Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

------Hâl Dili------ (1 Kullanıcı)

hayri07

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
3 Şub 2009
Mesajlar
1,455
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
51
vealeykümselam kardeşim RABBİM razı olsun .
 

gülsengül

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Eyl 2008
Mesajlar
5,816
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Kur’an-ı Kerim Sevgisi

Mevlana Halid k.s Hazretleri’nin mürşidi olan Abdullah Dehlevî k.s. Hazretleri Kur’an-ı Kerim okumayı ve dinlemeyi çok severdi. Özellikle İmam Rabbanî k.s Hazretleri’nin torunu ve halifelerinden Şeyh Ebu Said Masumî Hazretleri’nin tilavetinden çok hoşlanırdı. Onun Kur’an okuyuşundan o kadar etkilenirdi ki adeta eriyip gider, gücü tükenirdi. Sonunda da ona şöyle derdi:

– Şimdilik bu kadar yeter, artık daha fazlasını dinlemeye gücüm kalmadı.

Hazret ayrıca Hz. Mevlâna’nın Mesnevisini ve meşhur şairlerin şiirlerini dinlemeyi de severdi. Böyle zamanlarda vecd hali hasıl olurdu. Fakat o manevi olgunluğu sebebiyle bunu pek belli etmezdi. (Abdulmecid Hânî, el-Hadâiku’l-Verdiyye; Tezhibü’l-Mevâhibi’s-Sermediyye)

Çocuk Sırrı

Muhammed Diyauddin k.s Hazretleri çok sohbet ederdi. Adeta sohbet aşığıydı. Yanında sohbet edecek büyükler olmasa bile çocuklarla sohbet ederdi. Hanımı Medine validemiz bu duruma bir türlü anlam verememiş ve şöyle sormuştu:

– Efendim, bu çocuklar sohbetten ne anlasınlar? Henüz beş altı yaşındalar..

Bunun üzerine Muhammed Diyauddin Hazretleri şöyle buyurdu:

– Medine, ben de biliyorum, bu yaştaki çocuklar açıkça bir şey anlamaz. Ama Allah’ın rahmeti mutlaka iner. Onlar günahsızdır. Sâdât-ı Kiram’ın himmeti ve bereketi hissedilir. Zaten sohbetteki gaye de budur; Allah’ın rahmetinden, Sâdât-ı Kiram’ın himmet ve bereketinden istifade etmektir. Ben de bunu istiyorum. Yoksa boş yere konuşmak değil. (Altın Silsile, Semerkand Yay.)


Hatalıyı Değil, Hatayı Kabul Etme!

Tasavvuf büyüklerinden Şeyh Abdülkadir Geylanî k.s. sallanarak yürüyen bir sarhoş gördü. O anda kalbine kendisinin daha iyi bir insan olduğu hissi doğdu. Bu durumun farkına varan sarhoş, Abdülkadir Geylanî k.s Hazretleri’ne şöyle seslendi:

– Ey Abdülkadir! Yüce Rabbim beni senin gibi, seni de benim gibi yapmaya kadirdir.

Sarhoşun bu sözü üzerine Abdülkadir Geylanî k.s hemen başını önüne eğdi ve Allah Tealâ’dan bağışlanma diledi.

Bu menkıbeyi anlatan İmam Şa’rânî k.s. bizlere şu uyarıda bulunur:

“Ey kardeşim! İslâm’ın uygun görmediği şeyleri kabul etme. Ama bu kabul etmeme şahıslara karşı değil, işlenen günahlara karşı olsun.” (el-Envârü’l-Kudsiyye)

 

gülsengül

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Eyl 2008
Mesajlar
5,816
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Tasavvufun Gayesi

Necmeddin Kübrâ k.s. şöyle buyuruyor:

“Tasavvuf yolu, doğru yoldur. Üstelik yolların en yüce ve değerlisidir. Çünkü yollar gayesine göre değer kazanır. Tasavvuf yolunun gayesi ise, Allah Tealâ’yı tanımak ve Hz. Muhammed s.a.v Efendimiz’in bildirdiği bütün hükümleri edeple uygulamaktır. Dolayısıyla bu yolda rehberlik eden kâmil mürşitler diğer yol gösterenlerin efendisi konumundadır. Çünkü kâmil mürşitler, Rasulullah s.a.v Efendimiz’in ilminin vârisidirler. Onlar Kur’an ve Sünnete göre amel eden kimselerdir.” (İmam Şa‘rânî, el-Envârü’l-Kudsiyye)

Üç Tür Cihat

Hâtim-i Esam k.s şöyle buyuruyor:

“Cihat üç türlüdür:

• Galip gelinceye kadar iç âleminde şeytanla yapılan cihat,

• Allah Tealâ’nın emrettiği farzları yerine getirmede kişinin açıkça kendisiyle yaptığı cihat,

• İslâm’ı yüceltmek için Allah’ın düşmanlarıyla yapılan cihat...” (İmam Beyhakî, Zühdü’l-Kebîr)

Haram Lokmaya Dikkat!

Yûsuf b. Esbât k.s. şöyle der:

“Genç bir insan ibadet ettiği vakit, İblis, yardımcılarına:

- Bunun yiyeceği nereden geliyor bir bakın! der. Şayet yiyeceği kötü ve haram yoldan geliyorsa,

- Onu kendi haline bırakın, onunla meşgul olmayın. Bırakın çalışsın dursun. Zira sizin bir şey yapmanıza gerek yok, kendi nefsi ona yeter.” der. (Zühdü’l-Kebîr)

 

gülsengül

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Eyl 2008
Mesajlar
5,816
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Akıllı Kim?

Yahya b. Muâz rh.a. şöyle buyuruyor:

Akıllı kimseler üç kısımdır:

1. Dünya kendisini terk etmeden dünyayı terk eden,
2. Kabre girmeden önce kabri için hazırlık yapan,
3. Rabbine kavuşmadan önce rızasını kazanan.
(Mükâşefetü’l-Kulûb)

Yahya b. Muâz rh.a. bir yerde de şöyle demiştir:

“Allah’a hizmet etmekle mutlu olana, bütün varlıklar hizmet etmekten mutluluk duyar. Kimin gönlü Allah ile mutlu olursa, onu gören herkesin gözü aydın olur.” (İmam Beyhakî, Kitâbü’z-Zühd)


Gerçek Sevgi Nasıl Anlaşılır?

Gerçek sevgi kendini şu üç tercihle belli eder:

1. Seven kişi sevdiğinin sözünü başkalarının sözüne tercih eder.
2. Sevdiğinin yanında bulunmayı başkalarının yanında bulunmaya tercih eder.
3. Sevdiğinin hoşnutluğunu başkalarının memnuniyetine tercih eder. (İmam Gazâlî, Mükâşefetü’l-Kulûb)

Aynı Yolda Olmak

Gavs-ı Bilvanisî Abdulhakim Hüseynî k.s. Hazretleri’nin tahsil yıllarında geçen güzel bir hatırası vardır.

Bir kış günü üstadı Muhammed Diyauddin k.s. Hazretleri camiye gitmek için yola çıkar. Gavs-ı Bilvanisî k.s. Hazretleri de onun karda bıraktığı izlere basarak peşinden gider. Bu esnada da; “İnşallah ben onun izinden gideceğim. Dünyada izinden gideyim, ümit ederim ki Allah Tealâ ahirette de ondan ayırmaz.” diye içinden geçirir.

Camiye girip namazın sünneti kılarlar. O arada caminin görevli imamı da gelir. Camide iki kişi olduğunu görünce şaşırır ve Muhammed Diyauddin k.s. Hazretleri’ne:

– İçeride iki kişisiniz, dışarıda ise bir ayak izi var. Bu nasıl oluyor, diye sorar. Bunun üzerine Hazret k.s. şöyle buyurur:

– Evet, biz iki insanız, ama yolumuz bir.

Bu büyük insanlar daha küçük yaşta iken yollarını seçmiş, gidecekleri izi iyi belirlemiş ve o yolda gitmeye gayret etmişlerdir. (S. Muhammed Saki Erol, Hayat Dengemiz)

 

gülsengül

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Eyl 2008
Mesajlar
5,816
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Bir Evliya Bir Şahit

Seyyid Abdülhakim Bilvanisî k.s. Hazretleri, Şeyh Ahmed Haznevî k.s. Hazretleri’nin yanında fıkıh ilminde icazetini aldıktan sonra bir müddet daha tasavvufî terbiyeye devam etti. Henüz halife olmadığı o günlere ait bir anısını şöyle anlatıyor:

“Bir gün Şah-ı Hazne (Şeyh Ahmed Haznevî k.s.) bana:

– İbriği al ve benimle gel, dedi. Ben de denileni yaptım. O önde ben arkada ilerledik. Neredeyse etrafımızda hiç ev kalmamıştı. Bana,

– İbriği yere bırak, dedi. Bıraktım. Herhalde abdest alacak diye düşündüm. Birden her iki kolumu da sıkıca tutarak beni kucakladı ve şöyle dedi:

– Allah’a yemin et! Vallahi billahi de! Sana soracağım soruya doğru cevap vereceğine söz ver, dedi. Ben de ne soracaksa doğru söyleyeceğime dair yemin ettim. Bana şöyle dedi:

– Sen icazetli bir âlimsin. Söyle bana, bende İslâm’a aykırı bir uygulama oldu mu? Benim, Allah’ın emirlerine aykırı bir iş yaptığım oldu mu? Bak yemin ettin, doğruyu söyle, dedi.

Onun bu sözleri üzerine gözlerimden yaşlar akmaya başladı. Ne diyebilirdim ki? Tekrar o:

– Yemin ettin, doğruyu söyle. Allah için benden gizleme, hak olarak ne biliyorsan onu söyle, dedi. Ben:

– Vallahi billahi senden Allah Tealâ’nın emir ve yasaklarına muhalif hiçbir uygulama görmedim. İslâm’a ters bir işine hiç şahit olmadım, dedim.

Şah-ı Hazne k.s. bu cevap üzerine beni serbest bıraktı.

O her işinde çok titizdi. Kendisini sık sık kontrol ederdi. Allah’ın emirlerine aykırı davranmamak için çok gayretliydi. O bu yüzden sürekli manen ilerliyordu. Müritleri arasından nice halifeler çıkarıyordu. Ümmetin hidayetine vesile oluyordu.” (Altın Silsile, Semerkand Yay.)

Güzel Ahlâk

Seyyid Muhammed Bâkır k.s. Hazretleri şöyle diyor:

“Tasavvuf, güzel ahlâk sahibi olmaktır. Kimin ahlâkı senin ahlâkından daha güzel olursa, o kimse tasavvuf yolunda senden daha ileri mertebedir.” (İmam Gazalî, İhyâu-Ulûmi’d-Din; Hucvîrî, Keşfu’l-Mahcûb)

En Güzel Vesile

Ebu Ali Farmedî k.s. Hazretleri şöyle diyor:

“Allah Tealâ’ya ve rızasına ulaşma yolunda kulun vesile edebileceği şeylerin en güzeli Kur’an-ı Kerim’dir. O halde Allah Tealâ’nın rızasını Kur’an-ı Kerim ile (okuyarak ve hükümlerini yaşayarak) arayın.” (Şeyh Muhammed Emin el-Erbilî, Tezhibü’l-Mevâhibi’s-Sermediyye)

Ne İstiyorsun?

Hatem-i Esam k.s. Hazretleri diyor ki:

• Yar istersen Allah yeter.
• Yoldaş istersen yanındaki melekler yeter.
• İbret istersen dünya yeter.
• Vaaz istersen ölüm yeter.
• Eğer bahsettiğim şeyler yetmezse o zaman da sana cehennem yeter! (Feridüddîn Attâr, Tezkiretü’l-Evliya, Erdem Yay.)

Namaz ve Vaaz


Bir gün Muhammed b. Yusuf Ferganî k.s. Hazretleri, Hatem-i Esam k.s. Hazretleri’ni vaaz ederken gördü ve kendisine:

– Ey Hatem, görüyorum ki halka nasihat ediyorsun. Peki sen güzel namaz kılabiliyor musun, diye sordu.

Hatem-i Esam k.s.:

– Evet kılabiliyorum, diye cevap verdi.

– Nasıl kılıyorsun, diye sorunca da:

– Namaz vakti girince güzel bir şekilde abdest alırım. Namaz kılmak istediğim yere gelir ve bütün azalarımla namaza hazır oluncaya kadar orada bir süre otururum. Allah Tealâ’nın emrini yerine getirmek için kalkarım. İlâhi heybeti düşünerek namaza girmeye hazırlanırım. Kâbe’yi iki kaşımın arasında, sırat köprüsünü ayaklarımın altında, cenneti sağımda, cehennemi solumda, ölüm meleği Azrail Aleyhisselam’ı arkamda farz ederim. Kıldığım namazın son namazım olduğu düşüncesiyle, korku ile ümit arası bir halde tekbir alırım. Usulüne uygun olarak tane tane ve manasını düşünerek Kur’an’ı okurum. Huşû ile rukûya eğilir, tevazu ile secdeye giderim. Tam bir sükûnet içinde teşehhüde otururum. Sünnete uygun selam verir, kıldığım namazı Rabbime arz ederim.

Yaşadığım sürece namazı güzel bir şekilde kılmaya gayret gösteririm. (Namazı hakkıyla eda edemediği için) nefsimi kınarım. Kabul edilmeyeceğinden endişe eder, korku ve ümit arası bir halde kabul edilmesini ümit ederim. Namazı bana öğretene teşekkür eder ve bana soran kimselere de onu öğretirim. Beni hidayete ulaştırdığı için Rabbime hamdederim, dedi.

Bu sözler üzerine Muhammed b. Yusuf k.s. şöyle dedi:

– Senin gibi olan kimseler halka nasihat etmeye daha uygundur. (Şihâbüddin Sühreverdî, Avârifü’l-Meârif; İmam Gazâlî, İhyâu Ulûmi’d-Dîn)

Hürmet ve Nezaket

Hz. Şabî rh.a. anlatıyor:

“Bir gün Zeyd b. Sabit r.a. ile bir cenaze namazı kıldıktan sonra, binmesi için bineğini yaklaştırdım. O sırada Abdullah b. Abbas r.a. gelerek binmesi için üzengiyi tuttu. Bunu gören Zeyd b. Sabit r.a.:

– Ey Rasulullah’ın amcaoğlu, üzengiyi bırak lütfen, dedi. İbni Abbas r.a.:

– Biz, âlimlere ve büyüklerimize bu şekilde muamele etmekle emrolunduk, dedi. Bunun üzerine Zeyd b. Sabit, İbn Abbas’ın elini öptü ve:

– Biz de, Rasulullah s.a.v.’in Ehl-i Beyti’ne karşı böyle davranmakla emrolunduk, diye karşılık verdi.” (İmam Gazalî, İhyâu ‘Ulûmi’d-Din)

Dünya Sevgisi


Bir gün dostları Rabia Adeviyye k.s. Hazretleri’ni ziyaret ederler. Dünyadan söz açıp onu kötülemeye başlarlar. Bunun üzerine Hz. Rabia şöyle der:

– Dünyadan söz etmeyi bırakın artık. Eğer dünya kalbinizde yer etmeseydi ondan bu kadar çok söz etmezdiniz. Kim bir şeyi severse onu çok anar. (İmam Gazâlî, Mükâşefetü’l-Kulûb)
 

mavci

* ZİKİR * FİKİR * ŞÜKÜR *
Yönetici
Katılım
14 Eyl 2007
Mesajlar
33,120
Tepki puanı
8,195
Puanları
163
Yaş
53
Konum
Alanya
Esselamüaleykum...Hayırlı Cumalar...

Esselamüaleykum...Hayırlı Cumalar...

www_yeniresim_com_-_Hayvan_Resimleri_-_Maymun_-__Maymun.jpg


Böyle olmayalım inşallah...:a03:
 

gülsengül

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Eyl 2008
Mesajlar
5,816
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
İçindeki Yılan

Atına binmiş gitmekte olan bir bey, yol kenarında uyumakta olan bir adamın ağzına bir yılanın girdiğini gördü. Yetişip müdahale etmek istediyse de başaramadı. Yılan uyuyan adamın ağzından içeri kaçtı. Aklı selim ve tedbir sahibi biri olan bey, adama topuzla birkaç defa vurdu, yakındaki elma ağaçlarının altına kadar kovaladı. Ağaçların altında çürük elmalar vardı. Bey çürük elmaları yemesi için adama baskı yaptı. Zorla çürük elmaları yiyen adam bir yandan da; “Yahu, ben sana ne yaptım? Bu zulmün sebebi ne? Canıma kastın varsa vur öldür, ama işkence yapma!” diye feryat ediyordu. Bey; “Bunları yedikten sonra koşmaya başlayacaksın!” dedi.

Bu perişanlığın üzerine bir de karnı tıka basa çürük elmayla dolan adam, yakıcı güneşin altında beye lânetler yağdırarak koşuyordu. Sonunda midesi bulandı, kusmaya başladı.

Çıkardıkları arasında siyah yılanı görünce, beyin kendisine niçin böyle davrandığını anladı. Yaptığı beddualardan pişman oldu, beyden özür diledi. “Niçin yaptığınızı söyleseydiniz size hakaret etmezdim..” dedi. Bey; “Midene yılan girdiğini söyleseydim ne çürük elma yemeye, ne koşmaya ne de kusmaya gücün kalırdı. Korkudan ölebilirdin.” dedi. Yılandan kurtulan adam, beye dualar ederek yanından ayrıldı.

Hz. Peygamber s.a.v. Efendimiz; “İki kaşının arasında bulunan nefsin, senin en büyük düşmanındır.” buyurmuştur. İnsanın içine çöreklenmiş olan nefs yılanından kurtulmak, Allah dostlarının terbiyesiyle mümkündür. Bu terbiye sırasında bazı sıkıntılara ve zorluklara katlanılır. Nefsin hakikatini bilen evliyaullah, Allah’ı talep eden kişiye yardımcı olur. Nefsin gerçek yüzünü göstermeden, geçici bazı sıkıntılarla nefs yılanından kurtarmaya vesile olur. Mesnevide Geçen Hikâyeler, Semerkand Yay.

 

gülsengül

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Eyl 2008
Mesajlar
5,816
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Duamız Niçin Kabul Olmuyor?

Bir gün İbrahim b. Edhem k.s.’a:
– Dua ediyoruz ama neden kabul olmuyor, diye sorduklarında şu cevabı verdi:
– Şu sebeplerden dolayı duanız kabul olmuyor:
• Cenab-ı Hakk’ı bilirsiniz, fakat emir ve yasaklarını yerine getirmezsiniz.
• Peygamber s.a.v.’i bilirsiniz ama O’na uymazsınız.
• Kur’an’ı okursunuz ama onunla amel etmezsiniz.
• Allah Tealâ’nın nimetlerini yersiniz
ama şükretmezsiniz.
• Cenneti bilirsiniz, onu istemezsiniz.
• Cehennem var dersiniz, ondan korkmazsınız.
• Ölüm var dersiniz, hazırlanmazsınız.
• Anne-baba ve ölülerinizi kendi elinizle kabre koyarsınız,
fakat ibret almazsınız.

Peki nasıl duanız kabul olunsun?

BALIKLAR VE KUŞLAR


Hasan Basrî k.s., bir defasında cübbesini suyun üzerine serip batmadan oturdu. Onu böyle gören Rabia Adeviyye k.s. de seccadesini havaya serip üzerine oturdu. Sonra Hasan Basrî k.s’ye şunları söyledi:

- Hasan, senin yaptığını balıklar, benim yaptığımı da kuşlar yapar. Bunlar iş değil. Asıl iş Yüce Allah’ın rızasını elde etmektir.

Beyazid-i Bistamî k.s., en büyük kerametin istikamet olduğunu söyler ve şöyle derdi:

- Birinin havada uçtuğunu görseniz bile hemen o kimsenin faziletli ve keramet sahibi birisi olduğuna hükmetmeyin, hata edebilirsiniz. O kimsenin hakikaten fazilet ve keramet sahibi olduğunu anlamak için
İslâm’ın emirlerine uymaktaki hassasiyetine, Peygamber Efendimiz’in sünnet-i seniyyesine uymasına, hakiki İslâm alimlerine olan muhabbet ve bağlılığına bakın. Bunlar tam ise o kimse fazilet ve keramet sahibidir. Bunlara uymakta en ufak bir gevşeklik ve zayışık bulunursa, o kimse için fazilet ve keramet sahibidir demek mümkün olmaz.

Sehl b. Abdullah et-Tüsterî k.s. de demiştir ki:

- Kerametlerin en büyüğü, kötü bir ahlâkı terk edip yerine güzel ahlâkı koymaktır.

Siraceddin Ünlüer, Kalp Âlemi


 

yaralı kul

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
2 Ara 2009
Mesajlar
56
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
45
emeğinize sağlık allah razı olsun.rabbim benide ders çıkaranlardan eylesin.hidayet versin rabbim cümlemize.
amin
selam ve dua ile kalın
 

gülsengül

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Eyl 2008
Mesajlar
5,816
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
emeğinize sağlık allah razı olsun.rabbim benide ders çıkaranlardan eylesin.hidayet versin rabbim cümlemize.
amin
selam ve dua ile kalın

Amin inşaallah kardeşim
Teşekkür ederim sizinde okuyan gözlerinize sağlık olsun..
Allaha emanet olun
selam ve dua ile...
 

gülsengül

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Eyl 2008
Mesajlar
5,816
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Haram İş Küçük Olsa da...

Büyük mutasavvıf Bayezid-i Bistâmî k.s. bir gün annesine şunu söyledi:

– Anneciğim söyle, bana süt verebilmek için haram bir şey yedin mi? Çünkü bilmediğim bir şeyi öğrenebilmek için kendime güvenim olmuyor, sanki Rabbim o şeyle arama perde koyuyor.

Annesi şunu anlattı:

– Pek fazla hatırlamıyorum, fakat bir gün komşuların birine gitmiştim. O zaman sen kucağımdaydın. O gün onlardan izinsiz yağdanlıklarından yağ alıp başını yağladım. Onlara da bir şey söylemedim. Başka bir gün de onlardan habersiz gözlerini sürmeledim.

Bu sözler üzerine Bayezid-i Bistâmî k.s. annesine şunu söyledi:

– Yüce Allah, zerre ağırlığınca bir şey için dahi olsa, kullarını ince bir hesaba çekecektir. Şu ayeti bilmiyor musun? “Kim zerre miktarı hayır yapmışsa karşılığını görür. Kim de zerre miktarı
şer işlemişse onun karşılığını görür.” (Zilzal, 7-8). Bu yaptıkların zerre miktarından fazla, bunlar yüzünden Rabbim’in rahmetinden ayrı kalmaktan korkuyorum.

Sonra kalkıp üzerlerinde hakları kalan komşuları aradı. Onların mirasçılarını bulup kendisi ve annesi için helallik istedi.

(Abdülmecid Hânî k.s., Hadâikü’l-Verdiyye)

İlim Kimsenin Ayağına Gitmez

İmam Mâlik r.a. dünyalığa kıymet vermez, ilmiyle sadece Allah rızasını gözetirdi. Ondan nakledilen şu hikâye açıkça buna işaret eder:

Harun Reşid’in huzuruna çıkmıştım. Dedi ki:

– Ey Ebu Abdullah (İmam Mâlik’in künyesi), buraya gelip çocuklarımıza “Muvatta” (İmam Malik’in meşhur ve muteber hadis kitabı) okutsan iyi olurdu..

Ben de:

– Allah Tealâ emîrimizi yüceltsin, bu ilim sizden, yani Kureyş’ten çıktı. Eğer siz bunu yüceltirseniz o yücelir, eğer kıymet vermezseniz o da önemini kaybeder. İlim kimsenin ayağına gitmez, ilmin olduğu yere gidilir, dedim. Bunun üzerine Harun Reşid:

– Doğru diyorsun, dedikten sonra çocuklarına dönüp, siz de camiye gidin ve diğer kimselerle bir arada dinleyin, diye emretti.

(İhyâu Ulûmi’d-Din)

Hz. Ebu Bekir’i Ağlatan Su

Sahabilerden Zeyd b. Erkâm r.a. şöyle anlatıyor: “Hazret-i Ebu Bekir r.a. ile beraberdik. Bir ara su istedi. Kendisine ballı su getirdiler. Suyu ağzına yaklaştırınca ağlamaya başladı ve yanındaki herkesi ağlattı. Herkes ağlamayı kesti, o da kesti. Sonra suyu tekrar ağzına yaklaştırdı ve yine ağlamaya başladı. O kadar ki, yanındakiler neden ağladığını öğrenemeyeceklerini zannettiler. Derken, sonunda gözlerindeki yaşı sildi. Yanındakiler dediler ki:

– Ey Allah Rasulü’nün halifesi, seni ağlatan nedir? Hz. Hazret-i Ebu Bekir r.a. şöyle dedi:

– Rasulullah s.a.v. ile birlikte idim. Yalnızdı ve yanından bir şeyler kovup uzaklaştırmaya çalışıyordu. Kendisine; “Ey Allah’ın Rasulü! Kovup uzaklaştırmaya çalıştığın şey nedir?” diye sordum. Buyurdular ki:

“Şu dünya temsili olarak gözümün önüne dikildi. Ben de ona, yanımdan uzaklaş, defol, dedim. O da bana döndü: Sen beni başından savdın, ama senden sonra gelenler benden yakalarını kurtaramayacaklar, dedi.”

(İmam Gazalî rh.a., Mükâşefetü’l-Kulûb)

 

gülsengül

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Eyl 2008
Mesajlar
5,816
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Arif ve Alim

Bayezid-i Bistâmî k.s. şöyle demiştir:

“Arif (tevhid bilgisine ve şuuruna sahip kimse), konuştuğunun daha üstündedir. Alim (dinî ilimlerde derinlik sahibi kimse) ise konuştuklarının çok altındadır. Çünkü arif devamlı yüce Rabbini düşünür, alim ise ilmiyle kendini düşünür.”

(Hadâikü’l-Verdiyye)


Dünya ile Ahiretin Çekişmesi

Ebu Süleyman Daranî r.a. şöyle der:

“Ahiret arzusu ve sevgisi bir kalpte bulununca, dünya gelip onu sıkıştırmaya ve yerini almaya çalışır. Fakat bir kalpte dünya sevgisi yer etmiş ise, ahiret arzusu gelip yerini almak için onunla mücadele etmez. Zira, ahiret izzet ve şeref sahibi, dünya ise değersiz ve alçaktır.”

(Mükâşefetü’l-Kulûb)


Günahların Seni Bağlıyor

Adamın biri Hasan-ı Basrî rh.a.’e sordu:

– Ben gece ibadete kalkmak için her çareye başvurur, hatta abdest suyumu da hazırlarım. Fakat yine uyanamam, bunun hikmeti nedir?

Hasan-ı Basrî rh.a. cevap verdi:

– Günahların seni bağlıyor!

(İmam Gazâlî rh.a., İhyâu Ulûmi’d-Din)

O, Zamanın Kutbudur

Dürüst ve güvenilir olan büyük bir tüccar vardı. İyi bir insanın özellikleri onda mevcuttu. Bu tüccarın Şeyh Abdülkadir Geylanî k.s.’ye büyük bir sevgisi ve itimadı vardı.

Şöyle anlatıyor:

“Abdülkadir Geylanî k.s. zaman zaman bana görünür, güzel şeyler müjdeler ve önemli işlerimde bana yardım ederdi. Bir gün rüyada bana dedi ki:

– Sen benden büyük yardım görsen de, sana hayatta bir şeyh gerekir.

Ona;

– Peki, kime başvurayım, diye sorunca şöyle dedi:
– Şeyh Ahmed Sehrendî k.s.’ye (İmam-ı Rabbanî Hazretleri’ne) git. Bugün zâhir ve bâtın ilimlerini bilen odur. O, zamanın kutbudur.

Bu rüya üzerine ona gittim ve hayran olduğum kerametler ile garip olgunluk halleri gördüm.”

(Hadâikü’l-Verdiyye)

İlim ve İrfan

Hz. Ömer r.a. vefat ettiği zaman İbn Mes’ud r.a. “İlmin onda dokuzu öldü.” buyurdu.

Bu sözü üzerine İbn Mes’ud’a denildi ki:

– Sahabe-i kiramın büyükleri hayatta iken, niçin böyle söylüyorsun?

Şöyle cevap verdi:

– Ben hüküm ve fetva ilimlerini değil, Allah Tealâ’yı bilmeyi, Marifetullah’ı, kastettim.

(İhyâu Ulûmi’d-Din)


 

Cihat-82

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Ara 2009
Mesajlar
232
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
43
Bunlar birbirinden güzel, anlamlı ve ibretlik kıssalar. Emeğinize sağlık, Allah razı olsun.
 

beyza-erva

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Ağu 2007
Mesajlar
235
Tepki puanı
0
Puanları
0
Allah razı olsun çok güzel paylaşımlar
Selam ve dua ile
 

gülsengül

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Eyl 2008
Mesajlar
5,816
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Bunlar birbirinden güzel, anlamlı ve ibretlik kıssalar. Emeğinize sağlık, Allah razı olsun.

Rabbim cümlemizden razı olsun inşaaLLAH.
Evet hepsinde mutlaka alacağımız bir ders var, gözlerinize sağlık..
Allaha emnaet olun
selam ve dua ile...
 

gülsengül

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
27 Eyl 2008
Mesajlar
5,816
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
44
Dünyayı da Ahireti de İsteyen Yok mu?

Alaaddin Haznevî hazretleri, babası Ahmed Haznevî k.s. hazretlerinin dinî ilimleri öğrenmeye ve alime verdiği önemi şöyle anlatıyor:

Ahmed Haznevî hazretlerinin nazarında, yapılacak en önemli iş ilim tahsil etmek için çaba göstermekti. Bize de daima ilim tahsilini tavsiye ve teşvik ederdi. Bizi ilim öğrenmekten alıkoymasın diye benim ve kardeşim İzzettin’in başka işlerde hizmet etmemizi ömrümüz boyunca istemedi.

Çoğu kere işleri kendisi yapar, ilim tahsilinde gevşekliğe yol açmasın diye bizim o işleri yapmamızı istemezdi. derdi ki:

“Hazret k.s. ilim tahsil etme konusunda şöyle demiştir: Dünyayı isteyen kimse ilim okusun, ahireti isteyen ilim okusun, her ikisini de isteyen yine ilim okusun.”

Sohbetlerinde ilmin ve alimin faziletinden çokça bahseder, etrafındaki alimleri de hem öğrenmeye hem öğretmeye teşvik ederdi. Ayrıca ilmin yayılması, öğretilmesi hususunda gevşeklik göstermeye sebep olacak işlerle meşgul olunmamasını tavsiye ederdi.

Alaaddin Haznevî, Menâkıbu’l-Haznevî


Yolculuğun Üç Azığı

Muhammed Diyauddin k.s. bir mektubunda tasavvuf yolunun esaslarına işaret ederek şöyle buyurur:

Hiç şüphesiz bu yolun esası, Sâdât-ı Kirâm’ın da söylediği gibi, ihlâs, muhabbet ve mürşide teslim olmaktır. Hak yolcusunda bu üç şey varsa, kendisinde keşif keramet gibi çeşitli haller olmasa bile zararı yoktur. Öyleyse mürid bu üç hususun elde edilmesi için çalışmalıdır. Eğer onda bu üç husus bulunursa, müslüman olmanın en büyük maksadı olan istikamet de kendiliğinden ortaya çıkar.

Altın Silsile, Semerkand Yayınları

Dünyaya Geri Dönse

Ebu Ali Dekkak hazretlerinin vefatından sonra bir kimse onu rüyasında ağlar vaziyette görüp sorar:

– Ne oldu üstad? Yoksa dünyaya dönmek mi istiyorsun?

O şöyle cevap verir:

– Evet, geri dönmek istiyorum. Ama orada gezip tozmak için değil. Şunun için istiyorum: İyice giyinip kuşandıktan sonra asam elimde kapı kapı dolaşayım. Asamla kapıları vurup diyeyim ki: “Etmeyin, eylemeyin, kimden mahrum kalmakta olduğunuzu bilmiyorsunuz.”

Feridüddin Attar, Tezkiretü’l-Evliya
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt