Duha suresi ayet 4
“Kesinlikle bilesin ki âhir senin için ûlâdan daha hayırlı olacaktır.”
Tefsir kitapları burada senin için âhiret dünyadan daha hayırlı olacaktır, şeklinde bir anlamı tercih etmişlerse de, ben bu anlayışı biraz zayıf gördüğüm için böyle söyledim. Buradaki âhiret, bildiğimiz âhiret mânâsına gelebileceği gibi, aynı zamanda âhir, son anlamına da gelmektedir. Öyleyse bilesin ki ey Peygamberim son senin için daha hayırlı olacaktır demek daha münasip olacaktır. Çünkü o zaman bu son ifadesiyle hem dünya, hem de âhiret ikisi birden kastedilmiş olacaktır. “Ûlâ” birinci, ilk, önceki anlamınadır. Yâni hem dünya anlamına geldiği gibi hem de her konuda ilk anlamına gelecektir.
Öyleyse ey Peygamberim, biraz vahiy kesildi diye sakın üzülme. Unutmayasın ki sonralar senin için iyi olacaktır. Sonralar senin için ilklerden, yani öncelerden daha hayırlı olacaktır, diyor Rabbimiz.
Âhiret senin için ûlâdan daha iyidir. Âhiret, âhir, iki mânâya geliyor: Biri evvelin, öncenin mukabilidir, ötekisi de dünyanın mukabilidir. Önce bir şey vardı, bir durum vardı ya, işte âhir de ondan sonraki şey, ondan sonraki durumdur. Yani senin bir sonraki durumun, bir sonraki hayatın bir önceki durumundan, bir önceki halinden daha hayırlı olacaktır Peygamberim deniliyor. Bir de âhir, âhiret dünyadan sonraki hayattır, âhiret günüdür.
Öyleyse şöyle diyeceğiz:
Peygamberim, endişe etme! Senin için bir sonra gelecek saat, bir sonra gelecek gün, bir sonra gelecek ay, yıl, önden, öncekinden daha hayırlı olacaktır. Bir sonraki dönemin bir önceki döneminden daha hayırlı ve güzel olacaktır. Meselâ peygamber olmadan geçirdiğin hayatının ilk günlerine nazaran şimdi peygamber oluşun daha hayırlıdır.
Vahyin geldiği günlere nazaran bir anda kesilivermesi senin için daha hayırlıdır. Vahyin kesilmesine nazaran şu anda tekrar böyle başlayıvermesi senin hakkında daha hayırlıdır. Bu sûreden sonra diğer sûrelerin gelişi senin için daha hayırlı olacak. Medine’ye hicretin, orada cemaatı oluşturman, sonra Mekke’yi terk etmen, sonra Medine’de devlet kurman, sonra Mekke’yi fethetmen, sonra dâvânın galibiyetini görmen, tüm Arabistan yarımadasının Müslüman oluşu, tüm dünyaya İslâm’ın yayılışı ve nihâyet bütün bu güzelliklerden sonra vefatın, ondan sonra âhiret nîmeti, hep senin için hayırlı olacaktır. Zira bunların hepsi seni Makam-ı Mahmud’a ulaştıracak, Rabbinin rızasına götürecek, hayırlı sona götürecek hayırlı şeylerdir.
Yani senin için her gelecek bir öncekinden hayırlı olacaktır. “Ey Peygamberim âhiret senin için dünyadan daha iyidir, öyleyse hiç yaşama dünyada, hemen ölüver,” diyemeyiz. “Hiç durma dünyada” diyerek bu âyetin Rasûlullah’ı ölüme dâvet ettiğini söyleyemeyiz.
Peygamberim, her yarın senin hakkında bir önceki günden daha hayırlı ve güzel olacaktır. Her gelecek senin hakkında hayırlı olacaktır diyoruz. Eğer biz de onun yolunun yolcusu olabilirsek, biz de onun yaşadığı gibi bir hayat yaşayıp, onun sorumluluklarını üstlenebilirsek bilelim ki bizim de hayatımızın her sonrası öncesinden daha hayırlı olacaktır. Her gelecek bizim için de bir öncekinden hayırlı olacaktır. Tayinimiz çıksa da, hapse girsek de, mal kazansak ta kaybetsek de, çocuğumuz olsa da, ölse de, bu bir imtihandır, onu değerlendirirsek, başımıza gelenin, onunla imtihan olunduğumuz şuurunda olursak, o bizim için hayırlı olacaktır. Zira o bizi mutlu sona ulaştırmaktadır, cennete götürmektedir.
Düşünün, bir kadın mutfakta doğradığı soğanın acısıyla ağlasa bile onun için üzücü ve yorucu olmaz. Niye? Çünkü bu kadın doyuma gidiyor da ondan. Az sonra doyacak ve tüm çektiklerini unutacak. Veya meselâ fakir birisinin doyuma ulaşma adına, ehlinin, çoluk-çocuğunun rızkını kazanıp, karınlarını doyurup, akşam yüzlerini güldürme adına gündüz çalışarak yorulup terlemesi zor gelmez ona. Niye? Çünkü ehlini ve kendisini doyuma götürüyor da ondan.
Öyleyse Allah’ın Rasûlünü Makam-ı Mahmud’a ulaştıracak her şey onun için hayırlıdır. Sonunda onu cennete ve Rabbinin hoşnutluğuna götürecek başına gelen her şey onun hakkında hayırlıdır.
“Kesinlikle bilesin ki âhir senin için ûlâdan daha hayırlı olacaktır.”
Tefsir kitapları burada senin için âhiret dünyadan daha hayırlı olacaktır, şeklinde bir anlamı tercih etmişlerse de, ben bu anlayışı biraz zayıf gördüğüm için böyle söyledim. Buradaki âhiret, bildiğimiz âhiret mânâsına gelebileceği gibi, aynı zamanda âhir, son anlamına da gelmektedir. Öyleyse bilesin ki ey Peygamberim son senin için daha hayırlı olacaktır demek daha münasip olacaktır. Çünkü o zaman bu son ifadesiyle hem dünya, hem de âhiret ikisi birden kastedilmiş olacaktır. “Ûlâ” birinci, ilk, önceki anlamınadır. Yâni hem dünya anlamına geldiği gibi hem de her konuda ilk anlamına gelecektir.
Öyleyse ey Peygamberim, biraz vahiy kesildi diye sakın üzülme. Unutmayasın ki sonralar senin için iyi olacaktır. Sonralar senin için ilklerden, yani öncelerden daha hayırlı olacaktır, diyor Rabbimiz.
Âhiret senin için ûlâdan daha iyidir. Âhiret, âhir, iki mânâya geliyor: Biri evvelin, öncenin mukabilidir, ötekisi de dünyanın mukabilidir. Önce bir şey vardı, bir durum vardı ya, işte âhir de ondan sonraki şey, ondan sonraki durumdur. Yani senin bir sonraki durumun, bir sonraki hayatın bir önceki durumundan, bir önceki halinden daha hayırlı olacaktır Peygamberim deniliyor. Bir de âhir, âhiret dünyadan sonraki hayattır, âhiret günüdür.
Öyleyse şöyle diyeceğiz:
Peygamberim, endişe etme! Senin için bir sonra gelecek saat, bir sonra gelecek gün, bir sonra gelecek ay, yıl, önden, öncekinden daha hayırlı olacaktır. Bir sonraki dönemin bir önceki döneminden daha hayırlı ve güzel olacaktır. Meselâ peygamber olmadan geçirdiğin hayatının ilk günlerine nazaran şimdi peygamber oluşun daha hayırlıdır.
Vahyin geldiği günlere nazaran bir anda kesilivermesi senin için daha hayırlıdır. Vahyin kesilmesine nazaran şu anda tekrar böyle başlayıvermesi senin hakkında daha hayırlıdır. Bu sûreden sonra diğer sûrelerin gelişi senin için daha hayırlı olacak. Medine’ye hicretin, orada cemaatı oluşturman, sonra Mekke’yi terk etmen, sonra Medine’de devlet kurman, sonra Mekke’yi fethetmen, sonra dâvânın galibiyetini görmen, tüm Arabistan yarımadasının Müslüman oluşu, tüm dünyaya İslâm’ın yayılışı ve nihâyet bütün bu güzelliklerden sonra vefatın, ondan sonra âhiret nîmeti, hep senin için hayırlı olacaktır. Zira bunların hepsi seni Makam-ı Mahmud’a ulaştıracak, Rabbinin rızasına götürecek, hayırlı sona götürecek hayırlı şeylerdir.
Yani senin için her gelecek bir öncekinden hayırlı olacaktır. “Ey Peygamberim âhiret senin için dünyadan daha iyidir, öyleyse hiç yaşama dünyada, hemen ölüver,” diyemeyiz. “Hiç durma dünyada” diyerek bu âyetin Rasûlullah’ı ölüme dâvet ettiğini söyleyemeyiz.
Peygamberim, her yarın senin hakkında bir önceki günden daha hayırlı ve güzel olacaktır. Her gelecek senin hakkında hayırlı olacaktır diyoruz. Eğer biz de onun yolunun yolcusu olabilirsek, biz de onun yaşadığı gibi bir hayat yaşayıp, onun sorumluluklarını üstlenebilirsek bilelim ki bizim de hayatımızın her sonrası öncesinden daha hayırlı olacaktır. Her gelecek bizim için de bir öncekinden hayırlı olacaktır. Tayinimiz çıksa da, hapse girsek de, mal kazansak ta kaybetsek de, çocuğumuz olsa da, ölse de, bu bir imtihandır, onu değerlendirirsek, başımıza gelenin, onunla imtihan olunduğumuz şuurunda olursak, o bizim için hayırlı olacaktır. Zira o bizi mutlu sona ulaştırmaktadır, cennete götürmektedir.
Düşünün, bir kadın mutfakta doğradığı soğanın acısıyla ağlasa bile onun için üzücü ve yorucu olmaz. Niye? Çünkü bu kadın doyuma gidiyor da ondan. Az sonra doyacak ve tüm çektiklerini unutacak. Veya meselâ fakir birisinin doyuma ulaşma adına, ehlinin, çoluk-çocuğunun rızkını kazanıp, karınlarını doyurup, akşam yüzlerini güldürme adına gündüz çalışarak yorulup terlemesi zor gelmez ona. Niye? Çünkü ehlini ve kendisini doyuma götürüyor da ondan.
Öyleyse Allah’ın Rasûlünü Makam-ı Mahmud’a ulaştıracak her şey onun için hayırlıdır. Sonunda onu cennete ve Rabbinin hoşnutluğuna götürecek başına gelen her şey onun hakkında hayırlıdır.