TÜYAP Fuarı’nı duymayan yoktur. Her konuda fuar düzenleyen firma, 12-20 Kasım tarihleri arasında kitab fuarı açtı, Beylikdüzü’nde… Sahibi Bülent Ünalmış; eski Komünist yeni CHP’liymiş. İbrahim Kiras 14 Kasım 2011 tarihli Star’daki köşesinde Ünal’la ilgili, daha doğrusu bir densizliği ile ilgili yazmış… Hakkından da gelmiş doğrusu. Bizim meseleye temasımızın sebebi, konuyla ilgili şahidliğimiz. Mesele şu; Ünal, fuarın 25. Yılını anlatan bir kitab yazmış, orada Müslümanları alaya alan bir anekdot sözkonusu. Kiras da bu bölümü naklederek Ünal’a hakkını iade etmiş. Ünal şöyle diyor: “İkinci senede Fransız Roger Garaudy’yi getirdik. Garaudy Filistinli bir kadınla evlenmiş ve bu evlilik sonrasında da Müslüman olduğunu ifade eden birisi olmuştur. Biz onu getirdiğimizde tabii herkes bu özelliğini de duymuştu. Fuara geldiği gün otelde inanılmaz bir hareketlilik yaşanıyordu. Otelin tuvaletlerinde uzun kuyruklar oluşmuş, otelin genel müdürü oteli terk etmişti. Baktık yüzlerce insan aptes alıyor. ‘Yahu’ dedik, ‘ne yapıyorsunuz?’ Cevap olarak ‘Yeni Müslüman olmuş eniştemizi dinleyeceğiz, onun için aptes alıyoruz’ dediler.” Dediğimiz gibi, Kiras bu satırları tahlil ederek Solcu-Lâik’i lâyık olduğu vechile anmış, hakkını vermiş… Biz bu vesileyle, şahid olduğumuz hâdiseyi anlatarak konuyu biraz açalım istedik. Garaudy’nin geldiği sene fuar Taksim meydanındaki o büyük otelde açılmıştı. Biz de oradaydık ve müthiş bir kalabalık kitab imzalatmak için Garaudy’nin standının önünden dış kapıya kadar sıralanmıştı. Kuyruk uzuyor, kitab imzalatıp giden kişilerden daha fazlası kuyruğa giriyordu. O izdiham içinde birden bir yığılma oldu az ötemizde. Merak edip yaklaştık. Ünal’ın, aşağıdaki psikolojisine kurban etmeye çalıştığı abdestli Müslümanlardan biri bize şu mâlûmatı verdi; bu standın sahibi (İncil satan stant) bayılmış! Neden, diye sorduk, şöyle cevabladı; standında saatlerdir sinek avlaması ve önünde saatlerdir şahid olduğu kuyruk sinirlerini bozmuş. Kuyrukta bulunanlardan biriyle bu mevzu üzerine konuşurken dayanamayıp bayılmış, hastaneye götürdüler! Anlaşılıyor ki, Ünal da o gün geçirdiği sinir krizini hafifletebilmek için mâlûm not’u karalamış ki, kara vicdanında bir rahatlama(!) olsun. Olmuş mudur? Olmadığı belli ki, 25 sene sonra hâlâ aynı ahlâki yozlaşmanın izlerini belli edecek hatıraları hatırlatmaya çalışıyor. Ne olacak bu laik-solcu’ların hâli?.. Kiras’ın son cümlesiyle bitirelim. Ünal’a sormuş: “İslam’ı seçince Müslümanların “eniştesi” olan adam, Avrupa Marksizmi’nin en önemli teorisyenlerinden biriyken senin neyin oluyordu?” Biz de şöyle soralım; Komünizm yerlebir oldu, kapitalizm yolcu. Gelenin ne olduğu da belli. Yakın bir gelecekte, Mutlak Fikrin muktedirler senin neyin olacaklar? KİTABIN İLK SAYFASININ İLK CÜMLESİ Kapitalizm sistem arıza veriyor… Orasına yetişsen burası tekliyor, burasına müdahale etsen şurası elinde kalıyor… 14 Kasım 2011 tarihli Habertürk’te, tanınmış adamların twitter hesagblarından örnekler alınmış. Laboratuar titizliğine sahib tecrübeleriyle konuşanlardan iki misâl: Dani