Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

GÜNLERDEN BİR GÜN KURBAĞA YARIŞI DÜZENLENMİŞ!!! (1 Kullanıcı)

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

imam hatipli

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
21 Tem 2006
Mesajlar
56
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: Resulullah Buyuru Yor Ki:

RE: Resulullah Buyuru Yor Ki:

Bir rivayette şöyle gelmiştir:"Kadir gecesinin, kim sevabına inanıp onu kazanmak ümüidiyle ihya ederse geçmiş günahları affedilir.''

Buharî Terâvih 1, Müslim, Müsâfirîn174 (759); Ebu Dâvud, Salât 318, (1371); Tirmizî, Savm 83, (808) ; Nesâî, Siyam 39, (4,154,155) ; Muvatta, Salât fi Ramazan 2, (1,119).

Buharî, Ramazan kıyamı ile, Kadir gecesi kıyamı üzerine ondan merfu rivâyet kaydeder.
 

Ravza_Nur

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
8,116
Tepki puanı
3
Puanları
0
KALBDENKALBE MESAJLAR(EY İNSANLAR BAŞINIZI KALDIRIN VE ŞU MUHTEŞEM YARATILIŞI TEFEKKÜR EDİN)

KALBDENKALBE MESAJLAR(EY İNSANLAR BAŞINIZI KALDIRIN VE ŞU MUHTEŞEM YARATILIŞI TEFEKKÜR EDİN)

İSLÂMÎ TEFEKKÜRDEN KESİTLER
İnsanı diğer varlıklardan ayıran özelliklerin başında akıllı olması ve düşünebilmesi gelmektedir. Böylece yaratılmışların en şereflisi olma makamına çıktığı gibi tefekkür ederek kendini, çevresini, Mevlâ'sını ve değerlerini tanıdıkça yükselmekte ve başkalarına da faydalı hâle gelmektedir. İçinde bulunduğumuz fırsatçı, maddeci ve kuru menfaatçi düşünce sistemi ise insanı sadece maddî kaygılara yöneltmekte, semavat ve arza sığmayan insanı dar kalıplara ve cendereye sıkıştırıp bırakmaktadır. Halbuki duyu organlarımızın ihata edemediği kâinat, insanın yanında küçük bir sayfa, insan ise nüsha–i kübra yani küçük sayfaları içine alan büyük bir varlıktır. Dinimizde salim ve doğru tefekkür daima teşvik edilmiştir. Geçmiş yazılarımızda da kısmen konu ettiğimiz gibi bir saat tefekkür yetmiş yıllık nafile ibadetten üstün tutulmuştur. Yeter ki düşünce yolu ve mantığı doğru olsun. Felsefecilerin yaptığı gibi her şeyi inkârdan başlayarak tutulan yol İslâmî değildir ve sırat–ı müstakime çıkarmaz, ama İslâm'ın çizgileri doğrultusunda düşünmek, insanı hayra, fazilete, incelik ve rikkate götürür.
İnsanımız dünya işlerini sadece bir uğraşı değil, fakat verdiği değer ölçüsünde dert edindiği zaman yüzü gülmüyor, her şeyi maddî menfaatle ölçmeye kalkıyor ve sıkıntıdan sıkıntıya giriyor. Gözü çevredeki birbirinden güzel ahengi, ölçülü gidişi ve aklı durduracak hesapları görmemeye başladığı için binbir endişe ve basit hesaplarla boğuşup duruyor. Strese ve bunalıma giriyor, dünya her an üzerine yıkılacak ve nefesi kesilecekmiş gibi oluyor. Bunlar tefekkürden nasibini almamış insanımızın sık sık karşılaştığı vakalardır. Kur'an âyetlerinin mealini okuyup düşündüğü ve etrafındaki nizamı incelemeye ve İslâmî düşünceye başladığı zaman ise bütün bu üzüntülerden tereyağından kıl çeker gibi çekilip kurtuluyor. Zira bu sıkıntı ve üzüntülerin büyük bir kısmı nefsin, şeytanın, heva ve heveslerin baskı ve dürtüsünden, açmazlarından teşekkül etmektedir.

ŞU TABİATTAKİ
MUHTEŞEM NİZAMA BAK
Şöyle bir çevremize bakalım. Birbirinden güzel renk cümbüşü içinde baharın neşesi saçılırken, renklerin baş döndürücü güzelliğini ses ve hareket nizamı tamamlıyor. Bunların güzelliğini batının empoze ettiği felsefe metotlarından, yanlı ve dar kalıplardan almak kabil değildir. Binbir çiçek dolaşan bal arılarını ele alalım. Yarım kilo bal yapmak için 17000 arı on milyon çiçeği dolaştığı hâlde kanaatin güzelliğine bakın ki bir arı ömrü boyunca bir çay kaşığının on ikide biri kadar ancak bal yiyor. Bir de onun bu ahenkli gidişine çomak sokarcasına durmadan ona şeker şerbeti içirip sömüren ve bala çeşitli hileler katan bedbahtların ihanetine bakın ki ne kendileri rahat ne de kazançları mutluluk getiriyor. Kur'-an'da bir sûre bal arısının adını boşuna taşımıyor: Sûre–i Nahl. En gelişmiş bilgisayar saniyede 16 milyar işlem yaparken arı beyni saniyede tam on trilyon işlem yapıyor. Kovanda sadece çalışan işçi arılara yer var. Erkek arı döllemeyi yaptıktan sonra ömrü sona eriyor ve diğerleri de tek tek ortadan kaldırılıyor. Ana arının yarım milyon spermayı 7 yıl boyunca muhafaza etmesi ilim âleminin beynini çatlatıyor. Zira normal şartlara göre spermalar ancak eksi 196 derecede korunabilir.(1)

HİÇ TOPRAKTAKİ HARİKULÂDELİĞİ
DÜŞŞÜNDÜNÜZ MÜ?
Kaç metre mesafede ne tür ve ne miktarda çiçek bulunduğunu, güneş ışınları ile açı yapan değişik hareketleriyle arı, kovandaki arkadaşlarına nasıl anlatabiliyor? Ya tevazu, bereket ve şefkat kaynağı olan toprak anaya ne dersiniz? Bir toprak parçasını en ince değirmenlerden geçirin onu hava sirkülâsyonu sağlayacak ve su geçirecek özellikten mahrum edemezsiniz ki bu parçaya agregat denir. Bu parçayı sağlam tutabilmek için bütün mikroorganizmalar yarışa geçiyor. Tek hücreli terliksi hayvan kuyruğunu bu yapıya sokarken diğer biri de Japon yapıştırıcısından daha kuvvetli olan bir sıvı salgılayarak onu yapıştırıyor. Bir santimetreküp toprak parçasının içine 1–1,5 milyon canlı organizma nasıl sığıyor ve durmadan çalışabiliyor? Onun için şair Ziya Paşa Terciibent ve Terkiibent adlı meşhur eserinde insanoğlunun şaşkınlığına ve perişanlığına dikkati çekerek şöyle diyor:


Kimdir bu aczi has kılan âdeme
Kimdir bu nev–i eşref eden cümle âleme
Şeytan–ü nefsi kimdir eden âlet–i şürur
Kimdir koyan zebun–i havayi cehenneme.
Mansuru kim düşürdü enel hak diyarına
Kim verdi hükm katli için şer–i ekreme
Kimdir veren alile tedaviye ihtiyaç
Kimdir koyan meziyyet–i ıslahı merheme
Zenbur kimden eyledi tahsil–i hendese
Bülbüllere kim eyledi talim–i zemzeme
Kimdir bu kargâha çeken perde–i hafa
Kimdir veren tasavvur–i teftiş âdeme


Sekizinci kısım şiirini şu mükemmel teslimiyyetle bitiriyor Ziya Paşa.


Subhane men tehayyere fi sunihil 'ukul
Subhane men bikudretihi ye'cizül fuhul


Sanatı karşısında akılları hayrete düşüren büyük sanatkârı tebcil eder,
Şanını yüceltirim. Kudretiyle âlimleri aciz bırakan yüce Rabbi takdis eylerim.

YAŞANANLARI DUYSAK
HAYATIMIZ ZEHİR OLURDU
Dünyayı yapan yüce sanatkâr öylesine mükemmel dizayn etmiş ki çevreyi kuşatan atmosfer ve okyanuslar bir bebeyi saran yumuşak kundak gibi bizi sarmalayıp tehlikelerden korumaktadır. Atmosfer biraz daha kalın olsa donacak, biraz daha ince olsaydı yanacaktık. Yine atmosfer biz hiç farkında olmadan korkunç hız ve gürültülerle ve 30 mil (yaklaşık 48000 m) süratle gelen meteorları tutup parçalıyor ve dünyamıza zarar vermeden uzaklaştırıyor. Bazen atmosfer yoğunlaşıyor bazen de açılıyor. Uçakta, gemide, otobüste ve evimizde rahatlık içinde seyrederken çevremizde kopan gümbürtü ve olayların farkında olsak ne yatabilir, ne oturabilir ne de yaşayabilirdik. Zira dünya, ekseni etrafında saatte bin mil ve güneşin etrafında ise 60000 mil hızla dönerken aynı zamanda saatte 20000 km süratle Lyr burcundaki Vega yıldızına doğru âdeta vakumlama gibi yaklaşıyor.(2)
Bir bilim adamı buna dikkati çekerek kıyamete işaret ediyor ve bu yaklaşma sıfır olup dünya Vega yıldızına çarptığı zaman bütün kürreler tozlar gibi dağılacak ve kıyamet kopacaktır diyor. Güneşe bakın ki dakikada 66000 ton helyumun parçalanması ile 60000 ton hidrojene ortaya çıkıyor. Peki, aradaki bu 6000 ton eksikliğe göre milyonlarca senedir güneşin gittikçe küçülmesi ve ağırlığından kaybetmesi gerekmez miydi? Halbuki kudreti sonsuz olan Mevlâ'm milyonlarca senedir onu hayat kaynağı olarak çalıştırıyor ve hiçbir şeyi de eksilmiyor.
Bizi çepeçevre saran atmosfer, su buharını okyanuslardan alıp en ücra yerlere ulaştırırken toprağı da yeniden canlandırmaktadır. Böylece rahmet ve bereket kaynağı olan yağmurlar meydana gelerek, her yıl inen toplam yağış sabit kalmaktadır. Ancak Rabbim dilediği yerden yağmuru başka yerlere kaydırmaktadır. Hele şimşek çakışı bizi korkutup dehşete düşürürken kaçımız o anda neler olup bittiğini düşünüyoruz? Şimşek olmasa bulutlardaki nitrojen parçalanıp birinci sınıf bitki gıda maddesi olan azot, oksijenle birleşerek toprağa verilemezdi. Bir hadis–i şeriflerinde Resûlü Alişan Efendimiz Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurur:
"Hak Teâlâ rahmetini yüz bölüme ayırmıştır. Bunun 99'unu kendi nezdinde tutmuş ve yeryüzüne sadece birini göndermiştir. İşte bu rahmetin bir parçasını bütün yaratıklar kendi aralarında paylaşırlar. Öyle ki hayvan, tırnağı zarar görmesin diye ayağını kaldırır."

