Leyl suresi ayet 3
“Erkeği ve dişiyi yaratana andolsun ki,”
Bir de erkeği ve kadını yaratana yemin olsun ki. Erkeği ve ka-dını yaratana ya da yaratışına yemin olsun ki. Erkeğin ve kadının yaratılışına yemin olsun ki. Kendine has özellikleriyle, vücut hatları ve ayrı karakterleriyle erkeği ve kadını yaratışına yemin olsun ki.
Rabbimiz burada kendi yaratıcılığına, kendi hikmet ve kudretine yemin ediyor. O insanı hiçbir örneği olmadan yaratmış ve terkibini tamamlamıştır. Düşünün, akıldan, fikirden, iradeden, bilgiden mahrum iki damla suyun erkek ve kadın olması gerçekten akıllara durgunluk veren bir şey. Kimse inanmaz buna. Ana rahme atılan bir damla sudan erkek ya da dişi olarak bir insan meydana geliyor. Ana maddeleri olan nutfe aynı olduğu halde bu bir damla sudan erkek ve dişi yaratılıyor. Şuraya bir damla su koysalar ve deseler ki işte bunun için-den eli ayağı, gözü kulağı, eti derisi, kemiği olan, konuşan, gülen, ağ-layan, hisseden, îman eden, küfreden, erkek olan, kadın olan bir insan çıkacak. Hiç kimse buna inanamaz. Yahu iyi de bunun eti nerede? Kemiği nerede? Kasları nerede? Gözü, kulağı nerede? Aklı, şuuru nerede? Erkekliği, kadınlığı nerede? diyerek şaşkınlığını ortaya koymaktan kendini alamaz.
Ama dost da düşman da, mü’min de kâfir de biliyor ki Allah bu insanı işte bu bir damla sudan meydana getiriyor. Bu bir damla suya erkek ol! Ya da kadın ol! diyor ve sonunda Rabbimizin fermanıyla biri-si erkek, diğeri de kadın oluyor. Bunu Allah’tan başka kimse yapa-maz. Erkek nasıl erkek oluyor? Kadın nasıl kadın oluyor? Bu dengeyi kim ayarlıyor? Bize kalsaydı bu dengeyi çoktan bozardık biz. İstatistik yapılmış, savaşsız toplumlarda daha çok kadın doğuyormuş, savaş yıllarında da ziyadesiyle erkek doğuyormuş. Elbette ayarlayan ayarlı-yor bunu, kimsenin müdahale imkânı olmayan bir konu. Tüm doğumların yüzde kırkı erkek olsun, yüzde kırkı kadın olsun, yüzde yirmisi de karışık olsun demeye kimsenin hakkı yoktur. Allah hikmeti gereği dilediği gibi ayarlıyor bunu. Meninin içine bu sistemi koyan Allah, dilediğini erkek, dilediğini de kadın yapıyor. Ne yaptığını, ne yapacağını bilen Rabbimiz bu dengeyi çok güzel kuruyor. Öyle değil mi? Eğer yeryüzünde sadece erkek veya sadece kadın olsaydı o zaman insan türünün kökü kesilirdi.
“Erkeği ve dişiyi yaratana andolsun ki,”
Bir de erkeği ve kadını yaratana yemin olsun ki. Erkeği ve ka-dını yaratana ya da yaratışına yemin olsun ki. Erkeğin ve kadının yaratılışına yemin olsun ki. Kendine has özellikleriyle, vücut hatları ve ayrı karakterleriyle erkeği ve kadını yaratışına yemin olsun ki.
Rabbimiz burada kendi yaratıcılığına, kendi hikmet ve kudretine yemin ediyor. O insanı hiçbir örneği olmadan yaratmış ve terkibini tamamlamıştır. Düşünün, akıldan, fikirden, iradeden, bilgiden mahrum iki damla suyun erkek ve kadın olması gerçekten akıllara durgunluk veren bir şey. Kimse inanmaz buna. Ana rahme atılan bir damla sudan erkek ya da dişi olarak bir insan meydana geliyor. Ana maddeleri olan nutfe aynı olduğu halde bu bir damla sudan erkek ve dişi yaratılıyor. Şuraya bir damla su koysalar ve deseler ki işte bunun için-den eli ayağı, gözü kulağı, eti derisi, kemiği olan, konuşan, gülen, ağ-layan, hisseden, îman eden, küfreden, erkek olan, kadın olan bir insan çıkacak. Hiç kimse buna inanamaz. Yahu iyi de bunun eti nerede? Kemiği nerede? Kasları nerede? Gözü, kulağı nerede? Aklı, şuuru nerede? Erkekliği, kadınlığı nerede? diyerek şaşkınlığını ortaya koymaktan kendini alamaz.
Ama dost da düşman da, mü’min de kâfir de biliyor ki Allah bu insanı işte bu bir damla sudan meydana getiriyor. Bu bir damla suya erkek ol! Ya da kadın ol! diyor ve sonunda Rabbimizin fermanıyla biri-si erkek, diğeri de kadın oluyor. Bunu Allah’tan başka kimse yapa-maz. Erkek nasıl erkek oluyor? Kadın nasıl kadın oluyor? Bu dengeyi kim ayarlıyor? Bize kalsaydı bu dengeyi çoktan bozardık biz. İstatistik yapılmış, savaşsız toplumlarda daha çok kadın doğuyormuş, savaş yıllarında da ziyadesiyle erkek doğuyormuş. Elbette ayarlayan ayarlı-yor bunu, kimsenin müdahale imkânı olmayan bir konu. Tüm doğumların yüzde kırkı erkek olsun, yüzde kırkı kadın olsun, yüzde yirmisi de karışık olsun demeye kimsenin hakkı yoktur. Allah hikmeti gereği dilediği gibi ayarlıyor bunu. Meninin içine bu sistemi koyan Allah, dilediğini erkek, dilediğini de kadın yapıyor. Ne yaptığını, ne yapacağını bilen Rabbimiz bu dengeyi çok güzel kuruyor. Öyle değil mi? Eğer yeryüzünde sadece erkek veya sadece kadın olsaydı o zaman insan türünün kökü kesilirdi.