Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

Islam savaşçıları (1 Kullanıcı)

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
adsz22tb1ca4.jpg
 

hasgül

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
16 Mar 2009
Mesajlar
1,965
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
“Yarın ben kıyâmet günüde Allah’ın ve Peygamber’in huzuruna suçlu olarak çıkmak istemiyorum. O zaman Allah bana: ‘Ey Said, İslâm dininin hükümleri ayaklar altına alındığında sen niçin sessiz kaldın, gücün ve imkânın olduğu halde niçin savaşmadın?’ diye sorduğunda ben ne cevap vereceğim? Cehennem zebânîleri beni sarığımdan tutup cehenneme çektiklerinde ben ne edeceğim? Hayır! Andolsun Allah’a ki yalnız ben ve bu elimdeki baston bile kalsa, bâtılın karşısına çıkıp kıyâm edeceğim. Şehid olana kadar da mücâdelemden asla dönmeyeceğim. Ne ben Hz. Hüseyin’den daha makbul bir kulum ne de siz onun ailesinden daha makbulsünüz.. Ben üzerime düşeni yapmak zorundayım...

(Şehid Şeyh Said)
 

hasgül

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
16 Mar 2009
Mesajlar
1,965
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
45


Yeryüzünde hiçbir kuvvet bizim kalbimizden cihad sevgisini çıkarmaya ve bu farzı yerine getirme hakkımızı elimizden almaya,Allah ve Resulunun sevgisini koparıp almaya güç yetiremez..!

Abdullah Azzam
 

hasgül

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
16 Mar 2009
Mesajlar
1,965
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
45










Ne mutlu şehadet etmiş olanlara,
Ne mutlu şehitlik mertebesi ile şereflenenlere,
Ne mutlu bize, her bir şehit davamızda atılan büyük bir adım.
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
“Yarın ben kıyâmet günüde Allah’ın ve Peygamber’in huzuruna suçlu olarak çıkmak istemiyorum. O zaman Allah bana: ‘Ey Said, İslâm dininin hükümleri ayaklar altına alındığında sen niçin sessiz kaldın, gücün ve imkânın olduğu halde niçin savaşmadın?’ diye sorduğunda ben ne cevap vereceğim? Cehennem zebânîleri beni sarığımdan tutup cehenneme çektiklerinde ben ne edeceğim? Hayır! Andolsun Allah’a ki yalnız ben ve bu elimdeki baston bile kalsa, bâtılın karşısına çıkıp kıyâm edeceğim. Şehid olana kadar da mücâdelemden asla dönmeyeceğim. Ne ben Hz. Hüseyin’den daha makbul bir kulum ne de siz onun ailesinden daha makbulsünüz.. Ben üzerime düşeni yapmak zorundayım...



(Şehid Şeyh Said)
ŞEHİDİMİZ İSLAM DÜŞMANLARINCA ASILIRKEN ŞU ŞEKİLDE HAYKIRMIŞTIR...
DEĞERSİZ DALLARDA BENİ ASMANIZDAN PERVAM-KORKUM YOKTUR...
MUHAKKAKKİ ÖLÜMÜM ALLAHCC VE RESUL İÇİNDİR...
Allahuekber..
 

hasgül

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
16 Mar 2009
Mesajlar
1,965
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
Ey şan şeref ve izzet sahibi Allah'ım

Ey âlemlerin en büyüğü, En mükemmeli,

En yükseği en yücesi Allah'ım

Senden izzet ve Kuvvet istiyoruz.

Yolunda savaşan mucahidlere yardım et.

Allah'ım onların her daim yanındasın ve onlar seninle.

Onlara zafer ver ve onları güçlendir.

Allah'ım onların görüşlerini birleştir.

Onların silahlarını aynı hedefte birleştir, Kelimelerini birleştir

Allah'ım onların kalplerini ıslah et.

Allah'ım o mucahidleri kendi elinle düşmanlardan koru.

Allah'ım o mucahidleri kendi eline düşmanlarından koru.

Allah'ım düşmanların birliklerini yerle bir et, ve onarlın birlikleri mahvet

Ve onların gücünü zayıflat ve onların gönüllerine korku yerleştir.

Allah'ım bizim kaderimiz senin elindedir ve bizim işlerimizin tümü sana döner

Ve bizim durumuzdan habersiz değilsin, bizim izdırabımızı sana bildiririz.

Üzüntümüzü ve şikâyetimizi de sana bildiririz.

Zalimlerin adaletsizliğini yalnız sana şikâyet ediyoruz

Ve fecirlerin zulmünü ve ihanet eden suçların cezasını,

Ve ihanet eden suçların cezasını,

Sanadır Allah'ım Hıristiyanların tüm kinini nefretini, adaletsizliğini sana şikâyet ediyoruz

Allah'ım karanlığı( kötü hükümdarlık) zalimler gerçekten uzattılar,

Allah'ım karanlığı( kötü hükümdarlık) zalimler gerçekten uzattılar,

Allah'ım karanlığı( kötü hükümdarlık) zalimler gerçekten uzattılar,

Dinsizlerin kinleri derine uzanmış, Ve....yöneticiler suçlular..

Allah'ım....

Allah'ım....

Onların üzerine doğruluk eli gönder. Kötülüğü onunla kaldır

Ve bizim izzetimizi geri döndür ve onunla düşmanlarımızı yok et

Allah'ım....

Allah'ım, onların zülüm ve adaletsizlilerini sana bildiriyoruz.

Allah'ım, onların zülüm ve adaletsizlilerini sana bildiriyoruz.

Allah'ım, küfrün ve fesadın merkezi olan Amerika'nın başlarına geçir,

Allah'ım, küfrün ve fesadın merkezi olan Amerika'nın başlarına geçir,

Allah'ım, onarlın tümü senin farkında, onar senin arzında fesadı yayıyorlar

Ve onlar senin kullarını öldürdü ve onlar Senin dinini aşağıladılar,

Allah'ım, sen hepsinden haber darsın ve hepsinden güçlüsün,

Allah'ım, onların gücüne karşılık ver ,

Allah'ım, onlara Ad kavmine gönderdiğin fırtınayı gönder

Ve onlara Semud'un çığlığını Nuh kavmin tufanını gönder.

Allah'ım gökyüzünü onların başına geçir ve yeryüzünü dağıt

Allah'ım onların devletlerini parçala,

Allah'ım onların ülkelerini böl ve şiddetle parçala,

Hay ve kayyum Allah'ım

Kullarını güçlü yumruklar kıl, Allah #8216;ım mücahitlere direnişli kalmayı bahşet,

Allah'ım esir kardeşlerimize hürriyet nasip et

Allah'ım onları tutsaklıktan kurtar, Allah'ım onları güçlü kıl,

Allah'ım onların imanlarını muhafaza et ,

Allah'ım onları kalelerine ulaştır.

Allah'ım onlara işkenceden kurtuluş yolu yarat,

Allah'ım onlara işkenceden kurtuluş yolu yarat,

Allah'ım onların zulümleriyle yok et sen güçlü ve kudret sahibisin

Allah'ım onların hırsını, öfkesini kendilerine çevir, hedeflerini başlarına yık,

Ve onların tuzaklarını başlarına geçir,

Ya Âlemlerin Rabbi, Ya Hay ve Kayyum olan,

Ya Celal ve İkram sahibi, Ya duaları duyan, Ya dualara icabet eden,

Tüm dualarımız sanadır, tüm sözünün ve vaadinin farkındasın,

Ve sen kabul edensin, Sen her zaman doğru söylersin:

Bana dua edin size icabet edeyim

Allah'ım dualarımıza icabet et,

Ya Hay ve Kayyum Allah'ım

Göklerde ve yerde sınırsız güç sahibi olan,

Mescidi-i Aksa'yı, Yahudi zulmünden kurtar,

Mescidi-i Aksa'yı, Yahudi zulmünden kurtar,

Allah'ım her karanlık kâfirden Mescidi-i Aksa'yı kurtar,

Allah'ım Mescidi-i Aksa'yı özgürce görerek dinlendir ve kindar Yahudilerden kurtar,

Ey Celal ve İkram sahibi ,

Bütün canlınlar Sana boyun eğmektedir, Sen rahmet edicisin,

Ey nefisleri tek olarak yaratan Allah'ım,

Allah'ım, Sen çok yücesin,

Ey mükemmel güç sahibi Allah'ım

Senden İslam ve Müslümanlara izzet vermeni istiyoruz,

Ya Hay ve Kayyum Allah'ım

Allah'ım ulema ve emir sahiplerini koru,

Allah'ım ulema ve emir sahiplerini koru,

Ve senin yolunda olan muhlisleri,

Ve bizim makamımızı iyiliği emir kötülükten men edenlerin makamını yükselt,

Ve onu emredenleri Müslümanların üzerine gönder,

Ya Celal ve İkram sahibi,

Nefislere imanı bahşeden Allah'ım

Onların şereflerini konuşmamla kararla,

Ve hallerini göster ve sana karşı hiçbir koruyucu yoktur,

Allah'ım onların kaderini ızdırab olarak yaz,

Allah'ım onların kaderini ızdırab olarak yaz,

Ve onların kaderlerini felaket kıl,

Allah'ım onların sağlıklarını hastalığa çevir,

Ve afiyetlerini hastalığa çevir,

Ve zenginliklerini fakirliğe çevir,

Ve kuvvetlerini zaafa dönüştür .. (Amin)

Sad bin ebi vakkas
 

hasgül

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
16 Mar 2009
Mesajlar
1,965
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
45



İmam Şamil, 1797'de Dağistan'ın Buylank kasabasında dünyaya gelmiştir. Babası, gönüllü olarak Osmanlı ordusunda hizmet etmiş bir subay olan Denghan Mehmet, annesi, Türkmen uruğlarından Pîr Budak Bey'in kızı Gülçiçek Hatun'dur.

Küçük yaşından itibaren sıkı bir eğitim görmüştür. Medrese tahsili yaparak dinî ilimlerde büyük ilerleme kaydetmiş ve zamanın âlimleri arasına girmiştir. İslam için seve seve canını ortaya koyan yiğit insanlar diyarı Kafkasya'nın namlı bahadırlarından silah kullanmasını, ata binmesini öğrendi. Delikanlılık çağına girdiğinde bileği bükülmez bir yiğit olduğu anlaşılmıştı.

Kalplerindeki iman ateşini küffar hücumlarına kalkan eden yiğit insanlar, şeyhlerine bağlı olarak tek yürek, tek bilek halinde Moskofa karşı mücadele ediyorlardı.

Zengin arazisiyle, mükemmel havası ve manzarasıyla cennet diyar Kafkasya'yı ele geçirmek Rusya'nın en büyük gayesi olmuştu. 1927'den sonra Rusyamn hücumları sıklaşmıştı.

Müslüman Kuzey Kafkasya ahalisi, devrin en modern silahlarıyla ve sürüler halinde saldıran Moskoflara karşı kahramanca karşı koyuyorlardı.

1832 senesinden itibaren Kuzey Kafkasya'da istiklal meş'alesi asırlara nam salacak bir kahramanın eline geçecek ve yiğit insanlar İmam Şamil'in kumandasında zaferden zafere koşacaklardır.

Cimri Muharebesi ve Şamil'in yaralanması

17 Ekim 1832'de Ruslar Şamil'in büyüyüp yetiştiği Gimri kasabasını basar. Kasabada göğüs göğüse müthiş bir muharebe olur. Düşman çok kalabalıktır ve topu tüfeği vardır. Gimri'liler bir avuçtur, yeterli silahlan yoktur. Fakat şehidliği en yüce makam kabul etmiş bu mü'min insanlara göre düşmanın maddî üstünlüğünün hiç bir kıymeti yoktur. Başlarında Şeyleri Gazi Muhammed ve bileği bükülmez yiğit Şamil vardır. İkisi de ön saflarda savaşıyor ellerinde şimşek çakan kılıçlan müthiş bir hızla işliyordu. Bu durumu gören Gimrililer taze bir güçle Moskofa kılıç sallıyorlardı. Fakat ne yazık ki, düşman ateşi ve kılıçları önünde devamlı şehit veriyorlar, sayılan gittikçe azalıyordu. Muharebenin en kızgın anlannda İmam Gazi Muhammed de Şamil'in yanı başında şehit düşmüştü.

Düşman baskınından önce gazi Muhammed'in Şamil'e söyledikleri gibi olmuştu herşey. Gazi Muhammed Şamil'e şöyle demişti:

"Ey Şamil, artık bana yolculuk göründü. Benden sonra Hamzat imamlığı eline alacaktır. Fakat o da ancak, pek az muammer olacak, Kafkasya'nın mukadderatına senelerce sen hükmedeceksin, yıldızın uzun seneler bu dağlarda güneş gibi parlayacak, namın dünyaları tutacak, çarlara boyun eğmeyecek, çar ordularına kan kusturacaksın. Gimri'yi bugün bırakıp gitsen bile yine kurtarır, benim mezarımı düşman ayakları altında bırakmazsın inşaallah."

Şeyhinin şehit düştüğünü gören Şamil, daha bir bilenmiş olarak düşmanın ortasına top güllesi gibi atılmıştı. Büyük bir maharetie işleyen kılıcı her inip kalkışında bir Moskof askerini yere seriyordu. Sağ elindeki hançeri de sol elindeki kılıç gibi ustalıkla kullanıyor, iki kolu şimşek gibi işliyordu. Fakat pusuda bekleyen ve fırsat kollayan bir düşman askeri süngüsünü hırsla Şamil'e saplamıştı. Süngü yiğit Şamil'in göğsünden girip sırtından çıkmıştı. O vaziyetteyken bile süngüyü saplayan askeri gebertmiş, ardından süngüyü çekip çıkardıktan sonra vuruşmaya devam etmişti. Gittikçe güçten düştüğünü farkedince vuruşa vuruşa savaş meydanından çekilmiş ve kayıplara karışmıştı. Durumu gören Gimri müezzini onu baygın halde bulmuş ve sırtına alarak o bölgenin meşhur hekimi Cerrah Abdülaziz Efendiye götürmüştü.

Yirmi beş gün baygın halde yatan Şamil uyandığına başucunda duran annesine ilk olarak; "Anam, namaz vakti geçti mi?" diye sormuştur. Kâinatın Yaratıcısına karşı duyduğu bu mesuliyet hissi onu pişirecek ve kendisini yakından tanıyan Kuzey Kafkasyalılar Rabbine son derece bağlı bu yiğit Şeyhi başlarına imam yapacaklardır.

Gazi Muhammet'ten sonra imam olan Hamzat Bey'in 19 Eylül 1835'te camide şehit edilmesinden sonra Dağistan ve Çeçenistan ileri gelenleri imamlığa en layık olarak Şeyh Şamil'i görerek bunu kendisine teklif etmişlerdi. Fakat son derece mütevazi bir zat olan Şeyh Şamil bu teklifi kabul etmemiş ve yiğit askerlerden birini seçmelerini istemiştir. O seçilecek imamın emrinde bir nefer olarak dini için, vatanı için, milleti için mücadele etmeyi tercih etmekteydi. Fakat istiklâl mücadelesinin zafere ulaşması için kendisinin başa geçmesi uygun görülüyordu. Devamlı ısrarlar neticesinde Şeyh Şamil imamlığı kabul etmiştir.

İmam olan Şeyh Şamil düzenli bir ordu ve idari teşkilat kurmak üzere vakit kaybetmeden kollan sıvamış, kısa zamanda nasıl bir mahir teşkilatçı olduğun ortaya koymuştur.

İmam Şamil'in liderliğinde Kuzey Kafkasyalılar Çarın ordularına kan kusturmaya başlarlar. Kafkas dağları Rus ordulanna mezar olmaktadır. Ahulgol ve Surhay kuşatmasında İmam Şamil'in kumandası altında yapılan mükemmel müdafaa düşmana çok ağır kayıp verdirmiştir.

Çar I.Nikola maddî kuvvetle yenemediği Şamil'i hile ile yenmeyi dener ve bol bol mevki, makam, rahat bir dünyevî hayat vaadinde bulunduğu mektubu vasıtasıyla General Klug von Klugenav ve Miralay Yevdokimof vasıtasıyla Şamil'e gönderir. Çar'ın alçakça teklifine müthiş hiddetlenen Şamil Çar'ın elçilerine dönerek gürler:

"General: Senin yerinde eğer şu anda kendisi karşımda bulunmuş olsa ve bu sefil teklifleri bana bizzat yapmak cesaretinde bulunsaydı, ona ilk ve son cevabımı, şu kırbacım verirdi.

"Söyle ona! Başında bulunduğum bu kahramanlar topluluğunun kalblerinde kökleşen bu eşsiz zafer imanı kökünden kazınmadıkça ve en genç muhariplerimden en ihtiyar naiplerime kadar tek kurşunları ve tek kollan kalıncaya kadar bu mübarek vatanı son dağına, son köyüne ve en son kaya parçasına kadar karış karış müdafaa etmekten beni hiç bir kuvvet alıkoymayacaktır.

"Bu uğurda bütün evlât ve ayalimi kılıçtan geçirseniz, son zürriyetimi kurutsanız, en son müridimi yok etseniz tek başıma ve son nefesime kadar yine dövüşeceğim. Son cevabım budur General!.. Ben Nikola'yı tanımıyorum!..."

Şamil'in bu cevabı Nikola'ya ulaştırıldığında, Çar, Kafkasyanın bu yiğit kartalını hile ile ele geçireceğine dair ümidimi kaybetmemiş, Kafkas ordulan başkumandanı General Feze vasıtasıyla ve onun ağzından Şamil'e teklifini tekrarlamıştır.

İmam Şamil'in General Feze'ye cevabı şöyle olmuştur:

"Ben, Kafkasya'nın hürriyeti için silaha sarılan muhariplerin en hakiri Şamil, 'ın himayesini Çarların efendiliğine feda etmemeğe ahteden, özü, sözü doğru bir müslümanım.

"Çar Birinci nikola'yı tanımadığımı, onun iradesinin bu sarp dağlarda sökmiyeceğini General Klug'a anlıyabileceği bir dilden tekrar tekrar söylemiştim. Sanki bu sözler taşa söylenmiş gibi, Çar ile görüşmek üzere beni hâlâ Tiflis'e davet edip duruyorsunuz. Bu davete asla icabet etmiyeceğimi şu mektubumla son defa olarak size bildiriyorum. Bu yüzden fâni vücudumun parça parça kıyılacağını ve sırtımı verdiğim şu vatan topraklarında taş üstünde taş bırakılmayacağını bilsem bu kat'î kararımı asla değiştirmeyeceğim. Cevabım işte bundan ibarettir. Nikola'ya ve kölelerine böylece malum ola."

Şamil'in 28 Eylül 1837 tarihini taşıyan bu mektubundan sonra müthiş muharebeler başlamıştır.


1839 senesinde Şamil'in kumandasında on bin muharip bulunmaktaydı. Bunlar hiç umulmadık anlarda Çar ordularının tepesine yıldırım gibi iniyorlardı.

30 Mayıs 1839'da General Grabe kumandasındaki Ruslarla Şamil'in kumandasındaki Kafkasyalılar arasında müthiş muharebe olur. Şamil'in kuvveti beş bin kişi, buna mukabil Ruslar otuz bin kişidir. Silah ve teçhizat durumu ise kıyas kabul edilmeyecek derecede Rusların lehinedir.

Şamil kuvvetleriyle birlikte ustalıkla çekilmiş ve Ahulgoh kalesine girmiştir.


Müthiş top ateşi altında kale bedenleri tahrip olmuştur. Şamil'in zevcesi ile iki yaşındaki yavrusu Mehmed Said şehit düşmüştür.

Kalede taş üstünde taş kalmamıştır. Ayakta kalan sayıları yüze varmayan yiğitler son güçlerim ortaya koymaktadırlar. Dayanmanın mümkün olmadığını gören Şamil adamlarına çekilmelerini söyler. Kendisi de yaralı vaziyette, yine kendisi gibi yaralanmış sekiz yaşındaki oğlu Gazi Muhammed'i sırtına bağlayıp dik kayalara tırmanarak düşmanın arasından kaçmaya muvaffak olur.

Düşman şehitler arasında Şamil'i ararlarken o bir çoban vasıtasıyla Rus kumandanına şu mektubu gönderir:

"General! Çarına haber ver ki, Kafkasya'nın bağrında daha binlerce Ahulgoh var ve on binlerce surlar ve kuleler başlarını Rablerine kaldırıp ecelini susayanları bekliyor.

"Silahlarınızın vücudumda açtığı üç yarayı şifalı Dağıstan otlarından kendi ellerimle yaptığım ilaçlarla şimdiden iyi ettim ve harbe hazırlandım. Kalbimde açtığınız evlât, ayal ve hemşireme ait dört yaranın hiç hükmü yoktur. Geri kalan evlât ve ayalimi de şimdiden vatan ve Cenâb-ı 'a kurban adadım.

"Size ve Çarınıza her şeyi bol bol vereceğiz. Fakat vatanın hürriyet ve şerefini asla!..

"Ahulgoh'ta aldığınız kanlı ders kâfi gelmediyse, zengin çarınızın ordularını ve hazinelerini ortaya dökerek tekrar geliniz. Askerlik şerefini lekeleyerek yalan söyleyiniz, vaadlerinizi inkâr ediniz, ormanlarımızı kundaklayınız, ekinlerimizi yakınız, meyve ağaçlarımızı, bahçelerimizi kavurunuz. Bütün bunlar Kafkas'ın ezelî hürriyet ve istiklâl aşkını körüklemekten başka hiç bir şeye yaramıyacaktır.

"Çarlar ölecektir, Petro'larınız ve Katerina'larmız gibi Nikola da gözleri arkasında gidecektir. Fakat Kafkasya mutlaka kurtulacak hür ve mesut olacaktır. , hak ve vatan uğrunda çarpışanların yardımcısı olsun."

Ahulgoh'un düşmesinden sonra Şamil dağ bayır dolaşarak yeniden ordu kurmaya gider ve 1840'tan itibaren teşkilatlı bir ordu kurmaya muvaffak olur. Altı bin kişilik ordunun 2500'ü piyade, 3000'i süvari, 500'ü de muhafız kıtası idi. Bu orduda sadece 12 top bulunmaktaydı.

Zaferden zafere...

Müthiş harp taktikleri uygulayan Şamil Rusları perişan etmeye başlar. Şamil merkezdeki kuvvetlerin idaresini eline alarak dört bir tarafa yetişiyor, düşmanı şaşırtıyordu.

1843'teki Birinci Dargo muharebesinde Rus ordusu perişan edilerek büyük miktarda esir ve cephane alınır.

Çar Nikola'nın hazırlattığı 4 ordu da peşpeşe bozguna uğratılır.

Şamil'in kumandasındaki Kafkasyalılar destanlar yazmaktadırlar. 30 Ağustos 1843 günü yapılan hücumla Unsokul kalesi 3 Eylül 1843'te de Satanah kalesi ele geçirilir.

Bundan sonra zaferler birbirini takip eder. Hossat zaptedilir. 9 Kasım 1843'te Gergebil Ruslardan geri alınır. Şamil şeyhinin mezarını Rus askerlerine çiğnetmemiştir.

l Ağustos 1845'te Dargo'yu saran Rus orduları perişan edilir. Mağrur General Vorontsof Dargo'da müthiş bozguna uğrar ve büyük miktarda cephane bırakarak kaçar.

Şamille baş edemiyeceğini anlayan Rus kumandanlarından Prens Vorontsof tüyler ürpertici bir icraata girişir ve Ağustos 1845'te Çeçenistan ormanlarını yakar.

Düşmanla anlaşmanın cezası ölümdür

Rus ordularının üzerlerine geldiğini gören Çeçen'ler kadın ve çocukları kurtarmak için Ruslarla anlaşma yapmak isterler. Fakat bunun için İmam Şamil'in reyini almaları gerekmektedir. Ne var ki, bu hususta İmam Şamil'in zerre kadar taviz vermediğini ve düşmandan yüz çevirmeyi idamla cezalandırdığını bilmektedirler. Neticede kura ile iki kişi tesbit edip Şamil'e gönderirler. Bu elçiler önce İmam Şamil'in anasını ziyaret ederek, Şamil'in muvafakati için aracı olmasını rica edip yalvarırlar. Şamil'in anası yalvarmalara dayanamayıp oğluna tavassutta bulunur.

Bu durumu gören Şamil, derin üzüntü duyar. Canevinden vurulur. Çünkü düşmanla anlaşmanın cezası ölüm, anlaşmak için aracı olmanın cezası ise yüz sopadır. Yirmi beş senelik şanlı mücadele esnasında bu hükümlerden zerre kadar taviz vermemiştir.

Uzun tefekkürden sonra hükmü verir. Anasına yüz sopa vurulacaktır. Bu hükmü işiten ananın cevabı şudur:

"Oğul, 'ın adaletini yerine getirmeden bir lahza geri durursan sana verdiğim sütü helâl etmem."

Şamil anasının cezasını çekmeyi üzerine alır ve kendisine yüz sopa vurulmasını ister. Emir kesindir. Müritleri kendisinin yerine cezayı yüklenmek isterlerse de şiddetle reddedilirler. Neticede ceza en ağır şekilde uygulanır ve İmam Şamil'e yüz kamçı vurulur.

"Mukaddes dâva uğruna, bin ana ve bin Şamil feda olsun!" diyen İmam Şamil, anasına ait küçük bir vatanî ihmal ve gafletin cezasını bizzat kendisi tekeffül etmiş ve ödemiştir.


Şeyh Şamil'in Müdafaa Muharebeleri ve Esir Düşmesi

Çar II.Aleksandr, bir avuç insanın koskoca bir imparatorluğu çaresizlik içerisinde bırakmasını gururuna yediremiyordu. Meseleyi halletmek için büyük askerî birlikler hazırlatmıştı. Bu birliklerin sayısı bütün Dağıstan nüfusundan fazlaydı.

İmam Şamil bir avuç kahramanla, gözü dönmüş Rus sürülerine karşı kahramanca karşı duruyordu. Ne var ki, düşman kırmakla tükenmiyordu. Yüzlerce topu vardı. Büyük cephaneleri vardı ve silahlar devamlı ölüm kusuyordu. Son çarpışmada Şamil'in askerleri eriye eriye yüz kişi kalmıştı. Kadın ve çocuklar vardı. Durumu ören Şamil, kadın ve çocuklara ve yerli ahaliye dokunulmamak kaydiyle teslim olmuştur.

Kafkas Kartalı 6 Eylül 1859'da esir alınmıştır. Kırk kişilik maiyyetiyle birlikte Başşehir Petersburg'a götürülmüştür. On sene Rusya'da esir kalan Şamil, Çar'dan İstanbul'a gönderilmesini ister. Bu isteğin kabul edilmesinden sonra İmam Şamil 1870'te İstanbul'a gelir. Büyük bir kalabalık bu şanlı mücahidi büyük bir coşkunlukla karşılar. İstanbul bir bayram günü yaşamaktadır. Aziz misafirleri şehirlerine teşrif etmiştir...

Şamil'i getiren gemi Dolmabahçe sarayı önüne demirlemiştir. Büyük kahramanı bizzat Sultan Abdülaziz karşılamış ve onu büyük bir muhabbetle bağrına basmıştır. Sultan Abdülaziz sevincini şöyle ifade etmektedir: "Babam sultan Mahmut mezarından çıksa idi ancak bu kadar sevinç ve heyecan duyabilirdim!"

Sultan Abdülaziz Han aziz misafirine nasıl ikram edeceğini, onu nasıl ağırlayacağını bilemez âdeta. Günlerce başbaşa sohbet ederler.

İmam Şamil son günlerini mübarek beldelerde, yüce Nebi'nin (a.s.m.) makberinin bulunduğu Medine'de geçirmek istemektedir.

Sultan Abdülaziz İmam Şamil'in son günlerini mübarek beldelerde geçirmesine müsaade edilmesi için Rus Çarına aracılıkta bulunur ve bu talep kabul edilir. Bundan sonra İmam Şamil mübarek beldelere gider ve haccını ifa eder. Hac esnasında dünyanın dört bir yanından gelen hacılar nâmını işittikleri bu şanlı mücahidi görmek, elini öpüp, duasını almak isterler, lâkin ister istemez izdiham meydana gelir. Bu duruma çare olmak üzere idareciler Şeyh Şamil'i Kabe'nin damına çıkarırlar. Bir müddet orada duran İmam Şamil'i hacılar doyasıya seyrederler.

Büyük bir izzet ve ikram'la ağırlanan İmam Şamil 17 Şubat 1871'de Medine-i Münevvere'de ruhunu Rahman'a teslim eder.

İmam Şamil'in cenazesi Cennetü'1-Baki denilen ve Peygaber Efendimizin (a.s.m.) zevcelerinin ve pek çok sahabenin de medfun bulundukları kabristana defnedilir.
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
Hadis No : 0982Ravi: Ebu HüreyreTanım: Resulullah (sav) buyurdular ki: "Allah Teala Hazretleri, Allah rızası için yola çıkan kimse hakkında: "Bu kulum, benim yolumda cihad etmek üzere bana inanarak peygamberlerimi tasdik ederek yola çıkmıştır, artık onu ya cennetime koymak yahut da ücret veya ganimet elde etmiş olarak, çıkmış olduğu meskenine geri çevirmek hususunda garanti veriyorum" diyerek te'minat verir. Muhammed'in nefsini kudret elinde tutan Zat-ı Zülcelal'e yemin olsun ki, Allah yolunda yaralanmış hiçbir yaralı yoktur ki, kıyamet günü, yaralandığı ilk günkü manzarasıyla gelmiş olmasın: (Yarası taze) kan renginde, kokusu da misk kokusunda olarak. Muhammed'in nefsini kudret elinde tutan Zat-ı Zülcelal'e yemin ediyorum ki, Müslümanlar'a meşakkat vermeyecek olsam, Allah yolunda gazveye çıkan hiçbir seriyyeden asla geri kalmazdım. Ancak onları hayvana bindirecek imkan bulamıyorum. Onlar da beni takibe imkan bulamıyorlar. Benden geri kalmak da onlara zor geliyor. Muhammed'in nefsi kudret elinde olan Zat-ı Zülcelal'e kasem olsun, Allah yolunda gazaya çıkıp öldürülmeyi, sonra tekrar hayat bulup gazada tekrar öldürülmeyi, sonra tekrar gazaya çıkıp öldürülmeyi ne kadar isterim!"
Kaynak: Buhari, İman 25, Cihad 2, 119, Hums 8, Tevhid 28, 30; Müslim, İmaret 103-107, (1876), (8, 119); Muva
 

hasgül

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
16 Mar 2009
Mesajlar
1,965
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
“Yarın ben kıyâmet günüde ALLAH’ın ve Peygamber’in huzuruna suçlu olarak çıkmak istemiyorum. O zaman ALLAH bana: ‘Ey Said, İslâm dininin hükümleri ayaklar altına alındığında sen niçin sessiz kaldın, gücün ve imkânın olduğu halde niçin savaşmadın?’ diye sorduğunda ben ne cevap vereceğim? Cehennem zebânîleri beni sarığımdan tutup cehenneme çektiklerinde ben ne edeceğim? Hayır! Andolsun ALLAH’a ki yalnız ben ve bu elimdeki baston bile kalsa, bâtılın karşısına çıkıp kıyâm edeceğim. Şehid olana kadar da mücâdelemden asla dönmeyeceğim. Ne ben Hz. Hüseyin’den daha makbul bir kulum ne de siz onun ailesinden daha makbulsünüz.. Ben üzerime düşeni yapmak zorundayım...

(Şehid Şeyh Said)
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
“Yarın ben kıyâmet günüde ALLAH’ın ve Peygamber’in huzuruna suçlu olarak çıkmak istemiyorum. O zaman ALLAH bana: ‘Ey Said, İslâm dininin hükümleri ayaklar altına alındığında sen niçin sessiz kaldın, gücün ve imkânın olduğu halde niçin savaşmadın?’ diye sorduğunda ben ne cevap vereceğim? Cehennem zebânîleri beni sarığımdan tutup cehenneme çektiklerinde ben ne edeceğim? Hayır! Andolsun ALLAH’a ki yalnız ben ve bu elimdeki baston bile kalsa, bâtılın karşısına çıkıp kıyâm edeceğim. Şehid olana kadar da mücâdelemden asla dönmeyeceğim. Ne ben Hz. Hüseyin’den daha makbul bir kulum ne de siz onun ailesinden daha makbulsünüz.. Ben üzerime düşeni yapmak zorundayım...



(Şehid Şeyh Said)
ALLAHUEKBER..Allahuekber...ALLAHUEKBER...
Allahım onların halleriyle bizleri de hallendir...
Allahcc razı olsun gönüldaş...
BESMELE...SELAM...DUA...
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com

3 Eylül 2006 Tarihinde şehid edilen Bayram Ali Öztürk Hocamızı rahmet ile anıyoruz.

Yolu Yolumuz Davası Davamızdır
 

hasgül

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
16 Mar 2009
Mesajlar
1,965
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
Bir vakit gelecek ki!... Yahudinin dar vakti!....
Çile içinde çile, Hak yolunda çekilir.
Toprakta bir şehid, bin tohumdur ekilir.
Her tohum fidan olur, cihad üzre dikilir.
Ağla artık Yahudi! Geliyor Hizbullahi!...​
 

hasgül

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
16 Mar 2009
Mesajlar
1,965
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
45


Karanfildir Toprağa Yiğitçe Savaşmışsa…
FELLUCE ŞEHİDİMİZ NİZAM BIÇAKÇI


Vuruştuk yıllarca dünyada
Özgürlük aşkınız için
Yüreğimizde imanla
Sırtımızda silahlarla…


Kan ağlayan anaların feryatlarını, aç ve açıkta kalmış çocukların göz yaşlarını, şehirleri kuşatılmış, evleri yakılmış, yıkılmış, malları yağmalanmış ve bombalar altında kavrulan insanların acısını yüreğinde hisseden nice erler vardır. O erler ki dünyayı sömürenlere karşı İslami ve insani sorumluluğu kuşanıp unuttuğumuz nice değeri omuzlarında taşırlar. Arap, Peştun, Türk, Kürt, Çeçen, Fars ya da batılı olabi- lirler; sınırlar ötesindeki kardeşlerini sahiplenmek için yarı, anayı, çoluğu çocuğu bırakır da giderler sızılı bir ırmağın uğurladığı onlar. Taşıdıkları bir candır sonuçta. Bu canı, ALLAH için feda edebilmenin kaygısıdır onları yollara düşüren.

Felluce’de direnişçilerin tim komutanlarından birisi olarak savaşan Nizam Bıçakçı da sözünün eri olan ve yiğitlenmiş doruklarda karanlığa kavgacı saflarda yerini almış bir kardeşimizdi. Nizam Bıçakçı, ABD askeri konvoylarına ve helikopterlerine yönelik operasyonlarda düşmana önemli kayıplar verdirdi. ABD bombardımanında şehid düşmüştü.


Babası Nurettin Bıçakçı, oğlunun şehadetini metanetle karşıladı. Oğlunun haysiyetli ve şerefli bir yolda şehid olmasıyla teselli buldu ve onur duydu. Dostları onunla ilgili hep, hayatı boyunca kendini İslam’a adamış, ciddiyet, vakar ve fedakarlığın örneği olarak bahsettiler.

Şehid gibi yaşayanlardır şehidliğe erenler. Türkiye Müslümanları değerli bir evladını daha kay betti ama gerçek bir ŞEHİD kazandı.. ALLAH şehadetini mübarek etsin.. Mekanı cennet olsun..
 

hasgül

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
16 Mar 2009
Mesajlar
1,965
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
Yürü mücahidim yürü, KUDÜS seni bekler
Mescidi aksam birer Selahaddin bekler
Ve sen yürü,de ki bir sapan taşıda benden
Ve sen yürü,sevdiklerin cennette seni bekler


Yürü mücahidim yürü, ÇEÇENYA seni bekler
Grozni hani şamiller nerede diye inler
Ve sen yürü,de ki bir kurşun da benden
Ve sen yılma,mücahidler yolunu gözler


Yürü mücahidim yürü, IRAK seni bekler
Kerbela Hüseyinler nerede diye inler
Ve sen yürü,de ki bir darbe de benden
Ve sen yıkılma,yıkılmamıştı zarkaviler


Yürü mücahidim yürü,cihad ehli seni bekler
Kardeşlerin,bacıların yollarını gözler
Ve sen yürü,de ki zulme sessiz kalmayacağım
Ve sen korkma,arkanda yardımcındır melekler


Yürü ey mücahidim yürü,sınır yoktur bu yolda
Sana ölüm de yoktur yürü ayetler ışığında
Ve sen yürü,de ki adım teröriste çıksa da
Ben bu davayı yük değil,kendime dert edinmişim


Yürü mücahidim yürü,arkandan gözyaşı akmasın
Geride ana-baba,eş-dost belki yavrunu bırakacaksın
Ve sen yürü,de ki ben hepsinden daha önemli bir yoldayım
Ve sen endişelenme,bırak şefaatin onları da sarsın


Yürü mücahidim yürü,artık safın bellidir senin
Sen onun gibi yürü,nasıl yürüdüyse peygamberin
Zulme cevabın avazın çıktığı kadar olsun sesin
Ve sen susma,susmadıkça susanlara örneksin


Yürü mücahidim yürü,her adımında bir kafir gebersin
Bir ALLAHU EKBER demenle,arş tekbirlerle inlesin
Ve sen yürü,hiç yılmadan yer-gök seni dinlesin
"BİZ HZ.MUHAMMED (s.a.v.)ORDUSUYUZ ONUN YOLUNDA İLERLİYORUZ"


Yürü mücahidim yürü,aykırıda koşanlar utansın
Yürüdüğün yolda sana yardımcı olmayanlar utansın
Yürüdüğün yolda seni terörist belleyenler utansın
Nasıl olsa bunlar sana cennette gıptayla bakacaklardır
Nasıl olsa bunlar nedametin çare vermediği bir günde
Yüzü kara,boynu bükük,biçare olacaklardır
 

mürmüdük

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
7 Tem 2009
Mesajlar
6,952
Tepki puanı
1
Puanları
0
Yaş
53
Web Sitesi
anadoluhaber.blogcu.com
Yürü mücahidim yürü,her adımında bir kafir gebersin
Bir ALLAHU EKBER demenle,arş tekbirlerle inlesin
Ve sen yürü,hiç yılmadan yer-gök seni dinlesin
"BİZ HZ.MUHAMMED (s.a.v.)ORDUSUYUZ ONUN YOLUNDA İLERLİYORUZ"


Yürü mücahidim yürü,aykırıda koşanlar utansın
Yürüdüğün yolda sana yardımcı olmayanlar utansın
Yürüdüğün yolda seni terörist belleyenler utansın
Nasıl olsa bunlar sana cennette gıptayla bakacaklardır
Nasıl olsa bunlar nedametin çare vermediği bir günde
Yüzü kara,boynu bükük,biçare olacaklardır
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt