Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

SOKAKTAN MEKTUP VAR (2 Kullanıcı)

SOKAKTAN MEKTUP VAR

  • EVET OLABİLİR.

    Oylama: 0 0.0%
  • HAYIR OLAMAZ.

    Oylama: 0 0.0%
  • HİÇ Bİ FİKRİM YOK

    Oylama: 0 0.0%
  • ABD DEN HERŞEY BEKLENİR

    Oylama: 0 0.0%
  • HİÇ BİRİ

    Oylama: 0 0.0%

  • Kullanılan toplam oy
    0

kalbin zümrüt tepesi

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
17 Ocak 2007
Mesajlar
395
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
43
Mektuplar Göndersem.

Mektuplar Göndersem.

Leykler, güvercinler yok, dostlar; telefonlar yavan kalıyor şimdilerde. Özlemlerimizi bembeyaz bulutlara yükleyip rüzgâra emanet etsek, rüzgâr alsa götürse emanetimizi diyar-ı yâre, satır satır yağsa yüreğimiz. Ve şöyle bir gülse mahzun gözlerimiz.

Serde gurbetlik varsa, özlüyor ve özleniyorsak, hasret duyduklarımızın ardından Mevlâna gibi “Gel ey ki, canım cemalini gözlemede, gönül ayrılığın derdiyle feryat etmede” inlemelerine kapılıyorsak, telefonlar da meramı anlatmaya kâfi gelmiyorsa kaleme kâğıda sarılıp mektup yazmalıdır. Mektup yazmak, susarak hatta yanarak konuşmaktır. Hem, üç beş cümlelik konuşmalar mektuplardan duyduğumuz heyecanı vermiyor. Öyleyse, şöyle özenle seçilmiş kâğıtlara, özenle seçilmiş cümleleri ilmik ilmik düğümlemeli değil midir?

Bize ait en sahih hisler mektuplarda buluyor ifadesini. Ali Çolak, mektupları konu edindiği bir denemesinde: “Mektup bir itiraftır aslında. Yapmak isteyip de yapılamayanlar, pişmanlıklar, hülyalar, bir eserin doğum sancıları, sonra şikâyetler; kendinden, âlemden ve yaşamaktan… Aynı zamanda bir fikir mecmuasıdır mektuplar. Okuyanlara iyi bir kılavuz, bir ders-i ibret olabilir.” diyerek pek zarif anlatır onu. Öte yandan, Rabbani mektuplar olan yeryüzündeki bütün varlıklar ve hususen hayat mektubu, derin tefekkürlerle okunacak, okuyanlara iyi bir kılavuz, bir ders-i ibret olacak apayrı özellikleri haizdir. Üstad Bediüzzaman’ın: “Hayatın bir kelime-i mektubedir; kalem-i kudretle yazılmış hikmetnüma bir sözdür.” vecizesiyle ifade ettiği gibi.

Mektuplaşmalar; aşkın, özlemin, kalblerin en derin noktalarına dökülüp durmasıdır. Ve her mektup, bir bakıma, gurbetin sılaya, sılanın gurbete sessizce hicretidir. Öyle ki, bir umman gibi biriken hasretli cümleleri küçük, beyaz bir zarf ile, bir kuş uçurur gibi salıvermek, yol gözleyenler için ne büyük muştu ne büyük saadettir. Bekleyenin nazarında iki satır mektubun ne manaya geldiğini Şair Ahmet Paşa ne hoş ifade eder: “Yâr, beni bir sayfa mektup ile yâd etmenin sevabını, bin köleyi âzâd etse bulamaz.” Kerem ve Güneş Kasidelerinin şairi, başka bir gazelinde ise: “Sernâme-i mahabbeti cânâna yazmışam./ Hasret risâlesin varak-ı câna yazmışam.” mısralarıyla kendisinin hasret dolu bir aşk mektubuna döndüğünü söyler. Mektupları bunca manalı kılan, ruhlara işleyen ve dipdiri tutan şey hasret ve aşk olsa gerek. Sevdayı, acıyı, ayrılığı kalemin sesine emanet edenlerin elinde, satırların tutuşan alevlere dönmesi bundandır.

Kimi mektuplar daha ilk cümlesiyle döndürür başları: “Allah’ın selâmı, rahmeti ve bereketi, gece ve gündüz devam ettikçe, sabah ve akşam geldikçe, ay ve güneş döndükçe, ferkadân denilen iki kutup yıldızı doğdukça ikinizin ve kardeşlerinizin üzerine olsun. Gayretli kardeşlerim, hamiyetli arkadaşlarım ve dünya denilen diyâr-ı gurbette medâr-ı tesellîlerim…” Kimi mektuplar da bir cümlesiyle yüreği yangın yerine çevirmeye yeter: “Arkanızda anılarla birlikte hiç bilmediğiniz özlemleri, gözyaşlarını ve nice hasretleri bırakıp gittiniz o upuzun yollara ve uzaklara…” Daha nice mektupta nice âteşin söz, ruha ve gönle bir lav gibi akar.

Peykler, güvercinler yok, dostlar; telefonlar yavan kalıyor şimdilerde. Özlemlerimizi bembeyaz bulutlara yükleyip rüzgâra emanet etsek, rüzgâr alsa götürse emanetimizi diyar-ı yâre, satır satır yağsa yüreğimiz. Ve şöyle bir gülse mahzun gözlerimiz. Nihayet, ellerimizi açarak, şükürle bezeli bir dua mektubu salıversek ötelere, ne dersiniz?

Enes Bahadır
 

nigdeli

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
2 Şub 2007
Mesajlar
4,908
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
selamun aleyküm kardeşim. harika bir paylaşımdı. Beğenerek okudum,
emeğinize sağlık olsun inşaAllah. Rabbimiz c.c. razı olsun. selam ve dua ile..B)
 

yesilbeyaz

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
22 Ağu 2006
Mesajlar
334
Tepki puanı
0
Puanları
0
Iman Etmek Görünmeyene Inanmaktir, Mükafati Ise Görünmeyeni Görmektir.
 

Mustafa Cilasun

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
22 Haz 2007
Mesajlar
4,488
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
67
Konum
Kayseri
Web Sitesi
www.facebook.com
Düşünmek onunla el ele yürümeyi denemek!

Düşünmek onunla el ele yürümeyi denemek!

Her nedense bu günlerde sinemin daraldığını çok hissediyorum.

Muhakkak ki soruyorum, düşünüyorum, fikri teatiyi çok önemsiyorum.
Zaten bundan öte ne yapıla biliyor ki? Sessizlik içinde nefeslenme gibi!
Hadiselerin mücbir sebepleri belli değil mi? Yıllara sâri bir illet misali.

Ceddim hani bir zamanlar demişti ya! Kulak asan mı var sanki!

İnsan olma özelliğimizin dahi tartışılıyor olması dahi kimlerin derdi sanki?
Hayatın anlaşılması, hadisatın zuhuru, ebet ve ezelin hala bir tefekkür muhayyilesiyle bilinmiyor olması ne kadar gariptir lakin ne yapıla bilir ki?

Teknik açılımlar insanlığın huzur ve teminatı muvacehesince tasnif edilmesi gerekirken, asırlar boyunca hangi maksada binaen kullanıldığı aşikâr değil mi?

Saygı kimlere duyulur, sevgi kimler için zorunludur, münasebet sınırı hangi ölçüler sebebiyle meşrulaştırılır, kültürel alt yapı neden sürekli asimile ye uğratılır çok anlaşılır olmasa gerekir.

Bireysel olarak katkı payımız oranında söz hakkımız ne kadar mümkün! Neden kolluk kuvvetleri hala bir ürperti nedenidir? Bizim için görev yaptıkları bilinmesine rağmen. Bir illegaliteye bulaşmamıza rağmen. Kendi çocuklarımız olduğunu bilmemize rağmen.

Neden devlet ve organları halkımıza bu kadar mesafeli bir duruş sergilemek durumunda kalırlar çok anlaşılır olmasa gerek! Neden kolluk kuvvetlerinin asayiş adına görev ifa ettikleri mahalli noktaların adı “karakoldur”

Oysaki bu merkezler huzurun ve sürurun temini için var olan merkezlerdir. Anlaşmazlığın, nizamsızlığın kişi hak ve özgürlüklerinin temininin sağlandığı mekânlardır. Ancak ne kadarı mümkün oluyor düşünmemiz gerekmez mi?

Benim devletim, bizim devletimiz derken milli duyarlılığımızı meydanlara taşırken, sükûnet tavsiye edilirken, kanlar dökülürken sanki hala bir karmaşa içindeyiz!

Büyük Ortadoğu projesi kavramını hatırlayalım, kimlerin ihdas ettiklerine şöyle bir bakalım, arzı cihanı demokrasi vaatleriyle işgal eden müstekbirleri unutmayalım. Lakin bir stratejik ortaklığımız sözde de olsa devam ettiriliyor.

Neden? Kuvvetin merkezi, gücün temsilcisi dünya ülkelerinin hamileri olmaları sebebiyledir zannederim. Ki dikkat ederseniz savaşın sebebi, asayişi kendi heva ve heveslerine göre tanzim eden zamane tağuti tuğyan güçleridir.

Kendi ülkelerinde dahi huzur ve güvenliği sağlayamayan, tabalarını zorunlu kölelikte daimiliğe alıştıran, insanları düşünmekten alıkoyan asi bir sistem!

Tüketim toplumlarının genel hastalığı hala ne zaman deşifre edilerek, bizim insanlarımızın manasına bir önem arz ederek, insanlığın düşünmek mefkûresine zenginlik zuhur edecektir. Halin seyrinde esinlenecektir, ahiri netleşecektir.

Sevmeden bir müşterekliğin içinde nefeslenmek bazen o kadar zor gelir ki, kurulmayı arzu edersiniz sinenin derinliğinden.
İnsan bu! Manasında ki ahenk, muhayyilesinde ki ezeli koku, fıtri güzellik donatısı, bu manada ki hazzı ihsan eden aşkı, tefekkür ikliminde ki her aldığı nefeste ki teyakkuzu nasıl izah edilebilinir ki?

Nebatat! Ne kadar berrak bir senfoni, hilkatinin esenliğinde adımlayarak maddesine bir anlam katarak, güzelliğini insanlığa sunarak ahirin izlerinden yürümek… Şevk vermek… Sebebini bilmek… Hikmetini nefeslenmek… Dirilmek!

Tahkik yeteneğimizi geliştirerek öncelikle kendimizi sonra ayalimizi sonra sevdiklerimizi hilmin esenliğinde, hataların acizliğinde, tekebbürün hadsizliğinde dilerseniz yeniden bir düşünelim.

Kimliğimizin anlam bulduğu tüm güzelliklerin başka canların baharlarındayken düştüğümüz acziyeti, gücümüzün seviyesini, hissiyatımızın bahanesini bilirken.

Şefkate aç yetişmiş bir gönül, gülün değerini ne kadar anlar ki? Şefkate boğulmuş gönüller dikenin hikmetinden anlamadıkları misali!

Yılışık, şımarık yetiştirilen nesillerin gülizarda tepinmeleri ahenksizliği gibi!
Hadsizliğinden kaya neden olan bir arsızın, “kaskom var kardeşim” diyebildiği gibi. İnsan, insan olduğu için düşünen, akledendir başka bir ifadeyle adam gibidir.

Kulluk hukuku nedir bilir, mecburdur, icbardır, mutlak bilmelidir. Zira insanlığın gereğidir. Aidiyetin nedenidir, ahirin sebebidir, mizanın ölçeğidir.

Öncelikle insan kendine saygılı olmalıdır. Saygı çok iyi tanımlanmalıdır. Kimler için duyulacağı bilinmelidir. Yoksa sevgi bilinmeyen serdedilen olarak bilinir.

Mükellef olanla olmayanın farkı gibi! Bunun şartlarının gereği sadece belirli bir yaşa gelmek olmadığı bilindiği gerçeği, tefekkür edilince öğrenileceği hakikati.

Müstekbir: Hakkı olamadığı halde hakları gasbeten, hak ilan eden demektir.
Müstezaf: Hakları gasp edilen, ellerinden zorla alınan insanlar demektir.

Mükellef: Her şeye boyun eğen, sebebini merek etmeyen, ne verirlerse şükreden değildir! Maalesef bir çarpık kader telakkisiyle insanlar uyutulmaktadırlar.

Ne anlama geldiği düşünenler için muhakkak ki bilinmelidir. Açılımları tefekkür edilmelidir. Bu manada akıl neden çok önemlidir haliyle sahipleri tarafından merak edilmelidir.

Manasını kaybetmeyen bir insan, asla ve kat’a hiçbir nesneye zarar verme lüksleri bulunmamaktadır. Zaten aşk bunun için asli bir ihtiyaçtır.

Lakin kimlerin nasibidir, gayret nerdedir, tefekkür halin seyrinde sebebini bilmektir, onun verdiği hazla nazar edebilmeyi tercih etmektir.

Sevemeden diyarı terk etmek, aşkı bilmeden ahkam kesmek ne acıdır!
 

hafize

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Tem 2006
Mesajlar
14,020
Tepki puanı
23
Puanları
36
Yaş
69
Konum
BURSA
Birlikte Bir Hikaye Yazalim

Birlikte Bir Hikaye Yazalim

selamun aleyküm kardesler
burası sohbet mekanı olduğuna göre..düşündüm ki hep birlikte bir hikaye yazalım..
nasıl mı?
ben bir cümle yazacam..benden sonra gelen o cümleye uygun baska bir cümle olusturacak..vs
bakalım sonunda ortaya nasıl bır hikaye çıkacak

ben başlıyorum

Bir Varmış Bir Yokmuş
 

Sefine-i Hayat

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Kas 2006
Mesajlar
987
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
selamun aleyküm kardesler
burası sohbet mekanı olduğuna göre..düşündüm ki hep birlikte bir hikaye yazalım..
nasıl mı?
ben bir cümle yazacam..benden sonra gelen o cümleye uygun baska bir cümle olusturacak..vs
bakalım sonunda ortaya nasıl bır hikaye çıkacak

ben başlıyorum

Bir Varmış Bir Yokmuş

ALEYKÜM SELAM HAFİZE ANNE.ÇOK İYİ DÜŞÜNMÜŞSÜN....B)

EVEL ZAMAN İÇİNDE KALBUR ZAMAN İÇİNDE.....
 

_Resul_

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
3 Ocak 2007
Mesajlar
8,169
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
O kız hiç namaz kılamıyormuş
 

isranurr

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Ağu 2007
Mesajlar
814
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
47
S.A

S.A

Bu üzgün Kiz Bugünlerde çok Daha üzgünmüş Ne Yapacağini şaşirmiş Bir Halde Sürekli Dua Etmeye Başlamiş çaresizlik Içinde.
 

_Resul_

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
3 Ocak 2007
Mesajlar
8,169
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
İnşallah bende namazlarımı 5 vakit kılarım diye dua ediyormuş.
 

Nur_u Secde

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
5 Eki 2007
Mesajlar
5,197
Tepki puanı
3,566
Puanları
163
Yaş
46
ama kafası çok karışıkmış.nasıl namaz kılnır bilmiyormuş.çevresinde ona yardım edecek kimsede yokmuş.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt