Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Mezhepsiz âlim olmaz (4 Kullanıcı)

ahde

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
2 Mar 2009
Mesajlar
590
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
43
Sevgili ahde kardeşim
Kafanın karışmasından korunmak istiyorsan Kuran okumaya devam et kafa karışıklığına yeterli panzehir onun içinde mevcuttur
Yaklaşık 20 yıl Kuran inceledim
Keramet sahibi olmak istesem ben çoktan keramet sahibi olucağıma inanıyorum ama ben ilim sahibi olmak istedim ve her geçen gün ilmimi artırıyorum
Yusuf kardeşime bir cevap yazmıştım sanada söyleyeyim en beğendiğin hocanın bana bir Kuran tefsirini söyle sana yazacağım cevapları onun Kuran'ı tefsir anlayışı ile cevaplandırayım o zaman sorun biter herhalde.
Biz burada matematik kitapları değil anlaşılabilir olduğu hakkında açıkça bir çok ayet yazılı olan Kurandan bahsediyoruz sevgili ahde kardeşim bunu lütfen matematik kitabı ile bir tutmayalım.
Sevgili ahde kardeşim tavsiyeme uy sana gönderileni iyi oku kafa karışıklığı kalmaz çünkü okudukça sorularına hatta soramadıklarına bile cevaplar kitabının içinde.

mübin dikkatine : öncelikle belirteyim ben cahil biri değilim hafızlık yaptım
ikincisi sizin ilminizin neticesi ortada tamamen sapıtmış durumdasınız
üçüncüsü ben kur'an-ı kerim'le matematik kitabını kıyaslamadım
kıyaslamam da lakin siz öğle yorumlamak istemişsiniz kapasite meselesi
anlatmaya çalıştığım allah (cc) kur'an-ı hz peygamberimize vahiy yoluyla
göndermiştir bazı ayeti kerimeler vardırki ashab anlamakta güçlük çekmiş
hz Peygamber cebrail (as) sormuş ve hadisi kudsilerle açıklanmıştır.
yani cebrail (as) peygamberimize peygamberimiz ashaba ashabda sonrakilere aktarmış ama kimse kafasına göre bir yorum öne sürmemiştir
evliya ullah ki madde ilminin yanısıra mana ilmine aldıkları halde bize kur'an yeter ne gerek var mezhebe dememişlerken sizin yapmaya çalıştıklarınız
açıkça ortadadır.
son olarak belirteyim benim kafam sizingibilerin yazdıklarıyla asla karışmaz
lakin daha yaşı küçük kardeşlerimiz var dini öğrenmeğe çalışan
ben onları kasdetmiştim nasıl bukadar vebal üstelene biliyorsunuz şaşırıyorum doğrusu yıllarını ilimle tüketenler bile fetva vermeye çekinirken
amacınıza bu şekilde ulaşamayacağını belirteyim
 

mübin

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
13 Şub 2008
Mesajlar
219
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
57
Sevgili ahde kardeşim sana bir cevap yazmıştım ama sinirlendiğimden dolayı biraz ağır kelimeler kullanmıştım sonra göndermekten vazgeçtim.Bana bir örnek olarak matematik kitabını yazmıştın bende sana sözlerimi aşağıdaki ile bitiriyorum
Sana ve senin gibi düşünenlere diyeceğim şudur siz 4 büyük takım tutmaya devam edin ben milli takım taraftarıyım diğerlerinide sadece sever ve desteklerim
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
mübin dikkatine : öncelikle belirteyim ben cahil biri değilim hafızlık yaptım
ikincisi sizin ilminizin neticesi ortada tamamen sapıtmış durumdasınız
üçüncüsü ben kur'an-ı kerim'le matematik kitabını kıyaslamadım
kıyaslamam da lakin siz öğle yorumlamak istemişsiniz kapasite meselesi
anlatmaya çalıştığım allah (cc) kur'an-ı hz peygamberimize vahiy yoluyla
göndermiştir bazı ayeti kerimeler vardırki ashab anlamakta güçlük çekmiş
hz Peygamber cebrail (as) sormuş ve hadisi kudsilerle açıklanmıştır.
yani cebrail (as) peygamberimize peygamberimiz ashaba ashabda sonrakilere aktarmış ama kimse kafasına göre bir yorum öne sürmemiştir
evliya ullah ki madde ilminin yanısıra mana ilmine aldıkları halde bize kur'an yeter ne gerek var mezhebe dememişlerken sizin yapmaya çalıştıklarınız
açıkça ortadadır.
son olarak belirteyim benim kafam sizingibilerin yazdıklarıyla asla karışmaz
lakin daha yaşı küçük kardeşlerimiz var dini öğrenmeğe çalışan
ben onları kasdetmiştim nasıl bukadar vebal üstelene biliyorsunuz şaşırıyorum doğrusu yıllarını ilimle tüketenler bile fetva vermeye çekinirken
amacınıza bu şekilde ulaşamayacağını belirteyim
---------------------------------------------------------------
Allahcc yar ve yardımcınız olsun gönüldaş...
Allahcce emanet olasınız..
Allahcc razı olsun...
BESMELE...SELAM...DUA...
...............................
 

Huyela

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eki 2006
Mesajlar
2,345
Tepki puanı
1
Puanları
36
Yaş
41
Konum
İstanbul
man_2.gif
man_3.gif
13.jpg
Mezhepsiz Kardeşime Mektup 03/04/2009 - 23:28
Mehmet Şevket Eygi Muhteremkardeşim... Dört fıkıh mezhebi ortadan kalkınca Müslümanların bir ve
beraber olacağını, tefrikanın ve çekişmelerin kalkacağını iddia
ediyorsun. Mezheb sahibi olmayı zararlı görüyorsun. Yanılıyorsun.
Dört fıkıh mezhebi esasta, usûlde, temelde birdir, aralarında ayrılık yoktur. Çeşitlilik esasa ait değildir, teferruata ait bazı meselelerdir ki, bir sakınca teşkil etmez. Aksine bir rahmet ve zenginlik teşkil eder.

Dört mezhep kalkar ve mezhepsizlik yayılırsa ne olur biliyor musun? Her kafadan ayrı bir ses çıkar. Elifi görse mertek sanan cahiller ictihad yapar, fetva verir, din hakkında konuşur, söz ayağa düşer. Hak fıkıh mezhebi dört iken; binlerce, on binlerce, yüz binlerce bozuk, yanlış, sapık mezhep çıkmış olur. Bu ise Ümmet içinde kaos ve anarşi doğurur.

Sizin mezhep aleyhtarlığınızın samimî olduğunu kabul edelim. Lakin bütün mezhepsizler sizin gibi değildir. Bazı kimseler, Ehl-i Sünnet İslâmlığını yıkmak, onun yerine yanlış yorumlara dayanan birtakım marjinal bid'at fırkalarını hakim kılmak istiyor.

Daha önce de yazmıştım, iki büyük ve zengin Ortadoğu devleti Türkiye'yi kendi mezhep veya fırkalarına sokmak için gece gündüz çalışıyor, bu yolda büyük paralar harcıyor. Onlar doğrudan doğruya, açık ve samimî olarak Ehl-i Sünnet fıkhını, mezhebini, akaidini bırakın bizim mezhebimize girin demiyorlar, öncelikle Türkiye Müslümanlarını mezhepsizleştirmek istiyorlar.

Bunların oyunlarına gelmemeliyiz.

Taqiyyeyi bıraksınlar, cesur olsunlar, açık olsunlar, samimî olsunlar.

Bendeniz bir Ehl-i Sünnet Müslümanı olarak nasıl açık seçik konuşup yazıyorsam onlar da böyle yapsınlar.

Türkiye'de Ehl-i Sünneti kimler istemiyor?

1. Başka bir mezhebe, fıkha bağlı bir Ortadoğu devleti.

2. Ehl-i Sünnet dışı bir mezhebe bağlı başka bir devlet.

3. Reformcular, dinde yenilik, değişiklik isteyenler.

4. Müslüman yerli oryantalistler.

5. Fazlurrahmancılar, Ankara ekolü.

6. Sekülarizmle İslâm'ı bağdaştırmak, uyumlu hale getirmek isteyenler.

7. Bir kısım militan Sabataycılar, Gizli Yahudiler.

8. Kemalistler, Ergenekoncular.

Bunların Ehl-i Sünnet aleyhinde çalışmaya hakları var da, benim Sünnî bir Müslüman olarak kendi mezhebim ve fıkhım için çalışmaya hakkım yok mudur?

Mezhep ve mezhepsizlik konusundaki yazılarım bazılarını çok üzüyor, çok öfkelendiriyor. Hattâ küfür edenler, ağır hakaretler savuranlar bile görülüyor. Müslümanların kendi aralarındaki ihtilaflı konuları, anlaşmazlıkları ahlâk, edep, terbiye, efendilik, kardeşlik, insaf ve adalet sınırları içinde olumlu bir şekilde tartışmaları ve müzakere etmeleri gerekmez mi?

Mesela, bazı mezhepsizlerin göklere çıkardıkları Kurtuluş Rehberi ilan ettikleri Efganî'yi ele alalım. Aykırı fikirleri olan bir zat "Efganî'yi tenkit edenler onun taharet bezi olamazlar..." demiş. Bu söz bir ilim adamına, ziyalı (aydın) bir Müslümana yakışır mı? Efganî gerçekten büyük, iyi, faziletli bir Müslüman ise bunu ciddî, ilmî bilgi ve belgelerle, tutarlı gerekçelerle isbat etmeye çalışsın.

Ben ne diyorum: Efganî azılı bir farmasondur diyorum. Şiî olduğu halde kendisini Sünnî, İranlı olduğu halde Afgan olarak göstererek din kardeşlerini aldatmıştır, herkesin ictihad yapması yönündeki fikri ve görüşü bozuktur, maceraperest ve aktivisttir, İran şahını onun bir yakını katl etmiştir, ihtilalcidir, bir İngiliz ajanı ile yakın ilişkisi vardır, Bahaîlikle alakası vardır... Bunlara niçin cevap verilmiyor da, taharet bezi edebiyatı yapılıyor?

Efganî'nin mason olduğunu söylemek iftira mıdır, hakaret midir? Bu gerçeği gizlememizi mi istiyorlar? Açıklanınca niçin sinirleniyor ve hakaret ediyorlar?

Benim yazılarım büyük Müslüman kütle içindir. Mezhepsizleri muhatap kabul etmem. Sevgili din kardeşlerimi uyarıyorum: Zamanımızın en büyük fitnesi mezhepsizliktir, fıkıh ve Sünnet düşmanlığıdır. Sahih hadîslerin ayıklanması büyük fitnedir. Bu ayıklanma işinde bir Cizvit papazının çalıştırılması büyük ihânet ve rezalettir.

Reformculuk, evcil ve ılımlı bir İslâm türetme çabaları İslâm ve Ümmet için en büyük tehlikedir.

Ehl-i Sünnet, bid'atleri, hurafeleri kabul etmez.

Bid'atler ve hurafeler elbette ayıklanacaktır. Lakin sahih hadîsler ayıklanamaz.

Ben bir Müslüman olarak dinde reformu, mezhepsizliği, hadîs ayıklanmasını, Kur'ân'ın heva ve re'y ile yanlış yorumlanmasını asla kabul etmem.

İcazetsiz, ehliyetsiz, reformcu ilahiyatçılara asla güvenmem.

Laik düzenin ilahiyat fakültelerinden, icazetli din hocası çıkmaz, genellikle oryantalist yetişir.

İslâm kültüründe ilahiyatçı kelimesi ve terimi yoktur. Ulema, fukaha, müfessirîn, muhaddisîn kelimeleri vardır.

İcazetsizlik büyük, vahim, öldürücü bir kopukluktur.

Diyanet her geçen gün bunların kontroluna, tesiri altına giriyor.

Mason masonluk, reformcu reformculuk için nasıl çalışıyorsa ben de Ehl-i Sünnet için çalışacağım. İtirazı olan, gerekçelerini belirterek edeple, terbiyeli bir şekilde tartışsın.

Bendeniz Ehl-i Sünneti savunmak için hiçbir yerden para almıyorum, herhangi bir maddî menfaatim yoktur.

Ehl-i Sünnet ve Cemaatin doğru yol olduğunu ilmelyakîn ve hakkalyakîn bildiğim için bu yazıları kaleme alıyorum.

Seçim Mafyaları Neler Yaptı?

Yazılarımı devamlı okuyanlar hatırlayacaklardır, kaç ay önceydi, seçim mafyalarının gizli, sinsi, kanun dışı faaliyetlerine dikkat edilmesini, tedbir alınmasını yazmıştım.

Seçimler bitti, dedikodular, iddialar, feryatlar, figanlar bitmedi. Acaba bunların hepsi de gerçek dışı mı, boş mu, fos mu? İçlerinde hiç doğru olan yok mu?

Nice yerde oylar yeniden sayılıyor. Yakılan oylar varmış. Küllerin tahlili yapılacakmış... Geçen seçimlerde çöplükte oylar bulunmuştu, bu sefer de öyle durumlar varmış.

Oylar değiştirilmiş... Oylar saklanmış...

Niçin böyle sahtekarlıklar yapılıyor? Niçin belediyeleri ele geçirmek için ahlâk ve hukuk dışı işler yapılıyor?

Çünkü belediyecilikte büyük rantlar var. Yurt çapında yekun olarak yüz milyarlarca liralık rantlar. Bu rantlar bazılarının gözlerini karartıyor, başlarını döndürüyor, kudurtuyor.

Hayır, yanlış anlaşılmasın, herkes ve her yer için yazmadım bu satırları. Elbette şaibesiz seçimler de yapıldı. Genelde böyle olduğunu sanıyorum. Lakin bir çürük incir bir çuval inciri berbat edermiş...

Başkanın biri makamına gidince odasının kapısını söktürmüş, "Bundan sonra vatandaş hiçbir engele takılmadan gelsin derdini anlatsın" demiş. Tebrik ediyorum.

Türkiye'de iyi şeyler de oluyor, kötü şeyler de.

İyi şeylerin engellenmesi, yaygın ve hakim hale gelmesi; kötülerin azalması, engellenmesi, kösteklenmesi gerekiyor.

Belediyelerde hizmete evet; ranta, soyguna, israfa, hırsızlığa, talana, haram yemeye hayır.

Ey iyi, temiz, doğru, dürüst vatandaşlar!.. Sizler kötülerden, yamuklardan, şerirlerden, fâsık ve fâcirlerden, hainlerden daha cesaretli, daha gözükara, daha güçlü, daha yılmaz olmazsanız bu memleketin geleceği karanlıktır.

1946 seçimlerini hatırlıyorum, o zaman çocuktum, Arslanköy'de, Senirkent'te oy sandıkları gasb edilmiş, halk buna itiraz edince bir kısım vatandaşlar faşist oligarşik rejim tarafından zincirlere vurularak tutuklanmıştı. Bunlar unutulmamalı, bu konuda kitaplar ve risaleler yayınlanarak, köşe yazılarıyla ve araştırmalarla yeni nesillere öğretilmelidir.

Allahü teala razı olsun
 

ahde

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
2 Mar 2009
Mesajlar
590
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
43
Sevgili ahde kardeşim sana bir cevap yazmıştım ama sinirlendiğimden dolayı biraz ağır kelimeler kullanmıştım sonra göndermekten vazgeçtim.Bana bir örnek olarak matematik kitabını yazmıştın bende sana sözlerimi aşağıdaki ile bitiriyorum
Sana ve senin gibi düşünenlere diyeceğim şudur siz 4 büyük takım tutmaya devam edin ben milli takım taraftarıyım diğerlerinide sadece sever ve desteklerim

Mübin dikkatine: Benim amacım kimseyi sinirlendirmek değil yalnızca doğruları yazmak inanç boyutu kişinin kendisiyle ilgili bir boyuttur
fakat sapık görüşlere asla müsamaha gösteremem bu arada hak mezhebleri
futbol takımlarına benzetmeniz ilmi yönden kapasitenizi ortaya koyuyor
gerçekten bu benzetmeyi yapabilmek büyük ilim sahiplerine yakışır sizin gibi
sapık görüşlü ilim sahiplerine yine söylüyorum ben YÜCE KİTABIMIZ KUR'AN-I KERM-İ matematik kitabıyla kıyaslamadım belirtmek istediğim tefsir alimlerinin yıllarca ayeti kerimeleri açıklamak için ilim tahsil ettiğiydi
bu ilmin neticesinde ancak tefsir mümkün olur sizin gibi her önüne gelen ayet yorumlayamaz umarım anlamışsınızdır. yinede ehli sünnet ile ilgili kısa bir açıklama yapayım :


Peygamber Efendimizin irtihali ile birlikte vahiy kesilmiş ve akabinde Kur'an–ı Kerim Hazreti Ebu Bekir'in kısa halifeliği döneminde toparlanarak, düzenleniyor. Hazreti Ömer döneminde ise Mushaf adını alarak kitap halini getiriliyor. Ashab–ı Kiram açıklama gerektiren hususları açıklıyor, insanlara ışık saçmaya devam ettiler.
Bugün mezhepleri inkâr ederek, sünneti reddeden, hadisleri kabul etmeyenlerin amacı ne olabilir? Şunu unutmamak gerekir ki; sünnetin ravileri aynı zamanda da Kur'an'ın da ravileridir. Bu gün sünnet dil uzatan zındıklar yarında dillerini Kur'an'a uzatacaktır. Peygamber efendimizden sonra, peygamber tarafından getirilmiş olan haberler hakkında fikir yürütmeyen ve yorum yapmadan halisane inanan ve peygamber sünneti ile amel eden büyük bir Müslüman topluluk vardı.
Peygamberimizin "Ashabım gökteki yıldızlar gibidir hangisine tabi olursanız hidayet bulursunuz" hadisi şerifi icabınca sonradan gelenler bilmediklerini ashaptan öğreniyor, birinin bilmediğini bir başkasına soruyorlar ve peygamber efendimizden duyduklarını insanlara tebliğ ediyorlardı.
Zaman zaman peygamber ışığında tabiini aydınlatan içtihatlarda bulunuyorlardı, zamanla gelen müçtehitler bunu hüccet (aksi iddia edilemeyen delil) kabul etmiş, itiraz dahi mümkün olmamıştır.
Nas kabul edilen Kur'an, sabit ve hükümleri belli olup "namaz kılın" ayetinin emrine muvafık olarak peygamberimizin namazı nasıl kılınacağını ashaba anlatıyordu. Bu ve benzeri gibi tefsire ihtiyaç duyulan "hac emri"nin yerine getirilişi, Kur'an'daki zekât emrinin miktarı gibi meseleler hakkında ashabın anlattıklarına göre insanlar amel ediyordu.
Yine burada mesele hadis ilmi ile alakalı olup hadislerin tatbikinde kuvvet derecesine göre sıralama vardır . Zaten mezhep uleması hadislerin bütün rivayet ve ayrıntılarını en hassas noktasına kadar tedkik eylemişlerdir.
Zaman geçtikçe Müslümanların yaşadığı coğrafya genişliyor, ashaba ulaşmak zorlaşıyordu. Ecelleri geldikçe peygamberimizin yarenleri, inanların arasından ayrılıyordu. Bununla birlikte gün geçtikçe yine farklı mevzular gündeme geliyor her biri açıklamaya muhtaçtı. Bu yıllarda yanlış haberlerde bulunan fitneci insanlarda türemişti. Tedbir alınmazsa İslam ümmetinin inanç ve itikadı tehlike ile karşı karşıya kalacaktı. ve imamı azam ebu hanefi
devamı ikinci sayfada
 

ahde

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
2 Mar 2009
Mesajlar
590
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
43
Meshebler ve imamları

Meshebler ve imamları

Hanefi Mezhebinin kurucusu İma-m–ı Azam (Büyük imam) adıyla maruf Ebu Hanife hazretleridir. Asıl adı Numan, babasının adı ise Sabit olup Numan bin sabit künyesi ile anılmıştır.
Peygamberimizin Dürr'ül–Muhtarın, Hayrat'ül–Hisanın ve Mevdüat'ül–Ulumun aldığı; "Adem Aleyhisselam'in benimle övündüğü gibi bende ümmetimden bir kimse ile övünürüm ismi Numan künyesi Ebu Hanifedir. O ümmetimin ışığıdır" mübarek hadisi şerifleri ile haber verdiği zat Hicri 80/miladi 699 tarihinde Küfe de doğdu. Küçük yaşta hafız'ul–kuran oldu. Kendisi tabiinden olan Numan, Sahabe–ı Kiramdan Enes bin Malik, Abdullah bin Ebi Evfa, Vesile bin Eska, Sehl bin Saile ve yine İmam'ı Azamın 20 yaşında olduğu dönemde vefat eden Ebu Tufeyl bin Vesile'den hadisler dinlemiştir.
* * *
Birçok sahabenin, tabiinin ve ulemanın yaşadığı devrin ilim merkezlerinden olan Küfe şehri bugünkü Irak topraklarında bulunmaktadır. Irak coğrafyası eski medeniyetlere de ev sahipliği yapmış değişik din ve inanışlara tanıklık etmiş ayrıca Haricilik gibi diğer bir siyasi ve itikadı akım olan Aleviğinde merkezi sayılıyordu.
Bununla birlikte başlı başına Ehli–Sünnet dışı sapık bir itikadı akım olan mutezile de bu gölgede zuhur etti. İşte böyle bozuk bir ortamda İmam–ı Azam ortaya çıktı.
İmam–ı Azam ehlisünnet itikadını amel yönünden nasıl bir yol takip ederek bozulmadan, sapasağlam ayakta kalacağını yazdığı eserlerinde ortaya koydu.
Daha sonra ise ardından gelen talebesi İmam Maturidi hazretleri de itikadı cihetten Ehli Sünnetin çizgilerini ortaya koydu. Onun için İmam'ı Azam ulemanın başıdır.
* * *
Çok sayıda eser meydana getirmiştir. Bunlardan bazılarını kendi dilinden ancak bir takım ilavelerle talebeleri yazmıştır. Çok sayıda ki kitabından on tanesi günümüze kadar ulaşmıştır. Ameli hususlarda ise başta İmam'ı Muhammed, İmam'ı Ebu Yusuf ve İmam–ı Züfer olmak üzere talebeleri hocalarının görüşlerini yazarlarken kendi içtihatları ile de Hanefi mezhebine ayrı bir zenginlik kazandırdılar.
O Ehlisünnetin reisidir. Kendisine bu künyeyi ulema vermiş olup "doğru inananların babası" manasına gelmektedir. Kendisi talebeliğinde bile zamanının en büyük âlimleri olan hocalarının yanında Küfe de yaşayan Ashab'ı Kiram ve tabiinden görüşmüş ders almıştır. Zaman zaman da hicaz bölgesine giderek Mekke ve Medine'de ashaptan yaşayan zatlardan "hadis" dinler, tabiin ile müzakerelerde bulunurdu.
Aralarında Ashabın da bulunduğu ve tabiinin bulunduğu dört binden fazla insandan ilim öğrendi.
* * *
İmam–ı Azam bir gün halife Mansur'un yanına gitti. O sırada, İsa bin Musa'da Halife'nin yanında bulunuyordu. İsa bin Musa:
–Burada dünyanın en büyük âlimi var, deyince Halife:
–Ey Numan bu ilmi kimden öğrendin, diye sordu. İmam–i A'zam:
–Hazreti Ömer ile beraber olanlar vasıtasıyla Hazreti Ömer'den, Hazreti Ali ile beraber olanlar vasıtası ile Hazreti Ali'den, İbn–i Mesud ile beraber olanlar vasıtası ile İbn–i Mesud'dan öğrendim, deyince Halife:
–Ey Numan sen işi çok sağlam tutmuşsun, dedi.
* * *
Peygamber Efendimizin İmam'ı Azam'la ilgili üç hadisi şerifi daha vardır. Ayrıca Buhari ve Müslim'de geçen "İman Süreye yıldızına çıksa Faris oğullarından biri elbette onu alır getirir" hadisi şerifinin, âlimler tarafından İmam–ı Azam'ı işaret ettiği söylenmiştir. Ayrıca Tabiinin, Ashab'ı Kiram'dan sonraki en hayırlı insanlar olduğunu ifade eden hadisi şerifleri saymakla bitiremeyiz. İmam–ı Azam'da tabiindendir.
Ayrıca Hazreti Ali; "Küfe'de gelecek olan İmam–ı Azam'ı haber vermiş, onun kıymetini bilmeyenlerin helak olacağını" ifade etmişti.
* * *
Haricilik, Şia, Mutezile, Kaderiye, Cebriye ve Mücessime gibi sapkın anlayışlardan Müslümanları korumuş olan İmam–ı A'zam hakkında Evliyanın büyüklerinden Sehl bin Abdullah'i Tüstüri şöyle demişti:
"Eğer İsa ve Musa'nın ümmetleri içinde Ebu Hanife gibi bir zat olmuş olsaydı, onların ümmetleri doğru yoldan ayrılmaz ve dinleri bozulmazdı."
Peygamber efendimiz "Âlimler peygamberlerin varisleridir" buyurarak dini ayakta tutanın âlimler olduğunu ehemmiyetini dile getiriyordu Bir başka hadisi şerifte de; "Ümmetimin âlimleri Beni–İsrail'in peygamberleri gibidir" buyurarak ulemanın nasıl bir mertebede olduğunu haber verdiler.
Bunun içindir ki; bugün mezhep ulemasına dil uzatan, isminin önünde "Prof" ve değişik sıfatlar bulunan insanlar dini tahrif etmek amacıyla değişik fikirler ortaya atmaktadırlar.
* * *
Hicri 150, miladı 767 yılında Küfe'de şehit olan, Numan bin Sabit hakkında Abdullah ibni Mübarek şunları diyor:
İmam–ı Malik hazretleri, İmamı Azam–ı diğer ulemadan ve kendinden üstün tutar ve İmam'ı Azam onun meclisine geldiğinde onu ayakta karşılar ve son derece saygı gösterirdi. Bir gün:
–Neden onu hep övüyorsunuz? diye sorduklarında:
–Ben ilmi ile insanlara faydalı olmakta ondan daha âlimini görmedim. Eğer o şu odun direk için altındır dese onu ispat eder, dedi.
İmam'ı Şafii Hazretleri buyurur ki:
"Fıkıh ilminde mütehassıs olmak isteyen Ebu Hanife'nin kitaplarını okusun."
İmam Şafii onu öyle bir mertebede görür ki:
"Bütün Müslümanlar İmam–ı Azam'ın çocukları gibidir" derdi.
Aynı zamanda büyük bir şair olan fakat bunu serdeylemekten son derece uzak duran imam Şafii hazretleri:
"Numan'ın ismini bizim yanımızda çok anın zira onun ismi misk gibidir ne kadar çok anarsanız o kadar çok güzel koku yayılır" şiiriyle İmam–i Azam'ı övmüştür.
Dünya üzerindeki Müslümanların çoğunluğu Hanefi mezhebi üzerindedir.
İMAM ŞAFİİ VE ŞAFİİ MEZHEBİ
Dört mezhepte sıralama olarak esasen üçüncüsüdür. Çünkü asıl adı İmam–ı Muhammed İdris–i Şafii olan zat, İmam–ı Azam’ın vefat ettiği tarih olan hicri 150, miladı 767 senesinde dünyaya gelmiş, zaman itibariyle İmam–ı Malik ve mezhebinin ardında yer alır. Gazze'de dünyaya gelmiş, çocukluk çağında babası vefat edince annesi onu Mekke'ye getirmiş. Mekke'ye gelmesi ona ilim kapılarının açılmasına sebep olmuştur. Yedi yaşında hafız oldu. 10 yaşında İmam–ı Malik'in Muvatta kitabını 9 günde ezberledi.
İmam–ı Malike uzun yıllar talebelik yapmış, ardından bir müddet Yemen kadılığı, sonrasında ise İmam–ı Azam'ın talebe olmuş, İmam–ı Muhammed'in ders halkasına katılır. Beş yıl Bağdat'ta kalarak, İmam Muhammed'e talebe olur.
Sonra Mekke'ye dönerek insanların hidayeti, imanlarının muhafazası ve amellerinin sıhhati için çalışmaya başlar. Talebeler yetiştiren ve ilim meclislerinde dersler veren Şafii hazretleri 57 yaşında Mısırda vefat etti. Yazmış olduğu kitaplar ve kendisinden ilim öğrenmeye gelen talebeleri sayesinde görüşleri, fikirleri ve verdiği hükümler bütün dünyaya yayıldı.
Şafii mezhebi, Hanefi mezhebinden sonra en çok müntesibi olan mezheptir. Onun müntesipleri daha çok Mekke, Endonezya Mısır, Aden körfezi, Irak, Filistin Azerbaycan, Maveraünnehir, doğu ve güneydoğu Anadolu da bulunmaktadır.
İMAM MALİK VE MALİKİ MEZHEBİ
Maliki mezhebi kronolojik sıra itibarıyla ikinci sıradadır. Fakat müntesipleri Şafii mezhebine nispetle daha az olduğu için üçüncü sırada sayılmaktadır. Büyük hadis ve fıkıh bilgini Maliki Hazretleri, İmam–ı Malik bin Enes'e nispet edilir.
İmam–ı Malik hazretleri hicri 93, miladi 712 yılında Peygamber efendimizin hadisleri ve ayrıca sahabe ve tabiinin fetvaları bakımından merkez durumunda olan Medine'de dünyaya geldi. O Medine'nin mana atmosferinde yetişti. Döneminde Medine fıkhının imamı olarak tanındı ve etrafında geniş ilim halkaları meydana geldi.
Hicri 179, Miladi 795 tarihinde yetmiş altı yaşında vefat eden İmam'ı Malikin görüş ve fetvaları, yazdığı kitaplar ve talebeleri sayesinde hicaz bölgesinde, Mısır ve Kuzey Afrika yayıldı. Malikilik bir zamanların Endülüs devletinin resmi mezhebi oldu.
Okuduğu hocaları dahi kendisine fetva sormuş, İmam'ı Malik hazretleri diğer mezhep imamları gibi çok takva olmasının yanında fetva hususunda da çok hassas bir zat olup bir yerde bir haber bulduğu zaman onu önce Medine'de yaşayanlara sorardı. Zira seneler boyu peygamberin ve ashabının yanın da kalan, sohbetlerinde, ders halkalarında bulunlar bu haberi doğruluyorsa, o zaman haberi kabul ederdi.
İmam Şafii ve İmam Ahmed bin Hanbel, İmam Malikin ilim meclislerine katılmışlar ve onun büyüklüğünü öven çokça sözler söylemişlerdir.
İMAM AHMED BİN HANBEL VE HANBELÎ MEZHEBİ
Hicri 164, miladi 780 yılında Bağdat'ta dünyaya gelen Ahmet bin Hanbel, genç yaşta hadis toplamaya başladı. Hadis toplama amacıyla bütün İslam coğrafyasını dolaştı. Aslında büyük bir hadis âlimi ve ravisi olan İmam Ahmet Bin Hanbel, naslardan da hüküm çıkarmaya itina göstermiş ve hüküm vermekte muhakkak delillere başvurması ve görüşlerinde takip ettiği metotlarıyla birlikte diğer imamlar gibi takdire şayan ilmi ictihatları sebebiyle de aslında geleneksel yani selefi bir sistem üzerine devam eden İmam Hanbel o dönemde sapkınlıklarını yaymaya çalışan Şia ve diğer Ehli Sünnet dışı akımlara karşı verdiği mücadele ve geliştirdiği sistem sebebiyle görüş fikir ve içtihatları talebeleri tarafından yayılarak Hanbelî mezhebi ortaya çıkarılmıştır.
Hanbeli mezhebi, teknik anlamda bir fıkıh mezhebi olmaktan öte daha çok bir hadis ekolü olması münasebetiyle Hanbeliliği başlı başına fıkhı bir mezhep olarak saymayan âlimler vardır.
Sonrasında talebesi olan İbn–i Kayyım el–cevziyye, ondan beş yüz yıl kadar sonra gelen İbn–i Teymiyye'nin Ehli–Sünnet dışı görüşleri sebebiyle Hanbeli mezhebinin mensupları oldukça azalmıştır. Bugün Suudi Arabistan, Irak'ın bazı yöreleri, Suriye, Filistin ve Mısır havalisinde Hanbeli müntesibi olarak görünenler varsa da bunlar aslında İbn–i Teymiyye'nin görüşlerini ve Vehhabiliği benimsemiş oldukları görülecektir. Dolayısıyla gerçek manada Hanbelî mezhebinin mensubu kalmadığı yada çok az sayıda kaldığı söylenebilir.
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
Peygamber Efendimizin İmam'ı Azam'la ilgili üç hadisi şerifi daha vardır. Ayrıca Buhari ve Müslim'de geçen "İman Süreye yıldızına çıksa Faris oğullarından biri elbette onu alır getirir" hadisi şerifinin, âlimler tarafından İmam–ı Azam'ı işaret ettiği söylenmiştir. Ayrıca Tabiinin, Ashab'ı Kiram'dan sonraki en hayırlı insanlar olduğunu ifade eden hadisi şerifleri saymakla bitiremeyiz. İmam–ı Azam'da tabiindendir.
Ayrıca Hazreti Ali; "Küfe'de gelecek olan İmam–ı Azam'ı haber vermiş, onun kıymetini bilmeyenlerin helak olacağını" ifade etmişti.
Allahcc razı olsun ahde gönüldaş...
Allahcc yar ve yardımcınız olsun...
BESMELE...SELAM...DUA...
 

ahde

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
2 Mar 2009
Mesajlar
590
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
43
allah razı olsun ahde kardeşim

rabbim sizdende razı olsun bir müslümana yakışmaz gereksiz çekişmelerin
içinde yer almak lakin söz konusu imamlarımız olunca kendime engel olamadım değil onlara laf söyletmek uğurlarına canlar feda
onlarki allah için dinimiz için hz peygamberin yolundan ayrılmamak için
bir an bile nefislerine uymamış gece gündüz çalışmış ve biz cahiller
doğruyu bulalım diye dünyalarından vazgeçmişlerdir.
onlara yapılan haksızlıklara tepkisiz kalmadığınız için rabbim hayırlı ecrinizi versin. selametle kalın.
 

temhev

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
22 Mar 2008
Mesajlar
1
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
50
Ben mezhepler arasında ki farkı bilmiyorum tam olarak. Hanefi mezhebinden olmama rağmen diğer mezhepler arasında ne fark var onları öğrenmek istiyorum.
 

Huyela

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eki 2006
Mesajlar
2,345
Tepki puanı
1
Puanları
36
Yaş
41
Konum
İstanbul
Ben mezhepler arasında ki farkı bilmiyorum tam olarak. Hanefi mezhebinden olmama rağmen diğer mezhepler arasında ne fark var onları öğrenmek istiyorum.

Bu konu biraz uzun.

Bunları bilmenin bazı zamanlar faidesi çok oluyor. Taklit açısından. O yüzden sizi bir linke yönlerdirmek istiyorum. Orada konu başlıkları mevcut. Oradan istifade etmenizi rica ederim.

Mezhep ve mezhepsizlik .:.: www.dinimizislam.com :.:.

Dualarınızı beklerim.
 

mübin

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
13 Şub 2008
Mesajlar
219
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
57
Sevgili ahde kardeşim yazdıklarına dayanamadım cevap vermeden edemedim
Yazında beni kastediyorsan imamların bırak büyüklerini küçüklerine dahi kötü laf ettim mi
Bir de diyorsun ki imamlar bir an bile nefislerine uymamış!!! bunlar hiç aşk yaşamamışlarmı aşk yaşadılarsa bu nefs değilse nedir
Bir yazı yazıyorsan biz cahiller diye orada sadece kendini kastederek yaz; biz deme.
Benim yazdığım 4 büyükler kelimesinden futbol sporunu beğenerek uydurmuşsun aferin ama ben ne milli takımın hangi milli takım olduğunu ne de spor olarak futbol olduğunu yazmamıştım
Eğer haksızlık yapan olarak beni kastediyorsan hangi haksızlığı yapmışım ve onları ne ilgilendirir kraldan çok kralcı olup imamları bile neredeyse ilah gibi benim gibi düşünenlerin karşısına çıkarıp durmayın
 

Huyela

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Eki 2006
Mesajlar
2,345
Tepki puanı
1
Puanları
36
Yaş
41
Konum
İstanbul
rabbim sizdende razı olsun bir müslümana yakışmaz gereksiz çekişmelerin
içinde yer almak lakin söz konusu imamlarımız olunca kendime engel olamadım değil onlara laf söyletmek uğurlarına canlar feda
onlarki allah için dinimiz için hz peygamberin yolundan ayrılmamak için
bir an bile nefislerine uymamış gece gündüz çalışmış ve biz cahiller
doğruyu bulalım diye dünyalarından vazgeçmişlerdir.
onlara yapılan haksızlıklara tepkisiz kalmadığınız için rabbim hayırlı ecrinizi versin. selametle kalın.

Allahü teala razı olsn.

Dua eder dualarınızı beklerim.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt