Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

ŞİRK İÇEREN SÖZLERE ÖRNEKLER. (3 Kullanıcı)

leyla-1

Altın Üye
Ayın En İyi Üyesi
Katılım
4 May 2007
Mesajlar
39,551
Tepki puanı
5,777
Puanları
163
Yaş
51
S.a. Allah Razi Olsun Kardeşim çok Güzel Açiklanmiş.. Rabbim Bizi şirk'e Düşmekten Korusun.. Selam Ve Dua Ile Kardeşim
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
MİSAKI MİLLİ SINIRLARI İÇİNDE YAŞAYAN YÜCE TÜRK MİLLETİNE…

Ey gerçek Müslümanlar ,
Ey Allaha kalben inananlar,
Ey Türklüklerinden emin olanlar,
Ey bu vatan uğrunda şehidi olmayan hiçbir ailenin bulunmadığı yüce Türk milletinin Türk evlatları, eğer fikrinize, zikrinize, inancınıza, namusunuza, edebinize, aile terbiyenize güveniyorsanız bu yazıyı okuyarak kendinizi sorgulayın, doğru bildiğiniz değerlerin, sadece kendi yaşadığınız daracık dünyanın içinde doğru olabileceğini düşünün.
Sizin kendilerine ve fikirlerine inandığınız kişilerin, yani sizi yönetenlerin, sizin gibi düşündüğüne, sizin doğrularınıza inandıklarına mı inanıyorsunuz?
Sizi yönetenlerin icraatlarına bir bakın, o kadar imanlı iseler, nasıl bu kadar zengin olabiliyorlar. Doğrulukla çalışan bir kişinin kul hakkı yemeden bu kadar zengin olabileceğine inanıyormusunuz? Sizce bu kişiler kendilerine güvenen ve inanan, temiz, imanlı, saf insanlar sayesinde bu servetleri elde etmiş olamazlar mı?
Yoksa, Allahın Şehid (Allahın 99 adından biri, herşeye şahit olan, her şeyi hakkıyla gören, bilen) ve Basir (her şeyi her yönüyle eksiksiz gören) olduğunu bildiğiniz halde, Allahın sizin düşüncelerinizi okuyamadığını mı, fikrinizle zikrinizin bir olmadığını göremeyeceğini mi sanıyorsunuz?
Yoksa siz Allahın sadece Arap dilinden mi anladığını sanıyorsunuz?
Ey Kuran’ın anlamını bilmeden, onun Türkçesini bilmeden, Allaha sadece Arapça ile ulaşılabileceğini sanan, giyimiyle, görünüşüyle dini imanı tammış gibi görünüp de, kalbindeki imanın tam olduğunu sanan insanlar, mahşer günü geldiğinde bu riyakarlığın hesabını verebileceğinizi mi sanıyorsunuz?
Yoksa Kuran’ın bütün insanlık alemi için gönderildiğini bildiğiniz halde, ibadetlerinizi dini menfaatlerine alet eden kişilerin Kuranı yorumlamalarına göre mi yapıyorsunuz? Bozulmuş Hırıstiyanlık ve Yahudilikte olduğu gibi, İslamın başka dinden veya mezhepten olan insanlara tahammülsüzlük göstererek “silahlı ,kanlı, cihad” ile mi yayılması gerektiğine inanıyorsunuz?
Yoksa bilginiz ve görgünüzün Kuranı anlayamayacak kadar az ve bu yüzden birilerinin, onu sizin adınıza yorumlayarak, sizin doğrularınızı belirlemesinin doğru olduğuna inanacak kadar kendinizi aşağılık mı buluyorsunuz?
Ey türbanla kandırılmış beyinler, kaçınız ibadetinizi düzgün yapıyorsunuz?
Kaçınız imanın ve islamın şartlarının tamamını uyguluyorsunuz?
İbadetinizi tam yaptınız da, bir eksik türban kaldı değil mi?
Türbanla beyninizi meşgul ederek kime uşaklık ettiğinizin farkında mısınız? Acaba türban takarak cennete daha da mı yaklaştığınızı sanıyorsunuz? Yoksa daha dindar ve namuslu görünerek çevre baskısından kurtulmaya mı çalışıyorsunuz? Yoksa bir işe girebilmek veya işinizde kalabilmek için mi takmak zorunda kalıyorsunuz? Daha önce takmazken, yoksa kocanızın telkinleri ile mi türban takıyorsunuz? Tabii, kocanızın çevre baskısına maruz kalmaması için onun için fedakarlık yaptığınıza inanıyorsunuz.
Sadece çevreme uyum sağlayacağım, mahalle baskısına maruz kalmayacağım diye, sizi topluca bir kalıba sokmaya çalıştıklarının farkında değil misiniz?
Aynı çatı altında yaşayan ana, baba ve çocukları birbirine düşüren türbanın ne faydasını gördünüz?
Kendinize bir sorun bakalım, türbanı takarak farkında olmadan hizmet ettiğiniz kişi veya kişiler acaba karşılığında bir menfaati olmasa sizin kalbinizi küçük yardımlarla kazanmaya çalışırlarmıydı?
Sizi yönetenleri siz seçmediniz mi? O halde onlar sizin için var.
Siz değerlisiniz. Kimse varlığını kullara, kişilere borçlu değildir. Eğer hayatta iseniz, yaşıyorsanız, kendi ayaklarınız üzerinde duruyorsanız,siz de bu dünyada hakkı ve hukuku olan bir bireysiniz.
Kendinizi ve düşüncelerinizi aşağılamayın, hiçbir Amerikalı veya Avrupalı bizden üstün değildir. Onların nasıl “medeni “ olduklarını herhalde biliyorsunuzdur. Zayıf milletlerin kanını emerek bu seviyelerine ulaştılar. Onları bir arada tutan şey dünya malı değil mi? Onlar bizim manevi değerlerimizle güçlenebileceğimizi bildiklerinden Türk’ü Türk’e, Müslümanı Müslümana kırdırmıyorlar mı?
Basına bir bakın; her haberin altında, her dizinin arkasında bölücülük ve kültürel bozulma yatmıyor mu? Peki neden koyun gibi bu basını zengin etmeye çalışıyoruz. Yoksa basının, sizin gibi dini imanı bütün, vatansever insanların elinde olduğunu mu sanıyorsunuz?
ASLINDA SİZ BUNLARIN HEPSİNİ BİLİYORDUNUZ DEĞİL Mİ? PEKİ NEDEN HALA MİLLETÇE BİRBİRİMİZE TAHAMMÜL EDEMİYORUZ? NEDEN DÜŞÜNMEDEN, SORGULAMADAN, ŞÜPHELENMEDEN BİZE SÖYLENEN HERŞEYE İNANIYORUZ? NEDEN ORTAK DOĞRULARI BULUP ONLARIN PEŞİNDEN GİDEMİYORUZ?
YOKSA GİDECEK BAŞKA BİR ÜLKE, KAÇAK BAŞKA BİR YER Mİ VAR? O HALDE BİNDİĞİN DALI KESME, EKMEĞİNİ YEDİĞİN MEMLEKETE, VATANINA KİMİN HAİNLİK YAPTIĞINI İYİ TESPİT ET! SENİN DİNİNİ, DUYGULARINI, HAYATINI SÖMÜREN DİNDAR GÖRÜNÜMLÜ GERÇEK DİNSİZLERE VE RİYAKARLARA İNANMA VE ONLARA DUR DE!



İMZA: VATANINI SEVEN,
ŞEHİTLERİNİ UNUTMAYAN
BİR TÜRK VATANDAŞI

Allah razı olsun kardeşim.
 

musa____

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
16 Ara 2007
Mesajlar
260
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
37
Allah Razi Olsun Kardeş Paylaşim Güzel...
Bilgiler Için Sagol...
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
41
Ben de ilaveten şöyle yazayım:
Kuran Kerimin tamamını yahut bir kısmını süre olsun ayet olsun ,hatta Kurandan olduğuna icma edilmiş olan kelimeyi veya mütevatır bir okuyuş tarzını inkar etmek küfürdür,Kuranda zikredilen şeylerin varlığına inanmamak ,Kurana bir şeyler ilave etmek ,bir harfi bile inkar etmek ve değiştirmek küfürdür.
Kuranın Allah Kelamı olduğunu göz önünde bulundurmayarak ,ona gerçek değerini vermemek küfür hallerindendir.
Tenasühe inanmak ,ahireti inkar etmek,cennet, cehennem dışında ruhani lezzetler olduğuna inanmak ,Dinin esaslarından bazılarını veya birini inkar etmek,
Hristiyanlık gibi İslamdan gayrı bir din edinen kimseyi küfre düşmüş saymayan kimse veya onların küfürde oldukları hususunda şek-şüphe içinde olan yada onların manevi gidişatın doğru olduğu kanaantini taşıyan kimse İslamdan çıkmış olur.
Ümmeti Muhammedin sapıklık içinde olduğu şekilde lakırdılar sarf eden kimse de kafir olur,
Gayrimüslim tapınakları (kilise,havra,katedral ..vs) kutsayan veya ibadet kastıyla giren,ordaki ibadetlerin makbul olduğuna inanan kafir olur.
Kesin haramın halal olduğuna ,kesin halalin haram olduğuna inanmak küfre düşürür,
KALBİ İMANLA DOLU OLDUĞU HALDE HERHANGİ BİR ZORLAMA OLMADAN KENDİ İRADE VE İHTİYARIYLA KÜFRÜ GEREKTİREN BİR SÖZ SÖYLEYEN KİMSE KAFİR OLUR.ŞAKACI VE MÜSTEHCİ KİŞİ ,ŞAKA OLSUN DİYE ALAY EDEREK VE KÜÇÜK GÖREREK KÜFRÜ GEREKTİREN BİR SÖZÜ SARFEDERSE ,İNANCI SARFETTİĞİ SÖZDE ZIT BİLE OLSA EHLİ-SÜNNET ALİMLAERİN HEPSİNE GÖRE KAFİR OLUR.
İSLAM AKAİDİ VE EHLİ-SÜNNET ESASLARINA GÖRE :pAPALIĞIN ‘DİNLERARASI DİYALOĞ ‘ ADLI HRİSTİYANLAŞTIRMA PROJESİ VE MİSYONUN GÖNÜLLÜ PARÇASI OLAN HERHANGİ BİR MÜSLÜMAN MÜRTED OLUR ,İSLAM DAİRESİNDEN DIŞARI ÇIKAR ,KÜFRE DÜŞER .
BU KÜFRÜ İRTİKAB ETTİĞİ ANA KADAR ,YAPTIĞI TÜM İBADET VE HAYIRLI AMELLERİ BOŞA ÇIKAR,MÜFLİS OLUR .EVLİ İSE NİKAHI DÜŞER.
(A.Z. Gümüşhanevi,Cami ‘ül Mütün c.1,Elfazı Küfür,b.2)
(Ali el-Kari ,Şerhul Fıkhıl Ekber,s.151
Şerhuşşifa ,c.2,s.525)
(Yahya bin Ebi Bekr ,Esirul Melahide ,vr.8 ,el-Alemgiriye ,c.2 ,s.266)


Nübüvveti ve Peygamberimizi tasdik etmekle beraber ,peygamberler hakkında şer’i ve kat’i nasslara aykırı düşen bir takım inançlara sahip olmak da küfürdür.Mesela Hz. Peygamberin sözlerin manasız ve yalan olduğuna ,bu sözlerin demagoji ve dünyevi maslahatlar için söylenmiş olduğuna inanmak ,filozofların dediği gibi ,halkın kalbine korku ve ümit vermek için Hz.Peygamberin yalan söylemesini mümkün olduğuna inanmak küfürdür.
Hz.Peygamberin peygamberliğini ıspat için ortaya koyduğu mucizeleri kulak adrı edip inanmamak Ehli Sünnet akidesine göre küfürdür.(Gazali,Faysalüt-Tefrika ,s.42,77,Tehafüt,s.249)

En sonunda iki ayet:

Nisa Suresi 115:’Kim kendisi için belli yol olduktan sonra ,Peygambere (Hz. Muhammede) karşı çıkar ve müminlerin yolundan başka bir yola tabi olursa,onu saptığı yönde bırakırız ve cehenneme sürükleriz ,o ne kötü bir yerdir’

Nisa Suresi 13-14: ‘Bunlar ,Allahın (koyduğu) sınırlardır .Kim Allaha ve Peyganberi (Hz.Muhammede)’ine itaat ederse Allah onu ,altından ırmaklar akn cennetlere koyacaktır,onlar orada devamlı kalıcıdırlar,işte büyük kurtuluş budur.’
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
نعىمة;535136' Alıntı:
Ben de ilaveten şöyle yazayım:
Kuran Kerimin tamamını yahut bir kısmını süre olsun ayet olsun ,hatta Kurandan olduğuna icma edilmiş olan kelimeyi veya mütevatır bir okuyuş tarzını inkar etmek küfürdür,Kuranda zikredilen şeylerin varlığına inanmamak ,Kurana bir şeyler ilave etmek ,bir harfi bile inkar etmek ve değiştirmek küfürdür.
Kuranın Allah Kelamı olduğunu göz önünde bulundurmayarak ,ona gerçek değerini vermemek küfür hallerindendir.
Tenasühe inanmak ,ahireti inkar etmek,cennet, cehennem dışında ruhani lezzetler olduğuna inanmak ,Dinin esaslarından bazılarını veya birini inkar etmek,
Hristiyanlık gibi İslamdan gayrı bir din edinen kimseyi küfre düşmüş saymayan kimse veya onların küfürde oldukları hususunda şek-şüphe içinde olan yada onların manevi gidişatın doğru olduğu kanaantini taşıyan kimse İslamdan çıkmış olur.
Ümmeti Muhammedin sapıklık içinde olduğu şekilde lakırdılar sarf eden kimse de kafir olur,
Gayrimüslim tapınakları (kilise,havra,katedral ..vs) kutsayan veya ibadet kastıyla giren,ordaki ibadetlerin makbul olduğuna inanan kafir olur.
Kesin haramın halal olduğuna ,kesin halalin haram olduğuna inanmak küfre düşürür,
KALBİ İMANLA DOLU OLDUĞU HALDE HERHANGİ BİR ZORLAMA OLMADAN KENDİ İRADE VE İHTİYARIYLA KÜFRÜ GEREKTİREN BİR SÖZ SÖYLEYEN KİMSE KAFİR OLUR.ŞAKACI VE MÜSTEHCİ KİŞİ ,ŞAKA OLSUN DİYE ALAY EDEREK VE KÜÇÜK GÖREREK KÜFRÜ GEREKTİREN BİR SÖZÜ SARFEDERSE ,İNANCI SARFETTİĞİ SÖZDE ZIT BİLE OLSA EHLİ-SÜNNET ALİMLAERİN HEPSİNE GÖRE KAFİR OLUR.
İSLAM AKAİDİ VE EHLİ-SÜNNET ESASLARINA GÖRE :pAPALIĞIN ‘DİNLERARASI DİYALOĞ ‘ ADLI HRİSTİYANLAŞTIRMA PROJESİ VE MİSYONUN GÖNÜLLÜ PARÇASI OLAN HERHANGİ BİR MÜSLÜMAN MÜRTED OLUR ,İSLAM DAİRESİNDEN DIŞARI ÇIKAR ,KÜFRE DÜŞER .
BU KÜFRÜ İRTİKAB ETTİĞİ ANA KADAR ,YAPTIĞI TÜM İBADET VE HAYIRLI AMELLERİ BOŞA ÇIKAR,MÜFLİS OLUR .EVLİ İSE NİKAHI DÜŞER.
(A.Z. Gümüşhanevi,Cami ‘ül Mütün c.1,Elfazı Küfür,b.2)
(Ali el-Kari ,Şerhul Fıkhıl Ekber,s.151
Şerhuşşifa ,c.2,s.525)
(Yahya bin Ebi Bekr ,Esirul Melahide ,vr.8 ,el-Alemgiriye ,c.2 ,s.266)


Nübüvveti ve Peygamberimizi tasdik etmekle beraber ,peygamberler hakkında şer’i ve kat’i nasslara aykırı düşen bir takım inançlara sahip olmak da küfürdür.Mesela Hz. Peygamberin sözlerin manasız ve yalan olduğuna ,bu sözlerin demagoji ve dünyevi maslahatlar için söylenmiş olduğuna inanmak ,filozofların dediği gibi ,halkın kalbine korku ve ümit vermek için Hz.Peygamberin yalan söylemesini mümkün olduğuna inanmak küfürdür.
Hz.Peygamberin peygamberliğini ıspat için ortaya koyduğu mucizeleri kulak adrı edip inanmamak Ehli Sünnet akidesine göre küfürdür.(Gazali,Faysalüt-Tefrika ,s.42,77,Tehafüt,s.249)

En sonunda iki ayet:

Nisa Suresi 115:’Kim kendisi için belli yol olduktan sonra ,Peygambere (Hz. Muhammede) karşı çıkar ve müminlerin yolundan başka bir yola tabi olursa,onu saptığı yönde bırakırız ve cehenneme sürükleriz ,o ne kötü bir yerdir’

Nisa Suresi 13-14: ‘Bunlar ,Allahın (koyduğu) sınırlardır .Kim Allaha ve Peyganberi (Hz.Muhammede)’ine itaat ederse Allah onu ,altından ırmaklar akn cennetlere koyacaktır,onlar orada devamlı kalıcıdırlar,işte büyük kurtuluş budur.’



Selamün Aleyküm kardeşim.Rabbimiz c.c razı olsun, değerli katkınız çok aydınlatıcı oldu...Rabbimiz c.c ecrinizi en güzeli ile versin inşallah.Faydalı olması duasıyla...Teşekkür ederim..Selam ve dua ile.
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
41
Selamün Aleyküm kardeşim.Rabbimiz c.c razı olsun, değerli katkınız çok aydınlatıcı oldu...Rabbimiz c.c ecrinizi en güzeli ile versin inşallah.Faydalı olması duasıyla...Teşekkür ederim..Selam ve dua ile.

ve aleyküm selam,
Amin Sizden de, Peygamberimizin 'Kıyamet alametleri' diye bahsettiği zamanda yaşıyoruz,onun için Kuran ve Sünnet, İcma ve Kıyas esaslarını çok iyi bilmemiz gerekir.
Allah insanı bu dünyaya sadece 1 kes gönderiyor başka şansımız olmaz ..
 

fikretc

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
31 Ağu 2006
Mesajlar
17
Tepki puanı
0
Puanları
0
"(Yahudi ve hıristiyanların Allaha inananları Cennete gidecek) demek."


Kur'an-ı Kerimin yahudi olana veya Hristiyan olana bir kasıtı mı yoksa bir alıp veremediği mi var. Neden, onlar da kul değil mi. Sen orada doğmuş büyümüş olsan nasıl görürdün. Allah kul olarak sadece seni mi yarattı. Sadece sen mi cennete gideceksin. Buyur gir. Eğer mülk seninse. Allah adına ne zamandır kimilerini cennete gönderme kararı aldınız. Kimin cennet lik olduğuna dair Peygaberimizin haberinden başka ne haber var. Bir Hadis mi? Yoksa Bir ayet mi? Eğer uydurma bir ayet varsa ve ya hadis tapu bile alabilir. Bir defa Allah a inanmak ne demek algılayabiliyormusun. Ezbere söylenecek bir söz mü bu. Bu sözün vebalini nasıl vereceğini düşünüyor musun. Bir de özellikle vurgular gibi söylüyorsun. Allah affetsin.
Bu söze çok kızdım kardeşim, bu kadar senedir az çok aşinalığımız vardır elhamdulillah, Allah C.C. almasın. Ama yinde Allah razı olsun emek edip birşeyler koymuşsun. Kabul edilebilir olmayan olsada.
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
Soru
Çeşitli çevrelerde duyduğumuz ehli kitap veya dinler arası diyalog konularında duyduğum kadarıyla Allaha inanan fakat peygamberimiz Hz. Muhammedi kabul etmeyenlerin de cennete gireceği, sadece Allaha inananların küfür içinde olmadığını söylediklerini duydum. Bu yüzden cennete müslümanlar gibi girecekleridir onlarda diyorlar. Ehli kitap konusunda da Kuran ı Kerim gibi onların ktapları da doğru olduğu söylenmekte. İnanmıyorum fakat konuyu gerçeğiyle açabilirmisiniz ?

Değerli Kardeşimiz;

Cennetin anahtarı imandır. Oradaki makam ve dereceleri belirleyen ise ibadetler ve haramlardan sakınmaktır. Bu bakımdan iman etmemiş birisinin cennete gitmesi mümkün değildir. Yalnız islam alimleri kendisine hak din ulaşmamış insanları bunlardan müstesna tutar.

Bilindiği gibi, dinler üçe ayrılıyor: Semavî dinler, tahrif edilmiş dinler ve bâtıl dinler. “Doğrusu Allah katında din ancak İslâm’dır” (Âl-i İmran suresi, 19) âyetinin açık hükmüne göre, beşer aklının mahsulü olan batıl dinler gibi, Tevrat ve İncil’in tahrifiyle semavîlik vasfını kaybeden Yahudilik ve Hıristiyanlık da Allah indinde geçerli değildir.

“Kim, İslâm’dan başka bir din ararsa, o kimseden bu din asla kabul edilmez ve o, âhirette kaybedenlerden olur.” (Âl-i İmran suresi, 85)

Din denilince önce itikat, sonra da ibadet akla gelir. Buna göre, İslâm dışında kalan dinlerdeki Allah inancı, melâike, kitap, resul telakkisi, âhiret ve kader anlayışı hakikatle tam uygunluk göstermiyor demektir.

“Bir şey sabit olursa levazımıyla sabit olur” kaidesi meşhurdur. Bir şey için kaçınılmaz lâzımlar, yani özellikler, şartlar vardır. O şeyi bunlardan ayrı düşünemezsiniz. Meselâ, ruh dendi mi hayat onun lâzımıdır; hayatı ruhtan ayıramazsınız.

Diğer bir önemli itikat kaidesi: “İman tecezzi kabul etmez.” Yani iman rükünlerini birbirinden ayrı düşünerek, bir kısmına inanıp diğerlerine inanmamak olmaz. “İman, altı rüknünden çıkan öyle bir vahdanî hakikattir ki, tefrik kabul etmez. Ve öyle bir küllîdir ki, tecezzi kaldırmaz. Ve öyle bir küll dür ki, kabil-i inkısam olmazlar.” Asâ-yı Musa

Bunlardan birine inanmayan insana mü’min denilmez. Meselâ Allah’a inanan fakat âhirete inanmayan insan mü’min değildir. Bu adam için, “Allah inancında mü’min” fakat “âhiret inancında kâfir” gibi ikili bir tasnif yapılamaz. Bu böyle olduğu gibi, Allah inancı da tecezzi kabul etmez. Yani, “Allah’ın varlığına inanırım, ama kadim olduğunu kabul etmem” diyen bir insan Allah’a değil kendi zihninde kurduğu bir ilâha inanmış olur.

Bu iki kaideye göre, Allah’a imanın sahih olabilmesi için imanın altı rüknünün tamamına Kur’an’ın bildirdiği gibi inanılması gerekiyor. Zira ins ve cinne Allah’ı tanıtan en son ve en mükemmel kitap odur; hiçbir tahrife ve değişikliğe uğramayan yegâne semavî kitap da odur.
Bilindiği gibi, Cenâb-ı Hakk’ın sıfatları ikiye ayrılıyor: Sıfat-ı Selbiye ve Sıfat-ı Sübutiye olmak üzere.

Sıfat-ı Selbiye; “Vücut, Kıdem, Beka, Muhalefetü’n li’l-Havadis, Kıyam Binefsihi, Vahdaniyet” sıfatlarıdır. ‘Vacip bir varlık ile var olan’, ‘ezelî ve ebedî bulunan’, ‘hiçbir varlığa benzemeyen’, ‘varlığı zatından olup varlığında ve devamında kimseye muhtaç olmayan’ ve ‘bir olan’ İlâh ancak Allah’tır.

Sıfat-ı Sübutiye ise; “Hayat, İlim, İrade, Kudret, Sem’, Basar, Kelam, Tekvin” sıfatları. Zatî olarak, “hayat, ilim, irade, kudret, işitme, görme, kelâm ve tekvin (var etme)” sıfatlarına sahip olan ancak Allah’tır.

Biz “Lâ ilâhe illâllah” derken, bütün bu mânâları ifade etmiş oluruz.Allah’a iman denildi mi, bu sıfatların tümüne iman anlaşılır; bir tekine dahi inanılmadığı takdirde o iman, Kur’anî mânâda bir iman değildir.
Kur’an-ı Kerimde, “O’ndan başka İlâh yoktur” hükmünün yer aldığı âyetleri gözden geçirdiğimizde bu ilâhî hükmün ya hemen devamında yahut hemen öncesinde değişik mesajların verildiğini görürüz.

Sadece bir kaçını takdim edelim: “Allah, üçün üçüncüsüdür diyenler, elbette inkâr ettiler. Halbuki bir tek ilâhtan başka ilâh yoktur.” (Mâide suresi, 73)

Demek ki, teslise inananlar inkâra sapmış ve haktan uzaklaşmış oluyorlar.

“O Allah ki, göklerin ve yerin mülkü onundur. Ondan başka ilâh yoktur. Hem diriltir, hem öldürür.” (A’raf suresi, 158)

O halde, göklerin ve yerin mâliki olmayan, ölüm kanununa mahkûm ve mahşerde yeniden dirilmesi için de Allah’a muhtaç bulunan bir mahlûku ilâh edinen, yahut onu Allah’a ortak koşan bir insanın bu inancı gerçek mânâsıyla Allah inancı değildir.

“Allah’tan başka ilâh yoktur. O sizi kıyamet günü mutlaka bir araya toplayacaktır.” (Nisa suresi, 87)

İnsanları kıyamet günü bir araya toplamaya güç yetiremeyen ilâh olamaz.
“O Allah ki, sizi ana rahimlerinde dilediği gibi şekillendirir. O’ndan başka ilâh yoktur” (Âl-i İmran suresi, 6)

Ana rahminde Allah’ın dilediği gibi şekillenen hiçbir mahlûka ilâh denemez.

“Ondan başka ilâh yoktur. Onun zatından başka her şey yok olucudur. Hüküm yalnız onundur. Ve ancak ona döndürüleceksiniz.” (Kasas suresi, 88) Yok olmaya mahkûm hiç bir varlık ilâh değildir.

“Size gökten ve yerden rızık verecek Allah’tan başka bir yaratıcı mı var? Ondan başka ilâh yoktur.”(Fatır suresi, 3)

Yer-gök ikilisini bir fabrika gibi muntazam çalıştırarak rızkımızı yaratan Allah birdir. Bu güce sahip olmayana ilâh diye inanılmaz.

“De ki, O Rahman benim Rabbimdir. Ondan başka ilâh yoktur. Ben O’na dayandım. Tövbem de O’nadır.” (Ra’d Suresi, 30)

Kulların günah bağışlayabileceklerini sanarak onların karşısına geçip tövbe edenlerin inancı Kur’anî mânâda Allah inancı değildir.
Tevhitle ilgili bir başka ayet:

“O, Evvel’dir, Âhir’dir, Zahir’dir, Batın’dır. Ve O her şeyi bilendir.” (Hadid suresi, 3)
Başlangıcı ve sonu olan, dışı, içi ve her şeyiyle Allah’ın tedbir ve idaresi altında bulunan bir varlığa ilâh denilemez.

Teslis’e inananların bu âyetlerden alacakları çok dersler var. Hz. İsa (a.s.) her şeyden önce bir kuldur; risalet şerefiyle şereflenmiş bir kul. Annesi de, peygamber validesi olma lütfuna ermiş Saliha bir hanım. Onlara ilâhlık isnat edecek kadar ileri giden, yahut gerilerde kalan insanların Kur’anî mânâda Allah inancına sahip olduklarını söylemek güç gibi görünüyor.
Sorularla İslamiyet | Müslüman olmayan cennete girermi



İslam'ın şartları ve imanın şartları bellidir..Bunlardan birini inkar eden dinden çıkar veya bunlardan bir tanesini kabul etmeyen İslama giremez..
Onların teslis inancındaki ve ayrıca evlatlar isnat ettikleri Tanrı ile bizim tevhid dinimiz İslamdaki Allah c.c aynı değildir..Onlar, ancak İslama girmeleri şartıyle Rabbimiz .c. onlardan razı olacaktır..Yani o inkar ettikleri ve hakaret ettikleri Efendimiz (s.a.v)'i de, PEYGAMBERLERİN HEPSİNİ KABUL VE PEYGAMBERLERE İMAN şartı gereği kabul etmeleri gerekir..İnkar ettikleri kitabımızı kabul etmeleri gerekir..

Emeğim sadece Allah c.c için, selametle.
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
41
varmış demekki hem de çoook!evet vurgularım!
alıp vermediğine sadece bir! örnek verreyim:

"Sana bu ilim (yani, Hıristiyanların inanıp, iddia ettiğinin aksine, Hz. İsa’nın (as) sadece Allah’ın kulu ve resulü olduğu, babasız doğmuş diye asla Allah ya da tanrının oğlu olamayacağı ilmi) geldikten sonra seninle çekişenlere de ki: Geliniz, sizler ve bizler de dahil olmak üzere, siz kendi çocuklarınızı, biz de kendi çocuklarımızı, siz kendi kadınlarınızı biz de kendi kadınlarımızı çağıralım, sonra da dua edelim de Allah’tan yalancıların üzerine lanet dileyelim." (Al-i İmran, 3/61)

Ayetin iniş sebebi şöyle:

Necranlılardan iki Rahip, Hazret-i Resûl’e (as) geldiler. Konuşurlarken Allah’ın Resulü bunlara: "İslam’a giriniz!" buyurdu. Onlar: "Biz sizden çok önce İslam’a girmişiz" dediler.

Hazret-i Resûl: "Yalan söylüyorsunuz; Şu üç şey sizde oldukça siz İslam değilsiniz:

1-Allah’ın çocuğu var sözünüz.

2-Domuz eti yemeniz.

3-Ve haça tapmanız."

Onlar: "Öyle ise İsa’nın babası kimdir?" dediler. Cenabı Resul, onların bu sorularına verecek cevabı bilmiyordu. Sukût etti. Bunun üzerine Allah-u Teala bu ayet-i celileyi indirdi. Allah’ın Resulü ayetleri okudu. Onları lanetleşmeye davet etti.

Onlar, bundan imtina ettiler. Cizye vermek üzere bir anlaşma yaparak yurtlarına döndüler.

Ayetin açık manası şöyledir:

Ya Muhammed! Tevhidden ayrılmış, Allah yolundan sapmış olan Nasranilerden/Hıristiyanlar, İsa’nın Allah’ın kulu ve peygamberi olduğuna dair ayet ve açık deliller sana ilahî vahiy yoluyla geldikten sonra, bu ayetleri duyarlar da iddia ve düşmanlığa devam ederlerse, onlara deki: Ey Necranlılar! Azim ve sebat ile gelin! Biz her birimiz oğullarımızı ve sizden her biriniz oğullarınızı çağırsın ve bizden her birimiz kadınlarımızı ve sizden her biriniz kadınlarınızı; bizden her birimiz nefislerimizi ve sizden her biriniz de nefislerinizi çağıralım! Sonra sıdkı sadakatla tezarrû ve niyaz ile, içten ve ruhtan gelen bir ceht ile lanet duası yapalım da; Allah’ın lanetini, İsa hakkında yalancı olanların üzerine bindirelim ve boyunlarına geçirelim."

Ayetin açık manası böyle.

Allah’ın Resûlü ile Necranlılar arasında yapılacak olan bu lanetleşme öyle tehlikeli idi ki. İki taraf toplanacaklar, sıdk ve azimle "sizden ve bizden hangimiz yalancı ise Allah’ın laneti onun üzerine olsun!" diyecekler ve yalancının mahvına dua edeceklerdi. Böyle bir dua ise, yalancı olan tarafın helakine ve yeryüzünde neslinin kesilmesine sebep olacaktı.

Böyle bir duaya ancak hak üzerinde olanlar iştirak edebilirlerdi. Bu lanetleşmenin neticesinin ne olacağını Ahir zaman Peygamberi bildiği gibi, Necranlılar da bilirlerdi ki; Herhangi bir kavim bir peygamberle lanetleşmişse helak olmuş, yeryüzünde nam-u nişanı kalmamıştı. Mukaddes kitaplar ve din tarihleri bu hakikati açık olarak yazmışlardı. Ehl-i kitap bunu çok iyi bilirdi. Bunun içindir ki: Peygamberlerin bu teklifi Necranlılara ağır gelmiş ve onları düşündürmüştür.

Lanetleşmeye davet etmezden önce iki taraf arasında uzun mücadele ve münakaşalar olmuş ve her defasında da Hıristiyanlar mağlup olmuşlardı.

Yukarıda da geçtiği üzere Hazret-i Resul, İsa’nın Allah’ın oğlu olmadığını, kulu ve Resulü olduğunu gayet açık delillerle ispat ettiği halde, onlar yine küfürlerinde ısrar ettiler de hakkı kabul etmediler. Bunun üzerine Peygamber (as) onlara:

-Hakkı kabul etmeyecek olursanız, Rabbim bana sizi lanetleşmeye çağırmayı emretti, dedi.

Onlar:

-Yâ Eb-el Kasım/Ey Kâsım’ın babası!: Bize müsaade et, gidelim sonra gelir, dediğini yaparız, dediler ve çıkıp gittiler. Necranlılar yurtlarına vardıklarında içlerindeki bilginlere, bu lanetleşme işi hakkında düşüncelerini sordular.

Onlar da şu cevabı verdiler: "Bilirsiniz ki, Muhammet gerçekten Allah tarafından gönderilmiş bir Nebidir. Yemin olsun İsa (as) hakkında söylediklerinin hepsi doğrudur. Herhangi bir kavim bir Nebi ile lanetleşmişse o kavim tamamen yok olmuştur. Eğer Muhammet (as) ile lanetleşirseniz yeryüzündeki kökünüz tamamen kazınır, yok olur. Dininizde kalmak istiyorsanız bu zata veda edin ve yurdunuza dönün."

Hıristiyan Necranlılar kendi aralarında konuşurlarken Resûlullah (as) üzerinde siyah kıldan yapılmış bir aba olduğu halde evden çıktı. Önce yanına Hasan geldi, onu siyah abasının içine aldı, sonra Hüseyin geldi. Onu da abasının altına aldı. Sonra Fatıma, sonra Ali (r.anhüm) de geldiler, onları da abanın altına aldı ve: "Allah sizden azabı kaldırmak ve sizi tamamen temizlemek istiyor, Ey ehli beyt!" (Ahzab, 33/33) ayetini okudu. Bundan dolayı ehli sünnet arasında bu zevata "Ehl-i âbâ" denilir oldu. Bundan sonra hepsi beraber hareket ettiler. Hüseyin elleri boynunda koşuyor, Resûlullah (as) Hasan’ın elinden tutmuş, Hazreti Fatıma babasının ardında. Hazreti Ali de Fatıma’nın (Allah hepsinden razı olsun) arkasında olduğu halde mescide doğru yürüyorlardı. Hem gidiyorlar, hem de Allah’ın Rasûl’u (as) onlara: "Ben dua ettiğim zaman siz "amin" deyiniz!" diye telkinde bulunuyordu.

Necranlılar Ehl-i Beyt’in gelmekte olduğunu görünce diğerlerine;

- Ey Nasara/Hıristiyanlar! Ben öyle yüzler görüyorum ki: Onlar, Allah’tan bir dağın yerinden kaybolmasını istemiş olsalar, Allah o dağı yerinden kaldırır. Siz, bunlarla "lanetleşmeyiniz. Yemin olsun hepiniz helak olursunuz. Yeryüzünde Nasranî/Hıristiyan kalmaz" dedi.

Allah’ın Rasulü yanlarına geldiğinde onlar:

- "Ya Ebel’Kâsım! Biz seninle mübahele etmemeye (lanetleşmemeye) ve seni dininde bırakıp memleketimize dönmeye karar verdik" dediler.

Bunun üzerine Allah’ın Rasulü:

-"Mübaheleden/Lânetleşmekten vazgeçmiş iseniz İslam’a giriniz. Müslümanların lehine olan sizin lehinize ve Müslümanların aleyhine olan sizin de aleyhinize olsun" buyurdu.

Onların, İslam dinini kabul etmemeleri üzerine Allah’ın Rasulü:

- "Sizi savaşmaya davet ederim" dedi.

Savaş teklifini duyan Necranlılar:

- Bizim Arap kavmi ile savaşmaya takatimiz yok. Lakin bizimle savaş yapmamanız, bizi dinimizden döndürmemeniz karşılığında biz de sana; bini Sefer ve bini de Recep ayında teslim edilmek üzere, her yıl iki bin adet kıymetli elbise, otuz adet demir gömlek vermek suretiyle seninle sulh yapıyoruz, dediler.

Diğer bir rivayette, antlaşmada otuz üç deve, kırk dört savaş atı da vardır.

Bu esaslar dahilinde Allah’ın Resulü onlarla barış yaptı. Surenin başında geçtiği üzere Ebu Ubeyde Bin Cerrah’ı da hakem olarak onlarla beraber Necrana gönderdi.

Onlar dışarı çıktıktan sonra Resulullah (as) ashabına:

- "Nefsim yedi kudretinde olan Allah’a yemin ederim ki, "helak", Necran ehline çok yaklaşmıştı. Onlar bizimle lanetleşme yapmış olsalardı, maymun ve hınzır suretlerine çevrilecekler, vadi üzerlerine ateşle dolacak, Allah (cc) Hazretleri, Necran’ı ve Necran ehlini, ağaçlar üzerindeki kuşlarına varıncaya kadar helak edecek ve bir sene geçinceye kadar hepsi yok olup gideceklerdi."

Daha sonra da buyurdu ki: "Ne büyük tehlike, ne korkunç azap? Keşke Hıristiyan alemi bunu idrak etselerdi! "

İmdiii.

Biz, Hz. Muhammed’e ve O’nun getirdiklerine iman etmeden kurtuluşun mümkün olmadığını açıkça söylüyor ve savunuyoruz. Bizimle lanetleşmeyi düşünenler önce Necran taraftarı olduklarını ilan etsinler, sonrası kolay.

Konu başlıkları
Son açtığı 10 konu başlığı
Sevgi üstüne
Kafire “kafir” demek Allah’ın emridir
Doyulur mu Muhammed’e, doyulur mu can Ahmed’e
İnsan unutursa
Küfrü gerektiren bazı söz ve haller
Medine sözleşmesi
Minik bir mukayese
Kafirûn Suresi’nden medet ummak(!)
Müslüman ilk önce denge insanıdır
Kur'an ve Sünnet :Mübahele-lanetleşme olayı



Kuran Kerimin tamamını yahut bir kısmını süre olsun ayet olsun ,hatta Kurandan olduğuna icma edilmiş olan kelimeyi veya mütevatır bir okuyuş tarzını inkar etmek küfürdür,Kuranda zikredilen şeylerin varlığına inanmamak ,Kurana bir şeyler ilave etmek ,bir harfi bile inkar etmek ve değiştirmek küfürdür.
Kuranın Allah Kelamı olduğunu göz önünde bulundurmayarak ,ona gerçek değerini vermemek küfür hallerindendir.
Tenasühe inanmak ,ahireti inkar etmek,cennet, cehennem dışında ruhani lezzetler olduğuna inanmak ,Dinin esaslarından bazılarını veya birini inkar etmek,
Hristiyanlık gibi İslamdan gayrı bir din edinen kimseyi küfre düşmüş saymayan kimse veya onların küfürde oldukları hususunda şek-şüphe içinde olan yada onların manevi gidişatın doğru olduğu kanaantini taşıyan kimse İslamdan çıkmış olur.
Ümmeti Muhammedin sapıklık içinde olduğu şekilde lakırdılar sarf eden kimse de kafir olur,
Gayrimüslim tapınakları (kilise,havra,katedral ..vs) kutsayan veya ibadet kastıyla giren,ordaki ibadetlerin makbul olduğuna inanan kafir olur.
Kesin haramın halal olduğuna ,kesin halalin haram olduğuna inanmak küfre düşürür,
KALBİ İMANLA DOLU OLDUĞU HALDE HERHANGİ BİR ZORLAMA OLMADAN KENDİ İRADE VE İHTİYARIYLA KÜFRÜ GEREKTİREN BİR SÖZ SÖYLEYEN KİMSE KAFİR OLUR.ŞAKACI VE MÜSTEHCİ KİŞİ ,ŞAKA OLSUN DİYE ALAY EDEREK VE KÜÇÜK GÖREREK KÜFRÜ GEREKTİREN BİR SÖZÜ SARFEDERSE ,İNANCI SARFETTİĞİ SÖZDE ZIT BİLE OLSA EHLİ-SÜNNET ALİMLAERİN HEPSİNE GÖRE KAFİR OLUR.
İSLAM AKAİDİ VE EHLİ-SÜNNET ESASLARINA GÖRE :pAPALIĞIN ‘DİNLERARASI DİYALOĞ ‘ ADLI HRİSTİYANLAŞTIRMA PROJESİ VE MİSYONUN GÖNÜLLÜ PARÇASI OLAN HERHANGİ BİR MÜSLÜMAN MÜRTED OLUR ,İSLAM DAİRESİNDEN DIŞARI ÇIKAR ,KÜFRE DÜŞER .
BU KÜFRÜ İRTİKAB ETTİĞİ ANA KADAR ,YAPTIĞI TÜM İBADET VE HAYIRLI AMELLERİ BOŞA ÇIKAR,MÜFLİS OLUR .EVLİ İSE NİKAHI DÜŞER.
(A.Z. Gümüşhanevi,Cami ‘ül Mütün c.1,Elfazı Küfür,b.2)
(Ali el-Kari ,Şerhul Fıkhıl Ekber,s.151
Şerhuşşifa ,c.2,s.525)
(Yahya bin Ebi Bekr ,Esirul Melahide ,vr.8 ,el-Alemgiriye ,c.2 ,s.266)


Nübüvveti ve Peygamberimizi tasdik etmekle beraber ,peygamberler hakkında şer’i ve kat’i nasslara aykırı düşen bir takım inançlara sahip olmak da küfürdür.Mesela Hz. Peygamberin sözlerin manasız ve yalan olduğuna ,bu sözlerin demagoji ve dünyevi maslahatlar için söylenmiş olduğuna inanmak ,filozofların dediği gibi ,halkın kalbine korku ve ümit vermek için Hz.Peygamberin yalan söylemesini mümkün olduğuna inanmak küfürdür.
Hz.Peygamberin peygamberliğini ıspat için ortaya koyduğu mucizeleri kulak adrı edip inanmamak Ehli Sünnet akidesine göre küfürdür.(Gazali,Faysalüt-Tefrika ,s.42,77,Tehafüt,s.249)

En sonunda iki ayet:

Nisa Suresi 115:’Kim kendisi için belli yol olduktan sonra ,Peygambere (Hz. Muhammede) karşı çıkar ve müminlerin yolundan başka bir yola tabi olursa,onu saptığı yönde bırakırız ve cehenneme sürükleriz ,o ne kötü bir yerdir’

Nisa Suresi 13-14: ‘Bunlar ,Allahın (koyduğu) sınırlardır .Kim Allaha ve Peyganberi (Hz.Muhammede)’ine itaat ederse Allah onu ,altından ırmaklar akn cennetlere koyacaktır,onlar orada devamlı kalıcıdırlar,işte büyük kurtuluş budur.’

bir de Kafire Kafir demek (fıkh ve akide ) bakar mısın
gördüğün gibi (kaynakları gösterdim) İslam Dini budur!
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
41
şimdi yanlış anlaşılmasın ,'İslamda zorlama yoktur ' ayeti kerimesi gereğince biz zaten kimseyi zorlamıyoruz, ama anılan kimselere dinimizi tahrib etmeye izin veremeyiz!


“(Ey Resulüm!) De ki!: ‘Ey kafirler!’...”

Ve sure iman ile küfrün arasını tarihin hiçbir döneminde değişmeyecek kesin ölçülerle ayırıyor.

1, 2. (Resûlüm!) De ki: Ey kâfirler! Ben sizin tapmakta olduklarınıza tapmam.

3. Siz de benim taptığıma tapmıyorsunuz.

4. Ben de sizin taptıklarınıza asla tapacak değilim.

5. Evet, siz de benim taptığıma tapıyor değilsiniz.

6. Sizin dininiz size, benim dinim de banadır.

Ayette geçen “sizin dininiz size benim dinim bana” kısmına İslam alimleri tarafından verilen manalardan birkaçı:

a– “İstediğiniz gibi ibadet edin” anlamında bir tehdittir.

b– Ben sizi hak olan dine davet ediyorum. Madem kabul etmiyorsunuz, beni rahat bırakın da şirke davet etmeyin.

c– Dininiz sizin olsun. Eğer helak olmakta bir hayır umuyorsanız ona sarılın. Ben dinimi bırakmam.

d– Buradaki “din” kelimesi karşılık/ceza manasınadır. Yani sizin cezanız size, benim mükafatım/cezam da bana. Önceki dört ayeti, hatta beş ayeti de diyebiliriz, göz önüne aldığımızda, son ayetin “sizin dininiz de hak, benim dinim de” gibi bir manaya gelemeyeceğini mümin olan çok kolay anlar.

Peki Kur’an’da 350 ayette “kafir” kelimesini kullanan ve peygamberi Hz. Muhammed’e (as) kafirlere “De ki ey kafirler!” diye hitap et emreden Allah değil mi?

Abdestin farziyeti bir ayetle sabittir.

“Ey iman edenler, (abdestsiz iken) namaz kılmaya kalkışırsanız...”

Başka bir ayete gerek olmadan biz abdestin farz olduğuna iman ederiz.

Bu da onun gibidir.

Yani “Ey resulüm de ki!; Ey kafirler!..” bu da mutlak emirdir ve kafire kafir demek Allah’ın emridir.

Peki biz bugün çıkıp böyle bir şey mi yapacağız?

Hayır!

Biz küfrün batağına saplanmış insana hakkı ve hakikati anlatıp, onu o bataktan kurtarmakla görevliyiz.

“Ey resulüm eğer tebliğ görevini yapmazsan, peygamberlik görevini yapmamış olursun” ayetini ölçü alarak biz tebliğ vazifemizi her ortamda yapmalıyız. Ama bir kişi de “küfrünü” bir meziyet olarak sunuyor ve İslam’ın nurunu söndürmek gayreti içindeyse ona kafir demek bir ilahî emri yerine getirmektir, dolayısıyla da ibadettir.
 

fikretc

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
31 Ağu 2006
Mesajlar
17
Tepki puanı
0
Puanları
0
"(Yahudi ve hıristiyanların Allaha inananları Cennete gidecek) demek."

Allah'a inanmak ne demek. Elbette ki benim anladığım mana şirk koşan değil Lailahe İllallah diyen kişilerdir. Yani (ilahlar yoktur Allah vardır diye de anlatılır) Allah tan başka ilalh yoktur, ancak Allah vardır. Eğer Allahın ayetlerini bu Peygamberimizden öncesi için geçerli, bu hüküm peygamberimizden sonra geçerliliğini yitirdi diyorsanız ona diyecek bişeyim yok. Sadece herkes anladığını alır kur'an dan derim.
Bakınız Cenab-ı Hak ne diyor;
"Şüphe yok ki, iman edenler, Yahudiler, Nasrani ve Sabiilerden kim ALLAH'a ahiret gününe inanır, bununla beraber salih amelde bulunursa elbette onların Rab'leri katında ecirleri vardır. Hem onlara korku da yoktur. Onlar mahzun olacak da değillerdir."

Ayet ne kadar açık. Paranteze bile gerek yok. Anlamını okuyan anlar. Ama kelimelerle oynaycaksan onu bilemem. Allah kelamını sadece alimlere indirmedi, okuma yı bilen bilmeyen herkese gönderdi. Bu bir hıristiyanda olabilir, bir yahudide fak etmez. Hepsi Bir olan Allah'ın iradesine bağlanmaya mecburdurlar. Anlattığınız ayetlerde Cenabı- Hak bazı ayetlerde olaylara değiniyor ve ona göre bir netice söylüyor.

Ama senin söylediğin söz bu manalardan hiç birini içerir gözükmüyor. Yada ben yanlış anladım?
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
41
Bir yandan tebliğ yapıyoruz yalanına sarılan yerli diyalogcular, bir yandan da Hıristiyanları/Hıristiyanlığı, Kur’an ayetlerini bile çarpıtarak meşru ve makul göstermeye çalıyorlar. Bu uğurda en fazla tahrif edilen ayetlerden biri de Al–i İmran Sûresi 64. ayetidir.

Dünyanın tam da bir Vatikan/Papa şovunu yaşadığı bir zamanda bu hizmeti(!) üstleneler tebliğ yapmıyor, sadece Müslüman’ın kalbinde, imanının gereği bulunan “haçlı ruhuna tepkiyi” sıfırlamaya çalışıyor.

Allah’ın müşrik dediğine “rahmet ve mağfiret dilekleri” bu sayede havalarda uçuşuyor.

Ayetin meali şöyle: “(Resulüm!) De ki: Ey Ehl–i Kitap! Sizinle bizim aramızda müşterek olan bir söze geliniz: Allah’tan başkasına tapmayalım; O’na hiçbir şeyi eş tutmayalım ve Allah’ı bırakıp da kimimiz kimimizi ilahlaştırmasın. Eğer onlar yüz çevirirlerse, işte o zaman: Şahid olun ki biz Müslümanlarız deyiniz” (Al–i İmhan, 3/64).

Birilerinin ısrarla iddia ettiğinin aksine bu ayet–i kerime, adına Ehl–i Kitap denen bir grubu, savunageldikleri yanlışları, diğer bir ifadeyle inanageldikleri bâtılı terk edip, yüce İslam dininin yeryüzüne yerleştirmeyi hedeflediği tevhidi kabule, yani Allah’ın birliğine imana davet ediyor.

İsterseniz önce biz bu ayetle ilgili tefsirlere müracaat edelim ve bakalım müfessirlerin yaptığı izahlarda diyalogla ilgili bir bilgi var mı?

Önce kırık mana verelim:

Kul: De ki; (ey Resulüm)

Ya ehle’l kitab: Ey Kitap Ehli olan (Yahudi ve Hıristiyan)lar! Taberî: Burada umumi bir davet var. Ne Hıristiyanlar Yahudilerden, ne de Yahudiler Hıristiyanlardan az veya çok muhatap kabul edilmişlerdir. Hepsi aynı oranda mesuldür. (Camiü’l Beyan)

Teâlev: Gelin! Taberî: İkbal edin, dönün.

İlâ Kelimetin: Bir söze. (Alûsî: bir kelama.)

Sevain: Ölçü, adil,

İlâ Kelimetin Sevain: Ölçü olan kelimeye. Adil olan kelimeye. Herkes için aynı ölçüde bağlayıcı olan kelimeye. Yani hem Tevrat’ta, hem İncil’de ve hem de Kur’an’da söylenen ve ihtilaf edilmeyen kelimeye. Ya da Allah’ın hiçbir ahkamında zıttı söylenmeyen kelimeye. (Alûsî)

Ebu’l Aliye’den gelen rivayete göre; Kelimetü’n Sevâ: “Lailahe illellah” demektir. (Taberi)

Beynenâ ve beyneküm: Bizimle sizin aranızda.

Bizimle sizin aranızda aynı derecede önem taşıyan, ölçü olan, bizi ve sizi aynı oranda ilgilendiren, şu ana kadar gelmiş olan Allah’ın bütün şeriatlarında zıttı söylenmemiş olan şey nedir?:

– Ella Nabude illellah: Biz ve siz ancak Allah’a tapacağız. (Alûsî: O’na ibadet ederek ve ibadeti sadece O’nun için yaparak birliğine iman ettiğimizi ispat edeceğiz.)

– Vela nüşrike bihi Şey’en: Başka hiç kimseyi ona ortak koşmayacağız.

– Vela yettehıza ba’duna Ba’den erbaben min dünillahi: Ve Allah’ı bırakıp da kimimiz kimimizi Rableştirmesin.

(Hâzin: Çünkü Hıristiyanlar Allah’tan başkasına, Mesih’e ibadet ettiler ve “Baba”, “Oğul” ve “Kutsal Ruh” şeklinde Bir olan Allah’ı üçleyerek şirk koştular. Allah’ı bırakıp din adamlarını ve rahiplerini Rabler edindiler. Şöyle ki; Allah’a ortak koşma noktasında ne emrediyor idi iseler onlara itaat ediyorlardı ve onlara secde ediyorlardı. İşte bunun manası; Allah’ı bırakıp birbirlerini Rab edinmekti. (Mecmeü’t Tefasir, Hazin, c.1 s.513).

– Fein tevellev: (Ey Resulüm) Eğer (Ehl–i Kitap bu davetten) yüz çevirirlerse; (Alûsî: Bütün peygamberlerin ve semavi kitapların ittifak ettiği bu hakikatten yüz çevirirlerse) (Hazin: Onlara yaptığın bu davetten yüz çevirirlerse)

– Fe Kûlû: Siz (Alûsî: Ey Resulüm ve müminler) deyiniz ki;

– Eşhedû: Şahid olun! (İbni Abbas: Siz bilin ki)

– Bienna Müslimüm: Biz Müslümanlarız.

(Eşhedû bienna Müslimûn: Nesefî: İtiraf ve kabul edin ki, siz değil, Müslüman olan bizleriz.)

Başka hiçbir tefsire müracaat etmeden bile gayet net olarak manası anlaşılan bu ayetten yola çıkarak, Ehl–i Kitap diye vasıflanan Hıristiyan ve Yahudilerle diyaloğun Kur’an’ın emri olduğunu söylemek için insanın ciddi manada bir gaflet içinde olması gerekir.

Bunun yanında yukarıdaki ayet–i kerimeyi tek başına ele almak bizi sağlıklı bir neticeye ulaştırmaz. Al–i İmran 64. ayetini, devamı ayetlerden bağımsız ele almak ve hiç de ilgisi olmayan bir mana ile izaha kalkışmak kasıt taşısa gerektir. Birbiriyle bağlantılı olan ayetleri ancak beraber mütalaa ettiğimiz zaman ancak murad–ı ilahiyi anlayabiliriz. Aksi durumda hem biz yanılırız hem de başkalarını yanıltmış oluruz. Bu ayette, Müslümanlara Ehl–i Kitapla diyalog içinde olmak emrediliyor diyebilmemiz için müteakip ayetlerin de bu fikri desteklemesi ya da, 64. ayette ele alınan konunun dışında, tamamen ayrı bir hükmü taşıması gerekir.


“Ey Ehl–i kitap! İbrahim hakkında niye çekişirsiniz? Halbuki Tevrat ve İncil, kesinlikle ondan sonra indirildi. Siz hiç düşünmez misiniz?” (Al–i İmran 3/65).

“İşte siz böyle kimselersiniz! Hadi hakkında bilgi sahibi olduğunuz konuda tartıştınız; fakat bilgi sahibi olmadığınız konuda niçin tartışıyorsunuz! Oysa ki, Allah her şeyi bilir, siz ise bilmezsiniz” (Al–i İmran, 3/66).

“İbrahim ne Yahudi, ne de Hıristiyan idi; fakat O, Allah’ı bir tanıyan dosdoğru bir Müslüman’dı; müşriklerden de değildi” (Al–i İmhan, 3/67).

“İnananlardan İbrahim’e en yakın olanı, O’na uyanlar, şu peygamber (Muhammed) ve (O’na) iman edenlerdir. Allah müminlerin dostudur” (Al–i İmran, 3/68).

“Ehl–i Kitaptan bir kısmı istediler ki, ne yapıp edip sizi saptırabilsinler. Oysa onlar sadece kendilerini saptırırlar da farkına bile varmazlar” (Al–i İmran, 3/69).

“Ey Ehl–i Kitap! (gerçeği) görüp bildiğiniz halde niçin Allah’ın ayetlerini inkar edersiniz?” (Al–i İmran, 3/70).

“Ey Ehl–i Kitap! Neden doğruyu eğriye karıştırıyor ve bile bile gerçeği gizliyorsunuz?” (Al–i İmran, 3/71).

Birilerinin ısrarla Ehl–i Kitapla diyalog içinde olmak manası çıkardığı Al–i İmran suresi 64. ayetinden sonra gelen ilk ayette yüce Allah, adına Ehl–i Kitap denen kişilerin bir yanılgı ve hata içinde olduklarını ifade ettikten sonra, kendilerine şöyle hitap ediyor: “Siz hiç düşünmez misiniz?”

Bir sonraki ayet ise çok daha düşündürücü bir mana ihtiva etmektedir: “İşte siz böyle kimselersiniz.” Ve devamında, “Bilgi sahibi olmadığınız konuda niçin tartışıyorsunuz!” Ve sonunda da; “Oysa ki Allah bilir, siz bilmesiniz.” Allah’ın bu ifadelerle kendilerine hitap ettiği kimselerle iki ayet önce diyalog içinde olmayı emrettiği hükmünü nasıl çıkartabiliyoruz?

Daha sonra gelen ayetler ehl–i kitaba daha ağır ithamlarda bulunmuyor mu? “Ey Ehl–i Kitap gerçeği görüp bildiğiniz halde niçin Allah’ın ayetlerini inkar edersiniz.” Ve, “Ey Ehl–i Kitap! Neden doğruyu eğriye karıştırıyor ve bile bile gerçeği gizliyorsunuz?”

Bu kadar açık ve net olarak, Allah’ın; “bâtılda olduklarını”, “gerçeği gizleyip bâtılı savunduklarını” ifade ettiği kimselerle diyalog kurmayı dinin bir emri gibi sunmaktan daha büyük bir cinayet olabilir mi? Bunu yaparken de Allah’ın bir başka ayetinin manasını saptırıp delil olarak göstermek gafletle veya hata ile izafe edilemeyecek kadar büyük bir vahamettir.

Eğer Al–i İmran suresi 64. ayetten sonra gelen ayetler Ehl–i Kitabın hatalarını, kasıtlı davrandıkların ve bâtılda olduklarını ifade etmeyip bir takım özelliklerini sıralasa idi, ya da kendilerinden değil de başka konulardan bahsetseydi bile sadece 64. ayet bile. Ehl–i Kitapla diyalog içinde olmayı değil, onları Allah’ın birliğine davet etmenin Müslümanlar üzerine bir görev olduğunu ispat için yeterli olurdu.

Şunu da hemen belirteyim ki, Cenab–ı Hak, sadece 64. ayetten sonra gelen ayetlerde değil, önceki ayetlerde de Ehl–i Kitabın batıl şeylere inandıklarını ifade ediyor.

Sadece ifade etmekle de kalmıyor, 61. ayette de, yanlışta ısrar etmeleri durumunda, hak olanın ortaya çıkması için Hz. Peygembere (as); Ehl–i Kitapla “mübaheleyi/lanetleşmeyi bile emretmektedir..

Yani savunduğu şey konusunda kim yanlışta ise Allah onu kahretsin; mübahelenin manası budur.

Bir başka önemli konu ise vahyin ilk muhatabı olan Hz. Muhammed’in (as) bu ayeti Hıristiyanlarla diyalog organizelerinde bulunmak, papazlara bu organizelerde dua yaptırmak, ezan ve çan sesini aynı ana denk getirmek ve minyatür bir sırat köprüsü kurdurup önce hahamları–papazları sonra da ashabı geçirmek için bir delil olarak kullanmamış, tam aksine özellikle de söz konusu ayeti en tepe noktada bulunan krallar da dahil, onları İslam’a davet etmek için kullanmıştır.

İşte size bunun ispatı.

Aşağıdaki metin Hz. Peygamberin (as) İslam’a davet mektubudur.

Bakın bakalım papaya sunulan o malum mektuba benziyor mu?

“Rahmân ve Rahîm olan Allah’ın adıyla. Allah’ın kulu ve peygamberi Muhammed’den (as), Rumların büyüğü Herakl’e! Hidayete uyup doğru yola gidene selam olsun! Sizi İslam’a davet ediyorum! Müslüman olunuz, selamet bulursunuz! Allah ecrinizi iki kat verir. Bundan yüz çevirirseniz dalalette kalan bütün halkın vebali size yüklenir.”

Mektup çok açık bir şekilde Hıristiyan kralını İslam’a davet ediyor. Yani Hz. Peygamber bu ve diğer Hıristiyan devlet başkanlarına: “Müslüman olun ki, kurtuluşunuz ancak mümkün olsun” diyor. Hz. Peygamberin (as) İslam’a davet mektubunu, Al–i İmran Sûresi 64. ayeti ile bitmesi çok manidardır.

“Ey Ehl–i Kitap! Geliniz, sizinle aramızda ölçü olan kelime üzerinde birleşelim ki; Allah’tan gayrısına kulluk etmeyelim, O’na hiçbir şeyi ortak koşmayalım, birbirimizi Allah’tan gayrı Rab edinmeyelim. Şayet bundan yüz çevirecek olurlarsa de ki, hepiniz şahit olun, biz işte Müslümanız” (Al–i İmran, 3/64).

Peki; ilahi vahyin ilk muhatabı, bu ayet–i kerimeyi Ehl–i Kitab’ı İslam’a davet için kullanırken, bugünkü kimi teologların ve “hocaefendilerin” bu ayeti Ehl–i Kitapla diyalog kurmak, iftarda beraber olmak ve onlara iftar duası yaptırmakta delil göstermelerinin sebep–i hikmeti ne ola ki?
 

aliye_aliye

Altın Üye
Katılım
25 Eki 2006
Mesajlar
16,828
Tepki puanı
4
Puanları
38
Konum
~* پایتخت آن بهشت *~
Web Sitesi
www.fizikist.com
"(Yahudi ve hıristiyanların Allaha inananları Cennete gidecek) demek."

Allah'a inanmak ne demek. Elbette ki benim anladığım mana şirk koşan değil Lailahe İllallah diyen kişilerdir. Yani (ilahlar yoktur Allah vardır diye de anlatılır) Allah tan başka ilalh yoktur, ancak Allah vardır. Eğer Allahın ayetlerini bu Peygamberimizden öncesi için geçerli, bu hüküm peygamberimizden sonra geçerliliğini yitirdi diyorsanız ona diyecek bişeyim yok. Sadece herkes anladığını alır kur'an dan derim.
Bakınız Cenab-ı Hak ne diyor;
"Şüphe yok ki, iman edenler, Yahudiler, Nasrani ve Sabiilerden kim ALLAH'a ahiret gününe inanır, bununla beraber salih amelde bulunursa elbette onların Rab'leri katında ecirleri vardır. Hem onlara korku da yoktur. Onlar mahzun olacak da değillerdir."

Ayet ne kadar açık. Paranteze bile gerek yok. Anlamını okuyan anlar. Ama kelimelerle oynaycaksan onu bilemem. Allah kelamını sadece alimlere indirmedi, okuma yı bilen bilmeyen herkese gönderdi. Bu bir hıristiyanda olabilir, bir yahudide fak etmez. Hepsi Bir olan Allah'ın iradesine bağlanmaya mecburdurlar. Anlattığınız ayetlerde Cenabı- Hak bazı ayetlerde olaylara değiniyor ve ona göre bir netice söylüyor.

Ama senin söylediğin söz bu manalardan hiç birini içerir gözükmüyor. Yada ben yanlış anladım?




Öncelikle bu meseleye neden takıldığınızı bilmek isterim, öncelikle şunu sorayım, siz diyalogçu musunuz? Bu bir..

İkinci sorum, siz hristiyanlardaki teslis inancıyla bizdeki tevhid esasını bir mi sayıyorsunuz? Şayet bir saymıyorsanız, burada celalleneceğiniz bir durum yok..İslama girme şartı öncelikle Allah'ı bir ve tek kabul etmek, gönderdikleri Resul ve Nebilere ayrım yapmadan iman etmek ve diğer esaslar..

Mahmut Toptaş, Şifa tefsirinde şöyle bir açıklamaya yer veriyor..Ehl-i Kitaptan dünyada iken hayırlı ameller işleyenlere Allah c.c, dünyada iken çeşitli rızık ve mükafatlarla onlara ihsanlarda bulunacaktır, yaptıkları hayırlı amellerin bir mükafatı olarak...Ama aynı gayrimüslim, ahirette, inancından ötürü Rabbimiz c.c tarafından hesaba çekilecek ve malum akıbete uğrayacaktır..

''Allah c.c katında tek din İslamdır..'' AL-İ İMRAN/ 19
''Sizler inandıktan sonra, kendinize başka dinler seçerseniz, biliniz ki Allah c.c İslamdan başka hiçbir dinden razı değildir..'' AL-İ İMRAN/ 85


Benim anlattığım gayet açık ve nettir..İslamın ve imanın şartlarına istisnasız ve gereği gibi iman etmedikleri müddetçe, hayırlı amelleri v.s'leri onları kurtarmayacaktır (onların mükafatı zaten onlara dünyada iken verilecek, ancak onların ahiretten yana bir nasipleri olmayacaktır..Ayrıntı için tefsirlere bakabilirsiniz)...Hayırlı ameller işliyordur ama Efendimiz (s.a.v)'i kabul etmiyordur, Üzeyr ve İsa, O'nun oğludur diyordur..Bu itikatte olan kimselerin hayırlı amelleri ne kadar eder söyler misiniz?

Ayeti, çekmek istediğimiz manalara çekmeyelim.. ''KİM ALLAH'A VE AHİRET GÜNÜNE İNANIR İSE...'' burası imanın şartları değil midir kardeşim?Ayet hepsini zikretmiyor şartların ama orada vurgulanan şey, imanın şartlarına eksiksiz iman eden anlamı var.Ayetleri parça parça değil, bütün olarak düşünün... Bu şartlara peygamberlere iman da dahil değil midir? Ve bizim Efendimizi kabul etmeyecekler, sadece hayırlı amellerle kurtuluşa erenlerden olacaklar..İslam böyle bir lüksü müslümana bile vaad etmiyor..

Ayetleri istediğimiz manalara çekmeyelim..İslam herşeyiyle bir bütündür..İtikadi esaslar tamamıyla yerine getirilecek ve hayırlı ameller de olacak bunun yanında..


İslama tüm rükunleriyle inanmadıkça Allah c.c. onlardan,hayır adına dünyayı yeniden imar etseler dahi razı olmayacaktır..Bunun açıklaması olarak da yukarıdaki iki ayet yeterlidir.. Selametle..
 

نعىمة

Yasaklı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2007
Mesajlar
2,969
Tepki puanı
3
Puanları
0
Yaş
41
"(Yahudi ve hıristiyanların Allaha inananları Cennete gidecek) demek."

Allah'a inanmak ne demek. Elbette ki benim anladığım mana şirk koşan değil Lailahe İllallah diyen kişilerdir. Yani (ilahlar yoktur Allah vardır diye de anlatılır) Allah tan başka ilalh yoktur, ancak Allah vardır. Eğer Allahın ayetlerini bu Peygamberimizden öncesi için geçerli, bu hüküm peygamberimizden sonra geçerliliğini yitirdi diyorsanız ona diyecek bişeyim yok. Sadece herkes anladığını alır kur'an dan derim.
Bakınız Cenab-ı Hak ne diyor;
"Şüphe yok ki, iman edenler, Yahudiler, Nasrani ve Sabiilerden kim ALLAH'a ahiret gününe inanır, bununla beraber salih amelde bulunursa elbette onların Rab'leri katında ecirleri vardır. Hem onlara korku da yoktur. Onlar mahzun olacak da değillerdir."

Ayet ne kadar açık. Paranteze bile gerek yok. Anlamını okuyan anlar. Ama kelimelerle oynaycaksan onu bilemem. Allah kelamını sadece alimlere indirmedi, okuma yı bilen bilmeyen herkese gönderdi. Bu bir hıristiyanda olabilir, bir yahudide fak etmez. Hepsi Bir olan Allah'ın iradesine bağlanmaya mecburdurlar. Anlattığınız ayetlerde Cenabı- Hak bazı ayetlerde olaylara değiniyor ve ona göre bir netice söylüyor.

Ama senin söylediğin söz bu manalardan hiç birini içerir gözükmüyor. Yada ben yanlış anladım?

çok yanlış anladın sarfettiğin sözlerin İslam dinindeki hükmünü yukarda anlatmışız.

''Kuranı kendi kafasına göre yorumlayan kafir olur''
Hadisi Şerif
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt