Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

------Hâl Dili------ (1 Kullanıcı)

FaTmA-1985

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
5 Ocak 2010
Mesajlar
25
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
sevgili din kardeşlerim aranıza bugün katıldım.burdaki yazıları okudum ve çok duygulandım.4444 defa okunan duayı merak ederken bi anda kendimi burda buldumm.sevgili din kardeşlerim sadece sizden Allah rızası için birşey isteyeceğim bana dua edebilirmisiniz buna çok ihtiyacım var çünkü şimdiden Allah hepinizden razı olsun ve bana bol bol hangi duları okursam iyi geleceği hakkındada bilgi verirseniz sevinirim
 

gülsengül

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Eyl 2008
Mesajlar
5,816
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
sevgili din kardeşlerim aranıza bugün katıldım.burdaki yazıları okudum ve çok duygulandım.4444 defa okunan duayı merak ederken bi anda kendimi burda buldumm.sevgili din kardeşlerim sadece sizden Allah rızası için birşey isteyeceğim bana dua edebilirmisiniz buna çok ihtiyacım var çünkü şimdiden Allah hepinizden razı olsun ve bana bol bol hangi duları okursam iyi geleceği hakkındada bilgi verirseniz sevinirim

Aramıza hoşgeldin kardeşim
Üyeliğin hayırlı ve daim olsun..Buradaki asıl amacımız değerli kardeşlerimize bir nebze olsun faydalı olabilmektir.Bildiklerimizi paylaşmak bilmediklerimizi öğrenmek için burdayız hepimiz.
Dualarımızda bütün kardeşlerimize yer vardır inşaALLAH.
İçinde bulunduğun durum ve sıkıntın her neyse kardeşim Rabbim yardımcınız olsun..Bol bol salavat-ı şerife okuyunuz ve Allah cc zikrediniz..
Allaha emanet olun
selametle kalın..
 

FaTmA-1985

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
5 Ocak 2010
Mesajlar
25
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
39
Allah razi olsun gülsen kardeşim.bu arada osmaniyeliymişsin bende osmaniyeliyim çok sevindim burali olmana bu şehirden birinin burda olmasi çok güzel iyi dileklerin ve dualarin için allah razi olsun kardeşim
 

mavci

* ZİKİR * FİKİR * ŞÜKÜR *
Yönetici
Katılım
14 Eyl 2007
Mesajlar
33,120
Tepki puanı
8,195
Puanları
163
Yaş
53
Konum
Alanya
Esselamüaleykum...

Esselamüaleykum...

sevgili din kardeşlerim aranıza bugün katıldım.burdaki yazıları okudum ve çok duygulandım.4444 defa okunan duayı merak ederken bi anda kendimi burda buldumm.sevgili din kardeşlerim sadece sizden Allah rızası için birşey isteyeceğim bana dua edebilirmisiniz buna çok ihtiyacım var çünkü şimdiden Allah hepinizden razı olsun ve bana bol bol hangi duları okursam iyi geleceği hakkındada bilgi verirseniz sevinirim

Öncelikle aramıza, ailemize hoşgeldiniz kardeşim...
Rabbim üyeliğinizi hayırlı ve daim eylesin inşallah...
DUA bir ubudiyettir, ibadetin özüdür...
Rabbim hakkınızda herşeyin hayırlı ve güzel olanını nasip etsin...
 

gülsengül

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Eyl 2008
Mesajlar
5,816
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Allah razi olsun gülsen kardeşim.bu arada osmaniyeliymişsin bende osmaniyeliyim çok sevindim burali olmana bu şehirden birinin burda olmasi çok güzel iyi dileklerin ve dualarin için allah razi olsun kardeşim

Rabbim cümlemizden razı olsun kardeşim

Evet osmaniye-kadirlideyim, canım bende memmun oldum burada bir hemşehrimin olmasından:)Sen merkezdemisin?
Allahım yardımcın olsun inşaALLAH.
Allaha emanet ol
selam ve dua ile..
 

