Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

namaz (3 Kullanıcı)

ekremeee

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 Eki 2007
Mesajlar
3,902
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
31
Meleklerin Seyrettiği Namaz

Meleklerin Seyrettiği Namaz

Meleklerin seyrettiği namaz: Sabah namazı

Meleklerin seyrettiği bir namaz kılmak ister misiniz? O halde sabah namazını kaçırmayın. Düşünün, tekbir alıyorsunuz, melekler şahit, rûkua gidiyorsunuz melekler şahit, secde anındasınız yine melekler şahit.

Sabah namazını ne sıklıkla kılarsınız? Hiç kaçırmamaya mı dikkat edersiniz yoksa arada bir kılmaya mı çalışırsınız? Şayet gönlü ötelere açık kullardansanız harika, yok eğer dikkatli değilseniz sabah namazını kılma hususunda, gelin, nimetten faydalanma adına, beraberce Yüce kitabımıza kulak verelim: “Güneşin batıya kaymasından, gecenin karanlığına kadar, belli vakitlerde namaz kıl, özellikle de sabah namazını. Çünkü sabah namazında gece ve gündüz melekleri hazır bulunur (şahit olurlar). (İsra Sûresi, 78)

Acaba Rabbimiz sabah namazına neden bu kadar önem veriyor? Çünkü, kalbin ulvî olan her güzelliğe açık olduğu en huzurlu vakittir bu vakit. Çünkü, başlanacak olan yoğun ve yeni bir güne hazırlanmanın en doğru ve bereketli olduğu vakittir bu vakit. Çünkü tefekkür için en uygun vakittir bu vakit. Farkına varabilenler için, cennet soluklarının, kalbin derinliklerine kadar nefeslendiği vakittir bu vakit.

İnsan bazen taltif görmek ister ya hani. Yaptıklarının, sevdikleri tarafından görülmesini ister. İşte Yüce Allah (cc), kullarına çok büyük bir taltif yapıyor ve o nurdan meleklerini, ibadetimize şahit tutuyor. Düşünün, tekbir alıyorsunuz, melekler şahit, rûkua gidiyorsunuz melekler şahit, secde anındasınız yine melekler şahit. Zikrediyorsunuz Rabbinizi, salatü selamlar gönderiyorsunuz Peygamberinize ve yine melekler yanınızda hazır ve şahit.

Gelin dostlar! Sabah namazlarını eğer kılıyorsanız, bu ayeti hatırlayarak, seher vakitlerini daha bir bilinçli idrak edelim. Eğer ki, ihmal ediyorsanız, bugünden tezi yok, beynimizi ve kalbimizi ‘Sabah Namazı Vakti’ne ayarlayalım. Sahi insan ömründe kaç kere sabah namazı kılar ki? Bu bilinmez belki; ama bilinen tek gerçek var ki, o vakitte Allah, meleklerini namaz kılan kulunun yanında hazır tutuyor. Haydi kalkın kaçırılmaması gerekli olan sabah namazına ve hissedin o nurdan varlıkları, sağınızda yada solunuzdadır belki kim bilir, dikkatli davranın o halde...
 

tevhiteri

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
17 Eki 2007
Mesajlar
364
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
64
S.a öğle namazında melekler uykudamı
 

kbraa

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
17 Eki 2007
Mesajlar
61
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
33
ne alakası var sadece sabah namazının önemını belırtıyor melekler yemezler, içmezler ve uyumazlar.......
 

tevhiteri

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
17 Eki 2007
Mesajlar
364
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
64
S.A sabah namazı beyez ile siyahın ayırty edildiği zaman kılınır. ve bunu ayıra bilenlere farz dır.fazla şeyler yazmak istemiyorum.hikayelerden vaz gecin.allah inşallah hidayete erdirir amin.
 

merdiven

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
10 Şub 2007
Mesajlar
239
Tepki puanı
0
Puanları
0
ekremee kardeş eline ve gönlüne sağlık çok teşekkür ederim .
 

hafiz mehmet

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Ocak 2007
Mesajlar
483
Tepki puanı
0
Puanları
0
namaz ve miraç

namaz ve miraç

Malik bin Sa'saa r.a anlatıyor:
Resulullah (s.a.v) şöyle buyurdular:

Ben Kâbe-i Muazama'da iki kişinin arasında uyku ile uyanıklık arasında yatmakta iken, içi îman ve hikmetle dolu, altından bir leğen getirdiler. Boğazımdan karnıma kadar göğsümü yardılar. Zemzem suyu ile yıkayıp, îman ve hikmetle doldurdular. Katırdan küçük merkepten ise büyük, burak denilen bir hayvan getirdiler. Cibril Aleyhisselâm ile beraber gittik.


Birinci kat semâya gelince:

-Kim o? denildi,
Cibril a.s.:
-Cebrâil, diye cevap verdi.
-Yanındaki kim? denildi.
Cebrâil de:
-Muhammed, dedi.
-Ona, buraya gelme daveti gönderildi mi? denildi.
Cebrâil:
-Evet, dedi.
-Hoş geldi, O ne güzel bir misafirdir, denildi.

Bunu takiben Adem aleyhisselâma geldim, selâm verdim,
-Hoş geldin, salih peygamber salih oğul! dedi.
Ben:
-Bu kim ey Cibril? diye sordum.
O da:
-Bu, Adem aleyhisselâmdır. Sağında ve solunda gördüğün bu kalabalıklar evlâdlarının ruhlarıdır. Sağındakiler cennetlik, solundakiler ise cehennemliklerdir. Bunun için sağına baktığı zaman gülüyor, soluna baktığı zaman ağlıyor, dedi.

Sonra ikinci semaya geldik.

-Kim o? denildi.
Cebrâil:
-Ben Cebrail, dedi.
-Yanındaki kim? denildi.
Cebrail:
-Muhammed, dedi.
-Ona, buraya gelme daveti gönderildi mi? denildi.
Cebrail:
-Evet, dedi.
-Hoş geldi, ne güzel bir misafir geldi! denildi.

Bunu takiben Isa ile Yahya Peygamberlere rastladım. Her ikisi de:
-Hoşgeldin kardeşimiz hoşgeldin ey peygamber! dediler.


Sonra, üçüncü kat semaya geldik.

-Kim o? denildi.
-Cebrail, diye cevap verildi.
-Yanındaki kim? diye soruldu.
-Muhammed, diye cevap verildi.
-Ona buraya gelme daveti gönderildi mi? diye soruldu.
Cebrail:
-Evet, dedi.
-Hoş geldi, ne güzel bir misafir geldi, denildi.

Bunu müteakip Yusuf aleyhisselâm'a rastladım. Selâm verdim;
-Hoş geldin kardeş ve Peygamber, dedi.


Sonra dördüncü semaya geldik.

-Kim o? denildi.
-Cebrail, diye cevap verildi.
-Yanındaki kim? diye soruldu.
-Muhammed, diye cevap verildi.
-Ona, buraya gelme daveti gönderildi mi? diye soruldu.
-Evet, diye cevap verildi.
-Hoş geldin, ne güzel misafir geldi! denildi.

Bunun takiben îdris aleyhisselâma rastladım. Selâm verdim.
-Hoş geldin, kardeş ve Peygamber, dedi.


Sonra beşinci kat semaya geldik.

-Kim o? denildi.
-Cebrail, diye cevap verildi.
-Yanındaki kim? diye soruldu.
-Muhammed,'diye cevap verildi.
-Ona, buraya gelme daveti gönderildi mi, denildi.
-Evet, diye cevap verildi.
-Hoş geldi, ne güzel bir misafir geldi, denildi.


Bunu müteakip Harun aleyhisselâma rastladık. Kendisine selâm verdim.
-Hoşgeldin, kardeş ve Peygamber! dedi.


Sonra altıncı semaya geldik.

-Kim o? denildi.
-Cibril, diye cevap verildi.
-Yanındaki kim? diye soruldu.
-Muhammed, denildi. .
-Ona buraya gelme daveti gönderildi mi? diye soruldu.
-Evet, denildi.
- Hoş geldi, ne güzel bir misafir geldi! denildi.

Bunu takiben Musa aleyhisselâma rastladım ve selâm verdim.
-Hoş geldin, kardeş ve Peygamber! dedi.
Kendisinden ayrılınca ağlamaya başladı.
Hazreti Allah tarafından kendisine:
-Niye ağlıyorsun? diye soruldu.
Musa aleyhisselâm:
-Ey Rabbim, benden sonra Peygamber olan bu gencin ümmetinden cennete benim ümmetimden daha çok insanlar girecektir, bunun için ağlıyorum, dedi.

Sonra yedinci semaya geldik.

-Kim o? denildi.
-Cibril, diye cevap verildi.
-Yanındaki kim? diye soruldu.
-Muhammed, diye cevap verildi.
-Ona, buraya gelme daveti gönderildi mi? Hoş geldi, ne güzel misafir geldi! denildi.

Bunu takiben ibrahim aleyhisselâma rastladım. Selâm verdim.
-Hoş geldin oğul ve Peygamber! dedi.


Hemen bana Beytü'l Mâmur gösterildi. Cibril'e sordum. O da:
-Bu, Beytü'l Mâmur'dur. Her gün yetmiş bin melek orada namaz kılar ve çıkarlar. Çıkanlar da bir daha artık oraya dönmezler, dedi.

Bana Sidretü'l Müntehâ ağacı da gösterildi. Bir de baktım ki, bu ağacın meyveleri meşhur Hacer beldesinin büyük destileri, yaprakları da fillerin kulakları büyüklüğünde idi. Altından dört nehir akıyordu. Bunların ikisi bâtın, ikisi zahir idi. Cibril'e bu nehirleri sordum. O da:
-Bâtın, yani içe ait iki nehir cennette, zahir yani dışa ait iki nehir de Nil ile Fırat'tır, dedi.


Sonra o kadar yükseğe çıkarıldım ki orada mukadderatı yazan kalemlerin sesini işitir oldum.


Sonra üzerime elli vakit namaz farz kılındı. Döndüm. Musa aleyhisselâma gelince, bana:
-Ne oldu? diye sordu.
-Üzerime elli vakit namaz farz kılındı, dedim.
Musa aleyhisselâm:
-Ben insanları senden daha iyi bilirim, israil Oğulları ile çok uğraştım. Senin ümmetinin bu elli vakit namaza gücü yetmez. Rabbine dön ve bu namazları azaltmasını niyaz et! dedi.
Döndüm. Niyazda bulundum. Allahü Teâlâ bunları kırka indirdi. Sonra yine Musa aleyhisselâma geldim. Aynı şeyi söyledi. Döndüm. Allahü Teâlâ namazları otuza indirdi. Yine aynı şey tekrarlandı. Döndüm, Allahü Teâlâ namazları yirmiye indirdi. Yine aynı şey oldu. Döndüm, Allahü Teâlâ namazları ona indirdi. Yine Musa aleyhisselâma geldim, aynı şeyi söyledi. Döndüm, Allahü Teâlâ namazları beş vakte indirdi. Yine Musa aleyhisselâma geldim.
-Ne yaptın? dedi.
-Allah namaz vakitlerini beş vakte indirdi, dedim. Musa aleyhisselâm yine gidip, daha da indirmesi için Allah'a niyaz etmemi söyledi ise de ben:
-Hayır, razı oldum, dedim.
Bunun üzerine Allah tarafından bir nida geldi. Farzım kesinleşmiştir. Kullarıma gereken kolaylığı yaptım. Her iyi amel karşılığında da on sevab vereceğim.
 

gul_i rana

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2007
Mesajlar
979
Tepki puanı
0
Puanları
0
Resulullah (s.a.v.) efendimizden, Namaz Hakkinda

Resulullah (s.a.v.) efendimizden, Namaz Hakkinda

"Allah'in her namaz vakti çagrida bulunan bir melegi vardir.O melek söyle der:"Ey Ademoglu, kalk! Yaktigin atesi söndür!"
"Ey insanlar, siz alevlenip yaniyorsunuz;fakat kalkip sabah namazini kildiginiz zaman, o namaz atesinizi söndürüyor.Sonra yine alevlenip yanmaya basliyorsunuz, ögle namazini kildiginiz zaman, o namaz atesinizi söndürüyor.Sonra yine alevlenip yanmaya basliyorsunuz,Ikindi namazini kilinca o namaz atesinizi söndürüyor.Namazdan ayrilinca tekrar alevlenip yaniyorsunuz, Aksam namazini kildiginiz zaman atesiniz sönüyor.Ve ayrilinca yine alevlenip yanmaya basliyorsunuz.Yatsi namazini kildiginizda atesiniz tamamen sönüyor.Sonra yatip uyuyorsunuz.Uyanincaya kadar size birsey yazilmiyor."

-Resulullah (s.a.v.)-

..Essalamun Aleykum..
 

~Elçi~

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Haz 2007
Mesajlar
2,893
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
44
Esselamun aleyküm kardeşim Rahman razı olsun Rabbim namazımıza önem vermeyi ve secde anında canımızı almayı nasib etsin inşaallah selam ve dua ile...
 

<DAMLA>

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Eki 2007
Mesajlar
6,461
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
ellerinize saglık kardeşim rabbim razı olsun
rabbimize emanetsiniz
 

Ahmet&Gizem

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
2 Eki 2007
Mesajlar
478
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
43
Namaz Kilmama Bahanelerimiz

Namaz Kilmama Bahanelerimiz

1-İÇİMDEN GELMİYOR
2-YILBAŞINDA BAŞLARIM İNŞALLAH
3-DOĞUM GÜNÜM GELSİN HELE
4-DALGA GEÇERLER
5-HAVAMDA DEĞİLİM
6-ŞİMDİ BAŞLARSAM NASIL OLSA BİR KAÇGÜN SONRA BIRAKACAM.HİÇ GEREĞİ YOK
7-HAVA SOĞUK...
8-HAVA ÇOK SICAK
9-SULAR KESİK
10-EMEKLİLİĞİM GELSİN ÖYLE BAŞLARIM
11-PATRON İŞTEN ATAR
12-BEN BAŞLARSAM VAR YA TAM BAŞLARIM YANİ O BİÇİM.AMA ŞİMDİ CANIM İSTEMİYOR.
13-ABDEST ALMAYA ERİNİYORUM
14-YA ŞİMDİ ABDEST ALACAM İYİ GÜZEL DE.....İKİ SAAT CEKETİ ÇIKAR, ÇORABI SOY.YOK ABİ UZUN İŞ.BEN SONRA KILARIM (buna bayaaa guldum... cunku ben de bunu coook yapıyorum... tabi ceket wersiyonu diil )
15-BEN VAR YA ESKİDEN CAMİDEN ÇIKMAZDIM...
16-ANNEMLE BABAM KILMAMI İSTEMİYORLAR...ONLARI KIRACAK DEĞİLİM HERHALDE
17-AHA ŞURAYA YAZIYORUM ...YARIN BAŞLIYORUM...
18-PANTOLONUM KIRIŞIR...
19-BEN BAŞLAMAK İSTİYORUM AMA CANIM İSTEMİYOR
 

hayrunissa86

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Nis 2007
Mesajlar
612
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
37
40 Sene Yatsı Abdestiyle Sabah Namazı

40 Sene Yatsı Abdestiyle Sabah Namazı

İmam-ı Âzam Hazretleri hakkında, "Kırk sene, yatsı abdestiyle sabah namazını kılmıştır" denir, doğrudur.
Hazreti İmam, giderken iki kişinin kendisi hakkında "İşte yatsı abdestiyle sabah namazını kılan zat budur" diye konuştuklarını duyar. Bunun üzerine:
- Yâ Rabbi, bu insanları yalancı çıkarma. Ben, senin huzuruna bende olmayan bir sıfatla çıkmaktan haya ederim, diyerek ondan sonra yatsı abdestiyle sabah namazını kılmaya başlamış ve bu 40 sene devam etmiş.
Hazreti İmam'ın namaz kıldığı mescidin müezzini anlatıyor:
- Yatsı namazını kılıyorduk. İmam namazda "Zilzal" sûresini okudu. Cemaat içinde İmam-ı Âzam da vardı. Namaz bitti, herkes çıktı. İmam-ı Âzam tefekkür halinde, olduğu gibi duruyordu. Onu rahatsız etmemek için kandili yanar vaziyette bırakarak çıktım. Onun mescidde kalacağını tahmin ederek kapıyı kilitledim. Sabah ezanını okuyup içeri girdiğimde, o hâlâ ayakta ve sakalını eline almış şöyle yalvarıyordu:
- Ey zerre kadar hayrı da, zerre kadar şerri de karşılıksız bırakmayan Allah'ım. Bu kulunu cehennem azabından ve ona yaklaştıran şeylerden koru. Bu kulundan rahmetini esirgeme.
İçeri girince beni farketti. Zamanın geçtiğinden haberi yoktu. Yatsı namazı yeni bitmiş zannederek:
- Kandili mi alacaksın? dedi. Ben:
- Hayır, sabah ezanını okudum, dedim. Bunun üzerine sabah olduğunu anladı ve bana:
- Bu gördüğünü kimseye söyleme, diye tenbih etti. Kendisine söz verdim ve vefatına kadar bunu kimseye söylemedim.
Hz. imam sabah namazının sünnetini kıldı ve oturdu. Sonra bizimle beraber farzı da kıldıktan sonra çıktı. Ben anladım ki, sabah namazını yatsı namazının abdestiyle kılıyordu. Çünkü mescidin kapısı akşamdan kilitlenmişti.
İmam-ı Âzam Hazretleri çok da cömertti. Bir gün Şakik-i Belhî ile giderlerken, karşıdan gelen bir adamın, yolunu değiştirdiğini gördü. Durumu farkeder etmez adama yetişip:
- Beni görünce neden yolunu değiştirdin? diye sorunca adam:
- Yâ imam, size olan borcumu zamanında ödeyemediğim için utandım, diye cevap verdi. Bunun üzerine İmam-ı Âzam Hazretleri:
- Eğer sen bu kadar sıkıntı içindeysen, şu insanlar şahit olsun ki, ben senden alacağım olan 10.000 dirhem borcumu sana hibe ettim. Bu vesileyle senin utanmana sebep olduğum için de beni bağışla, kusura bakma, dedi.
İşte islam ahlakı ve işte İmam-ı Âzam Hazretleri'nin büyüklüğü.
 

Ahmet&Gizem

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
2 Eki 2007
Mesajlar
478
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
43
KİM HASTA?


Sıradan bir hafta sonuydu. Tatilin tadını çıkarmak adına geç saatlerde kalkmış, kahvaltı yapıp, “bugün ne yapabilirim, geriye kalan vaktimi nasıl değerlendirebilirim” diye düşünürken cep telefonum çaldı. Çalıştığım hastaneden arıyorlardı. Ne olabilirdi ki? Umarım tatilimi mahvedecek bir şey değildir, diye düşündüm.
Görevli arkadaş icapçı hemşire olduğumu, İstanbul’a bir hastanın götürüleceğini ve en geç 20 dakika içerisinde hazır olup hastaneye gelmem gerektiğini söyledi. Ben de hazırlandım tabi, ama söylene söylene. Nerden bilebilirdim bu yolculuğun hayatımı değiştireceğini!
Hastaneye geldiğimde ambulans hazır halde beni bekliyordu. Fakat hasta yoktu. Evinden alınıp sonrasında da İstanbul Fatih’teki evine bırakılacaktı.
— Oh, dedim, demek ki hastanın önemli bir problemi yok. Gerekli malzeme kontrollerini yaptıktan sonra yola koyulduk.
Hastanın evine vardığımızda bir doktor karşıladı bizi. Hastanın ilerlemiş bir beyin tümörünün olduğunu ve yapmam gerekenleri bir bir anlattı. Hastayı sedyeyle ambulansa aldığımızda bilinci yarı açıktı. Bazen bizi işitiyor, bazen de derin bir uykudaymışçasına hiç konuşmuyordu. Eşi de yanında refakat etmekteydi. Bir süre bu şekilde gittikten sonra hasta idrarının geldiğini söyledi. Bir ördek yardımıyla bu işi hallettik. Sonrasında da eşinin kulağına bir şeyler fısıldadı.
— Eşinizin ağrısı mı varmış, dedim.
— Hayır, namaz vakti geldi mi diye soruyor, dedi. Abdest alacakmış da.
— Nasıl yani, yerinden bile kalkamıyor, nasıl abdest alacak! Üstelik verdiğimiz ilaçlar devamlı idrar yaptırır ve abdesti sık sık bozulur, o zaman ne yapacağız?
Hastanın gözleri ilaçların etkisiyle yavaş yavaş kapandı ve derin bir uykuya daldı. Belli bir süre bu şekilde devam etti yolculuğumuz. Hasta bir ara gözlerini aralayıp:
— Namaz vakti geldi mi, dedi.
— Evet, dedi karısı.
Hasta, ambulansı uygun bir yerde durdurup, kendisi için bir tuğla parçası arayıp aramayacağımı sordu:
hasta.jpg
— Tabiî ki ararım, dedim. Ama ne yapacaksınız ki tuğla parçasını?

— Abdest alacağım hemşire hanım, dedi bitkin bir şekilde.
Aman Allah’ım, “yoldayım” diye kılmadığım, “uykusuzum” diye kazaya bıraktığım, “biraz sonra kılarım” diye ertelediğim namazlarım geliverdi aklıma.
Ambulansı bir tesiste durdurduk ve bir tuğla parçası aramaya koyuldum. Birinci adım, ikinci adım derken bir de baktım ki tuğla parçası karşımda duruyor. Sanki bilinçli bir el onu benim almamı istercesine oraya koymuş gibiydi âdeta.
Tuğla parçasını aldım, hastaya verdim. Taşı karnının üzerine koydu ve yolculuk boyunca her abdesti bozulduğunda teyemmüm edip abdest aldı ve ardından namazını eda etti. Bilinci yerindeyken, dudaklarında hep bir mırıltı, durmadan dua ediyordu.
Allah’ım nedir bu yaşadıklarım. Bu insanlar gerçek olabilir mi, diye geçiriyordum içimden. Yerinden kalkamayacak kadar hastayken “namaz vakti geldi mi” diye soruyordu adam. İmkânsız olduğunu düşünürken tuğla parçasını bulmam, adamın devamlı teyemmüm abdesti alması o kadar garibime gitmişti ki…
Başım ağrıyor, romatizmam var, ayaklarımda mantar var, uykusuzum, yorgunum, işlerim çok yoğun gibi bahanelerle abdestten, namazdan kaçanlar var ya, onlar geldi aklıma. Kendim geldi aklıma. Utandım, yıkıldım ve o adamı tanıdıktan sonra namaza dört elle sarıldım, sanki namazla yeniden dirildim.

Sanırım, hastanın sonunu merak ediyorsunuz. Hasta kısa bir süre sonra vefat etmiş. Nasıl öldüğünü tahmin ediyorsunuzdur herhalde. Nasıl yaşadıysa öyle
 

<DAMLA>

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Eki 2007
Mesajlar
6,461
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
34
selamun aleykum kardeşim
ellerine saglık çol güzel rabbim razı olsun
rabbim arkalarından yürümeyi nasip etsin
rabbimize emanetsin
 

_Resul_

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
3 Ocak 2007
Mesajlar
8,169
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
36
Selamün aleyküm..Çok güzel bir paylaışmdı..
Allah(c.c) razı olsun inşallah..
Allah(c.c)'ya emanet olun..
Hayırlı günler..
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt