Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

GÜNLERDEN BİR GÜN KURBAĞA YARIŞI DÜZENLENMİŞ!!! (1 Kullanıcı)

Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

hafize

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
24 Tem 2006
Mesajlar
14,020
Tepki puanı
23
Puanları
36
Yaş
69
Konum
BURSA
Elveda Bitanem...

Elveda Bitanem...

ELVEDA BİTANEM……



Sabah uyandiginda midesinde bir yanma hissetti yanmanin nedeni aksam yedikleri degil uyanir uyanmaz bugün yapacaklarinin aklina gelmesiydi. Bugün 2 yildir götürmeye çalistigi bir birlikteligi bitirecekti aslinda bunda geç bile kalmisti. Bitmeli dedi içinden her gün; bu tatsiz uyanis bitmeli... Içinde bir muhakeme baslamisti, kendi kendine söyleniyordu:

“Ona da haksizlik etmek istemiyorum belki hatali olan benim.... Bulunmaz Hint kumasi degilim ya, görünüs olarak himmm yakisikli çocuk denilecek biri hiç degilim.... Ama yaptim çok çalistim bitmesin diye kendimle mantigimla çok kavga ettim olmadi....” Genç adam bunlari düsünürken surati sekilden sekille giriyordu. Süratle giyinerek disari çikti, bugüne kadar hiç bekletmemisti onu simdide bekletmemeliydi. Istanbul soguk ve yagmurlu bir Nisan ayi yasiyordu.Genç adam gökyüzüne bakarak iç geçirdi bulutlar bizim yasayacaklarimizi biliyor onlar bile agliyor halimize.

Birkaç saatlik yolculuktan sonra Kadiköy iskelesine geldi her zamanki gibi yine ilk kendisi gelmisti bulusma yerine. Birkaç dakikalik beklemeden sonra karsidan kiz arkadasinin geldigini gördü, simdi midesindeki agri daha da artmisti. Karsilama faslindan sonra Besiktas a gitme karari aldilar, yolculuk sirasinda hiç konusmadilar; genç adam günesin yoklugunda grilesen denize bakiyordu. Genç kiz arkadasinin bu durgunluguna anlam verememisti, öyle ya nereden bilecekti bu gün ayrilik çanlarini çaldigini.

“Üsüdüm” dedi genç kiz, bu yolculuk boyunca edilen tek lafti. Besiktas a geldiklerinde bir cafe de oturdular, genç kiz anlamisti kendisine bir sey söylenmek istendiginin... “Bana bir sey mi söylemek istiyorsun” dedi, genç adamin gözlerine bakarak. Genç adam gözlerini kaçirarak “evet” seklinde basini salladi.

Genç kiz daha da heyecanlanmisti. Biraz da sinirlenerek “söyle öyleyse ne diye bekliyorsun.”

Genç adam içini çektikten sonra “sence biz nereye kadar gidecegiz, daha dogrusu biz iyi bir ikiliyiz”

“Bunlari sorma geregini neden duydun.” dedi genç kiz.

Genç adam söze basladi: “bak canim bundan birkaç ay önce aksam saat 11:00 civariydi sanirim, hatirladin mi?

Genç kiz “evet hatirladim” dedi, ama genç adam genç kizin sözünü bitirmesini beklemeden “o aksam seni düsünüyordum diger aksamlarda oldugu gibi senin için bir siir yazmistim onu o an sana okumak istemistim, sana telefon açtigimda siirimi bile dinlemeden simdi sirasi mi canim ya senin de isin gücün yok mu demistin bana. Biliyor musun o an bir kaç yumruk yedikten sonra kroki durumuna düsen bir boksör gibi olmustum sessiz kalip özür dileyerek telefonu kapatmistim. Daha sonra bu siiri benden hiç istememistin. Ve bunun gibi bir çok defa tartismamiz oldu. Geçenlerde hasta olup yataklara düstügümde arkadaslarimla birlikte sen de gelmis, Meral in bana sen sanslisin Nalan sana bakar sözüne karsilik sinirli bir edayla “aaaa banane isim yok da sana bakacagim, annen baksin demistin bunu da hatirladin mi?”

