Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

kırk gram tebessüm (1 Kullanıcı)

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
34
Konum
.........
Bende 11 yaşındayım ama 2 gün tutabildim sadece, oruç tutamıyorum karın ağrısı, baş ağrısı, hepsi beraber geliyor. :(

En baştaki yorumlara bakarak söyledim. :)

Allah kabul etsin kardesim olsun sen yinede elinden geleni yapiyorsun namazlari aksatma tesbihatlar oku..rabbimiziniyle seneye tutarsin kisn arada tutum bunyen kuvvetlenir ve orucada alismis olursun eger ramazanin baslarinda olsaydik senin yasindakiler genelde 3 gun basinda 3gun ortasinda 3sonunda tutarlardi..oyle tut derdim..boyle iste ve sunuda cok duymusumdur sabahtan oglene kadar diger gunde oglenden aksama kadar tutmayi dene..ama bu ne kadar dogru tam net bilmiyorum yani senin yasindakiler icinmi bilmiyorum..
 

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,599
Tepki puanı
965
Puanları
113
Yaş
66
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com
Bende 11 yaşındayım ama 2 gün tutabildim sadece, oruç tutamıyorum karın ağrısı, baş ağrısı, hepsi beraber geliyor. :(

En baştaki yorumlara bakarak söyledim. :)


ALLAH kabul etsin iman ve vücud gücü ve sihhat ve afiyet versin. Niyetin halis olduktan sonra ALLAH c.c. ecrini verir.
 

sinemm89

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
19 Nis 2012
Mesajlar
601
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
Bir kuru ekmeğe muhtaç insanlar vardır ya hani, sadece karnım doysun başka birşey istemiyorum diyerek her ağzına götürdüğü kuru ekmek için bile şükreden o temiz insanlar

Mutluluğu başka yerde arama, mutluluk aslında elinin altında Sen yeterki kıymet bil

İnsan üstüne değil, altındakilere bakıp herzaman şükretmeyi bilmeli Televoledeki yaşamları görüp ''Bizimkide hayat mı be'' demeden önce bu fotoğrafa bakın diyorum...

gülberraa nekadar doğru şeyler yazmışsın yüreğinden güzellikler dökülmüş yine ellerine sende yazmışsın burada paylaşmışsın.keşke bende o insanlar gibi olabilseydim bazen şükretmeyi okadar çok unutuyorumki:(
allah her haline herşeye herdaim şükredenlerden eylesin bizleride
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
34
Konum
.........
Bir kuru ekmeğe muhtaç insanlar vardır ya hani, sadece karnım doysun başka birşey istemiyorum diyerek her ağzına götürdüğü kuru ekmek için bile şükreden o temiz insanlar

Mutluluğu başka yerde arama, mutluluk aslında elinin altında Sen yeterki kıymet bil

İnsan üstüne değil, altındakilere bakıp herzaman şükretmeyi bilmeli Televoledeki yaşamları görüp ''Bizimkide hayat mı be'' demeden önce bu fotoğrafa bakın diyorum...

gülberraa nekadar doğru şeyler yazmışsın yüreğinden güzellikler dökülmüş yine ellerine sende yazmışsın burada paylaşmışsın.keşke bende o insanlar gibi olabilseydim bazen şükretmeyi okadar çok unutuyorumki:(
allah her haline herşeye herdaim şükredenlerden eylesin bizleride


Est.. kardesim olurmu hic boyle bir sey bizler dunyaya insan olmaya olgunlasmaya geldik sukurler olsunki oyle guzel bir forumdayizki hep beraber ogreniyor ve ogretmeye calisisiyoruz..o senin yuregindeki guzellik derlerki bakan gozler guzel sen icindeki guzelki goruyorsun ben neyim ki..est..deme oyle lutfen elimizden geldikce her an sukrediyoruz...insanin kendindeki hatalri goremez ama eger gormeyi basariyorsa bence bu en buyuk adimdir cunki gercekten yuregi kirlenmis insanlar asla hattalarini bilmezler goremezler...ve malesef su medaya yokmu zaten sukursuzlun en buyuk nedenlerindendir oyle kareleri farkli gosteriyorlariki insanlari sukursuzluge itiyorlar..rabbim ona layik kul olabilmeyi nasib eylesin..gonlu guzel arkadasim..inan senin bende cok ama cok ayri bir yerin var..
 

sinemm89

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
19 Nis 2012
Mesajlar
601
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
Eat kardesim olurmu hic boyle bir sey bizler dunyaya insan olmaya olgunlasmaya geldik sukurler olsunki oyle guzel bir forumdayizki hep beraber ogreniyor ve ogretmeye calisisiyoruz..o senin yuregindeki guzellik derlerki bakan gozler guzel sen icindeki guzelki goruyorsun ben neyim ki..est..deme oyle lutfen elimizden geldikce her an sukrediyoruz...insanin kendindeki hatalri goremez ama eger gormeyi basariyorsa bence bu en buyuk adimdir cunki gercekten yuregi kirlenmis insanlar asla hattalarini bilmezler goremezler...ve malesef su medaya yokmu zaten sukursuzlun en buyuk nedenlerindendir oyle kareleri farkli gosteriyorlariki insanlari sukursuzluge itiyorlar..rabbim ona layik kul olabilmeyi nasib eylesin..gonlu guzel arkadasim..inan senin bende cok ama cok ayri bir yerin var..

canım benim çok sağol seninde bendeki yerin çok başka.çok teşekkür ederim sana.gönlüde yüreğide içi dışı güzel olan bir insansın.çok güzel sözler yazıyorsun okudukça kendimin nekadar eksik olduğunu hissediyorum.amin inşallah hepimiz rabbimize layık oluruz
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
34
Konum
.........
canım benim çok sağol seninde bendeki yerin çok başka.çok teşekkür ederim sana.gönlüde yüreğide içi dışı güzel olan bir insansın.çok güzel sözler yazıyorsun okudukça kendimin nekadar eksik olduğunu hissediyorum.amin inşallah hepimiz rabbimize layık oluruz
l

Allah razi olsun benim icin guzel dusuncelerin icin cok tesekkur ederim..est..Allah razi olsun eger biraz faydali olabiliyorsam bundan cok ama cok mutluluk duyarim..biraz olsun bir seyler katabiliyorsam ne guzel..ama halen o kadar cok ogrenecek seylerimiz varki..ilim deryasi oyle buyuk ki..rabbim ogrendiklerimizle amel etmeyi nasib etsin abim..est hepimiz eksigiz kim tamam ki..en azindan ben hic degilim..halen o kadar cahilimki..biliyorum demek hadim degil..
 

sinemm89

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
19 Nis 2012
Mesajlar
601
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
35
l

Allah razi olsun benim icin guzel dusuncelerin icin cok tesekkur ederim..est..Allah razi olsun eger biraz faydali olabiliyorsam bundan cok ama cok mutluluk duyarim..biraz olsun bir seyler katabiliyorsam ne guzel..ama halen o kadar cok ogrenecek seylerimiz varki..ilim deryasi oyle buyuk ki..rabbim ogrendiklerimizle amel etmeyi nasib etsin abim..est hepimiz eksigiz kim tamam ki..en azindan ben hic degilim..halen o kadar cahilimki..biliyorum demek hadim degil..

çok doğru okadar güzel kelimelerle ifade ediyorsunki bana diyecek pek birşey kalmıyor.tabikide faydalı oluyorsun allah razı olsun.
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
34
Konum
.........
Şişşşt, n’aber. Tanıdın mı beni? Benim ben, içindeki çocuk. Tanıştığımıza memnun oldum. Azcık bana kulak verirsen, seni de memnun edebilirim.
Beni her gün biraz daha fazla ihmal ettiğinin farkındasın sanırım. Çok üzüyor bu beni. Sanki ben hiç yokmuşum gibi işe gidiyorsun, yemek yiyorsun, arkadaşlarınla buluşuyorsun… Beni, içindeki çocuğu ancak canın sıkıldığında, depresyona girdiğinde ya da evde hasta yattığında hatırlıyorsun. Peki, beni gerçekten önemsiyor musun? Ne istediğim umurunda mı?
Önce annen ve baban beni parça parça unuttu, sonra da sen onların bıraktığı kısımlarımı unuttun. Ama hatırlaman gerek.
Dur sana kendimi biraz daha yakından tanıtayım. Ben senin hayallerinim, rüyalarınım, düşlerinim… Ben, parka gitmekten acayip zevk alan, dondurma diye tutturan, oyun oynamadan duramayan sen’im. Aynı zamanda sevildiğini hep bilmek, hep hissetmek isteyenim. Elimin tutulması, başımın okşanması en büyük besinim. Tabi bi de elma şekerim…
Yetişkin olman, kocaman dertlerle boğuşman, devasa holdingleri yönetmen hiç mi hiç umurumda değil. Bunlar neden beni unutmana bahane olsun? Yetişkinler neden bir çocuk gibi zevk alamasın yaşamaktan? Büyümek, niçin içerdeki çocuğun çenesini kapaması demek olsun?
İnan bana, büyüklerin dünyası, yaşamak için hiç de kolay bir yer değil. Hoşlanmadığın insanlarla yemek yerken karnımı nasıl da tıka basa doldurduğunda ne hissediyorum dersin? Hazım güçlüğü çekmen ve kilo alman bana verdiğin bu sıkıntıdan olmasın sakın!
Problemlerinin kaynağı hakkında bir fikrin var mı? İyi arkadaşlara ihtiyacın var. Övgülere ihtiyacın var. Beğenilmeye ihtiyacın var. Kabul! Ama benimle dost olabilirsen, başkalarından beklediğin olumlamalara çok daha az gereksinim duyacağını biliyor musun?
Duygularına, sezgilerine, içinden sana seslenen minik uyarılara kulak verdiğinde beni yatıştırmak ve doyurmak için dışarıdan bir şey bulup getirmene gerek kalmayacak. Kendine daha nazik davrandığında, dışarıdakilere nazik davranmak bu kadar güç gelmeyecek sana.
Daha iyi bir hayat için çalıştığını biliyorum. Bunun için benimle daha fazla vakit geçirmelisin. Bazı terapiler deniyorsun, seni benim farklı parçalarımla tanıştırıyorlar. Fakat ben, bütünümü bilmeni, beni her şeyimle fark etmeni istiyorum. Yeterince uzun süredir bekliyorum seni. Bir gecede değişmeni isteyecek değilim. Sabrederim.
Bir çocuk dünyaya getirecek olsan onun için nasıl da deli divane olursun, değil mi? Üşümesin, üzülmesin, aç kalmasın, hastalanmasın diye kendinden vazgeçersin. İşte ben de senin çocuğunum. Tek fark, ben senden doğmadım, sen benden doğdun… Yani aslında senden büyüğüm, senden akıllım, senden tecrübeliyim. Bilgeliğime ulaşmak için önce beni fark etmeli, beni bilmelisin.
Saklambacı severim ama bu sefer senden saklanmıyorum. Hadi bul beni, tut elimi!
Yaşlandığımız için oyun oynamaktan vazgeçmiyoruz; oyundan vazgeçtiğimiz için yaşlanıyoruz. (George Bernard Shaw)

 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
34
Konum
.........
Şu 10 Gerçeği Keşke Gençken de Bilseydim!

Diğerlerinin senin hakkında ne düşündüğünü boş ver
Diğerlerinin ne düşüneceğini çok fazla umursar, çok fazla dert ederseniz, hedeflerinize ulaşmak için ne zamanınız ne de kudretiniz kalır. Tanıdığınız herkesin sizin hakkınızda bir fikri vardır ama temelde bu fikirleri şekillendiren; siz değil o kişinin algı düzeyi, geçmişi, tecrübesi ve duygu dünyasıdır. O halde, çevrenizdekilerin fikirlerini almak ne kadar iyiyse, hayatınızı bunlara göre şekillendirmemek de o kadar önemlidir.


Gün, bugündür
Bir şey sizin için önemliyse, onu bugün yapın, yaşayın. Yarına erişeceğinizin garantisi yok; ama bugün avuçlarınızın içinde canlı canlı duruyor. Oradan kayıp gitmeden bugünden tasarruf edin. Şu an gerçekleşmekte olana, şimdi yanınızda bulunan kişilere, elinizdeki mevcut işe, bugün verdiğiniz kararlara, büyük ya da küçük fark etmez, dikkat kesilin. Bugün yaptığınız, yarını biçimlendirir. Bugünkü siz, yarınki size şekil verir.


Gerektiğinde boş vermeyi bil
Dün olan, geçti gitti. Beklenmedik aksaklıklar, zor durumlar, başarısızlık ve çatışmalar… Artık değiştiremezsiniz, o halde önünüzdeki maçlara bakacaksınız. Öfkeyle, kırgınlıkla, lanet okumayla, pişmanlık nameleriyle enerjinizi tüketmeyin. Bunlar sizi geleceğe zamk gibi yapıştırır ve geçmişi olan ancak geleceği olmayan bir kişi haline getirir.


Başarı bir gecede gelmez
Hakiki başarı zaman ve alın teri ister. Uzun çalışma saatleri, uykusuz geçen geceler, düşmek ve yeniden ayağa kalkmak, bir türlü öğrenilemeyen kavramlar, öğretmenler, destek verenler, koçlar, uzmanlar, akıl hocaları… Dışarıdan bakıldığında süslü ambalajlı, ama içinde bin bir zahmet barındıran, kocaman bir pakettir başarı.


Kendine inan
Kendinizin hem en acımasız eleştirmeni hem de en büyük taraftarı olabilirsiniz. Yeteneklerinize, değerinize ve başarılarınıza güveniniz yoksa, başkalarının asla olmayacaktır. Hepimizin hayata vereceği kıymetli bir şeyler vardır; ne olduğunu henüz keşfedememiş olsak da… Yapabileceklerinizi henüz gözünüzde canlandıramamanız, başarılı olmayacağınız anlamına gelmez. Geçmişte başarısızlığa uğramış ve hatalar yapmış olmanız da gelecekte aynısını yaşayacaksınız demek değildir. Emin olun, hayal ettiğinizden daha fazlasını başarabilirsiniz.


Köprüleri yakma
Eski patronunuzla, meslektaşlarınızla, iş arkadaşlarınızla artık görüşmüyor olsanız da bir gün onlara ihtiyacınız olmayacağını garanti edebilir misiniz? Geçmişte tanıdığınız kimseler hakkında kötü konuşmayın, her zaman onlara saygı duyduğunuzu ifade edin. Sadece iş arkadaşlarınız için değil, eski okul arkadaşlarınız, komşularınız, apartman görevliniz, işyerindeki hizmetli teyze, çaycı amca… Hepsiyle yolunuz bir gün bir yerde kesişebilir. İçinizde hepsi hakkında güzel duygular biriktirin, onları güzel sözlerle anın. Ara sıra arayıp hatırlarını sormayı ihmal etmeyin. Geniş bir network, ileriki yaşamınızda sizi destekleyecek zengin bir fikir ve destek kaynağı demektir. (Hadi bir istisna verelim; sizi sırtınızdan vuran, dürüstlük ve samimiyetinden şüphe duyduğunuz kişileri liste dışı bırakabilirsiniz.)


Para hayattaki en önemli şey değildir
Yaşamak, ihtiyaçlarımızı karşılamak, en azından faturaları ödemek için paraya ihtiyacımız var. Ama ihtiyaç sandığımız isteklerimizi, vazgeçilmez sandığımız lükslerimizi hayatımızdan elimine ettiğimizde paraya daha az ihtiyaç duyacağımız kesin. Kendimize fuzuli ihtiyaçlar icat ettiğimizde, arkadaşlarımıza bakıp gereksiz harcamalar içine girdiğimizde ayın sonunu getirmekte zorlanıyoruz. Oysa paranın satın alamayacağı şeyleri hayatımıza sokarsak maddi-manevi daha da zenginleşeceğinizden emin olabilirsiniz. Para acınızı azaltmaz, yalnızlığınızı hafifletmez, derdinizi dinlemez, mutluluğunuzu paylaşmaz. Giyinmenize, yemenize ve gezmenize yardımcı olan bir araçtır; sihirli bir değnek değil.


Çoğunluğun standartlarına uymak zoruna değilsin
Çoğunlukla aynı fikirde olmak zorunda değilsiniz. Öne çıkın ve fikrinizi çekinmeden söyleyin. Birileri komik ya da demode bulabilir. Bu onların sorunu. Sözleriniz başka birilerinin zihninde ise ampul yakabilir. Bir şey sizin için doğru değilse “hayır” demekten çekinmeyin. Unutmayın, tarih yazanlar kalabalıklara meydan okuyanlar, eski köye yeni adet getirenler arasından çıkmıştır. Hoşgörü ile her şeye kafa sallamayı birbirine karıştırmayın, kendiniz olun, sizi siz yapan değerleri korkusuzca savunun. İlk anda bir ihtimal tepki görebilirsiniz; ama uzun vadede saygı göreceğiniz kesin.


Hayatı bir yarış gibi görme
Yapacak çok işimiz, tamamlayacak çok planımız var. Ama nereye kadar? Yeri geldiğinde hızınızı yavaşlatmayı bilin. Aşırı hız görüş alanınızı daraltır, yaşamınızdaki fırsat ve güzellikleri görmenizi engeller. Yavaşlayın ve gözünüzden kaçanların farkına varın. Yakından bakmak, incelemek, irdelemek, yorumlamak için kendinize zaman ve fırsat verin. Başaracaklarınız adına yaşamın size sunduğu hediye paketlerini, içlerini açmadan bırakma tehlikesine düşmeyin.


Hep iyilikle muamele et
Zorlukları kolaylaştırın; hem kendi adınıza hem de başkaları adına. Sevdiklerinizin mutlu günlerinde yanlarında olun. Onların adına sevinin; ama gerçekten ve içten… Negatif eleştirilerden kaçının, destekleyin, cesaretlendirin. Kimsenin hayallerine burun kıvırmayın. Pollyanna gözlüklerini takmak anlamına gelmiyor bu. Hayatta hayal kırıklıkları, başarısızlık, sadakatsizlik, vefasızlık biz insanlar için. Ama bunların, hayatımızın başrolünü ele geçirmesine izin vermemek bizim elimizde. Onların varlığını kabul edin ve içlerinde gizli yaşam mesajlarını görmeye çalışın. Her zorluk ödülüyle, her güçlük kolaylığıyla birlikte gelir. Görmeyi bilene…
 

Muhtazaf

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
30 Mar 2008
Mesajlar
9,599
Tepki puanı
965
Puanları
113
Yaş
66
Web Sitesi
www.aydin-aydin.com
Kırk Gram Tebesssüm-Cüneyd Suavi





Fırtınalı bir dünyada yaşayan insanoğlu , yaratılış sırrını bilmiyorsa ve çekilen zorlukların , kolaylık ve güzelliklerine açılan bir kapı olduğunu göremiyorsa , o dehşetli fırtınada kuru bir yaprak gibi savruluyor.Bu arada bir yerlere sığınmak istesede , seçilen yalnış yerler onu barındırmıyor , bazen hem kendisini hem de sewdiklerinı perişan ediyor...

Bu durumda düşenler , geleceğe bakmaktan korktuklarından , gününü gün etmeye , hiç bir sınır tanımadan mutluluk peşinde koşmaya başlıyorlar.Ne yazık ki elde ettikleri şey , sahte bir mutluluktan ve sahte gülümsemelerden öteye gidemiyor...

'Ruhen ağlayan kişiler, gerçek anlamda gülemez' diyenler doğru demiş.Ruhlar gülerse eğer, insanda güler ... : )
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
34
Konum
.........
İnsanoğlu bir gün arkadaşlık ve dostluk kavramıyla tanışmış, insanoğlu arkadaş ve dost kavramının ne işe yaradığını, insan hayatında gerek olup olmadığını henüz bunun ne anlama geldiğini bilmediklerini fark etmişler.
İnsanoğlu kendini geliştirmek için, daima bazı olguları hayatlarına, yaşamlarına dâhil edip gelişme isteklerini uygulamaya başlamışlar, önce arkadaş nedir?
Düşünmeye başlamışlar.
Kendi aralarında yaşadıklarını incelemeye başlamışlar kimi insanlar bir başka insanla çok zaman geçiyor, onunla konuştuklarını başka insanoğluna anlatmıyor, ne zaman birinin sıkıntısı olsa diğeri onun yardımına koşuyorlarmış...
Bu görüntüyü diğer insanoğlu pek anlayamamış neden böyle yapıyor bunu kavramakta çok zorluk çekiyorlarmış.
Kavramakta zorluk çeken insanoğlu paylaşımı yardımlaşmayı bilmeden sadece gün geçirmek menfaatlerini karşılamak için bir araya gelen insanoğulları hiçbir zaman uzun süren birliktelik yaşılamadıkları için sık sık yalnızlıktan şikâyet eder olmuşlar.
Düşünmeye tekrar başlamışlar nerde yanlış yaptık diye...
O çok iyi anlaşan arkadaşlar, arkadaşlıklarını ilerletme çabasıyla birçok şey paylaşırken, gün gelmiş arkadaş anlamından farklı başka bir kavramı hissetmişler ve merak etmişler bu kadar paylaştıklarından sonra bu yeni kavrama ihtiyaç varmıydı acaba? Düşünmeye başladılar.
Arkadaş olarak paylaşıma, yeni duygular eklenmeye başlanmış, öyle yoğun duygu oluşmuş artık hayatlarının içinde yer almaya başlamışlar...
Daima birbirlerini arar sorar bir halde ve tüm ailenin fertleriyle bile ilgilenmeye başlamışlar karşılıklı, görmedikleri zaman endişe ve korkuya kapılıp bir an evvel arkadaşına nasıl ulaşacağının telaşını tanımaya başlamışlar...
İnsanların hayatlarının içine yeni bir kavram daha girmiş bunun adına da DOST demişler...
İnsanoğlu zamanla çok geliştirmiş kendini arkadaşlık, dostluk kavramlarına ne kadar katkı yaptıklarını, ne kadar geliştirdiklerini bu güne bakıp bir daha üzerinde düşünülmelimi?
Evet,hepimizin aradığı huzur!
Etrafına huzur saçan, gözlerinin içi gülen insanlar, olsun istiyoruz yanı başımızda, hani şu eskilerin tabiriyle, öyle arkadaşlar dostlar arıyoruz ki, ömrümüze ömür katsın!
Onları yalnız bu dünyada değil, öbür dünyada da isteyelim, yani ahretliğimiz olsun…
Bir gün bunalırsan, sıkıntını paylaşmak istersen
BENİ ARA,İki elim kanda olsa gelirim, sıkıntılarını yok ederim
Bir gün ağlayacak gibi olursan da ,BENİ ARA,Seni belki güldüremem ama Söz veriyorum,Seninle birlikte ağlayabilirim, Bir gün uzaklara kaçmak istersen
Beni aramakta çekinme, seni belki durduramam ama
Senle birlikte koşabilirim…Bir gün yüksek bir köprüden, atlamaya kalkarsan da
ARA BENİ,Seninle birlikte atlayamam AMA,Aşağıda bekler, seni tutabilirim bir gün her hangi bir konuda,Kararsız kalırsan,ARA BENİ
Seni Senden fazla düşünür, sana fikirler verebilirim…
Bir gün kimseyi dinlememeye, karar verirsen de,ARA BENİ,Ağzımı açmayacağımı, söyleyemediklerini bile Dinleyeceğim bil…Bir gün Beni üzdüğünü düşünürsen de çekinme yine,ARA BENİ,Göreceksin…
Sana kıyamam kızamam üzmem seni
Bir gün beni ararsan ve benden, karşılık alamazsan
SÖZ VER,O zaman sen ulaşmalısın bana, Çünkü
O zaman bir MELEĞE gereksinim duyduğumu bilmelisin
Seni Seviyorum DOSTUM…
Dostlukları bu güzel dizelerdeki gibi yaşamayı kaç kişi başarabiliyor acaba?
İnsanlar dostluktan ne anlıyor acaba? Bunu bir anlamak lazım ben insanların çoğunun bu dostluk kavramını çok iyi anladıklarını sanmıyorum. Her kes arkadaş olabilir ama DOST olmayı başarmak çok EMEK ister. Sevgi emek ister. Dostluk emek ister...Kalite sadece kıyafet alımında kullanılan bir kelime değildir. Dostluk da kaliteli yaşanırsa uzun ömürlü olur, ama günümüzde her şeyi çabuk tükettiğimiz gibi insan ilişkilerini de hem kalitesiz ve çabuk tüketen bir toplum olarak bunun sıkıntısını çok yaşar olduk, insanlar bir birine güvenemez oldu. Ben arkadaşlık ve dostluk adına çok şanslı buluyorum kendimi ve çok zenginim DOSTLUK adına.
Çok dostum yok ama var olanlarla çok zenginim ben dostlarını yüreğindeki en güzel çiçek bahçesinde taşıyan biriyim. Bu çiçek bahçesinde yanlışlık yapan dost olursa onlar bile kırılmaz, onlar bir zamanlar dost gibi göründükleri için değil insan oldukları için özen gösterilir ben de. Diyorum ya ben dostlarım sayesinde dünyanın en zengin insanıyım. her kes benim dostum olmaz dostum olanda bensiz yaşayamaz çünkü ben her derdi ve zor Gürünlerinde yanlarındayım. İyi günlerinde yanlarında olmak tabii ki mutluluk verici ama zor günlerinde onların acılarıyla yaşamak işte DOST luğun anlamı bu...
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
34
Konum
.........
Delikanlı alaca karanlıkta yürürken, yumuşak bir şeye çarptığını fark etti. Eğildi baktı... Aman ALLAH'ım.!.. Ayaklarının arasında, yuvasından ustalıkla sökülmüş bil kalp duruyordu. Tıpkı resimlerdeki gibi diri ve anlıydı. Onu büyülenmişçesine avuçlarına aldığında, dehşetinden çıldıracak gibi oldu. Kalp tıp tıp atıyordu ve sıcacıktı. Delikanlı, sanki ellerine yapışıp bir başka uzvu haline geliveren kalpten kurtulmak
istiyor, fakat ne olduğunu kestiremediği duygular tarafından engellendiğini hissediyordu. Bir müddet sonra sakinleştiğinde, onun sahibini bulmak için en yakındaki evin kapısını çaldı ve z****r aralığından bakan genç kıza:

- Bu kalp sizin mi? diye sordu. Biraz önce buldum onu. Kız, mahçup bir ifadeyle:

- Ben kalbimi, üç ay önce rastladığım bir vefasıza kaptırdım, dedi. Yandaki eve sorun, onların olabilir. Kızın gösterdiği ev, göz kamaştırıcı bir villaydı. Kapıyı açan hizmetkarlar, onu üst kata çıkartarak evin
beyine götürdüler. Delikanlı, yumuşacık halıların üzerine damlayan kanları ayağıyla örtmeye çalışırken:

- Bu kalp sizin mi acaba? diye sordu. Hala atıyor da...

Beyefendi, ışıl ışıl parıldayan kristal kadehinden höpürtülü bir yudum çekerek:

- Ben kalbimi dünyaya sattım canikom, diye sırıttı. Komşu evde bir
meczup var,o bilir sahibini.

Delikanlı, hızla soğumaya başlayan ve atışları gittikçe yavaşlayan kalbi bitişik kulübedeki ihtiyara koşturarak:

- Bu sizin mi? diye sordu. Çabuk olun. Neredeyse duracak. Yaşlı adam, okumakta olduğu Kur'anı yavaşça kapatırken:

- Ben kalbimi, her şeyimle birlikte ALLAH'a verdim evlad, diye gülümsedi. Elindekinin sahibini neden gidip anne ve babana sormuyorsun? Her ikisi de yaşlanıp bunadı, diye üfüldendi genç. Bir bebek gibi alaka görmek istediklerinden, üç gün önce kavga edip onları terketmiştim. İhtiyar adam, büyük bir üzüntüyle:

- Terkettin ha!... diye mırıldandı. Terkettin demek. Delikanlı, söylenenlere karşı kayıtsız görünüyordu. Oysa ki yaşlı adam, beklediği cevabı çoktan almıştı. Delikanlıya doğru emin adımlarla ilerledi ve iki eliyle
kavradığı gömleğini bir hamlede yırtarak açıverdi. Delikanlının sol göğsünde, avuçlarında tuttuğu kalp büyüklüğünde kanlı bir boşluk vardı...

Kendimize bakmadan başkalarının kalplerinin bekçiliğini yapmaya çalışıyoruz.


 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
34
Konum
.........
Yüce Allah “Eğer ona inanır,onun dediği yolda gidersek bizi hiç bir zaman terk etmez,bizi asla yalnız ve yardımsız bırakmaz.”Aşağıdaki öykü bir rüya, fakat gerçekte her zaman durum böyledir.
Adamın biri bir gece rüya görmüş,rüyasında upuzun bir kumsal boyunca Tanrı ile yürüyorlarmış.Onlar yürürlerken karşılarındaki gökyüzünden bir film şeridi gibi,adamın hayatından sahneler geçiyormuş.
Kumsal adamın hayat yoluymuş sanki …Adam kumda iki çift ayak izi kaldığına dikkat etmiş.Bir çift kendisinin, bir çift Tanrının.Hayatın son sahnesi de gökyüzünden geçip gittikten sonra adam dönüp,kumdaki boydan boya ayak izlerine bir daha bakmış ve birden bir şey dikkatini çekmiş.Hayat yolunun pek çok bölümümde kumda sadece bir çift ayak izi varmış ve adam dehşet içinde fark etmiş ki,ayak izlerinin teke indiği dönemler,hayatının en kötü,en acı anları…
Bu keşfi onu fena halde rahatsız etmiş ve Tanrı’ya sormaya karar vermiş.”Tanrım eğer sana inanırsam,senin yolunda gidersem her zaman yanımda olacağını,her zaman yanı başımda yürüyeceğini söylemiştin.Oysa hayat yoluma bakıyorum,en zor ,en kötü,en acı anlarımda sadece bir çift ayak izi görüyorum kumda…Anlamıyorum Tanrım,anlamıyorum.hayatımın kolay günlerinde yanımda yürüyorsun da Sana en muhtaç olduğum anlarda beni niye terk ediyorsun.?”
Tanrı gülümseyerek cevap vermiş: “Ben seni çok sevdim ve hiç terk etmedim.Evet,hayat yolunda zorlu sınav günlerinde,yani en acılı,en kötü anlarında kumda hep bir çift ayak izi gördün.Ama dikkat et,ayak izleri teke indiğinde derinleşiyor.Çünkü o sıralar ben seni kucağımda taşıyordum.”

Yukarıda ki öyküde her ne kadar Tanrı diye bahsedilse de,bizler Allah’a inanıp ve güvendikten ve onun rızası üzerine yaşadığımız sürece her zaman yanımızda olduğunu,üstelik şaşırıp yanlış yaptığımız zaman bile bize uyarıda bulunduğunu biliyoruz.Biz biliyor ve inanıyoruz ki Allah her zaman kullarını sever ve onlardan çok düşünür.Bu yüzden başımıza gelen sıkıntılarda neden yalnız bıraktın diye ,neden benim başıma gelmesine izin verdin diye asla şikayet etmemeliyiz.
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
34
Konum
.........
Gülümsemek,selamlamak,karşılaştığınız her kişiye,evinizdeki yakınlarınıza,sokaktaki hayvanlara, sevgi ve şefkat göstermek.Yüzünüzdeki o güzel tebessüm size neler kazandırır bilir misiniz?
Aşağıdaki kısa ve özlü öyküyü bir okuyun rica ediyorum.Bir tebessüm neler kazandırmış!
“Küçük kız,hüzünle yabancıya gülümsedi…. Bu gülümsemede adamın kendisini daha iyi hissetmesine sebep oldu.Bu hava içinde yakın geçmişte kendisine yardım eden bir dosta teşekkür etmediğini hatırladı.Hemen bir not yazdı yolladı.
Arkadaşı bu teşekkürden dolayı o kadar keyiflendi ki,her öğlen yemek yediği lokantada garson kıza yüklü bir bahşiş verdi.Garson kız ilk defa böyle birbahşiş alıyordu.Akşam eve giderken,kazandığı paranın bir parçasını hemen köşe başında oturan fakir adamın şapkasından içeri attı.Adam öylesine minnettar oldu ki….iki gündür boğazından aşağı lokma geçmemişti.Karnını iki günden beri ilk defa doyurduktan sonra,bir apartman bodrumundaki odasının yolunu ıslık çalarak tuttu.Öylesine neşeliydi ki,bir saçak altında titreyen köpek yavrusunu görünce, kucağına alıverdi.Küçük köpek sabaha kadar koşturdu.Gece yarısından sonra birden apartmanı dumanlar sardı.Apartman sakinlerinden biri gece uyurken,sigarasını söndürmemişti.yangın başlıyordu… Dumanı koklayan köpek önce kısık kısık havlamaya başladı.Baktı keendini sokaktan kurtaran adam uyanmıyordu.Daha yüksek sesle havlamaya başladı….Önce fakir adam uyandı,ardında tüm apartman halkı.Anneler,babalar dumandan boğulmak üzere olan çocuklarını kucakladıkları gibi dışarı çıkardılar.Bu sayede apartmandaki çoluk,çocuk,genç,yaşlı herkes boğulmaktan ve ölmekten kurtuldu.
Tüm bunların hepsi bir”Tebessüm”sonucuydu.Şimdi durup bir düşünün günlük hayatta kaç kişiye tebessüm ediyorsunuz?
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
34
Konum
.........
Yaşamımız süresince en çok da sevdiklerimize şu kelimeyi söylemekten çekinir ve geciktiririz.” SENİ SEVİYORUM” Kim olursa olsun ister Anne-baba,ister evlat isterse eş ve diğerleri.Zamanla fark ederiz ki geç kalmışız bu iki kelimeyi söylemeyi.Nasıl kendinize söylenmesi hoşunuza giderse karşınızdakinin de hoşuna gideceğini düşünün ve bu iki kelime hayatınızı nası güzelleştirecek göreceksiniz.YAPMANIZ GEREKENİ YAPIN, HİÇ BEKLEMEDEN…
Öğretmen sınıfa girer girmez, öğrencilerine şöyle bir ödev verdi: “Sevdiğiniz birine gidin ve ona kendisini sevdiğinizi söyleyin. Sonra da derste bize duygularınızı anlatın.” Bir sonraki dersin başında, öğrencilerden biri şöyle başladı sözlerine: “Geçen hafta bize bu ödevi verdiğinizde size sinirlenmiştim. Bu sözleri söyleyeceğim hiç kimsenin olmadığım düşünüyordum. Eve giderken bir anda yüreğimin sesi ne kulak verdim. İşte o zaman kime “seni seviyorum” diyeceğimi anladım. Bundan beş yıl önce babamla aramızda büyük bir olay geçmişti ve o günden bu yana bu sorunu çözememiştik. Önemli aile toplantılarının dışında birbirimizi görmemeye çalışıyorduk ve hemen hemen hiç konuşmuyorduk. Eve vardığımda babama kendisini çok sevdiğimi söylemeye hazırdım. Bu kararı almak bile üzerimden büyük bir yük kaldırmıştı… Annemle babamın kaldığı evin kapısını çaldığımda kapıyı babamın açması için dua ediyordum. Tanrı yardım etti ve kapıyı babam açtı. Hiç zaman harcamadan eşikten adımımı attım ve “Baba, buraya seni sevdiğimi söylemeye geldim” dedim. Babam sanki bir anda başka biri olmuştu.

Yüzündeki ifade yumuşadı, kırışıklıklar yok oldu ve ağlamaya başladı. Kollarını açtı, beni kucakladı ve bana “Ben de seni seviyorum oğlum, ama bunu hiçbir zaman dile getiremedim” dedi. “Fakat anlatmak istediğim esas nokta bu değil. Babamı ziyaretimden iki gün sonra babam, bir kalp krizi geçirdi ve halen hastanede. Şimdi yaşam savaşı veriyor. Şimdi sizlere şu mesajı vermek istiyorum: Yapmanız gerektiğine inandığınız hiçbir şeyi ertelemeyin. Ya babama olan sevgimi ifade etmek için hala bekliyor olsaydım? Yapmanız gerekeni yapın, hiç beklemeden…”
kaynak:hayata yön veren hikayeler(Dr.Kahraman Arslan)
Hemen bu günden başlayın….. “SENİ SEVİYORUM” hiç de zor değil bir kere deneyin arkası gelecektir sonra geç kalmış olabilir keşke beklemeseydim diyerek hayıflanırsınız.
BEN ALLAH’IN YARATTIĞI HER ŞEYİ ALLAH İÇİN SEVİYORUM,VE HEP SÖYLÜYORUM ÇİÇEKLERE,SUYA,AĞAÇLARA,İNSANLARA HADİ SİZDE BU GÜNDEN BAŞLAYIN…..
SEVGİYLE KALIN HEP SEVİN….
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
34
Konum
.........
[h=1]Adam Allah’a soruyor “Sana en muhtaç olduğum anlarda niye beni terk ediyorsun? Allah Cevap veriyor!

Yüce Allah “Eğer ona inanır,onun dediği yolda gidersek bizi hiç bir zaman terk etmez,bizi asla yalnız ve yardımsız bırakmaz.”Aşağıdaki öykü bir rüya, fakat gerçekte her zaman durum böyledir.
Adamın biri bir gece rüya görmüş,rüyasında upuzun bir kumsal boyunca Tanrı ile yürüyorlarmış.Onlar yürürlerken karşılarındaki gökyüzünden bir film şeridi gibi,adamın hayatından sahneler geçiyormuş.
Kumsal adamın hayat yoluymuş sanki …Adam kumda iki çift ayak izi kaldığına dikkat etmiş.Bir çift kendisinin, bir çift Tanrının.Hayatın son sahnesi de gökyüzünden geçip gittikten sonra adam dönüp,kumdaki boydan boya ayak izlerine bir daha bakmış ve birden bir şey dikkatini çekmiş.Hayat yolunun pek çok bölümümde kumda sadece bir çift ayak izi varmış ve adam dehşet içinde fark etmiş ki,ayak izlerinin teke indiği dönemler,hayatının en kötü,en acı anları…
Bu keşfi onu fena halde rahatsız etmiş ve Tanrı’ya sormaya karar vermiş.”Tanrım eğer sana inanırsam,senin yolunda gidersem her zaman yanımda olacağını,her zaman yanı başımda yürüyeceğini söylemiştin.Oysa hayat yoluma bakıyorum,en zor ,en kötü,en acı anlarımda sadece bir çift ayak izi görüyorum kumda…Anlamıyorum Tanrım,anlamıyorum.hayatımın kolay günlerinde yanımda yürüyorsun da Sana en muhtaç olduğum anlarda beni niye terk ediyorsun.?”
Tanrı gülümseyerek cevap vermiş: “Ben seni çok sevdim ve hiç terk etmedim.Evet,hayat yolunda zorlu sınav günlerinde,yani en acılı,en kötü anlarında kumda hep bir çift ayak izi gördün.Ama dikkat et,ayak izleri teke indiğinde derinleşiyor.Çünkü o sıralar ben seni kucağımda taşıyordum.”
Yukarıda ki öyküde her ne kadar Tanrı diye bahsedilse de,bizler Allah’a inanıp ve güvendikten ve onun rızası üzerine yaşadığımız sürece her zaman yanımızda olduğunu,üstelik şaşırıp yanlış yaptığımız zaman bile bize uyarıda bulunduğunu biliyoruz.Biz biliyor ve inanıyoruz ki Allah her zaman kullarını sever ve onlardan çok düşünür.Bu yüzden başımıza gelen sıkıntılarda neden yalnız bıraktın diye ,neden benim başıma gelmesine izin verdin diye asla şikayet etmemeliyiz.
[/h]


 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
34
Konum
.........
MİNİK KUŞUN ÖĞÜDÜ
. Avcının yakaladığı küçük kuş birden konuşmaya başladı:
- Ben minicik bir kuşum dedi, etim, dişinin kovuğunu bile doldurmaz. Eğer serbest bırakırsan işine yarayacak üç öğüt veririm. Dinle, birinci öğüdüm şu: “Olmayacak bir söz duyarsan, asla inanma!”
Avcı şaşırmıştı. ikinci öğüdü isteyince küçük kuş:
- Beni bırak, ikinci öğüdümü şu damın üstünde vereceğim dedi.
Avcı kuşu bıraktı. Bir lahzada dama konan kuş:
- Dinle dedi, “geçip gitmiş şeyler için asla üzülme”. Olan olmuş, biten bitmiştir çünkü. Bak, benim karnımda on dirhem ağırlığında bir inci vardı. Çok kıymetli bir inciydi bu. Ne yazık ki elinden kaçırdın…
Avcı daha çok şaşırmış, kuşu serbest bıraktığına pişman olmuştu. Ah vah etmeye, saçını başını yolmaya başladı.
Kuş:
- Ne oldu? diye sordu. Niçin dövünüp duruyorsun? Ben sana olmayacak söze asla inanma dememiş miydim? Sen karnımda inci olduğunu duyunca bu öğüdü hemen unuttun. Kendisi üç dirhem gelmeyen kuşun karnında on dirhemlik inci olur mu hiç? Üstelik ikinci öğüdümü de unutmuşa benziyorsun. Hani elden kaçırdığın şeyler için asla üzülmeyecektin!
Avcı utanmış başını yere eğmişti.
- Üçüncü öğüdünü ver bari diye inledi.
Küçük kuş damdan kalkıp yüksekçe bir ağacın dalına kondu ve oradan gökyüzünün boşluğuna doğru süzülürken şöyle bağırdı:
- Behey sersem avcı, sen verdiğim ilk iki öğüdü tuttunmu ki üçüncüsünü istiyorsun?.
 

Hatice-tül Kübra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eyl 2006
Mesajlar
7,329
Tepki puanı
9
Puanları
0
Yaş
34
Konum
.........
“Ruhsal Zeka ” adlı kitabında gerçek bir yaşam öykü vardı.


Burada başkalarına yardımın,sadakanın ve Allah rızası için yapılan iyiliklerin bize ne kazandırdığı anlatılıyordu.Bende önemli olan bu hikayeyi paylaşmak istedim.Çünkü bu hikayede ki yaşlı teyze gibi çoğumuz aynı şeyi yapıyoruz.
“Bir gün komşu teyzeyle ikimiz aynı anda fiskos örtüsü örüyorduk. O bitirdiği örtüyü evine örttü. Ben ise kermese öğrenciler için verdim. Bunu öğrenince çok kızdı teyze. ‘Bak ne güzel evimi süsledim, sen bilmediğin öğrencilere verdin.’ diye kıza kıza bir hal oldu. Bu tavrına çok üzüldüm. Her gördüğünde bana kızıyordu komşu teyze. Yaşım küçük olduğu için bir şey söyleyemiyordum. Saygısızlıktan korkuyordum.Komşu teyze diğer komşulara da yaptığımı söylemiş. Hepsi toplanıp; ‘Kızım senin yaşın genç. Ne diye yaptığın el işlerini oraya buraya dağıtıyorsun! Küçük çocuğun var ona çeyiz başlasana.’ dediler. O gün dayanamayıp ağladım.
O gün akşam bir rüya gördüm. Yaptığım bütün çeyizler güya bana ait bir sarayda sergilenmiş. ‘Benim böyle sarayım yok ki’ dedim. Bir ses ‘Bu senin Ahiret sarayın. Bu yaptığın hayırlarla orayı süslüyorsun.’ Dediler. O kadar etkilendim ki bu rüyadan ve bu heyecanla ondan sonra hiç boş durmadım. Hep ihtiyacı olan insanlar için bir şeyler yapmaya çalıştım.
Teyzeye gelince. Örtüyü evine örttükten 15 gün sonra öldü. Allah rahmet etsin.” Şerife Aladağ



İşte bu gerçek hikaye bize ve yaptıklarımıza ve yapacaklarımıza ve bundan sonraki hayatıızda bizi yönlendirecek bir hikaye
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt