Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Kuranda tevbe kavramı (1 Kullanıcı)

tahsin33

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 May 2008
Mesajlar
2,697
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
69
Maide suresi ayet 40
Bilmez misin ki, göklerde ve yerde ne varsa hepsinin mülkiyeti Allah'a aittir; dilediğine azap eder ve dilediğini bağışlar. Allah her şeye hakkıyle kadirdir.

âyetdeki hitab, Peygamber (sav)'a ve başkalarınadır. Yani, herhangi bir kimsenin: Biz, Allah'ın oğullarıyız ve sevgilileriyiz demelerini gerektirecek ve buna bağlı olarak iltimas geçmesini sağlayacak şekilde yüce Allah ile hiç bir yakınlık, bir akrabağı yoktur. Hadler de haddi gerektiren bir işi işleyen herkese uygulanır.
Anlamının şöyle olduğu da söylenmiştir: O, dilediği hükmü vermek hakkına sahiptir. İşte bundan dolayı yol kesici ile yolkesîci olmayıp hırsızlık yapan kimse arasında (had bakımından) fark gözetmiştir. Bu âyet-i kerimenin benzeri âyetler de, bunlara dair açıklamalar da daha önceden geçmiş bulunmaktadır. O bakımdan bunları tekrarlamanın bir anlamı yoktur. Başarıya ulaştıran Allah'tır,
İşte hırsızlık âyeti ile ilgili olarak hırsızlığa dair bir takım hükümler bunlardır.
Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.
 

tahsin33

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 May 2008
Mesajlar
2,697
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
69
Ali imran suresi ayet 193
Ey Rabbimiz! Gerçek şu ki biz, "Rabbinize inanın!" diye imana çağıran bir davetçiyi (Peygamberi, Kur'an'ı) işittik, hemen iman ettik. Artık bizim günahlarımızı bağışla, kötülüklerimizi ört, ruhumuzu iyilerle beraber al, ey Rabbimiz!

Aynı şekilde, evreni gözleme, doğru düşünebilen kimseleri, rasûllerin, evrenin başlangıcı, sonu ve yaratılış gayesi ile ilgili olarak ortaya koydukları dünya görüşünün asıl doğru görüş olduğu sonucuna götürür. Böylece onlar tarafından tavsiye edilip ortaya konan hayat tarzının tek doğru yol olduğu anlaşılır.
 

tahsin33

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 May 2008
Mesajlar
2,697
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
69
Maide suresi ayet 71
Bir fitne olmayacak sandılar, körleştiler, sağırlaştılar. Sonra Allah, tevbelerini kabul etti, (yine) onlardan çoğunluğu körleştiler, sağırlaştılar. Allah yapmakta olduklarını görendir.


Kendilerinden ahit aldığımız ve kendilerine Peygamber gönderdiğimiz jsrailoğullan, Allah tarafından imtihan edilmeyeceklerini, yaptıklarından dolayı Allah tarafından cezalandırılıp başlarına bir bela gelmeyeceğini zannettiler ve böylece gerçeği göremeyen körler ve hakkı işitmeyen sağırlar oldular. Daha önce verdikleri ahdi unuttular. Sonra yaptıklarından vaz geçip tevbe edince Allah yine de tevbelerini kabul etti. Bunlardan çoğu tekrar hakkı göremeyen ve işite-meyenier oklular. Allah, bunların yaptıklarını çok iyi görendir. Kıyamet gününde kendilerini ona göre hesaba çekecektir.

Allah Teaîa bundan sonra gelen âyetlerde, İsrailoğullarmın, Hristiyan olanlarının içine düştükleri fitnelerden bir kısmını beyan etmektedir. Bu da Hz. İsa´yı ilah edinmeleri ve Allah Teala´nm üç ilahtan biri olduğunu iddia etmeleridir.
 

tahsin33

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 May 2008
Mesajlar
2,697
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
69
Maide suresi ayet 74
Yine de Allah'a tevbe edip bağışlanma istemeyecekler mi? Oysa Allah bağışlayandır, esirgeyendir.

Meryemoğlıı İsa Mesih Allah´tır." diyen ve "Allah üç ilahın üçüncüsüdür." diyen iki fırka, bu söylediklerinden hâlâ vaz geçip Allah´a tevbe etmiyorlar mı? Ondan günahlarının bağışlanmasını istemiyorlar mı? Halbuki Allah, yaratıklarından tevbe edenin günahını bağışlayan, tevbelerini kabul etmede çokça merhamet edendir. Onları cezalandırmaktan vaz geçip sevgisine kavuşturandır.

Bu âyet-i kerime, Allah Teala´nın lütuf ve rahmetinin çok büyük olduğunu gösteiTnektedir. Zira Hristiyanlann bu büyük iftira ve yalanlarına rağmen Allah onları tevbe etmeye, affedilmeye çağırmakta ve kendisinin, affeden ve merhamet eden okluğunu bildirmektedir.
 

tahsin33

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 May 2008
Mesajlar
2,697
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
69
Nisa suresi ayet 2
Yetimlere mallarını verin, temizi pis olanla değişmeyin, onların mallarını kendi mallarınıza katarak (kendi malınızmış gibi) yemeyin; çünkü bu, büyük bir günahtır.

Yani, "Yetimlerin yaşı küçük olduğu sürece onların malını sadece onlar için harcayın ve gerekli yaşa ulaştıklarında onların hakkı olan mallarını geri verin."

Bu, anlamı çok geniş olan bir cümle. Bu cümle "Gelirinizi yasak olan hiçbir yolla pisliğe bulamayın" anlamına gelebildiği gibi; "Kendi değersiz şeylerinizi, yetimlerin değerli şeyleri ile değiştirmeyin" anlamına da gelebilir.
 

tahsin33

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 May 2008
Mesajlar
2,697
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
69
Nisa suresi ayet 20
Bir eşi bırakıp yerine bir başka eşi almak isterseniz onlardan birine (öncekine) yüklerle (mal ve para) vermişseniz bile ondan hiçbir şey almayın. Ona iftira ederek ve apaçık bir günaha girerek verdiğinizi alacak mısınız?

Hanımlarınızdan birini boşayıp yerine başka bir hanımla evlenmek istediğinizde, boşamak istediğiniz hanıma, daha önce mehir olarak pek çok mal vermiş olsanız bile, bu mallardan herhangi bir şeyi geri almanız size helal olmaz.

Siz o malı bir iftira sonucu ve açık bir günah olarak mı geri alacaksınız?

Cahiliye döneminde, karılarını boşamak isteyen bazı erkekler, evlendikleri zaman, tamamını vermeyip bir kısmını üzerlerinde bıraktıkları mehirini vermekten kurtulmak için, kadına zina isnad eder böylece ona iftirada bulunurlardı. İşte bu âyet-i kerime, bu davranışın çirkinliğine işaret etmektedir
 

tahsin33

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 May 2008
Mesajlar
2,697
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
69
Maide suresi ayet 93
İman eden ve iyi işler yapanlara, hakkıyle sakınıp iman ettikleri ve iyi işler yaptıkları, sonra yine hakkıyle sakınıp iman ettikleri, sonra da hakkıyle sakınıp yaptıklarını, ellerinden geldiğince güzel yaptıkları takdirde (haram kılınmadan önce) tattıklarından dolayı günah yoktur. (Önemli olan inandıktan sonra iman ve iyi amelde sebattır). Allah iyi ve güzel yapanları sever.

Sizden iman edip salih emel işleyen kimseler için, haram kılınmadan önce içki içmesinde veya kumar kazancı yemesinde bir günah yoktur. Yeter ki siz-ier Allah´ın size haram kıldığı şeylerden kaçınmakta ondan korkun. Onun sizi denetlediğini bilin. Allah ve Resulünü, emir ve yasaklarında tasdik edin. Allah´a ve Resulüne itaat edin. Ve her ikisini de razı edecek ameller işleyin. Sonra da Altoh´tan korkmaya ve imanınızda kararlı olmaya devam edin. Allah´ın gönderdiği emir ve yasaklan değiştermeyin. Sonra da farz kılınmayan nafile ibadetler yaparak Allah´tan korkun ve sizi cezalandırmasından çekinin. Zira Allah, nafile ibadetler yaparak kendisinden korkanları sever.

Âyet-i kerimede üç defa müminlerin Allah taeladan korkmaları emrediliyor. Taberi diyor ki: "Burada emredilen birinci korkma, müminlerin, Allah´ın emirlerini kabul etmeleri ve onunla amel etmeleriyle olur. İkinci korkmaları Allah´ın emirlerine uyup yasaklarından kaçınmada kararlı olmalarıyla gerçekleşir. Üçüncü korkmaları ise müminlerin, farzların dışında bir kısım nafile ibadetleri yerine getirmekle olacağına dair delil nedir? Cevaben denilir ki: "Âyet-i kerimede zikredilen birinci korkma, Allah´ın emir ve yasaklarını kabul etmelerini, ikinci korkma ise bu emir ve yasaklara uymada kararlı olmalarını ifade etmektedir. Böylece Allah´ın farz kıldığı şeyleri yapmaya devam edeceklerini bildirmektedir. Son korkma ise, nafile ibadetleri yaparak Allah´ın kendilerini cezalandırmasından kaçınmalarını ifade etmektedir. Bu son korkmayı da farz olan amellerin eda edilmesi anlamında almak lüzumsuz bir tekrar olur. Bu nedenle nafile ibadetler yaparak korkma şeklinde izah edilmesi daha evladır.

Müfessirler, buâyet-i kerimenin nüzul sebebi olarak şunu zikretmişlerdir: İçki, kumar yasaklanınca, bunlar yasaklanmadan önce bunları işleyen ve Ölüp âhirete irtihal eden kimselerin durumlarının ne olacağı hususunda sorular sorulmuş, bunun üzerine bu âyet nazil olmuş ve âyetler nazil olmadan önce içki içmiş olanların günahkâr olmadıklarını beyan etmiştir.

Bu hususta Abdullah b.Abbas diyor ki: "İçkinin haram okluğunu bildiren Cıyet nazil olunca sahabiler dediler ki: "Ey Allah´ın Resulü, içkinin haram olduğunu beyan eden âyet nazil olmadan önce içki içen ve ölen kimselerin hali ne olacaktır?" İşte bunun üzerine "İman edip iyi amel işleyenlerin, Allah´tan korktukları, imanlarında sebat ettikleri, iyi amel işlemeye devam ettikleri sonra Allah´tan sakındıkları, imanlarından ayrılmadıkları, yine Allah´tan korktukları ve iyilikte bulundukları müddetçe daha önce yediklerinden dolayı kendilerine bir günah yoktur. Allah, iyilikte bulunanları sever, "âyeti nazil oldu."

Enes b.Malik diyor ki: "Ben içki kadehini Ebu Talhaya, Ebu Ubeyde b.el-Cerraha, Muaz b.Cebel´e, Şüryh b.Beyda´ya ve Ebu Dücaneye sunarken -Ki onlar içtikleri hurma şarabından sarhoş olmuşlar ve başlan önlerine eğilmişti - bir kimsenin dışarıdan şöyle seslendiğini işittik. "Dikkat edin içki haram kılındı. "Bunun üzerine bizim yanımıza herhangi bir kimse girmeden ve bizden de herhangi bir kimse dışarı çıkmadan şarapları döktük, testileri kırdık. Bir kısmımız abdesî aklı bir kısmımız yıkandı. Ümmü Süleymin kokularından süründük. Sonra çıkıp Resulullah´ın mescidine gittik. Bir de ne görelim Resulullah (s.a.v.) "Ey iman edenler, içki, kumar, dikili taşlar (putlar) ve fal okları sadece şeytanın işinden birer pisliktirler. Bu pislikten kaçının ki kurtuluşa eresiniz."
âyetini ve ondan sonra gelen âyeti okuyor. Bunun üzerine bir adam dedi ki: "Ey Allah´ın Resulü, bizden, içki içtiği hakle ölenin yeri ne olacaktır?" Bunun üzerine de Allahu teala: "İman edip iyi amel işleyenler..." âyetini indirdi.

Bera b.Âzib diyor ki:

"Resulullahm sahabilerinden bazıları, içki haram kılınmadan önce ölmüşlerdir. İçki haram kılınınca bir kısım insanlar dediler ki: "Bizim arkadaşlarımız ne olacak? Onlar içki içerken ölüp gittiler." İşte bunun üzerine "İman edip iyi amel işleyenler, Allah´tan korktukları, imanlarında sebat ettikleri, iyi amel işlemeye devam ettikleri, sonra Allah´tan sakındıkları, imanlarından ayrılmadıkları, yine AÎİah´tan korktukları ve iyilikte bulundukları müddetçe daha önce yediklerden dolayı kendilerine bir günah yoktur. Allah, iyilikte bulunanları sever." Ayeti nazil oldu.

Abdullah b.Mes´ud diyor ki:

"İman edip iyi amel işleyenler..." âyeti nazil olunca Resulullah bana buyurun ki: "Sen de bunlardan mısın?
 

tahsin33

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 May 2008
Mesajlar
2,697
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
69
Enam suresi ayet 54
Bizim ayetlerimize iman edenler sana geldiklerinde, onlara de ki: "Selam olsun size. Rabbiniz rahmeti kendi üzerine yazdı ki, içinizden kim bir cehalet sonucu bir kötülük işler sonra tevbe eder ve (kendini) ıslah ederse şüphesiz, O, bağışlayandır, esirgeyendir."

Ey Muhammed, sana, âyetlerimize İman edip, delillerimizi kabul edenler gelir de daha önce işlemiş oldukları günahları hususunda senin yol göstermeni isterlerse sakın onları ümitsizliğe düşürme. Ve onlara de ki: "Allahm selamı sizin üzerinize olsun. Rabbiniz, yarattıklarına karşı merhametli davranmayı kendisine yazmıştır. Sizden kim günah işler sonra da günahından tevbe edip amellerini düzeltirse şüphesiz ki Allah, tevbe edenleri affeden ve kullarına merhametli davranandır.
 

tahsin33

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 May 2008
Mesajlar
2,697
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
69
Nisa suresi ayet 21
Onu nasıl alırsınız ki, birbirinize katılmış (birleşerek içli-dışlı olmuş) tınız. Onlar sizden kesin bir güvence (kuvvetli bir ahid) de almışlardı.

"Sağlam teminat"; bir kadının, kendisini kocasına teslim etmesini sağlayan evlilik bağının garantisidir. Bu nedenle eğer erkek, kendi verdiği teminatı hiçe sayarsa, anlaşmanın (evliliğin) meydana geldiği zaman, karısına verdiği mehirden istemeye hakkı olmaz.
 

tahsin33

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 May 2008
Mesajlar
2,697
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
69
Nisa suresi ayet 25
İçinizden özgür mü'min kadınları nikahlamaya güç yetiremeyenler o zaman sağ ellerinizin malik olduğu inanmış cariyelerinizden (alsın.) Allah sizin imanınızı en iyi bilendir. Öyleyse onları fuhuşta bulunmayan iffetli ve gizlice dostlar edinmemişler olarak velilerinin izniyle nikahlayın. Onlara ücretlerini (mehirlerini) maruf (güzel ve örfe uygun) bir şekilde verin. Evlendikten sonra fuhuş yapacak olurlarsa özgür kadınlar üzerindeki cezanın yarısı(nı uygulayın.) Bu sizden günaha sapmaktan endişe edip korkanlar içindir. Sabrederseniz sizin için daha hayırlıdır. Allah bağışlayandır esirgeyendir.

Yani, "Bir toplumda yaşayan insanlar arasındaki sosyal farklılıklar izafidir, bunun ötesinde bütün müslümanlar eşittir. Bir müslümanı, diğer müslümandan ayıran fark takva derecesidir ve bu da toplumun üst sınıflarının tekelinde değildir. Müslüman bir cariyenin ahlâk ve iman yönünden üst seviyeye mensup bir aileden gelme hür bir kadından daha üstün olması mümkündür."

Bu bölümde (24-25. ayetler) , Arapça "muhsanât" kelimesinin iki anlamda kullanıldığına dikkat edilmelidir: 1) Kocalarının koruması altında olan "evli kadınlar".
2) Evli olmasalar da ailelerinin koruması altında olan "hür müslüman kadınlar." Bu önemlidir, çünkü bu ikisi arasındaki farkı anlamamak birçok yanlış hükümler çıkarmaya neden olmuştur. Hariciler ve zina eden kadının recm edilmesi (taşlanarak öldürülmesi) kuralına inanmayanlar, bu ayeti kendi görüşlerine dayanak olarak almışlardır. Onlar şöyle derler: Bu ayette, zina eden bir cariye için, ceza olarak bunun yarısını vermek imkânsızdır. Bu nedenle, onlara göre, bu ayet İslâm'da recm cezasının olmadığının bir delilidir.
Eğer "muhsanât" kelimesinin anlamı doğru tesbit edilirse yukardaki iddianın ne kadar yanlış olduğu anlaşılır. Zina eden cariye sözkonusu olduğunda bu kelime kocasının koruması altında olan "evli kadın" anlamında kullanılmıştır. Bu "evlendikten sonra" ibaresinden de anlaşılabilir. Fakat zina eden cariyenin, yarı cezasına çarptırılacağı, zina eden müslüman kadın söz konusu olduğunda ailesinin koruması altında olan "hür müslüman kadın" anlamında kullanılmıştır ve recm cezasına karşı olanlar tarafından anlaşıldığı gibi "hür evli müslüman kadın" anlamına gelmez.
Zina eden cariyeye hür bir müslüman kadına verilen cezadan daha hafif bir ceza verilmesine gelince; bu ikincinin, birinciye oranla çift koruma altında olması (evli olsa bile) ailesi tarafından korunması ilkesine dayanır. Hür bir kadının tersine, bir cariye evli değilse sığınabileceği hiçbir dayanağa sahip değildir. Evli bile olsa, bu, onun konumunu bekâr hür bir müslüman kadının seviyesine çıkarmaz. Çünkü hür kadının dayanabileceği bir statüsü, ailesi, vb. şeyleri vardır. Diğer taraftan bir cariye köleliğin sınırları içindedir ve aile, kabile gibi dayanakları yoktur. Bu nedenle onun cezası hür ve evli müslüman kadının değil, hür ve bekâr müslüman kadının cezasının yarısı kadardır.
Bu aynı zamanda, zina eden kadın için Nur Suresi 2. ayette belirlenen 100 değnek cezasının bekâr ve hür müslüman kadın için geçerli olduğunu gösterir. Evli ve hür bir müslüman kadın, zina ettiğinde onun cezasının daha ağır olması normaldir. Çünkü o hem kocası hem de ailesi tarafından çift taraflı korunmaktadır. Bu nedenle onun cezası recm, yani taşlanarak öldürülmektir. Kur'an, recm cezasını açık bir şekilde anmamış olmasına rağmen, onu ima eder bir ifade kullanmıştır. Peygamber de (s.a) bunu anlamış ve bu cezayı uygulamıştır. Kur'an'ı ondan daha iyi kim anlayabilir.
"Bu izin" efendisinin rızasıyla bir cariye ile evlenmektir.
 

tahsin33

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 May 2008
Mesajlar
2,697
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
69
Araf suresi ayet 143
Musa tayin edilen sürede gelince ve Rabbi O'nunla konuşunca: "Rabbim, bana göster, Seni göreyim" dedi. (Allah: "Beni asla göremezsin, ama şu dağa bak; eğer o yerinde karar kılabilirse, sen de beni göreceksin." Rabbi dağa tecelli edince, onu param parça etti. Musa bayılarak yere düştü. Kendine geldiğinde: "Sen ne yücesin (Rabbim). Sana tevbe ettim ve ben iman edenlerin ilkiyim" dedi.

Hz. Musa, Allah Teâlâ'nin, sonunda kendisiyle konuşacağını vaadettiği kırk günü tamamlayınca, kardeşi Harunu yerine bırakıp Allah ile konuşmak için Tür dağına gitmiş ve orada Allah Teâlâ kendisiyle konuşmuştur. Kendisini konuşmanın havasına kaptıran. Hz. Musa, Allah Teâla'dan, kendisini göstermesini istemiştir. Allah Teâlâ da ona cevap vererek: "Sen bu dünya hayatında beni asla göremezsin. Fakat sen şu dağa bak. Eğer o dağ, beni görmeye tahammül edip yerinde durabilirse sen de beni görebilirsin." demiştir. Allah, dağa görününce onu yele bir etti. Musa da bayılıp yere düştü. Ayilınca dedi ki: "Ey Allah'ım, ben seni, dünyada herhangi bir kimsenin görebileceğinden tenzih ederim. Seni görmek istememden dolayı sana tevbe ederim. Ben, İsrailoğullanndan, senin, dünyada görülemeyeceğine iman edenlerin ilkiyim." dedi.
 

tahsin33

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 May 2008
Mesajlar
2,697
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
69
Araf suresi ayet 153
Kötülük işleyip bunun ardından tevbe edenler ve iman edenler; hiç şüphesiz Rabbin, bundan (tevbeden) sonra elbette bağışlayandır, esirgeyendir.

Büyük olsun küçük olsun, herhangi bir günahı işleyerek veya imana girdikten sonra buzağıya tapanlar gibi herhangi bir şeye tapıp inkâr'a düşerek kötü amel işleyenler, yaptıklarına pişman olur, Allah'ın razı olacağı amelleri yapar ve Allah'ın tevbe edenlerin tevbesini kabul edeceğine iman edecek olurlarsa, şüphesiz ki Allah'a onîarın yaptıkları kötü amelleri örter, onları rezil etmez ve onlara merhamet eder.
 

tahsin33

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 May 2008
Mesajlar
2,697
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
69
Nisa suresi ayet 26
Allah size (bilmediklerinizi) açıklamak ve sizi, sizden önceki (iyi) lerin yollarına iletmek ve sizin günahlarınızı bağışlamak istiyor. Allah hakkıyle bilicidir, yegâne hikmet sahibidir.

Burada geçen "yollar" (sünen) kelimesiyle, surenin başından buraya kadar verilen ve Bakara suresinde de değinilen kültürel ve sosyal problemlerle ilgili emir ve talimatlar kastedilmektedir. Allah, müminlere, kendilerini cahiliye âdetlerinden kurtarıp, her dönemde Peygamberin (s.a) ve onların samimi takipçilerinin uydukları doğru yola ulaştıran şeyin, Allah'ın bir rahmeti olduğunu bildiriyor.
 

tahsin33

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 May 2008
Mesajlar
2,697
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
69
Nisa suresi ayet 31
Size yasaklanan büyük günahlardan kaçınırsanız sizin kusurlarınızı örteriz ve sizi ‘onurlu-üstün' bir makama sokarız.

Yani, "Biz acımasız ve önyargılı değiliz ve biz kullarımızı küçük ve basit meseleler için sorguya çekmeyiz. Fakat siz büyük ve çok kötü günahlar işlersiniz, işlediğiniz küçük günahlardan da sorguya çekileceksiniz."
Burada "büyük günahlar" ile "küçük günahlar" arasındaki önemli farkları anlamak sanırım yararlı olacaktır. Bu konuda Kur'an ve sünnette yaptığım araştırmalara dayanarak (doğru ve gerçek ilim Allah katındadır) şu üç şeyin, bir günahı "büyük günahlar"dan biri kıldığı sonucuna vardım.
1) Bir kimsenin, Allah'ın, anne babasının, başka insanların veya bizzat kendisinin haklarına tecavüz etmesi. Günahın vahim oluşu, hakkı gözetilmeyen kişinin değerine göre artış gösterir. Kur'an'ın, bir günahı zulüm olarak nitelemesinin ve şirkin (Allah'a ortak koşma) en büyük zulüm olduğunu belirtmesinin nedeni işte budur.
2) Eğer bir günah İlâhî kanunlara meydan okuyup karşı çıkıyorsa, o zaman da büyük günahlardan olur. Çünkü bu günahı işleyen kişi, açıkça utanmadan Allah'ın emir ve yasaklarını hiçe sayar ve sadece Allah'a isyan amacıyla bir emir veya yasağı çiğner. İsyan ve itaatsizlikte Allah'a karşı küstahlığın derecesi arttıkça günahın büyüklüğü de artar. Allah'ın Kur'an'da bir günahı fısk (itaatsizlik) ve ma'siyet (haddi aşmak) olarak nitelemesinin nedeni işte budur.
3) İnsan hayatının huzurunun dayanağını teşkil eden bağ ve ilişkileri kesmek -bu ilişkiler ister Allah'la insan, ister insanla insan arasında olsun- bir günahı büyük günahlar arasına sokar. Bir bağı veya ilişkiyi kesme sonucu ortaya çıkan günahın büyüklüğü, o bağın önemine ve bağdaki emanete göre değişir. Söz gelimi, zina her şekliyle büyük günahlardan biridir, çünkü insan toplumunu felâkete sürükler. Fakat şekilleri diğerlerinden daha büyük ve önemlidir. Evli bir erkeğin zina yapması, bekâr bir erkeğin zina yapmasından daha büyük bir günahtır. Aynı şekilde evli bir kadının zina yapması, bekar bir kadının zina yapmasından daha büyük bir günahtır. Komşu veya akrabalardan bir kadınla zina etmek, diğerleriyle yapılan zinadan daha büyük bir günahtır. Aynı şekilde evli bir kadının zina yapması, bekar bir kadının zina yapmasından daha büyük bir günahtır. Komşu veya akrabalardan bir kadınla zina etmek, diğerleriyle yapılan zinadan daha büyük bir gühahtır. İlişkinin emaneti ve kutsiyeti nedeniyle, anne, kız kardeş ve kız çocuğu ile yapılan zina en büyük günah olarak sayılmıştır. Aynı nedenle mescidde işlenen bir günah, başka bir yerde işlenen günahtan daha büyüktür.
Yukarıdaki örneklerde, aynı günahın haramlık bakımından yoğunluğundaki fark, bu ilişkilerdeki kudsiyet ve ilişkide duyulan eminlik derecesinin farklı oluşundan kaynaklanır. Bir günahın, fücur (ilişki ve bağları koparma) olarak anılmasının nedeni işte budur.
 

tahsin33

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 May 2008
Mesajlar
2,697
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
69
Enfal suresi ayet 33
Halbuki sen onların içinde iken Allah, onlara azap edecek değildir. Ve onlar mağfiret dilerlerken de Allah onlara azap edici değildir.

Onların dua şeklinde bu meydan okumalarına karşılık verilen cevap işte budur. Onlara Hz. Peygamber (s.a) içlerinde yaşarken Mekke döneminde bir azap gönderilmeyeceği söylenmektedir. Çünkü Allah, insanlara, Peygamber onları Hakka davet ettiği sürece kendilerini düzeltmeleri için süre verir ve henüz verdiği süre bitmeden azap göndererek onları düzelme ve doğru yola uyma fırsatından mahrum bırakmaz. İkinci sebep ise, Allah bir topluluğa, içinde eski günahlarına ve sapıklıklarına tevbe eden ve yollarını düzeltmeye çalışan bazı kimseler olduğu sürece azap indirmez.
 

tahsin33

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 May 2008
Mesajlar
2,697
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
69
Tevbe suresi ayet 3
Ve büyük Hacc (Hacc-ı Ekber) günü, Allah'tan ve Resûlü'nden insanlara bir duyuru: Kesin olarak Allah, müşriklerden uzaktır, O'nun Resûlü de… Eğer tevbe ederseniz bu sizin için daha hayırlıdır; yok eğer yüz çevirirseniz, bilin ki Allah'ı elbette aciz bırakacak değilsiniz. İnkâr edenleri acı bir azabla müjdele.

"Hacc-ı Ekber" terimi burada "Yevm'un-Nahr" olarak da bilinen Zilhicce'nin onuna delalet eder. Bunun böyle olduğu bir sahih hadiste izah edilmiştir. Son hacc sırasında Zilhicce'nin onunda Hz. Peygamber (s.a) ashabına, "Bugün günlerden nedir?" diye sordu. Ashab, "Kurban günüdür" şeklinde cevap verdiler.
Hz. Peygamber (s.a) "Bugün Hacc-ı Ekber günüdür" dedi. Burada Hacc-ı Ekber (büyük Hacc) tabiri, Arapların "umre" için kullandıkları "Hacc-ı Asgar'ın (küçük Hacc) mükabili olarak kullanılmıştır. Bundan dolayı, Zihicce'nin belli günlerinde yapılan hacc, "Hacc-ı Ekber" diye isimlendirilir.
 

tahsin33

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 May 2008
Mesajlar
2,697
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
69
Nisa suresi ayet 48
Gerçekten Allah kendisine şirk koşulmasını bağışlamaz. Bunun dışında kalanı ise dilediğini bağışlar. Kim Allah'a şirk koşarsa doğrusu büyük bir günahla iftira etmiş olur.

Ehl-i kitap peygambere ve indirilen kitaplara iman ettiği halde şirk koşmakla suçlanıyorlar.

Bu, kişi şirkten sakındığı sürece başka günahları işleyebilir anlamına gelmez. Bilakis basit bir günahmış gibi kabul edilen şirkin, en büyük günah ve zulüm olduğunu vurgular. Günahlar içinde bağışlanması mümkün olmayan tek günah şirktir.
Yahudi alimleri, çoğunlukla kitapta adı bile geçmeyen fakat kitaptan çıkarılan küçük ayrıntılarla basit hükümlerle uğraşırlardı. Diğer taraftan şirki çok basit bir mesele olarak kabul ederlerdi. Sadece kendileri şirke bulaşmakla kalmaz, topluluklarını da bu yola düşmekten alıkoymaya hiçbir çaba harcamazlardı. Bu nedenle müşrik kabilelerle işbirliği yapmakta hiçbir beis görmüyorlardı.
 

tahsin33

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 May 2008
Mesajlar
2,697
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
69
Nisa suresi ayet 50
Allah'a karşı nasıl yalan uyduruyorlar bir bak. Bu apaçık bir günah olarak yeter.

Âyct-i kerime, kendilerini temize çıkaranların, yalancılar olduklarım "Biz, Allah´ın oğullarıyız." gibi sözler söyleyerek Allah´a karşı iftirada bulunduklarını ve bu yaptıklarının büyük bir günah olduğunu ifade etmekte ve günah olarak bunun, kendilerine yeteceeğini beyan etmektedir
 

Zeki.42

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
447
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
37
ALLAH CC sizden de razı olsun çok güzel bir paylaşım
 

tahsin33

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
23 May 2008
Mesajlar
2,697
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
69
Tevbe suresi ayet 11
Eğer onlar tevbe edip namazı kılarlarsa ve zekatı verirlerse, artık onlar sizin dinde kardeşlerinizdir. Bilen bir topluluk için ayetleri böyle birer birer açıklarız.

Burada da, namaz ve zekat farzlarını yerine getirmeyen kimselerin sadece tövbe etmekle imanda müslümanların kardeşi sayılmayacağı, böyle bir vasıf kazanamayacağı açıkça ifade edilmiştir.
"Fakat eğer tövbe eder, namazı kılar ve zekatı verirlerse, (ancak o zaman) dinde sizin kardeşleriniz olurlar." Ayetin bu kısmı "Eğer bu şartları yerine getirirlerse o zaman onların sadece canları ve malları haram olmaz, aynı zamanda onlar, İslam toplumunda sizinle eşit haklara(da) sahip olurlar. Sosyal, kültürel, yasal ve siyasal haklar konusunda bunların diğer müslümanlardan hiçbir farkı yoktur.
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt