Dünya'da ABD Hakimiyetinin Sonu Geldi.
Çin, Rusya, Hindistan, Brezilya ve Türkiye gibi ülkeler kendi çıkarları ve değerleri doğrultusunda ABD'ye karşı durmayı ve yükselen birer güç olmayı başardı.
ABD Başkanı Barack Obama bundan bir yıl önce göreve geldiğinde ülkesinin yeni dış politika anlayışının en önemli maddelerinden birinin “haydut devletler”le diyaloga geçilmesi olduğunu açıklamıştı. Ancak bugün Obama’nın Burma’dan Kuzey Kore’ye, Venezüella’dan İran’a kadar uzattığı elinin sıkılı yumruklarla karşılaştığını söylemek yanlış olmaz.
Birleşmiş Milletler (BM) eski Genel Sekreteri Kofi Annan’ın özel yardımcılığını yapmış olan Nadir Musevizade’ye göre Obama’nın diyalog politikasının başarısız olmasının nedeni Washington’ın dünya düzeninin değiştiğini henüz anlayamaması.
Newsweek için bir makale kaleme alan Musevizade, Çin, Rusya, Hindistan, Brezilya ve Türkiye gibi ülkeler çoktan bu değişikliğin farkına vardığını savundu. Bu ülkeler bu sayede kendi çıkarları ve değerlerini savunarak gerçek birer güç haline geldiler.
Sovyetler Birliği’nin yıkılışından sonraki dönemde ABD’nin “dünya hakimiyeti”ne en büyük engeli de bu ülkeler çıkardı. Musevizade bugün Batı değerleriyle tanımlanan “uluslararası kamuoyu” fikrinin zayıfladığını ve ABD’nin de pek çok başka ülke tarafından haydut devlet olarak görülebileceğini belirtti.
YÜKSELEN GÜÇLER YARAMAZLARIN YANINDA
Bugün Washington’ın başka ülkeleri kendi gündemi etrafında bir araya toplayıp, liderlik etme şansı çok zayıf. Güçlü, kaynaşmış bir uluslararası kamuoyunun yokluğunda da ABD’nin geçmişin haydut devletleri üzerine yaptığı baskı tersine tepecek gibi görünüyor.
Batının çabaları yüzünden bu devletlerin aralarındaki ilişkiler gittikçe yakınlaşıyor. Burma Kuzey Kore’yle nükleer silah anlaşmaları yapıyor, İran Suriye’yle dostluğunu perçinliyor, Venezuela’yla Küba dost oluyor.
Dahası Türkiye, Brezilya, Çin ve Rusya gibi “yükselen meşru güçler” de bu nispeten zayıf “yaramazlar”ın yanında yer aldıklarını gizlemiyor. Washington haydut devletleri cezalandırmaya çalıştıkça rakipler bu devletlerle yatırım ve savunma anlaşmaları yapıyor.
Çin’in Burma’da, Rusya’nın İran’da, Brezilya’nın da Küba’daki yatırımlarının boyutları herkesçe biliniyor. Küresel yönetişimin kilit kurumları olan BM Güvenlik Konseyi, Dünya Bankası ve Uluslararası Para Fonu’nun (IMF) bu yükselen yeni güçlere karar mekanizmaları içinde yer vermekte gönülsüz davrandıklarını hatırlatan Musevizade, dolayısıyla bu ülkelerin bu kurumlardan çıkan yaptırım önerilerini destekleme ihtiyacı hissetmediklerini ifade etti.
LULA VE ERDOĞAN
Dış politikada bağımsızlıklarını son dönemde kazanan bu ülkeler konumlarının altını her gün daha kalın bir biçimde çiziyor.
Kısa bir süre önce Brezilya Cumhurbaşkanı Lula da Silva Mahmud Ahmedinecad’la birlikte yaptığı açıklamada söylediği, “Başkalarının da bizim düşündüğümüz gibi düşünmeleri gerektiğini düşünmeye hakkımız yok” cümlesi Batı dünyasının dışındaki ülkelerde ABD liderliğindeki Batı politikalarına göre daha fazla destek görüyor.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan da Lula’dan birkaç gün önce Ahmedinecad’ı Türkiye’de ağırlamış ve İran’ın nükleer programının “barışçıl” amaçlar için olduğunda ısrar etmişti. Batı basını da tahmin edilebileceği gibi hem Lula’yı hem de Erdoğan’ı demokratik değerlere ve küresel dayanışmaya ihanet ettikleri için eleştirmişti.
Musevizade bu eleştirilerin önemli bir noktayı kaçırdığını savundu. Lula ve Erdoğan gibi demokratlar Ahmedinecad’ın yanında durarak Tahran hükümetinin protestocular üzerindeki baskısını destekleyip, nükleer programı gizlemeye çalışmıyor.
Türkiye ve Brezilya’nın liderleri asıl yapmak haydutların kim olduğunun belirlenmesinde söz sahibi olmak için niyetli olduklarını ve güçlerinin buna yeteceğini ortaya koymak istiyor.
WASHINGTON TEPKİLİ
Elbette ki dünyanın ağırlık merkezindeki değişiklik en çok Washington tarafından tepki görüyor. Obama’nın sağcı rakipleri yaşananları “Şer Ekseni”ne verilen tavizlerin kanıtı olarak görürken, solcular ABD’nin insan hakları ajandasına ihanet edildiğini savunuyor.
ABD’nin haydut devletleri yalnızlaştırma politikasının büyük bir hata olduğunu belirten Musevizade, bu ülkelerle ortaklık kurulmasının hem güvenlik hem de insan hakları politikaları açısından daha verimli sonuçlar getirebileceğini savundu: “Türkiye, Hindistan, Çin gibi ülkeler bu yönde politikalar geliştirmeye başladı bile. Washington’ın da en kısa zamanda bu gerçeğin farkına varması gerekiyor.”
Kaynak: Newsweek