şevval k

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
29 Ara 2009
Mesajlar
25
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
48
sl sizinle tanışmak sohbet etmek isterim bana dönmediniz bi türlü görüşmek ümidiyle
 

gülsengül

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Eyl 2008
Mesajlar
5,816
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
sl sizinle tanışmak sohbet etmek isterim bana dönmediniz bi türlü görüşmek ümidiyle

Aleykümselam kardeşim
Ben pek anlayamadım size nasıl dönmedim?
Konuları paylaştıkça mesajlarda tanışırız sohbetlerimiz olur kardeşim inşaALLAH.
selam ve dua ile..
 

gülsengül

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Eyl 2008
Mesajlar
5,816
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Ömür Kaç Gün?

Abdurrahman Tâhî k.s. şöyle der:

Günümüzde tasavvuf daha çok önem kazanmıştır. Gerek Gavs-ı Hizanî k.s. gerekse Seyyid Taha k.s. hazretlerinin döneminde bu kadar değildi. Eğer onlar bugün sağ olsalardı, inen rahmeti almayı daha çok tercih ederlerdi. Onun için daha çok çalışmak lazımdır. Bakınız sizlere yemin ederek söylüyorum; Allah Tealâ’nın inen rahmetini bu kapıdan almak için çok gayret ediniz, bu fırsatı kaçırmayınız.

Hak yolcusu olan bir kimse şöyle düşünmelidir: Üç günlük ömrüm var. Biri geçmiş, diğeri de henüz gelmedi. Öyleyse gerçekte şimdi yaşadığım bir günlük ömrüm var. Onun için vakte kıymet vermeli, o anı çok iyi değerlendirmelidir. Çünkü kişi gelecekten, yaşamadıklarından hesaba çekilecek değil.

Bu kapıya gelmiş, az da olsa yol almış kişi ise ömrüm üç saattir diye düşünmelidir. Biri yaşadığı saat, diğeri yaşayacağı saat, ötekisi ise yaşamakta olduğu saattir. Büyüklerin manevi terbiyesinde yetişmiş olgun bir mürit ise hem böyle düşünmeli hem de yaşadığı her anı çok iyi değerlendirmelidir.

Altın Silsile

Kalp Hastalanınca

Malik b. Dinar hazretleri şöyle der:

“Kuşkusuz beden hastalandığı vakit yeme içme ve uyku ona rahatlık vermez. Aynı şekilde kalp de dünyaya bağlandığı zaman, yapılan vaaz ve nasihatler ona fayda vermez.”

İmam Beyhakî, Kitâbü’z-Zühd

Kulluk Sevinci

Yahya b. Muaz rh.a. şöyle der:

Her kim Allah Tealâ’ya kulluk, hizmet etmekle mutlu olursa, bütün varlıklar da ona hizmet etmekten mutluluk duyar. Kimin de gönlü Allah ile huzur bulur, mutlu olursa, onu gören herkesin gözü ona bakmakla mutlu olur.

Kitâbü’z-Zühd

İlmin İşe Yarayanı

Sehl b. Abdullah Tüsterî k.s. şöyle der:

“İlmin hepsi dünyalıktır. Ahiret için olanı ise, kendisiyle salih amel edilendir. İhlâsla, Allah rızası için yapılan ameller hariç, bütün ameller de yok olup gidecektir.”

İmam Gazâlî, İhyâu Ulûmi’d-Dîn
 

mavci

* ZİKİR * FİKİR * ŞÜKÜR *
Yönetici
Katılım
14 Eyl 2007
Mesajlar
33,120
Tepki puanı
8,195
Puanları
163
Yaş
53
Konum
Alanya
Esselamüaleykum...

Esselamüaleykum...

Hak yolcusu olan bir kimse şöyle düşünmelidir:

Üç günlük ömrüm var:
Biri geçmiş(DÜN),
diğeri de henüz gelmedi.(YARIN)
Öyleyse gerçekte şimdi yaşadığım bir günlük ömrüm var.(BUGÜN)

Onun için vakte kıymet vermeli, o anı çok iyi değerlendirmelidir.
Çünkü kişi gelecekten, yaşamadıklarından hesaba çekilecek değil.


Allah CC. razı olsun kardeşim...
Bunları aklımızdan çııkarmayalım inşallah...
 

Cileli54

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Ocak 2010
Mesajlar
329
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
70
Allah razi olsun,güzel gercekleri biraraya getirmissiniz,elinize,emeginize saglik.
 

gülsengül

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Eyl 2008
Mesajlar
5,816
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Hak yolcusu olan bir kimse şöyle düşünmelidir:

Üç günlük ömrüm var:
Biri geçmiş(DÜN),
diğeri de henüz gelmedi.(YARIN)
Öyleyse gerçekte şimdi yaşadığım bir günlük ömrüm var.(BUGÜN)

Onun için vakte kıymet vermeli, o anı çok iyi değerlendirmelidir.
Çünkü kişi gelecekten, yaşamadıklarından hesaba çekilecek değil.


Allah CC. razı olsun kardeşim...
Bunları aklımızdan çııkarmayalım inşallah...

Rabbim cümlemizden razı olsun inşaALLAH abim
Gözlerinize saplık zaman ayırıp okuduğun için teşekkkür ederim..
Allaha emanet olunuz
selam ve dua ile..
 

gülsengül

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Eyl 2008
Mesajlar
5,816
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Allah razi olsun,güzel gercekleri biraraya getirmissiniz,elinize,emeginize saglik.

Rabbim cümlemizden razı olsun inşaALLAH..
Sizlerinde gözlerine sağlık vakit ayırıp okuduğunuz için teşekkür ediyorum..
Rabbim okuduklarımızdan ders alabilmeyi nasip eylesin bizlere..
Allaha emanet olunuz
selam ve dua ile..
 

gülsengül

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Eyl 2008
Mesajlar
5,816
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
MÜSAMAHA VE CÖMERTLİK

Bir gece Şeyh Seyyid Tâhâ Hakkarî k.s.’nin kilerine bir hırsız girmiş ve un çuvalını sırtlayıp kaçmak istemişti. Fakat kaldırmaya güç yetiremeyince çuvalın ağzını açtı ve içinden bir miktar un boşalttı. Tekrar kaldırmak için hamle ettiyse de başaramadı. Yine boşaltıp kaldırmaya çalıştığı sırada Seyyid Tâhâ k.s. Hazretleri kilere girdi. Çuvalın arkasından tutup:

- Evladım, yardım edeyim. Herhalde kaldıramıyorsun, dedi.

Şeyhin önce ayak sesini, ardından da söylediklerini işiten hırsız iyice korkmuştu. Durumu fark eden Şeyh Seyyid Tâhâ konuşmasını şöyle sürdürdü:

- Hadi ben yardımcı olayım da çuvalı sırtına yükleyelim; ama dikkat et, bizim adamlarımız görmesin. Belki seni üzerler. Bir daha da ihtiyacın olduğunda kilere değil, bize gel. Biz senin ihtiyacını görelim.

Hırsız bu müsamaha ve cömertlik karşısında çok etkilendi, iyice mahcup oldu. fieyhten af dileyerek kendisine hizmet eden kimseler arasına katıldı.

Sahabeden Günümüze Allah Dostları, Şule Yay.


DÜNYANIN EN GÜZEL İŞİ

Sâdât-ı Nakşibendiyye’den Muhammed Raşit Erol
k.s. Hazretleri şöyle diyor:

“Ey Allah’ın kulları! Bir talebe yetiştirmek, bin kişiyi sofi yapmaktan efdaldir. Hele o talebe vârisü’l-enbiya (peygamberlerin vârisi) olursa! Siz dininizi beldenizde bulunan en büyük, en müttakî (takva sahibi) alimlerden öğreniniz. Herkesten fetva sormayın. Çünkü memlekette fetva verecek kimse çok azdır. İlimle meşgul olan kimse, dünyada en güzel iş ile meşgul oluyor. İlim olmadığı zaman cehalet olur. Cahilin âbidi de sofisi de hüsrandadır. Siz, Osmanlı’ya bakınız! Ne idi, ne oldu?..”

Sahabeden Günümüze Allah Dostları, Şule Yay.


NİYET ALLAH RIZASI OLUNCA

Ahmed Haznevî k.s. Hazretleri’nin halifesi Seyyid Abdülhakim Bilvânisî k.s. Hazretleri şöyle anlatıyor:

Şah-ı Hazne (Ahmed Haznevî) k.s. irşada başlayıp şöhreti etrafa yayılınca onun dergâhına çok sayıda insan akın etmeye başladı. O zamanlar Suriye’de çok şeyh vardı. Bunlardan kimisi gerçekten veli zatlardı. Elbisesi, sarığı, cübbesi, entarisi hep yeşil renkli olduğu için ‘Yeşil fieyh’ diye bilinen biri vardı. Etrafına çok insan toplamıştı. fiah-ı Hazne k.s. irşada başlayınca onun çok sayıda müridi kendisini terketti, Ahmed Haznevî Hazretleri’ne bağlandı. Zaman ilerledikçe onun yanında hiç müridi kalmadı. Bu kez Yeşil fieyh civarda sözünün geçtiği ağaları topladı. fiah-ı Hazne’yi suçladı ve onu bir toplantı yapmak üzere davet etti.

Şah-ı Hazne k.s. bu daveti kabul etti. Müritleri “Efendimiz, izin verirseniz biz de gelelim.” dediler. Şah-ı Hazne k.s. ise, “Neden gelmek istiyorsunuz, bu bir aşiret davası mı?” diyerek gelmek isteyenlere engel oldu ve dedi ki:

- Madem ki bizi davet etmiş, gidelim. Bize söyleyeceği bir sözü varsa dinleriz. Sadece bir iki arkadaşımızın bize katılması yeterli.

Şah-ı Hazne k.s. Yeşil fieyh’in köyüne gitmek için yola koyuldu. Köye vardığında Yeşil fieyh’in etrafında bütün köylüler toplanmış vaziyetteydi. Neredeyse kırk elli kişiydiler. Selam verdi ve odaya girdi. Fakat kimse selamına karşılık vermedi. fiah-ı Hazne k.s. hiç aldırış etmedi, kendisine ayrılan yere oturdu. O oturur oturmaz da Yeşil Şeyh söze başladı:

- Bize yaptığın bu zulüm yetmez mi? Bütün müritlerimi elimden aldın. Etrafımızda hiç derviş bırakmadın. Babamdan, dedemden kalan sofileri bile yanına topladın!

Yeşil fieyh bu şekilde uzun uzun bütün duygularını açıkça dışa vurdu. Ancak fiah-ı Hazne k.s. ona hiç cevap vermedi. O konuştukça sükût etti. Nihayet Yeşil Şeyh “Sen niye konuşmuyorsun?” diye sordu. Ahmed
Haznevî k.s. Hazretleri şöyle dedi:

- Benim bütün söyleyeceğim şu iki cümleden ibarettir: Birincisi, eğer benim niyetim ve yaptıklarım Allah rızası için ise hiç meraklanma, senin gibi 100 kişi bile olsa bunun önüne geçemez. İkincisi, şayet benim niyetim ve yaptıklarım Allah rızasına uygun değilse, hiç şüphen olmasın, altı aya kalmaz söner gider.

Yeşil Şeyh, Şah-ı Hazne’nin bu sözleri üzerine şunları söyledi:


- Vallahi doğru söylüyorsun. Niyeti Allah için olan kişiye hiç kimse engel olamaz.

Altın Silsile, Semerkand Yay.
 

gülsengül

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Eyl 2008
Mesajlar
5,816
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Tevbenin Kabulü

Alimlerden birine sorarlar:

– Bir kişi tevbe ettiğinde, bu tevbenin kabul edilip edilmediğini bilebilir mi?

Alim şöyle cevap verdi:
– Bu konuda kesin bir hüküm verilemez. Fakat kabul edildiğinin bazı alametleri vardır. Bunlar:

• Kişinin günah işleme arzusundan uzaklaşması,
• Kalbindeki umursamaz rahatlığın gitmesi ve Allah Tealâ’nın her şeye şahit olduğunu bilmesi,
• Salih ve hayırlı kişilerle birlikte olup; fâsık, günahkâr kimselerden uzak durması,
• Dünya malının azını çok, ahiret amelinin çoğunu az görmesi,
• Kalbinin sürekli Allah’ın farz kıldığı amellerle meşgul olması,
• Dilini lüzumsuz konuşmalardan koruması,
• Devamlı tefekkür hali üzere bulunması,
• Geçmişte işlediği günahlardan dolayı pişmanlık duymasıdır. (İmam Gazâlî, Mükâşefetü’l-Kulûb)

Allah’ı Hatırlamak

Sehl b. Abdullah Tüsterî rh.a. Hazretleri anlatıyor:

Ben daha üç yaşında idim. Dayım Muhammed’in kıldığı gece namazını seyrederdim.

Bir gün bana:

– Seni yaratan Allah’ı anar, O’nu hatırlar mısın, diye sordu. Ben de:

– Nasıl anabilirim, hatırlayabilirim, dedim. Bunun üzerine bana:

– Yatağa her girişinde dilini oynatmadan kalbinden üç kere: “Allah benimledir, Allah beni görüyor.

Allah her yaptığımı biliyor.” de, dedi.

Ben de birkaç gece böyle yaptım ve kendisine söyledim. Bu defa yirmi bir kere söylememi tavsiye etti. Ben de yirmi bir kere söyledim ve bu sözlerin tadını kalbimde duydum. Bir yıl sonra dayımı gördüm. Bana:

– Oğlum, sana öğrettiklerime ölünceye kadar devam et. Çünkü bunlar dünya ve ahirette sana yarar, dedi.

Ben de yıllarca böyle yapmaya devam ettim ve bu sözlerin tadına vardım.

Yine bir gün dayım bana:

– Sehl! Kim Allah’ın kendisiyle olduğuna, kendisini gördüğüne ve O’nun her yaptığını bildiğine inanıyorsa, bu kimse artık kötülük yapar, Yaratan’a isyan eder mi? Göreyim seni sakın günaha yaklaşıp Rabbine asi olma, dedi. (İmam Gazâlî, İhyâu Ulûmi’d-Din)

 

gülsengül

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Eyl 2008
Mesajlar
5,816
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
SERHEND GÜNEŞİ

Yıllar önce, Hindistan cahiliye karanlığı içinde iken mana âleminin sultanı Hâce Muhammed Emkenekî k.s. Hazretleri, Semerkand’da manevi terbiye altına alıp yetiştirdiği Muhammed Bâkibillâh k.s. Hazretleri’ne şöyle demiştir:

“Hindistan’da bir veli dünyaya geldi. O, devrin mürşid-i kâmili olacak. Manevi ilimlerde yetişmesine sen vesile olacaksın. Allah’ın veli kulları onu bekliyor. ‘Serhend Güneşi’ni sen yetiştireceksin!”

Gerçekten de Hâce Muhammed Emkenekî k.s. Hazretleri’nin bildirdiği gibi olmuş, o dönemde dünyaya gelen İmam Rabbanî k.s. Hazretleri, zahir ilmini tamamladıktan sonra Muhammed Bâkibillâh k.s. Hazretleri’ne talebe olup kısa sürede halife olmuştur. İslâm’ın ikinci bin yılına girerken tasavvufu bid’atlardan arındırmış, Ehl-i Sünnet yolun ihyasına vesile olmuştur. Ayrıca canlılığı devam eden birçok tasavvufî kolun manevi silsilesi içinde yer almıştır. “Mektubat”ı pek çok bakımdan en önemli başvuru kaynaklarımızdan biridir. (Asım İbrahim Keyyâlî, Tezhîbü’l-Mevâhibi’s-Sermediyye)


AKILLI KİM?

Yahya b. Muâz rh.a. şöyle buyuruyor:

Akıllı kimseler üç kısımdır:

1. Dünya kendisini terk etmeden dünyayı terk eden,
2. Kabre girmeden önce kabri için hazırlık yapan,
3. Rabbine kavuşmadan önce rızasını kazanan.
(Mükâşefetü’l-Kulûb)

Yahya b. Muâz rh.a. bir yerde de şöyle demiştir:

“Allah’a hizmet etmekle mutlu olana, bütün varlıklar hizmet etmekten mutluluk duyar. Kimin gönlü Allah ile mutlu olursa, onu gören herkesin gözü aydın olur.” (İmam Beyhakî, Kitâbü’z-Zühd)

 

gülsengül

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Eyl 2008
Mesajlar
5,816
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
KİM SULTAN OLMAK İSTER?

İbrahim Ethem k.s., Belh şehrinin hükümdarı idi. Her türlü imkâna sahip, her istediğini yer, her istediğini giyerdi, her emri yerine gelirdi. Sarayında günde 4000 koyun kesilirdi. Bir yola çıktığı zaman, kırk altın kalkanlı asker önünde, kırk altın kalkanlı asker de arkasından yürürdü.

İşte o bütün bu ihtişamı terk etmiş ve Allah Tealâ’ya gönül vermiştir. Mübarek sözleri ve kerametleri dilden dile dolaşmış, muhabbeti hep gönüllerde yaşamıştır. Dünya sultanları unutulmuş, fakat o unutulmamıştır.

Tacı tahtı bırakıp Allah yoluna girme hikâyesi şöyledir:

Sarayında oturduğu bir gün gayet heybetli bir zat, bir deve yularını çekerek saray kapısından içeri girer. Kimse onu engelleyemez, kapıcılar ve diğer görevliler ne kadar uğraşırlarsa da dışarı çıkaramazlar. Sultan bu durum karşı sında yerinden kalkar ve adamın karşısına dikilir:

- Ne istiyorsun? diye sorar. Adam:
- Bu handa konaklamak istiyorum, der. İbrahim Ethem:
- Burası han değil, benim sarayım, der. Adam:
- Öyle mi? Peki bu saray senden önce kimindi? diye sorar.
- Babamındı.
- Ondan evvel kimindi?
- Filan zatın.
- Ondan evvel kimindi?
- Filan oğlu filanın.
- Bunlara ne oldu?
- Öldüler.

Bunun üzerine adam:

- Ey İbrahim! Bu bir saray değil, han imiş. Onlar konmuş göçmüş. Sen de göç, ben konaklayayım! Biri gelmeden birinin gittiği yer saray olmaz, deyip geldiği gibi gider.

İbrahim Ethem k.s., adamın peşine düşüp kim olduğunu sorar. “Ben Hızırım” cevabını alınca bunun bir işaret olduğunu anlar, kalbi yanmaya başlar. Bir ah edip tacı tahtı terk eder.

Eşrefoğlu Rumî, Müzekkî’n-Nüfûs; Feridüddin Attar, Tezkiretü’l-Evliya
 

gülsengül

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Eyl 2008
Mesajlar
5,816
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Rızık Nereden Gelir?

İbrahim b. Edhem k.s. ile Şakik-i Belhî k.s. Mekke’de karşılaşırlar. İbrahim b. Edhem Şakik’e sorar:

– Rızık için çalışmayı terk etmişsin, sebebi nedir?

Şakik-i Belhî k.s. şöyle cevap verir:

– Çölde yolculuk yaparken yerde kanatları kırık bir kuş gördüm. Kuşun nasıl rızıklanacağını merak ettim, karşısına oturup beklemeye başladım. Derken, gagasında çekirge bulunan bir kuş belirdi. Çekirgeyi getirip kanadı kırık kuşun gagasına bıraktı. Bunu görünce kendi kendime dedim ki: “Şu kanadı kırık kuşu başka bir kuşu sebep kılarak besleyen Allah Tealâ, nerede olursam olayım, beni de rızıklandırmaya kadirdir!” Böylece rızk için çalışmayı bırakıp ibadetle meşgul oldum.

Bunun üzerine İbrahim b. Edhem k.s. şöyle der:

– Peki neden sakat kuşu besleyen sağlam kuş gibi olmayı tercih etmiyorsun? Rasulullah s.a.v. “Veren el alan elden hayırlıdır!” buyurmadı mı! Ayrıca, her işinde en iyiye ulaşmaya çalışmak müminin alametlerindendir. İyiler derecesine ancak bu yolla yükselinebilir.

Bu sözler üzerine Şakik-i Belhî k.s., İbrahim b. Edhem’in elini öperek şöyle dedi:

– Ey İbrahim, doğru söylüyorsun. Bununla birlikte, insan rızkını temin için sadece sebeplere bağlanıp kalmamalı, sonucun tamamen bununla sağlanacağını sanmamalıdır. Asıl rızkı verenin Mevlâsı olduğunu unutmamalı ve dikkatini O’na vermelidir. Bu durum dilencinin haline benzer. Dilenci elinde tuttuğu kaba değil, ellerini uzatarak kendisine bir şeyler verenlere bakar. Bir hadis-i şerifte şöyle buyurulur: “Kim zengin olmak isterse, kendi elinde olandan çok Allah Tealâ’nın katında olanlara güvensin.” (İmam Gazalî, Mükâşefetü’l-Kulûb)
 

gülsengül

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Eyl 2008
Mesajlar
5,816
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Bakır Kap

Son asrın büyük velilerinden Gavs-ı Bilvanisî Seyyid Abdulhakim k.s. hazretleri şöyle der:

“İnsan aynen bakır bir kaba benzer. Şayet o bakır kap kalaylanıp temizlenmezse kirlenir, zehirli pas tutar ve artık onda yemek yenmez. Şayet bir kimse bu kaptan yemek yerse pastan dolayı zehirlenir. İnsan da işte aynen böyle, bakır kaba benzer. İnsanın hem dışı hem de içi ibadetle, namazla, oruçla, Yüce Allah’a itaat etmekle, O’nun rızasını gözetmekle temizlenir.”

Seyyid Abdulhakim el- Hüseynî, Sohbetler


Kulluk Sebebi

Bir gün Süfyan-ı Sevrî k.s. hazretleri, Rabia Adeviyye k.s. hazretlerine:

– Herkes kendine göre bir sebeple Allah’a kulluk ediyor (kimi korkudan, kimi cennet isteğinden..), sen hangi sebeple Allah’a kulluk ediyorsun, diye sordu. Rabia Adeviyye şu cevabı verdi:

– Ben Allah’a O’ndan korktuğum için kulluk etmiyorum. Böyle olsaydı, sahibinden korktuğu için çalışan kötü hizmetçi gibi olurdum. Cennet sevgisiyle de ibadet etmiyorum. Bu durumda da sahibi kendisine bir şey verince çalışan kötü bir hizmetçi gibi olurdum. Ben Allah Tealâ’ya ancak O’nu sevdiğim, O’nun hoşnutluğunu ve vuslatını istediğim için ibadet ediyorum.

Ebû Tâlib Mekkî, Kûtu’l-Kulûb
 

gülsengül

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Eyl 2008
Mesajlar
5,816
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Vaaz ile Sohbet Arasındaki Fark

Yine Abdurrahman Tâğî hazretleri şöyle buyurur:

“Vaaz ile sohbet arasında fark vardır. Sohbet cezbe ile meydana gelir. Cezbe ilâhi muhabbetin yansımasıdır. Sohbete katılanlara feyz ve rahmet gelir. Sohbet gönülden olur. Mürit eğer vahdet deryasında yüzüyorsa, bu yolun büyükleri ile irtibat halinde demektir. Onu dinleyenler gönül dünyasından etkilenir. Çünkü sohbet eden kendi gönül dünyasını dışarıya verir. Ama vaaz böyle değildir. Vaaz eden kişi ile insanları irşat eden mürşidin sohbeti birbirinden çok farklıdır.

Sohbet eden mürşid-i kâmil ise, feyiz deryasından istifade eder, Rabbinin muradı neyse onu anlatır. Çünkü mürşid-i kâmil nefsin hile ve oyunlarından kurtulmuştur. Halkın değil Cenab-ı Hakk’ın itibarına göre sohbet eder. Bu da manevi bir haldir. Onun sözleri cezbenin eseridir. Mürşid-i kâmil yaşadıklarını anlatır. Yapmadığı bir ameli yapın demez. Nefsine kabul ettiremediği davranışları bir başkasına telkin etmez. Ama dünyevî ihtirasları olan kişilerin yaptığı vaaz böyle değildir. İnsanlara tesiri çok az olur. Bu düşüncelerimi mürşidim Gavs-ı Hizânî Hazretlerine de söyledim. Bana şöyle dedi:

– Bu sözlerin doğrudur. Zira bu, dünyevî menfaatler peşinde koşan vaizlerle, kâmil mürşitlerin farkını ortaya çıkarmış oluyor!”

(Altın Silsile, Semerkand Yay.)
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt