Düşünmek onunla el ele yürümeyi denemek!
Düşünmek onunla el ele yürümeyi denemek!
Her nedense bu günlerde sinemin daraldığını çok hissediyorum.
Muhakkak ki soruyorum, düşünüyorum, fikri teatiyi çok önemsiyorum.
Zaten bundan öte ne yapıla biliyor ki? Sessizlik içinde nefeslenme gibi!
Hadiselerin mücbir sebepleri belli değil mi? Yıllara sâri bir illet misali.
Ceddim hani bir zamanlar demişti ya! Kulak asan mı var sanki!
İnsan olma özelliğimizin dahi tartışılıyor olması dahi kimlerin derdi sanki?
Hayatın anlaşılması, hadisatın zuhuru, ebet ve ezelin hala bir tefekkür muhayyilesiyle bilinmiyor olması ne kadar gariptir lakin ne yapıla bilir ki?
Teknik açılımlar insanlığın huzur ve teminatı muvacehesince tasnif edilmesi gerekirken, asırlar boyunca hangi maksada binaen kullanıldığı aşikâr değil mi?
Saygı kimlere duyulur, sevgi kimler için zorunludur, münasebet sınırı hangi ölçüler sebebiyle meşrulaştırılır, kültürel alt yapı neden sürekli asimile ye uğratılır çok anlaşılır olmasa gerekir.
Bireysel olarak katkı payımız oranında söz hakkımız ne kadar mümkün! Neden kolluk kuvvetleri hala bir ürperti nedenidir? Bizim için görev yaptıkları bilinmesine rağmen. Bir illegaliteye bulaşmamıza rağmen. Kendi çocuklarımız olduğunu bilmemize rağmen.
Neden devlet ve organları halkımıza bu kadar mesafeli bir duruş sergilemek durumunda kalırlar çok anlaşılır olmasa gerek! Neden kolluk kuvvetlerinin asayiş adına görev ifa ettikleri mahalli noktaların adı “karakoldur”
Oysaki bu merkezler huzurun ve sürurun temini için var olan merkezlerdir. Anlaşmazlığın, nizamsızlığın kişi hak ve özgürlüklerinin temininin sağlandığı mekânlardır. Ancak ne kadarı mümkün oluyor düşünmemiz gerekmez mi?
Benim devletim, bizim devletimiz derken milli duyarlılığımızı meydanlara taşırken, sükûnet tavsiye edilirken, kanlar dökülürken sanki hala bir karmaşa içindeyiz!
Büyük Ortadoğu projesi kavramını hatırlayalım, kimlerin ihdas ettiklerine şöyle bir bakalım, arzı cihanı demokrasi vaatleriyle işgal eden müstekbirleri unutmayalım. Lakin bir stratejik ortaklığımız sözde de olsa devam ettiriliyor.
Neden? Kuvvetin merkezi, gücün temsilcisi dünya ülkelerinin hamileri olmaları sebebiyledir zannederim. Ki dikkat ederseniz savaşın sebebi, asayişi kendi heva ve heveslerine göre tanzim eden zamane tağuti tuğyan güçleridir.
Kendi ülkelerinde dahi huzur ve güvenliği sağlayamayan, tabalarını zorunlu kölelikte daimiliğe alıştıran, insanları düşünmekten alıkoyan asi bir sistem!
Tüketim toplumlarının genel hastalığı hala ne zaman deşifre edilerek, bizim insanlarımızın manasına bir önem arz ederek, insanlığın düşünmek mefkûresine zenginlik zuhur edecektir. Halin seyrinde esinlenecektir, ahiri netleşecektir.
Sevmeden bir müşterekliğin içinde nefeslenmek bazen o kadar zor gelir ki, kurulmayı arzu edersiniz sinenin derinliğinden.
İnsan bu! Manasında ki ahenk, muhayyilesinde ki ezeli koku, fıtri güzellik donatısı, bu manada ki hazzı ihsan eden aşkı, tefekkür ikliminde ki her aldığı nefeste ki teyakkuzu nasıl izah edilebilinir ki?
Nebatat! Ne kadar berrak bir senfoni, hilkatinin esenliğinde adımlayarak maddesine bir anlam katarak, güzelliğini insanlığa sunarak ahirin izlerinden yürümek… Şevk vermek… Sebebini bilmek… Hikmetini nefeslenmek… Dirilmek!
Tahkik yeteneğimizi geliştirerek öncelikle kendimizi sonra ayalimizi sonra sevdiklerimizi hilmin esenliğinde, hataların acizliğinde, tekebbürün hadsizliğinde dilerseniz yeniden bir düşünelim.
Kimliğimizin anlam bulduğu tüm güzelliklerin başka canların baharlarındayken düştüğümüz acziyeti, gücümüzün seviyesini, hissiyatımızın bahanesini bilirken.
Şefkate aç yetişmiş bir gönül, gülün değerini ne kadar anlar ki? Şefkate boğulmuş gönüller dikenin hikmetinden anlamadıkları misali!
Yılışık, şımarık yetiştirilen nesillerin gülizarda tepinmeleri ahenksizliği gibi!
Hadsizliğinden kaya neden olan bir arsızın, “kaskom var kardeşim” diyebildiği gibi. İnsan, insan olduğu için düşünen, akledendir başka bir ifadeyle adam gibidir.
Kulluk hukuku nedir bilir, mecburdur, icbardır, mutlak bilmelidir. Zira insanlığın gereğidir. Aidiyetin nedenidir, ahirin sebebidir, mizanın ölçeğidir.
Öncelikle insan kendine saygılı olmalıdır. Saygı çok iyi tanımlanmalıdır. Kimler için duyulacağı bilinmelidir. Yoksa sevgi bilinmeyen serdedilen olarak bilinir.
Mükellef olanla olmayanın farkı gibi! Bunun şartlarının gereği sadece belirli bir yaşa gelmek olmadığı bilindiği gerçeği, tefekkür edilince öğrenileceği hakikati.
Müstekbir: Hakkı olamadığı halde hakları gasbeten, hak ilan eden demektir.
Müstezaf: Hakları gasp edilen, ellerinden zorla alınan insanlar demektir.
Mükellef: Her şeye boyun eğen, sebebini merek etmeyen, ne verirlerse şükreden değildir! Maalesef bir çarpık kader telakkisiyle insanlar uyutulmaktadırlar.
Ne anlama geldiği düşünenler için muhakkak ki bilinmelidir. Açılımları tefekkür edilmelidir. Bu manada akıl neden çok önemlidir haliyle sahipleri tarafından merak edilmelidir.
Manasını kaybetmeyen bir insan, asla ve kat’a hiçbir nesneye zarar verme lüksleri bulunmamaktadır. Zaten aşk bunun için asli bir ihtiyaçtır.
Lakin kimlerin nasibidir, gayret nerdedir, tefekkür halin seyrinde sebebini bilmektir, onun verdiği hazla nazar edebilmeyi tercih etmektir.
Sevemeden diyarı terk etmek, aşkı bilmeden ahkam kesmek ne acıdır!