kardeş imamı azamın o kadar eseri var hiç birinde bu yazmaz, bu yaptığınız amelleri ne yapmış nede yapın demiş.. caferi sadık meselesi ise bir şii uydurması. bu söz imama iftiradır.. intisabdan siz ne anlıyorsunuz, intisap ettiği falan yok, o zaman ki yapılan işler hadis tahsili babında yapılan yolcuuklar, sizin yaptığınız amelleri ne imamlar ne de onlara bağlılık ididea ettiğiniz caferisadıklar yapmıştır,
diyelimki imamı azam caferi sadık'ın talebesi şimdi sizin yaptığınız amelleri mi yap dedi ona caferi sadık... imamlar eserleriyle ortada, bu gibi sözler onlara iftira ... hiç bir kitapta imamı azamın rabıta, letaif zikrivb. tarikat uydurmalarını yaptığını göremezsiniz.
siz olduğunu iddea ediyorsanız, yazan eseri yazın birde biz inceleyelim.. imam şafi konusunda siz de emin değilsiniz zaten....keçilerin zekatı meselesinde soru sorduğu kişiyi söylüyorsunuz büyük htimalle ki, bu olay imam şafinin rabıta yaptığını, letaif veya nefy ıspat zikri çektiğine delil olmaz..selamlar..
Düşmanları ve İnkarcıları Onlara Zarar Veremez
Herhangi bir kimsenin evliya-ı kiramı kabul edipte tasavvuf ve tasavvuf yolunu inkar etmesi sözkonusu olamaz. Mezhep imamları da tasavvufu kabul etmişlerdir. Mesela Hanbeli Mezhebi’nin imamı Ahmed bin Hanbel (ra) önceleri tasavvuf ve tarikatı tasvip etmediği halde, Ebu Hamza Bağdadi (ks)yu gördükten sonra, tasavvuf ve tarikatın hak ve de gerekli olduğunu itiraf etmiştir.
Hatta oğlu Abdullah'a; "Oğlum bu insanlardan ayrılma, onlarla beraber ol, Allah-u Zülcelal'in tanınması, zühd ve güzel ahlak bunlarla beraber bulunmaktadır." diye nasihatte bulunmuştur. Çünkü bütün evliya-ı kiram, bu büyük tasavvuf yolundan gelmişlerdir. Bu yüzden onlarla beraber olmak, büyük bir ilaç olduğu gibi onlardan ayrılmak ta acı bir zehirdir.
Nitekim Ebu Turab (kuddise sirruh) şöyle demiştir; "Kul'a, Allah-u Zülcelal'den yüz çevirme hali gelince, Evliya-ı Kiram'a sataşmaya başlar."
Akıllı olan herkes, şuurlu bir şekilde düşündüğü zaman, Allah-u Zülcelal'in dostları ile beraber olmanın, onlarla sohbet etmenin faydalı olduğunu itiraf edip, bunun Allah-u Zülcelal'e ulaşmak ve rızasına nail olmak için şart olduğunu kabul edecektir.
Kısacası; onlara uyarsak hidayete erenlerden oluruz. Yok, eğer kendimizi onların gitmiş olduğu yoldan ayırırsak, dalalete, sapıklığa düşenlerden oluruz. Çünkü, bu doğru yolun dışındaki bütün yollar, şeytanın yollarıdır. Nitekim, Allah-u Zülcelal Ayet-i Kerime'de:
"Bu benim, dosdoğru yolumdur, ona tabi olun!" (Yasin, 61) Buyurmaktadır.
İşte, bu yolun dışında, kendimize başka bir yol aramak, dalaletten, sapıklıktan başka bir şey değildir.
Evliyanın Yolu Tasavvuf; Kur’an ve Sünnettir
Tasavvuf, Kur'an ve sünnetin yolu olduğu için, tasavvuf ehli olan Allah dostları da Kur'an ve Sünnet’in dışında olan hiçbir şeye iltifat etmezler. Nitekim Cüneyd-i Bağdadi (ks) şöyle demiştir; "Tasavvuf ehli, içine hertürlü pislik atıldığı halde ondan hep güzel şeyler çıkan toprak gibidir. Tasavvuf ehli bulut gibidir, herkesi gölgelendirir. Tasavvuf ehli yağmur gibidir, herkes ondan istifade eder."
Tasavvuf ehli, Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi vesellem)in manevi yolunda yürüyebilmek için kalbiyle, ruhuyla birlikte mücadele etmektedir. Rivayet edilmiştir ki; Bir gün Bayezid-i Bestami (ks)nun yakınları kendisine, "Efendim filan yerde büyük bir zat var. Fazilet ve keramet sahibi bir veli'dir" dediler ve daha başka sözlerle o zatı çok medhettiler.
Bunun üzerine Bayezid-i Bestami (ks), "Madem öyledir. O halde o büyük zatı ziyarete gitmemiz lazım oldu" buyurdular. Talebelerinden bazıları ile onun bulunduğu yere geldiler. Bayezid-i Bestami (ks) bildirilen zatın, mescide gitmekte olduğunu ve kıbleye karşı tükürdüğünü gördü. Görüşmekten vazgeçip tekrar geri döndü.
Sonra o kimse hakkında; "Dinin hükümlerini yerine getirmekte, sünnet-i seniyyeye uymakta ve edebe riayette zayıf birisine, nasıl olur da keramet sahibi denilir. Böyle bir kimsenin, Allah-u Teala'nın evliyasından olması mümkün değildir." buyurdu.
Bayezid-i Bestami (ks) böyle iken ona ve onun gibi olanların yoluna düşmanlık etmek, onları kötülemek ne kadar kötü bir haldir. Allah-u Zülcelal'in yolunun üzerinde böyle titiz davranan kimseleri sevmemek ve onların yoluna uymamak ne kadar büyük bir cehalettir!
Halbuki Allah-u Zülcelal bir ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur; "Bize itaat uğrunda mücadele edenlere gelince; muhakkak biz onları bize gelen yollarımıza ulaştırırız. Şüphesiz Allah, iyilik sahipleri ile beraberdir." (Ankebut; 69)
Tasavvufun büyüklüğü, içine girildikten sonra; tasavvuf ehlinin güzelliği de onları tanıdıktan sonra anlaşılabilir.
Allah-u Zülcelal başka bir ayet-i kerime de şöyle buyurmuştur; "Kim Allah'ın rahmetine müstehak olmak için Rabbiyle karşılaşmayı temenni ediyorsa salih amel yapsın, Allah'a ibadette şirk koşmasın." (Kehf; 110)
Allah-u Zülcelal'e ibadette şirk koşmamak ancak ihlaslı olarak amel yapmakla mümkündür. İhlaslı olarak amel yapabilmenin yolu da tasavvuftur.(GÜLİSTAN DERGİSİ)