Mürselât suresi ayet 37
O gün, yalanlayanların vay haline.
Taberi diyor ki: "Eğer biri diyecek olursa ki: "Bu âyette "O gün onlar konuşamazlar." büyütülüyor. Diğer âyetlerde ise cehennemliklerin "Rabbimîz bizi buradan çıkar. Eğer tekrar inkara dönecek olursak gerçekten zalimler oluruz." "Kıyamet günü kâfirler şöyle derler "Ey rabbimiz, bizi iki defa öldürdün, iki defa da dirilttin. Biz de günahlarımızı itiraf ettik. Şimdi bir kurtuluş yolu var mıdır?".şeklinde konuşacaktan zikrediliyor. Bu nasıl izah edilir?" Ona denilir ki: "Konuşup konuşmama, durumlara göre farklı olacaktır. Bazan konuşturulacaklar bazan da konuşturulmayacaklardır."
Bu âyet-i kerimede de onlann, kıyamet gününün bir bölümünde konuşamayacakları bildirilmiştir. "O gün" kelimesinin," "Konuşamazlar" fiiline muzaaf yapılması bunu ifade etmektedir.
Abdullah b. Abbas'tan da "O gün onlar konuşamazlar." "O gün biz onların ağızlarını mühürleriz de bize dilleri konuşur. Ayaklan da ne yapacaklarına şahitlik eder.""Sonra içinde bulundukları zor durumdan dolayı "Rabbimiz olan Allaha yemin olsun ki biz.ona ortak koşanlardan değildik." demekten başka çaresi kalmaz." âyet-i kerimeleri sorulmuş o da: "O gün durumlar çeşitlidir. Bazan konuşacaklar bazan da ağızlarına mühür vurulacaktır." demiştir.
Mürselât suresi ayet 38
Bugün hak ile batılın ayırdedildiği gündür. Sizleri ve geçmiş ümmetleri bir araya topladık.
Mürselât suresi ayet 39
Eğer kuracağınız bir tuzak varsa bana kurun.
Yani dünyada siz çok hile yapardınız. Şimdi burada hiçbir hile ile benden kurtulamayacaksınız.
Mürselât suresi ayet 40
O gün, yalanlayanların vay haline.
Kıyamet gününde dinlen bu yalanlayıcılara şöyle denecektir: İşte bugün, Allanın, kullarının arasını hak ile ayıracağı bir gündür. Bugünde sizi ve sizden önceki ümmetleri, dünyada size vaadettiğimiz gibi bir arada topladık ve vaadimizi yerine getirdik. Eğer bugün sizi. Allanın azabından kurtaracak bir hiyleniz varsa o hiylenizc başvurun. Bu haberi yalanlayanların vay haline. Onlara Veyl deresi vardır.
Mürselât suresi ayet 41
Şüphesiz muttaki olanlar, gölgeliklerde ve pınar-başlarındadırlar;
Bu kelime burada, "Mükezzibin" (yalanlayanlar) karşılığında kullanılmıştır. Onun için "muttakiler"den murad, ahireti yalanlamaktan kaçınan, onu kabul edip dünyadaki hayatını ve söz ve fiillerinin hesabını vereceğinin idrakinde olarak sürdürenlerdir.
Mürselât suresi ayet 42
Ve canlarının çekip arzu ettiği meyveler (arasındadırlar) .
Mürselât suresi ayet 43
(O gün onlara şöyle denir) "Yaptıklarınızın karşılığı olarak afiyetle yeyin için."
Bu cümle şu manadadır: Onların başına yukarıda sözü edilen âfet gelecektir. Haşr meydanında suçlu olarak bulunacaklar ve suçlarını inkar etmelerine fırsat tanınmadan suçlulukları ispatlanacaktır. Sonunda cehenneme yakıt olacaklardır. Onlara âfet üzerine âfet verilecektir. Ahmak, dar kafalı ve gerici olarak niteledikleri, alay edip hakir ve zelil gördükleri iman edenler ise cennette lütuf içinde olacaklardır.
O gün, yalanlayanların vay haline.
Taberi diyor ki: "Eğer biri diyecek olursa ki: "Bu âyette "O gün onlar konuşamazlar." büyütülüyor. Diğer âyetlerde ise cehennemliklerin "Rabbimîz bizi buradan çıkar. Eğer tekrar inkara dönecek olursak gerçekten zalimler oluruz." "Kıyamet günü kâfirler şöyle derler "Ey rabbimiz, bizi iki defa öldürdün, iki defa da dirilttin. Biz de günahlarımızı itiraf ettik. Şimdi bir kurtuluş yolu var mıdır?".şeklinde konuşacaktan zikrediliyor. Bu nasıl izah edilir?" Ona denilir ki: "Konuşup konuşmama, durumlara göre farklı olacaktır. Bazan konuşturulacaklar bazan da konuşturulmayacaklardır."
Bu âyet-i kerimede de onlann, kıyamet gününün bir bölümünde konuşamayacakları bildirilmiştir. "O gün" kelimesinin," "Konuşamazlar" fiiline muzaaf yapılması bunu ifade etmektedir.
Abdullah b. Abbas'tan da "O gün onlar konuşamazlar." "O gün biz onların ağızlarını mühürleriz de bize dilleri konuşur. Ayaklan da ne yapacaklarına şahitlik eder.""Sonra içinde bulundukları zor durumdan dolayı "Rabbimiz olan Allaha yemin olsun ki biz.ona ortak koşanlardan değildik." demekten başka çaresi kalmaz." âyet-i kerimeleri sorulmuş o da: "O gün durumlar çeşitlidir. Bazan konuşacaklar bazan da ağızlarına mühür vurulacaktır." demiştir.
Mürselât suresi ayet 38
Bugün hak ile batılın ayırdedildiği gündür. Sizleri ve geçmiş ümmetleri bir araya topladık.
Mürselât suresi ayet 39
Eğer kuracağınız bir tuzak varsa bana kurun.
Yani dünyada siz çok hile yapardınız. Şimdi burada hiçbir hile ile benden kurtulamayacaksınız.
Mürselât suresi ayet 40
O gün, yalanlayanların vay haline.
Kıyamet gününde dinlen bu yalanlayıcılara şöyle denecektir: İşte bugün, Allanın, kullarının arasını hak ile ayıracağı bir gündür. Bugünde sizi ve sizden önceki ümmetleri, dünyada size vaadettiğimiz gibi bir arada topladık ve vaadimizi yerine getirdik. Eğer bugün sizi. Allanın azabından kurtaracak bir hiyleniz varsa o hiylenizc başvurun. Bu haberi yalanlayanların vay haline. Onlara Veyl deresi vardır.
Mürselât suresi ayet 41
Şüphesiz muttaki olanlar, gölgeliklerde ve pınar-başlarındadırlar;
Bu kelime burada, "Mükezzibin" (yalanlayanlar) karşılığında kullanılmıştır. Onun için "muttakiler"den murad, ahireti yalanlamaktan kaçınan, onu kabul edip dünyadaki hayatını ve söz ve fiillerinin hesabını vereceğinin idrakinde olarak sürdürenlerdir.
Mürselât suresi ayet 42
Ve canlarının çekip arzu ettiği meyveler (arasındadırlar) .
Mürselât suresi ayet 43
(O gün onlara şöyle denir) "Yaptıklarınızın karşılığı olarak afiyetle yeyin için."
Bu cümle şu manadadır: Onların başına yukarıda sözü edilen âfet gelecektir. Haşr meydanında suçlu olarak bulunacaklar ve suçlarını inkar etmelerine fırsat tanınmadan suçlulukları ispatlanacaktır. Sonunda cehenneme yakıt olacaklardır. Onlara âfet üzerine âfet verilecektir. Ahmak, dar kafalı ve gerici olarak niteledikleri, alay edip hakir ve zelil gördükleri iman edenler ise cennette lütuf içinde olacaklardır.