YA HAYVANLAR ÂLEMİNDEKİ
OLAĞAN ÜSTÜ NİZAMIN FARKINDA MISINIZ?
Tek hücreli amip vücudundaki çıkıntıları ayak olarak kullanır ki bunlara yalancı ayak diyoruz. Böylelikle kayalara tutunabilir. Bir gıda olduğu zaman bu çıkıntılarla onu kavrar ve üzerine sıvı salgıladığı zaman onu hazmı kolay hâle getirir. Bu incelikleri kim ona öğretti? Çoğumuz memeli hayvanlardaki devamlı çiğneme olan geviş getirme neyin nesi diye üzerinde durmayız bile. Halbuki içinde selüloz bol olduğu için hazmı en zor olan gıda maddelerinden biri ot olduğu için geviş getirme olmasaydı bunların beslenmeleri günleri bulur ve imkânsızlaşırdı.
Öte yandan kuş gagaları beslenme durumuna göre şekil almıştır. Baykuş ve Delice'nin gagası çengel gibi olmasa etleri ezemezdi. Kaz ve ördeğin gagası geniş ve kepçe gibi olmasa çamur ve suya dalamazlardı. Tavuk ve güvercinlerde kısa, martıda ise uzundur. İnsan aklını durduran güzellik, incelik ve engin nizam karşısında diz çökmeyen ve boyun eğmeyen zalim değil de nedir acaba? Onun içindir ki Cenab–ı Hak Kur'an–ı Kerim'de insanı daima aklını kullanarak doğru düşünmeye, ibret almaya ve haddini bilmeye da'vet ediyor. Ğaşiye sûresinin 17–21. âyetlerinde Cenab–ı Hak şöyle buyuruyor:
"Onlar, devenin nasıl yaratıldığına, göğün nasıl yükseltildiğine, dağların nasıl dikildiğine, yerin nasıl yayıldığına bakıp ibret almazlar mı? Zira sen sadece bir hatırlatıcısın." O hâlde müslüman ev, mal, makam, servet ve dünyalık işlerle bütün mesaisini harcamak için gelmemiştir. Her an eli işte iken gönlünü Hakk'a verip tefekkür eden, tatlı gözyaşları ile istiğfar edip yerli yerinde kulluk yapan diri insandır o.

BİR DE DENİZLERDEKİ
NİZAMA BAKIN
İnsanların sahip olmak için birbiri ile âdeta yarıştığı inci ve mercanın nasıl teşekkül ettiğini hiç düşündünüz mü? Yüzlerce metre denizin dibinde olan hayvan kendini tehlikelerden korumak için kireçli maddelerden bir kabuk içindedir. Balıkçı ağı misali olan bu süzgeç kabuk su, hava ve gıdayı geçirir, fakat küçük kum ve çakıllara asla geçit vermez. Ağın altında dört dudaklı ağız içeri kazara bir yabancı girse hemen salgılanan ifrazatla etrafı örülür. İşte bu ifrazatlı hayvan donduğu zaman inci olur. Subhanallah. Mercan ise 500 metre derinlikteki kayalıklara tutunur. Ağız boşluğuna dokunan yabancı hayvan derhal uyuşturulup dondurulur. Akılları durduracak nokta ise bu hayvanın yüzlerce metre denizin dibinde ve çevresindeki hayvanların tam aksine olarak âdeta insan gibi tohum yoluyla çoğalmasıdır. Elhamdü lillahi rabbil âlemin. En'am sûresi 95. âyette Cenab–ı Hak yine ikaz etmektedir:
"Ölüden diriyi, diriden ölüyü çıkaran O'dur. Nasıl yüz çevirirsiniz?"
İnsanın başına gelen bütün kötülük, zulüm ve didişme şeytan ve nefsinin eseridir. Zira mülkün yegâne sahibi olan ve insana engin nimetleri sadece birer emanet ve imtihan vesilesi olarak bahşeden Yüce Mevlâ unutularak, malın sahibi gibi davranılmaya başlandı mı, işte o zaman iş çığırından çıkıyor. Bakın gönüllerde sevgisi burcu burcu kokan Yunus Emre 7 asır evvel ne diyordu:
Mal sahibi, mülk sahibi
Hani bunun ilk sahibi
Mal da yalan, mülk de yalan
Var biraz da sen oyalan


HELE BİR DE İNSANA BAK BAKALIM
NELER GÖRECEKSİN?
Teneffüs ettiğimiz havanın terkibi çok ince ölçülerle tespit edilmiştir. %21 oksijen ve %78 ise azot ihtiva eder. Geriye kalan kısmın içinde on binde üç nispetinde karbondioksit ve diğer elementler yer almaktadır. Yeşil ağacın yaprağı insanın hizmeti için oksijen çıkarırken o zehirlenmeye engel olarak karbonu, kökleri vasıtası ile suyun nitrojeni ile birleştirip depo ederek saklar. Bu elementlerden hayat için lüzumlu şeker, selüloz, çeşitli kimyevî maddeler, meyva ve birbirinden güzel çiçekler meydana gelecektir.(3)
Ama gaflet içindeki insan, ağacın en kıymetli kısmı olan selülozundan yapılan çok değerli kâğıdı bazen çok değersiz ve hatta zararlı neşriyat için kullanabilmektedir. İnsanın gözündeki retinanın iki santimetre karelik kısmında tam 130 milyon hücre bulunmaktadır. İnsan beyni kendi kendisini tamir ediyor. Beynini en fazla kullanan ancak %30'unu kullanabiliyor. Evet, sayılamayacak nimetler, güzellikler var kâinatta ve vücudumuzda. Yeter ki biz her an şükür ve hamd edelim. Haddimizi, kulluğumuzu bilip Rabbimize iltica edelim.


Merhum Mehmet Akif Ersoy çalışmanın öneminden bahsederken kâinatın engin nizamına da göz atmaktan kendini alamaz:



Bekayı hak tanıyan sa'yi bir vazife bilir
Çalış çalış ki sa'y olursa hakkedilir.


Kamer çalışmadadır, gökle yer çalışmadadır
Güneş çalışmada, seyyareler çalışmadadır.


Didinmeden geri durmaz nücum–ü gîsû–dâr;
Bütün alın teridir durmayıp yağan envar!


Yabancı sanmayınız seyredip de ecramı…
Bir eski ailedir, gökyüzünde ârâmı.


Şu var ki merkezi tâ âsümanda bile olsa
Gelip gelip bizi besler kemal–i minnetle.


Fakat bu aile hiç benzemez bizimkilere;
Bozuşmamış onun efradı belki bir kerre.


Lisan–ı hâl–i tabiat, lisandır onlara
Bir ihtisas teatisidir dönen arada.


Bir ihtisas ki pek incedir… fakat keskin…
Ne hasbihali semavî! Nasıl belâğ–ı mübin


Görün şu aile efradının sevişmesini;
Küçük, büyüklerinin ruhu, kurretül ayni;


HAYVANLARDAKİ
ÜSTÜN ÖZELLİKLER
Kuşlar her yıl göç ederken en az bin mil mesafe kat etmelerine rağmen ilkbaharda şaşırmadan nasıl yuvalarına döner acaba? Nice küçük böcekte mikroskobik göz varken insanda ise meskene dönüş duygusu oldukça zayıftır. Karanlık ne kadar koyu olursa olsun, atın gözü yolun neşrettiği kırmızı ötesi ışınlardan faydalanarak rahatlıkla yoluna devam eder. Baykuş yüz metre uzaktan gece karanlığında sessiz otlar üzerinde yürüyen fareyi fark eder.(4)
İnsanda koklama duygusu zayıf iken köpek, geçmekte olan hayvanı hiç bakmadan kokusundan tanır. Hayvanlar bizim duyduğumuz titreşim sayıları çok yüksek sesleri de duyabilirler. O hâlde kendimizi kasıp, döner koltuğa yapışmaya ve başkalarından üstün görmeye bir hakkımız var mı? Ana yılan balığı yaşlandığı zaman Karadeniz'den yola çıkıp on binlerce mil katederek Hava-i Adaları yakınındaki Bermuda Üçgeni denilen binlerce metre derinlikteki yere gelerek yumurtasını emin bildiği yere koyduktan sonra ölür. Çıkan yavrular aynı yolu izleyerek anasının yaşadığı kıyılara nasıl gelebiliyor acaba? 7 km mesafedeki arkadaşına camın iç tarafından sinyal gönderen kelebek biraz sonra onu camın diğer yüzünde bulabilmektedir. Istakozun pençelerinden biri kopsa diğer hücreler çalışarak hemen kaybolan organı yapmaya başlar ve bitince de hücre çalışması durur. Küçük tırtıl ve ağaç bitlerine çoğumuz tuhaf bakarız. Onların karıncaların sağmal inekleri olduğunu biliyor muydunuz?
Sözlerimizi Ali İmran suresinin 190 ve 191. ayetlerinin mealleri ile bitirmek istiyoruz:
"Göklerin ve yerin yaratılışında, gece ve gündüzün birbiri ardınca gelip gidişinde, aklıselim sahipleri için açık ibretler vardır. Onlar, ayakta dururken, otururken, yanları üzerine yatarken (her vakit) Allah'ı zikrederler, göklerin ve yerin yaratılışı hakkında derin derin düşünürler (ve şöyle derler) Rabbimiz! Sen bunu boşuna yaratmadın. Seni tesbih ederiz. Bizi cehennem azabından koru."
Âmin.



Notlar:
(1) Hayatın İçinden, Tercüman Gazetesi,30.04.2005
(2) Fi Zilâli'l–Kur'an c.9, s.102
(3) Fi Zilâli'l–Kur'an, c.15, s. 105
(4) A.Cressy Morison, İnsan Yalnız Başına Değildir.
 

Aşkâ Mecnun

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 Tem 2006
Mesajlar
3,521
Tepki puanı
2
Puanları
0
Konum
Fatih - İstanbul
RE: BU RESMİ YAPAN ÖLMÜŞ!!!!

RE: BU RESMİ YAPAN ÖLMÜŞ!!!!

kardeşlerim evet bilgisayar ortamında yapılmış fakat fikiri vede resmi montaj yoluyla amerikan resmamı yapmış
 

Aşkâ Mecnun

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 Tem 2006
Mesajlar
3,521
Tepki puanı
2
Puanları
0
Konum
Fatih - İstanbul
Coca Cola'nın Yeni İcadı!!!!

Coca Cola'nın Yeni İcadı!!!!

SELAMÜNALEYKÜM İZLE VEDE GÖR BİZLER SES ÇIKARMADIKÇA DAHA ÇOK ŞEY OLUCAK BUNU BİLMENİZİ İSTERİM SELAMETLE
 

Ecrin Hicran

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
19 Nis 2006
Mesajlar
2,624
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: Coca Cola'nın Yeni İcadı!!!!

RE: Coca Cola'nın Yeni İcadı!!!!

selamun aleyküm kardeim.bu resimleri daha önce de görmüştüm..rabbim bildiği gibi yapsın..inan ki şuan çok kötü oldum bunları tekrar görünce..ama bütün kalbimle inanıyorum ki yaptıkları karşılıksız kalmayacak..bedelini bu hayatta olmasa da ebedi hayatta cehennem ateşinde yanarak ödeyecekler..ah diyecekler vah diyecekkler ama iş işten geçmiş olacak..yanlarında kalır sanmasınlar..nasıl ki peygamber efendimizin(sav) karikatörünü çizen insan dışı mahlukat olan o şahıs alevler içinde yanarak öldü ise bunlarda elbet cezalarını göreceklerdir rabbimnin izniylee..selam ve dua ile..erabbim düşmanlarımıa izin vermesin inşAllah..(amin)
 

ismail fakihullah

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
15 Haz 2006
Mesajlar
280
Tepki puanı
0
Puanları
0
BİR MÜSLÜMAN Kİ...

BİR MÜSLÜMAN Kİ...

"...Bir şahsiyet düslerim:Sorunun bır parcası degil,cözümün bir parcası olan.Kendini yad yabancı ellerde aramayıp kendını kendınde arayan ve kendini kendinde bulan .Hamken yanan, pişen ve olan .Olmanın sırrına erdıgı ıcın hamların elınden tutup, onlarında olması ıcın onların yerine yanmaktasn cekınmeyen .Düsünce, duygu ve aksıyon dengesını varlıgında gerceklestırerek , "muvahhıd sahsıyet" olma kıvamına eren .Yalnızca kafa gozuyle degıl yurek gozuylede bakıp , onunla goren.Kendını yalnız sozle degıl yüzle, gözle , ozle ıfade edebılecek liyakate eren , vuracagı ve duracagı yeri iyi bılen ,ALLHA karsı esas durusunu ayagının altındaki topraklar kayarken dahi bozmıyan bir şahsiyet.
Bir şahsiyet duslerım :Kendi kafasıyla dusunup , kendi yuregiyle duyan.Kesrette vahdet bulan .Ne dostları karsısında kapris yapan , ne dusmanları karsısında asagılık kompleksıne kapılan.Ayaklarının bırını hakıkat merkezınde sabıt tutarak , dıger ayagıyla tum dunyayı , hatta TUM EVRENİ DOLASAN ve yıtık hıkmetlerı, hakikatleri ,cevheri arayıp kendıne ceken bir mıknatıs gibi arayıp kendine ceken , "bizden adam olmaz" bedbınlıgını alıp "cıkarsa bızden adam cıkar" bencıllıgıne vuran , bu ıkı sakat ucu da bır fıskeyle atık düsünceler cukuruna yuvarlayıp , adil ve mutedil olmayı bir hayat düsturu bilen bir sahsiyet.
Ve bir bayram düslerim;hesap gününün sonunda " Ey (sadece allah ve cennetle) tatmine ulasan insan; gir kullarımın arasına( cünkü cennetin yolu kulların arasından geciyor) ve gir cennetime!" mustusunun verildigi bir bayram.
İşte o bayramınprovasıdır bu bayramlar. Omutlak bayramlardan bır efıltı tasıdıgı anlamlıdır bu bayramlar.Onun icindir ki "bayram " anlamına gelen "ıyd" sozcuguyle ahıret anlamına gelen "mead" sozcugu aynı koke aıttır...
OMRUNUZ RAMAZAN , AKIBETİNİZ BAYRAM OLSUN!


SAMİ HOCAOGLU( YENİ SAFAK)
 

SINOPLU

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Ağu 2006
Mesajlar
1
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: Coca Cola'nın Yeni İcadı!!!!

RE: Coca Cola'nın Yeni İcadı!!!!

:mad::mad::mad::mad::mad::mad::mad::mad::mad::mad::mad::mad::mad:
BUNLARI BUYUKLERIMIZ(DEVLET ADAMLARIMIZ) GORMUYORMU BUNLARI GORUPTE YASAKLASA
ALLAHIM ISLAH ETSIN ALLAHIM CEZALARINIVERSIN HER SEYDE BU YAPTIKLARI KARSILARINA CIKSIN NEYSE K.I.B ALLAHA EMENET OLUN
 

DIDEM

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Tem 2006
Mesajlar
231
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: Coca Cola'nın Yeni İcadı!!!!

RE: Coca Cola'nın Yeni İcadı!!!!

ALLAH RAZI OLSUN KARDEŞİM...
BEN YENİ ÖĞRENDİM VE ARTIK COCA COLA ALMIYORUM..AİLEME DE ALDIRMIYORUM..
BÜTÜN BUNLARI BİLE BİLE HALA COCA COLA İÇENLERDEN İĞRENİYORUM..DİNİNE KÜFRETTİRENLER YARIN ELİNDEN ALINMASINA DA SES ÇIKARTMAZ.:mad:
ALLAH SONUMUZU HAYREYLESİN...
 

ruzgar_17

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Tem 2006
Mesajlar
274
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: Coca Cola'nın Yeni İcadı!!!!

RE: Coca Cola'nın Yeni İcadı!!!!

ya rabbı boyle ınsanları sen neolur bıldıgın gıbı yap eger bu ınsanlar bunların cazasını8 bu dunyada verırlerse verırler odeyemezklerse otekı dunyada ımkansız odemelerı onları ıslah eyle yarabbı!!!!!!
 

lana

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
10 Haz 2006
Mesajlar
939
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: BU RESMİ YAPAN ÖLMÜŞ!!!!

RE: BU RESMİ YAPAN ÖLMÜŞ!!!!

selamunaleyküm kardeşim bu resmi gördüğümde ne yapacağımı bilemedim bir insan ancak bu kadar olur diye düşündüm Allah ıslah eylesin eminim ki şüphesiz Allah cezasını vermiştir Ya Rabbim sen nelere kadirsin selametle kalın...B)
 

lana

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
10 Haz 2006
Mesajlar
939
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: Coca Cola'nın Yeni İcadı!!!!

RE: Coca Cola'nın Yeni İcadı!!!!

Selamunalweyküm kardeşim bunları yapanın insanlığından şühe duymaya başlıyor insan bu kadar mı saygısız olur insan ama Allah elbetteki bu yatıklarını yanlarına koymayacak İNŞAALLAH bir daha böle şeyler olmaz selametle kalın...(coca colayı hayatımızdan silelim lütfen!!!!!!)B)
 

OKU

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
10 Ağu 2006
Mesajlar
267
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: Coca Cola'nın Yeni İcadı!!!!

RE: Coca Cola'nın Yeni İcadı!!!!

Fitne tamamen yok edilinceye ve din (kulluk) de yalnız Allah için oluncaya kadar onlarla savaşın. Şayet vazgeçerlerse zalimlerden başkasına düşmanlık ve saldırı yoktur.
BAKARA 193
 

ruzgar_17

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Tem 2006
Mesajlar
274
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: BU RESMİ YAPAN ÖLMÜŞ!!!!

RE: BU RESMİ YAPAN ÖLMÜŞ!!!!

ya s.a kardesler Allah razı olsun paylastı ıcın ya bunları allah ıslah etsın
 

DIDEM

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
18 Tem 2006
Mesajlar
231
Tepki puanı
0
Puanları
0
BİR GENÇ KIZIN ÇIĞLIĞI

BİR GENÇ KIZIN ÇIĞLIĞI

Anneciğim..,
3 yıl kadar önceydi, 16 yaşındaydım, hatırlıyor musun? Doğuşta yayımlanan Bir Annenin Feryadı başlıklı bir yazıyı kaç kere okutturmuş ve gözyaşları arasında o acılı anneye dualar etmiş, onun için üzülmüş ve kimsenin böyle bir duruma düşmemesi için dilekler dilemiştik...
Özellikle bizim aile ve kendimiz için dualar etmiştik...
Dizinin dibine oturur, başımı gül kokulu göğsüne yaslar; bal akıtan dilinden nasihatler dinlerdim. Yüreğinin atışında ve her anlatışında bizler vardık. Verdiğin o öğütler, yolumu aydınlatır, ufkumu açar, kendime olan güvenimi artırır, hayata bakışımı şekillendirirdi.
Beynim dinç, ruhum diri, yüreğim huzura kavuşmuş olarak ayrılırdım yanından... Ve biz aile olarak asla parçalanmayacağı derdim kendi kendime...
Arkadaş seçimine dikkat et; Sibelle ilişkilerini sınırlı ve mesafeli tut derdin... Dinlerdim ve tutardım da nasihatlerini...
Ama ne oldu da bu hale geldik, hala anlayabilmiş ve sırrını çözebilmiş değilim... Gelsem, kapını çalsam; hem evinden hem de yüreğinden içeri alacaksın, biliyorum; ama, yüzüm yok.... Utanç yığınıyım anne... Hep 16 yaşındaki bebeğin olarak kalsaydım da, sana bu acı ve utancı tattırmasaydım...
İki yıl Atheneumda okudum; benimle gurur duyuyordunuz. Yüzümüzü güldürecek, topluma hizmet eden bir insan olacaksın yavrum; diye, benden herkese övgüyle bahsediyordunuz... İkinci yıl sınıfta kaldım, üzerinde durup, nedenlerini araştırmadınız; sorup/soruşturmadınız...
O yıl ben, Sibelin internet alışkanlığının kurbanı oldum. Sanal ortamda yazışmalar hoşuma gitmişti ve uzun zaman biriyle haberleşmiştim. Dersleri askıya almış, gece-gündüz bilgisayarın başında arkadaşımla yazışıyorduk... Benim bu halimden bile övgüyle bahsediyor, Aferin benim yavruma! Gece-gündüz ders çalışıyor diyordunuz...
Ağabeyimle chat arkadaşlığım
Uzun zaman intenette yazıştığımız, hatta kim olduğunu bilmeden, yüzünü görmeden aşık olduğum gençle tanışmak üzere randevulaştık. Korkuyor, çekiniyordum; ama daha fazla dayanamadım ve randevu sözü verdim...
Okanla bir kütüphanede buluşacak ve ben elimde, Kerime Nadirin, hiçkırık adlı romanının okuyor olarak onu karşılayacaktım... Okan, tarif ettiği giyimiyle sözleştiğimiz saatte karşımda duruyordu...
Ama bu olamazdı anne!!! Çünkü karşımda ağabeyim Erhan duruyordu... Aylarca yazıştığım, şiirler gönderdiğim, sevda şarkıları bestelediğim ve hatta sevdiğimi haykırdığım kişi kardeşim Erhanmış... Göz göze geldik, bakışlarımız mum gibi birbirimizi eritiverdi. Bir utanç yığınıydık.. Kanımın donduğunu, dünyanın durduğunu hissettim bir an... Gözlerinde yanan ışığın söndüğünü, alev fışkıran bir ocağa döndüğünü gördüm. Onurluydu, namusluydu ve o bir erkekti... Dövmedi, sövmedi; beni utancımla baş başa bıraktı ve çekip gitti...
Onunla dövüşür, kapışır, kırgın ve küsülü gezerdik ya anne; şimdi onu ne çok özlüyorum bir bilsen!.. Gömlek ve pantolonlarını ütülemeyi, odasına çay-kahve götürmeyi, yatağını düzletmeyi bile özledim anne... O gidince dünyanın yükü omzuma bindi sanki...Ağabeyimin evi neden terk ettiğini hep merak ederdin ya anne, işte gizlenen bu sır ve utançtandı...
Ağabeyimi görmedim ondan sonra; ama, onu görenlerden haberini aldım. İyiymiş, sağlıklı ve çalışıyormuş. Evlenmiş ve bir de kızı olmuş... İsmini de bu yaşamıyasıca kızının adını koymuş...Elif diyorlarmış yeğenime... Ağabeyimin beni affettiğinin bir işareti mi bu anne?
Onun evden gidişinin ve ailenin büyük bir acıyla karşılaşmasının müsebbibi olarak her şeyi askıya almış, okulu boşlamış ve sigaraya başlamıştım.
Aşk Çocuklarıyla Tanışıklığım
Anne, yine Doğuşt editör imzalı bir yazıda, genç kızlar;Fuhuş Tuzağına düşmemeleri hususunda uyarılıyordu hatırlıyor musun? İnsanoğlu ne çok unutkan oluyor...
Okula artık lafolsun diye takılıyor ve yaşadığım o olayın etkisinden bir türlü kurtulamıyor, değişik yollar deniyor, bir çıkış arıyordum... Okul önünde, sarı saçları, yeşil gözleri, pahalı giysileri ve son model arabası olan bir genç sürekli beni izlemeye başladı. Her türlü konuşma ve arkadaşlık tekliflerini reddettim; diretti, inat etti ve beni pes ettirdi. Beraberce çıkmaya başlamıştık. Beni her gün güllerle; bazen de pahalı hediyelerle karşılıyordu...
Önceleri sadece elimi tutuyor, öpmeye bile yanaşmıyordu. Her hali, tavrı beni kendine bağlamış ve sırılsıklam aşık olmuştum. Onunda beni sevdiğinden ve dürüst olduğundan emindim. Çünkü benden istifade etmeye asla yanaşmıyordu. Her şeyi evliliğe saklamalıyız, seni tertemiz olarak ak duvağınla kabul etmek istiyorum iyordum
Romantizmin doruğunda bir aşk yaşıyorduk. Ayaklarım yer değmiyordu. Annem, canım anneciğim! Senin öğütlerini ve başıma nelerin geleceğinin hesabını çoktan unutmuştum.
Bir gün Serhanın oldum; nasıl oldu hala anlamış değilim. Şu an müptelası olduğum uyuşturucuyu, ilk o gün içirmiş olabilir mi diye zaman zaman düşünüyorum.. Ama ne fayda!
Zordayım, dardayım, dipsiz karanlık kuyulardayım anne!... Feryadımı duyduğunu ve her gün gözyaşları içerisinde yolumuzu beklediğini biliyorum...
Anne! Ağabeyimin evi terk edişine alışamamışken, benim de ortalardan kayboluşum sizi fena halde yıktı biliyorum. Benimle ilgili gerçekleri öğrendiğinizde kahrolacağınızı bildiğimden gitmek zorundaydım anne... Her şeyi anında sana anlatsam bu hallerin hiçbiri başıma gelmeyecekti; ama bunun için artık çok geç...
Serhan, kendisiyle olduğum o utanç anını video olarak görüntülemiş. Bu rezil kaseti size gösterme tehdit ve şantajıyla beni sizden kopardı. Birbirimizi seviyorsak, ailemi evliliğe razı ederim, böyle bir çirkefliğe neden gerek duydun diye sorduğumda verilen cevap benim bitişimin başlangıcıydı....
Ne evliliği be! Bundan böyle benim malımsın ve istediğim şekilde hareket etmek zorundasın! Aksi halde başına gelebilecekleri sen hesapla!..
Fuhuş ve uyuşturucu bataklığındayım
Parasız kaldığını söyleyerek başka erkeklere pazarlandım, uyuşturucu bulamama korkusuyla her denilene boyun eğdim. İnsanlığımdan, kadınlığımdan zerre kalmadı anne. İçimde yanan koca bir ateş her gün beni yakıp bitiriyor. Ateşten sıcak olan o kucağını özledim, gül kokunu, yüreğinin atışını, şefkatli bakışını özledim anne!..
Bir gün bu hayata elveda diyeceğim, belki de senden önce göçeceğim.. Saçlarım ve gözlerim artık gece siyahı değil!.. Sarı ve yeşil oldular anne.. Burnum düzeltildi...
Öldüğümde teşhis için seni çağırırlarsa tanımakta zorlanır ve belki de,bu benim nazlı kızım Elifim değilder çeker gidersin.. Beni yadellere bırakma anne, beni de al yanına; beni de götür gideceğin yere....
Beni, sol göğsümün, tam yüreğimin üstüne yaptırdığım ve ANNEM; yazdırdığım dövmeden tanı anne!..
Bu dövmeyi, fuhuş pazarında kimse kimsenin de malını kullanmasın diye kazdırırlarmış, ama ben sana olan sevgimin bir nişanesi olarak kazdırdım ve beni ölünce rahat tanıyasın diye yazdırdım anne!...
Serhanı polise şikayet ettim, üç gün sonra çıkıp geldi ve daha da azıttı, korkuyorum anne!.. Bu şebekeyi durduracak tek güç; aileler ve özgüvenle donatılmış gençlerdir anne...
Anne, bu mektubu sana mı yazdım, yoksa benden sonra bu tuzağa düşmesini istemediğim genç kızlara mı bilemiyorum...
Ben söylenen sözlerden, edilen nasihatlerden ders alsaydım bu hale gelmezdim elbette, benim yazdıklarımdan da gençlik ibret almayacak ve bu fuhuş şebekesi, bu uyuşturucu ve organ mafyası kirli çarklarını işletip duracaklardır.
Nice masum gencin canı yanacak, onuru, namusu incinecektir. Ama ben son bir kez bana düşen insanlık görevimi yapayım ve sana sesimi ulaştırayım istedim... Sen beni mutlaka duyacak ve affedeceksin biliyorum ama, Müslüman-Türk kızları bu çığlığıma kulak verecek mi bilmiyorum...
Seni seven kızın Elif...

--ALINTIDIR--


BEN OKURKEN GÖZYAŞLARIMI TUTAMADIM...ALLAH GENÇLERİMİZİ DOĞRU YOLDAN AYIRMASIN...
 

Ravza_Nur

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
11 Tem 2006
Mesajlar
8,116
Tepki puanı
3
Puanları
0
RE: kalbdenkalbe mesajlar(her güzel olana sevmekle başlanır)

RE: kalbdenkalbe mesajlar(her güzel olana sevmekle başlanır)

sevgi rabbimin bizi yaratma sebebi sevgi habibullahın yaratılma gayesi kainatın meydana gelme sebebi ve gerçek aşk rabbime götürürse ondan güzel daha ne olabilir gereçk aşkı bulmanız dileği ile
 

zerrin

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
26 Tem 2006
Mesajlar
2,172
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: BİR GENÇ KIZIN ÇIĞLIĞI

RE: BİR GENÇ KIZIN ÇIĞLIĞI

AMİN KARDEŞİM.. ALLAH BİZİ YOLUNDAN AYIRMASIN. ALLAH RAZI OLSUN PAYLAŞIMIN İÇİN..
 

aise_sahra

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
8 Ağu 2006
Mesajlar
97
Tepki puanı
0
Puanları
0
RE: BİR GENÇ KIZIN ÇIĞLIĞI

RE: BİR GENÇ KIZIN ÇIĞLIĞI

AMİN... RABBİM bu durumdakileri kurtuluşa erdirsin cümlemizide bunlardan korusun inşaALLAH
 

istikbal

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
6 Ağu 2006
Mesajlar
1,236
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
Konum
Uzun ve düşünülmüş yoldan.
Neme Gerek

Neme Gerek

Kanuni Sultan Süleyman süt kardeşi Yahya Efendi'ye bir pusula göndermiş, ondan Osmanlı Devleti'nin yıkılmasına yol açacak sebeplerin neler olduğunu sormuştu.
Yahya Efendi, padişahtan gelen bu tezkiyeyi okuduktan sonra, aynı kağıdın arkasına:

-"Neme gerek kardeşim," sözünü yazmış ve geri göndermişti.

Kanuni bu cevaba çok bozulmuştu. İlk fırsatta Yahya Efendi'nin Beşiktaş'taki dergahına giderek:

-"Aşk olsun ağabey! Sana çok kritik bir konuyu sordum, cevap bile vermedin!" şeklinde sitemde bulundu.

Yahya Efendi soruya cevap verdiğini söyleyince, Kanuni:

-"Tezkiye'nin arkasına, "neme gerek " diye yazıp yollamışsın. Herhangi bir cevap yoktu kağıtta..." dedi. Yahya Efendi şu açıklamayı yaptı:

-"Aradığın cevap oydu işte sultanım. Devletin yıkılma sebebini soruyordun.Bir millette:"neme gerek ", "neme lazım "düşüncesi başlar ve yayılırsa; o memleket ve devlet yıkılmaya başlar

alıntı
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt