Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Mezhepsiz âlim olmaz (1 Kullanıcı)

tahsin33

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 May 2008
Mesajlar
2,697
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
70
_YUSUF_ ve ERZURUMLİ Kardeşlerim, aleykumselam
Sadece ayette güncel mantık ve Hadiste sizinde tespit ettiğiniz gibi hüküm var ilk bakışta alakasız görünüyor
ama derdimiz dinimizi öğrenmekse alakayı kurabiliriz.
Ayetteki ifadeyi (Biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz (yola) tâbî oluruz.) açacak olursak biz inceleme araştırma doğruyu bulma adına bir şey yapmayız çünkü atalarımız gerekeni yapmış diye bir şartlanma ve ön kabul var. Ayetin İhtarına baktığımızda
Hüküm şu (“Allah'ın indirdiği şeye tâbî olun!) Ve bu hükmün gereği (ataları hiçbir şeyi akıl etmiyor ve hidayete ermemiş olsalar bile mi?) ifadesi ile bize din adına verilenin sağlam deliller üzerine bina edilmesini emrediyor.
ERZURUMLİ kardeşimin dediği gibi peki doğruyu nasıl bileceğiz Problemde burada başlıyor.
Ben Allah CC hepsinden razı olsun Dört ameli mezhep imamından bahsettim
İmam Azam, İmam Şafi, İmam Malik, İmam Hanbel
Biz burada şunu kayıt altına alıp devam etmeliyiz.
a)İtikadi mezhepler mi anlatacağız
b)Ameli mezheplerdenmi bahsedeceğiz.
Değerli kardeşlerim sanıyorumki olayı seviyeli bir fikir alışverişi haline getirdik. Alimlerin bozulması alemin bozulması demektir buna itiraz edemeyiz
Alimlerimizin şu ifadesini herzaman takdir etmişimdir.
Hangi konuda olursa olsun önce Ayet ne diyor sonra Hadis ne diyor daha sonra Alimlerin görüşü nedir. Ve kişi kendisini bu seviyede bulursa en son şunu diyor Bende derimki. Ve fikri neyse söylüyor ve en doğrusunu Allah CC bilir deyip konuyu bağlıyor.
Bu tespitten sonra bizde kendimize göre Ayete Baktık
Emir şu (Allah'ın indirdiği şeye tâbî olun!) Kim ne derse desin Nikah hükmüne uyacağız bu konuda Peygamber (s.a.v.) (Velisiz nikâh olmaz) sıra Alimlerin görüşüne geldi
Olay itikat boyutundan amel boyutuna geldiği için Ameli konuda Alimlerin görüşüne bakmamız gerekiyor onun için bu örneklemeyi yapmıştım arzu ederseniz bu konuda devam ederiz.
Selamunaleykum
 

Erzurumli

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
28 Ağu 2007
Mesajlar
1,455
Tepki puanı
1
Puanları
0
_YUSUF_ ve ERZURUMLİ Kardeşlerim, aleykumselam
Sadece ayette güncel mantık ve Hadiste sizinde tespit ettiğiniz gibi hüküm var ilk bakışta alakasız görünüyor
ama derdimiz dinimizi öğrenmekse alakayı kurabiliriz.
Ayetteki ifadeyi (Biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz (yola) tâbî oluruz.) açacak olursak biz inceleme araştırma doğruyu bulma adına bir şey yapmayız çünkü atalarımız gerekeni yapmış diye bir şartlanma ve ön kabul var. Ayetin İhtarına baktığımızda
Hüküm şu (“Allah'ın indirdiği şeye tâbî olun!) Ve bu hükmün gereği (ataları hiçbir şeyi akıl etmiyor ve hidayete ermemiş olsalar bile mi?) ifadesi ile bize din adına verilenin sağlam deliller üzerine bina edilmesini emrediyor.
ERZURUMLİ kardeşimin dediği gibi peki doğruyu nasıl bileceğiz Problemde burada başlıyor.
Ben Allah CC hepsinden razı olsun Dört ameli mezhep imamından bahsettim
İmam Azam, İmam Şafi, İmam Malik, İmam Hanbel
Biz burada şunu kayıt altına alıp devam etmeliyiz.
a)İtikadi mezhepler mi anlatacağız
b)Ameli mezheplerdenmi bahsedeceğiz.
Değerli kardeşlerim sanıyorumki olayı seviyeli bir fikir alışverişi haline getirdik. Alimlerin bozulması alemin bozulması demektir buna itiraz edemeyiz
Alimlerimizin şu ifadesini herzaman takdir etmişimdir.
Hangi konuda olursa olsun önce Ayet ne diyor sonra Hadis ne diyor daha sonra Alimlerin görüşü nedir. Ve kişi kendisini bu seviyede bulursa en son şunu diyor Bende derimki. Ve fikri neyse söylüyor ve en doğrusunu Allah CC bilir deyip konuyu bağlıyor.
Bu tespitten sonra bizde kendimize göre Ayete Baktık
Emir şu (Allah'ın indirdiği şeye tâbî olun!) Kim ne derse desin Nikah hükmüne uyacağız bu konuda Peygamber (s.a.v.) (Velisiz nikâh olmaz) sıra Alimlerin görüşüne geldi
Olay itikat boyutundan amel boyutuna geldiği için Ameli konuda Alimlerin görüşüne bakmamız gerekiyor onun için bu örneklemeyi yapmıştım arzu ederseniz bu konuda devam ederiz.
Selamunaleykum

Ve aleykum selam ,

Abi ben şahsım adına yorumumu yapayım;

Ayeti kerimede '' Biz atalarımızı bulduğumuz yolda gideriz '' mealindeki ayeti şerif de böyle diyenlerle kendimizi kıyaslayamayız ki, sende biliyorsunki Allah Teala sapkınlıklarını araştırmadan,buna gerek duymadan hareket eden ve putlara tapan toplum insanlarının sözlerini burada söylüyor,
Eğer demek istediğin şey,bizlerde araştırmadan imamlardan ne duydu isek onlara uyuyoruz ise,bu bir benzetme olamaz,çünkü atalarından gördüklerine uyan kişileri denetleyecek kimse yoktu,ama imamları denetleyen imamlar var ve dahası Allah Tealanın '' Dini tamamladım kıyamete kadar bu böyle gidecek '' Mealinde sözü de var ve ayrıca dünyada 600 milyondan fazla müslüman yaşamakta konu mezheblerin gerekliliği mevzusu olduğu için İmamları konuşmamızda fayda var bizler körü körüne giden atalarımızı değil,araştıran bizlere doğruyu ulaştıran atalarımızın peşlinden gidiyoruz,çünkü bizim rehberimiz Kur-an ve Hadislerdir,ben şuan Tefsir,hadis,fıkıh ve arapça okuyorum,fıkıh dersinde öyle mevzular geçiyorki bütün imamların bir konu hakkındaki görüşleri görüş ayrılığının nereden kaynaklandığı gibi mevzular olup,okadar ince detaylara girliyorki aklım duruyor,o zamanda o imkanlarla nasıl bukadar fen,kimya,biyoloji ilimleri tahsil etmek gerektiren konularda içtihat yapılmış şasıyorum doğrusu,bir konu hakkında 6-7 imam ve daha sı son olarakda ulemanın görüşü alınıyor,konu hakkında önce ayet,sonra,hadis,sonra icma,sonra fikir alış verişleri var,sadece bazı mevzularda olan görüş ayrılıkları için ise Rasulullahın sünnetinde farklı yaşanmış olayların olmasından kaynaklanıyor...
Yinede dediğim gibi bugün bizler içtihat yapacak olsak o zamanın içtihatından nasıl farklı görüşler ortaya koyabilirizki? İnsan aynı insan,su,hava,yaşamsal alanlar aynı değişen ne var? abdest aynı,namaz aynı farklı birşey yok,oruçda aynı,zekatda ve hacc da demekki eski içtihatlar 1300 yıldır kullanıldığı gibi kullanılmalıdır.
Fıkıh hakkında değişmesine sebeb birşey göremiyorum,itikad hakkında da farklı düşünmüyorum,bizim itikadımız dinimizin direğidir,ayrıca nikah hakkında şu ayeti kerimeler mevcut olup ( (2/221)-(2/230)-(2/232)-(2/235)-(2/237)-(4/3)-(4/6)-(4/22)-(4/25)-(4/127)-(24/3)-(24/32-33)-(28/27)-(33/49)-(33/53)-(60/10)-(66/10) )
hiç birisinde nikah anında kimler veya kaç kişi olması gerektiği yazmamaktadır,ne varki Peygamber Efendimiz (s.a.v) için Allah Teala '' Peygamber boş söz söylemez ve size ne getirdi ise alınız '' mealinde ayeti kerime buyurmuştur,demekki Peygamberin aşağıdaki hadisleri gereğini yapmamız gereklidir.
“Veli ve iki güvenilir şahit olmadan nikah olmaz. Bu şekilde kıyılmayan ni*kah ba*tıldır. Anlaşamaz*larsa sultan velisi olmayanın velisidir.'' Abdullah b. Yusuf ez-Zeyla’î, Nasb’ur-raâye li ehâdis’il-Hidâye, Nikah, l. hadis Kahire, c. III, s. 167.

“Velisiz nikah olmaz.” Ebu Davud, Nikah 20,(2085); Tirmizi Nikah 14 (1101).

Peki alimler yani mezheb imamları ne demişerdir;

İki büyük fıkıh mezhebinden Şafiîlere göre, ergenlik çağına gelmiş olsa bile kız kendi irade beyanı ile evlenemez, onu evlendirecek olan kimse velîsidir. Hanefîlere göre ergenlik çağına gelmiş olan kız nikahta taraf olabilir, onun rıza ve irade beyanı ile evlenme akdi yapılabilir.
Bütün mezheplere göre nikahın (evlenme akdinin) ilan edilmesi; yani gizlenmemesi, çevreye duyurulması sünnettir. İmam Mâlik'e göre yalnızca şahitlerin bildiği ve tarafların isteği üzerine onların da gizledikleri nikah fâsiddir, selahiyetli makamca bozulur ve taraflar ayırılır.

Gece geç saat idi biraz kopyala yapıştır yaptık ama sonuçta,burada anlatmak istediğim özellikle NİKAH mevzusunda alimlerin içtihatları ne ALLAH TEALAYA ne RASULULLAHA aykırı değildir,amel ve itikat bir arada olarak sağlamdır...
Anlaşamadığımız yada anlatamadığım bir yer varsa yazarsın abi,saygılarımla...
 

tahsin33

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 May 2008
Mesajlar
2,697
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
70
ERZURUMLİ,
Selamunaleykum,
Değerli kardeşim '' Biz atalarımızı bulduğumuz yolda gideriz '' muhatbı iman edenler değil ki, aynı günümüzdeki gibi itirazcılar bunda sanırım anlaşırız. Zaten iman edenlerin durumu da aynen sizin bahsettiğiniz gibi ,
Bakın ayet ne diyor Bakara suresi ayet 285- Peygamber, kendisine Rabbinden indirilene iman etti, mü'minler de. Tümü, Allah'a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine inandı."O'nun peygamberleri arasında hiç birini (diğerinden) ayırdetmeyiz. İşittik ve itaat ettik.
Peugamberden başlayıp en az bilene kadar bu iman kesinleşmişse ismi ne olursa olsun yolunu şaşırmaz Allahın izni ile siz birde hadis vereyim

Cunâde ibnu Ebî Umeyye şöyle demiştir: Bizler, hasta hâlinde iken, Ubâde ibnu's-Sâmit(R)'in yanma girdik ve ona: Allah seni iyileştirsin, sen bize Peygamber(S)'den işittiğin ve Allah'ın onunla seni faydalandıracağı bir hadîs tahdîs et, dedik. O şöyle dedi: Peygamber (S) bizi (Ensâr cemâatini Akabe gecesi bey'at için) çağırdı. Biz de kendisiyle bey'at ettik. Ubâde dedi ki: Peygamber'e, Ensâr üzerine bir borç olarak biz*den aldığı ahid ve mîsâkta şöyle söyleyip bey'at ettik:
"Allah ve Rasûlü'nün emirlerini dinleyip onlara hem neş'eli, hem kederli zamanımızda; hem zor, hem kolay hâlimizde itaat etmek ve âmirle*rimiz kendi arzularını nefislerimiz üzerine tercîh etseler dahî onlara itaat etmek ve niza (ve kıtal) etmemek üzere bey'at ettik, ancak emîrin açık bir küfrünü görseniz, onun küfrü hakkında yanınızda Allah'ın Kitâbı'ndan kuvvetli bir deliliniz olması hâli müstesnadır

SAHİH-İ BUHARİ
Fitne bölümü
Bölüm 2 Hadis no 7

Yani değerli kardeşim aynen sizin yaptığınız gibi hangi konu olursa olsun incelemek araştırmak ve doğruya ulaşmak zorundayız Peygamber S.A.V. bir deliliniz varsa müstesna bunu ifade eder.
Değerli bilgileriniz için teşekkür ederim Allah CC razı olsun
Selamunaleykum
 

_YUSUF_

Yönetici
Katılım
26 Haz 2008
Mesajlar
4,070
Tepki puanı
1,043
Puanları
113
Yaş
43
Ve onlara: “Allah'ın indirdiği şeye tâbî olun!” denildiğinde; “Hayır! Biz atalarımızı üzerinde bulduğumuz (yola) tâbî oluruz.” dediler. Ve eğer, onların ataları hiçbir şeyi akıl etmiyor ve hidayete ermemiş olsalar bile mi?

Aleyküm selam
Birde şöyle bakalım ayete
onların ataları hiçbir şeyi akıl etmiyor ve hidayete ermemiş olsalar bile mi?

Bu bölümde anlatılan kişilerin yanlış yolda olduğu beyan ediliyor yani yanlış yolda olan atalarına uymamamız emri geliyor değilmi

Şimdi böyle düşünürsek aklımıza şu sorular gelir
1-Bunun aksini yapanlar yani Kur'ana ve peygambere uyanlar herşeyi akıl etmiş hidayete ermiş insanlara uymamız bizim doğru yolda olduğumuzu göstermez mi?

2-Bunların dediklerine (ki dedikleri vahyin ve peygamberin dedikleridir) uymak peygambere ve vahye uymak değilmidir?

3-Her ne kadar taklit diyede adlandırılsa bile doğru olan şeyi taklit etmek ne kadar yanlış olabilir?

4-İlim tahsilini hangi yöntemle öğreneceğiz ki yanlışa düşmeyelim.Kendi başımızamı yoksa doğru olan atalarımızdan mı?

5-Doğru olanı taklit etmek bizi yanlışamı götürür?

6-Birde bu yolda nasıl bir yol izlememiz gerektiğini düşünüyorsunuz bunuda anlatırsanız daha iyi birbirimizi anlarız.


Selamun aleykum
 

Erzurumli

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
28 Ağu 2007
Mesajlar
1,455
Tepki puanı
1
Puanları
0
ERZURUMLİ,
Selamunaleykum,
Değerli kardeşim '' Biz atalarımızı bulduğumuz yolda gideriz '' muhatbı iman edenler değil ki, aynı günümüzdeki gibi itirazcılar bunda sanırım anlaşırız. Zaten iman edenlerin durumu da aynen sizin bahsettiğiniz gibi ,
Bakın ayet ne diyor Bakara suresi ayet 285- Peygamber, kendisine Rabbinden indirilene iman etti, mü'minler de. Tümü, Allah'a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine inandı."O'nun peygamberleri arasında hiç birini (diğerinden) ayırdetmeyiz. İşittik ve itaat ettik.
Peugamberden başlayıp en az bilene kadar bu iman kesinleşmişse ismi ne olursa olsun yolunu şaşırmaz Allahın izni ile siz birde hadis vereyim

Cunâde ibnu Ebî Umeyye şöyle demiştir: Bizler, hasta hâlinde iken, Ubâde ibnu's-Sâmit(R)'in yanma girdik ve ona: Allah seni iyileştirsin, sen bize Peygamber(S)'den işittiğin ve Allah'ın onunla seni faydalandıracağı bir hadîs tahdîs et, dedik. O şöyle dedi: Peygamber (S) bizi (Ensâr cemâatini Akabe gecesi bey'at için) çağırdı. Biz de kendisiyle bey'at ettik. Ubâde dedi ki: Peygamber'e, Ensâr üzerine bir borç olarak biz*den aldığı ahid ve mîsâkta şöyle söyleyip bey'at ettik:
"Allah ve Rasûlü'nün emirlerini dinleyip onlara hem neş'eli, hem kederli zamanımızda; hem zor, hem kolay hâlimizde itaat etmek ve âmirle*rimiz kendi arzularını nefislerimiz üzerine tercîh etseler dahî onlara itaat etmek ve niza (ve kıtal) etmemek üzere bey'at ettik, ancak emîrin açık bir küfrünü görseniz, onun küfrü hakkında yanınızda Allah'ın Kitâbı'ndan kuvvetli bir deliliniz olması hâli müstesnadır

SAHİH-İ BUHARİ
Fitne bölümü
Bölüm 2 Hadis no 7

Yani değerli kardeşim aynen sizin yaptığınız gibi hangi konu olursa olsun incelemek araştırmak ve doğruya ulaşmak zorundayız Peygamber S.A.V. bir deliliniz varsa müstesna bunu ifade eder.
Değerli bilgileriniz için teşekkür ederim Allah CC razı olsun
Selamunaleykum

Esselamu aleykum,

Tahsin abi ama şunu anlamak yerinde olur,size bir mevzu sunmak istiyorum, fıkıh dersinde genelde yaşlıların ayağına giydiği MESH konusunu işliyorduk,biliyorsunuz Efendimiz (s.a.v) ve bir çok sahabe (r.a.e) da giymiştirler,şimdi gencim giymeye ihtiyacım yok diye düşünüyor olabilirim ancak zamanı gelince bende İnşaallah giyeceğim,mesh konusunda fıkıhda 50 ye yakın mevzu vardır ve her imam kendi görüşünü beyan etmiştir,mesh hakkında Rasulullah dan (s.a.v) aktarılanlar çok az olmakla beraber meshlerin başına gelebilecek kazalar konusu için kendi görüşlerini farklı faklı belirtmek durumunda kalmışlar imamlar (r.a),bazende ortak görüş sunmuşlar,öyleki ben onlardan öğrenmiş olmasaydım,misafirlikte 3 gün ayağımdan çıkarmadan kullanabileceğimi bilemezdim,meshin deriden olması veya içini koruyacak kadar kalın birşeylerden olabileceğini onlardan öğrendim,mesh yırtıldığı zaman eğer boğaz kısmına yakın yırtılır veya delinirse sorun olmayacağını ancak daha aşağı kısımlardan yırtılırsa yırtık yüzeysel ise 3 parmak kadar sınır hakkı tanındığını 3 parmaktan derin yırtıkların meshin sağlamlığını bozduğunu onlardan öğrendim,ancak ben fıkıh talebesi olduğum için öğrendim,bakın ben emekliyim günde 4-5 saatimi ders çalışmaya ve 24 saatimi dinime ayırabilirim,belki sizde öylesinizdir,ancak çalışma ihtiyaçlısı olmadığım için böyledir,peki ya dünya üzerindeki milyonlarca insan nasıldır? yada ülkemizdeki insanlarımıza kim verebilir fıkıh dersleri öğretisi sende iyi biliyorsun ki bazı çevrelerin ellerinde olsalar camileri kapatmakdır gayeleri,hadi bunuda geçtim öyle insanlar vardırki Allah Teala onlara gördüğünü işleme kaabiliyeti vermiştir ancak öğrenme idrakleri yoktur bu kişiler nasıl alacaklar bu fıkıh bilgilerini kendi adıma söyleyeyim Orta okulda Türkçe,Fen ve Resim dersim iyi idi ancak matematikde tam bir kazma idim anlamıyordum ne yapayım :) yani abi demek istediğim bu kardeşlerimiz akıl erdiremiyor diye ameli bıraksınmılar ? herkes araştıramaz,herkes kovalayamaz ,bu sebeble bir çok içtihatında hata yapmadığı saptanan kişilerin diğer içtihatlerine de inanılır diyorum,ki- şayet bir hataları olsaydı teknoloji devrinde yaşıyoruz hemen ortaya çıkardı yanlışları...
Yanlız abi darılma ama hala anlayamadım Ayeti kerimeyi Nikah akdindeki şahitlere nasıl bağladığını onuda geçtim İmamların hepsi Efendimizin (s.a.v) sözünü tasdik edercesine karar vermişler,şaşılacak yada ters bir şey göremedim...Selamlarımla...


ancak emîrin açık bir küfrünü görseniz, onun küfrü hakkında yanınızda Allah'ın Kitâbı'ndan kuvvetli bir deliliniz olması hâli müstesnadır

Ha birde abi hadisi şerif hakkında bir kaç kelime edersek,bizim ülkemizin halini kim nasıl izah edebilir bilmiyorum,darul harbmidir? değilmidir? namaz kılınırmı? kılınmazmı? burada yaşanırmı ? yada başka bir yere hicretmi gerekir? vallahi bu mesele beni çok aşar o yüzden bizim emirlerimizden aleni küfür edeni gelmişdir,küfür etmeyenide gelmiştir,namaz kılıyor diye eşinin başı kapalı diye emirlerimizi asacaklar nerdeyse yani nasıl bir ülkeye nasıl bir topluma sahibiz bilmiyorum doğrusu burdan gerisi siyaset olur ben bu konuya son vereyim...
 

tahsin33

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 May 2008
Mesajlar
2,697
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
70
_YUSUF_
Aleykumselam,
Değerli kardeşim Kurana ve sünnete uyduğunu bilmemiz için bizimde kuran ve sünnet bilmemiz gerekmezmi?
Kuran ve sünnete uyana bu konuda insanları bilgilendirene sadece Allah razı olsun deriz bizim bahsettiğimiz biliyorum iddiası ile insanları saptıranlar bu saptırma işini yapanlar bizim bilgisizliğimizi kulanmıyorlarmı?
Demiyorumki herkes içtihat yapsın herkes kendi kafasından ben böyle anlıyorum deyip ortaya çıksın o zaman büyük bir kaos oluşur ve işin içinden çıkılmaz olur
işte tam burada ayetin muhteşemliği ortaya çıkıyor “Allah'ın indirdiği şeye tâbî olun!” Her iman eden bu ayetin muhatabı olduğuna göre
Allahın indirdiklerine tabi olanlarla birlikte olmak ve Allahın indirdiklerini öğrenmek bizim takip edeceğimiz yoldur. Buradaki incelik en azından bize sunulan bilginin doğruluğunu araştırmak anlatmak istediğim budur.

Selamunaleykum
 

tahsin33

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 May 2008
Mesajlar
2,697
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
70
ERZURUMLİ,
Aleykumselam,
Değerli kardeşim, İnşaallah daha sonra bunun delilini birlikte tetkik etme imkanımız olur. Hatırladığım bir hadise göre iki kişi yola çıkarsa biriniz imam olsun diyor Peygamber efendimiz (S.a.v.) iki kişinin bir önder ihtiyacı olduğuna göre elbette İslam toplumunun da bir İMAM (Emir) ihtiyacı vardır. Sadece ip ucu olması açısından bir soru sorayım ve bu konuyu siyaset boyutuna taşımadan bitirelim sizce
Hucurat suresi ayet 14
Bedeviler, dedi ki: "İman ettik."
De ki: "Siz iman etmediniz;
ancak "İslâm olduk deyin.
İman henüz kalplerinize girmiş değildir.
Eğer Allah'a ve Rasulü'ne itaat ederseniz,
O, sizin amelerinizden hiç bir şeyi eksiltmez. Hiç şüphesiz Allah, çok bağışlayandır, çok esirgeyendir."

İman etmek ile İslam olmak arasında ne fark olabilir vereceğiniz cevap
sizin sorduğunuz sorunun cevabıdır.
Nikah akdi ile ayet arasındaki bağlantıyı İnşaallah daha sonra yine birlikte inceleyeceğiz.

Selamunaleykum
 

mübin

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
13 Şub 2008
Mesajlar
219
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
57
''Kuran'a uyan insan zaten peygamberin yaşantısına zıt olamaz ''
Ama hangi Kur'ana uymak?Senin anladığına mı yoksa peygamberin anladığımı?
O nedenle bunun tersini yapmak zorundayız.Neden?
Çünkü Kur'anın ilk muhattabı ve tatbikçisi efendimiz Muhammet Mustafadır.
Onun anladığı şekilde Kur'an'ı uygulamak zorundayız.Eğer biz kendi bilgilerimizle anlamaya çalışırsak yanlış anlayabilme ihtmalimiz olabilir.
Bak bu konuda ne yapmamız gerekir açıklayalım
Bu konuda müslümanlar arasında biri ifrat diğeri de tefrit ol*mak üzere iki yanlış gelenek vardır
1-Bir grup müslüman Kur'an bir dönem anlaşılmış ve fıkha fıkhi kalıplara dökülmüştür. Ecdat onu anlayıp fıkha dökmüştür. Bizim onlar gibi Kur'an'ı anlama imkanımız olmadığı için onların anla*yışına tabi olmak zorundayız. Binaenaleyh Kur'an'ı anlamaya çalış*mak yerine fıkıh okumak zorundayız. Kur'anı da anlamak ve uygula*mak üzere değil, ibadet kastıyla okumalıyız diyorlar. Ve böylece ta*mamen geçmişe teslim olmamız gerektiğini iddia ediyorlar.
2-Bir ikinci grup müslüman da bunların tamamen zıddına, geçmiştekilerin anlayışı bizi bağlamaz. Onlar bizim için ayak bağıdır.Geçmiştekilerin, Rasulullah’ın, sahabenin, tabiinin ve müçtehid imamların Kur'an'ı nasıl anladıkları nasıl uyguladık*ları bizi hiç mi hiç ilgilendirmez.Onların anlayışları kendilerini ve kendi dö*nemlerini ilgilendirir. Bizler onlara hiç bakmaksızın Kur'anı anlamak ve hayatımıza aktarmak zorundayız diyorlar.
Bu anlayışların ikisi de batıldır. Birisi ifrat diğeri de tefrittir. Ne tümüyle geçmişe teslim kayıtsız şartsız geçmişe teslim, ne de tü*müyle geçmişi silmek doğru değildir. Anladığım kadarıyla işin doğ*rusu, bugün bizler de Allah’ın kitabını anlamaya çalışmak zo*rundayız. Ama bu işi yaparken de geçmişi silerek değil, bilakis Al*lah’ın Rasulünden bugüne kadar Kur’an’la alakalı, o ayetle alakalı kim ne demişse nasıl anlamışsa onlara da müracaat ederek bu*gün biz de anlayabildiğimiz kadarıyla Kur’an’ı anlamak zorunda*yız. Çünkü bu kitap sadece onlara değil bize de gelmiştir. Onların bundan sorumlu olduğu kadar bizler de bundan sorumluyuz
İşte burda Peygamberin, sahbelerin, meshep imamlarının doğru anlayışlarını benimseyerek bunlardan birine tabi olmak bu aradada kendimizde bunu anlamaya çalışarak doğru olanı yapmış oluruz.

Sevgili Yusuf kardeşim Bir grup müslüman Kuran'ın bizim tarafımızdan anlaşılmaz olduğunu söylüyormuş anlaşılabildiğini ise Allah cc.yazıyor buna göre söyle hangisine inanayım onlaramı Allah'a mı?(müteşabihler hariç)Müteşabih olanlar hakkında yazılanı da biliyorsundur yazmıyorum.

Bir grup müslüman ise hiç bir zaman eskilerin nasıl ibadet yaptığı bizi ilgilendirmez diyeceğini sanmıyorum ayak bağıdır da demezler bunu senin gittiğin bazı cahil hocalar abartarak o tarz kişileri aşağılamak için iftira mahiyetinde söyliyebilirler.İftiracılara ise Allah kitabında bir çok ayette günah işlediğinden bahseder bunların bazıları helale haram deme cüretine sahip bazılarıda Kuran'a anlaşılmaz derler.
İnsan içten içe Allah'a sormazmı anlayamayacağımız kitaptanmı sorumlu tutulacağız diye. Eğer öyle ise anlayacağım şekilde gönderseydi demezmi?Kuranda arama kısmına arapça yaz ve ara bakalım hangi ayetler karşına çıkacak ben birini yazayım
Zuhruf Sûresinin 2,3 . Ayetinde
Apaçık Kitab’a andolsun ki, iyice anlayasınız diye biz, onu Arapça bir Kur’an yaptık.
Demekki arapça bilen herkes bunu anlayabilir bilmeyense arapça bilenin yaptığı tercümesi ile doğruya ulaşır


Sevgili Yusuf kardeşim sana ve diğer arkadaşlara bir sorum olacak hani bir mezhebe tabi olmamız gerektiğini yazıyorsun ya o halde kabir azabı diyoruz ve sorgu melekleri geliyor ya, işte orada sorulan sorularda hangi mezheptensin sorusunu soran bir ayet veya hadis varmı benim hadis bilgim fazla yok bilen arkadaş varsa yazabilirmi ?
 

mübin

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
13 Şub 2008
Mesajlar
219
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
57
Sevgili Erzurumlu kardeşim hadisteki velisiz nikah olmaz derken söylermisin veli kime göre veli insana göremi Allah'a göremi.
 

Erzurumli

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
28 Ağu 2007
Mesajlar
1,455
Tepki puanı
1
Puanları
0
1 / Sevgili Yusuf kardeşim sana ve diğer arkadaşlara bir sorum olacak hani bir mezhebe tabi olmamız gerektiğini yazıyorsun ya o halde kabir azabı diyoruz ve sorgu melekleri geliyor ya, işte orada sorulan sorularda hangi mezheptensin sorusunu soran bir ayet veya hadis varmı benim hadis bilgim fazla yok bilen arkadaş varsa yazabilirmi ?

2 / Sevgili Erzurumlu kardeşim hadisteki velisiz nikah olmaz derken söylermisin veli kime göre veli insana göremi Allah'a göremi.

Esselamu aleykum mübin kardeşim;

Sohbetimiz tatlıdır,doğru olanı aramak için konuşur ve araştırırız sende tatlı başladın tatlı devam et isterim eğer hatada yaparsak bizleri uyar,nasıl davranırsan öyle karşılık alırsın,umarım yanlış anlamazsın :)

Birinci soruya bakarsak kimseye mezarda hangi mezhebdensin diye sormazlar çünkü kur-anı kerimde mezardaki kişiye ne sorulacağı yazılmadığı gibi Rasulullahın (s.a.v) sünnetinde yani mezar sorgusu için söylediği mübarek sözlerinde de ölüye sorulan sorular arasında hangi mezhebdensin diye bir soru yoktur,yani sorulmayacaktır,diyebiliriz,lakin burada şunu söylemekte fayda var,diyelimki senle ben kutuplarda doğmuş iki ailenin iki çocuğu olalım anne ve babalarımız müslümanlar ve kendi hallerinde insanlar olsun dolayısı ile bizleride müslümanın yetişme tarzına göre yetiştirsinler,bizlerde onların bize öğrettiği ile amel edelim derken büyüdük bu yaşlarımıza geldik,kendi kendimize dedikki yahu Allah Teala Kur-anı Azimüşşanda buyurduki ben kelamımı Arapça ve kolay bir halde indirdim sizler iyice anlayın diye,o halde biz ibadet ve iman ahkamlarını neye göre yapıyoruz,haydi birde hadis kitabı bulalım (sahihliği tartışılır) onuda bulduk oturduk senle beraber kafa kafaya verdik başladık bütün fıkıhı yazmaya bir kelamı şerife bir hadisi şerife bakıyoruz ama bazı yerlerde işin içinden çıkamıyoruz,sen diyorsun ki çizmeme kadar kan dolsa abdestim bozulmaz çünkü diyorsun Rasulullah (s.a.v) Uhud savaşında sahabesini ikiye bölmüş ve iki grubada namaz kıldırmış,elbette sahabe içinde yara bereye sahib kişiler vardır onların kanı akarken abdesti bozulmuyorsa benim ki niye bozulsun,bende diyorum ki savaş hali müstesna belki savaşta su yoktu teyemmüm aldılar teyemmüm ile alınan abdestde kan aksa bile bir zararı yoktur (Buraya kadar akıllıca ama ne Kur-anı kerimden nede hadisi şerifden bir hüküm alamadın kafadan verdin cevabı çünkü cevaplayacak olan Rasulullah (s.a.v) hayatta değil,Sahabeden de (r.a.e) kimse yok ) tabii bende kendi fikrimi söyledim bu abdest bozulması mevzusunda şimdi soruyorum acaba sanamı yoksa banamı itimat etmek gerekecek ? peki biz bu tartışmamıyı yaparken ikimizden birisi vefat etse vefat eden hangi amel üzere ölmüşse onla hesab göreceğine göre acaba yanlış amel yaptı diye bütün amelleri silinirmi? yoksa Rasulullahın (s.a.v) '' Benim ümmetimin alimlerinin ihtilafında hayır vardır '' sözü gereği ameller kabulmu görür,efendim derimki zorlaştırmayalım kolaylaştıralım,senelerini vermişler önce Mübarek Kelama (Kur-an ı kerime ) sonra rasulullahın (s.a.v) hadisi şerfileri ve mükemmel hayatına ve sonra hayatta olan sahabeyi güzine Rabbim hepsinden razı olsun -ki danışarak ve daha sonra hepsi birbirleri ile bağlantılı olarak istişare yolu ile ve araştırma yolu ve uygulamadaki hataları açığa çıkarma yolu ile en mükemmel fıkıh kaidelerini yazmıştırlar,daha bundan ötesi nedir? Allah Teala bu dört imamla sınırlandırmamıştır alimler zincirini bir bakalım şöyle Abdul Kadiri Geylaniler,imamı Rabbaniler (K.S.hüm) gibi zamanın en müthiş alimleri ve Evliya Kutubları olarak bilinen Zatlar da bu kişilerin içtihatı ile ve kararları ile namaz kılmış,oruç tutmuş,hac yapmış,malından zekat vermiş,abdest,gusl,teyemmüm almışlar ve daha nice nice ameller yapmışlar hadi ben gafil cahil biriyim ezbere amel ediyorum da bu mübareklerdemi ezberciler,Allah Teala dostuna demezmi namazın olmadı diye,ama günümüzde de bazı içtihat sahipleri sözde Kelam veya hadis okuyarak olmadık sözler söylüyorlar misal; Hac zamanı Arafatta kurban kesilmez (Zekeriya Beyaz) Peygamber Efendimiz kesmiş ama!!! başka bir misal; Rasulullahın (s.a.v) 16 adet hadisleri vardır (Yaşar Öztürk ) Nasıl yani 23 yıl boyunca hiç bir amel yapmamışmı?yada hiç konuşmamışmı bu 16!!! dışında? kimiside çıkar derki günümüz şartlarına göre yeni fıkıh yazmalıyız bende ona soruyorum ne değiştiki 1400 yılda bizde yeni bir şey yazalım? sence varmı değişen birşey,o zaman fıkıh kurallarına uymakta devam olalım.

İkinci soruna gelince; Allah Teala öncelikle herkesi yaratan ve kayırandır,demekki Rabbimiz bizim İlahımızdır,insanın velisi olma ihtimali sıfırdır,eğer birisi kalksada deseki Allah Teala kulun velisidir,ben hemen sorarım KİME KARŞI VELİMİZDİR? çünkü Mevla Tealadan başka kimse yoktur ki bizi bir başka birine karşı koruya,demekki insan insana veli olabilir,vasi olabilir,sahip olabilir,ancak Yaratan kuluna Velilik yapmaz ancak İlahlık yapar,Nikah veliliği konusuna gelince,bu konuda net bir Hadisi şerif varmı doğrusu bilmiyorum,kim kime veli olabilir O konuda hadislere dayalı bir anlatım içinde bulunan varsada yoksada alimlerin sözlerine itibar edilir, Selam ve dualarımla...
 

_YUSUF_

Yönetici
Katılım
26 Haz 2008
Mesajlar
4,070
Tepki puanı
1,043
Puanları
113
Yaş
43
Sevgili Yusuf kardeşim Bir grup müslüman Kuran'ın bizim tarafımızdan anlaşılmaz olduğunu söylüyormuş anlaşılabildiğini ise Allah cc.yazıyor buna göre söyle hangisine inanayım onlaramı Allah'a mı?(müteşabihler hariç)Müteşabih olanlar hakkında yazılanı da biliyorsundur yazmıyorum
Böyle düşünmenin batıl olduğunu zaten yukarıda söyledik.

Bir grup müslüman ise hiç bir zaman eskilerin nasıl ibadet yaptığı bizi ilgilendirmez diyeceğini sanmıyorum ayak bağıdır da demezler bunu senin gittiğin bazı cahil hocalar abartarak o tarz kişileri aşağılamak için iftira mahiyetinde söyliyebilirler.İftiracılara ise Allah kitabında bir çok ayette günah işlediğinden bahseder bunların bazıları helale haram deme cüretine sahip bazılarıda Kuran'a anlaşılmaz derler.

Sen sanmayabilirsin.Sen demekki kitap okuma alışkanlığın yok böyle bidatçılardan haberin yok demekki.
Ayrıca beni nerden tanıyorsun benim hocalarımı nerden tanıyorsunki böyle bir şey söylüyorsun haddini aşma lütfen.

İnsan içten içe Allah'a sormazmı anlayamayacağımız kitaptanmı sorumlu tutulacağız diye. Eğer öyle ise anlayacağım şekilde gönderseydi demezmi?

Kur'anın anlaşılamaz olduğunu benim ağzımdan hiç duydun mu? Bunu dile getiren hep sensin.(Bilakis herkes tarafından anlaşılması gerektiğini her zaman savunanlardanım.eski mesajlarıma muracaat et.)Yani sen beni öyle düşünmüş görmek istediğinden dolayı bu şekilde düşünüyorsun diye düşünüyorum.o nedenle beni görmek istediğin gibi düşünme yazdıklarım çerçevesinde yazılara odaklan yazıyı anlamaya çalış anlaştık mı?



Kuranda arama kısmına arapça yaz ve ara bakalım hangi ayetler karşına çıkacak ben birini yazayım
Zuhruf Sûresinin 2,3 . Ayetinde
Apaçık Kitab’a andolsun ki, iyice anlayasınız diye biz, onu Arapça bir Kur’an yaptık.
Demekki arapça bilen herkes bunu anlayabilir bilmeyense arapça bilenin yaptığı tercümesi ile doğruya ulaşır

Ama sen şimdi kendi kendini çürütüyorsun arkadaş.Sen meshep imamlarına muracaat etmezken şimdi yazıp muraccat ettiğin tefsiri yazan insana uymuş olmuyormusun oda herhangi bir insan değil mi?Yada yalan yazmadığını nerden biliyorsun sen arapça bilmediğinden bunun doğru olup olamayacağını bilemessin öyle değilmi sadece güven var ve güveniyorsun çünki sen bu şekilde olmasını istediğin için yaptığın yanlışın farkında değilsin.


Sevgili Yusuf kardeşim sana ve diğer arkadaşlara bir sorum olacak hani bir mezhebe tabi olmamız gerektiğini yazıyorsun ya o halde kabir azabı diyoruz ve sorgu melekleri geliyor ya, işte orada sorulan sorularda hangi mezheptensin sorusunu soran bir ayet veya hadis varmı benim hadis bilgim fazla yok bilen arkadaş varsa yazabilirmi ?
Soruya cevap verilecek değerde görülmedi.Saçmalamışsın
 

_YUSUF_

Yönetici
Katılım
26 Haz 2008
Mesajlar
4,070
Tepki puanı
1,043
Puanları
113
Yaş
43
_YUSUF_
Aleykumselam,
Değerli kardeşim Kurana ve sünnete uyduğunu bilmemiz için bizimde kuran ve sünnet bilmemiz gerekmezmi?
Evet bunun aksini söylemedik bilakis görüşümüz budur.Ama bunları öğrenemeyen milyonlarca insan var öğrenmeye çalışacak ve öğrenene kadar da bu meshep imamlarının hükümlerince hayat yaşayacak haa eğer kur'anı ve sünneti öğrendikten sonra bende hüküm çıkartıp kendi hükmüme uyarım derse onu kendi bilir doğruluğunu ben bilemem.Ama meshep imamlarının koyduğu hükümlerde yanlış bir şey bulamassın.Onlara uyan doğru yoldadır.Sadece onlara uyup kur'anı sünneti anlamak içinde hiç bir mucadele vermesse onun hakkındaki hükmüde Allah verir
Kuran ve sünnete uyana bu konuda insanları bilgilendirene sadece Allah razı olsun deriz bizim bahsettiğimiz biliyorum iddiası ile insanları saptıranlar bu saptırma işini yapanlar bizim bilgisizliğimizi kulanmıyorlarmı?
Meshep imamlarına insanları saptırdığınımı söylüyorsun eğer öyle söylemiyorsanız onlara uymak neden yanlış olsun?
Demiyorumki herkes içtihat yapsın herkes kendi kafasından ben böyle anlıyorum deyip ortaya çıksın o zaman büyük bir kaos oluşur ve işin içinden çıkılmaz olur
işte tam burada ayetin muhteşemliği ortaya çıkıyor “Allah'ın indirdiği şeye tâbî olun!” Her iman eden bu ayetin muhatabı olduğuna göre
Allahın indirdiklerine tabi olanlarla birlikte olmak ve Allahın indirdiklerini öğrenmek bizim takip edeceğimiz yoldur. Buradaki incelik en azından bize sunulan bilginin doğruluğunu araştırmak anlatmak istediğim budur.
Bizim düşüncemiz de bunun bir aksi varmı Allah'ın indirdiğine tabi olanlarla birlikte olmuyormuyuz meshep imamları bunlardan değilmidir.
Bize sunulan bilgileri araştırmak herkesin görevi zaten Allah bizi mesul tutuyor.Bizim burda demek istediğimizde meshep imamları gerçek doğruya ulaşmışlardır.Bunların verdiği hükümlere göre hayat yaşamak ve bu arada da Kur'anı ve sünneti de herkes öğrenecek mucadeleyi verecek.Bu yol böyle izlenir.
Selamun Aleykum
 

HÜZÜNLE DOLUYUM

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Ocak 2009
Mesajlar
343
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
46
İslâm’ın Temellerini Dinamitliyorlar DİYANET İşleri Başkanlığı'na ve gerçek din hocalarına soruyorum,aşağıdaki inançlara ve görüşlere sahip bir imamın arkasında namazkılınır mı? Kılınırsa bu namaz sahih olur mu?
15/02/2009

1424.jpg

1. Bu dünyada şu anda İslâm'dan başka hak, makbul ve geçerli dinler de vardır diyor.
2. Kur'ân'a iman etmeyen, o ilâhî vahiy değildir -hâşâ-kul sözüdür diyenlerin de ehl-i necat ve ehl-i cennet olduğuna inanıyor.
3. Resulullah'ı bilip de O'na iman etmeyenlerin kurtulacağına inanıyor.
4.Tevhid ile Teslis esasta birdir. Ehl-i Kitab ile biz Müslümanlararasında Amentüde (Allah'a inanmak, Peygamberlere inanmak, Kitaplarainanmak...) konusunda ittifak/birlik vardır diyor.
Bilindiğigibi yukarıdaki inanç ve görüşler, Diyalogçular denilen bir fırkaya aitolup Ehl-i Sünnet ve Cemaat Müslümanlığına taban tabana zıttır.
Diyanet bu sorulara cevap verebilir mi? Sanırım veremez.
Maalesef Diyanet bünyesinde birtakım Diyalogçular, Fazlurrahmancılar, Reformcular, Yenilikçiler, Değişimciler bulunmaktadır.
Diyanet'teki Ehl-i Sünnet itikadına, mezhebine ve yoluna bağlı gerçek hocaları tenzih ederim.
Ülkemizdekibirtakım İslâmcı politikacılar gençliklerinde radikal İslâm denilenaktivist bir fırkaya mensup idiler. O bid'at fırkasının tesirlerionların kanlarında devam etmektedir.
27 Mayıs 1960 askerîdarbesinden sonra bile Diyanet'e, dine, Ehl-i Sünnete bu kadar baskıyapılmamıştı. Adnan Menderes iktidarını deviren ihtilâlci subaylarDiyanet İşleri Başkanlığı'na İstanbul Müftüsü Ömer Nasuhi Bilmen hocayıgetirerek doğru bir iş yapmışlardı.
Şu anda ülkemizde çok derin, çok yoğun bir dinî değişim planı uygulanmaktadır.
Kur'ân'da"Allah katında din İslâm'dır" ayetine aykırı olarak üç ibrahimî dinvardır, bunların mensupları ehl-i necat ve ehl-i Cennettir inancıkonulmak isteniyor.
Fazlurrahmancı Ankara Ekolüne mensupbirtakım oryantalist ilâhiyatçılar bazı İslâmcı politikacılarınhimayesinde ve kanatlarının altında sessiz sedasız Diyanet İşlerinikontrol altına almak istiyor.
Diyanet, iki Ortadoğu ülkesininTürkiye Müslümanlığını kendi renklerine ve meşreblerine dönüştürmefaaliyetlerine tepki göstermiyor.
Türkiye'ye hâkim olan Ehl-i Sünnet kültürü yerine:
1-Vehhabîlik,
2. Diyalogçuluk,
3. Fazlurrahmancılık,
4. Reformculuk,
5. BOP'a uygun münasip bir din anlayışı,
6.ABD, İsrail, Papalık ve diğer dış güçler tarafından istenen veplanlanan; ılımlı, evcil, sulandırılmış yeni bir İslâm ..... getirilmekisteniyor.
İslâm'ın ikinci temel kaynağı olan Sünnete açıkça veya sinsice saldırılıyor.
Muteber hadîs kitaplarındaki sahih hadîsler "ayıklanmak" isteniyor.
Henüzfazla açığa çıkmamış bir proje daha var. Camilerin arka tarafınaihtiyaçtan fazla sandalye konulması ve yaşlıların secdesiz namazkılmaları... İleride, camileri de kiliselere mi benzetmek istiyorlar?
Türkiye'deEhl-i Sünnet'i yıkmak için dehşetli planlar var, bu yolda dehşetlifaaliyetler yapılıyor ve dehşet verici paralar harcanıyor.
Gayeleri:
1. Cihadsız bir İslâm türetmek,
2. Kur'ân'daki birtakım emir, yasak, farz ve haramları yürürlükten kaldırmak,
3. Peygamberimizi ve Sünnetini marjinalleştirmek,
4. Fıkıhsız ve Şeriatsız bir İslâm türetmek,
5. İslâm'ı ve Müslümanları evcilleştirmek,
6. İslâm'ın tek hak din olma özelliğini kaldırıp, hak din olmada ona ortaklar getirmek.
Kur'ân'a, Sünnete, Cemaate, Sevad-ı Azam'a bağlı Müslümanların çok uyanık olmaları gerekiyor.
Ehl-i Sünnet hocaları, en az bid'atçiler kadar faaliyet ve gayret göstermelidir.
Önce Müslümanların büyük kısmını din kültüründen mahrum bıraktılar.
Şimdi de, Ehl-i Sünneti kaldırıp onun yerine bid'atleri hakim kılmak istiyorlar.
Diyalogçuluk, BOP'çuluk, Fazlurrahmancılık, şuculuk buculuk, Neo-Haricîlik, Reformculuk, Değişimcilik, Yenilikçilik...
ABD'nin, İsrail'in, AB'nin, Papalığın, Evangelistlerin istediği sulandırılmış ve evcil bir İslâm...
Müslümanlar!.. Uyumayın...
(Müesseseolarak Diyanet'i tenzih ederim. Bendeniz, oraya sızarak Ehl-i Sünnetİslâmlığını yıkmaya çalışan bid'atçileri tenkit ediyorum.)
Madımak Oteli Müze Olacakmış
AKPartisi'niniçindeki solcular, Sivas'taki Madımak otelini müze yapacaklarmış. Sivasfaciası kimlerin eseridir? Provokatörlerin, Ergenekoncuların, halkıbirbirine düşürmek isteyenlerin işidir.
Peki, Madımak otelini müze yaparken, Erzincan Başbağlar köyü için ne yapacaksınız?
Madımakotelinde can verenlerin canı can da, Başbağlar'da camiden çıkarkenşehid edilen otuz şu kadar tamamen mâsum Müslümanın canı can değil mi?
Başbağlar'dakikatliam için hapishaneden birtakım militanlar çıkartılmış, üstlerineözel elbiseler giydirilmiş, silâhlandırılmış şeklinde rivayetler var.Bunların üzerinde kimse durmuyor.
AKPartisi'nin Nazım Hikmet'itemize çıkartması, onu ölümünden şu kadar yıl sonra yeniden vatandaşyapması da son derece yanlış bir iş olur.
Madem ki, Nazım'ıtemize çıkartıp aklıyorsun, İslâmî kesimin mağdurlarını dadüşüneceksin. Mustafa Sabri, Zahid el-Kevserî, Sultan Vahdettin, sonHalife Abdülmecid ve diğerleri...
Hiçbir şeye yanmam, birtakımİslâmcıların ve Türkçülerin "Beni Stalin yarattı... BenSovyetlerBirliği vatandaşıyım..." diyen Nazım'ı baş tacı etmeleri...
Nazım1951'de Türkiye'den kaçıp Sovyetler Birliği'ne sığındığı vakit şumeşhur Cumhuriyet gazetesi, onun resmini basmış ve altına "Suratınatüküresiniz diye bu adamın resmini basıyoruz" diye yazmıştı. (12 Temmuz1951, Cumhuriyet)
Köprülerin altından ne sular akmış...
Topla Öldürülen Kuşcağız
Fotoğrafınıgördüm, canım sıkıldı. Maç başlamadan önce futbolcunun biri birazısınmak ve hareketlenmek için topa vurmuş, top havada uçan bir kuşahızla çarpmış.Kuş can çekişerek yere düşmüş ve ölmüş.
Acaba futbolcu kuşa nişan mı alıp topa vurdu, yoksa bilmeden mi öldürdü.
Hayvanları koruma dernekleri bu hadisenin üzerinde dururlar mı?
Kuşun hakkını soran çıkmaz...
Kuş sahipsiz değildir. Kuşun bir Sahibi vardır. O, keyf için cana kıyılmasından hoşlanmaz ve razı olmaz.
Futbolcunun bundan haberi var mı?
Ne yapması lazım?
Kuşu öldürdüğü için üzülmesi, pişman olması, Sahibinden af dilemesi gerekir.
Günahının bağışlanması ümidiyle hayvanlara iyilik yapmalıdır.
İslâm dini ok veya ateşli silâhlarla uçan kuşların, meselâ güvercinlerin nişan alınıp vurulmasını yasaklamıştır.
Tasavvufta, tarikatlarda olta ile balık tutmak doğru bulunmaz. Dervişlere, bundan uzak durmaları nasihat edilir.
Hepimiz, bütün dünya Büyük Rahmetin gölgesinde yaşıyoruz. O gölge üzerimizden kalkarsa perişan oluruz.
Merhamet etmeyene merhamet edilmez.
Bırakın bir kuşu, minicik bir karıncayı bile, bile bile öldürmemeliyiz.
Ehlî ve vahşî hayvanlara, bitkilere merhamet etmeliyiz.
Bitkilerin de canı var. İnsanların konuştuklarını, hattâ duygularını anlıyorlarmış.
Bir Belediye, sokak köpeklerini öldürtmüş, cesetleri çöplüğe atılmış. Şehre bir felâket gelmesinden korkarım.
Yabancıgaddar turistlere, büyük paralar karşılığında yabanî koyunları,keçileri vurdurtuyorlarmış. Bir yaban koyununu vurmak bin dolar mıneymiş. Yazıklar olsun!.. Bu hallere de mi düşecektik. Kaç yabankoyunumuz kaldı?.. Bırakın yaşasınlar, çoğalsınlar.
Ben nelersayıklıyorum... Evlâtlar analarını, kocalar karılarını, babalarçocuklarını vahşice boğazlıyor. Adam öldürmeler, cinayetler, dehşetliolaylar, gasplar, haram yemeler, hırsızlıklar, vahşetler gırla gidiyor.
Bu kan, bu kıtal, bu yamyamlık furyası içinde kuşları, kedileri, köpekleri kim düşünür.
Bendenizde yufka yüreklilik var, yazmış bulundum işte. Haddimi aştıysam bağışlayın.
 

_YUSUF_

Yönetici
Katılım
26 Haz 2008
Mesajlar
4,070
Tepki puanı
1,043
Puanları
113
Yaş
43
HÜZÜNLE DOLUYUM

Biz müslümanlığımızı yaşadığımız sürece kimse bizim dinimize dokunamaz
Buna Allah'u teala kefildir.Fakat.
Müslümanım diyen nice insanlar eğitim adı altında çöplük yuvalarına cocuklarını gönderirken, kafalarını televizyonla doldurulurken, kulaklarında kulaklıkla yabancı müzik dinlerken mudahele etmemekle, üstlerine birşey örtmeden sokağa salarken, midelerini haramla doldururken, Kur'andan haberdar etmezken, hayatlarını meteryalist bir ideoloji ile proğramlanırken
asıl islamı bozanlar bu insanlar değil mi soruyorum size.Dediklerinizde olabilir diyanetin içinde dönen dolapları bilemem.Allah bilir.
fakat birilerini eleştirirken kendimizide bir öz eleştiriye tabi tutmak akıllıca olur.Çünkü biz önce kullauğumuzun şuurunda bulunalım hesabımızı vermenin peşinde koşalım.Tabi bunlarlada mucadele edelim fakat islamı yaşayan ve bilen bir toplumla önce bunu başarlarım inşaAllah.

Bu bir özeleştiri idi yanlış anlamayınız.

Yazının diğer bir kısmınıda şöyle bir eleştiri yapacağız.
Çocuğu susturmak için eline şeker verirsiniz değil mi?
Şeker biter elinde sapı kalır fakat iş içten geçmiştir.Çükü artık susmaktadır...
Selametle kalın inşaAllah
 

HÜZÜNLE DOLUYUM

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Ocak 2009
Mesajlar
343
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
46
HÜZÜNLE DOLUYUM

Biz müslümanlığımızı yaşadığımız sürece kimse bizim dinimize dokunamaz
Buna Allah'u teala kefildir.Fakat.
Müslümanım diyen nice insanlar eğitim adı altında çöplük yuvalarına cocuklarını gönderirken, kafalarını televizyonla doldurulurken, kulaklarında kulaklıkla yabancı müzik dinlerken mudahele etmemekle, üstlerine birşey örtmeden sokağa salarken, midelerini haramla doldururken, Kur'andan haberdar etmezken, hayatlarını meteryalist bir ideoloji ile proğramlanırken
asıl islamı bozanlar bu insanlar değil mi soruyorum size.Dediklerinizde olabilir diyanetin içinde dönen dolapları bilemem.Allah bilir.
fakat birilerini eleştirirken kendimizide bir öz eleştiriye tabi tutmak akıllıca olur.Çünkü biz önce kullauğumuzun şuurunda bulunalım hesabımızı vermenin peşinde koşalım.Tabi bunlarlada mucadele edelim fakat islamı yaşayan ve bilen bir toplumla önce bunu başarlarım inşaAllah.

Bu bir özeleştiri idi yanlış anlamayınız.

Yazının diğer bir kısmınıda şöyle bir eleştiri yapacağız.
Çocuğu susturmak için eline şeker verirsiniz değil mi?
Şeker biter elinde sapı kalır fakat iş içten geçmiştir.Çükü artık susmaktadır...
Selametle kalın inşaAllah

ESselam...İSLAM DEVLETİ OLMADAN İSLAMI YAŞAMAK İSLAMI HAKİM KILMA MÜCADELESİDİR...BİRİ YATACAK..BİRİ SATACAK..BİRİ UNUTACAK..BİRİ GÖREVİNİ YAPMAYACAK..TAMAM..BİRİLERİ DE İSLAMI HAKİM KILMA SAVAŞI VERECEK.BUDUR ANLAŞILMIYAN..SEN NEKADAR UĞRAŞIRSAN UĞRAŞ..KARŞINDA ÇOCUKLARIMIZIN AHİRETİNE KASTETMİŞ BİR REJİM VAR...İSLAMI HAKİM KILMA MÜCADELESİNİ BİZ VERMEZSEK ÇOCUKLARIMIZA BU İŞİ MİRAS MI BIRAKACAĞIZ..ONLAR BİZE BEDDUA ETMEZMİ....TABİKİ FERDİ PLANDA VAZİFELERİMİZİ YAPMAYA ÇALIŞACAĞIZ...ÇOCUĞUNU AÇIK SOKAĞA SALANLAR ...BAŞÖRTÜSÜZ DOLAŞTIRANLAR..BU REJİMİN ÜRÜNÜ..NEKADAR UĞRAŞIRSAN UĞRAŞ..ÖNÜNE GEÇMENİN YOLU CİHADDIR..BU SİSTEMİN YERİNE KENDİ SİSTEMİMİZİ İKAME ETMEKTİR..Allahcc yar ve yardımcın olsun....
 

_YUSUF_

Yönetici
Katılım
26 Haz 2008
Mesajlar
4,070
Tepki puanı
1,043
Puanları
113
Yaş
43
ESselam...İSLAM DEVLETİ OLMADAN İSLAMI YAŞAMAK İSLAMI HAKİM KILMA MÜCADELESİDİR...BİRİ YATACAK..BİRİ SATACAK..BİRİ UNUTACAK..BİRİ GÖREVİNİ YAPMAYACAK..TAMAM..BİRİLERİ DE İSLAMI HAKİM KILMA SAVAŞI VERECEK.BUDUR ANLAŞILMIYAN..SEN NEKADAR UĞRAŞIRSAN UĞRAŞ..KARŞINDA ÇOCUKLARIMIZIN AHİRETİNE KASTETMİŞ BİR REJİM VAR...İSLAMI HAKİM KILMA MÜCADELESİNİ BİZ VERMEZSEK ÇOCUKLARIMIZA BU İŞİ MİRAS MI BIRAKACAĞIZ..ONLAR BİZE BEDDUA ETMEZMİ....TABİKİ FERDİ PLANDA VAZİFELERİMİZİ YAPMAYA ÇALIŞACAĞIZ...ÇOCUĞUNU AÇIK SOKAĞA SALANLAR ...BAŞÖRTÜSÜZ DOLAŞTIRANLAR..BU REJİMİN ÜRÜNÜ..NEKADAR UĞRAŞIRSAN UĞRAŞ..ÖNÜNE GEÇMENİN YOLU CİHADDIR..BU SİSTEMİN YERİNE KENDİ SİSTEMİMİZİ İKAME ETMEKTİR..Allahcc yar ve yardımcın olsun....

Aleykumselam
Nasıl bir yöntemle mesela?
 

HÜZÜNLE DOLUYUM

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Ocak 2009
Mesajlar
343
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
46
rejim değişikliğinde genel geçer yöntem 3 tane...1-demokratik yol..CEZAYİRDE BAŞARISIZ OLDU...MÜSLÜMAN BİR DELİKTEN İKİ KERE SOKULMAZ...2-askeri ihtilal..İSLAMA DÜŞMANLIK ÜZERE KURGULANMIŞ BİR KURMAY KADRODAN BUNU BEKLEMEK ABESLE İŞTİGAL...3-İNKILAP..HALK İHTİLAL VE İNKILABI..DEVRİM..İSLAM DEVRİMİ..FİKİR VEYA DÜNYA GÖRÜŞÜ EDRAFINDA KENETLENMİŞ KURMAY KADRO...DEVRİMCİ ÖNCÜ GÜÇ VE DEVRİM..Tabiki demokrasi devrimci mücadelenin önünü açmada faydalıdır..tabiki silahlı kuvvetlere nufüz etmeden bir inkılap başarılamaz...BUNLARIN DESTEĞİ DE GEREKLİ................KAFİRLER YAKINDA NASIL BİR İNKILAPLA YIKILACAKLARINI GÖRECEKLERDİR..AYET...ÖZETLE...EHLİ SÜNNET VEL CEMAATA GÖRE ŞEKİLLENMİŞ BİR DÜNYA GÖRÜŞÜ..BUNUN EDRAFINDA HALKALANMIŞ DEVRİMCİ KADRO..VE İNKILAP....
 

HÜZÜNLE DOLUYUM

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Ocak 2009
Mesajlar
343
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
46
BAŞYÜCELİK DEVLETİ

-Yeni Dünya Düzeni-

Salih Mirzabeyoğlu

TAKDİM

Mümin, beş türlü şiddet arasındadır: Müslüman kardeşi onu çekemez. Münafık ona buğz eder ve sevmez. Kâfir onun canına kasteder. Kendi nefsi onunla uğraşır. Şeytan onu şaşırtmaya çalışır.

·

Yukarıdaki hadîs'in çerçevelediği beş şiddetin her birinden ayrı ayrı pay sahibi olarak sürdüğüm ömür, ilk üçüyle şahsımda Büyük Doğu-İbda erlerine mahsus bir hakikati tecelli ettiriyor ki, şükrün izhârı hâlinde belirtmeliyim:

-"Aslan meclise geldiği zaman, tavşan, çakal ve köpek titreşme müşterekliğinde bir olur!"

Herkes kendi zaviyesinden ayrı ayrı görüyor ki, biz bu işin ne fikir ve ne de fiil olarak şakasında değiliz... "Boşgörü"yü "hoşgörü" adı altında pazarlayan "mamacı" tipi değiliz... "Cek" ve "cak" gibi nisbet ekleriyle ıslâm davasının "fikir" ve "aksiyon" cephesini daima uzak istikbâle ısmarlayan ve daima "çile" ve "risk"ten kaçan "teyze adam" tipinin tersine, idealizmin ne demek olduğunu kaskatı bir vakıa hâlinde meydan yerine dikeniz... Gözümüz, büyük ıslâm inkılâbında... Başyücelik Devleti?..

·

Dünyada bugünkü siyasî ve içtimaî ihtilaçların bütün illet ve müessirlerini tartarak, tanıyarak, anlayarak ve bütün tarih seyri boyunca kendi nefs muhasebemizi dibine kadar yapmış, kendimizi bütün zaaflarımız ve kuvvetlerimizi tespit etmiş olarak, yepyeni bir ruh, mefkûre ve nizâm yekpâreliği içinde yeniden doğmamız lâzım... Dünya ne oluyor ve biz ne olacağız? Boşlukta mekân işgal etmek hakkımızı hangi şahsiyetli dünya görüşüne istinad ettireceğiz ve manevî "Ortak Pazar"a hangi öz malımızı sürebileceğiz? Sovyetler Birliği'nin çökmesinden sonra "Yeni Dünya Düzeni" adı altında rakipsiz olarak pazarlanan eski liberalizm ve demokrasi nizamı, başta Amerika ve yamacında Avrupa'nın patronluğunu tescil mahiyetinde hükmünü hâkim kılmaya çalışırken, kâfirlerin gönüllü alçaklığı bir yana, "onu babam da bilir!" hesabı kuru kuru "İslâm!" demek yeter mi? Elbette İslâm; ama "nasıl" ve "niçin"ini göstermek şartıyla!..

·

İdeal, eşya ve hadiseler üzerinde kendi nakşını görmek isteyen bir fikrin belirttiği hasret, iştiyak, hayâl ve plândır; ve eğer ideolocya bir beyin ise, ideal de bir kalbdir... Küçük ve miskin fikre dayanan hiçbir arzu, heves, merak ve davranış, ideal olamaz. Bir şeyin ideal olabilmesi için, mutlaka cemiyet plânında ulvî bir oluş ve erişe göz dikmesi lâzımdır... Her ideal bir gayedir; fakat her gaye ideal değildir. Gayeler aşağılara düşebilir, idealler düşemez... Sözkonusu hikmetlerin toplamı hâlinde biz, beyin ve kalb bir arada, İslâm davasının eşya ve hadiselere nakşı işini "nasıl" ve "niçin"i ile sistem bütünlüğünde göstereniz... Dünyada tek örneğiz... Biz: Büyük Doğu-İbda... Bu çerçeve içinde eserimi takdim ederim: Başyücelik Devleti... Ve, Yeni Dünya Düzeni!..

·

Aslında "Başyücelik Devleti" bahsi, Büyük Doğu İdeolocya Örgüsü'nün işleniş gayesi ve bütün mevzularını toplayan ana sütunu; yani İdeolocya Örgüsünün tâ kendisi... Ne var ki, gözönünde duran eşyanın kayıp olması gibi, etrafında işlenen mevzuların içinde gaib oldu ve uyudu kaldı... Bahsi alıyorum ve malûmu meçhullükten kurtarmak ve elbette kullanılmak üzere yapılmış bombayı cemiyet meydanında patlatmak şeklinde, işliyorum... Umulur ki, meselelerin seyri ve ıslâmcı mücadelenin müşahhas hedef ve gayelerinin tesbiti hususunda yepyeni bir bakış getirilmiş olsun!..

·

Demokrasi ve liberalizmden, Birleşmiş Milletler Teşkilâtı ve Avrupa Ortak Pazarı'na kadar; fikir ve kuruluşlar plânında içiçe bir yumak olarak şekillendirilen "Yeni Dünya Düzeni", Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa'nın birbirleriyle rekabet ortamı içinde de olsa bizim gibi ülkelere biçtikleri parya statüsünde müşterek, bir hegemonya sistemidir... Elbette "hayır!" diyoruz: Ülkemizden başlayarak teklif ettiğimiz "Yeni Dünya Düzeni"miz ile!..

©İBDA YAYINLARI

Adres: İsmail Kazım Gürkan Cd. Üretmen Han 3/316 Cağaloğlu / İstanbul
 

HÜZÜNLE DOLUYUM

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Ocak 2009
Mesajlar
343
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
46
Bu Dava: Büyük Doğu

• Bu dâva herhangi bir rejime karsı başka bir rejim teklif ve propagandasında bulunmak değil; Türk’ünden, Arabından, İranlısında, Hintlisinden, Çinlisinden, Endonezyalısından ve daha filânından ve falanından hiçbirine mahsus olmaksızın, İslâm dünyasını bütün yer yüzüne, kavimler ve tarihî vâkıalar üstü mücerret ve gerçek hüviyet ve şahsiyetle sâf bir mefkûre ve münezzeh bir ideolocya halinde belirtmek işidir.

• Bu dâvaya, İslâm’ın iyi veya kötü bütün mensupları kadar bütün mensup olmayanları da muhataptır. Zira biz, bilenlerdeniz ki, bütün insanlık icabet edenleri ve etmeyenleriyle, Peygamberler Peygamberinin Ümmet kadrosu içindedir. O’nu, Kâinatın Nurunu tanımayan, çatlasa da, patlasa da, onun kadrosundan dışarıya kaçamaz; ancak icabet etmeyenler topluluğu içinde kalır ve ebedî hüsranı bu topluluk içinde tadar. Onun içindir ki, icabet edenlerin icabet şartlarını, en nâzik ve ulvî noktalarına kadar belirtecek olan her zaman ve mekâna şâmil mânalar ve kıymetler tablosunu çizerken, bu tabloya, icabet etmeyenlerin de gözleri önünde,
gerçek varlığın her satırını kucaklayan bir örnek olarak dikmek, bize borç oluyor.

• İslâm, her münevver Müslümanın şahısında, bütün kıymet hükümlerini, zaman ve mekânlara tatbik edici inkılâp ideolocyasını kurmakla mükelleftir. Tekliflerin en azizi olan bu teklife kulak asan, milyonlarca kalabalıklar içinde kaç kişidir? Yani Müslümanlık iddia edenler arasında gerçek müslüman kaç kişi?

• Gerçek Müslüman! Senin isin, İslâmın, herkesçe bilinen, bilinmesi kolay olan, kolayca bilinmekle mahrum nasipler üzerinde bir tesir bırakıp bırakmayacağı meçhul bulunan, umumî ve hususî bilgilerini ezbere sıralamak değildir! senin işin, bu bilgiler altında yasayan nâmütenahî derin ruhun, tamamıyla İslâmî ölçüler altında, ebediyet mikyasiyle zaman ve mekân fethedici hayat mimârisîni kurtarmaktır! Ebediyetin Rehberi belki de böyle bir fiile şart tâyin buyurmak için, bazı İlâhî tefekkürlerin bir saatine yetmis senelik namaz sevabı müjdelemişlerdi.

• İslâm İnkılâbını kim örgüleştirecek? Reformacılar mı, nefsanî ve havaî tefsirciler mi, kısrî şeriatciler mi, ham ve kaba softalar mı, yalancı sofîler mi, yeni müçtehit taslakları mı, yoksa bunlardan hiçbiri olmadığını telkin ederken, kendisine henüz bir sınıf ismi veremediğimiz, mücerret bir ifadeyle gerçek ve derin Müslüman ne demektir ve böyle Müslümanların ruhundan tütecek bir hayat mimarisinin çizgi çizgi müşahhas beyanı nedir?

Beklediğimiz İnkılap/Giriş

NECİP FAZIL KISAKÜREK...
--------------------

Gökte saman yolu benim olmalı;
Dipsizlik gölünde, inciler benim.
 

HÜZÜNLE DOLUYUM

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Ocak 2009
Mesajlar
343
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
46


Büyük Doğu Marşı

Allahın seçtiği kurtulmuş millet!
Güneşten başını göklere yükselt!
Avlanır, kim sana atarsa kement,
Ezel kuşatılmaz, çevrilmez ebet.

Allahın seçtiği kurtulmuş millet!
Güneşten başını göklere yükselt!

Yürü altın nesli, o tunç Oğuz’un!
Adet küçük, zaman çabuk, yol uzun.
Nur yolu izinden git, KILAVUZ’un!
Fethine çık, doğru, güzel, sonsuzun!

Yürü altın nesli, o tunç Oğuz’un!
Adet küçük, zaman çabuk, yol uzun.

Aynası ufkumun, ateşten bayrak!
Babamın külleri, sen, kara toprak!
Şahit ol, ey kılıç, kalem ve orak!
Doğsun BÜYÜK DOĞU, benden doğarak!



Aynası ufkumun, ateşten bayrak!
Babamın külleri, sen, kara toprak!

(1983)
Necip Fazıl Kısakürek
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt