakat Bizim Özgürlük Ve Bağımsızlık Ruhumuzu Asla Yok Edemezler
Cevher DUDAYEV
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
ÖLÜRKEN




“Hikâyemiz sert iklimlerin, sert insanlarının memleketinden… Göğe kurulmuş bir merdiven gibi yükselen dağlar uçsuz bucaksız serilişleriyle insana hayretten dona kalmış bir vaziyette burada dağdan başka bir şey olmadığına yemin ettirebilir. Dağların tepesine kurulmuş, kartal yuvasını hatırlatan dağ evlerini gören bir yabancı, köy halkını görmeden burada insanın yaşayabileceğine asla inanamaz.
Kışın şiddetli soğuğunda, yazın kavuran sıcağında kendine hayat hakkı bulabilmiş inatçı bitki örtüsü. Yıllardan beri yok edilmeye direnen bu dağ insanlarının inatçılığı hakkında fikir verebilecek yegâne misal halinde dağ sırtlarında bütün aksiliklere rağmen var olabilmenin hazzıyla salınır dururlar. Burası hakkında son bir ayrıntı; Burada köylerin girişinde olan mezarlıklar kadınlar içindir. Erkekler, hep evlerinden uzakta, cephede gömülürler.
Burası Çeçenya. Tabii şartlarla boğuşan bu yiğit insanlar. 1700’lü yıllarla birlikte memleketlerini işgal eden Moskof ayısıyla da boğuşmak mecburiyetinde kalmıştır. Son derece dindar olan, Çeçen halkı, İmam Hane İmam Mansur ve İmam Şamil gibi kahramanların önderliğinde din gayretiyle destanlık bir mücadele başlatmış Sürgünlere, katliamlara rağmen de asla vazgeçmemiştir. İşte oradan, Çeçenya’dan bir hikâye; “Ölürken..!”
“2000 senesinin Ocak sonlarıydı. Günlerden beri kısa aralıklarla yağan kar bembeyaz rengiyle her yanı kuşatmıştır. Dağlar, yollar, ağaçlar her şey ama her şey nasibini almıştı bu kuşatmadan. İnsanın nefesini kesen soğuk rüzgâr, yer yer kordan tepecikler oluşturmuştu. Islık sesini (hatırlatan) andıran uğultusu, ötelerden kopan şiddetli bir çığlığın buralara ulaşan devamıymış gibi esrarlı ve ürkütücü bir hava veriyordu, dinleyen kulaklara. Adeta göz alabildiğince uzanan kardan bir çöl manzarası.
Eski bir karakoldan bozma Rus karakol binası geçen yılların darbesiyle ilk günlerindeki tazeliğinden uzak eski bir görünüm arz ediyordu. Pencerelerine takılan çelik kafes her binanın garib görünüşünü ve kasvetini bir kat daha artırmıştı. İkinci kat pencerelerinin tekinden sarkan kirli Rus bayrağı, buradaki Rus askerlerinin buradan çekip gitme arzusu dışında tıpkı eski bina gibi hiçbir şeyi kâle almamalarının nişanı halinde sallanıyordu.
Ortalığın yavaş yavaş aydınlanması ile birlikte diğer miskin günlerinin aksine karakolda yoğun bir hareketlilik başlamıştı. Komutanlarının emriyle oradan oraya koşturan askerler. Karakolun etrafını çevreleyen tel örgülerin dışındaki kalabalık nöbetçi timleri bugünün karakol için özel bir gün olduğunu gösteriyordu.
Karakolun ana kapısından yaveri ile birlikte çıkan karakol komutanını gören genç bir teğmen koşarak karakol komutanının yanına gitti. Sert bir şekilde selam verdikten sonra karakol komutanı olan albayın sakin bir sesle peş peşe sıraladığı emirlerini, her emrin sonunda anladığını belirten bir baş hareketiyle dinledi. En sonunda da söyleyecekleri biten albaya aynı sertlikte selam vererek; “Emredersiniz efendim!” dedi.
Albay arkasına dönerek, genç teğmenin kendisine imrenen bakışları altında hızlı adımlarla tekrardan karakol binasına girdi. Albay gözden kaybolana kadar bekleyen genç teğmen, iyicine emin olduktan sonra sinik halinden sıyrılarak kurumlu bir edayla az ilerisinde bekleyen birliğine döndü ve bir el hareketiyle yanına gelmelerini işaret etti.
Başlarındaki çavuşun ardından nizami adımlarla kendine doğru yürüyen birliğini dalgın bakışlarla seyreden genç teğmen, şüphesiz kendini o an yeni bir “Napolyon” zannediyordu. Karakol binasının önüne gelen birlik, iri yarı çavuşun; “Kıt’a dur!” diyen gür sesiyle, bir makinenin çarkları gibi aynı anda oldukları yere çakılıverdi. Ablak suratlı erler, ürkek bakışlarla genç teğmenlerini süzüyorlardı. Hiyerarşik düzenin vazgeçilmez kuralıdır: Alt’larına karşı aslan kesilen bu insanlar, üstlerinin yanında bir kedi kadar uysal ve korkaktırlar!
Genç teğmen, içeriden çıkan bir erin ayak seslerini duyana kadar, birliğindeki erleri ezici bir bakışla izledi. Onlardaki tek bir disiplinsizliğin kendisine leke süreceğinin farkındaydı. Bu yüzden son derece katı ve müsamahasızdı tavırları.
İçeriden çıkan erin selamını laubali bir şekilde aldı. Ve onun konuşmasına fırsat vermeden aceleci bir sesle; “Tamam mı?” dedi.
Evet efendim! Üsteğmen gelip alabi…”
Tamam, tamam!”
Genç teğmen alacağı cevabı almış, gerisini dinlemeye lüzum görmemişti. Çavuşa dönerek tok bir sesle; “Çavuş” dedi.
Çavuş, daha önceki tekrarlardan edindiği tecrübeleriyle, teğmenin “çavuş” diyen sesini duyar duymaz önceden iki hazırladığı iki eri de peşine takarak diğer birlikteki askerin ardından karakola girdi. Teğmen birlikteki diğer askerlere de; “Siz de şöyle bir koridor yapın!” diyerek karakol kapısından az ileride ard arda dizilmiş kamyonlara kadar eliyle bir yarım ay çizdi. Telaşla, gösterdiği yerlere dizilmeye çalışan askerlere; “Sen şuraya, sen buraya!” diye emirle yağdırıyordu. Tam önünde soğuktan yüzü kıpkırmızı kesilmiş ufak-tefek bir erin nerede duracağını kestiremeden beceriksizce dikilişini görünce, kan beynine sıçramış bir vaziyette askerin kolundan çekiştirerek; “Şuraya geç, şuraya aptal herif!” diye hışımla bağırdı.
Onu da yerine yerleştirdikten sonra birkaç adım geriye çekilerek, tüfekleri çapraz duruştaki askerlerine bir göz attı. Tamam olduğuna kanaat getirmiş olmalı ki hiçbir şey söylemeden dönüp karakol kapısının önüne gitti. Kapının önünde, dışarıya çıkmakta olanlarla göz göze geldi. Çavuşun ardından gelen iki er, elleri arkadan kelepçelenmiş, 17–18 yaşlarında, incecik elbisesi yer yer yırtılmış, baştan ayağa hemen her yanı ıslanmış birinin kollarına sımsıkı yapışmış, sürükleyerek dışarıya çıktılar. İki Rus askerinin aksine daha koyu tenli olan tutsağın bir Çeçen olduğu hemen anlaşılıyordu.
O kadar zayıf düşmüştü ki, bacakları artık onu taşıyamıyordu. Kollarından çekiştiren askerler bıraksa olduğu yere yığılıverecekti. Solgun yüzünde kalan tek hayat emaresi, kan çanağına dönmüş gözlerinin üstünde inip kalkan göz kapaklarıydı. Bir karış ardında sürünen çıplak ayakları mosmor olmuş bir vaziyette geçtiği yerlere incecik bir çizgi halinde kandan iz bırakıyordu.
Arka kapısı sonuna kadar açık olan kamyonun kasasına çevik bir adımla sıçrayan çavuş, iki askerin yerden uzattığı tutsağı gövdesinden kaptığı gibi yukarı çekti. Diğer iki askerin çıkmasını beklemeden tutsağı tek başına sürükleyerek mahkûmlar için ayrılmış özel bölmeye getirdi. Ve tam kendisinden beklenen hayvanlıkla, günlerce gördüğü işkence neticesi ölme noktasına gelmiş bulunan Çeçen tutsağı yüz üstü demir zemine fırlattı. Sonra da bölme kapısını kapatarak kilitledi.
Kulaklarında iri yarı çavuşun ve hempasının kahkahaları çınlayan yaralı tutsak, güçlükle toparlanarak dizlerinin üstüne çöktü. Yüzünde ne acı, ne dehşet, ne de kin. Hiçbir histen iz yoktu. Günlerce yaşadıkları bütün bunları alıp götürmüştü, tazecik bedeniyle birlikte. Dünyaya medeniyet getirdiğini ileri süren “Belhüm adalar – hayvandan aşağılar”, en vahşi hayvanı bile yapamayacağını yapmışlardı medeniyet adına milyonlarca cana işkence tezgâhlarında. Bir yandan insan soktuklarını, öteki yandan..?
Çeçen tutsağın kendisi için ayrılan bölmeye kilitlenmesiyle askerler de kamyonlara doluştu. Bütün askerlerinin yerleşmesini sonuna kadar bekleyen genç teğmen bu iş bitince en önde bekleyen araca bindi ve Sovyetler döneminden kalma kamyonların bir dev homurtusunu andıran gürültüsü ile arkalarında simsiyah bir duman bırakarak yola çıktılar.
Araç konvoyunun nizamiye kapısından geçip dağ yoluna girmesiyle komutanlarının yanında hissiz bir robot edasında duran askerler, başını çavuşun çektiği hiçbir insanın başka bir insana söyleyemeyeceği kelimelerin geçtiği iğrenç bir muhabbete daldılar. Bu ortamın dışındaki bir insanın, bu konuşmaları herhangi bir bölümünü bile duyması midesindekileri sonuna kadar çıkarması için yeterliydi. Askerler, sapıkça konuşmalarının arasında çeçen tutsakla ilgili birkaç cümle eklemeyi ve ardından da böğürtüye benzer bir kahkaha atmayı da ihmal etmiyorlardı;
- “Çavuş! Bu dağlıyı Sibirya’ya mı gönderiyorlar?”
- “Daha da soğuk bir yere, dostum!”
Bölmenin arkasında, bu konuşmalara kulaklarını tıkamış çeçen savaşçı başını arkasına yaslanmış, bir rüyaya dalmış gibi dış dünyadan hiçbir şey görmeyen boş bakışlarını tavana mıhlamıştı. Kırık camlardan giren soğuk rüzgârın tesiriyle arada bir şiddetli bir titremeye tutuluyordu. Öylesine bir his iptaline uğramıştı ki her yanı, soğuk karşısında üşüdüğünü hissedip kendi kendine sokulmayı bile düşünemiyordu.
Tavana dikilmiş gözleri kısa bir an karşısındaki küçük cama takıldı. Yol kenarındaki kurumuş ağaçlar bir görünüp bir kayboluyordu, hareket halindeki kamyondan. Ayağa kalkıp camın önüne gitmek istedi fakat şişmiş ayaklarının üstüne basar basmaz acıyla kalktığı yere yığıldı. Kim bilir belki de, nerede biteceğini bilmediği bu yolculuğu sırasında son bir kez görmek istedi memleketini. Fakat tükenmiş kendi bedeni, müsaade etmemişti bu son isteğine. Derin bir tevekkülle büktü boynunu, çaresizliği karşısında.
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
2.BÖLÜM
Konvoy, karakoldan 25 mil uzaktaki 200 haneli C…… ‘e köyüne, uğursuz bir habercinin lanetli adımlarıyla girdi. Köylülerin merak ve nefret dolu bakışları arasında köyün tam ortasından geçen mıcır yolu insanın içini gıcıklayan bir uğultuyla aşarak, sabah namazından çıkan cemaatin çoktan boşalttığı köyün minaresiz, küçük camiinin önünde durdu.
Kışın ölü güneşi insanı ısıtmaktan uzak zayıf bir ışık saçıyordu köy meydanına. Çatılardaki kara çarpışı, aynadan akseden bir görüntü şeklinde ışıktan oluşan bir renk cümbüşü meydana getiriyordu. Sabah namazı çıkışı evlerine gitmeden köy kahvesinde bir kahve içip, kendi aralarında laflamayı âdet haline getirmiş ihtiyarlar, Rus konvoyunun caminin önünde durması üzerine dışarıya çıktı. Hepsinin kafasında “Allah hayır getirsin” duasının ardından gelen bin bir ihtimal uçuşuyordu.
Aracından inen genç teğmen, ansızın yüzüne çarpan soğuk havayla kısa müddetli bir şok yaşadı. Vücudu kaskatı kesilmiş, karşısında dikilen ihtiyarların duyamayacağı kısık ve sinsi sesiyle yanındaki erin kulağına bir şeyler söyledi. Er koşar adımlarla arkadaki kamyonlara giderken kendisi de kısa adımlarla ileri geri yürümeye başladı. Görmeye tahammül edemediği ihtiyarlardan, bakışlarını her ne kadar kaçırmaya çalıştıysa da göz göze gelmekte yine de kurtulamadı. Köyün yaşlılarını süzen kibirli bakışları, İslam mabedine kaydıkça bastırılması imkânsız tarihi bir kinin körüklediği kuduz bakışlara dönüşüyordu. Asırlarca kendilerini uğraştıran bela hep bu taş duvarların içinde yeşermişti. Ve bu taş duvarları ruhuyla beraber köküne kadar kurutmadan bu savaşı kazanmanın imkânı yoktu ona göre!
Genç teğmen biraz önce gönderdiği askerin geri gelmesiyle, birkaç adım öne çıktı. Sıra halinde dizilmiş askerlerine ve onların etrafında birikmiş kalabalığa baktı. Ne olacağını merak eden köylüleri daha fazla bekletmek istemezmiş gibi, yanındaki ere; “Tamam, indirin!” dedi. Teğmenden emri alan er. Çeçen tutsağın olduğu kamyona giderek, kendisinden haber bekleyen çavuşa; “Tamam, alıyoruz!” dedi. Çavuş bölmenin üstündeki deliklerden hiç kıpırdamadan oturan Çeçen savaşçıya bir göz attıktan sonra, gürültüyle kapattığı kapıyı yine aynı gürültüyle açtı. Arkasında dikilen erlerden iki tanesine başıyla içeriyi işaret etti. Onlar, Çeçen tutsağı almak için içeriye girerken, diğerlerine de; “Haydi! Siz de aşağıya inin!” dedi.
İçeriye giren iki askerin kollarından çekerek kaldırdığı Çeçen tutsak, son yolculuğunun kısa sürmesinden memnun bir vaziyette gülümsedi cellâtlarına. Kamyondan indirileceği sırada gözlerine çarpan köy manzarası karşısında hayretle kendi köyünde, kendi topraklarında olduğunu anladı. Düşman gözdağı vermek için kendi köyünü seçmişti. Etrafta toplanan kalabalığın içinde birisini arar gibi köylüleri süzdü. Ama aradığını bulamamış olmalı ki kimsenin üzerinde takılmadı bakışları.
Kamyondan zorla indi aşağıya. Etrafındaki insanlara güçlü gözükebilmek için bütün gücünü toparladı. Çok büyük azab duymasına rağmen ayaklarının üstüne basıyor, arkasında kalanların zihninde “dik bir duruşla” hatırlanmak istiyordu.
Yavaş adımları, gördükleri karşısında annesinin eteğinden çekiştirerek dehşetle ağlayan küçük bir çocuğun önüne gelince iyiden iyiye yavaşladı. Kendi çocukluğundan hatırlayabildiği tek-tük şeylerden bir tanesi: Bir gece kapılarını çalan bir habercinin getirdiği haberle, kendisine sımsıkı sarılan annesinin gözyaşları içinde; “Zavallı yavrucağım! Baban şehit olmuş!” feryadıydı. Böylesi ölümlerin çok normalden çok basitten sayıldığı bu topraklarda bütün çocukların, çocuklarının bir köşesinde yaşamak zorunda olduğu kaderleriydi. Gözyaşı ve ölüm.
Ağlayan çocuğunun başını kollarının arasına almış gözyaşlarını silen annenin: “Ağlama yavrum! Ağlama!” diye sesinden hiçbir şey anlamayan ve bütün bu düşüncelerden uzak Rus askerleri Çeçen tutsağın adımlarını hızlandırmak için daha da sert çekiştirmeye başlamıştı kollarından. Onlar için bir an önce bitirilmesi gereken bir görevden başka bir şey değildi bütün bu yaşananların hepsi.
Kısa bir kerpiç duvarın önündeki, telleri bağlı olmayan elektrik direğinin önüne gelince durdular. Kollarının arasındaki tutsağı orada bekleyen arkadaşlarına teslim ederek çekildiler. Elinde kalın bir iple bekleyen Rus askeri arkadaşlarının direğe yasladığı Çeçen tutsağı düşmemesi için sıkıca bağladı ve az ileride bekleyen teğmenine baktı. Onun yaptığı bir baş hareketi üzerine de geri çekildi. Genç teğmen Çeçen tutsağın gözlerini bağlatmayı gerekli görmemişti. Çünkü; Ne öldüreceği tutsağın korkabileceğini düşünecek kadar merhametliydi. Ne de askerleri korkacak kadar tecrübesiz katillerdi.
İdam mangası, son askerinde çekilmesiyle genç teğmenlerinin ağzından çıkacak bir emirle cinayetlerin en vahşisini işlemek üzere, dini bir seremoninin ortasındaymış gibi yavaş ve sessiz adımlarla yerini aldı. Yıllardır uyguladıkları vahşetin sağladığı serinkanlılıkla, kayıtsız bakışlarını kurbanlarının üzerine diktiler.
Bir acı bunlarla göz göze gelen Çeçen tutsak öleceğini yeni anlıyormuş gibi irkildi. Onlarca kez şahit olduğu ölümün şimdi kendisine ne kadar da yakın olduğunu hissediyordu. Günlerce öleceğini bilerek yaşadığı halde ne düşüncesinde, ne hayalinde, ne de rüyasında böyle bir duygu hissetmemişti. Derin bir ürpertiyle birlikte her yanını ölüm korkusu sardı. Ölecekti işte! Bütün dünya son bulacaktı onun için kısa bir müddet sonra; “Ah, Allah’ım ne büyük bir çaresizlik!” dedi içinden acıyla.
Büyük hadiseler karşısındaki ruhların bir anafora yakalanmışçasına histen hisse sıçrayışları onu da korkusunun orta yerinde parlayan bir ümid olarak yakalayıverdi. Kendisini cellâtlarının elinden kurtaracak ayak seslerini bekledi ümidle.
Ama kulakları, idam mangasına; “Rahat..! Hazır ol..!” diye bağıran teğmenin sesinden başka hiçbir ses duymadı. Sele düşen bir insanın tutunabileceği bir parça toprağı araması gibi, o da kendisini buraya kadar getirenin ne olduğunu arıyordu çılgınca. Acaba ölmek üzere olan bir idam mahkûmu yerine evinde oturan bir insan olamaz mıydı? Bütün bunlar ne içindi? Ne içindi?
İçinden kabaran bu sorular karşısında bütün hayatı geldi gözlerinin önüne. Yıllarını verdiği mücadele, arkadaşları, kendinden önce ölenler… Korkunun getirdiği ürpertiden daha büyük bir ürperti sarstı içini, düşündükleri karşısında. “Pişmanlık mı?” diye soran cılız sese. Bütün korkularını içinden atmış, ölüme meydan okuyan bir sesle; “Asla!” diye haykırdı ruhunun bütün gücüyle. Birkaç saniye önceki korkudan ve tereddütten hiçbir eser kalmamıştı üzerinde. Son imtihandan başarıyla çıkmanın huzurunu yaşıyordu.
Nişan al!” diye bağıran genç teğmenin sesiyle gözlerini kaldırdı. Mutlaka kazanılacak olan hürriyetin ümidi parlıyordu gözlerinde. Kelime-i Şahadet döküldü, usulca kımıldayan dudaklarından. Ve son bir gayretle gülümsedi kendini izleyen kalabalığa, “baş katilin” sessiz meydanı yırtan; “Ateş” diye bağırışından önce…
Ne titredi, ne de sarsıldı. Sıcak mermiler bedenini delip geçerken. Öldüğünde bile, hala duruyordu yüzündeki ümid ve cesaret dolu tebessüm…
 

burak_55

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Mar 2009
Mesajlar
352
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
29
Allâh razı olsun aliye_aliye.

paylaşım için teşekkürler.
 

istikbal

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 Ağu 2006
Mesajlar
1,236
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
Konum
Uzun ve düşünülmüş yoldan.
Emir Muhanned'den Ümmete sesleniş



4514_1.jpg
Ensarların Emiri Muhanned'den dünya Müslümanlarına, Kafkasya'daki mücadele ile ilgili oldukça önemli açıklamalar var.

Alkavkaz websitesinin yayınladığı konuşmanın Türkçe metni şöyledir. Video için tıklayınız.

Rahman ve Rahim Allah'ın adı ile

Esselamu aleykum ve rahmetullahi ve berekatuh

Kafkasya olayları ile ilgilenen tüm Müslüman kardeşlere sesleniyorum.

Kafkasya'da bulunan mücahitlerin sayıları günden güne artmaktadır. Onun için dert etmeyin üzülmeyin, vallahi her gün buradaki mücahitlerin akideleri, duruşları düşmana karşı sertlikleri günden güne artmaktadır.

Kuran'da Allahu tealanın buyurduğu gibi, Allah onların imanını arttıracak ve kâfirleri silip süpürecektir. Ve burada bakıyoruz ki önceden teheccüd namazı kılmayan mücahitler, teheccüd namazı kılmaya başladılar. Dünyayı sevenler, dünyayı arkasına attılar.

Allah'a hamd olsun ki düşmanlarımıza musibetler altlarından üstlerinden her taraflarından ulaşmaktadır. Münafıklar artık birbirlerini öldürmeye başlamışlardır. Onlardan büyük komutanlardan birisini (Sulim Yamadayev) kendileri katlediyor. Ve şu andan birbirlerine karşı kan savaşına başlıyorlar.

Ve biz burada şunu da görmekteyiz. Allah'ın yeryüzüne gönderdiği belalar (domuz gribi gibi) ki bunlar daha önceden hiç yoktu. Şuan da dünyaya yayılmaktadır. (Allah biz Müslümanları bu belalardan korusun.)

Allah'a hamd olsun onların kendi aralarındaki fitneler, mücahitlerin ve Müslümanların imanlarını ve akidesini güçlendiriyor. Onlar acizleşirken bizler güçleniyoruz.

Allaha yemin ederim ki, ben size gerçekleri hiçbir nefsi menfaat gözetmeden söylüyorum. Allah'ın izni ile yakında Kafkasya'da zafer olacaktır. Bunu da yeminle söylüyorum ki, sizlerin maneviyatınızı yükseltmek için değil ve yahut ta sizin karşınızda iyi durumda olduğumuzu göstermek için değil veya cihadın devam ettiğini ilan etmek içinde değil.. Tamamen gerçekleri söylüyorum.

Vallahi bu konuşmamdan şahsi hiçbir menfaat beklemiyorum. Eğer savaşı kazanırsak bu Allah tandır. Eğer savaşı kaybedersek buda bizim günahlarımızdandır. Yalnız bunların hepsi Allah'ın kaderinde vardır.

Bizler burada şunu görmekteyiz. Gençlerin cihada karşı sevgileri artmaktadır. Eskiden de vardı, fakat bu kadar değildi. Şimdi nereye giderseniz gidin gençlerin telefonlarında kameralarında mücahitlerin görüntüleri vardır. Bunların hepsi bize katılmaktadır ve yardım etmektedir. Misal vereyim; bizim Rusya topraklarında adamımız yok iken biz düşmanın topraklarında 2-3 operasyon yaptık. Nice şehirlerde bizim hiç adamımız yok iken şu anda guruplarımız oluşmuştur.

Allaha hamd olsun Rusya'da daha önce hiçbir şey yapamıyorduk. Ama şu anda yapabiliyoruz ve hatta Rusya'nın başkenti etrafında adamlarımız oluşmaktadır. Kısacası bunların hepsi şuna işaret etmektedir; mücahitler güçlenmektedir. Kâfirlerin gücü ise azalmaktadır. Münafıklar birbirlerini öldürmektedirler.

Kadırov gurubunun bazı kişiler ile görüşme çabaları vardır. Muhatap oldukları kişilerde artık saçmalamaya başlamışlardır. Vallahi bu insanların toplum içinde hiçbir değeri yoktur. Ve şunu söylemek istiyorum. Kadırov gurubunun bu çabaları mücahitlerin çalışmalarını hiçbir şekilde etkilemeyecektir.

Bunlara örnek olarak ta mücahitlerin içinde zayıf imanlı olanlar bizden onlara gitmişlerdir. Eski savunma bakanı Muhammed Hambiev onların safına katıldı. Allaha hamd olsun. Allah içimizden zayıf olanları ayıklamaktadır. Eğer ki zayıf olan her kim varsa onlarda zamanla kalplerindeki hastalıktan dolayı gideceklerdir. Allahu teala bütün bunların hepsini insanların gözleri önünde temizleyecektir. Herkes bu insanları görecektir.

Diğer bir konuda mücahitlerin çalışmalarıdır. Mücahitlerimiz her zaman hakkı söylemekte geri durmuyor ve bu uğurda canlarını vermeye devam etmektedirler. Mücahitlerimiz için endişelenmeye gerektirecek bir şey yoktur.

Onlar, Rusların boğazlarına takılmış kemik gibi duruyorlar. Vallahi yemin ediyorum ki, mücahitlerin düşmana karşı durumları çok iyidir. Hatta bazı mıntıkalarda insanları sıkıştırarak gidin mücahitlere söyleyin onlara ev vereceğiz, para veririz.. Diye bize haber gönderip yalvarmaktadırlar. Ne yapacaklarını bilemiyorlar her çareyi arıyorlar...

Allaha hamd olsun. Mücahitler bu tuzağa düşmeden cihada devam etmektedirler. Yemin olsun ki düşmanın bu oyunlarına biz gelmiyoruz. Biz mücahitler arasında hiçbir ayrıcalık ihtilaf yoktur. Eğer ki dışarıda bir takım şeyler duyuyorsanız inanmayınız. Eğer öyle bir şey olsaydı. Biz bunu size söylerdik. Çünkü bizler Allah katında sorumluyuz. Bahsedilen şeylerden bizler tamamen uzağız.

Başka konuya geçersek, evet mücahitlerin çok büyük komutanları şehit olmuşlardır. (Şehit olan lider ve komutanların bazılarının isimlerini belirtiyor.) Yalnız biz bunların hepsini Allahın izni ile tedarik ediyoruz. Biz bu konuyu çok büyük bir sorun yapmadık. Bununla alakalı baş sağlığı bile kabul etmedik. Düşman bizi sarsmaya çalışıyor. Fakat hamd olsun verdiğimiz bu şehitler bizim gücümüzü azaltmadı. Mücahitlerin kalpleri korkmadı. Ayakları sabit bir şekilde ayakta sabit durmaktayız.

Ve biz mücahitlerin hepsi Allah yolunda canlarını feda etmeye hazırdırlar. Allaha hamd olsun gücümüz, kuvvetimiz yerindedir. Biz istediğimiz yere istediğimiz zaman girebilmekteyiz. İstediğimiz her yeri vurabiliriz. Hatta başkent Grozniiye girebilir ve orayı belirli süre kontrolümüzde tutabiliriz. Yalnız bizim istediğimiz bu değildir. Çünkü biz bu büyük şehirlere girince Ruslar orayı muhasaraya alarak üşüşeceklerdir. Uçaklar ve tanklarla buraları vuracaklardır. Birçok sivil halk ölmesine sebep olacaklardır. Ama bizim isteğimiz bu topluluğu halkı korumaktır. Yeri ve zamanı geldiğinde inşallah kardeşlerinizin oralara nasıl hükmettiğini göreceksiniz.

Allaha hamd olsun biz dağlara ve ovalara sahip olmaktayız. Siz biliyorsunuz ki bu din bir gecede zafere ulaşacak diye bir kaide yoktur. Çünkü sizlerde biliyorsunuz, Resulullah 12 sene davet 10 senede cihat etti. Sonrasında da sahabeler aynı şekilde bu yola devam ettiler. Ondan sonra bütün kapılar onlara açıldı. Zorlandıkları dönemde onlar; Resullullaha gelip dua et Allah bizi zafere ulaştırsın diyorlardı. Resulullah onlara siz çok acele eden bir kavimsiniz dedi. Resulullahın yüzünde kızgınlık alameti belirdi.

Allahın izni ve koruması ile buradaki cihadımız devam etmektedir. Endişelenmeyin, şüphelenmeyin, şeytanların sözlerine uymayın. Bizim sizden tek isteğimiz; buradaki cihadımızı dert edinmeniz ve cihad eden kardeşlerinize dua etmenizdir.

Allahın izni ile göreceksiniz, belki bizler şehit olur veya yaşayanlar arsında kalırız. Ama inşallah bu düşman topluluğunun sonunun geldiğini yaşayanlarımız görecektir. Bunun hiçbir başka çıkar yolu yoktur. Allahın izni ile Müslümanların galip geleceğini sizler göreceksiniz. Çünkü buradaki kardeşleriniz sadece Allahın şeriatının gelmesini istemektedir. Allahın kanunlarının ve Resulullahın sünnetinin tatbik edilmesini istemektedirler. Bekleyin göreceksiniz çok güzel haberler duyacaksınız.

Bu konuşmayı yapan kardeşiniz Muhanned bu kaseti 01.05.2009 tarihinde yapmaktadır. Dualarınızı unutmayın ve benden bütün Müslümanlara, ulemalara, ilim talebelerine selam olsun..

Gevşemeyin, üzülmeyin, eğer gerçekten iman etmişseniz en üstün olan sizlersiniz.
(Ali İmran suresi ayet 139)

Kavkaz Center
 

Hasan011974

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Haz 2009
Mesajlar
289
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
50
RABBIM(C.C.) düşman zulmü altında bulunan tüm Müslüman kardeşlerimizin cihatlarını mübarek kılar inşallah.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt