Namazın İslamın rükünlerinden (esas) olduğu
Hac suresi ayet 41
“Onları biz yeryüzüne yerleştirirsek namaz kılarlar, zekât verirler, uygun olanı emrederler, fenalığı yasak ederler. İşlerin sonucu Allah'a aittir.”
Onlar öyle kimseler ki; yeryüzünde yerleştirdiğimiz zaman, on-ları yeryüzünde egemen kıldığımız zaman, yardımımızla onları arzda iktidar mevkiine getirdiğimiz zaman, kendilerine imkân ve fırsat verdiğimiz zaman, yeryüzünde söz sahibi edip dünya insanlığına yön verir bir konuma getirdiğimiz zaman, yeryüzünde denge unsuru oldukları zaman:
Hemen onlar namazı ikâme ederler. Hemen ilk görevleri olarak, ilk eylemleri olarak namaz ortamı hazırlarlar onlar. Namazın önündeki barikatları temizlerler, namazın önündeki engelleri kaldırırlar. Hayatı namaza endekslerler. Hayata özdeş bir namaz, namaz kaynaklı bir hayat kurarlar. Bedenlerinde Allah’ın söz sahipliğini kabul adına bedenlerini Allah’ın emrine verirler.
Sonra ikinci görev, ikinci eylem olarak onlar zekâtı verirler. Yâni mallarında da Allah’ın söz sahipliğini ortaya korlar. Allah’ın verdiklerini Allah kullarıyla paylaşmaya koşarlar. Malla ilişkilerini o malın sahibi olan Allah’ın istediği gibi ayarlarlar. Malın kazanma ve sarf yerlerini Rablerine sorarak belirlerler. Mala bakışlarını Allah’ın istediği gi-bi tespit ederler. Malları üzerindeki tasarruflarını Allah’ın istediği gibi icra ederek, Allah’ın ver dediği yere vererek mallarını temizlerler. Allah için vermeye alıştırarak, Allah için fedakârlığa alıştırarak nefislerinin cimriliğini temizlerler. Ve mallarını kendileriyle paylaşmaya çalıştıkları çevrelerindeki fakir kardeşlerinin kendilerinin mallarına bakışlarını temizlerler.
Yine sözlerinde, ahitlerinde dururlar o mü’minler. Sözlerine sâdık davranırlar. Gerek Rablerine verdikleri sözlerine, gerekse Allah kullarına verdikleri sözlerine sâdık davranırlar. Emânete ihanet etmezler. Emin ve güvenilir insanlar olurlar. İyiliği emrederler kötülükleri yasaklarlar. Sadece kendilerinin değil, tüm toplumun güzel ve dengeli olmasını sağlarlar. İnsanları cehennemden, cehenneme gidişten ko-ruyup, cennete ulaştırmayı kendilerine en büyük iş, en büyük dert edi-nirler. Toplumda iyilerin, iyiliklerin yaygınlaşıp, kötülüklerin ve kötülerin yok olmasına say ederler. Tüm dünyada huzur ve sükunu sağlarlar. Âhiretten, Allah’ın azabından, Allah’ın sorgulamasından tir tir titrerler. Herkesin, zayıf güçlü, zengin fakir, kadın erkek, çoluk çocuk hakkına-hukukuna riâyet ederler. İnsanların gözleri önünde güzel bir hayat yaşarlar, temiz bir hayat sergilerler. İnsanlara Allah’ın istediği güzel bir hayat yaşamanın esaslarını gösterirler.
Zaten işlerin sonu Allah’a aittir. İşler sonunda Allah’a döndürülecektir. Dünya da Onundur, âhiret de Onundur. Hayat da Onundur, ölüm de O’nundur. Yaratan, yaşatan da O’dur, öldürecek ve sonunda hesaba çekecek de O’dur.
İşte böylece Rabbimizin bu âyetleriyle, bu yol gösterileriyle Rasulullah efendimiz ve beraberindeki müslümanlar Medine’de böyle bir iman, böyle bir teslimiyet, böyle örnek bir hayat sergileyecekler ve tüm dünya insanlığına işte müslümanlık budur. İşte Allah’ın istediği hayat budur diyebilecek bir ortamı hazırladılar. Namazı Allah’ın istediği şekilde ikâme ettiler. Namazı Allah’tan vahiy alma vasıtası yaptılar. Namazı Allah’la diyalog unsuru yaptılar. Namazı hayatın, hayat programının odak noktası yaptılar. Zekâtı; Allah için paylaşmayı, Allah için diğer gamlığı, fedâkârlığı, özveriyi ortaya koydular. Toplumda iyilikleri hakim kıldılar, kötülüklerin kökünü kazıdırlar. Dünyayı cennete çevirdiler. Allah hepsinden razı olsun.