Genç kiz tekrar “evet” dedikten sonra saskin saskin “evet ama bunlari neden hatirlatiyorsun bilmiyorum. Biliyorsun benim kisiligim böyle, duygusalligi sevmiyorum . Ve hasta bakici gibi göründügümü de kimse söyleyemez.”

Genç adam güldü “Evet canim bak burda haklisin, sen zaten olmak istesen bile bu kalbi tasidigin müddetçe hasta bakici hemsire falan olamazsin.”

Genç adam devam etti “bana simdiye kadar kaç kere sabahin erken saatlerinde güzel sözcüklerden olusan bir mesaj çektin, hiç hatta günün hiçbir saatinde çekmedin. Duygusalligi sevmeyebilirsin ama sen seni seven insanlari mutlu etmeyi de sevmiyorsun, halbuki ben senin tam tersine kendimden çok insanlari mutlu etmeyi seviyorum. Seni tanidigimdan beri her sabah aksam, gece yani seni andigim her saat tatli sözcük mesajim vardi senin için biliyor musun? seninle ben ak ile kara gibiyiz”

Genç kiz anlamisti, “yani ne istiyorsun benden sair olmami mi?”

Genç adam tekrar gülümsedi içinden dün gece verdigin ayrilik kararinin ne kadar dogru oldugunu düsünüyordu.

“Hayir dedi sair olmani istemiyorum zaten olamazsin da; yalniz biz ayrilmaliyiz, ayrilirsak ikimiz içinde en hayirlisi bu olacak.”

Genç kiz sasirmisti, “Neden ama ben seni seviyorum, senin de beni sevdigini saniyordum.”

Genç adam iç çekerek “hayir canim sen esas beni sevdigini saniyorsun, eger beni sevseydin simdi burda baska seyler konusuyor olurduk.”

Genç kizin gözleri yasarmisti, Genç adam cebinden çikardigi mendili uzatti, genç kiz göz yaslarini silerek kesik bir sesle “Sen bilirsin, umarim beni baska biri için birakmiyorsundur.”

Genç adam “Nasil böyle bir seyi düsünürsün, senden baska olmadi ve uzun sürede olacagini sanmiyorum.” Genç adam ve genç kiz iki sevgili olarak oturduklari masada artik iki yabanci gibi duruyorlardi. Istanbul yagmurlarla yikanirken yagmura iki sevgilinin umutlari da karisiyordu.

Birkaç dakika sesiz oturduktan sonra genç kiz “kalkalim istersen” dedi.

Genç adam ben biraz daha burda kalmak istiyorum, istersen sen kalkabilirsin. Genç kiz “tamam o zaman sana mutluluklar dilerim” diyerek elini uzatti. Genç kizin sesi ve eli titriyordu genç adam “arkadas olarak beraberiz ama sen istersen tabi” dedi. Genç kiz evet” anlaminda basini salladi ayrilirken son kez sarildilar birbirlerine.

Genç kiz uzaklasirken genç adam masada dondu kaldi vakit ögleni bulurken yagan yagmur yerini günese birakmisti, ama genç adam titriyordu onu titreten açan günese ragmen esen rüzgar miydi, yoksa kalbindeki ayrilik acisi miydi. Saatlerce dolasti devamli kendini sorguluyordu hatayi bastan yaptim diyordu, ama yasadigi güzel günlerde olmustu.”allahim” dedi “allahim güç ver bana”.

Dostlarini düsündü onlarin dediklerini düsündü. Arkadaslari sizler birbirine zit insanlarsiniz yol yakinken dönün bu yoldan dememis miydiler. Tabi ya dogru olani yapmisti. Saatler geçtiginde artik günes yerini yildizlara birakmisti, eve döndügünde yürümekten bitap duruma düsmüstü. Kendisini karsilayan annesine hiçbir sey söylemeden kendi odasina gitti. Gece bir türlü bitmek bilmiyordu anilarin agirligi altinda eziliyordu genç adam, ama sabah erken kalkip ajansa gidecekti, bunun için uyumasi gerekiyordu.

Birkaç saat sonra genç adam uykuya dalmayi basarmisti ve sabah 7 de saatin zirlamasiyla uyandi genç adam. Evden çikacagi zaman cep telefonuna bakti, mesaj ve 10 tane cevapsiz arama vardi. Genç adam yorgun oldugu için duymamisti telefonunun sesini. Cevapsiz arama ve mesaj canimcim dan gelmisti canimcim onun Nalana taktigi isimdi, heyacanla mesaji açti mesajda sunlar yaziyordu.......

“Sadece onlari sevmeyi sevdim Hepsini onlarsiz yasadim da Bir seni sensiz yasayamiyorum Bu aski tek kalpte tasiyamiyorum Sana yemin güzel gözlüm bir tek seni sevdim Ve seni severek ölecegim, ELVEDA BIRTANEM.......”

evet, genç adam sasirmisti, mesajin gelis saatine bakti sabahin besini gösteriyordu güldü kahkahalar atarak güldü onu tanidigi ve arkadas oldugu günden beri ilk defa bir siir aliyordu ve ilk defa bu saatte araniyordu....

Heyecanla hizli arama yapti, çalan telefonu yabanci bir ses açti.

Genç adam “Nalan ile görüsebilirmiyim” dedi. Fakat karsidaki agliyordu, hiçkira hiçkira agliyordu; “Ben onun annesiyim yavrum, canim kizim bu sabah intihar etti. Gece odasinda birilerini arayip durdu, sabah odasinin isigini sönmemis görünce merak ederek odasina girdim, ama yavrum kendini asmisti.”

Genç adam beyninden vurulmusa döndü. Bir gün önceki mide agrisinin iki katini çekiyordu simdi. Oldugu yere yigilip kaldi.............

Birkaç ay sonra...

Iki doktor konusur. Doktorlardan biri digerine karsidaki hastanin durumunu soruyor ....

- haaa o mu, üç ay önce getirdiler elindeki cep telefonunu hiç birakmiyor, kendisi yüzünden bir genç kiz intihar etmis, o günden sonra o cep telefonu her zaman elinde devamli bir seyler yazip birine yolluyor. Geçenlerde merak ettim o uyurken gönderdigi numarayi aradim hayret ki numara 3 ay önce iptal edilmis, ve gelen mesajlarda bir siir:

“Sadece onlari sevmeyi sevdim Hepsini onlarsiz yasadim da Bir seni sensiz yasayamiyorum Bu aski tek kalpte tasiyamiyorum Sana yemin güzel gözlüm Sana yemin güzel gözlüm bir tek seni sevdim Ve seni severek ölecegim, ELVEDA BIRTANEM.......”

NOT:alıntıdır
 

eminn_

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eki 2007
Mesajlar
380
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
40
Allah cümlemizden razı olsun nisan14
 

eminn_

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eki 2007
Mesajlar
380
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
40
bu zamanda gerçek sevgiyi yaşayan kaç çift görebilirsin.....paylaşımın için tşk.
 

eminn_

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eki 2007
Mesajlar
380
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
40
Susariz...güzel Bi Yazi

Susariz...güzel Bi Yazi


mail



Susarız…

Konuşulan konuyu boş, basit ve anlamsız buluyoruzdur, konuşmayı da gereksiz ve anlamsız buluruz…


Susarız…

Konuşulanlar öyle abes ve mantık dışıdır ki sadece hayretle dinler ve sessiz bir tepkiyle belli ederiz duruşumuzu…


Susarız…

Sessiz bir onaydır susuşumuz…Biraz utangaçlık belki ama içten bir katılıştır söylenenlere…


Susarız…

Sessiz bir bekleyiş olur susmak…Ya kendimizin yada karşımızdakinin ortak değerleri yeniden gözden geçirmesine tanınmış bir fırsattır sessizliğimiz…Yada birinin bizi fark etmesi, doğru algılayabilmesi için tanınmış bir süre… Susan için endişe ve olasılık hesapları arasındaki gelgitlerle biraz da huzursuz bir bekleyiştir susmak…


Susarız…

Dile getirilmeyen bir öfkedir bazen suskunluğumuz… Öylesine yaralanmışızdır ki yaralamak isteriz, yüreğini acıtmak ve kanatmak…Ve biliriz ki hiçbir söz acıtamaz, yaralayamaz ve kanatamaz kimseyi bir suskunluk kadar…Ve susmak en acımasız, öldürücü silahtır bazen…


Susarız…

Hassas ve kırılgan bir tepkidir…Küçücük bir hatırlatmadır belki…Fark edilmesi ve onarılması incelik ister…Ya yeniden bir kazanıştır yada aleyhte bir delil olarak kalır karşımızdaki için…


Susarız…

Bir ilişkide negatiflerin gözümüze batmaya başladığı, karşımızdakine ait aleyhte deliller dosyasının kabarmaya başladığı ve hatta dosyayı masanızdan kaldırmaya gerek duymaz olduğunuz bir noktadasınızdır…Bir duruş, bir soluklanmadır susmak…Ortak geçmişin değerlendirilmesi ve geleceğin muhasebesidir…Durup yeniden, şimdi bulunduğunuz noktadan bir daha bakmak istersiniz yaşananlara ve eldekilerle geleceğe gitmenin ne kadar mümkün olduğuna…Bir içe kaçış ve söylenemeyenlerin biriktirilmeye başladığı yerdir susmak…


Susarız…

Ayağımız yerden kesilmiş, bulutların üstündeyizdir ve çiçek çiçek bahardır yüreğimiz…Sevdiğimizle yan yana ve can canayızdır…Öyle bir ruhsal bütünleşmedir ki hiçbir söz tanımlamaya yeterli gelmez hissedilenleri ve susarız…Sadece yüreklerin ve gözlerin konuştuğu yerdir suskunluğumuz…


Susarız…

İletişimin tıkandığı yerdeyizdir , hiçbir iletinin bize yeterli gelmediği ve hiçbir iletimizin doğru algılanmadığı…Yanlışlıklar, yanılgılar ve kim bilir belki de gerçeklerdir bir fırtınaya tutulmuşçasına savrulup duran…Sözler yerini sessizliğe bırakmaya başlar ve siyah, tek nokta konur cümlelerin sonuna…Zamanla cümlelerimizin sonuna konan o tek ve siyah nokta büyüyerek bir kara deliğe dönüşmeye başlar…Güven ve sevginin içten içe çürümeye başladığı yerdir ve gitmek zamanının ertelenmiş halidir susmak…


Susarız…

Kabul edilmiş bir hata yada suçtur susuşumuz ve söylenecek her söz kaybetme riskidir…Korku eşlik eder suskunluğumuza…


Susarız…

Bir gidişi kabullenmektir susmak, yerinde ve zamanında olduğunun ayırdımında olduğumuz bir gidişin…


Susarız…

Hayata karşı bir susuştur bu kez yaşanan…Bizi can evimizden vuran bir kayıp, yaşanan büyük bir acı, ölesiye bir çaresizliktir yaşadığımız…Söylenecek hiçbir sözümüzün adrese teslim olmayacağından emin olduğumuz, bütün sözcüklerin anlamını yitirdiği bir yerdeyizdir…Hayatın bize bir şey katamadığı ve bizim de hayata bir şey katmak için anlamımızı kaybettiğimiz bir yer…Belki de boş gözlerle, algılamadan bir seyirdir hayat o noktada ve belki de amacı ve beklentisi olmayan, bir mesaj kaygısı taşımayan ve hedefi olmayan tek susuştur yaşadığımız…


Susmak; eylemsiz ve durağan bir edim gibi görünse de her susku bir şey anlatır yine de ve her suskunun bir nedeni vardır ve her susku içinde pek çok sesi hapseden sessiz bir eylemdir…


 

eminn_

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eki 2007
Mesajlar
380
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
40
Andimiz

Andimiz

ANDIMIZ

Kendi özgür irademle işittim ve itaat ettim diyerek kabul ettiğim bu esasların gereklerini yerine getireceğime;

Bu nedenle öncelikle Kur'ani esaslar doğrultusunda Mü'minlerle bütünleşeceğime;

Bütünleşip cemaat olduğum Mü'minleri veli ve sırdaş edineceğime;

Beraber olduğum Mü'min kardeşlerimi kendi öz nefsime tercih edip, o kardeşlerimi canımdan çok seveceğime;

Mü'minlerle olan birlikteliği zedeleyecek hareketlerden kaçınarak emrolunduğum gibi dosdoğru hareket edeceğime;

Mensup olduğum dinimin yücelmesi için yolunda zaruri ihtiyaçlarımdan arta kalan tüm malımı vereceğime;

Allah için cihad etmeyi babamdan, anamdan, çocuklarımdan, eşimden, hısımlarımdan, kazandığım mallardan, evim barkımdan, değer verdiğim dünyevi her şeyden üstün tutacağıma, malımı ve canımı Allah için vereceğime;

Kur'an ve sünnet ölçüsünde olduğu sürece verilecek her görevi ve emri seve seve yerine getireceğime, bu konuda en ufak bir sıkıntı duymayacağıma;

Kur'an'a sımsıkı sarılarak elimden geldiğince davet görevimi yapacağıma;

Küfre karşı yalnız Kur'an'la cihad edeceğime;

Yaşadığım toprak üzerinde davetimin önü kapanıp hayati tehlike söz konusu olduğunda ya da şartlar gerektiğinde hiçbir sıkıntı duymadan Allah için hicret edeceğime;

Allah'ın hükmünü özelde üzerinde yaşadığım topraklar üzerinde, genelde tüm dünyada egemen kılmak için yani yeryüzünde fitne kalmayıp, Din yalnızca Allah'ın oluncaya kadar çalışacağıma;

Bu uğurda başıma geleceklere sabrederek direneceğime;

Daima cihada hazırlıklı ve uyanık olup, Allah'tan ittika edeceğime;

Küfre ve zulme en ufak bir meyil duymadan, kafir zorbalara taviz vermeden safımı netleştirerek kafirlere karşı onlar Allah'ın hükmüne dönünceye kadar buğz ve düşmanlık besleyeceğime;

İslam'ın insanlara duyurulması için gece gündüz demeden gizli ve açık olarak çalışacağıma;

Tamamen gönülden kabul edip biat ettiğim bu ilkeleri Allah'a ve Mü'minlere söz verdiğimin bilincinde olarak ölünceye kadar sürdüreceğime;

Ve Rabbimiz bizi doğru yola ilettikten sonra, kalplerimizi eğriltme, bize katından bir rahmet ver, şüphesiz Sen bağışlayansın deyip Allah'tan yardım dileyeceğime;

ALLAH'I VE MÜ'MİNLERİ ŞAHİT TUTARAK SÖZ VERİYORUM !

" HAYAT BIR UYKUDUR, OLUNCE UYANIR INSAN; SEN ERKEN DAVRAN OLMEDEN ONCE UYAN..."
Dostlar dostlari icin yazmislar; bizler bulduk onlar adina aktariyoruz.
Allah cumlemizden razi olsun...

HER SEY GONLUNUZCE OLSUN
 

eminn_

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eki 2007
Mesajlar
380
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
40
Yanliş Düşündüklerimiz...

Yanliş Düşündüklerimiz...

>söyledim : Duydu Anlamina Gelmez
>
>duydu : Doğru Anladi Anlamina Gelmez.
>
>anladi : Hak Verdi Anlamina Gelmez.
>
>hak Verdi : Inandi Anlamina Gelmez.
>
>inandi : Uyguladi Anlamina Gelmez.
>
>uyguladi : Sürdürecek Anlamina Gelmez.
>
>
>
>" Insanlari Ve özellikle Sevdiklerinizi Olduklari Gibi Kabul Edin.
>
>siz Onlari, Kendi Gibi Olduklari Için Sevdiniz.
>
>sizin Istediğiniz Gibi Olurlarsa, Onlar Artik Sevdiğiniz Insanlar Değillerdir Ki..."
 

eminn_

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eki 2007
Mesajlar
380
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
40
Mutluluğun Sirri Güzel Bi Hiaye

Mutluluğun Sirri Güzel Bi Hiaye

[FONT=Trebuchet MS, Arial, Helvetica, sans-serif]Bir tüccar, mutluluğun sırrını öğrenmesi için oğlunu insanların en çok bileninin yanına yollamış.
Delikanlı, bir çölde kırk gün yürüdükten sonra, bir tepenin üstünde bulunan güzel bir şatoya varmış.
Aradığı adam burada yaşıyormuş.
Tüccarın oğlu, şatonun salonunda hummalı bir manzara ile karşılaşmış: Tüccarlar girip çıkıyor, insanlar bir köşede sohbet ediyor, dünyanın dört bir yanından gelmiş lezzetli yiyeceklerle dolu masada "çok bilen" sırayla bu insanlarla konuşuyormuş.
Delikanlı sıranın kendisine gelmesi için tam iki saat beklemiş.
Sonra ziyaret sebebini açıklamış. Çok bilen, "git sarayı dolaş gel, konuşalım" demiş.
Sonra delikanlının eline bir kaşık vermiş, bu kaşığa iki damla sıvı yağ koymuş ve hatırlatmış:
"Sarayı dolaşırken bu kaşığı elinde tutacak ve yağı dökmeyeceksin"
Delikanlı sarayın merdivenlerini inip çıkmaya başlamış.
Gözünü kaşıktan ayırmamış.
İki saat sonra çok bilenin huzuruna gelmiş.
Çok bilen, "Güzel" demiş; "Peki yemek salonundaki acem halılarını gördün mü? Kütüphanemdeki güzel parşömenlerimi farkettin mi?"
Utanan delikanlı birşey farketmediğini itiraf etmiş.
Çünkü iki damla yağı dökmemek için bütün dikkatini kaşığına vermiş.
Çok bilen, "Öyleyse git, sözünü ettiğim harikaları gör gel" demiş.
Delikanlı rahatlamış.
Kaşığı alıp tekrar sarayı gezmeye çıkmış.
İkinci gezisinde her şeye en ince ayrıntısına kadar dikkat etmiş.
Çok bilenin yanına dönünce gördüklerini eksiksiz anlatmış.
"peki sana emanet ettiğim iki damla yağ nerede?" diye sormuş çok bilen.
Kaşığa bakan delikanlı, iki damla yağın döküldüğünü görmüş.
Çok bilen, "Sana verebileceğim tek öğüt var" demiş; "Mutluluğun sırrı harikaları görmektir ama kaşıktaki iki damla yağı unutmadan."
[/FONT]
[FONT=Trebuchet MS, Arial, Helvetica, sans-serif][/FONT]
 

eminn_

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eki 2007
Mesajlar
380
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
40
ölüm Hakkinda çok Güzel Bi Yazi

ölüm Hakkinda çok Güzel Bi Yazi

Kapı çalar...
Sabahın erken saatlerinde. Açarsınız. Sütçünüzdür gelen. Sütçünün
litreliğinden kabınıza dökülen beyazlıkta sabahın güzelliğine
kavuşursunuz. Gözünüzde pırıl pırıl bir sabah kahvaltısı canlanır.
İçinizden "Bugün kahvaltıyı bahçede yapalım" diye geçirirsiniz.
Kapı çalar... Gelen postacıdır. Kucağında büyükçe bir paket. Uzattığı kağıda imza
atarsınız. Daha önceden ısmarladığınız kitaplara kavuşmanın sevincini
yaşarsınız. Zaten tatilde olduğunuzdan bu kitaplara çok ihtiyacınız
vardır. "Artık canım sıkılmayacak " deyip keyiflenirsiniz. En çok merak
ettiğinizi alıp şezlonga uzanırsınız.

Kapı çalar...
Kapıya koşarsınız. Yıllardır görmediğiniz bir dost gelmiştir.
Sevinirsiniz. Sohbetleriniz saatler boyu hatta bütün gün sürer. "Yaşamak
ne güzel" dersiniz içinizden. Hele böyle dostlar varken.

Kapı çalar...
Dürbünden bakarsınız. Kimseyi göremezsiniz. Dönüp yeniden koltuğa gömülürsünüz. Bir daha çalar. Bakarsınız, yine kimse yok. Tam o sırada bir daha çalınca kapıyı açarsınız. Komşunuzun oğlu, elindeki sopayla zile uzanmakta. Meğer tuzları bitmiş. İçeriden tuz getirirken kendi kendinize söylenirsiniz. "Elbette göremem. Keratanın boyu bir metre." Bu küçük hadise neşelendiriverir ortalığı.

Kapı çalar...
Düşüp bayılacak kadar şaşırırsınız. Askerdeki oğlunuz haber vermeden izne çıkmıştır. "Oğlum benim" diye hasretle kucaklarken göz yaşlarınızı
zaptedemezsiniz. Mutluluğunuz oğlunuzun izni kadar uzar...

Kapının her çalışında sanki mutluluğa koşmaktasınız. Huzur tüter
gözlerinizden. Her sessizlikte kulaklarınız zil sesi arar...

Ve kapı çalmaz...
O gün en büyük misafiriniz gelir. Adeta kapıyı kırmıştır.
Alıp gider sizi, şaşırırsınız. "Niye haber vermedi?" diye içinizden geçirirken;
"Doğduğundan beri zile basmaktayım" der. Bir şeyler söylemek istersiniz o an. Ama o andan sonra diliniz dönmez.
Ölüm sessiz sedasız gelivermiştir...
 

eminn_

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eki 2007
Mesajlar
380
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
40
Merhaba Yine Ben Aşk

Merhaba Yine Ben Aşk

Merhaba, Yine Ben Aşk!

Hani en son geldiğimde senden çok şey götüren, sende çok derin yaralar bırakan, ama o yüce olgunluğumdan sana aşılayan ben geldim. Kovma beni! Bana sahip çık, gerçi hoş ne yaparsan yap ben yine de senin ruhuna bürüneceğim, senin yüreğinle besleneceğim. Ne yapayım elimde değil ben de tanrı kulu sayılırım. Yaratılışımdan ötürü bunu yapmak zorundayım. Yaşamam için güzel ve görkemli görünüp tatlı duygular aşılamam için senin yüreğini tatmam gerek. Yoksa AŞK diye bir varlık artık yok olur, yok olmamam lazım.

Bahar gibi güzelim, bahar gibi tazeyim her gelişimde. Bu yüzdendir gelmek için hep baharı, gitmek için Kasım`ı seçişim. Sen beni doyurdun, başka kalplere uğramam, başka ruhlara bürünmem lazım, İŞTE BU YÜZDENDİR GİDİŞİM! Ama gidişime üzülme! Çünkü aslında ben giderken sana çok miras bırakıyorum. Sana yüce olgunluğumdan bırakıyorum. Olgunluk nedir? diye sorma sakın. Çünkü bir insan olgun oldukça öğrenir yaşamayı elindekilere değer vermeyi! Umud etmeyi öğrenir insan olgunlaştıkça. Ve aşka değer vermeyi!

Unutma gitmeyi ben seçmedim! Beni yıpratan GİDİŞİMİ HAZIRLAYAN SEN OLDUN HER SEFERİNDE. Benim değerimi bilmedin, bana kötü davrandın. İşte bu çark bu yüzden böyle dönmeye başladı. Benim diriliğimi yitirmemem için hep güzel büyülü kalabilmem için bana nazik davranman gerekiyor, incitmemen, beni zehirlememen gerekiyor. Yoksa diğer insanlara nasıl aşılarım kendimi? Nasıl paha biçilmez anlar yaşatırım? Yoksa bana aşıladığın zehirden aşılarım ben de diğer insanlara. Benim saf kalmam gerekiyor.

Bu kez sana sevmeyi öğreteceğim yani umarım bunu başarabileceğim. Eğer bu kez de beni incitir, zehirlersen, tekrar gitmem gerekecek. Ve bu gelgitlerim senin değer vermeyi öğrendiğin an`a dek devam edecek. Yorma beni kendini de! Çünkü ben bilmiyormuyum her gidişimde bıraktığım yaranın daha da derinleşip kapanmayacak, yok olmayacak izler bıraktığını? Bana inancını yitirmeye başladığını?

Unutma sen bana ulaşamazsın ancak ben gelip seni bulurum bir o kadar da firariyim ben! Bu yüzden de pes etme bana inancını yitirme. Sen istediğin ve bana nasıl davranman gerektiğini bildiğin sürece de SADIK BİRİYİM BEN SENİ ASLA YALNIZ BIRAKMAM....

 

eminn_

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eki 2007
Mesajlar
380
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
40
Bilge(irkçilik Hakkinda)

Bilge(irkçilik Hakkinda)

Bir bilge kisi, çölde öğrencileriyle otururken demiş ki;

- "Gece ile gündüzü nasıl ayırt edersiniz? Tam olarak ne zaman karanlık başlar, ne zaman ortalık aydınlanır?"

Öğrencilerden biri;

- "Uzaktaki sürüye bakarım," demiş, "Koyunu keçiden ayıramadığım zaman akşam olmuş demektir."

Başka bir öğrenci söz almış ve "Hocam" demiş, "İncir ağacını, zeytin ağacından ayırdığım zaman, anlarım ki sabah başlamıştır."

Bilge kişi, uzun süre susmuş. Öğrenciler meraklanmışlar ve "Siz ne düşünüyorsunuz hocam?" diye sormuşlar.

Bilge kişi şöyle demiş;

- "Yürürken karşıma bir kadın çıktığında, güzel mi çirkin mi, siyah mı beyaz mı diye ayırmadan ona "bacım" diyebildiğimde ve yine yürürken önüme çıkan erkeği, zengin mi yoksul mu diye bakmadan, milletine, ırkına, dinine aldırmadan, "kardeşim" sayabildiğimde anlarım ki; sabah olmuştur, AYDINLIK başlamıştır..."
--
 

Sefine-i Hayat

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Kas 2006
Mesajlar
987
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
37
Selamun Aleyküm.Allah (c.c) Razi Olsun.çok Hoş Bi Hikayeydi...selametle...B)
 

eminn_

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eki 2007
Mesajlar
380
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
40
Herkez Mutluluğun Sirrini Bulmak Ister Böylelikle Mutluluğun Bize Nekadar Yakin Olduğunu öğrenmiş Olduk
 

Sefine-i Hayat

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Kas 2006
Mesajlar
987
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
37
Selamun Aleyküm.ee Bilge Kişidende Bu Beklenir.....çok Güzel Cevaplamiş.:B
(abi Konulari Yavaş Yavaş Ekle Cevap Yazmayi Yetiştiremiyoruz.)::)
 

eminn_

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
4 Eki 2007
Mesajlar
380
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
40
Durdum Zaten:)hepsini Hemen Indirmiyoum Hergün Azar Azar:)
 

Sefine-i Hayat

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
20 Kas 2006
Mesajlar
987
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
37
Allah (c.c) Razi Olsun Tekrar.bekliyoruz Devamini.selametle...B)
 
Durum
Üzgünüz bu konu cevaplar için kapatılmıştır...

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt