Neler Yeni

Hoşgeldiniz İslami Forum Sayfası

Tüm özelliklerimize erişmek için şimdi bize katılın. Kaydolduktan ve oturum açtıktan sonra, konular oluşturabilir, mevcut konulara yanıtlar gönderebilir, diğer üyelerinize itibar kazandırabilir, kendi özel mesajınızı edinebilir ve çok daha fazlasını yapabilirsiniz. Ayrıca hızlı ve tamamen ücretsizdir, peki ne bekliyorsunuz?
Blue
Red
Green
Orange
Voilet
Slate
Dark

CİHAD ERLERİ*ÇEÇENLER (3 Kullanıcı)

CAFERİ_TAYYAR

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
28 Şub 2009
Mesajlar
385
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
Allah hepsinin yardımcısı olsun..

s.a.
ALLAH c.c. hepimizin yardımcıs olsun inş.
Aslında o mücahidler değilde sanki bizlerin duaya daha çok ihtiyacımız var gibi geliyor bana.
Acaba kaçımız onların yaptığı gibi inancı uğruna ölümü göze alabiliriz, bunu iyice düşünelim deirm
selametle
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
Cihad'ı Anlımızın Çatına Vurduk Ve Her Sabah Şehadeti Koyduk Dua'mızın Başına ;

Biz sonuna kadar mücadele vereceğiz,

Taviz yok! Çeçenistan Bağımsız Olacaktır.

Dokko UMAROV



Ölecek kadar yaşlı savaşacak kadar gencim

Cevher Dudaev


Bizi Öldürabilir Ezebilirr Üstümüzde Tanklarla Dans Edebilir Vücudumuzu Parçalayabilirler Fakat Bizim Özgürlük Ve Bağımsızlık Ruhumuzu Asla Yok Edemezler

Cevher DUDAYEV

"Yüz Yıl Köle Olarak Yaşamaktansa Birgün Şerefli Ve Başı Dik Durmayi Tercih Ederim..."

Cevher DUDAYEV

"Ben o acı dolu günlerin, o insanlık faciası sürgünün çocuğuyum"

Cevher DUDAYEV

"Üzerimdeki üniformam kefenim, şehadete talibim. Şehitliği rütbe ve şeref kabul ediyorum. Kanımın son damlasına kadar ülkemin bağımsızlığı ve milletimin hürriyeti için savaşmaya hazırım''

CEVHER DUDAYEV

"Cihad'ı Anlımızın Çatına Vurduk Ve Her Sabah Şehadeti Koyduk Dua'mızın Başına."

Cevher DUDAYEV


"Biz silahlı mücadele dışındaki yöntemlere her zaman önem verdik. Fakat barışçıl çözüm sunduğunuzda, onu kabul edecek bir taraf gerekiyor. Ruslar bu tip yöntemlere asla yanaşmıyorlar. Biz de onlara, anladıkları dilden cevap veriyoruz. Putin yıkılmaz bir kale değildir. Tarihte ondan çok daha güçlü liderler geri adım atmışlardır. Yine de kendisi bilir. Biz cihad alanlarımızı ve cephelerimizi genişleterek zafere kadar savaşacağız."

Abdulhalim Sadullayev


"İki taraf da ağır kayıplar veriyor. Bunun sorumlusu biz değiliz, bundan sonrada akacak kanın sorumlusu işgalciler olacaktır. Bizi üzen Rusların saldırıları değil… Bizi üzen İslâm dünyasının vurdumduymazlığı, dünyanın sessiz oluşudur…. Bizi ya anlamıyorlar, ya da anlamak istemiyorlar. Bir gün anlarlar, amma inşAllah(celle celalüh) çok geç olmaz".

Aslan Mashadov


Unutma Büyük Savaşlar Büyük Komutanlar İster

Aslan Mashadov


“Kendi vatanımı savundum. Biz Rusları çağırmadık. Onlar gelip bizim vatanımızı işgal ettiler. Biz savaş istemedik, onlar gelip bizimle savaşmak istediler. Askerlerimizle savaşmak yerine çocuk, kadın ve yaşlı insanları öldürdüler. Sizin, benim hakkımdaki hükmünüz ceza değil mükafattır. Allah(celle celalüh)’ın bana verdiği ömrü, O’nun yolunda ve kendi vatanıma harcadım. Her şey, Allah(celle celalüh)’ın elinde. O istediği zaman ben buradan çıkarım. Ben, önce Allah(celle celalüh)’ın sonra komutanım Cehar Dudayev’in askeriyim. Savaştığım için asla pişman değilim.”

Salman Raduyev { Yanlız Kurt}


Şamil Basayev

"Kafirlerin önünde eğilmektense,hür olarak ayakta şehid olmayı tercih ederim."


Tahir Batayev

"Mücahidlerle Topraklarımızı Rus ve İşbirlikçiler Çıkana Dek Cihad Edeceğimiz Söz Verdik ve İnşaAllah Yorulmadan Ruslara Daha Büyük Acılar Tattırmak İçin Çok ca Çalışacağız.Sizlerin Duası ve Yardımıyla Zafer Bizim Olacaktır İnşaAllah.Allahu Ekbar !"


"Sonunu Düşünen Kahraman Olamaz"

Imam Şamil.


--------------------

ates7.gif
BU YÜREK VURULMAZ ZİNCİRE...BU YÜREK ÖLÜME HAZIR !
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
seyhsamil.jpg

16/Şubat KAFKAS KARTALI ŞEYH ŞAMİL’İN 136. ÖLÜM YILDÖNÜMÜ !



Rus esaretindeki Kafkasya’nın direniş mücadelesinin simge ismi, Kafkasların önderi Şeyh Şamil’in 136. ölüm yıldönümündeyiz. Ölümünün ardından 136 yıl geçmesine rağmen hâlâ onu kutlu davasında verdiği büyük mücadelesinden dolayı saygı ve sevgiyle hatırlıyoruz.

Şeyh Şamil 1797 yılında Dağıstan’ın Gimri köyünde doğdu. Babası bölgenin yerli halklarından Avar boyuna mensuptur. Öğrenimine bilgin Said Harekani’nin yanında başladı. Daha sonra kayınatası olan Nakşibendi Şeyhi Cemaleddin Gazi Kumuki’nin talebesi oldu. 15 yaşında iken at binerek kılıç kuşandı, 20 yaşında da atlama, ateş etme, koşu, kılıç gibi spor dallarında üstün yetenek sahibi oldu.

Kendinden önce İmamet makamında bulunan Gazi Muhammed ve Hamzat Beğ’in müşavirliğini yaptı.

Şeyh Şamil, İmam (devlet başkanı) seçildikten sonra iç işlerini düzenleyerek Ruslara karşı daha etkili savaşmak için lüzumlu idari ve askeri teşkilatları yeniden intizam etti. Eğitime de önem vererek yeni medreseler yaptırdı.

Şeyh Şamil 1834 yılından 1859 yılına kadar Rusya’nın dev ve gelişmiş ordusu karşısında yılmadan mücadele vermiştir. Kendisinden önceki İmamlar döneminde fiilen 10 yıl kendi İmamlığı süresini de katınca tam 35 yıl kutlu davası için savaşmıştır. Bu savaşlarda dev Rus ordusuna karşı az sayıdaki müridi (asker) ile kahramanca mücadele etmiş ve Ruslara çok zayiat verdirmiştir.

1859’un 6 Eylül’ünde yapılan savaşta Gunip’te Prens Baryatinsky komutasındaki 70.000 kişilik Rus ordusuna elindeki bütün kuvvetleri tükendiği için esir düşer. Şeyh Şamil, ailesi ve 40 kadar adamı Peterburg’a Çar’ın sarayına götürülür. Çar II. Aleksandr tarafından sarayın kapısında hayret verici şekilde nazik karşılanır. Bunun nedeni tam 35 yıldır Kafkasya’yı Ruslara zindan eden ve elindeki çok az askere rağmen Ruslara karşı kahramanca mücadele veren Şeyh Şamil’in dünyaya yayılan şöhretidir.

Şeyh Şamil bir ay kadar sarayda misafir edildikten sonra, saygın tutsak olarak esaret yıllarını geçireceği Kaluga’ya gönderilir. Esaret bu büyük başbuğu ve büyük kızı ile gelinine büyük üzüntü verir. Büyük kızı ve gelini veremden vefat ederler.

Büyük bir Mücahid olan Şeyh Şamil, hacca gitmek için Çardan izin ister oğlu Muhammed Şefi’yi rehin bırakarak, hac ibadetini ifa etmek için 1870 yılında ilk önce İstanbul’a uğrar. Sultan Abdülaziz tarafından karşılanarak sarayda ağırlanır. Şeyh Şamil’in İstanbul’a geldiğini duyan halk bu büyük kahramanı görebilmek için saraya akın eder.

Şeyh Şamil’in bu mübarek yolculuğunu gerçekleştirmek için Sultan Abdülaziz bir gemi tahsis eder. Cidde limanında Mekke Emiri, şehrin ileri gelenleri ve mahşeri bir kalabalık tarafından karşılanır.

Hac sırasında Şeyh Şamil’in orada olduğunu öğrenen yüz binlerce kişinin Şeyh Şamil’i görmek için izdiham yaratmasından korkulduğu için görevliler tarafından Kabe’nin üzerine çıkarılarak bu kalabalığın arzunu yerine getirir.

Hac ibadetini yerine getiren Şeyh Şamil Medine’ye geçer. Medine’de iyice takatten düşerek hastalanır, yatağa düşer ve 17 Şubat 1871’de 74 yaşında iken hayata gözlerini yumar.

İşte bu büyük mücahidin mücadelelerle geçmiş olan hayatının en kısa hali budur. Tabii hayatının 35 yılı savaşlarla geçmiş birinin hayatını iki üç satıra sığdırmak zor ama gene de ölümünün üzerinden 136 yıl geçmesine rağmen büyük bir saygıyla anılan Şeyh Şamil halen daha Rusların esaretinde bulunan Kafkas Muhtar Cumhuriyetlerine ve Topluluklarına büyük bir önderdir.

Sinesinden nice büyük şahsiyetler çıkaran necip Kafkas evlatlarının kahraman yüreklerinden birisi olan Şeyh Şamil Hazretlerini dualarla anıyorum. Allah’tan rahmet diliyorum. Mekanı cennet olsun!
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
O'na selam olsun , Allah ecr-ü mükafatını ziyade ihsan etsin...duam budur..
Kartallar ismini ondan almış , kafkasyanın her taşı O'nun ve savaşçılarının şanlı cihadına şahitlik etmiş..Şimdi de O'nun evlatları bıraktığı yerden yükseltiyorlar bayrağı..kafkasya toprakları yine şahadet şerbeti içmiş arslanların mübarek naşlarını basıyor bağrına..Tıpkı Anadolu gibi her karış toprağı şuheda kanıyla yoğrulmuş...Mevla onlara dedeleri Şamile layık evlatlar olmayı nasibeylemiş , ne güzel..Bize de dedelerimize layık torunlar olmak nasibeyle Allahım..!
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
SONUNDA O’NA KAVUŞTU !

Şeyh Şâmil’in bütün ömrü, Ruslarla mücâdele ile geçti. Sonunda, hîle ile kendisini oyuna getirdiler. 25 yıllık şanlı mücadeleden sonra Ruslara esir düştü. On sene esir kaldı. Daha sonra, Hacca gitmesi için kendisine izin verildi.
İstanbul’a geldiğinde, bütün millet bu meşhûr kahramanı görebilmek için yollara döküldü. Yer yerinden oynadı. Vapur, Dolmabahçe Sarayı’nda saltanat kayıkları ile karşılandı.
İstanbul’da bir müddet kaldıktan sonra, Hicaz’a gitmek üzere yola çıktı.
Medîne’yi uzaktan görünce yere kapandı ve sel gibi gözyaşı dökerek, sürüne sürüne Resûlullahın huzûruna geldi. Herkes heyecanla kendisini takîp ediyordu. Huzûra gelince, “Essalâtü vesselâmü aleyke yâ Resûlallah! Essalâtü vesselâmü aleyke yâ Habîballah! Essalâtü vesselâmü aleyke yâ Seyyid-el-evveline velâhırîn” dedi. Peygamber efendimiz, selâmına mukabele etti. Orada olanlar bu selâmı işittiler. Kabr-i şerîfin başında saatlerce gözyaşı dökerek, senelerdir duyduğu hasreti giderdi. Buraya yerleşti.
1871 yılında, 74 yaşında iken Medine’de Hakkın rahmetine kavuştu. Cennetül Baki kabristanına defnedildi...Allah O'na ziyadse rahmet eylesin...Ruhun şadolsun büyük komutan!
 

CAFERİ_TAYYAR

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
28 Şub 2009
Mesajlar
385
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
[ı][sıze=3]sonunda o’na kavuştu !

[/sıze][/ı]şeyh şâmil’in bütün ömrü, ruslarla mücâdele ile geçti. Sonunda, hîle ile kendisini oyuna getirdiler. 25 yıllık şanlı mücadeleden sonra ruslara esir düştü. On sene esir kaldı. Daha sonra, hacca gitmesi için kendisine izin verildi.
Istanbul’a geldiğinde, bütün millet bu meşhûr kahramanı görebilmek için yollara döküldü. Yer yerinden oynadı. Vapur, dolmabahçe sarayı’nda saltanat kayıkları ile karşılandı.
Istanbul’da bir müddet kaldıktan sonra, hicaz’a gitmek üzere yola çıktı.
Medîne’yi uzaktan görünce yere kapandı ve sel gibi gözyaşı dökerek, sürüne sürüne resûlullahın huzûruna geldi. Herkes heyecanla kendisini takîp ediyordu. Huzûra gelince, “essalâtü vesselâmü aleyke yâ resûlallah! Essalâtü vesselâmü aleyke yâ habîballah! Essalâtü vesselâmü aleyke yâ seyyid-el-evveline velâhırîn” dedi. Peygamber efendimiz, selâmına mukabele etti. Orada olanlar bu selâmı işittiler. Kabr-i şerîfin başında saatlerce gözyaşı dökerek, senelerdir duyduğu hasreti giderdi. Buraya yerleşti.
1871 yılında, 74 yaşında iken medine’de hakkın rahmetine kavuştu. Cennetül baki kabristanına defnedildi...allah o'na ziyadse rahmet eylesin...ruhun şadolsun büyük komutan!

s.a.
Allah c.c. Razı olsun kardeşim, paylaşımızını çok güzel.
Inşaallah cuma günleri fetih suresi kampanyamızdada bulunursunuz
 

CAFERİ_TAYYAR

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
28 Şub 2009
Mesajlar
385
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
s.a.
Başka bi beldeden başka bi şehid ,

Avustralya'dan Afganistan'a Hamza'nın Öyküsü

19 Ekim 2007 - 21:34:17
Onu ilk defa Afganistan’a gitme hazırlıkları yaptığım sırada incelediğim internet sitelerinden birinde görmüştüm. Yüzü maskeliydi ve elindeki silahıyla ABD başkanı Bush’a tehditler savuruyordu. İngilizce’yi harika konuşuyor, ABD askerlerinin bir an önce Afganistan’ı terk etmelerini istiyordu. İçimden “bu mutlaka Batı’lıdır. Afgan dağlarına ulaştığımda keşke bu direnişçiyle görüşebilsem” diye geçirmiştim. Meslekte yeni olmam hasebiyle yavaş yavaş oluşmaya başlayan gazetecilik hislerim, Afgan dağlarında Hamza’yı bulduğum takdirde ilginç bir öyküyle karşılaşacağımı haber veriyordu. İran’ın bir diğer ucu olan Zahedan’ı, eşkıyalarıyla ünlü Taftan Çölü’nü, insanların en çok merak ettikleri yerlerden biri olan Belucistan’ı ve Taliban’ın şu anki merkezi olarak bilinen Kuzey Veziristan’ı aştıktan sonra nihayet uçsuz bucaksız Afgan dağlarındaydım. Dağlarda karşılaştığım bir çok kişiden onunla ilgili hikayeler dinledim. Bush’u tehdit eden bu genç, Müslüman olup Taliban saflarına katılan bir Avustralya askeri idi. Günler süren bir çabanın ardından nihayet bir gece vakti Avustralya’lı Hamza’ya ulaştım. Hamza’nın hayat hikayesi şimdiye kadar dinlediğim belki de en ilginç öyküydü. Yakın zamanlarda aldığım bir haber bu öyküyü daha da ilginç kıldı. Avustralya’lı Taliban Hamza, ABD askerleriyle girdiği bir çatışma esnasında Afgan dağlarında şehit düşmüş. Biraz şiir, biraz aşk gibi olan bu öyküyle sizleri baş başa bırakıyorum. Bu öyküyü bütün dünya duymalı...

ADEM ÖZKÖSE
 

mir_erhan

Moderator
Katılım
13 Ara 2008
Mesajlar
6,148
Tepki puanı
502
Puanları
83
Yaş
44
SONUNDA O’NA KAVUŞTU !

Şeyh Şâmil’in bütün ömrü, Ruslarla mücâdele ile geçti. Sonunda, hîle ile kendisini oyuna getirdiler. 25 yıllık şanlı mücadeleden sonra Ruslara esir düştü. On sene esir kaldı. Daha sonra, Hacca gitmesi için kendisine izin verildi.
İstanbul’a geldiğinde, bütün millet bu meşhûr kahramanı görebilmek için yollara döküldü. Yer yerinden oynadı. Vapur, Dolmabahçe Sarayı’nda saltanat kayıkları ile karşılandı.
İstanbul’da bir müddet kaldıktan sonra, Hicaz’a gitmek üzere yola çıktı.
Medîne’yi uzaktan görünce yere kapandı ve sel gibi gözyaşı dökerek, sürüne sürüne Resûlullahın huzûruna geldi. Herkes heyecanla kendisini takîp ediyordu. Huzûra gelince, “Essalâtü vesselâmü aleyke yâ Resûlallah! Essalâtü vesselâmü aleyke yâ Habîballah! Essalâtü vesselâmü aleyke yâ Seyyid-el-evveline velâhırîn” dedi. Peygamber efendimiz, selâmına mukabele etti. Orada olanlar bu selâmı işittiler. Kabr-i şerîfin başında saatlerce gözyaşı dökerek, senelerdir duyduğu hasreti giderdi. Buraya yerleşti.
1871 yılında, 74 yaşında iken Medine’de Hakkın rahmetine kavuştu. Cennetül Baki kabristanına defnedildi...Allah O'na ziyadse rahmet eylesin...Ruhun şadolsun büyük komutan!


selamün aleyküm..
sevgil kardeşim ellerine sağlık Allah senden razı olsun...

Allah onlardan razı olsun inşallah...

İslam gömleğini giymenin ateşten gömlek giymekle eşdeğer olduğu ve böyle tabir edildiği ve müslümanca yaşamanın zorun zoru olduğu bu zamanda Allah için çarpışan yiğitlere buradan şöyle bir dönüp şehadet parmağımı kaldırarak , kalbimin ta derinliklerinden bir tekbir ve bu kahramanlara da selam gönderiyorum
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
İslam gömleğini giymenin ateşten gömlek giymekle eşdeğer olduğu ve böyle tabir edildiği ve müslümanca yaşamanın zorun zoru olduğu bu zamanda Allah için çarpışan yiğitlere buradan şöyle bir dönüp şehadet parmağımı kaldırarak , kalbimin ta derinliklerinden bir tekbir ve bu kahramanlara da selam gönderiyorum
 

CAFERİ_TAYYAR

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
28 Şub 2009
Mesajlar
385
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
s.a.
Başka bi beldeden başka bi şehid ,

Avustralya'dan Afganistan'a Hamza'nın Öyküsü

19 Ekim 2007 - 21:34:17
Onu ilk defa Afganistan’a gitme hazırlıkları yaptığım sırada incelediğim internet sitelerinden birinde görmüştüm. Yüzü maskeliydi ve elindeki silahıyla ABD başkanı Bush’a tehditler savuruyordu. İngilizce’yi harika konuşuyor, ABD askerlerinin bir an önce Afganistan’ı terk etmelerini istiyordu. İçimden “bu mutlaka Batı’lıdır. Afgan dağlarına ulaştığımda keşke bu direnişçiyle görüşebilsem” diye geçirmiştim. Meslekte yeni olmam hasebiyle yavaş yavaş oluşmaya başlayan gazetecilik hislerim, Afgan dağlarında Hamza’yı bulduğum takdirde ilginç bir öyküyle karşılaşacağımı haber veriyordu. İran’ın bir diğer ucu olan Zahedan’ı, eşkıyalarıyla ünlü Taftan Çölü’nü, insanların en çok merak ettikleri yerlerden biri olan Belucistan’ı ve Taliban’ın şu anki merkezi olarak bilinen Kuzey Veziristan’ı aştıktan sonra nihayet uçsuz bucaksız Afgan dağlarındaydım. Dağlarda karşılaştığım bir çok kişiden onunla ilgili hikayeler dinledim. Bush’u tehdit eden bu genç, Müslüman olup Taliban saflarına katılan bir Avustralya askeri idi. Günler süren bir çabanın ardından nihayet bir gece vakti Avustralya’lı Hamza’ya ulaştım. Hamza’nın hayat hikayesi şimdiye kadar dinlediğim belki de en ilginç öyküydü. Yakın zamanlarda aldığım bir haber bu öyküyü daha da ilginç kıldı. Avustralya’lı Taliban Hamza, ABD askerleriyle girdiği bir çatışma esnasında Afgan dağlarında şehit düşmüş. Biraz şiir, biraz aşk gibi olan bu öyküyle sizleri baş başa bırakıyorum. Bu öyküyü bütün dünya duymalı...

ADEM ÖZKÖSE


s.a. arkadaşlar,
İsterseniz bu günde avusturyalı Hamzanın hayat hikayesine bakalım, doğumundan şehadete uzanan serüvene.

Avustralya’lı Hamza’nın Öyküsü

Müslüman olmadan önceki ismi Mefyu Stifut olan Hamza, Avustralya’nın en güzel sahil şehirlerinden biri olan Birizbint’de doğar. Birizbint özellikle sörf meraklılarının akın ettiği bir şehirdir. Ailesi orta seviyede bir Hristiyan olan Hamza arkadaş çevresinin etkisiyle kendini bugün birçok Batılı gencin yaşadığı çirkef bir yaşamın içinde bulur.

Hamza ilk gençlik yıllarında yaşadıklarını şu cümlelerle anlatıyordu: “Brizbint’de sürekli denize giriyor, içkili partilere katılıyor, hayatımı eğlenceyle geçiriyordum. Belli bir zaman sonra benim gibi sörfle uğraşan arkadaşlarımın organize ettikleri kokain partilerine iştirak etmeye başladım. Bu partilerde aklınıza gelebilecek her türlü ahlâksızlığı gerçekleştiriyorduk. Kokain bir süre sonra bende öyle bir bağımlılık yaptı ki, aklımı kaybetme noktasına geldim. Eve gitmiyor, çoğu zaman sokaklarda sabahlıyordum.” Hamza tam bir berduş hayatı yaşamaya başlar. Ailesi ve çevresi Hamza’ya delirmiş gözüyle bakarlar. Sokakta sabahladığı günlerden bir gün Hamza içinden gelen şiddetli bir duygunun hücumuna uğrar. Bu duygu Hamza’nın uzun zamandır terk ettiği düşünme melekesini harekete geçirir;” Kendimde olduğum bir gün, zihnime şiddetli bir korku geldi. Öldüğüm zaman ben ne olacağım diye düşünmeye başladım. Bu o kadar şiddetli bir korkuydu ki, kelimelerle ifade edemem. O günden sonra kiliseye gitmeye ve İncil'i okumaya başladım. Kiliseye gitmek ve İncil'i okumaya başlamak bana bir nebze olsun iyi gelmiş, kokaini daha az kullanmaya başlamıştım.” Hamza artık iyi bir Hristiyan, ailesinin gurur duyabileceği iyi bir Avustralya vatandaşı olmak ister. Hatta devam ettiği kilisedeki papazın vaazlarının etkisiyle Avustralya ordusuna katılıp, Doğu Timur’daki Müslümanlara karşı savaşmaya karar verir. Çünkü kilise papazı kiliseye devam eden gençlere Avustralya Ordusu’na katılıp Müslümanlara karşı savaştıkları takdirde tüm günahlarının affolunacağını, cennete gideceklerini vaat etmektedir. Hamza ayrıca orduya katıldığı takdirde kötü alışkanlıklarından tamamen kurtulabileceğini de düşünür. Fakat Avustralya Ordusu hiç de Hamza’nın düşlediği gibi çıkmaz. Hamza kısa bir zaman sonra ordudan ve Avustralya Ordusu’ndan nefret etmeye başlar. Hamza yaşadığı bu süreçten şu şekilde bahsediyor: “Orduya katıldıktan kısa bir süre sonra, Doğu Timur’a gidip Hıristiyanların yanında Müslümanlara karşı savaşmaya başladım. Orduya katılmıştım; fakat iç huzurum yine yoktu. Avustralya toplumundan ve ordudan nefret ediyordum. Çünkü tek yaptıkları şey içki içmek ve eğlenmekti. Bunları yapmak da bana çok basit bedensel zevkler olarak geliyordu. Ayrıca Hıristiyanlık bana saçma gelmeye başlamıştı. Ben farklı bir şey arıyordum ve içimdeki ses ona ulaştığımda huzur bulacağımı söylüyordu.” Hamza’da artık hakîkatı arama cehdi oluşmaya başlar. Zihni artık binlerce soruyla doludur.



Hamza’nın zihnindeki İslam da, birçok Batılı’nın zihnine sokulan İslam gibi olumsuz imgeler barındırır; “İslam hakkında pek fazla bilgim yoktu. Fakat ailemden ve okuldan aldığım bilgilere göre; İslâm’ı kadınları aşağılayan bir din, Hz. Muhammed’i de kadın düşkünü bir kimse olarak biliyordum. Ayrıca orduya katılmadan önce gittiğim kilisenin papazı, Müslümanların dünya için en büyük tehlike olduklarını, Müslümanların güçlenmesini mutlaka engellememiz gerektiğini söylüyordu.” Hamza yılmadan, usanmadan hakîkatin izine ulaşmaya çalışır. Sürekli yaratıcıya dua eder. Hatta bazı geceler gözyaşı dökerek Allah’a kendine hakîkati göstermesi için adeta yalvarır. Hamza’nın samimi bir şekilde yaptığı dualar kabul olur ve bundan sonra sınırlı insan zihninin zor idrak edeceği olaylar meydana gelmeye başlar. Hamza sözlerine şöyle devam ediyor: ”Bir Yaratıcı'ya inandığım için sürekli O'na dua ediyor, O'ndan ruhuma huzur verecek yolu göstermesini istiyordum. Günlerce dua ettim. Sanırım bu dualarım kabul edildi ve bir gün internette gezinirken Çeçenlerin ünlü komutanı Hattab’ın resmine rastladım. Hattab’ın bakışlarında hiçbir insanda görmediğim huzuru gördüm. Bu bakışlardan o kadar çok etkilendim ki, anlatamam... Yaşadıklarım, hissettiklerim gerçekten çok ilginç şeylerdi. Allah sanki ruhuma yeniden şekil veriyordu. Birkaç gün sonra Hattab’ın resmini bilgisayardan çıkarıp, karargâhtaki yatağımın başucuna astım.” Hamza artık efsanevi Çeçen Komutan Hattab'la ve İslâm'la ilgili araştırmalar yapmaya başlar. Sık sık İslâm’ı anlatan kitapları okur ve Çeçen direnişçilerle ilgili bilgisayarlardan indirdiği görüntüleri seyreder.

Hamza özellikle Müslüman direnişçilere karşı büyük bir sevgi besler. Çünkü bir grup insanın dünyanın süper güçlerine karşı verdikleri savaş ona çok anlamlı ve asil gelir. İslâm’ı araştırdıkça Hamza’nın Müslüman direnişçilerle tanışma isteği daha da artar. Hamza bu arada Avustralya ordusundan ayrılmaya da karar verir. Üç sene Avustralya ordusunda görev yapan Hamza artık kendini başka bir dünyaya ait hissetmeye başlamıştır. Ordudan ayrılan Hamza hemen Müslümanlarla tanışmak için harekete geçer. Fakat tanıştığı Müslümanlar Hamza’ya büyük bir hayal kırıklığı yaşatırlar. Hamza bu hayal kırıklığını şu cümlelerle anlatıyor: ”Ordudan ayrılır ayrılmaz Müslüman’larla tanışmak için harekete geçtim. İçimde büyük bir heyecan vardı. Brizbint’te birkaç Müslüman’la tanıştım, fakat onlar düşündüğüm gibi çıkmadılar. Kendilerini Müslüman olarak isimlendiriyorlardı, ama yaşantıları Avustralyalı Hıristiyanlardan çok da farklı değildi. Onlar da dünya zevklerinin peşine düşmüşlerdi. Tanıştığım Müslümanlardan beni Hattab'la görüştürmelerini istedim. Bunun imkânsız olduğunu, çaba gösterirsem Afganistan’daki direnişçilerle görüşebileceğimi söylediler. Zaten tanıştığım Müslümanlar cihada da çok sıcak bakmıyorlardı. Bunun üzerine ben de kendi başıma Afganistan’a gitmeye karar verdim. Şimdiye kadar dualarım bana hep yol göstermiş, yaratıcı bana yardım etmişti. Bundan sonra da onun bana yardımcı olacağını düşünüyordum.”

İkiz kulelere yapılan saldırılar olmadan 1 ay önce Hamza, Afganistan’a gitmek için yola koyulur. Efsane Komutan Hattab’a, Afganistan’da kuracağı bağlantılarla ulaşabileceğimi düşünüyordur. Çünkü tanıştığı Müslümanlar Hamza’ya farklı coğrafyalardaki direnişçilerin birbirleriyle ilişki içinde olduklarını söylemişlerdir. Bundan sonra Hamza kendini ilginç bir yolculuğun içinde bulur; “Afganistan’a gitme kararını alınca Malezya üzerinden İran’a bilet aldım ve uçakla Tahran’a indim. Tahran’da bir Afgan’la karşılaştım. Ona Afganistan’a gitmek istediğimi söyleyince bana Peştuca bir mektup yazdı ve eğer yolda zor durumda kalırsam bu mektubu her hangi bir Afgan’a göstermemi söyledi. Daha sonra Tahran’dan Meşhed'e geçtim. Meşhed’de param çalındı ve İran’da beş parasız ortada kaldım. Meşhed’de çarşıda gezerken 2 Afgan’la karşılaştım. Aklıma mektup geldi, mektubu karşılaştığım Afgan’lara verdim. Mektubu okudular ve beni Afganistan’a götürebileceklerini söylediler. Onlara hiç param olmadığını belirttim. Bunun üzerine Taliban’a ulaşana kadar bütün masraflarımı onlar üstlendiler. Meşhed’den Herat’a hareket ettik. Herat’ta Taliban’a bağlı direnişçiler tarafından karşılandık. Daha sonra da Herat’tan Kandahar’a geçtik.”

O dönem Afganistan’da Taliban iktidarı yaşanmaktadır. Ayrıca Batı medyasında Taliban’la ilgili her gün olumsuz haberler çıkmaktadır. Bu da Hamza’yı ister istemez korkutur. Hamza Taliban’la karşılaştıktan sonra yaşadıkları ve Taliban hakkındaki gözlemleri hakkında şunları söylüyor: “İlk önce beni sorguladılar. Çünkü ben Müslüman değildim ve de bir Batılı’ydım. Onlara yaşadıklarımı anlattım, İslâm’ı ve direnişçileri tanımak için Afganistan’a geldiğimi söyledim. Yaşadıklarımı dinledikten sonra bana çok iyi davranmaya başladılar. Karşımda inanılmaz derecede saf ve temiz insanlar vardı. Batı insanında olan bencillik, hırs bu insanlara çok uzaktı. Bir de inanılmaz derecede misafirperverdiler. İçimi güzel bir huzur kaplamıştı. Bedensel ihtiyaçlardan ziyade, ruhlarının ihtiyacını gidermeye çalışıyorlardı. Doğru yere geldiğimi ve aradığım mutluluğu burada bulacağımı hissetmeye başladım.”

Hidayet artık Hamza’ya çok yakındır. İngilizce bilen bir Taliban mensubuyla günlerce İslâm üzerine sohbet eden Avustralya’lı asker, İslâm'la ilgili aklına takılan bütün soruları ona sorar. Sonunda Müslüman olmaya karar veren Hamza, Kelime-i Şehadet getirerek Afgan dağlarında İslam Ailesi’ne girer. Hamza Müslüman olduktan kısa bir süre sonra da, Taliban saflarında ABD’ye ve NATO askerlerine karşı savaşmaya başlar. Hamza’ya Afganistan’daki hayata alışmasının zor olup olmadığını sormuştum. Çünkü Afganistan’da yaşamak zordu. Ayrıca Hamza’nın geldiği kültür, Afgan dağlarındaki yaşama son derece uzak bir kültürdü. Hamza bu soruma şu manidar cevabı verdi: ”Ben zaten ülkemden yeni bir hayata, huzurlu bir dünyaya başlamak için çıkmıştım ve aradığım mutluluğu da burada buldum. İlk başlarda bazı zorluklar çektim; fakat şu an her şeye alıştım. Hiçbir zaman da buradan ayrılmayı düşünmüyorum. Batılıların hayat standartları Taliban’ın şartlarından çok daha iyi olabilir. Fakat hiçbiri buradaki mücahidler kadar mutlu değiller. İnsan ancak Müslüman olarak, İslâm’ı yaşayarak mutlu olabilir. Amerikalılar, Avustralyalılar, İngilizler, İtalyanlar aradıkları huzuru ancak İslâm’da bulabilirler. Onların ne kadar mutsuz olduklarını ben çok iyi biliyorum.”

Hamza kendisinden ayrılmadan önce bana iki büyük hayalinin olduğunu söylemişti. Birisi çok sevdiği annesinin hidayete erip Müslüman olması, bir diğeri de işgal altındaki Kabil ve Kudüs’ün tekrar Müslümanlar tarafından ele geçirilmesi. Hamza dünya gözüyle bu hayallerinin gerçekleşeceği günleri göremedi. Umarım Hamza’nın hayalleri bir gün gerçek olur ve Hamza yüzünden hiç eksik olmayan o güzel tebessümle bulutların ardından hayallerinin gerçekleştiğini görür.
 

Emir Sadullayev

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
2 Mar 2009
Mesajlar
90
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
Selamün Aleyküm,

Allah c.c. razı olsun bu güzel bilgileri bizlere aktardığınız için...
 

Emir Sadullayev

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
2 Mar 2009
Mesajlar
90
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
38
s.a. arkadaşlar,
Peki bizden önce bir kaç arkadaşımızın yaptığı bu güzel geleneği biz sürdürelimmi ne dersiniz.
Hem çeçenistan, hem filistin ve diğer bütün şehidlerimiz için
her cuma saat 22:00'da FETİH SURESİNİ okuyalım inş.
Artık liste yapıp yapmama konusudna sizler bilirsiz.
Ama en azından katılıcaklar bildirise kaç gönüldaş burdayız biliriz.

ÇARLAR ÖLECEKTİR, PETROLARINIZ, VE KATERİNALARINIZ GİBİ NİKOLA DA GÖZLERİ ARKASINDA GİDECEKTİR... FAKAT KAFKASYA MUTLAKA KURTULACAK HÜR VE MESUT OLACAKTIR. ALLAH , HAK VE VATAN UĞRUNDA ÇARPIŞANLARA YARDIMCI OLSUN...

ÖLÜMÜ SEVGİLİ GİBİ KUCAKLAYAN VE ŞEHİTLİĞE SUSAYAN İNSANLARA, ESARET TEKLİF ETMEK ÇOK BOŞ VE GÜLÜNÇTÜR...

DÜŞMANA KARŞI DİRİ KEDİ , ÖLMÜŞ ASLANDAN İYİDİR.


İmam Şamil
 

CAFERİ_TAYYAR

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
28 Şub 2009
Mesajlar
385
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
s.a.
Arkadaşlar bu bün cuma, inşaallah bu gün saat 22:00 de tüm şehidlerimiz için, fetih suresinde buluşucaz.
 

CAFERİ_TAYYAR

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
28 Şub 2009
Mesajlar
385
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
S.a.
Yerime geldim şimdi, bakıyorumda bugüne talip olan kimse yok.
Bi elin parmakları kadar bile olamadık öylemi.
 

CAFERİ_TAYYAR

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
28 Şub 2009
Mesajlar
385
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
S.a.
Evet arkadaşlar dün gece bize katılanlar olduysa yazarlarsa sevinirim.
Inş bereketli bi gece olmuştur
 

kimkimdir

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
9 Şub 2009
Mesajlar
6,610
Tepki puanı
2
Puanları
0
Yaş
53
Hattab: Cihadla Geçen Bir Ömür

Gençliğinden itibaren zulüm ve işgal altındaki Müslümanların yanında yer alan Hattab, defalarca yaralanmasına rağmen kardeşlerinin yanında olmaktan geri kalmadı. Çeçenistan cihadında birinci ve ikinci savaş sırasında Rus güçlerine ağır kayıplar verdirdi

1695.jpg


Arap Körfezinde varlıklı ve kültürlü bir ailenin çocuğu olarak doğan Amerikan Lisesi'nde okuma hakkını bir kenara bırakmış,1987'de Afganistan cihadına katılmıştı.

İbnu'l Hattab kod adını kullanan Hattab, hem genel hem de özel Sovyet güçlerine karşı birçok operasyon, pusu ve baskınlarda bulunmuş ve 1988–1993 yılları Afganistan'daki birçok önemli operasyona katılmıştır. 1993'te yine Ruslarla savaşmak üzere Tacikistan'a geçen Hattab, burada da 2 yıl cihadı sürdürür. 1995'te ise Afganistan'dan sekiz mücahit arkadaşı ile Çeçenistan'a gider. Rus ordusunun korkulu rüyası haline gelen ve büyük operasyonlara imza atan Hattab, Çeçenistan'a gidişinden 7 yıl sonra zehirlenerek şehit edildi.

9007.jpg
Gençliğinden itibaren zulüm ve işgal altındaki Müslümanların yanında yer alan Hattab, defalarca yaralanmasına rağmen kardeşlerinin yanında olmaktan geri kalmadı. Çeçenistan cihadında birinci ve ikinci savaş sırasında Rus güçlerine ağır kayıplar verdirdi.


1996 yılının sonbaharında Rusya'nın Çeçenistan'dan çekilmesinden sonra Hattab Çeçenistan'da "Kahraman" ilan edildi. Şamil Basayev ve Salman Raduyev gibi Çeçenistan cihadının önemli komutanlarının da katıldığı bir törenle kendisine "Üstün Cesaret Madalyası" takdim edilip ayrıca Çeçen Hükümeti tarafından General rütbesi ile onurlandırıldı. Cevher Dudayev de şehadetinden önce hal ve davranışlarıyla Hattab'ı her zaman takdir ettiğini göstermiştir.
Çeçenistan ve Kafkas gençlerinin İslami ve askeri eğitimlerini alması konusunda gayretli ve öncü isimler arasında yer alan Hattab, birçok kere zor şartlar içinde kalmasına rağmen cihad meydanını terk etmedi. 15 yılı aşkın cihad hayatında çok istemiş olduğu şehadete 19 Mart 2002 tarihinde ulaştı. Kendisini savaş meydanında yenemeyenler hainlerin eliyle onu zehirleyerek yok etmek istediler. Zehirlenerek canını Rabbimize teslim eden Hattab, mezhebi-milliyeti ne olursa olsun zulüm altında bulunan kardeşlerimiz için destansı bir kavga vermenin temsilî şahsiyeti oldu. Hayatını cihada adayarak, kardeşleri için kendini feda etme gibi değerlerimizin yaşatıcılarından biri oldu.


Şehid Hattab'ın Oğluna Yazdığı Mektup:

Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla

Salih, kutsal bir mücadele olan Çeçenistan'dan, benim sana olan tavsiyem budur. İslam tarihi sayfalarında sadece Allah yolunda verdikleri sözleri tutanlar şerefle kayıd edilmiştir. Onlar ise sözlerinde durarak söyledikleri gibi, savaşın olduğu yere gidenlerdir.

İnan bana oğlum, para inananları inaçlarından alıkoydu. İnananlar batılaştılar ve onların maaşlara tapıyorlar. Ancak, Allah'ın verdiği daha hayırlıdır.
9005.jpg
Ve bu yanlış davranıştan dolayı insanlar sanki hayvanlaşmışlar. Yani, onlar sabah kahvaltıya kalkarlar, sonra işe giderler, sonra öğlen yemeğe giderler, sonra eve giderler ve sonunda yatarlar. Ve onların hayatlarında başka bir amaç ve hedef yoktur.
İnan bana Salih, onların amacı kendilerini zenginleştirmek ve о yolda ilerlerken problemlerden kendilerini sigorta etmek. Ancak, problemler hiçbir zaman bitmez. Evde, karısıyla, çocuklarıyla, ev problemi ve benzeri problemleri birini çözerler, arkadan diğeri başlar. Ve böylece onları çözerlerken hayatları sona erer, problemleri kalır.
Bu gün İslam ümmeti içerisinde her türlü insanlar mevcuttur: Alimler, talebeler, işadamları, mühendisler hatta hırsızlar ve haydutlar. Ancak, Tevhid ehli ve Cihad ehli askeri azdır.
İnan Salih, bu gün Cihad zamanıdır. Küfr ümmeti çok dikkatli çalışmaktadır. İslam ümmeti ise keskin bir kılıca muhtaçtır.
Allah, bu zamanda da İslam ümmetine merhamet ederdi, Peygamber efendimizin (s.a.v.) ve ashabın ve onların yolunda devam edenlerin zamanından bahis etmiyorum.
Biz gördük, dünyanın en fakir olan milleti Sovyet birliğini nasıl yok ettiğini ve en az olan milletin ise Rusya'nın kalbini kırdığını. Ben bunlarla yaşamasaydım, belki ben de inanmazdım.
İnan Salih'im, ölümünü kendin seçebilirsin şahadetini isteyerek cihat yolunda. Ama Allah daha iyi bilir. Allah'a tevekkül et ve ölümüne dimdik karşı koy hayat da о zaman sana gelir. Allah'a olan ümidini yetirme ve ona tüm kalbinle inan. Biz insanlar Allah'a inanırız ve yine de zafer gelir mi acaba diye şüpheleniriz? İnsanlar her zaman şüpheli davranırlar. Körfez savaşından beri, kafir uçakları tankları çoğu insanların kalplerinde korku bırakmıştır.
9006.jpg
Körfez savaşı, Afganistan'da Rusya'ya karşı kazanılan savaşdan sonra Müslümanların kalplerine inen inanç ve cesareti yok etmeye yetti. Düşmanların silahlı kuvvetleri Allah'a inanan az bir insanlara karşı yenilgiye uğradıktan sonra, Orta Doğuya tüm yerlere yerleşip Muhammed ümmetini korkutmaya başlamışlardır. Saddam'a ve askerlerine bir şey olmuyordu. Ama Batı gittikçe vahşileşerek Müslümanları korkutarak onları tüm sahip olduklarına el koyarak devam ettiler ve biz buna karşı koymayı borç bildik. Ve hala bu savaş 18 yıldır devam etmektedir.
Salih zaman gelir sen de ölümle karşı karşıya kalırsın. O halde Allah'a yönel ve O'nun yolunda cihat et. O, bu dünya'da ve öbür dünya'da da bir şereftir. Canım benim! Sen hala çok küçüksün. Ama biz sana ve senin yaştakilere bir yol gösterdik ki bunu bize bizim nineler gösteremezdi. Biz önce Allah'a ve sonra size inanıyoruz. Siz, bu ümmettin umudusunuz.
Maalesef, bu gün gençler televizyonun ve futbolun ve benzeri şeylerin ve arabaların kölesi olmuşlar. Boşu boşuna ölmekten kork ve Allah'tan sonunu hayırlı olmasi için dua et. Allah yolunda cesedini parçalanarak ölmek, mahşer'de seni Peygamber efendimizle (s.a.v.) beraber kılar.
Benim için en büyük hediye, Elhamdulillah, senin bu cihat topraklarında dünyaya gelmendir. Senin anne tarafı akrabalar birileri şehit edildi, birileri benimle hala savaşmaktalar, birileri Ruslara esir düştüler. Onlar ilk Dağistan'da şeriatı ilan edenlerdendirler. Ben hatırlıyorum, о zamanlarda onların bulundukları köyler, Ruslar tarafından çembere altına alınmıştı ve biz onlara yardıma koştuk ve beraberce orada kafirleri dize getirdik.
Çeçenistan'da о zaman senin annen hala seni karnında taşıyordu. Ve uçaklar bizim toprağımızı her yerde bombalıyordu ve yakıyordu. Ve onun için, Allah'a şükür et ki sen karnındayken cihadın seslerini duymaya başladın. Senin annen ise bir yerde öbür yere koşardı. Canım benim, lüks bir hayatı hiç düşünme çünkü seni her yerde küfür ümmeti takip edecektir ve sana rahat vermeyeceklerdir. Sen ise babanın yoluna devam et ve şerefli bir yol seç. Çoğu senin babanın arkadaşları da bunu seçtiler ve şehit oldular veya esir düştüler. Sen ise onlar'dan daha iyi değilsin. Hayatında ciddi bir karar al ye Allah'a inanarak ve zafere inanarak devam et. Boş konuşmalara kulak verme, çok soru da sorma. İlim ara ve onu uygula ve Allah'ın kitabını öğren. Küçükken bunları yap sonra Allah'ın yolunda cihad'a hazırlığını yap.
Oğlum benim! Bilmem, cihad'ta beraber olurmuyuz. Belki sen tek başına olursun, ben ise mezarda. Ama bu bir komutanın askere olan bir tavsiyesidir, benim için bir rahmet ol, bana dua et ve Salih bir evlat ol ki, ölenler ancak salih evladın duasını alırlar. Peygamberimiz de böyle söylemiştir.
İsterim ki, Allah'ım koru onu! Bu ümmete faydalı ve bu dini korumaya güç ve cesaretini ver ona! Ve senin sonsuz rahmetinden rahmet eyle ona! Allah'ım düşmanlarından koru onu! Ve fakir babasına ve annesine şefaatçi kıl onu! Allah, inanmayanlara karşı senin şerefini ve gücünü yükseltsin!
Allahu Ekber
Senin baban, Hattab










Iktibas;



 

CAFERİ_TAYYAR

Kayıtlı Kullanıcı
Katılım
28 Şub 2009
Mesajlar
385
Tepki puanı
0
Puanları
0
Yaş
54
Hattab: Cihadla Geçen Bir Ömür

Gençliğinden itibaren zulüm ve işgal altındaki Müslümanların yanında yer alan Hattab, defalarca yaralanmasına rağmen kardeşlerinin yanında olmaktan geri kalmadı. Çeçenistan cihadında birinci ve ikinci savaş sırasında Rus güçlerine ağır kayıplar verdirdi

1695.jpg


Arap Körfezinde varlıklı ve kültürlü bir ailenin çocuğu olarak doğan Amerikan Lisesi'nde okuma hakkını bir kenara bırakmış,1987'de Afganistan cihadına katılmıştı.

İbnu'l Hattab kod adını kullanan Hattab, hem genel hem de özel Sovyet güçlerine karşı birçok operasyon, pusu ve baskınlarda bulunmuş ve 1988–1993 yılları Afganistan'daki birçok önemli operasyona katılmıştır. 1993'te yine Ruslarla savaşmak üzere Tacikistan'a geçen Hattab, burada da 2 yıl cihadı sürdürür. 1995'te ise Afganistan'dan sekiz mücahit arkadaşı ile Çeçenistan'a gider. Rus ordusunun korkulu rüyası haline gelen ve büyük operasyonlara imza atan Hattab, Çeçenistan'a gidişinden 7 yıl sonra zehirlenerek şehit edildi.

9007.jpg
Gençliğinden itibaren zulüm ve işgal altındaki Müslümanların yanında yer alan Hattab, defalarca yaralanmasına rağmen kardeşlerinin yanında olmaktan geri kalmadı. Çeçenistan cihadında birinci ve ikinci savaş sırasında Rus güçlerine ağır kayıplar verdirdi.


1996 yılının sonbaharında Rusya'nın Çeçenistan'dan çekilmesinden sonra Hattab Çeçenistan'da "Kahraman" ilan edildi. Şamil Basayev ve Salman Raduyev gibi Çeçenistan cihadının önemli komutanlarının da katıldığı bir törenle kendisine "Üstün Cesaret Madalyası" takdim edilip ayrıca Çeçen Hükümeti tarafından General rütbesi ile onurlandırıldı. Cevher Dudayev de şehadetinden önce hal ve davranışlarıyla Hattab'ı her zaman takdir ettiğini göstermiştir.
Çeçenistan ve Kafkas gençlerinin İslami ve askeri eğitimlerini alması konusunda gayretli ve öncü isimler arasında yer alan Hattab, birçok kere zor şartlar içinde kalmasına rağmen cihad meydanını terk etmedi. 15 yılı aşkın cihad hayatında çok istemiş olduğu şehadete 19 Mart 2002 tarihinde ulaştı. Kendisini savaş meydanında yenemeyenler hainlerin eliyle onu zehirleyerek yok etmek istediler. Zehirlenerek canını Rabbimize teslim eden Hattab, mezhebi-milliyeti ne olursa olsun zulüm altında bulunan kardeşlerimiz için destansı bir kavga vermenin temsilî şahsiyeti oldu. Hayatını cihada adayarak, kardeşleri için kendini feda etme gibi değerlerimizin yaşatıcılarından biri oldu.


Şehid Hattab'ın Oğluna Yazdığı Mektup:

Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla

Salih, kutsal bir mücadele olan Çeçenistan'dan, benim sana olan tavsiyem budur. İslam tarihi sayfalarında sadece Allah yolunda verdikleri sözleri tutanlar şerefle kayıd edilmiştir. Onlar ise sözlerinde durarak söyledikleri gibi, savaşın olduğu yere gidenlerdir.

İnan bana oğlum, para inananları inaçlarından alıkoydu. İnananlar batılaştılar ve onların maaşlara tapıyorlar. Ancak, Allah'ın verdiği daha hayırlıdır.
9005.jpg
Ve bu yanlış davranıştan dolayı insanlar sanki hayvanlaşmışlar. Yani, onlar sabah kahvaltıya kalkarlar, sonra işe giderler, sonra öğlen yemeğe giderler, sonra eve giderler ve sonunda yatarlar. Ve onların hayatlarında başka bir amaç ve hedef yoktur.
İnan bana Salih, onların amacı kendilerini zenginleştirmek ve о yolda ilerlerken problemlerden kendilerini sigorta etmek. Ancak, problemler hiçbir zaman bitmez. Evde, karısıyla, çocuklarıyla, ev problemi ve benzeri problemleri birini çözerler, arkadan diğeri başlar. Ve böylece onları çözerlerken hayatları sona erer, problemleri kalır.
Bu gün İslam ümmeti içerisinde her türlü insanlar mevcuttur: Alimler, talebeler, işadamları, mühendisler hatta hırsızlar ve haydutlar. Ancak, Tevhid ehli ve Cihad ehli askeri azdır.
İnan Salih, bu gün Cihad zamanıdır. Küfr ümmeti çok dikkatli çalışmaktadır. İslam ümmeti ise keskin bir kılıca muhtaçtır.
Allah, bu zamanda da İslam ümmetine merhamet ederdi, Peygamber efendimizin (s.a.v.) ve ashabın ve onların yolunda devam edenlerin zamanından bahis etmiyorum.
Biz gördük, dünyanın en fakir olan milleti Sovyet birliğini nasıl yok ettiğini ve en az olan milletin ise Rusya'nın kalbini kırdığını. Ben bunlarla yaşamasaydım, belki ben de inanmazdım.
İnan Salih'im, ölümünü kendin seçebilirsin şahadetini isteyerek cihat yolunda. Ama Allah daha iyi bilir. Allah'a tevekkül et ve ölümüne dimdik karşı koy hayat da о zaman sana gelir. Allah'a olan ümidini yetirme ve ona tüm kalbinle inan. Biz insanlar Allah'a inanırız ve yine de zafer gelir mi acaba diye şüpheleniriz? İnsanlar her zaman şüpheli davranırlar. Körfez savaşından beri, kafir uçakları tankları çoğu insanların kalplerinde korku bırakmıştır.
9006.jpg
Körfez savaşı, Afganistan'da Rusya'ya karşı kazanılan savaşdan sonra Müslümanların kalplerine inen inanç ve cesareti yok etmeye yetti. Düşmanların silahlı kuvvetleri Allah'a inanan az bir insanlara karşı yenilgiye uğradıktan sonra, Orta Doğuya tüm yerlere yerleşip Muhammed ümmetini korkutmaya başlamışlardır. Saddam'a ve askerlerine bir şey olmuyordu. Ama Batı gittikçe vahşileşerek Müslümanları korkutarak onları tüm sahip olduklarına el koyarak devam ettiler ve biz buna karşı koymayı borç bildik. Ve hala bu savaş 18 yıldır devam etmektedir.
Salih zaman gelir sen de ölümle karşı karşıya kalırsın. O halde Allah'a yönel ve O'nun yolunda cihat et. O, bu dünya'da ve öbür dünya'da da bir şereftir. Canım benim! Sen hala çok küçüksün. Ama biz sana ve senin yaştakilere bir yol gösterdik ki bunu bize bizim nineler gösteremezdi. Biz önce Allah'a ve sonra size inanıyoruz. Siz, bu ümmettin umudusunuz.
Maalesef, bu gün gençler televizyonun ve futbolun ve benzeri şeylerin ve arabaların kölesi olmuşlar. Boşu boşuna ölmekten kork ve Allah'tan sonunu hayırlı olmasi için dua et. Allah yolunda cesedini parçalanarak ölmek, mahşer'de seni Peygamber efendimizle (s.a.v.) beraber kılar.
Benim için en büyük hediye, Elhamdulillah, senin bu cihat topraklarında dünyaya gelmendir. Senin anne tarafı akrabalar birileri şehit edildi, birileri benimle hala savaşmaktalar, birileri Ruslara esir düştüler. Onlar ilk Dağistan'da şeriatı ilan edenlerdendirler. Ben hatırlıyorum, о zamanlarda onların bulundukları köyler, Ruslar tarafından çembere altına alınmıştı ve biz onlara yardıma koştuk ve beraberce orada kafirleri dize getirdik.
Çeçenistan'da о zaman senin annen hala seni karnında taşıyordu. Ve uçaklar bizim toprağımızı her yerde bombalıyordu ve yakıyordu. Ve onun için, Allah'a şükür et ki sen karnındayken cihadın seslerini duymaya başladın. Senin annen ise bir yerde öbür yere koşardı. Canım benim, lüks bir hayatı hiç düşünme çünkü seni her yerde küfür ümmeti takip edecektir ve sana rahat vermeyeceklerdir. Sen ise babanın yoluna devam et ve şerefli bir yol seç. Çoğu senin babanın arkadaşları da bunu seçtiler ve şehit oldular veya esir düştüler. Sen ise onlar'dan daha iyi değilsin. Hayatında ciddi bir karar al ye Allah'a inanarak ve zafere inanarak devam et. Boş konuşmalara kulak verme, çok soru da sorma. İlim ara ve onu uygula ve Allah'ın kitabını öğren. Küçükken bunları yap sonra Allah'ın yolunda cihad'a hazırlığını yap.
Oğlum benim! Bilmem, cihad'ta beraber olurmuyuz. Belki sen tek başına olursun, ben ise mezarda. Ama bu bir komutanın askere olan bir tavsiyesidir, benim için bir rahmet ol, bana dua et ve Salih bir evlat ol ki, ölenler ancak salih evladın duasını alırlar. Peygamberimiz de böyle söylemiştir.
İsterim ki, Allah'ım koru onu! Bu ümmete faydalı ve bu dini korumaya güç ve cesaretini ver ona! Ve senin sonsuz rahmetinden rahmet eyle ona! Allah'ım düşmanlarından koru onu! Ve fakir babasına ve annesine şefaatçi kıl onu! Allah, inanmayanlara karşı senin şerefini ve gücünü yükseltsin!
Allahu Ekber
Senin baban, Hattab










Iktibas;




ALLAH c.c. razı olsun kardeş. Katılımlarınızın devamını beklerim inşş
 

Bu konuyu görüntüleyen kişiler

Üst Alt