Rodrik, ekonomist: “Yunanistan batıyor, Roma yanıyor ve insanlığın en büyük projelerinden bir de onlarla birlikte gidiyor. Avrupa’nın kendini kendinden kurtarması lâzım.” Avrupa kendini kendinden kurtaramaz. Niyesi, kitabın ilk sayfasının ilk cümlesinde. Paul Krugman, Ekonomist: “AB’nin sonu da böyle olacakmış. Heyecan yerine bunga bunga. Yunanistan’ı kurtaralım derken şimdi de Roma uçurumun kenarında. Çıkış artık çok zor.” Çıkış zor. Nedeni, kitabın ilk sayfasının ilk satırında. Ardan Zentürk: “Alman Handelsblatt gazetesi, Yunan “ zengin sınıfının “ dünya bankalarında toplam 650 milyar Euro parası olduğunu açıkladı! Yunanistan’ da orta sınıf işçiler ve gelecekten umudu kesmiş işsiz gençler bir kez daha kemer sıkmaya ve çok zor koşullar altında yaşamaya zorlanırken, zenginlerin ulusal borçtan çok daha fazla miktarda parayı yurtdışına kaçırmış olması nasıl izah edilebilir? İsterseniz, büyük bir borç krizi içinde geleceği bile sorgulanan AB’den bir rakam daha vereyim. Amerikan Merril Lynch bankası 2007’deki raporunda, AB ülkelerinde toplam 3 milyon “en zengin insanın” yine toplam 7.5 trilyon Euro’nun üzerinde oturduklarını açıkladı! Gelinen nokta, bildiğimiz anlamda kapitalizmin iflasıdır!... Küresel ekonominin finans zenginliğini dünya nufusunun yüzde biribnin eline bıraktığı, kalan yüzde 99’dan da sürekli fedakarlık beklediği bir sistem daha fazla sürdürülemez.” -10 Kasım 2011 Star- Sürdürülemez. Nedeni, kitabın ilk sayfasının ilk satırında. Topyekûn batışlarının izahı: “Krizi nasıl aşarız sorusuna cevap arayan önde gelen beyinlerden bir tanesi olan Jeffrey Sachs Medeniyetin Bedeli (The Price of Civilization) adını verdiği kitabın ilk sayfasının ilk cümlesinde şöyle diyor: AMERİKA’NIN EKONOMİK KRİZİNİN TEMELİNDE AHLÂKİ BİR KRİZ YATMAKTADIR.” (14 Kasım 2011, Habertürk, Serdar Turgut) Batmaya mahkûm ahlâksızların ardında hâlâ bir ümid batmayacağına inanan ahlâksızlar kalmışsa onların da yüzlerine tükürün. Zira, onlar da ahlâkî erozyonda dibe vurmuş kalıntı tiplerdir. Yeni dünya, KÖKLER’ine dönen Mutlak Fikir İktidarı’nın sahibleri tarafından kurulacaktır. Ayak sesleri tüm AHLÂKSIZLAR’ı korkutuyor. EŞKİYA BU GECE NE YAPABİLİR? Fehmi Koru’nun 17 Kasım 2011 tarihli Star’daki yazısının başlığı şöyle; “Ak Parti mücadele ettiği sistemi benimsedi mi?” Bu sorunun cevabı iki yönlüdür; hem benimsedi!.. Nasıl olur? Şöyle. Ak Parti, bitmiş ve batmak üzere olan Kemalist sistemi iktidara gelerek yıkılmaktan kurtarmıştır. Bunu, Liberalinden Marksist’ine bir çok yazar söylüyor…. Yıkılmakta olan sistemi kurtardıktan sonra, sıra onu dönüştürmeye geldiğinde işlerin çatallı olduğunu anlamak mümkün değildi; anladılar. Bir asra yakın, millete köle muamelesi yapmış sistem, hâliyle birçok konuda katılaşmış, kemikleşmiş yapısıyla öyle kolay atılacak bir nesne değildi şübhesiz; atamadılar. Koru diyor ki: “İyi de, on yıllık dönmemi değerlendirirken, Ak Parti’nin önceden ve iktidar sırasında mücadele ettiği ‘eskiye ait’ olumsuz özelliklerin hepsinin üstesinden geldiği, sistemi bütünüyle kendi eline geçirdiği söylenebilir mi? Tersini iddia edenler bile bunun söylenemeyeceğini biliyorlar aslında. Havayı basanların etkisi zayıfladığı için ‘her an her şey olabilir’ havası azaldı Türkiye’nin; ancak istediklerinde ortamı gererek siyasetin alanını daraltmayı becerenlerin tövbekâr oldukları, kaderlerine rıza gösterdikleri asla söylenemez. İçeride halkın desteğini kaybedebileceği türden ayağı sürçsün, milleti yaka silker hale getirsin, dışarıda itibarını yitirsin, ekonomide eğilim aşağıya doğru gitmeye başlasın... ‘İyi saatte olsunlar’ cephesinin neler yapabildiğini o zaman göreceğiz. Tecrübeli bir politikacı “Eşkıyanın bu gece ne yapacağı belli olmaz” demişti. Bir günde veya bir gecede her şeyi tepe taklak etme gücü var şimdilik sinmiş görünen odakların…” Koru’nun söyledikleri doğru. Fakat eksik olan bir şey var. Bir gecede her şeyi tepe taklak edecek bu güç, hangi şartlar muvacehesinde elindeki imkanı kaybetti? Neden? Mesele demokratik teâmmüllere inhisar ettirilip cevab verilemez… Şartlar bunu gerektiriyordu oldu, demek de kolaycılık olur. Eşkıya yıllardır aynı taktikleri kullandı; doğru. Ama bu sefer yağan yağmurun ıslatıp geçtiği söylenemez. Sel’ i de aştı, tufan olarak bastırıyor. Bu şartlarda, eşkıyanın eski hesablarını yeniden tutturabileceği zannı yanlıştır. Bütün bunların vesilesi gibi görünen Ak Parti bile, eşkıyayı destekleme niyeti gibi bir yanlış yola girse yine de gidişat değişmez. Zira Ak Parti gidişatın müsebbibi değil, sonucu olarak ortadadır. Beklenen asıl sonuca götürücü bir sebep midir onu zamanla göreceğiz! Mesele şu ki, eşkıya, Koru’nun dediği gibi fırsatını bulup ininden çıksa ne olur, ne yapabilir? Artık şuna şeksiz şübhesiz inanmak zorundayız; böyle bir hamle TÜRK BAHARI’nın başlangıcı, eşkıyanın tereddütsüz sonu olur. Zaman bundan başka hiçbir alternatife müsaid görünmüyor. Yani şu; Ak Parti çökmekte olan sistemi kurtararak geçiş döneminin zeminini yumuşattı, iyi de yaptı. Şimdi istese de gerçek dönüşümü engelleyemez, kaldı ki böyle bir isteğinin olmadığı da belli. Kaddafi rejimi zayıf mıydı? Yıkıldı. Esad’ın Suriyesi’ni ibretle seyrediyoruz… Bu şartlarda Türkiye’de eşkıyanın yeniden gündem bulması imkânsıza yakın bir şeydir… İsterse denesinler; PUTUN nihâi yıkılışına şahid olmaktan başka bir şey göremezler. Koru’nun ihtimâl hesablarındaki niyeti de doğru anlamakta fayda var! Diğer yandan. Dış şartların durumu ortada… Yıllarca diktatörleri besleyenler kendi problemlerine gömülmüş durumdalar. AB’nin hâli ortada. ABD’den gelen şu haber de geleceğe dair güzel bir işaret; New York Times gazetesinin tanınmış köşe yazarı Thomas Friedman şöyle diyor: “ABD, Türkiye’ye bağımlı kalacak”… Bunu, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’daki istikrarsızlıklara nisbetle söylüyor. Şimdi. Üstad Necib Fazıl; ABD ahmak bir Fil’dir, kullanmak lâzımdır, diyordu Turgut Özal’a… O günden bugüne müthiş değişimlerin ışığında bu ahmak Fil’in artık çok daha rahat zapt edilip kullanılabileceği aşikâr. Anlaşılıyor ki, bizim eşkıyaların dörtbir yandan umutları tükeniyor… Yenildikleri bedahet. |