varmış demekki hem de çoook!evet vurgularım!
alıp vermediğine sadece bir! örnek verreyim:
"Sana bu ilim (yani, Hıristiyanların inanıp, iddia ettiğinin aksine, Hz. İsa’nın (as) sadece Allah’ın kulu ve resulü olduğu, babasız doğmuş diye asla Allah ya da tanrının oğlu olamayacağı ilmi) geldikten sonra seninle çekişenlere de ki: Geliniz, sizler ve bizler de dahil olmak üzere, siz kendi çocuklarınızı, biz de kendi çocuklarımızı, siz kendi kadınlarınızı biz de kendi kadınlarımızı çağıralım, sonra da dua edelim de Allah’tan yalancıların üzerine lanet dileyelim." (Al-i İmran, 3/61)
Ayetin iniş sebebi şöyle:
Necranlılardan iki Rahip, Hazret-i Resûl’e (as) geldiler. Konuşurlarken Allah’ın Resulü bunlara: "İslam’a giriniz!" buyurdu. Onlar: "Biz sizden çok önce İslam’a girmişiz" dediler.
Hazret-i Resûl: "Yalan söylüyorsunuz; Şu üç şey sizde oldukça siz İslam değilsiniz:
1-Allah’ın çocuğu var sözünüz.
2-Domuz eti yemeniz.
3-Ve haça tapmanız."
Onlar: "Öyle ise İsa’nın babası kimdir?" dediler. Cenabı Resul, onların bu sorularına verecek cevabı bilmiyordu. Sukût etti. Bunun üzerine Allah-u Teala bu ayet-i celileyi indirdi. Allah’ın Resulü ayetleri okudu. Onları lanetleşmeye davet etti.
Onlar, bundan imtina ettiler. Cizye vermek üzere bir anlaşma yaparak yurtlarına döndüler.
Ayetin açık manası şöyledir:
Ya Muhammed! Tevhidden ayrılmış, Allah yolundan sapmış olan Nasranilerden/Hıristiyanlar, İsa’nın Allah’ın kulu ve peygamberi olduğuna dair ayet ve açık deliller sana ilahî vahiy yoluyla geldikten sonra, bu ayetleri duyarlar da iddia ve düşmanlığa devam ederlerse, onlara deki: Ey Necranlılar! Azim ve sebat ile gelin! Biz her birimiz oğullarımızı ve sizden her biriniz oğullarınızı çağırsın ve bizden her birimiz kadınlarımızı ve sizden her biriniz kadınlarınızı; bizden her birimiz nefislerimizi ve sizden her biriniz de nefislerinizi çağıralım! Sonra sıdkı sadakatla tezarrû ve niyaz ile, içten ve ruhtan gelen bir ceht ile lanet duası yapalım da; Allah’ın lanetini, İsa hakkında yalancı olanların üzerine bindirelim ve boyunlarına geçirelim."
Ayetin açık manası böyle.
Allah’ın Resûlü ile Necranlılar arasında yapılacak olan bu lanetleşme öyle tehlikeli idi ki. İki taraf toplanacaklar, sıdk ve azimle "sizden ve bizden hangimiz yalancı ise Allah’ın laneti onun üzerine olsun!" diyecekler ve yalancının mahvına dua edeceklerdi. Böyle bir dua ise, yalancı olan tarafın helakine ve yeryüzünde neslinin kesilmesine sebep olacaktı.
Böyle bir duaya ancak hak üzerinde olanlar iştirak edebilirlerdi. Bu lanetleşmenin neticesinin ne olacağını Ahir zaman Peygamberi bildiği gibi, Necranlılar da bilirlerdi ki; Herhangi bir kavim bir peygamberle lanetleşmişse helak olmuş, yeryüzünde nam-u nişanı kalmamıştı. Mukaddes kitaplar ve din tarihleri bu hakikati açık olarak yazmışlardı. Ehl-i kitap bunu çok iyi bilirdi. Bunun içindir ki: Peygamberlerin bu teklifi Necranlılara ağır gelmiş ve onları düşündürmüştür.
Lanetleşmeye davet etmezden önce iki taraf arasında uzun mücadele ve münakaşalar olmuş ve her defasında da Hıristiyanlar mağlup olmuşlardı.
Yukarıda da geçtiği üzere Hazret-i Resul, İsa’nın Allah’ın oğlu olmadığını, kulu ve Resulü olduğunu gayet açık delillerle ispat ettiği halde, onlar yine küfürlerinde ısrar ettiler de hakkı kabul etmediler. Bunun üzerine Peygamber (as) onlara:
-Hakkı kabul etmeyecek olursanız, Rabbim bana sizi lanetleşmeye çağırmayı emretti, dedi.
Onlar:
-Yâ Eb-el Kasım/Ey Kâsım’ın babası!: Bize müsaade et, gidelim sonra gelir, dediğini yaparız, dediler ve çıkıp gittiler. Necranlılar yurtlarına vardıklarında içlerindeki bilginlere, bu lanetleşme işi hakkında düşüncelerini sordular.
Onlar da şu cevabı verdiler: "Bilirsiniz ki, Muhammet gerçekten Allah tarafından gönderilmiş bir Nebidir. Yemin olsun İsa (as) hakkında söylediklerinin hepsi doğrudur. Herhangi bir kavim bir Nebi ile lanetleşmişse o kavim tamamen yok olmuştur. Eğer Muhammet (as) ile lanetleşirseniz yeryüzündeki kökünüz tamamen kazınır, yok olur. Dininizde kalmak istiyorsanız bu zata veda edin ve yurdunuza dönün."
Hıristiyan Necranlılar kendi aralarında konuşurlarken Resûlullah (as) üzerinde siyah kıldan yapılmış bir aba olduğu halde evden çıktı. Önce yanına Hasan geldi, onu siyah abasının içine aldı, sonra Hüseyin geldi. Onu da abasının altına aldı. Sonra Fatıma, sonra Ali (r.anhüm) de geldiler, onları da abanın altına aldı ve: "Allah sizden azabı kaldırmak ve sizi tamamen temizlemek istiyor, Ey ehli beyt!" (Ahzab, 33/33) ayetini okudu. Bundan dolayı ehli sünnet arasında bu zevata "Ehl-i âbâ" denilir oldu. Bundan sonra hepsi beraber hareket ettiler. Hüseyin elleri boynunda koşuyor, Resûlullah (as) Hasan’ın elinden tutmuş, Hazreti Fatıma babasının ardında. Hazreti Ali de Fatıma’nın (Allah hepsinden razı olsun) arkasında olduğu halde mescide doğru yürüyorlardı. Hem gidiyorlar, hem de Allah’ın Rasûl’u (as) onlara: "Ben dua ettiğim zaman siz "amin" deyiniz!" diye telkinde bulunuyordu.
Necranlılar Ehl-i Beyt’in gelmekte olduğunu görünce diğerlerine;
- Ey Nasara/Hıristiyanlar! Ben öyle yüzler görüyorum ki: Onlar, Allah’tan bir dağın yerinden kaybolmasını istemiş olsalar, Allah o dağı yerinden kaldırır. Siz, bunlarla "lanetleşmeyiniz. Yemin olsun hepiniz helak olursunuz. Yeryüzünde Nasranî/Hıristiyan kalmaz" dedi.
Allah’ın Rasulü yanlarına geldiğinde onlar:
- "Ya Ebel’Kâsım! Biz seninle mübahele etmemeye (lanetleşmemeye) ve seni dininde bırakıp memleketimize dönmeye karar verdik" dediler.
Bunun üzerine Allah’ın Rasulü:
-"Mübaheleden/Lânetleşmekten vazgeçmiş iseniz İslam’a giriniz. Müslümanların lehine olan sizin lehinize ve Müslümanların aleyhine olan sizin de aleyhinize olsun" buyurdu.
Onların, İslam dinini kabul etmemeleri üzerine Allah’ın Rasulü:
- "Sizi savaşmaya davet ederim" dedi.
Savaş teklifini duyan Necranlılar:
- Bizim Arap kavmi ile savaşmaya takatimiz yok. Lakin bizimle savaş yapmamanız, bizi dinimizden döndürmemeniz karşılığında biz de sana; bini Sefer ve bini de Recep ayında teslim edilmek üzere, her yıl iki bin adet kıymetli elbise, otuz adet demir gömlek vermek suretiyle seninle sulh yapıyoruz, dediler.
Diğer bir rivayette, antlaşmada otuz üç deve, kırk dört savaş atı da vardır.
Bu esaslar dahilinde Allah’ın Resulü onlarla barış yaptı. Surenin başında geçtiği üzere Ebu Ubeyde Bin Cerrah’ı da hakem olarak onlarla beraber Necrana gönderdi.
Onlar dışarı çıktıktan sonra Resulullah (as) ashabına:
- "Nefsim yedi kudretinde olan Allah’a yemin ederim ki, "helak", Necran ehline çok yaklaşmıştı. Onlar bizimle lanetleşme yapmış olsalardı, maymun ve hınzır suretlerine çevrilecekler, vadi üzerlerine ateşle dolacak, Allah (cc) Hazretleri, Necran’ı ve Necran ehlini, ağaçlar üzerindeki kuşlarına varıncaya kadar helak edecek ve bir sene geçinceye kadar hepsi yok olup gideceklerdi."
Daha sonra da buyurdu ki: "Ne büyük tehlike, ne korkunç azap? Keşke Hıristiyan alemi bunu idrak etselerdi! "
İmdiii.
Biz, Hz. Muhammed’e ve O’nun getirdiklerine iman etmeden kurtuluşun mümkün olmadığını açıkça söylüyor ve savunuyoruz. Bizimle lanetleşmeyi düşünenler önce Necran taraftarı olduklarını ilan etsinler, sonrası kolay.
Konu başlıkları
Son açtığı 10 konu başlığı
Sevgi üstüne
Kafire “kafir” demek Allah’ın emridir
Doyulur mu Muhammed’e, doyulur mu can Ahmed’e
İnsan unutursa
Küfrü gerektiren bazı söz ve haller
Medine sözleşmesi
Minik bir mukayese
Kafirûn Suresi’nden medet ummak(!)
Müslüman ilk önce denge insanıdır
Kur'an ve Sünnet :Mübahele-lanetleşme olayı
Kuran Kerimin tamamını yahut bir kısmını süre olsun ayet olsun ,hatta Kurandan olduğuna icma edilmiş olan kelimeyi veya mütevatır bir okuyuş tarzını inkar etmek küfürdür,Kuranda zikredilen şeylerin varlığına inanmamak ,Kurana bir şeyler ilave etmek ,bir harfi bile inkar etmek ve değiştirmek küfürdür.
Kuranın Allah Kelamı olduğunu göz önünde bulundurmayarak ,ona gerçek değerini vermemek küfür hallerindendir.
Tenasühe inanmak ,ahireti inkar etmek,cennet, cehennem dışında ruhani lezzetler olduğuna inanmak ,Dinin esaslarından bazılarını veya birini inkar etmek,
Hristiyanlık gibi İslamdan gayrı bir din edinen kimseyi küfre düşmüş saymayan kimse veya onların küfürde oldukları hususunda şek-şüphe içinde olan yada onların manevi gidişatın doğru olduğu kanaantini taşıyan kimse İslamdan çıkmış olur.
Ümmeti Muhammedin sapıklık içinde olduğu şekilde lakırdılar sarf eden kimse de kafir olur,
Gayrimüslim tapınakları (kilise,havra,katedral ..vs) kutsayan veya ibadet kastıyla giren,ordaki ibadetlerin makbul olduğuna inanan kafir olur.
Kesin haramın halal olduğuna ,kesin halalin haram olduğuna inanmak küfre düşürür,
KALBİ İMANLA DOLU OLDUĞU HALDE HERHANGİ BİR ZORLAMA OLMADAN KENDİ İRADE VE İHTİYARIYLA KÜFRÜ GEREKTİREN BİR SÖZ SÖYLEYEN KİMSE KAFİR OLUR.ŞAKACI VE MÜSTEHCİ KİŞİ ,ŞAKA OLSUN DİYE ALAY EDEREK VE KÜÇÜK GÖREREK KÜFRÜ GEREKTİREN BİR SÖZÜ SARFEDERSE ,İNANCI SARFETTİĞİ SÖZDE ZIT BİLE OLSA EHLİ-SÜNNET ALİMLAERİN HEPSİNE GÖRE KAFİR OLUR.
İSLAM AKAİDİ VE EHLİ-SÜNNET ESASLARINA GÖRE
APALIĞIN ‘DİNLERARASI DİYALOĞ ‘ ADLI HRİSTİYANLAŞTIRMA PROJESİ VE MİSYONUN GÖNÜLLÜ PARÇASI OLAN HERHANGİ BİR MÜSLÜMAN MÜRTED OLUR ,İSLAM DAİRESİNDEN DIŞARI ÇIKAR ,KÜFRE DÜŞER .
BU KÜFRÜ İRTİKAB ETTİĞİ ANA KADAR ,YAPTIĞI TÜM İBADET VE HAYIRLI AMELLERİ BOŞA ÇIKAR,MÜFLİS OLUR .EVLİ İSE NİKAHI DÜŞER.
(A.Z. Gümüşhanevi,Cami ‘ül Mütün c.1,Elfazı Küfür,b.2)
(Ali el-Kari ,Şerhul Fıkhıl Ekber,s.151
Şerhuşşifa ,c.2,s.525)
(Yahya bin Ebi Bekr ,Esirul Melahide ,vr.8 ,el-Alemgiriye ,c.2 ,s.266)
Nübüvveti ve Peygamberimizi tasdik etmekle beraber ,peygamberler hakkında şer’i ve kat’i nasslara aykırı düşen bir takım inançlara sahip olmak da küfürdür.Mesela Hz. Peygamberin sözlerin manasız ve yalan olduğuna ,bu sözlerin demagoji ve dünyevi maslahatlar için söylenmiş olduğuna inanmak ,filozofların dediği gibi ,halkın kalbine korku ve ümit vermek için Hz.Peygamberin yalan söylemesini mümkün olduğuna inanmak küfürdür.
Hz.Peygamberin peygamberliğini ıspat için ortaya koyduğu mucizeleri kulak adrı edip inanmamak Ehli Sünnet akidesine göre küfürdür.(Gazali,Faysalüt-Tefrika ,s.42,77,Tehafüt,s.249)
En sonunda iki ayet:
Nisa Suresi 115:’Kim kendisi için belli yol olduktan sonra ,Peygambere (Hz. Muhammede) karşı çıkar ve müminlerin yolundan başka bir yola tabi olursa,onu saptığı yönde bırakırız ve cehenneme sürükleriz ,o ne kötü bir yerdir’
Nisa Suresi 13-14: ‘Bunlar ,Allahın (koyduğu) sınırlardır .Kim Allaha ve Peyganberi (Hz.Muhammede)’ine itaat ederse Allah onu ,altından ırmaklar akn cennetlere koyacaktır,onlar orada devamlı kalıcıdırlar,işte büyük kurtuluş budur.’
bir de Kafire Kafir demek (fıkh ve akide ) bakar mısın
gördüğün gibi (kaynakları gösterdim) İslam Dini budur!